Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Fesih İşleminin Makul Sürede Yapılmamış Olması- Geçersiz Fesih- Yargı Kararı

Fesih işleminin makul süre içerisinde yapılmadığı anlaşılmakla feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi hatalı bulunmuş, bu itibarla kararın kaldırılması gerekmiştir.

T.C

ANKARA

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

30. HUKUK DAİRESİ

Esas No. 2023/1993

Karar No. 2023/3141

Tarihi: 18/07/2023

» Fesih İşleminin Makul Sürede Yapılmamış Olması

» Geçersiz Fesih

[vc_row][vc_column][vc_message message_box_color=”vista_blue”]
ÖZET: Fesih işleminin makul süre içerisinde yapılmadığı anlaşılmakla feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi hatalı bulunmuş, bu itibarla kararın kaldırılması gerekmiştir.
[/vc_message][vc_column_text]

DAVANIN KONUSU: Tespit (İşe İade İstemli)

İlk Derece Mahkemesince verilen karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup dosya incelendi.

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:

Davacı vekili dava dilekçesinde, işveren tarafından gerçekleştirilen feshin geçersiz olduğunun tespiti ile davacının işe iadesine, boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :

İlk Derece Mahkemesi tarafından davalı tarafça feshin haklı nedenle gerçekleştirildiği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen 31/03/2022 tarihli karar Dairemizin 29/06/2022 tarih 2022/2238 E. 2022/2595 K. sayılı kararı ile kaldırılarak dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmiş olup gönderme sonrası yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesince geçerli fesih nedeninin bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ:

Davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde sunulan istinaf başvuru dilekçesi ile özetle; işverence yapılan feshin usulsüz olduğunu, Kanun ve TİS hükümlerine dayanılarak ilgili işlem ve prosedürlerin işletilmediğini, fesih hakkı hak düşürücü süre içerisinde kullanılmadığı gibi işverence feshe konu fiilin üzerinden 14 ay geçtiğinden feshin makul süre içerisinde gerçekleştirilmediğini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

GEREKÇE:

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355/1 maddesi uyarınca davacı vekilince ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzenine aykırılık halleriyle sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.

İlk Derece Mahkemesinin 31/03/2022 tarihli kararı Dairemizin 29/06/2022 tarih 2022/2238 E. 2022/2595 K. sayılı kararı ile “…Taraflar arasındaki uyuşmazlık, feshin haklı ve geçerli nedenle gerçekleştirilmiş olup olmadığı noktasındadır.

Dosya içeriğine göre; fesih bildiriminin tebliğinden itibaren 1 aylık hak düşürücü sürede davacı tarafça arabuluculuk görüşmelerinin yapılması için başvurulduğu, görüşmeler sonucunda anlaşamama son tutanağının düzenlenmesinden itibaren 2 haftalık yasal hak düşürücü süre içerisinde dava açıldığı, arabuluculuk anlaşamama son tutanağının dosyaya ibraz edildiği, davacı açısından iş güvencesi hükümlerinin geçerli olduğu tespit edilmiştir.

Bilindiği üzere; davalının haklı fesih hakkını hak düşürücü süre içerisinde kullanması gerekmektedir.

Yargıtay içtihatlarına göre, işverenin tüzel kişi olması durumunda altı işgünlük süre feshe yetkili merciin öğrendiği günden başlar. Bu konuda müfettiş soruşturması yapılması, olayın disiplin kurulunca görüşülmesi süreyi başlatmaz. Olayın feshe yetkili kişi ya da kurula intikal ettirildiği gün altı iş günlük sürenin başlangıcını oluşturur. Bir yıllık süre ise her durumda olayın gerçekleştiği günden başlar. 4857 sayılı Kanun’un 26’ncı maddesinde öngörülen altı işgünlük ve bir yıllık süreler ayrı ayrı hak düşürücü niteliktedir. Bir başka anlatımla, fesih hakkının öğrenmeden itibaren altı iş günü ve olayın gerçekleşmesinden itibaren bir yıl içinde kullanılması şarttır. Sürelerden birinin dahi geçmiş olması haklı fesih imkânını ortadan kaldırır. Hak düşürücü sürenin niteliğinden dolayı taraflar ileri sürmese dahi, hâkim re’sen dikkate almak zorundadır (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 09/09/2019 tarih, 2016/6122 E. 2019/15301 K. sayılı ilamı). Dairemizce de benimsenen Yargıtay uygulamasına göre, feshin makul süre içerisinde yapılması kaydıyla haklı nedene dayanan feshin 6 iş günlük süre içerisinde kullanılmaması feshin haklılığını etkilese de geçerliliğine etki etmez (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 20/01/2020 tarih, 2019/6407 E. 2020/678 K. sayılı ilamı).

Somut olayda, davalı yanca haklı nedene dayanılmış olup haklı feshin hak düşürücü süreler içerisinde kullanıp kullanılmadığı net olarak anlaşılamamaktadır. Bu noktada İlk Derece Mahkemesince öncelikle Disiplin Yönetmeliği temin edilerek davacı ile ilgili tüm disiplin kurul kararları getirtilip feshin hak düşürücü süre içerisinde ve ilgili prosedüre uygun olarak gerçekleştirilmiş olup olmadığı netleştirilmeli, feshin makul süre içerisinde yapılması kaydıyla haklı nedene dayanan feshin 6 iş günlük süre içerisinde kullanılmaması feshin haklılığını etkilese de geçerliliğine etki etmeyeceğinden fesih işleminin makul süre içerisinde yapılıp yapılmadığı, bu itibarla geçerli neden teşkil edip etmediği belirlenmeli, feshin geçerli veya haklı nedenle gerçekleştirilmediğinin kabulü halinde ise ilgili parasal belirlemeler de yapılarak davacının işe iadesine dair tespit hükmü kurulmalıdır…” denilerek kaldırılmış ve dosya mahalline gönderilmiştir.

Gönderme kararı üzerine yapılan yargılamada İlk Derece Mahkemesince; davalı taraftan celp edilen ve davalı tarafından dosyaya sunulan belgelere dayanılarak, somut olayda geçerli bir fesih işleminin gerçekleştirildiği kanaatine ulaşılmış ve davanın reddine karar verilmiş olup karara karşı davacı yanca istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; gönderme kararı üzerine kurulan hükmün gerekçesi, istinafa başvuranın sıfatı, feshe konu eylem ve fesih tarihleri ile dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler dikkate alındığında, fesih işleminin makul süre içerisinde yapılmadığı anlaşılmakla feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi hatalı bulunmuş, bu itibarla kararın kaldırılması gerekmiştir.
Dosya kapsamındaki 13/12/2021 tarihli bilirkişi raporundaki veriler, davalı tarafça anılan bilirkişi raporuna itirazın bulunmamış olması ve bu çerçevede davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hak da dikkate alınarak Dairemizce hüküm kurulmuştur.

Yukarıdaki açıklamalara göre; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince, yargılamada eksiklik bulunmamakla birlikte kanunun olaya uygulanmasında hata edilip yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmaması nedeniyle, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüne verilmiş, yargılama gideri ve vekalet ücreti bakımından infazda tereddüt oluşturulmaması için yeniden hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeler ile;

I) Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/(1) b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,

II) 1-Davanın KABULÜ İLE;

Davalı işverence yapılan feshin geçersizliğine ve davacının İŞE İADESİNE,

Davacının kanuni sürede işe başvurmasına rağmen, işverenin süresi içinde işe başlatmaması halinde davalı tarafından ödenmesi gereken tazminat miktarının fesih sebebi ve kıdemi dikkate alınarak davacının 5 aylık ücreti olan brüt (3.228,90 TL x 5 ay) 16.144,50 TL olarak tespitine,

Davacının işe iade için işverene süresi içinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok dört aylık ücret ve diğer hakları olan brüt (4.183,21 TL x 4 ay) 16.732,84 TL’nin davalı tarafından davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine,

Davacının işe başlatılması halinde ödenen ihbar ve kıdem tazminatlarının İş Kanunu’nun 21. maddesinin 5. fıkrası uyarınca bu alacaklardan mahsubuna,

2- Davalı Bakanlık harçtan muaf olduğundan harç tahsiline yer olmadığına, davacıdan alınan 44,40 TL peşin harç ve 44,40 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 88,80 TL harç tutarının talebi halinde davacıya iadesine,

3-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 680,00 TL arabuluculuk giderinin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,

4- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

5-Davacı yanca yapılan 1.159,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,

7- Taraflarca yatırılan gider avansından kalan kısımların ilgilisine iadesine,

III) Davacının istinaf talebinin kabulüne karar verildiğinden, davacı tarafından yatırılan istinaf başvurma ve karar harçlarının talep halinde kendisine iadesine,

IV) İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan 198,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

V) Kullanılmayan istinaf gider avanslarının ilgilisine iadesine,

VI) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

VII) HMK’nın 359/3.maddesi gereğince kararın tebliği, 302/5.maddesi gereği ise harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/a maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/3. maddesi uyarınca mahiyeti itibariyle KESİN olmak üzere 18/07/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Exit mobile version