Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Asgari Ücrette Beklenti ve Kaygı, Tansiyonu Yükseltecek – Talha APAK, YMM

Talha APAK
Yeminli Mali Müşavir
E. Öğretim Görevlisi
Alomaliye.com Yayın Kurulu Başkanı
t.apak@apakymm.com

Türkiye’de milyonlarca vatandaşı ilgilen­diren asgari ücretin belirlenmesi, her yıl işçi-işveren ve hükümet tarafında tansiyonu yükseltiyor. Son yılda artan enflasyon ve ağır­laşan ekonomik koşullar nedeniyle beklenti ve kaygı daha da artmış durumda. Dolayısıyla as­gari ücret, artısıyla eksisiyle taraflar için ateş­ten gömlek.

Hükümetlerin sosyal politikası; çalışma hayatında sürdürülebilirliği sağlamak ve yurt­taşlarını yoksulluk ile sefaletten korumak adı­na en önemli araçlardan biri olan asgari ücret uygulamasını doğru bir şekilde uygulamaya koymaktır. Çalışana verilebilecek minimum ücret düzeyi anlamına gelen bu uygulama, sos­yal diyalog mekanizması üzerine oluşturulmuş temsilciler tarafından veya doğrudan yasa ile belirlenen zorunlu bir uygulamadır. Ülkemiz­de yaklaşık yarım asırlık bir tarihsel arka planı olan bu uygulama, sürekli geliştirilmesi ve iyi­leştirilmesi gereken bir süreci beraberinde ge­tirmekte olup, her yıl Aralık ayında çalışan ke­sim, fazla ümitlenmese de heyecanlanır.

İşveren tarafı; Türk ekonomisinin gelece­ğinin parlak olduğunu, bunun için çalıştık­larını, herkesin aynı gemide olduğunu, her kesimin fedakârlık yapması gerektiğini söy­ler. Öte yandan işçi kesimi; istediğini alabil­mek için ücret talebini yüksek tutar. Hükü­met kanadı ise; çalışan kesimin ezdirilmeme­si gerektiğini, bununla birlikte ekonominin makro dengelerinin de göz önünde tutulma­sının önemli olduğunu beyan eder, perde açı­lır ve kurban pazarlığı başlar!

Tespit, ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor

Asgari ücret tespit yöntemi, ülkeden ülke­ye değişmektedir. Örneğin ABD’de ve Brezil­ya’da asgari ücret doğrudan hükümet tarafın­dan tespit edilirken; Norveç ve Danimarka gi­bi İskandinav ülkelerinde asgari ücret, toplu sözleşmeler ile belirlenmektedir. Türkiye’de ise Almanya ve Birleşik Krallık’a benzer şe­kilde, hükümet ve sosyal tarafların müzake­releri sonucunda asgari ücret miktarına ka­rar verilmektedir.

Türkiye’de durum

Anayasa’nın 55. maddesinde ücret; eme­ğin karşılığı olarak tanımlanırken devlet, çalı­şanların yapılan işe uygun ve adaletli ücret el­de etmesi konusunda sorumlu tutulmaktadır. Bununla birlikle, ilgili maddede asgari ücrete ilişkin olarak “Asgari ücretin tespitinde çalı­şanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur” ifadesi geçmektedir.

Asgari Ücret Yönetmeliği’ne göre asgari üc­ret; “işçilere normal bir çalışına günü karşı­lığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağ­lık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçları­nı günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücreti” olarak tanımlan­maktadır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere Türkiye’de asgari ücret, işçi ailelerini hesa­ba katmaksızın yalnızca işçinin ihtiyaçları ve geçimi üzerinden hesaplanmaktadır. Ayrıca yine yönetmeliğe göre Türkiye’de asgari ücret; coğrafi bölge, yaş ve sektör ayrımı olmaksızın ulusal düzeyde tek tip olarak belirlenmektedir.

Bu yıl beklenti ve kaygı bir arada

Günümüzde asgari ücret, ülkelerin ekono­mik politikalarını önemli ölçüde etkilemekte­dir. Bugünlerde gündemde olan 2025 yılı asgari ücreti konusunda beklenti kaygıya dönüşmüş durumda. Bir yandan yüksek enflasyon karşı­sında asgari ücretle çalışan kesimin geçim sı­kıntısı, bir yandan hükümet tarafından uygula­nan ‘Orta Vadeli Plan’ çerçevesinde enflasyon­la mücadelede izlene tasarruf tedbirleri.

Asgari ücretin; yüksek tutulması kısa ve orta dönemde maliyetler üzerinde olumsuz etki meydana getirmekte ve işsizliğe yol açmaktadır. Düşük tutulması ise, toplumsal olarak sosyal ve ekonomik dengeleri bozmakta­dır. Bu nedenle asgari ücretin aşırı yüksek ve­ya düşük belirlenmesi ülkenin sosyal ve ekono­mik dengelerinin bozulmasına yol açmaktadır.

Ayrıca bölgesel asgari ücret sistemine geçil­mesi de ayrı bir beklenti olarak gündemdedir. Dolayısıyla işçi kesimi işverenden, işveren de devletten ‘fedakârlık’ bekler durumdadır. Bi­lindiği gibi devlet, başta vergi gelirleri olmak üzere birçok konuda artışları ‘Yeniden Değer­leme Oranı’na bağlamış durumda. 2025 yılı için açıklanan yeniden değerleme oranı yüzde 43,93 olarak belirlendi.

Bize göre; her yıl asgari ücret, yeniden de­ğerleme oranında artırılarak tartışmalara son verilmeli, beklenti ve kaygılar da ortadan kal­dırılmalıdır.

İktibas: Dünya Gazetesi

Exit mobile version