Serhat ÖZDEMİR
Vergi Müfettişi
[email protected]
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun (KVK) 12.maddesinde bir vergi güvenlik müessesesi olan örtülü sermaye müessesesi ihdas edilmiştir. Örtülü sermaye şartlarının sağlandığı bir borçlanmada borçlanılan tutarın tamamı değil de dönem başı öz sermayenin 3 katını aşan kısmı örtülü sermaye olarak kabul edilecek olup ve bu kısma ilişkin faiz, kur farkı vb. giderlerin ise KVK’nın 11.maddesinin 1.fıkrası uyarınca gider yazılamamaktadır. Bu müessese ile borç alan taraf ödemiş olduğu faiz ve kur farkının tamamını gider yazamamaktadır. Yani vergi matrahının aşındırılmasını engellemek amacıyla getirilmiş bir müessesedir. Örtülü sermaye hesabı yapılırken dikkate alınması gereken hususlar maddeler halinde aşağıya alınmıştır.
1.KVK’nın 1.maddesinin 1.fıkrasında sayılan kurumların kazançları kurumlar vergisine tabidir. Bu kurumlar; sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu kuruluşları, dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmeler ve iş ortaklıklarıdır.
2.Kurumlar vergisi KVK’nın 6.maddesinin 1.fıkrasına göre, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanır. Safi kurum kazancının tespitinde ise aynı kanunun 2.fıkrasına göre 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun (GVK) ticari kazanç hakkındaki hükümleri uygulanır. Yani kurum kazancı ticari kazanç gibi hesaplanır.
3.KVK’nın 3.maddesinin 1.fıkrasında aynı kanunun 1.maddesinde sayılan kurumların kanuni veya iş merkezi Türkiye’de bulunanların tam mükellefiyet (gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirilirler.) esasında vergilendirileceği, 2.fıkrasında kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayanların dar mükellefiyet (sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançları üzerinden vergilendirilirler.) esasında vergilendirileceği hüküm altına alınmış olup ve 3.fıkrasında ise dar mükellefiyette kurum kazancını oluşturan kazanç ve iratlar bentler halinde sayılmıştır.
4.5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun (KVK) 6 ila 22.maddeleri tam mükellef kurumlar için geçerlidir. Söz konusu kanunun ilgili maddeleri KVK’nın 22.maddesinin 1.fıkrasına (Dar mükellef kurumların iş yeri veya daimi temsilci vasıtasıyla elde edilen kazançlarının tespitinde, aksi belirtilmediği takdirde tam mükellef kurumlar için geçerli olan hükümler uygulanır.) göre aksi belirtilmediği sürece Türkiye’de iş yeri ya da daimi temsilcisi olan dar mükellef kurumlar için de geçerlidir.
5. KVK’nın 11.maddesinin 1.fıkrasına göre örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkı ve benzeri giderlerin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılamaz.
6.Kurumların, ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin 3 katını aşan kısmı ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılır. Buradaki öz sermaye kavramı ise 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK) uyarınca tespit edilmiş hesap dönemi başındaki öz sermaye kavramını ifade eder. Mezkûr kanunun 192. maddesi uyarınca öz sermaye, aktif (mevcutlar ile alacaklar) toplamı ile borçlar arasındaki farktır. Yeni kurulan kurumlar bakımından kuruluş tarihinde anılan Kanuna göre tespit edilen öz sermaye tutarı, hesap dönemi başındaki öz sermaye olarak dikkate alınacaktır.
Dönembaşı öz sermayenin dönem içerisinde devir, birleşme ve bölünme vb. sebeplerden dolayı değişmiş olması örtülü sermaye hesaplaması açısından bir anlam ifade etmiyor.
7. Bir borcun örtülü sermaye sayılabilmesi için;
– Borcun doğrudan ya da dolaylı olarak ortak ya da ortakla ilişkili kişilerden temin edilmesi,
– Borcun işletmede kullanılması
– Bu şekilde kullanılan hesap dönemi içinde borcun herhangi bir tarihte kurumun dönem başı öz sermayesinin 3 katını aşması gerekir.
8.Örtülü sermaye uygulamasında ortaklık ilişkisi, bir kurumun hem ortak olduğu kurumlarla hem de söz konusu kuruma ortak olan gerçek kişi ve kurumlar ile olan ilişkisini kapsamaktadır. Bu ilişkide herhangi bir ortaklık payı sınırı bulunmamakla beraber İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören hisselerin elde bulundurulması halinde, bu hisselerin ait olduğu kurumlardan yapılan borçlanmalarda örtülü sermayenin oluşabilmesi için bu şekilde elde bulundurulan hisselerin sağladığı ortaklık payının en az %10 olması gerekmektedir. Yani ortak da herhangi bir ortaklık oranı aranmaz. Bunun tek istisnası; o da payları IMKB’de işlem gören bir şirket ise bu şirketten yapılan borçlanmanın örtülü sermayeye konu olabilmesi için ortaklık oranının asgari %10 olması gerekir.
9.Örtülü sermaye uygulanmasında ortakla ilişkili kişi; Ortağın, doğrudan veya dolaylı olarak en az %10 oranında ortağı olduğu veya en az %10 oranında oy veya kâr payı hakkına sahip olduğu bir kurumu ya da doğrudan veya dolaylı olarak ortağın veya ortakla ilişkili bu kurumun sermayesinin, oy veya kâr payı hakkına sahip hisselerinin en az %10’unu elinde bulunduran bir gerçek kişi veya kurumu ifade etmektedir.
10.Dar mükellef kurumların işletmede kullandıkları borçlarla ilgili ortakla ilişkili kişinin tespiti bakımında KVK’nın 22.maddesinin 4.fıkrasına (Dar mükellef kurumların işletmede kullandıkları borçlanmalar için Kanunun 12.maddesinde yer alan hükümlerin uygulamasında, ortakla ilişkili kişinin tespiti açısından sermaye veya oy hakkı şartı aranmaz.) göre sermaye ve oy hakkı şartı aranmaz.
11.Ortak veya ortakla ilişkili kişi olmakla birlikte ana faaliyet konusuna uygun olarak faaliyette bulunan banka veya benzeri kredi kurumlarından yapılan borçlanmalar %50 oranında dikkate alınacaktır. Yalnızca ilişkili şirketlere finansman temin eden kredi şirketlerinden yapılan borçlanmalarda %50 oranı dikkate alınmayacak olup genel kurallar çerçevesinde işlem yapılacaktır.
12. Örtülü sermaye sayılmayacak borçlanmalar KVK’nın 12.maddesinin 6.fıkrasında sayılmış olup bu borçlanmalar;
– Kurumların ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin sağladığı gayri nakdi teminatlar karşılığında üçüncü kişilerden yapılan borçlanmalar,
– Kurumun kasasında veya bankada bulunan yerli veya yabancı paralar ile her an nakde çevrilebilen çekler, altın, Devlet Tahvili, Hazine bonosu, Toplu Konut İdaresince çıkarılan veya İMKB’de işlem gören hisse senetleri, tahvil ve bonolar dışındaki her türlü teminat gayri nakdi teminat olarak değerlendirilecektir.
– Kurumların iştiraklerinin, ortaklarının veya ortaklarla ilişkili kişilerin, banka ve finans kurumlarından ya da sermaye piyasalarından temin ederek aynı şartlarla kısmen veya tamamen kullandırdığı borçlanmalar,
– 5411 sayılı Bankacılık Kanununa göre faaliyette bulunan bankalar tarafından yapılan borçlanmalar,
– 6361 sayılı Kanun kapsamında faaliyet gösteren finansal kiralama şirketleri, 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında faaliyet gösteren finansman ve faktoring şirketleri ile ipotek finansman kuruluşlarının bu faaliyetleriyle ilgili olarak ortak veya ortakla ilişkili kişi sayılan bankalardan yaptıkları borçlanmalar,
13.Gelecekte yapılacak bazı mal ve hizmet teslimleri karşılığında peşin alınan ya da verilen değerleri ifade eden avanslar, sipariş yöntemi ile mal alan işletmenin, sipariş ettikleri iktisadi değerlerin üretiminde üretici işletmeye finansman imkânı sağlamak amacıyla verilebileceği gibi, satış fiyatını düşük tutmak veya satış garantisi sağlamak amacıyla da verilebilmektedir. Avanslar hangi amaçla verilirse verilsin işletmeye finansman imkanı sağladığı açıktır. Dolayısıyla, alınan avanslar da işletme bakımından alınan borç olarak değerlendirilecek ve örtülü sermaye hesaplamasında dikkate alınacaktır. Ancak 2 tür avans KVK 12’nin konusuna girmez: GVK’nın 42.maddesi kapsamında verilen hak ediş avansları ile usulüne uygun sermaye avansları.
14. Kurumların kullanmış olduğu borçların örtülü sermaye kapsamında değerlendirilmiş olması halinde, örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderlerin, KVK’nın 11.maddesinin 1.fıkrasına göre gider olarak yazılması mümkün bulunmadığından, örtülü sermaye kabul edilen borçlanmalarda TL’nin değer kazanması sonucu oluşacak kur farkı gelirlerinin de söz konusu borcun örtülü yoldan konulan bir sermaye olarak kabul edilmesinin bir sonucu olarak, vergiye tabi kurum kazancının tespitinde gelir olarak dikkate alınması söz konusu olmayacaktır.
15. Örtülü sermaye üzerinden ödenen faiz ve benzeri ödemeler veya hesaplanan tutarlar, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının uygulanmasında, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılacaktır. Kur farkları bu kapsamda değerlendirilmeyecektir. Daha önce yapılan vergilendirme işlemleri, tam mükellef kurumlar nezdinde yapılacak düzeltmede örtülü sermayeye ilişkin kur farklarını da kapsayacak şekilde, taraf olan mükellefler nezdinde buna göre düzeltilir. Şu kadar ki, bu düzeltmenin yapılması için örtülü sermaye kullanan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şarttır.
Verginin kesinleşmesi ise; dava açma süresi içinde dava açılmaması, yargı mercilerince nihai kararın verilmiş olması veya uzlaşmanın vaki olması gibi haller nedeniyle, verginin kesinleşmesi ve itiraz edilmeyecek duruma gelmesidir. Örtülü sermaye kapsamındaki finansmanı kullandıran kurum nezdinde yapılacak düzeltmede dikkate alınacak tutar, kesinleşen ve ödenen tutar olacaktır. Örtülü sermaye kapsamında borç kullanan kurumun, zamanaşımı süresi içinde düzeltme talebinde bulunmuş olması halinde, düzeltme sonucu tarh edilen verginin kesinleşip ödenmesi şartıyla karşı tarafta da süreye bakılmaksızın gerekli düzeltme işlemi yapılacaktır
16.Örtülü sermayeye isabet eden kur farkı geliri kimin lehine ise (borç veren ya da borç alan) lehine olan kişi bu kur farkı gelirini kurumlar vergisi beyannamesinin Diğer İndirim ve İstisnalar Satırında düşebilir. Aynı zamanda bu kur farkı geliri kanunen kabul edilmeyen gelirdir.
17.Adi ortaklık Borçlar Kanununda düzenlenmiştir. Ortakların tamamı kurumlar vergisi mükellefleri ya da gelir vergisi mükellefleri olabilir. Bir de bu ortaklığın tüzel kişiliği yok. Tüzel kişiliği olmadığı için kâr dağıtımının da muhatabı olamazlar. Yani ne kendisi ne de kendisine kâr dağıtımı yapılabilir. Dolayısıyla KVK 12’nin muhatabı olamazlar. Ortaklar KVK-12’nin muhatabıdır.
18. Yabancı para üzerinden yapılan borçlanmalara ilişkin borç/öz sermaye hesabında, her bir borcun alındığı tarihte geçerli olan döviz kuru esas alınacaktır. Yabancı para üzerinden alınan borcun vadesinin izleyen yıla sarkması halinde, izleyen yıl için söz konusu hesaplama, borcun ödenmeyen tutarının bilanço günü itibarıyla Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre değerlenmiş tutarı esas alınmak suretiyle yapılacaktır.
19. Piyasa koşulları ve ticari teamüllere göre yapılan vadeli mal ve hizmet alımları ile ilgili olarak ortaya çıkan borçlanmalarda, vade farkı tutarları ayrıca hesaplanmış olsa da bu borç tutarları örtülü sermayenin varlığının tespitinde dikkate alınmayacaktır. Söz konusu süreleri aşan vadeli alımlar nedeniyle ortaya çıkan borçlar örtülü sermayenin varlığının tespitinde dikkate alınacak; bu şekilde hesaplanan örtülü sermaye tutarına isabet eden vade farkları tespit edilerek örtülü sermaye üzerinden ödenen faiz olarak kabul edilecektir.
20.Ortak ya da ortakla ilişkili kişiden borç alındıysa ve alınan bu borç karşılığında da ortak ya da ortakla ilişkili kişiye herhangi bir faiz ya da kur farkı ödemesi yapıldıysa yapılan bu ödemenin örtülü sermayeye isabet eden kısmı Kanunun Kabul Edilmeyen Gider (KKEG) geri kalan kısım ise GVK’nın 75.maddesinin 2.fıkrasının 6.bendine (Her nevi alacak faizleri (Adi, imtiyazlı, rehinli, senetli alacaklarla cari hesap alacaklarından doğan faizler ve kamu tüzelkişilerince borçlanılan ve senede bağlanmış olan meblağlar için ödenen faizler dâhil.) göre alacak faizidir. Aynı zamanda örtülü sermayeye isabet eden faiz tutarı da dağıtılmış kar payıdır. Bu alacak faizini ve kar payını elde edenler açısından değerlendirecek olursak;
– Faiz ve kur farkı gelirini elde eden tam mükellef gerçek kişi ise;
Örtülü sermayeye isabet etmeyen faiz geliri GVK’nın 75.maddesinin 2.fıkrasının 6.bendine göre alacak faizidir. Alacak faizleri ile ilgili GVK’nın 94.maddesinde herhangi bir stopaj maddesi yoktur. Bu yüzden alacak faizleri tevkifatsız menkul sermaye iradıdır. Bu menkul sermaye iratlarının beyan edilip edilmeyeceği ile ilgili GVK’nın 86/1-d maddesine (Bir takvim yılı içinde elde edilen ve toplamı 600 milyon lirayı (18.000,00-TL) aşmayan, tevkifata ve istisna uygulamasına konu olmayan menkul ve gayrimenkul sermaye iratları.) bakılması gerekmektedir.
Örtülü sermayeye isabet eden kur farkı hariç faiz tutarı dağıtılmış net kar payıdır. Bu dağıtılmış kâr payı brüte iblağ edilip iblağ edilen tutar üzerinden de GVK’nın 94/6-b-i maddesi gereğince stopaj yapılması gerekir. Bu kar payının beyan edilip edilmeyeceği ile ilgili GVK’nın 86/1-c maddesine (Vergiye tâbi gelir toplamının [(a) ve (b) bentlerinde belirtilenler hariç] 103 üncü maddede yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı aşmaması koşuluyla, Türkiye’de tevkifata tâbi tutulmuş olan; birden fazla işverenden elde edilen ücretler, menkul sermaye iratları ve gayrimenkul sermaye iratları, ) bakılması gerekmektedir.
– Faiz ve kur farkı gelirini elde eden tam mükellef kurum ise;
Örtülü sermayeye isabet etmeyen faiz geliri GVK’nın 75.maddesinin 2.fıkrasının 6.bendine göre alacak faizidir. Alacak faizleri ile ilgili GVK’nın 94.maddesinde herhangi bir stopaj maddesi yoktur. Bu yüzden alacak faizleri tevkifatsız menkul sermaye iradıdır. Bu menkul sermaye iratlarının beyan edilip edilmeyeceği ile ilgili GVK’nın 86.maddenin 1.fıkrasının d bendine (Bir takvim yılı içinde elde edilen ve toplamı 600 milyon lirayı (18.000,00-TL) aşmayan, tevkifata ve istisna uygulamasına konu olmayan menkul ve gayrimenkul sermaye iratları.) bakılması gerekmektedir.
Örtülü sermayeye isabet eden kur farkı hariç faiz tutarı dağıtılmış kâr payıdır. Bu dağıtılmış kar payı geliri KVK’nın 5/1-a maddesi uyarınca iştirak kazançları istisnası olarak vergiden istisna edilecektir. Kur farkları ise dağıtılmış sayılan kar payının hesabında dikkate alınmayacaktır. Ancak, KVK’nın 12.maddesinin 7.fıkrasının devamında belirtildiği üzere, tam mükellef kurumlar nezdinde yapılacak düzeltmenin örtülü sermayeye ilişkin kur farklarını da kapsayacak şekilde yapılması gerekmektedir. Kur farkları kâr payı sayılmayacak ama düzeltmeye tabi tutulacaktır.
Ayrıca tam mükellef kurum söz konusu istisnadan yararlanabilmesi için örtülü sermaye kullanan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şarttır.
– Faiz ve kur farkı gelirini elde eden dar mükellef gerçek kişi ise;
Örtülü sermayeye isabet etmeyen faiz geliri GVK’nın 75.maddesinin 2.fıkrasının 6.bendine göre alacak faizidir. Alacak faizleri ile ilgili GVK’nın 94.maddesinde herhangi bir stopaj maddesi yoktur. Bu yüzden alacak faizleri tevkifatsız menkul sermaye iradıdır. Bu menkul sermaye iradı GVK 86.maddesinin 2.fıkrasının (Dar mükellefiyette, tamamı Türkiye’de tevkif suretiyle vergilendirilmiş olan; ücretler, serbest meslek kazançları, menkul ve gayrimenkul sermaye iratları ile diğer kazanç ve iratlar) mefhumu muhalifine göre beyan edilmesi gerekir. Aynı zamanda dar mükellef gerçek kişi söz konusu menkul sermaye iradını GVK’nın 101.maddesinin 5.fıkrasına (……vergisi tevkif suretiyle alınmamış menkul sermaye iratlarını ve diğer her türlü kazanç ve irada ilişkin ödemenin Türkiye’de yapıldığı,) göre münferit beyanname ile beyan etmesi gerekmektedir.
Örtülü sermayeye isabet eden kur farkı hariç faiz tutarı dağıtılmış net kâr payıdır. Bu dağıtılmış kar payı brüte iblağ edilip iblağ edilen tutar üzerinden de GVK’nın 94/6-b-ii maddesi gereğince stopaj yapılması gerekir. Bu kar payı üzerinden stopaj yapıldığı için GVK’nın 86.maddenin 2.fıkrası gereğince beyan edilmeyecektir.
– Faiz ve kur farkı gelirini elde eden dar mükellef kurum ise;
Örtülü sermayeye isabet etmeyen faiz geliri GVK’nın 75.maddesinin 2.fıkrasının 6.bendine göre alacak faizidir. Bu alacak faizi üzerinden KVK 30.maddesinin 1.fıkrasının ç bendine (Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2), (3) ve (4) numaralı bentlerinde sayılanlar hariç olmak üzere menkul sermaye iratları.) göre stopaj yapılır. Yapılan bu stopaj da nihai bir vergi olmadığından KVK 30.maddenin 9.bendine göre özel ya da ihtiyari beyana konu edilebilir.
Örtülü sermayeye isabet eden kur farkı hariç faiz tutarı dağıtılmış net kâr payıdır. Bu dağıtılmış kâr payı brüte iblağ edilip iblağ edilen tutar üzerinden de KVK 30.maddenin 3.fıkrasına (Tam mükellef kurumlar tarafından, Türkiye’de bir iş yeri veya daimî temsilci aracılığıyla kâr payı elde edenler hariç olmak üzere dar mükellef kurumlara veya kurumlar vergisinden muaf olan dar mükelleflere dağıtılan (Kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.) ve Gelir Vergisi Kanununun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde sayılan kâr payları üzerinden bu Kanunun 15 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca vergi kesintisine tâbi tutulan kazançlar hariç olmak üzere % 15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılır.) göre stopaj yapılır. Yapılan bu stopaj da nihai bir vergi olduğundan KVK 30.maddenin 9.fıkrasına (Ticari ve zirai kazançlar hariç olmak üzere bu maddeye göre vergisi kesinti yoluyla alınan kazanç ve iratlar için Kanunun 24 veya 26.maddelerine göre beyanname verilmesi veya bu madde kapsamına girmeyen kazanç ve iratlar için verilecek beyannamelere söz konusu kazanç ve iratların dahil edilmesi ihtiyaridir. Şu kadar ki, Gelir Vergisi Kanununun 75.maddesinin ikinci fıkrasının (5), (7) ve (14) numaralı bentlerinde yer alan menkul sermaye iratları ile fonların katılma belgelerinden ve yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinden elde edilen kâr paylarının verilecek beyannamelere dâhil edilmesi zorunludur.)’a göre özel ya da ihtiyari beyana konu edilemez.
– Faiz gelirini elde eden yurt dışında ilişkili bir banka ise;
Yurt dışında ilişkili bir bankanın elde etmiş olduğu alacak faizi üzerinden KVK’nın 30.maddesinin 1.fıkrasının ç bendine göre %0 stopaj yapılır. Ancak bu bankanın beynelmilel bir banka olması yani herkese hizmet veriyor olması gerekmektedir.
Ayrıca yurt dışındaki bankanın işlemleri de 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun (KDV) 17.maddesinin 4.fıkrasının e bendine (Banka ve sigorta muameleleri vergisi kapsamına giren işlemler ve sigorta aracılarının sigorta şirketlerine yaptığı sigorta muamelelerine ilişkin işlemleri) göre KDV’den istisnadır.
21. KVK’nın 12.maddesi çerçevesinde örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkı ve benzeri giderlerin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması kabul edilmediğinden bu giderler dolayısıyla ödenen KDV’nin de, KDV Kanununun 30.maddenin d fıkrası (Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen katma değer vergisi. (5520 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine göre transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlar ile Gelir Vergisi Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendine göre işletme aleyhine oluşan farklara ilişkin ithalde veya sorumlu sıfatıyla ödenen katma değer vergisi ile yurt içindeki işlemlerde mal teslimi veya hizmet ifasında bulunan mükellefler tarafından ilgili vergilendirme döneminde beyan edilerek ödenen katma değer vergisi hariç) uyarınca indirim konusu yapılması mümkün bulunmamaktadır. Ayrıca 30/d’nin parantez içi hükmünün örtülü sermayeye şümulü olmadığından KKEG’ye isabet eden KDV’nin de düzeltilmesi gerekmektedir.
Kaynakça:
— 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu
— 213 Sayılı Vergi Usulü Kanunu
— 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu
— 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu
— 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği