Mintez ŞİMŞEK
MEB İLKSAN Genel Müdürü
[email protected]
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “ibra” kelimesi, “aklama”, “ibra etmek” eylemi ise “aklamak” anlamına gelmekte olup Arapça “-ber” kökünden türetilmiştir.
Yasalarla tanımlanan belirli organlar eliyle yönetilen vakıflar, ticari ortaklıklar ve dernekler gibi tüzel kişiliklerin, yönetim ve denetim işlerini yüklenen organları açısından “ibra edilmek” ise “sağlamlaştırmak”, “temize çıkarılmak”, “borçtan/sorumluluktan kurtulmak”, “alacak/verecek kalmadığını beyan etmek” ve her halükârda “aklanmak” anlamını içermektedir.
Aynı kavrama, mefhumu muhalif olarak bakıldığında ise “ibra edilmemek” fiili, “şüphe”, “sorumluluk ve yükümlülük halinin devam etmesi”, “borçtan kurtulamamak” ve nihayet “aklanmamak” sonucunu doğurmaktadır.
Yukarıdaki kısa açıklamalardan da anlaşılacağı üzere ibra kavramı, fonksiyonları itibariyle hukuki sonuçlar doğurmakta, “ibra isteyen” ve “ibra eden” tarafların karşılıklı irade beyanlarının sonuçlarına göre kişileri ya sorumluluktan azat etmekte ya da yükümlülük ve sorumluluğu kişiler üzerinde bırakmaktadır.
Hukuki bir işlem olduğu tartışmasız olan ibra etmek/edilmek veya ibra etmemek/edilmemek eylemlerinin ticari hayata, borç-alacak ilişkilerine ve kooperatiflere müteallik hükümleri, münhasıran Türk Ticaret Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hükümlerince düzenlenmiş olup Dernek, Vakıf, Sendika ve benzeri kâr amacı gütmeyen kuruluşların yönetim ve denetim organlarının ibrasına ilişkin süreçleri düzenleyen müşahhas bir yasal hüküm bulunmamaktadır.
Bununla birlikte “ibra” işlemi sivil toplum örgütlerinin yönetim süreçlerinin ayrılmaz kavramlarından birisidir ve bu kuruluşlarda ki ibra süreçleri; Türk Medeni Kanunu ve Dernekler Kanununca genel kurullara yüklenilen görevler esas alınarak, dernek tüzükleri ve vakıf senetleri hükümleri çerçevesinde yürütülmekte olup söz konusu süreçlere ilişkin olarak yasal mevzuatça belirlenen esaslar, aşağıda maddeler halinde irdelenmiştir.
1. İbranın Önemi ve Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluşlarda İbra Mercii
Her biri kendi özel mevzuatı çerçevesinde hayat bularak tüzel kişilik kazanan sivil toplum kuruluşlarının, yönetim ve denetim organları açısından “ibra edilme” veya “ibra edilmeme” konusu, son derece önemli bir aşama olup yönetim ve denetim organlarının ibra edilmesi veya edilmemesi, söz konusu sivil toplum kuruluşunun, olağan faaliyetlerinin devamlılığı açısından hayati öneme haizdir.
“Zira tüzel kişilerin organı, belli bir hesap dönemi sonunda tüzel kişiye ait faaliyet ve işlemlerin hesabını vermekle yükümlüdür. Bu nedenle tüzel kişilerde ibranın anlamı, hesap veren yönetim organının yaptıkları faaliyet ve işlemlerin tüzel kişinin yetkili organı tarafından hukuka uygun olduğunun bir karar ile açıklanmasıdır.” (1)
Türk Medeni Kanunu’nun 80/2 maddesi; “Genel kurul, derneğin diğer organlarını denetler ve onları haklı sebeplerle her zaman görevden alabilir.” hükmüne amir olup Dernekler Kanunu’nun 9’ncu maddesi gereği derneklerde, diğer mercilerce ifa olunan denetim hakkında karar verme ve nihai denetleme yetkisi Genel Kuruldadır.
Yine Türk Medeni Kanunu’nun 109’ncu maddesi gereğince Vakıfların zorunlu organı yönetim organı olup, diğer organların kurulup kurulmayacağı vakfın kuruluş senedi ile belirlenmektedir.
Yani Vakıflarda yönetim organı dışında kalan diğer kurullar (Genel Kurul, Denetim Kurulu, Disiplin Kurulu vb.) tamamen ihtiyari olup Vakfedenin inisiyatifine göre bu kurullar, vakıf senedine yazılmaları halinde hayat bulmaktadır.
Diğer taraftan, “Vakfın ihtiyari organları ile ilgili TMK’da düzenlenen, dernek genel kurulu ile ilgili hükümlerin kıyasen uygulanacağı konusunda öğretide görüş birliği vardır.” (2)
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 9/1 maddesine göre genel kurul, sendika ve konfederasyonların zorunlu organı olup, aynı kanunun 11/1 maddesi gereğince sendika ve konfederasyonların yönetim ve denetim kurullarını ibra edip etmeme yetkisi, sendika ve konfederasyonların genel kurulundadır.
Yukarıda detayı verilen izahat ışığında; kuruluş senedinde Genel Kurul organı bulunmayan Vakıflar istisna olmak üzere, Vakıflar, Dernekler, Sendikalar ve benzeri kâr amacı gütmeyen kuruluşların yönetim ve denetim organlarının ibra makamı, o teşekkülün genel kuruludur.
Kuruluş senedinde Genel Kurul organı bulunmayan vakıfların faaliyetlerine ilişkin ibra süreci ise Türk Medeni Kanunu’nun 111’nci maddesi ve Vakıflar Kanunu’nun 33’ncü maddeleri amir hükümleri doğrultusunda vakıfta yapılan denetime ilişkin raporun, idareye bildirilmesi ve idarece incelemeye alınan raporların, yasal inceleme sürecinin bitimine kadar, denetimi yapılan vakfa menfi bir bildirim ile cevap verilmemesi ile sonuçlanmaktadır.
2. İbra Oylaması ve Oylamaya Esas Çoğunluğun Belirlenmesi
Bir genel kurulun ibra oylaması yapabilmesi için evvela genel kurulun toplantı ve karar yeter sayısına haiz olması gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu 81’nci maddesi, genel kurul gündeminde derneğin feshi ve tüzük değişikliği olmadığı müddetçe, genel kurulun salt çoğunluk ile toplanacağı ve genel kurul kararlarının ise toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile alınacağı hükmüne amir olup Vakıflar, Dernekler, Sendikalar ve benzeri kâr amacı gütmeyen kuruluşların yönetim ve denetim organlarının genel kurulda ibra edilebilmeleri için
a) Genel kurul için duyurulan 1’nci toplantıya katılan Üye/Delege sayısının, o teşekkülün üye/delege sayısının salt çoğunluğuna haiz olması ve oylamaya katılan üyelerinin salt çoğunluğunun ise ibra oylamasında lehte oy kullanması, (örneğin; 75 genel kurul üyesi/delegesi bulunan bir teşekkülün, yönetim ve denetim organlarının genel kurul için duyurulan ilk toplantıda ibra edilebilmesi için, genel kurul hâzirun listesini imzalayarak salona giren kişi sayısının en az 38 olması ve oylama esnasında salonda oy kullanan 38 kişinin varlığı ile birlikte ibra için lehte oy kullanan üye/delege sayısının ise en az 20 olması)
b) Genel Kurul için duyurulan 1’nci toplantıda yeterli çoğunluğun sağlanamaması nedeni ile 2’nci toplantıya geçildiğinde ise ikinci toplantıya katılan Üye/Delege sayısı ne olursa olsun(yönetim ve denetim kurulları üye tam sayısının iki katından az olmamak kaydı ile) oylamaya katılanların salt çoğunluğunun lehte oy kullanması, (örneğin; 75 genel kurul üyesi/delegesi, 7 asil + 7 yedek YK, 3 asil + 3 yedek DK Üyesi bulunan bir teşekkülün, ikinci genel kurul toplantısında ibra kararı alınabilmesi için, toplantıya en az 20 kişinin katılması, oylama esnasında salonda oy kullanan 20 kişinin varlığı halinde ise ibra için lehte oy kullanan üye/delege sayısının ise en az 11 olması )
Gerekmektedir.
Herhangi bir nedenle genel kurulu yapılamayan ve/veya genel kurulu mücbir sebeplerle geriye bırakılan, kâr amacı gütmeyen teşekküllerin yönetim ve denetim organlarının o döneme ilişkin ibrası, toplanacak ilk olağan genel kurula kadar tehir edilmiş sayılır.
3. Toplantısız ve Çağrısız Karar ile İbra Oylaması Yapılması
İçinde bulunulan hal ve durumun icabı gereği, yönetim ve denetim kurulu organlarının ibrası gerekmekte iken genel kurulun toplanma imkânı bulunmuyorsa, Türk Medeni Kanunu’nun 76’ncı maddesi; “Bütün üyelerin bir araya gelmeksizin yazılı katılımıyla alınan kararlar ile dernek üyelerinin tamamının kanunda yazılı çağrı usulüne uymaksızın bir araya gelerek aldığı kararlar geçerlidir. Bu şekilde karar alınması olağan toplantı yerine geçmez.” Amir hükmü doğrultusunda, bütün üye veya delegelerden müspet ya da menfi imza alınmak sureti ile yönetim ve/veya denetim organı ibra edilebilir.
Bu şekilde ibra onayı alınması için,
— Üye/Delegeye hitaben “Türk Medeni Kanunu’nun 76’ncı maddesi gereği toplantısız olarak, yönetim ve denetim organlarının ibra edilmesi” açıklaması ile yazılan yazı ekinde, üye/delegenin adı-soyadı, “İbra ediyorum” ya da “İbra etmiyorum”, seçenekleri açıkça görülen, kişinin imzası ve imza tarihi olan yazılı bir belgenin bulunması,
— İbraya konu organların, faaliyet raporu veya denetim raporu ile bu raporların ayrılmaz bir parçası olan mali tabloların, üye/delegeye teslim edildiğinin resmi olarak ispatlanacak şekilde ulaştırılması,
— İstisnasız olarak tüm üye/delegelerin olumlu ya da olumsuz imzalı, yazılı beyanlarının alınması ve alınan beyanlarda “ibra ediyorum” imzasının, üye/delege tam sayısının salt çoğunluğuna haiz olması,
Gerekmektir.
4. İbra Oylamasında Oy Hakkından Yoksunluk
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24.10.2014 tarihli ve E.2013/13148, K.2014/16463 sayılı kararında; genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin ibrasının “şahsi bir iş” olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı açıkça ifade edildiğinden, Vakıflar, Dernekler, Sendikalar ile benzeri kâr amacı gütmeyen teşekküllerin genel kurullarında, sunulan faaliyet raporları, mali tablolar veya denetim raporları ışığında; ibra oylamasına konu olan yönetim veya denetim organlarının üyeleri, ibra oylamalarında oy hakkına sahip olup herhangi bir kısıtlama veya yoksunluk kapsamında bulunmamaktadır.
Diğer taraftan Türk Medeni Kanunu’nun 82’nci maddesi; “Hiçbir dernek üyesi, dernek ile kendisi, eşi, üstsoyu ve altsoyu arasındaki bir hukukî işlem veya uyuşmazlık konusunda alınması gereken kararlarda oy kullanamaz. Tüzel kişi adına oy kullanacak kişi hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.” Amir hükmü gereği, olağan veya olağanüstü genel kurullarda; yönetim veya denetim organlarının herhangi bir üyesinin, kendisi ve eşi ile üstsoyları veya altsoyları hakkında, müşahhas bir konuda aklanma gerektirecek özel bir ibra oylaması yapılması halinde; kendisi veya kanunda sayılan yakınları hakkında ibra oylaması yapılan kişi veya kişiler, bu ibra oylamasında hiçbir surette oy kullanamazlar.
Türk Medeni Kanunu’nun 82’nci maddesi gereği, münhasıran kendileri ve eşleri ile üstsoyları veya altsoyları hakkındaki ibra oylamasında “oy kullanma hakkından yoksun olan” üyeler, ibra oylamasının yapıldığı esnada salonda bulunabilir, oylamanın şekline veya usulüne ilişkin itirazları var ise genel kurul tutanağına muhalefet şerhi yazdırabilirler. Bu itibarla, toplantıyı yöneten genel kurul divan başkanlığı, oy hakkından yoksun kişi veya kişilerin hazır bulunduğu ibra oylamasında; oy hakkından yoksun kişileri, toplantı yeter sayısı için dikkate almalı, ancak karar yeter sayısı için dikkate almamalıdır.
Oy hakkından yoksun olduğu Türk Medeni Kanunu 82’nci maddesi ile sabit olan kişi veya kişilerin, genel kurul divan başkanlığının ihmali veya başka bir nedenle “kendisi veya kanunda sayılan yakınları hakkında ibra oyu kullanması” halinde, yalnızca bu oyun kullanılması nedeni ile ibranın geçersiz olduğu varsayılamaz.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24.10.2014 tarihli ve E.2013/13148, K.2014/16463 kararı gereği; (Kararın geçersiz kılınması için kanuna aykırı olarak kullanılan oyların kararın sonucunu etkilemiş olması gerekir.) Oy hakkından yoksun kişi veya kişilerin usule aykırı olarak kullandıkları oy sayısı, ibranın sonucunu lehte veya aleyhte değiştirecek nitelikte ise ibra oylaması geçersiz sayılacak, aksi halde oylamanın sonucuna göre işlem tesis edilecektir.
5. İbra Oylamasında Şekil ve Usul Şartları
İbra oylamasının asli ve değişmez şartı, ibra edilecek döneme ilişkin yönetim, denetim ve mali işlemleri ihtiva eden raporların, genel kurul üyelerine ibraz edilmesidir. Şüphesiz bu raporların içeriğinde sunulan bilgilerin, genel muhasebe kurallarına uygun ve herkesin anlayabileceği usullerle tanzim edilmiş mali tabloları içermesi de şarttır.
Muhasebe kurallarına aykırı olarak tanzim olunmuş mali tablolar ve/veya mali usullere aykırı belgelere dayanılarak hazırlanan evraklar ile tanzim olunmuş muhasebe hesapları üzerinden yapılan ibra işlemleri, oybirliği ile alınsa dahi geçersiz sayılmaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/11856 Esas ve 2016/9175 karar sayılı ilamında da ifade edildiği üzere; Finansal tablolardaki işlemler hakkında açıklayıcı bilgi verilmeyen, finansal tablolarda da ki mevcut ve muhtemel zararların hâziruna izah edilmediği bir genel kurulda alınan ibra kararı; “soyut nitelikteki bir ibra kararı” olacağından geçersizdir.
Diğer taraftan ibranın geçerliliği yalnızca ve yalnızca genel kurula ibraz olunan rapor ve kayıtların içeriği ile sınırlı olup, genel kurula ibraz edilmeyen konularda ibranın varlığı söylenemez. Genel kurula ibraz edilmekle birlikte mümeyyiz bir vatandaşın sıradan usullerle kontrol ettiği bir belge veya kaydın içeriğinden anlaşılması mümkün olmayan konularda da ibra geçerli olmayacaktır.
İbranın esaslarından birisi de genel kurula sunulan rapor, evrak ve kayıtların, açık ve sarih bilgileri içerecek şekilde tanzim edilerek, sıradan bir bakışla anlaşılacak bilgilerle düzenlenmesidir. Aksi takdirde genel kurulun vereceği ibra kararı yok hükmünde olacaktır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2016/3941 Esas ve 2019/183 Karar sayılı ilamında; “Bilanço ve gelir gider tablosu tüm ayrıntıları ile açıklanıp irdelenmişse, genel kurulca verilen ibra kararı, gerçek anlamda borçtan kurtarma ve aklama niteliğini taşır. “İbra, sadece genel kurulun bilgisine sunulan işlemleri içerir. Açıklanmamış, belgeye dayandırılmamış ve vasat yetenekli bir ortağın anlayamayacağı konularda ibra yok sayılır.” Denilmek sureti ile bu durum açıkça tespit edilmiştir.
6. İbra Edilmeye Veya İbra Edilmemeye Karşı İtiraz Yolları
Vakıflar, Dernekler, Sendikalar ile benzeri kâr amacı gütmeyen teşekküllerin, yönetim ve denetim organlarının ibra makamı genel kuruldur. Genel kurul dışında ki organlar, birbirlerini ibra edemez, sorumluluktan beri kılamazlar. Bu itibarla, Vakıflar, Dernekler, Sendikalar ile benzeri kâr amacı gütmeyen teşekküllerin yetkili organlarının veya bu organların üyelerinin ibra edilmesi veya ibra edilmemesine ilişkin tüm itirazların inceleme odağı, genel kurulun tüm iş ve işlemlerinin dercedildiği genel kurul tutanağı ve tutanağın eki olan diğer kayıtlar olacaktır.
Türk Medeni Kanunu’nun 83’ncü maddesi gereğince, genel kurul toplantısında hazır bulunan ve kanuna veya tüzüğe aykırı olarak alınan genel kurul kararlarına katılmayan her üye, karar tarihinden başlayarak bir ay içinde; toplantıda hazır bulunmayan her üye kararı öğrenmesinden başlayarak bir ay içinde ve her hâlde karar tarihinden başlayarak üç ay içinde mahkemeye başvurmak suretiyle kararın iptalini isteyebilmektedir.
Vakıflar, Dernekler, Sendikalar ile benzeri kâr amacı gütmeyen teşekküllerin genel kurullarınca alınan ibra edilme veya ibra edilmeme kararına itirazı olan ve ibra oylamasının yapıldığı genel kurul toplantısına katılan her üye bir ay içinde, bu genel kurul toplantısına katılmayan üye ise kararı öğrenmesini takip eden bir ay içerisinde, ilgili kuruluşun merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesine başvurmak sureti ile “ibra edilme veya ibra edilmeme” kararının kaldırılmasını isteyebilecektir.
Genel kurulda, ibra edilme veya ibra edilmeme kararlarına karşı itiraz yolunun geçerliliğine ilişkin olarak ileri sürülen görüşlerden birisi de ibra oylamasının yapıldığı genel kurul toplantısına katılan ve genel kurulun bu kararını itiraz ve iptal amacı ile mahkemeye götürmek isteyen kişinin, karara olan itirazını öncelikle genel kurul tutanağına şerh düşmesi ve/veya divan başkanlığına bu yönde bir itiraz dilekçesi vermesi gerekliliği hususu olup, güncel hukuki görüşler bu gerekliliğin olmadığı yönündedir.
Yani genel kurul kararlarına karşı açılan itiraz ve iptal davalarında, itiraz sahibinin dava yolunu kullanabilmesi için bahse konu karara ilişkin olarak öncelikle genel kurul tutanağına, karara ilişkin muhalefet şerhi kaydı düşmesi, asli bir şart olarak aranmamaktadır. Bu hususta, Galatasaray Spor Kulübü Derneğinin 27.03.2011 tarihinde gerçekleştirilen olağan genel kurul toplantısındaki ibra oylaması sonucuna yapılan itiraza ilişkin olarak açılan davanın yerel mahkemece aksi yönde verilen kararına, temyiz merci olarak bakan Yargıtay 18. Hukuk Dairesi tarafından verilen 19.06.2012 tarihli, Esas: 2012/3737, Karar: 2012/7492 sayılı ilamda;
“… davalı …’nın olağan genel kurulu toplantısında davacılar aleyhine alınan idari (yönetsel) yönden ibra edilmeme kararının iptaline karar verilmesi gerekirken; davacıların muhalefet şerhi yazmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
Denilerek, davacıların genel kurul tutanağına itiraz şerhi koymamalarının dava şartı yokluğu olarak değerlendirilemeyeceği ve genel kurul üyelerinin genel kurul kararlarına karşı TMK 83’ncü maddesi çerçevesinde her zaman yasal mercilere başvurma hakları olduğu karara bağlanmıştır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun aynı davaya ilişkin olarak verdiği 14.05.2014 tarihli, 2013/2444 E. 2014/663 K. ilamında ki görüşü de aynı yöndedir.
7. İbra Edilmenin Veya İbra Edilmemenin Sonuçları
a) İbranın Sonuçları;
Yönetim, denetim, disiplin ve benzeri organlar hakkında, ibraya yetkili olan genel kurul tarafından usulüne uygun olarak verilecek olan ibra kararı; İbraya konu olarak genel kurula sunulan faaliyet raporları, mali tablolar veya denetim raporları içeriğinde izahı verilen tüm hususlarla ilgili olarak, ilgili tüzel kişiliğin organlarının üyelerine ilişkin talep haklarını sona erdirir, bu kişilerin tüzel kişiliğe karşı üstlendikleri yükümlülüklerini sonlandırır ve onların dönemsel icraatlarını aklar.
Bununla birlikte, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 19.10.1976 tarihli, Esas 1976/8348 ve 1976/8885 Karar sayılı ilamında;
“…Genel kurulda yönetim kurulunun çalışma raporunun uygun görülmüş ve sunulan bilançonun onanmış bulunması sorumluluğu ortadan kaldırmaz, Onama ileride meydana gelebilecek yeni durumlar yahut mevcut olup kongrede gösterilme olanağı bulunmayan durumlar için tazminat davası açılmasına engel olmayacağı gibi, yönetim kurulu da genel kurulun ibrasına dayanarak bir sorumsuzluk savunmasında bulunamaz. Bir tüzel kişiliğin tazminat dileğinden vazgeçmiş sayılabilmesi için, tazminata dayanak tutulan yönlerin bilanço ve çalışma raporunda bütün ayrıntıları ile açıkça yer almış bulunması, konunun genel kurulda denetleme ve tartışma olanağı sağlanacak biçimde açıklanması ve durum incelenerek yönetim kurulunun ibrasına karar verilmiş olması gerekir…’’
Şeklinde açıklanan hal ve durumlarda, ibra edilenler açısından sorumluluk hali devam eder. Bir başka deyişle, bir organ ve üyeleri hakkında genel kurulca ibra kararı alınması, o organın veya üyelerinin ibra edilen döneme ilişkin icraatlarının, geleceğe müteallik menfi etkileri ile ibra edilen dönemdeki icraatlardan kaynaklanan ve sonraki dönemlerde ortaya çıkabilecek olan yasal borçlara(Vergi, SGK vb.) ilişkin sorumluluklarını sona erdirmemektedir.
b) İbra Edilmemenin Sonuçları;
Genel kurulca faaliyet raporları, mali tablolar veya denetim raporları görüşülerek haklarında “ibra edilmeme” kararı alınan organların üyelerine ilişkin yaptırımlar, öncelikle o tüzel kişiliğin, kendi tüzük, vakıf senedi veya ana statü gibi asli mevzuatı ile düzenlenmiş olup genel kurulda ibra edilmeyen kişi veya kişilerin, kendi asli mevzuatlarının amir hükümlerine göre belli organlara yeniden aday olmaları engellenmekte, aklanma gerçekleşene kadar belirli hakları kullanmaları kısıtlanmaktadır.
Diğer taraftan bir itibar ve toplumsal statü faaliyeti olan sivil toplum faaliyetlerinin icrası esnasında “ibra edilmeme” gibi kişisel saygınlığı zedeleyici bir durumla karşılaşan bireylerin hak ve hukukunun korunması adına, genel kurulun “ibra etmeme” kararına karşı iptal ve itiraz dava yolları her zaman açıktır.
Genel kurulca haklarında “ibra edilmeme” kararı alınan organlar ve kişiler hakkında ayrıca “sorumluluk davası açılması” kararı alınmış ise ibra edilmeyen kişilerin dava açma süreci, bu sorumluluk davasının bitmesinden sonra başlayacak, genel kurul tutanağına ibra edilmeyenler hakkında “ayrıca sorumluluk davası açılmayacağına” ilişkin bir kayıt düşülmüş ise ibra etmeme kararına karşı derhal iptal davası açılabilecektir.
Konuya ilişkin olarak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından alınan E. 2019/3720, K. 2019/6800 ve 04.11.2019 tarihli kararda;
“… yönetim kurulu üyesinin kendisinin ibra edilmemesine dair genel kurul kararının iptali yönünde dava açabilmesi için bu kararın alındığı tarihten itibaren makul bir süre geçtiği halde aleyhine sorumluluk davası açılmamış olması gerektiği, aksi halde yani bir sorumluluk davası açılması halinde yöneticinin kendisinin ibra edilmemesine dair kararın iptalini istemekte hukuki yararının bulunmayacağı, zira anılan ibra edilmeme kararının yerinde olup olmadığının, açılmış bulunan sorumluluk davasında somut nedenleriyle birlikte incelenip değerlendirileceği..”
Şeklinde hüküm tesis etmiş olup burada da açıkça ifade edildiği üzere haklarında “ibra edilmeme” kararı alınan kişilerin dava açma süreci, sorumluluk davasının bitmesinden sonra başlamaktadır. Yargıtay 11. Hukuk dairesi yukarıda ki kararında, genel kurulun, ibra edilmeyen organlar ve üyeleri hakkında “sorumluluk davası” açmasına ilişkin “makul sürenin” 3 ay olduğunu da ayrıca tespit etmiştir.
8. Genel Kurulun İbra Yetkisinin Sınırları
Türk Medeni Kanunu, genel kurulu, diğer bütün zorunlu veya ihtiyari organların üzerinde tutmuş, diğer tüm organların iş ve işlemlerini deneteme ve bu organların icraatlarına ilişkin ibra yetkisini de Genel Kurula vermiştir. Bununla birlikte yasalarca genel kurula verilen bu yetkilerin, hakkaniyet kurallarına uygun ve somut karineler ışığında kullanılması gerekmektedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 04.11.2019 tarihli kararında (E. 2019/3720, K. 2019/6800); genel kurulun ibra konusunda ki yetkisinin sınırsız olmadığını, ibra etmemeye ilişkin kararların ise somut delillere dayanılarak verilmesi gerektiğini açıkça tespit etmiştir.
“… genel kurulun ibra konusunda geniş taktir yetkisi bulunmakla birlikte bu yetkinin sınırsız olmayıp sorunsuz bir bilanço ve yıllık raporlarla, faaliyet dönemine ait işlemlerin hesabını veren yönetim kurulunun ibra edilmesi gerektiği, ortada somut nedenler yokken ibradan kaçınılmasının dürüstlük kurallarına aykırı düşeceği,..”
Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere, genel kurulun ibra yetkisi, sınırsız ve sorumsuz bir yetki olmayıp, belirli kurallar ve somut deliller kapsamında kullanılması gereken bir yetkidir.
Dipnotlar:
(1) AYTAÇ, Zühtü, Anonim Ortaklıklarda İbra, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara 1982, s 7.
(2) CANSEL, Erol, Vakıf, Kuruluşu, İşleyişi ve Amacı, Vakıflar Dergisi, 20 (1988): s 327.
Bu makalenin tüm hakları www.alomaliye.com’a aittir. İktibas belirtilmeden ve linkimiz verilmeden (kaynak belirtilmeden) tamamı ya da bir kısmı herhangi bir ortamda (yazılı-görsel-işitsel-sanal-bulut-eğitim vb. ortamlar) kullanılamaz. Aksi kullanımlarda gerekli yasal işlemler yapılır.