Volkan ERDOĞDU
Vergi Mahkemesi Başkanı
[email protected]
Özet
Son zamanlarda Maliye Bakanlığı, banka havalelerinde yer alan “kira ödemesi” açıklamalarını Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) bünyesinde gerçekleştirdiği çalışmalar neticesinde daha yakından incelemeye almıştır. Bu incelemeler neticesinde, özellikle bankalardan elde edilen bilgiler doğrultusunda, havale açıklamalarında “kira bedeli” veya “kira ödemesi” gibi ifadeler bulunan havale alıcısı olan kişilerin kira geliri elde ettiğini varsayarak, bu kişilerden izahat talep etmeye başlamıştır. İzah taleplerine yeterli cevap vermeyen veya hiç cevap vermeyen mükelleflere ise gayrimenkul sermaye iradı elde ettiğinden bahisle gelir vergisi tarhiyatları yapmakta, vergi ziyaı cezaları kesmektedir. Bu makalede, Maliye Bakanlığı’nın bu yeni denetim yaklaşımı, izaha davet müessesesi, tebligat süreçleri, vergi tarhiyatları/cezaları ve mükelleflerin hakları hukuki bir çerçevede incelenecektir. Ayrıca, tapuda adına kayıtlı herhangi bir taşınmazı olmadığı halde “kira ödemesi” açıklaması nedeniyle incelemeye alınan mükelleflerin durumu ve yargı yoluna başvuru imkanları değerlendirilecektir.
Giriş
Günümüzde dijitalleşmenin etkisiyle birlikte vergi denetimleri de daha etkin ve kapsamlı bir hale gelmiştir. Maliye Bakanlığı, vergi kayıp ve kaçağını önlemek amacıyla farklı yöntemler geliştirmekte ve uygulamaktadır. Son dönemde, banka havaleleri üzerinden yapılan kira ödemelerinin takibi de bu yöntemlerden biri olarak öne çıkmaktadır. Özellikle gayrimenkul sermaye iradı (GMSİ) olarak adlandırılan kira gelirlerinin beyan dışı bırakılmasının önüne geçmek amacıyla, banka havalelerinde “kira” ifadesini içeren işlemleri mercek altına alınmaktadır. Bu durum, vergi mükellefleri açısından önemli sonuçlar doğurabilecek bir süreci başlatmaktadır. Bu makalede, söz konusu sürecin hukuki boyutları ve mükelleflerin hakları detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
1. Maliye Bakanlığı’nın Denetim Mekanizması ve “İzaha Davet” Müessesesi
Maliye Bakanlığı, vergi denetimlerini yürütürken çeşitli araçlar kullanmaktadır. Bankalardan elde edilen bilgiler de bu araçlardan biridir. Bankaların düzenli olarak Gelir İdaresi Başkanlığı’na (GİB) bildirdiği bilgiler arasında, müşterilerin banka hesap hareketleri de yer almaktadır. Maliye Bakanlığı, bu bilgiler ışığında, özellikle havale açıklamalarında “kira ödemesi” veya “kira bedeli” gibi ibareler bulunan işlemleri tespit etmektedir.
Bu tespitler neticesinde, Maliye Bakanlığı genellikle “izaha davet” müessesesini kullanarak havale alıcısı olan bu mükelleflerden açıklama talep etmektedir. İzaha davet, Vergi Usul Kanunu’nda (VUK) yer alan bir düzenleme olup, vergi incelemesine başlanılmadan önce mükelleflere vergiye uyumsuzlukları hakkında bilgi verme ve izahat sunma imkanı tanımaktadır[1]. Bu müessese, mükelleflerin olası vergi hatalarını düzeltmelerine ve vergi incelemesine gerek kalmadan sorunu çözmelerine olanak sağlamayı amaçlamaktadır.
Maliye Bakanlığı, kira ödemesi açıklamasıyla havale alan kişilere gönderdiği izaha davet yazısında genellikle aşağıdaki hususların izahını istemektedir:
- Havale tutarının neye ilişkin olduğu (kira geliri mi, borç ödemesi mi, vb.)
- Kira geliri ise, hangi taşınmaza ilişkin olduğu
- Taşınmazın adresi ve tapu bilgileri
- Kira sözleşmesinin olup olmadığı
- Kira gelirinin beyan edilip edilmediği
2. Tebligat Sorunları ve Mükelleflerin Dikkat Etmesi Gereken Hususlar
İzaha davet yazıları ve diğer resmi tebligatlar, mükelleflere genellikle posta yoluyla veya elektronik tebligat (e-tebligat) yoluyla ulaştırılmaktadır. Ancak, uygulamada bazı tebligat sorunları yaşanabilmektedir. Özellikle posta yoluyla usulüne uygun yapılan tebligatların mükelleflere ulaşmaması, mernis adresinde yapılan tebligata ilişkin mükellefin o esnada adreste bulunmamasından dolayı tebligat pusulasının kapıya yapıştırılması ancak mükellefin bundan haberdar olmaması gibi durumlar, mükelleflerin hak kaybına uğramasına neden olabilmektedir.
Elektronik tebligat adresi kullanan mükelleflerin ise, e-tebligat sistemini düzenli olarak kontrol etmeleri gerekmektedir. E-tebligat, tebliğ tarihinde hukuken geçerli sayılmakta ve mükelleflerin tebligattan haberdar olmaması mazeret olarak kabul edilmemektedir[2]. Bu nedenle, e-tebligat adresi olan mükelleflerin en azından haftalık olarak e-tebligat hesaplarını kontrol etmeleri, kendilerine gönderilen tebligatlara süresinde cevap vermeleri veya gerekli hukuki yollara başvurmaları önemlidir.
3. Vergi Tarhiyatı ve Ödeme Emri Süreci
İzaha davet sürecinde, Maliye Bakanlığı mükelleflerin izahatlarını yeterli bulmazsa veya mükellefler süresinde cevap vermezlerse, vergi incelemesine başlama veya doğrudan vergi cezası ihbarnamesi düzenleme yetkisine sahiptir. Vergi/cezası ihbarnamesi, mükelleflere vergi tarhiyatı, vergi ziyaı cezası, gecikme faizi ve diğer vergi cezalarını bildiren resmi bir belgedir[3].
Vergi/ceza ihbarnameleri de mükelleflere posta yoluyla veya e-tebligat yoluyla tebliğ edilmektedir. İhbarnamelere süresinde itiraz edilmez veya ödeme yapılmazsa, tahsilat aşamasına geçilerek mükelleflere ödeme emri gönderilmektedir. Ödeme emri, kamu alacağının tahsili için gönderilen ve mükellefleri borcu ödemeye davet eden resmi bir belgedir[4].
4. Mükelleflerin Yargı Yoluna Başvuru Hakları
Vergi/ceza ihbarnamelerine ve ödeme emirlerine karşı vergi mahkemesinde dava yoluna başvurmak mümkündür. Ancak, yargı yoluna başvuru süreci ve kapsamı farklılık göstermektedir.
Vergi/ceza ihbarnamesine karşı dava açma süresi, ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30 gündür[5]. İhbarnamede ileri sürülen hukuka aykırılık nedenleri, dava dilekçesinde detaylı bir şekilde belirtilmelidir. Kiraya verdiği adına kayıtlı herhangi bir taşınmazı bulunmadığı, eğer ödeme, borcun ifası niteliğinde ise havaleyi gönderen ile aralarında alacak borç ilişkisinin bulunduğu ve ödemenin sehven ‘kira bedeli’ seçeneği kullanılarak gönderildiği şeklinde gerekçeler ile olaya ilişkin yazılı delilleri de ekleyerek mükelleflerin itirazlarını ileri sürmesi mümkündür. İhbarname tebliğinden sonra süresinde yargı yoluna başvurularak ileri sürülmeyen hukuka aykırılık nedenleri, ödeme emri aşamasında daha sınırlı bir şekilde ileri sürülebilmektedir. Bu nedenle, ihbarname aşamasında vergi mahkemesinde dava açmak ve hak arama yollarını kullanmak daha önemlidir.
Ödeme emrine karşı vergi mahkemesinde dava açma süresi ise, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren 15 gündür[6]. Ödeme emrine karşı açılacak davalarda ileri sürülebilecek nedenler 6183 sayılı Kanun’da sınırlı olarak sayılmıştır. Bu nedenler genellikle borcun olmadığı, borcun zamanaşımına uğradığı veya borcun kısmen ya da tamamen ödendiği itirazları ile sınırlıdır[7]. Dolayısıyla ihbarname aşamasında ileri sürülebilecek yukarıda belirtilen borcun esasına ilişkin itirazların ödeme emri aşamasında dikkate alınması hukuken mümkün değildir. Bu nedenle, ödeme emri aşamasına gelmeden ihbarname aşamasında hak arama yollarını kullanmak mükellefler açısından daha avantajlıdır.
5. Taşınmazı Olmayan Mükelleflerin Durumu ve Yargı Süreci
Bazı durumlarda kişiler adına herhangi bir taşınmaz kayıtlı olmadığı halde, sadece havale açıklamasında “kira ödemesi” veya “kira bedeli” yazdığı için incelemeye alınabilmektedir. Bu durumda, mükelleflerin herhangi bir kira geliri elde etmediklerini veya taşınmazlarının olmadığını yazılı olarak ve delilleriyle (tapu kayıtları, vb.) izah etmeleri gerekmektedir.
Maliye Bakanlığı’nın bu izahı yeterli bulmaması durumunda, mükelleflerin vergi/ceza ihbarnamesine karşı dava açma hakları bulunmaktadır. Yargılama sürecinde, mükelleflerin iddiaları ve delilleri mahkeme tarafından değerlendirilecek ve buna göre karar verilecektir.
Sonuç
Maliye Bakanlığı’nın kira gelirlerine yönelik denetimlerinin artması, vergi mükelleflerinin daha dikkatli olmasını ve vergi yükümlülüklerini eksiksiz bir şekilde yerine getirmesini gerektirmektedir. Banka havalelerinde yer alan açıklamaların dahi vergi denetimleri açısından önemli bir veri kaynağı haline geldiği bu dönemde, mükelleflerin tebligatları düzenli olarak takip etmeleri, izaha davetlere süresinde cevap vermeleri ve vergi tarhiyatlarına/cezalarına karşı yargı yoluna başvurma haklarını bilmeleri büyük önem taşımaktadır. Özellikle taşınmazı olmayan ve sehven “kira ödemesi” açıklaması ile havale alan kişilerin, haklarını korumak için gerekli hukuki süreçleri takip etmeleri ve delillerini sunarak yargıya başvurmaları gerekmektedir.
Kaynaklar
[1] 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, Madde 370.
[2] 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, Madde 107/A.
[3] 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, Madde 34.
[4] 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Madde 55.
[5] 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, Madde 7.
[6] 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Madde 58.
[7] 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Madde 58.
Dipnotlar:
[1] 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, Madde 370.
[2] 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, Madde 107/A.
[3] 213 sayılı Vergi Usul Kanunu, Madde 34.
[4] 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Madde 55.
[5] 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, Madde 7.
[6] 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Madde 58.
[7] 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Madde 58.