Ali ÇAKMAKCI
Yeminli Mali Müşavir
E. Hesap Uzmanı
[email protected]
I-İstisna Hükmü:
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu(KVK)’nun 5/1d fıkrası 7394 sayılı Kanunun 22. maddesiyle eklenen ibare ile değiştirilmiş olup, yürürlük tarihi 2023 yılı vergilendirme dönemi kurum kazançlarına uygulanmak üzere yasalaşan hükümle beraber son hali aşağıdaki gibidir.
Türkiye’de kurulu;
1) Menkul kıymetler yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları,
2) Portföyü Türkiye’de kurulu borsalarda işlem gören altın ve kıymetli madenlere dayalı yatırım fonları veya ortaklıklarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları,
3) Girişim sermayesi yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları,
4) Gayrimenkul yatırım fonları veya ortaklıklarının kazançları, (7394 sayılı Kanunun 22 nci maddesiyle eklenen ibare; Yürürlük: 2023 yılı vergilendirme dönemi kurum kazançlarına uygulanmak üzere 15.04.2022) (Esas faaliyet konusu itibarıyla gayrimenkul, gayrimenkul projeleri ve gayrimenkule dayalı haklardan oluşan portföyü işletmek amacıyla kurulanlar dışında kalanların kazançları hariç)
5) Emeklilik yatırım fonlarının kazançları,
6) Konut finansmanı fonları ile varlık finansmanı fonlarının kazançları.
(7524 sayılı Kanunun 32 nci maddesiyle eklenen paragraf; Yürürlük: 1/1/2025 tarihinden itibaren elde edilen kazançlara uygulanmak üzere, 2.8.2024) Bu istisnadan faydalanılabilmesi için fon ve ortaklıkların (emeklilik yatırım fonları hariç) sahip oldukları taşınmazlardan elde ettikleri kazançların en az %50’sinin, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı izleyen ikinci ayın sonuna kadar kâr payı olarak dağıtılması şarttır. Bu süre içerisinde belirtilen orana kadar kârın ortaklara dağıtılmaması durumunda, istisnadan faydalanılması nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.
II-İstisna Detayları:
1/1/2025 tarihinden itibaren elde edilen kazançlara uygulanmak üzere 7524 sayılı Kanunun 32. maddesiyle yapılan değişiklikle bu istisnadan faydalanılabilmesi için, fon ve ortaklıkların (emeklilik yatırım fonları hariç) sahip oldukları taşınmazlardan elde ettikleri kazançların en az %50’sinin, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken ayı izleyen ikinci ayın sonuna kadar kâr payı olarak dağıtılması şarttır.
- Belirtilen azami yasal süre içerisinde yine en az belirtilen oran (%50) kadar sahip olunan taşınmazlardan doğan kazançların ortaklara/fon katılımcılarına dağıtılmaması durumunda, istisnadan faydalanılması nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılacaktır.
- Kâr dağıtımı konusu için fon veya ortaklıklar tarafından sadece karar alınması yeterli olmayıp, sahipleri tarafından bu kâr payları üzerinde fiili ve ekonomik tasarrufun sağlanması gerekmektedir.
Yatırım fon ve ortaklıklarının, ticari mal niteliğinde olanlar dahil sahip oldukları taşınmazlardan elde ettikleri kazançlardan;
- Taşınmaz Alım Satım Kazançları,
- Kira Gelirleri,
- Taşınmaza Dayalı Hakların Devir Ve Temlikinden Elde Edilen Kazançlar,
- Taşınmaz İnşaat Projelerinden Elde Edilen Gelirler,
- Taşınmaz İşletme Gelirleri Gibi,
doğrudan taşınmazlardan elde ettikleri kazançlarının anlaşılması gerekmektedir.
- Kâr dağıtımına konu kazanç, bahse konu taşınmazlardan elde edilen kazançlara yönelik olup bu gelirler dışındaki kazançların dağıtım zorunluluğu bulunmamaktadır. Kâr dağıtım şartının sağlanmaması durumunda, taşınmaz gelirleri dahil tüm kazanç için istisnadan yararlanılamayacaktır.
- Kazancın öngörülen süreden sonra dağıtıldığı durumlarda anılan istisnadan yararlanılamayacaktır.
- Faaliyet alanı gereği portföyüne veya aktifine taşınmaz dahil edemeyen ve inşaat projeleri yapamayan fon ve ortaklıkların bahse konu gelirleri bulunmayacağından, bu fon ve ortaklıklar için kâr dağıtımı şartının aranmayacağı tabiidir.
- Dağıtılması gereken kazancın tespitinde, kurumların Türk Ticaret Kanunu uyarınca ayırması zorunlu olan kanuni yedek akçeler dikkate alınabilecek ve taşınmaz gelirlerine isabet eden “kanuni yedek akçe” tutarı düşüldükten sonraki kazancın %50’si dağıtıma konu edilecektir.
- Fon ve ortaklıklar 213 sayılı Kanunun mükerrer 298. maddesi uyarınca mali tablolarını enflasyon düzeltmesine tabi tutmakta, ancak anılan Kanunun geçici 33. maddesi hükmü uyarınca, 2024 ve 2025 hesap dönemlerinde, enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan kâr veya zararları kurumlar vergisi matrahının tespitinde dikkate alamamaktadır. Ancak dönem kârı, enflasyon düzeltmesi sonucuna göre belirlenmektedir. Bu bağlamda, söz konusu dönemlerde dağıtılması gereken kazancın tespitinde, enflasyon düzeltmesi sonucu bulunan kazancın dikkate alınması gerekmektedir.
- Eğer, mükellefler tarafından kurumlar vergisi beyannamesinde istisnadan; faydalanılmaması halinde yapılması gereken bir işlem olmayacak, faydalanılması halinde ise zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler vergi dairesince vergi ziyaı cezası kesilmek suretiyle tarh edilecek ve gecikme faizi uygulanmak suretiyle tahsil edilecektir.
III-İstisnada Tartışılması Gereken Konular:
- KVK’nın 5/1d kanun maddesi hükmü ve Genel Tebliğ açıklamalarına bakıldığında fon ve ortaklıkların (emeklilik yatırım fonları hariç) sahip oldukları taşınmazlardan elde ettikleri kazançların en az %50’sinin fiilen dağıtılmasının istisna için “öncül şart” olduğu anlaşılmaktadır.
- Bu istisna sadece Türkiye’de kurulu yatırım fon ve ortaklıklarına sağlanmaktadır. Yurtdışında kurulu bulunan fon veya ortaklıklar için istisna geçerli değildir.
- Emeklilik yatırım fonlarının kazanç istisnası burada belirtilen şarta bağlı değildir. Herhal ve şart altında emeklilik yatırım fonları kanundaki isisnadan yararlanacaktır.
- Kanun hükmünde yer alan bazı fon ve ortaklıklara “sadece portföy kazanç istisnası” tanınırken, taşınmaz kazanç istisnasına ilişkin hükmün ilgili bendin son parağrafına ilave edilmiş olması, emeklilik yatırım fonları haricinde kalan diğer tüm fonlar için istisnanın uygulanmasına yönelik tereddütlü bir sonuca yol açmaktadır.
- Zira, bu fonlara zaten sadece “portföy işletmecilik kazançları” için istisna tanınmıştır. Yani, örneğin menkul kıymet portföy kazançları dışında oluşan (varsa) taşınmaz kazançları zaten vergiye tabi iken, neden bu fon veya ortaklıklarda taşınmaz kazançlarının dağıtılması gerektiği şeklinde bir hüküm tesis edildiğini anlamak güçtür. Başkaca özel bir kazanca ilişkin istisnanın, kanunun amir hükmü gereğine zaten vergiye tabi olacak bir kazancın dağtılmasına özgülenmesi mantıksız bir duruma yol açmaktadır.
- Sahip olunmayan, envanterde yer almayan taşınmazlardan elde edilen kazançlar için istisna amacıyla bu kazançların dağıtılması gerekmektedir. Taşınmazın sahip olunan yani envantere ait bir kıymet olması gerekmektedir. Alt kiracı gibi yapılan kiralama işlerinden vb elde edilen gelirler için bu “kazanç istisnası şartı” uygulanamaz.
- Tebliğ düzenlemesinde bazı önemli detaylara da yer verilmediği veya öngörülmediği gözlemlenmektedir. Taşınmazların bir kısmında muhtemel bir zarar doğması durumunda, bu zararın kâr veya kazanç üreten diğer taşınmazlar ile bebarer mi düşünüleceği, yoksa dahil edilmeden doğrudan kâr/kazanç üreten taşınmazların mı dikkate alınacağı önemlidir.
- Taşınmaz kazancı bir bütün olduğu için tamamının konsolide sonucuna göre kazancın tespitinin dikkate alınması gerektiğini düşünmekteyiz. Ayrıca, tabi veya doğal şekilde zarara uğrayan taşınmazlar için alınan sigorta gibi tazminatların kazanca dahil olmayacağı da açık değildir.
- Tebliğde taşınmaz kazancının nasıl tespit edileceği de açık değildir. Örneğin müşterek nitelikte doğan bir takım gider veya maliyet unsurlarının bu kazançların tespitinde nasıl dikkate alınacağı ifade edilmemiştir.
- Kanun ve Genel Tebliğ hükmüne göre sayısız faaliyet konusu arasında sadece taşınmaz nitelikli kıymetlerden elde edilen kazancın dağıtılması şartı ele alınmaktadır. Fakat, kâr dağıtımında bir bütün olan dönem kârının dağıtılması yerine salt taşınmaz kazancının dağıtılması kararının TTK hükümlerine göre nasıl alınacağı da sorunludur. Örneğin, bir şirketin kambiyo kârlarını, sadece yurtdışı satış kazancını veya belli şubelerin kazancının dağıtımını konu edinecek bir genel kurul kararının nasıl alınacağı da enteresan bir durumdur. Taşınmaz kazancı da buna benzer bir duruma yol açmaktadır.
- Sonraki yıllarda kâr dağıtımı yapılırsa bu kâr dağıtımına konu kaynakların hangi yıla ait olduğunun belirlenmesi istisna şartları açısından fon veya ortaklıklar için önemlidir. Geçmiş yılların kârları içindeki taşınmaz kazançları dağıtılsa dahi sonraki yıllarda bu nedenle istisna tesis edilemez.
- Daha da önemlisi, fon veya ortaklıkların taşınmaz kazancı olsa dahi, diğer asli veya ana faaliyetlerinden zararı bulunması halinde beyannamede matrah çıktığı koşul ve şartlarda bu kârı nasıl dağıtılabileceği de açık değildir. Bu durum yapılan kanun düzenlemesinde ve idari açıklamalardaki büyük bir tutarsızlığa işaret etmektedir.
- Yine, Tebliğde dağıtılacak kâr için “kanuni yasal yedeklerin” ayrılması sonucu kalan kârların dağıtılacağı belirtilirken şirket ana sözleşmesinde ayrılması zaruri olan yedeklerin dağıtılmadığı gerekçesi ile istisna şartlarını ortadan kaldırması durumu bize göre hukuki olmasa da, idari düzenleme ışığında olasıdır. Kanuni yasal yedekler TTK’nun 519. Maddesinde açıkça yazılı olup bunun dışındakilr bu kapsama girmemektedir. Ayrıca, yedek akçe ayrılmasında kanunda özel bir kısıtlayıcı şart bulunmuyor.
- Ayrıca, yatırım fon veya ortaklarının taşınmaz kazançları istisnadan yararlanmaz ise bu ortaklık veya fon bünyesinde vergiye tabi olacaktır. Dolayısıyla, dağıtılması halinde kâr dağıtılan kurumlar vergisi mükellefleri bünyesinde “iştirak kazançlar istisnasına” tabi olacaktır.
- Eğer, fon veya ortaklık bünyesinde istisna şartları sağlanır ve istisnadan yararlanılırsa bu kez kâr dağıtılan kurumlar vergisi mükellefleri bünyesinde “iştirak kazançları istisnası olmayacağından” vergiye tabi olacaktır. Bir diğer ifadeyle bu kazançlar kârı dağıtan veya kâr dağıtılan vergiye tabi bir kurum ise bu kurum nezdinde mutlaka vergiye tabi olacaktır.
Bu makalenin tüm hakları www.alomaliye.com’a aittir. İktibas belirtilmeden ve linkimiz verilmeden (kaynak belirtilmeden) tamamı ya da bir kısmı herhangi bir ortamda (yazılı-görsel-işitsel-sanal-bulut-eğitim vb. ortamlar) kullanılamaz. Aksi kullanımlarda gerekli yasal işlemler yapılır.