Hacı Ali GÜRKAN
Vergi Dairesi Müdür Yardımcısı
hacialigurkan7@gmail.com
KDV, yapısı itibari ile kendine özgü temelleri olan, üzerine koyarak ilerleyen ve en son tüketicide sonlanan hem bir vergi hem de maliye politikası aracıdır. Hammaddeden ürüne gelen süreç içinde satın alınan her türlü mal ve hizmet nihai ürünün katma değerini oluşturur. Tabii bunun yanında kar da bir katma değer unsurudur. Ancak ücretli işçilik ve kâr ürünün fiyatını oluştururken üzerlerinde KDV barındırmazlar. Dolayısıyla emek yoğun ve kâr marjı yüksek sektörlerde ödenecek KDV daha fazladır. KDV’nin bir diğer önemli özelliği milli bir vergi olmasıdır. Bu şu demek; her ülke kendi sınırları içinde yapılan teslim ve hizmeti vergiler. Bizim kanunumuzda giriş cümlesine ‘Türkiye’de yapılan’ diye başlar. Peki bunun KDV ve diğer vergilerin oluşumunda ne gibi farklı sonuçları olur? Biz bugün bu konuyu ATİK açısından irdeleyeceğiz:
İşletme yurtdışında gerçekleştirdiği bir hizmeti Türkiye’de kurulu bir işletme yapısı ve ATİK’lerle yapsın. Örneğin Azerbaycan’da yapılan bir inşaat işi olsun. Her türlü malzeme ve makine Türkiye’den gitsin. Türkiye’de kurulu tam mükellef işletmenin KDV ve Kurum açısından vergilemesi nasıl olur?
A-KURUM
(1) Tam mükellefiyet: Kanunun 1’inci maddesinde sayılı kurumlardan kanunî veya iş merkezi Türkiye’de bulunanlar, gerek Türkiye içinde gerekse Türkiye dışında elde ettikleri kazançların tamamı üzerinden vergilendirilirler.
Görüldüğü gibi işletmemiz için yurtdışında gerçekleştirdiği bu hizmet kurum kazancına dahildir. Ancak; 5520 sayılı Kanunun 5. maddesinin h) Yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlar.’ istisna olduğu için bu gelir kazanca dahil olmaz. Gelir elde etmek için katlanılan maliyetlerde istisna hasılatından indirilir. Ama işletmenin yurtdışına çıkan ATİK leri için ne yapılacak bunların amortisman payları da indirime dahil edilecek mi bilmiyoruz. Ancak ilginç cevap 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nde çıkıyor: “Tam mükellef kurumların aktiflerinde, yer alan makine ve teçhizatları, yurt dışında yapılan inşaat işleri ile. ilgili olarak yurt dışına geçici olarak ihraç etmeleri halinde, geçici olarak ihraç edilen ve. işin bitiminde. Türkiye’ye getirilen makine ve. teçhizat ile. ilgili olarak Türkiye’de amortisman ayrılmasına son verilecek; işin bitiminde söz konusu makine ve teçhizatın Türkiye’ye ithalinde, ise. amortisman uygulaması kaldığı yerden devam edecektir..” Ben bu çözümü ilginç buldum. Çünkü kullanım ömrü, VUK’un emri (amortisman ayrılmayan yıllarda sonradan telafi yoktur) gibi temel belirteçler yok sayılmıştır. Çünkü mükellef ATİK’i tekrar Türkiye’ye taşıdığında kaldığı yerden pay vermeye devam edebilecektir. Şayet mükellef amortisman giderini yurtdışındaki işe paylaştırsaydı; istisna geliri düşecek ve o dönem istisna dışı geliri artacaktı.
B-KDV
İlk olarak yapılan iş yurtdışında gerçekleştiğinden KDV’nin konusuna girmez. İstisna demiyoruz, direkt konusuna girmez. Vergi tekniği açısından bir durumun istisna olması için öncelikle o verginin konusuna girmesi gerekmektedir. İkinci olarak KDV yaratmayan bir sarfiyatta kullanılan malzemelerin KDV’si ne olacak? Yazımızın başında KDV yaratımı sonlandığında tüketiciler gibi işletmelerde KDV’yi yüklenmek zorundadır demiştik. Bunu nereden çıkarıyoruz? 3065 sayılı KDV Kanunu madde ‘30 a) Vergiye tabi olmayan veya vergiden istisna edilmiş bulunan malların teslimi ve hizmet ifası (Bu Kanunun 17’nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b), (c) ve (d) bentleri ile (4) numaralı fıkrasının (ı) ve (ö) bentleri uyarınca katma değer vergisinden istisna edilen işlemler hariç) ile ilgili alış vesikalarında gösterilen veya bu mal ve hizmetlerin maliyetleri içinde yer alan katma değer vergisi,’ Daha detaylısı Uygulama Genel Tebliğinde var.’ İndirim hakkı tanınan ve tanınmayan işlemleri birlikte yapan mükellefler, alışlarında yüklendikleri vergileri, herhangi bir ayırım yapmaksızın tamamen o dönemde indirilebilir KDV hesabına intikal ettirirler. Daha sonra aynı dönemde, toplam satışlar içinde indirim hakkı tanınmayan işlemlerin oranı bulunur, bu oran, o dönemdeki toplam satışlar nedeniyle yüklenilen vergilere uygulanarak, istisna kapsamına giren işlemler dolayısıyla yüklenilen vergi miktarı hesaplanır. Bu şekilde bulunan vergisiz satışlara (kısmi istisna kapsamına giren işlemlere) ait yüklenilen vergiler, KDV beyannamesinin21, “İlave Edilecek KDV” satırına yazılır. İndirim hakkı tanınan ve tanınmayan işleri birlikte yapan mükellefler, müşterek genel giderler ile amortismana tabi iktisadi kıymetler nedeniyle yüklendikleri vergilerden, indirim konusu yapılacak olanlar ile indirim konusu yapılmayıp, gider hesaplarına aktarılacak olanları, bu bölümde belirtilen esaslara göre ayırıma tabi tutacaklardır.’ Kısacası bir gelir unsuru KDV’nin konusuna girmeyebilir ya da KDV’den kısmi istisna olabilir. Bu durumda Katma Değer sonlanmış olacağından bünyeye giren her türlü KDV ilave KDV’ye atılarak tüketici gibi yüklenilir.
Örnek: Her türlü istisna dışı matrahı 100.000 birim olan bir işletmenin 200.000 birim de indirim olarak KDV’si kullanılamayan kısmi istisna kapsamında satışı olduğunu farz edelim. O döneme ait de 150 TL KDV’li genel gideri olduğunu kabul edelim. Mükellef genel gider KDV’sinin kümülatif matrah üzerinden kısmi istisna matrahı payına düşen 100 TL KDV’yi ilave KDV’ye atarak nötrlemek zorundadır.
SONUÇ
ATİK ve genel gider hesaplaması doğru yapılmadığı sürece vergi kaybının artışına neden olur. Bunun için öncelikle giderin muhasebeleştirmede nasıl yer aldığını görüp ona göre de KDV maliyetine transferi yapılmalıdır. Bazen nitelik olarak genel gider özelliği taşıyan bazı giderler mükellefin üretim ihtiyacına göre doğrudan gider özelliği taşıyabilir. Bu durumda işletme bu faturayı nasıl muhasebeleştirmiş; gideri malın maliyetine mi transfer etmiş yoksa genel gider olarak mı kaydetmiş bunu öğrenerek ona göre yüklenmesini sağlamak gerekir. İşletme kar amacı güder. Yaptığı bütün faaliyetlerinin maliyet hesabı işletme muhasebe kayıtlarına göre çözümlenir .
Kurumlar vergisi uygulaması açısından VUK 320b ‘Amortismanın her hangi bir yıl yapılmamasından veya ilk uygulanan nispetten düşük bir hadle yapılmasından dolayı amortisman süresi uzatılamaz.’ diyerek usulen nasıl amortisman ayrılır göstermiştir. Her ne kadar bu maddeyi düzenleme yetkisi 2021 yılında yapılan değişiklikle Maliye Bakanlığına verilmiş olsa bile amortisman süresi uzatılamaz.
KDV açısından durum daha vahimdir. KDV iade servisleri günümüzde KDVİRA ve Özel Esas uygulamaktan burada anlatmaya çalıştığımız indirilemeyecek KDV, ilave KDV vb. mevzuat araştırmasına gidememektedir. KDV’nin konusuna girmeyen veya KDV’den kısmi istisna olan işlemlere dikkat edip 30. maddedeki indirilemeyecek KDV mekanizmasını geniş düşünmek gerekir.
Dipnotlar:
1- 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu
2- 1 seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği
3- 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu
4- 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
[vc_row][vc_column][vc_message message_box_color=”juicy_pink”]
Bu makalenin tüm hakları www.alomaliye.com’a aittir. İktibas belirtilmeden ve linkimiz verilmeden (kaynak belirtilmeden) tamamı ya da bir kısmı herhangi bir ortamda (yazılı-görsel-işitsel-sanal-bulut-eğitim vb. ortamlar) kullanılamaz. Aksi kullanımlarda gerekli yasal işlemler yapılır.
[/vc_message][vc_column_text]