Birol GÜVEN
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
[email protected]
İktisadın babası olarak Adam Smith kabul edilir. Klasik iktisadın temel felsefesi serbest piyasa ekonomisini esas alınırken “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” ilkesini benimser. Bu ilkeyi sağlayan en önemli etken de piyasada oluşan serbest fiyattır. Buna göre Devlet ekonomik hayata müdahale etmemelidir.
Çevre, doğa ve insan acımasız derecede vahşi kapitalizmin içinde bulunmaktadır. Adam Smith’in kapitalizmi, ilk mağlubiyetini 1929 Buhranında almıştır. Tüm dünya bu buhrandan etkilenirken büyüyen gelişen dik duran tek ülke Genç Türkiye olmuştur.
Büyük buhranın ardından ekonomist Keynes çıkarak bu doktrine karşı yeni bir görüş/ilke ortaya koymuştur. O güne kadarki Ortodoks politikalara karşı heterodoks politikalar yani yerine göre devlet müdahalesinin de gerekliliği başarılı olmuştur.
John Maynard Keynes, serbest piyasa ekonomisinin kendi haline bırakılmayacak kadar önemli olduğunu, gerektiğinde müdahale edilerek piyasanın raydan çıkmasını engelleyecek tedbirler alınmasını ortaya koymuştur. Bu konuda Keynes’in hakkını Keynes’e vermek lazımdır.
Şunu ifade etmek gerekir, her şey ticaret, kâr ve büyüme demek değildir. Sonuçta doğaya (atmosfer, ısınma ve iklim) karşı, çevreye karşı, sosyal sorumluluk olarak da insana karşı sürdürülebilir ortamın denetlenmesi gerekir. Neden sonuç ilişkisini belirlemeden hiçbir şeye yaklaşamayız ve anlayamayız.
Üretim faktörlerini sıralarken sermaye-emek-toprak ve müteşebbisin bileşiminde işletmelerin de bazı sorumlulukları olduğu ve bunların sürdürülebilirliği dikkate almaları gerekir. Nasıl ki bu dünya bizden sonraki kuşaklara vereceğimiz emanettir. Bu emaneti koruyarak geleceğe teslim etmeliyiz.
Çevre kirliliği, iklim değişikliği, sera gazı salınımı, betonlaşma, tarım alanlarının ve ormanların yok edilmesi, atıkların doğaya bırakılması; gelecekteki kuşakları bekleyen en önemli ve büyük tehlikedir. Atmosfer boşluğunda biriken sera gazları küresel ısınmaya yol açarken bunların karbon ayak izlerini etrafımızda çok rahat görürsünüz.
Sürdürülebilirlik Raporlaması Standartlarının Uygulaması ile KGK’nın 27.12.2023 tarihli Kurul Kararı ile 29.12.2023 Tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Aslında getirilen bu standartla ekonomi, çevre ve sosyal yapının da Finansal Tabloların denetimi kadar önemli olduğu ortaya konulmuştur.
Ne demiştik, vahşi kapitalizmin sınırsız olduğunda her türlü felaketin bizi beklediğini anlamamız gerekir. Sürdürülebilirlik Raporlama Standardı, aslında çevreye, insana ve atmosfere yapılan zararın tespiti ve bertaraf edilmesine yöneliktir.
- (BDY m. 4/1-l)’ye göre KAYİK’lerden aşağıda sayılanlar ile bunların dışında kalanlar için şartları oluşturanlar (TSRS) Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartlarının uygulanabileceğine karar verilmiştir.
- Hiçbir şarta bağlı olmayıp aşağıda belirtilen KAYİK’ler TSRS’ye tabidir.
a. Halka açık şirketler,
b. Bankalar,
c. Sigorta şirketleri,
d. Reasürans şirketleri,
e. Emeklilik şirketleri,
f. Faktöring şirketleri,
g. Finansman şirketleri,
h. Finansal kiralama şirketleri,
i. Varlık yönetim şirketleri,
- Şartlara bağlı olarak TSRS uygulamak zorunla olanlar KAYİK’ler ise şunlardır.
- Yatırım kuruluşları,
- Kolektif yatırım kuruluşları,
- Portföy yönetim şirketleri,
- İpotek finansmanı kuruluşları,
- Konut finansmanı ve varlık finansmanı fonları,
- Varlık kiralama şirketleri,
- Merkezî takas kuruluşları,
- Merkezî saklama kuruluşları,
- Veri depolama kuruluşları,
- Kuruluş ve faaliyet esasları Sermaye Piyasası Kurulunca belirlenen diğer sermaye piyasası kurumları.
- Emeklilik, reasürans ve sigorta şirketleri,
- 6362 sayılı Kanunda tanımlanmış olan ihraççılar,
- 6362 sayılı Kanunda tanımlanmış olan sermaye piyasası kurumları,
- Yukarıdakiler dışında kalanlar
-
- TMSF bünyesinde yer alan yer alanlar dışındaki Bankaların şirketleri,
- Listede yer almayı sürdürülebilirlik raporlarını isteğe bağlı uygulamasını talep edenler.
TSRS’ye zorunlu girenlerin dışında kalanlar için şartlara bağlı eşik değerler şöyledir.
– Aktif büyüklüğü 500 Milyon Türk Lirası
– Yıllık net satış hasılatı 1 Milyar Türk Lirası
– Çalışan sayısı 250 kişi
Ölçütlerinden en az ikisinin art arda iki raporlama döneminde aşan kurumların TSRS hazırlatma yükümlülüğü bulunmaktadır.
Bu raporlama standartları 2024 hesap döneminden başlayarak uygulanacaktır. İleriki dönemlerde bunun KAYİK dışında diğer kurumlara uygulaması konusunda KGK’nın Kurul Kararlarına takip etmemiz gerekecektir.
Sürdürülebilirlik Raporlaması ve denetimi, şirketlerin finansal performanslarının ötesinde çevresel, sosyal ve ekonomik performansını değerlendirmeyi içeren bir süreçtir ve genellikle şirketlerin uzun vadeli hedefleri, stratejileri ve değerleriyle ilişkilidir.
Sürdürülebilirliğin üç temel unsuru, çevresel sürdürülebilirlik, sosyal sürdürülebilirlik ve ekonomik sürdürülebilirlik unsurlarıdır. Dünyamızın sürdürülebilir olması, var olma yeteneğini devam ettirebilmesi için çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik şartlarına uymamız gerekmektedir.
1. Ekonomik Sürdürülebilirlik
Kaynakların etkin bir şekilde yönetilmesini ve ekonomik faaliyetlerin uzun vadeli sürdürülebilirliğini sağlamayı amaçlar. Bu, sürdürülebilir üretim ve tüketim modellerinin teşvik edilmesini, yeşil teknolojilere yatırım yapılmasını ve gelir adaletinin sağlanmasını içerir. Ayrıca, ekonomik büyüme ile doğal kaynak tüketimi arasındaki dengeyi korumayı da hedefler.
İnsanların yaşamlarını, insan onuruna yakışır şekilde sürdürmesi için ekonomik olarak kararlı ve kalkınmış bir dünya gereklidir. Bu ilke, ekonomik büyüme ve refahı sürdürürken, doğal kaynakları etkili bir şekilde kullanmayı, kaynakları tüketmemeyi, israfı önlemeyi, çevre dostu üretim yöntemlerini uygulamayı ve toplumsal refahı artırmayı hedefler. Konvansiyonel ekonomi bakış açısında temel amaç ekonomik büyüme sağlamak iken, sürdürülebilir ekonomi de temel amaç ekonomik büyüme sağlanırken doğaya ve sosyal yaşama zarar verilmemesi esas alınmaktadır.
2. Çevresel Sürdürülebilirlik
Doğal kaynakları kullanırken, doğal çevreyi bozmadan ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını da düşünerek hareket etmek anlamına gelir. Bu ilke doğal kaynakları verimli bir şekilde kullanmayı, doğal yaşamın korunmasını, biyolojik çeşitliliği arttırmayı ve çevre kirliliğini en aza indirmeyi hedefler. Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanamaması durumunda, dünyamızın uzun süre sağlıklı olarak var oluşunu sürdürmesi pek mümkün olmayacak.
3. Sosyal Sürdürülebilirlik
İnsanların yaşam kalitesini ve refahını artırmayı, eşitlik ve adaleti sağlamayı ve toplumda kapsayıcı bir ortamı teşvik etmeyi amaçlar. Bu, eğitim, sağlık hizmetleri, barınma gibi temel insan ihtiyaçlarının karşılanması, toplumsal cinsiyet eşitliği, kültürel çeşitliliğin korunması ve işçi haklarının güvence altına alınması gibi konuları içerir. Sosyal sürdürülebilirlik, toplumun her kesiminin katılımını ve güçlendirilmesini gerektirir, böylece herkesin yaşam kalitesinin artırılması sağlanabilir. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamak, herkesin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak, sosyal adaleti sağlamak ve insan haklarına saygı göstermek anlamına gelir. Bu ilke, toplumsal refahı artırmayı, yoksulluğu azaltmayı, eğitimi ve sağlığı desteklemeyi, kültürel çeşitliliği korumayı ve insanların yaşam kalitesini iyileştirmeyi hedefler.
GDS 3410 SERA GAZI BEYANLARINA İLİŞKİN GÜVENCE DENETİMLERİ
Her işletmenin doğrudan veya dolaylı olarak sera gazı yayan süreçleri, ürünleri veya bunları önlemeye yönelik faaliyetleri vardır. Sera gazları arasında karbondioksit (CO2), metan (CH4), azot oksit (N2O) ve florlu gazlar bulunur. Sera gazı beyanı, bir kuruluşun belirli bir dönem boyunca meydana gelen sera gazı emisyonlarının sayısal bir ifadesi olup, raporlanan emisyonlar temel olarak aşağıdakilerden oluşur:
- İşletmenin iç kontrolü dahil olmak üzere işletme ve çevresi hakkında bir anlayış edinir,
- Sera gazı beyanlarındaki önemli yanlışlık riskini belirler ve değerlendirir,
- Belirlediği risklere karşılık vermek için gereken prosedürleri uygular ve
- Bulgularına uygun şekilde bir rapor hazırlar.
GDS 3410’da sınırlı güvence veren denetime ilişkin hükümlerle makul güvence veren hükümleri birbirinden ayırmak için ilgili hükümler tablo şeklinde sunulmuştur. İşletme ve Çevresinin Anlaşılması Önemli yanlışlık risklerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi için işletme ve çevresi hakkında edinilmesi gereken bilgi, sınırlı güvence verilen bir denetimde daha dar kapsamlı olacaktır.
Sınırlı güvence verilen bir denetimde:
- İç kontrol bileşenlerinin tamamı hakkında bilgi edinilmesi gerekmez.
- Denetçinin kontrollerinin tasarımını değerlendirmesi ve bunların uygulanıp uygulanmadığını belirlemesi gerekmez.
Sera gazları
Sırasıyla, Dünya atmosferinde en bol bulunan sera gazları şunlardır:
- Su buharı (H2O)
- Karbondioksit (CO2)
- Metan (CH4)
- Nitröz Oksit (N2O)
- Ozon (O3)
- Kloroflorokarbonlar (CFC’ler)
- Hidroflorokarbonlar (HCFC’leri ve HFC’leri içerir)
Atmosferik konsantrasyonlar, kaynaklar (insan faaliyetlerinden ve doğal sistemlerden kaynaklanan gaz emisyonları) ve yutaklar (gazın atmosferden farklı bir kimyasal bileşiğe dönüştürülerek veya su kütleleri tarafından absorbe edilerek uzaklaştırılması) arasındaki denge ile belirlenir.
Belirli bir süre sonra atmosferde kalan emisyon oranı, “havadan taşınan kısımdır. Yıllık havada taşınan kısım, belirli bir yıldaki atmosferik artışın o yılki toplam emisyonlara oranıdır. Sürekli artış göstermektedir.
Sera Gazı Nasıl Oluşur?
Sera gazının oluşumuna yol açabilecek birden fazla etken bulunmaktadır. Hem doğal hem insan kaynaklı şekilde oluşabilen sera gazları, atmosfere salınırlar. Sera gazı oluşumuna yol açan etkenler ise şu şekilde sıralanabilir:
- Doğal gaz, kömür ya da petrol gibi fosil yakıtların yanması karbondioksit emisyonlarını arttırdığı için sera gazı oluşmasına yol açar.
- Şehirleşmenin hızla artması, buna bağlı olarak ormanlar başta olmak üzere yeşil alanların azalması, yok edilmesi ya da ortadan kaldırılması fotosentez yoluyla atmosferde bulunan karbondioksitin emilmesini engeller. Bu durum karbondioksit emisyonlarını arttırır ve sera gazı oluşmasına yol açar.
- Sanayi faaliyetlerinin, fabrikaların, kimyasal işlemlerin ve çimento üretimi gibi endüstriyel süreçlerin büyük bir hız ile arttığı göz önünde bulundurulduğunda, bu gibi sebepler dolayısıyla da sera gazı oluşumunun meydana geldiği görülür.
- Volkanik patlamalar gibi önüne geçilmesi zor doğal süreçler de sera gazı oluşumuna yol açabilir.
Karbon ayak izi, birim karbondioksit cinsinden ölçülen, üretilen sera gazı miktarı açısından insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsüdür ve iki ana parçadan oluşur: doğrudan (birincil) ayak izi ve dolaylı (ikincil) ayak izi. Birincil ayak izi, evsel enerji tüketimi ve ulaşım (söz gelimi araba ve uçak) dahil olmak üzere fosil yakıtlarının yanmasından ortaya çıkan doğrudan CO2 emisyonlarının, ikincil ayak izi ise kullandığımız ürünlerin tüm yaşamın döngüsünden bu ürünlerin imalatı ve en sonunda bozulmalarıyla ilgili olan dolaylı CO2 emisyonlarının ölçüsüdür.
SONUÇ
Bağımsız Denetim, sadece finansal tabloların denetimi olmaktan çıkmakta, çevre, iklim ve insan odaklı hususlar içine alacak şekilde genişlemektedir. Bağımsız denetim çalışma alanı gittikçe gelişmektedir. Öyle ki yakın zamanda işletmelerin çalışanlarıyla olan hukuk davalarının da raporlamaya gireceğine inanıyorum. Bir işletme düşünün sürekli çalışanlarıyla ihtilaflı olsun, çalışma barışının gelecek dönemlere aktarılmasında sıkıntı olduğunun göstergesidir. Bunu tespit edip raporlayacak olan bağımsız denetçiler olacaktır. Aynı şekilde şirketlerin çevreyle emisyon salınımı ile ilişkisini ortaya koymak önemlidir. Raporlama sırasında Kimya mühendisi, Çevre mühendisi gibi konunun uzmanı kişilerle ortak paydaş olunup birlikte çalışmak gerekiyor. Burada bağımsız denetimin amacı şirket tarafından emisyon bilgilerinin hatalı ve yanlış beyan edilmesini önlemek ve kabul edilebilir sınırlar içinde kaldığını denetlemek ve raporlamaktır..
Kaynaklar:
– KGK Sürdürülebilir Raporlama Standardı Uygulama Kapsamına İlişkin Kurul Kararı
– GDS 3410 Sera Gazı Beyanlarına İlişkin Güvence Denetimleri
– TÜRMOB Sürdürülebilirlik Merkezi Yayınları
Bu makalenin tüm hakları www.alomaliye.com’a aittir. İktibas belirtilmeden ve linkimiz verilmeden (kaynak belirtilmeden) tamamı ya da bir kısmı herhangi bir ortamda (yazılı-görsel-işitsel-sanal-bulut-eğitim vb. ortamlar) kullanılamaz. Aksi kullanımlarda gerekli yasal işlemler yapılır.