Özgür AKKAYA
SMMM
Denetçi
ozgur_akkaya@ismmmo.org.tr
GİRİŞ
Vergi, vergiyi doğuran olay neticesinde ortaya çıkan, belli bir oran üzerinde salınan ödevdir.
Verginin meydana gelmesi için önce vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi gerekmektedir. Her vergi türünden kendi mevzuatlarına bakıldığında vergiyi doğuran olan maddeleri ayrıca düzenlenmiştir.
Makale konusu vergiyi doğuran olayla alakalı kanun maddeleri de aşağıdaki şekilde tablo halinde özet bir şekilde belirtilmiştir.
Gelir Vergisinde vergiyi doğuran olay gelirin elde edilmesidir.
(Madde 1) Diğer taraftan, gelirin elde edilmesinin verginin konusuna nasıl girdiği, gelirin elde edilmesinin ne demek olduğu da anlatılmıştır. (Madde 7)
Katma Değer Vergisinde ise Teslim, teslim yerine geçen haller, hizmet ve hizmet sayılan hallerdir. Buna göre KDV teslim ve hizmet sonucu doğmaktadır.
(Madde 2 ve 10)
Yukarıda görüldüğü gibi, kanun yapıcı gelirin elde edilmesini ve katma değerin vergilendirilebilir kısmının nasıl doğduğunu detaylıca anlatmıştır.
VERGİYİ DOĞURAN OLAY İLE İLGİLİ MEVZUAT HÜKÜMLERİ
A-GELİR VERGİSİNDE VERGİYİ DOĞURAN OLAYIN DOĞMASI
Gelirin unsurlarının en başı ticari kazanç olarak mevzuatta yerini almıştır.
Her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre de kurum kazancı, gelir vergisinin konusuna giren gelir unsurlarından oluşur.
Buna göre Kurumlar Vergisi Kanununa göre kazanç, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunundaki ilkelere göre düzenlenmiştir.
5520 sayılı Kanunda açıkça ifade edilmeyen kazanç hükümlerinin uygulaması esnasında 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu hükümleri dikkate alınmaktadır.
Ticari kazançtan indirilecek giderleri düzenleyen 40’ıncı madde esasında vergilendirilebilir ticari kazancın hesaplanmasında baş rol oynamaktadır.
Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. İşte müspet (olumlu-pozitif) fark doğduğu an kazanç elde edilmiş sayılır. Tahakkuk esası burada devreye girer, paranın tahsil edilmesinden ziyade kazancın doğmasına (tahakkuk olmasına) odaklanmış bir sistem benimsenmiştir.
B-KATMA DEĞER VERGİSİNDE VERGİYİ DOĞURAN OLAYIN DOĞMASI
Katma değer vergisi teslimle doğar, teslim ise mal ve hizmetin katma değer sağlayacak şekilde olmak üzere yer değiştirmesidir.
Teslim ise el değiştirmedir.
Trampa ise iki ayrı teslim hükmündedir.
Katma Değer Vergisi mevzuatında trampanın iki ayrı teslim hükmünde olduğu ve her işlemin ayrı ayrı katma değer vergisinde vergiyi doğuran olay olduğu altı çizilerek sabitlenmiştir.
Katma Değer Vergisi Kanununda vergiyi doğuran olayın meydana gelmesi çok detaylı bir şekilde anlatılmıştır.
Ve hatta teslim ve teslim sayılan haller ile hizmet ve hizmet sayılan haller bile ayrı düzenlenmiştir.
İlerleyen bölümlerinde ise işletmeden ticari amaçla olmayan durumlarda işletmeden çekilen mal ve hizmetin bile yüklenildiği katma değer vergisinin indirilip indirilemeyeceği teknik olarak ayırt edilerek detaylı bir şekilde konu mevzuatta anlatılmıştır.
Ancak;
Üzerinde durduğumuz konu ise net olarak şudur:
“Sınırlı vergi incelemelerinde, nasıl oluyor da, bir alım faturasının gelir ve kurumlar vergisi yönünden dikkate alınıp gider veya maliyet unsuru olarak kabul edilmesine rağmen katma değer vergisi açısından kabul edilmeyerek indirim hesaplarından çıkarılmaktadır”
Biraz Vergi Usul Kanununa da değinmeden konu açıklanamaz. Vergi Usul Kanununun 3’üncü maddesine göre işlemlerin gerçek mahiyeti esastır. İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir. Bu Kanunda kullanılan “Vergi Kanunu” tabiri işbu Kanun ile bu Kanun hükümlerine tabi vergi, resim ve harç kanunlarını ifade eder.
Gerçeğin bulunup ortaya konulması ile vergiyi doğuran olayın tespiti kardeş gibidir.
Katma Değer Vergisinde teslimin, kazanç vergilerinde ise özkaynakta meydana gelen artma ve azalmanın tespiti çok önemlidir.
Gelelim ana soruna,
Ülkemizde yapılan sınırlı incelemelerde, KDV yönünden kabul edilmeyen, yani teslim olarak kabul edilmeyen bir işlemin kazancın tespiti bakımında da kabul edilmemesi gerekmektedir.
İşte sınırlı incelemelerde mükellefin bir alım faturasının KDV açısından indirim olarak kabul edilmemesi üzerine ticari kazancın tespiti bakımından gider olarak kabul edilmesi genel vergi tekniği açısından pek mümkün görünmemektedir.
Bu sebeple mükellefin öz kaynaklarında azalmaya sebep olan bir giderin katma değer vergisi açısından kabul edilmemesi katma değer vergisinin mantığına da aykırı olacaktır.
İdarenin; görünürde yapıldığını, gerçekte var olmadığını iddia ederek indirimlerden çıkarılmasını istediği bir faturanın, gerçekten özkaynaklarda yarattığı etkinin yeteri kadar araştırılamaması hukuki uyuşmazlık konusu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kazanç vergileri bakımından (193 sayılı Kanun 5520 sayılı Kanun) kabul edilmeyen gider unsurunun katma değer vergisi bakımında da indirime konu edilemeyeceği 3065 sayılı Kanunun 30’uncu maddesinde aşağıdaki gibi belirtilmiştir.
“Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısıyla ödenen katma değer vergisi…”
Görüldüğü gibi, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre kazancı tespitinde indirimi kabul edilmeyen giderler dolayısı ile ödenen katma değer vergisinin indirimi mümkün bulunmamaktadır.
Ancak Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre kazancı tespitinde indirimi kabul EDİLEN giderler dolayısı ile ödenen katma değer vergisinin indirilecek katma değer vergisi olarak kabul edilmemesi uyuşmazlık konusu olacaktır.
SONUÇ
1. 193 sayılı ve 5520 sayılı Kanuna göre ve devamında teknik olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanununun “ispat” konulu maddesi kapsamında bir fatura gider olarak kabul edilmiş ise katma değer vergisi bakımından indirilecek katma değer vergisi olarak hangi gerekçelerle kabul edilmemektedir?
2. Alt mükellefin vergi tekniği raporunda sahte olarak kabul edilen satışa konu düzenlenen belgeler sahte ise idareye göre bu belgeleri kullanan mükelleflerin servet ve özkaynaklarındaki yarattığı bu değişme incelemelerde yeteri kadar araştırılmakta mıdır?
3. Karşıt incelemelerde gerçekten yeteri kadar alt mükelleflere inilebilmekte midir?
Kaynaklar:
— 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu
— 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu
— 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
[vc_row][vc_column][vc_message message_box_color=”juicy_pink”]
Bu makalenin tüm hakları www.alomaliye.com’a aittir. İktibas belirtilmeden ve linkimiz verilmeden (kaynak belirtilmeden) tamamı ya da bir kısmı herhangi bir ortamda (yazılı-görsel-işitsel-sanal-bulut-eğitim vb. ortamlar) kullanılamaz. Aksi kullanımlarda gerekli yasal işlemler yapılır.
[/vc_message][vc_column_text]