Fesih Beyanının Muhataba Ulaşmakla Sonuçlarını Doğuracağı – İstifa – İşçinin Haklı Bir Neden Göstermeden İstifa Etmesi – İstifada İrade Sakatlığının Bulunduğunun Kanıtlanmamış Olması
T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2021/8623
Karar No: 2021/14487
Tarihi: 19.10.2021
» Fesih Beyanının Muhataba Ulaşmakla Sonuçlarını Doğuracağı
» İstifa
» İşçinin Haklı Bir Neden Göstermeden İstifa Etmesi
» İstifada İrade Sakatlığının Bulunduğunun Kanıtlanmamış Olması
» İstifa Eden İşçinin İstifanın Hukuki Sonuçlarını Anlayabilecek Konumda Bir Personel Olması
» İstifaya Hukuku Sonuç Bağlanarak Kıdem İhbar Tazminatlarının Reddinin Gerektiği
ÖZET: Genel olarak “fesih hakkı” karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı sebeple iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24’üncü maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin süreli fesih bildiriminin kanuni düzenlemesi ise aynı Kanun’un 17’nci maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında kanunda işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir. İşçinin haklı bir sebebe dayanmadan ve bildirim süresi tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir.
Dosya içeriğine göre, davacının “…09.01.2016 tarihi itibariyle istifamı verdiğimi tarafınıza bildirir. 09.01.2016 tarihi ile … bilet işlemlerinin yapılmasını talep ederim.” şeklindeki el yazılı dilekçesi ile iş sözleşmesini feshettiği anlaşılmaktadır. Dilekçedeki imzanın davacıya ait olduğu hususu tartışmasızdır. Davacının el yazısı ile düzenlendiği mübrez dilekçesinin iradesi fesada uğratılarak alındığı yönünde bir savunma yapılmış ise de dosya kapsamında dinlenen tanık beyanlarına göre irade fesadı ispatlanamadığı gibi tanıklarca davacının iş sözleşmesinin işin sona ermesi nedeniyle feshedildiği şeklindeki ifadelerin doğru olmadığının davacı asilin beyanı ile sabit olduğu, yine yaptığı işin niteliğine göre davacının imzaladığı istifa dilekçesinin sonuç ve mahiyetini anlayabilecek nitelikte bir personel olduğu, davacı asilin; 08.12.2020 tarihli celsedeki beyanında “eşi ile birlikte Türkiye’ye dönmek zorunda olduğunu, böyle bir durum oluştuğunu” ifade ettiği hususları birlikte değerlendirildiğinde iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından haklı bir neden olmadan feshedildiği gözetilmeksizin dava konusu kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
DAVA: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 19/10/2021 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına vekili Avukat … ile karşı taraf adına vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 05.09.2013-09.01.2016 tarihleri arasında davalının Türkmenistan …’ta bulunan projelerinde “Taşeron Hakediş Kontrol Mühendisi” olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı tarafından feshedildiğini, müvekkilinin çalıştığı sürede fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ile hafta tatili çalışmaları karşılığı ücretlerinin ödenmediğini, en son 3.500,00 ABD Doları net maaş aldığını, aylık ücretin bir kısmının elden yurtdışında ihtiyaçlarını görmesi için verilerek kalan kısmının bankadan ödendiğini belirterek, dava konusu işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, zamanaşımı def’inde bulunduklarını, davacının 05.09.2013-09.01.2016 tarihleri arasında davalının Türkmenistan’da “Hakediş Mühendisi” olarak çalıştığını, davacının tüm hak edişlerinin eksiksiz ödendiğini, davacının ücretinin 1.944,00 ABD Doları olduğunu, fazla mesai, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil alacağının bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, taraflar vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ise kabulü ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden karar verilmiştir.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
Gerekçe:
1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, taraflar arasındaki sözleşmeye, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Genel olarak “fesih hakkı” karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı sebeple iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24’üncü maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin süreli fesih bildiriminin kanuni düzenlemesi ise aynı Kanun’un 17’nci maddesinde ele alınmıştır. Bunun dışında kanunda işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş değildir. İşçinin haklı bir sebebe dayanmadan ve bildirim süresi tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer. İstifanın işverence kabulü zorunlu değilse de, işverence dilekçenin işleme konulmamış olması ve işçinin de işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde gerçek bir istifadan söz edilemez. Şarta bağlı istifa ise kural olarak geçerli değildir.
Somut olayda, davalı işyerinde 05.09.2013-09.01.2016 tarihleri arası çalışan davacı işçi, iş sözleşmesinin davalı işverence haklı neden olmaksızın feshedildiğini, ibraz edilen istifa dilekçesinin baskı altında imzalatıldığını, irade fesadı ile malul olduğunu ileri sürmüş, davalı işveren ise davacının istifa ettiğini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince; tanıklar tarafından işin bitmesi nedeniyle iş sözleşmesinin işveren tarafından sona erdirildiği beyan edilmiş ise de davacının yapmış olduğu işin davacı ayrıldıktan sonra da devam ettiğinin anlaşıldığı, davacının 08.12.2020 tarihli beyanında; “eşi ile birlikte Türkiye’ye dönmesi gerektiğini” ifade ettiği, bu yönüyle davacının imzalamış olduğu istifa dilekçesinin irade fesadına dayalı bir istifa dilekçesi olmadığının anlaşıldığı, davacının hak ediş mühendisi olarak istifa dilekçesinin sonuç ve mahiyetini anlayabilecek nitelikte bir personel olduğu da gerekçe gösterilerek davacının istifa dilekçesine değer verilmiş ve dava konusu kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine hükmedilmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararının bu yönüyle davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; istifa dilekçesinin genel bir içerik taşıması, davacının istifa dilekçesinin devamında bilet işlemlerinin yapılmasını talep etmesi, ayrıca istifa dilekçesine işveren yetkilisi tarafından uygundur şerhi düşülmüş olması, tanıkların, davacının işveren tarafından işten çıkartıldığını ifade etmeleri, davacının 2 yıldan fazla bir çalışmasının bulunması ve tazminat haklarını geride bırakacak şekilde işten ayrılmasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçesi ile istifa dilekçesine değer verilmemiş, davacının iş sözleşmesinin haklı bir neden olmaksızın işveren tarafından sona erdirildiği kanaati ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılmış ve yeniden esas hakkında karar verilerek dava konusu kıdem ve ihbar tazminatlarının kabulüne hükmedilmiştir. Ne var ki, Bölge Adliye Mahkemesi kabulü dosya içeriği ile örtüşmemektedir.
Dosya içeriğine göre, davacının “…09.01.2016 tarihi itibariyle istifamı verdiğimi tarafınıza bildirir. 09.01.2016 tarihi ile … bilet işlemlerinin yapılmasını talep ederim.” şeklindeki el yazılı dilekçesi ile iş sözleşmesini feshettiği anlaşılmaktadır. Dilekçedeki imzanın davacıya ait olduğu hususu tartışmasızdır. Davacının el yazısı ile düzenlendiği mübrez dilekçesinin iradesi fesada uğratılarak alındığı yönünde bir savunma yapılmış ise de dosya kapsamında dinlenen tanık beyanlarına göre irade fesadı ispatlanamadığı gibi tanıklarca davacının iş sözleşmesinin işin sona ermesi nedeniyle feshedildiği şeklindeki ifadelerin doğru olmadığının davacı asilin beyanı ile sabit olduğu, yine yaptığı işin niteliğine göre davacının imzaladığı istifa dilekçesinin sonuç ve mahiyetini anlayabilecek nitelikte bir personel olduğu, davacı asilin; 08.12.2020 tarihli celsedeki beyanında “eşi ile birlikte Türkiye’ye dönmek zorunda olduğunu, böyle bir durum oluştuğunu” ifade ettiği hususları birlikte değerlendirildiğinde iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından haklı bir neden olmadan feshedildiği gözetilmeksizin dava konusu kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davalı yararına takdir edilen 3.050,00 TL duruşma vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.