Özgür AKKAYA
S.M. Mali Müşavir
Denetçi
[email protected]
GİRİŞ
Yürürlükten kalkmış olsa da idari teşkilatın işleyişini ve gelişimi ile ilerleyişini anlamak ve destek olmak üzere 329 sıra numaralı tebliğ bence önemlidir. 28.02.2004 tarihinde 329 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile ticari, zirai ve mesleki kazançları dolayısıyla gerçek usulde vergilendirilen gelir vergisi mükellefleri ile kurumlar vergisi mükellefleri için performans derecelendirme formu verme zorunluluğu getirilmiş. Ancak bu uygulama ortadan kaldırılsa da hala bu formdaki kıstaslar ve bildirim yükümlülüğü getirilen hususlar 520 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile çok benzerdir.
Yazımızda bu genel tebliğler karşılaştırılarak bazı tavsiyeler ortaya atılacaktır.
329 SIRA NUMARALI GENEL TEBLİĞ İLE 520 SIRA NUMARALI GENEL TEBLİĞİN KARŞILAŞTIRILMASI
329 sıra numaralı tebliğin amacı
Performans Derecelendirme Bildiriminin amacı, mükelleflerin vergiye uyumunun sağlanması temel amacına yönelik olarak, mükellefleri daha yakından takip etmek; performanslarını dönemler ve sektörler itibariyle izlemek, mukayese etmek ve derecelendirilmesini sağlamaktır.
Bu bilgiler, incelemeye seçilecek mükelleflerin belirlenmesinde esas alınacaktır.
520 sıra numaralı tebliğin amacı
Bir bütün olarak değerlendirildiğinde maddenin temel amacı, sahte belge düzenleme riski yüksek olan mükelleflerin İdare tarafından bir an önce tespit edilerek bu fiillerinin sonlandırılmasıdır. Bu amaç doğrultusunda, 213 sayılı Kanunun 160/A maddesinin uygulamasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.
329 sıra numaralı tebliğ ile istenen/araştırılan olaylar
Tebliğ ile mükelleflere bir ek tablo ile aşağıda sayılan bilgiler talep edilmiştir. Bu bilgiler 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 149 ve mükerrer 257 inci maddelerinin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanarak bakanlığa verilmiştir. Talep edilen bilgiler şu şekildedir: mükellefin ad soyadı, vergi dairesi, vergi numarası, faaliyet adı, faaliyet kodu, faaliyette bulunulan süre-seçeneklerle 0-5 yıldan başlayarak 16-20 ve daha fazla seçenekleri vardı. Performans verilerinde ise bugün geçici vergi beyan ekindeki gelir tablosunun özeti istenmektedir.
PERFORMANS VERİLERİ
A-NET SATIŞLAR |
|
B-SATIŞLARIN MALİYETİ |
|
C-FAALİYET GİDERLERİ |
|
D-FAALİYET KARI/ (ZARARI)(A-(B+C)) |
|
E-FİNANSMAN GİDERLERİ |
|
F-AMORTİSMAN GİDERLERİ |
|
G-FAVÖK (D+E+F)
(zarar oluşması halinde D eksi olarak dikkate alınacaktır.) |
|
H-FAVÖK ORANI (G/A) |
(Virgülden sonra tek hane yürütülecektir.) |
İ-DÖNEM KARI VEYA ZARARI
(VERGİ ÖNCESİ TİCARİ KAR) |
|
Demek ki bu verilerle mükellefin hakkında bir analiz ve değerlendirme çalışmaları buna göre yapılarak tebliğde de belirtildiği gibi bu bilgiler incelemeye sevk edilecek mükelleflerin seçiminde esas alınmaktaymış.
520 sıra numaralı tebliğ ile istenen / araştırılan olaylar
Bu tebliğ de “…213 sayılı Kanunun 160/A maddesinin yedinci fıkrası ile mükerrer 257 nci maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır…” denilmektedir.
Bu tebliğ ile daha özel amaçlara ulaşmak hedeflenmiştir. Tarihsel karşılaştırma yapıldığında 329 sıra numaralı genel tebliğ 2004 yılında, 520 sıra numaralı genel tebliğ ise 2020 yılında yayımlanmıştır. (kaynak https://gib.gov.tr/gibmevzuat) yaklaşık 16 yıl sonraki çıkarılan tebliğ ile sahte belge düzenleyicileri yine aynı bilgileri teknoloji kullanarak, yani verileri işleyerek saptamakta “Sahte Belge Düzenleme Tespiti” uyarısı ile incelemeye sevk etmektedir. Buradaki tek fark tebliğ dayanağı olan 160/A maddesi ile re’sen terkin müessesesi işlenmiştir. Peki bu 2020 yılında yayımlanan 520 sıra numaralı genel tebliğ ile analiz çalışmalarında hangi bilgiler kullanılmaktadır. Çeşitli analiz merkezlerinin kurulması ile analize esas alınacak bilgiler manuel istenmemekte, veri ambarında sistemsel olarak çekilmektedir.
Bunlar nelerdir:
213 sayılı Kanunun 160/A maddesinin birinci fıkrasında, mükellefiyet süresi, aktif ve öz sermaye büyüklüğü, ödenen vergi tutarı, çalışan sayısı, vergisel yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği gibi hususlar dikkate alınarak mükelleflerin vergisel uyum seviyelerine yönelik olarak Bakanlıkça yapılan analiz ve değerlendirme çalışmaları neticesinde sahte belge düzenleme riskinin yüksek olduğu tespit edilen mükelleflerin vergi incelemesine sevk edileceği ve bunlar nezdinde yoklama yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Sahte belge düzenleme riski yüksek olan mükelleflerin belirlenmesine yönelik olarak yapılan analiz ve değerlendirme çalışmalarında, esas olarak, mükellefler tarafından verilen beyanname ve bildirimler, sicil, ortaklık, tahakkuk, tahsilat ve mükellefiyete ilişkin diğer bilgiler ile diğer kurum ve kuruluşlardan alınan gümrük beyannameleri, kapasite raporu, yatırım teşvik belgesi gibi bilgi ve belgeler dikkate alınır.
Bu kapsamda, mükelleflerin aktif ve öz sermaye büyüklükleri, iş yeri, taşıt, makine, teçhizat, demirbaş bilgileri ve çalışan sayıları itibarıyla üretim ve/veya ticaret/faaliyet kapasitesi ile beyan ve bildirimlerinin uyumlu olup olmadığı, haklarında sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme ya da kullanma yönünden rapor/tespit bulunup bulunmadığı, alış ve satış yaptıkları mükellefler hakkında düzenlenen/yapılan sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme/kullanma rapor/olumsuz tespit bilgileri, ortaklık yapısı ile ortaklara ilişkin bilgiler gibi hususlara bağlı olarak analiz ve değerlendirme çalışmaları yapılır.
329 sıra numaralı tebliğ ile yoklama müessesesi
Tebliğ incelendiğinde incelemeye sevk edilecek mükelleflerin belirlenmesinde bu tebliğde istenen bilgilerin kullanılacağı yazarken, yoklama yapılmasıyla ilgili bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak o dönemlerde muhakkak yoklama yapılan mükellefler de olmuştur ancak tebliğde amaçlanan esasında bu mükellefleri incelemeye sevk etmek olmuştur.
520 sıra numaralı tebliğ ile yoklama müessesesi
Tebliğ incelendiğinde “…Analiz ve değerlendirme sonucunun ilgili vergi dairesi başkanlığının/defterdarlığın/vergi dairesi müdürlüğünün ıttılaına girmesini müteakiben mükellefin bilinen iş yeri adresinde yoklama yapılır…” denilmektedir. Yoklama da ise aşağıdaki hususlara yer verilir.
“…Yoklamada;
– Bilinen iş yeri adresinde faal olunup olunmadığı,
– Cari dönem ve tespitin ilgili olduğu dönem itibarıyla faaliyetin bulunup bulunmadığı,
– Üretim ve/veya ticaret/faaliyet kapasitesi,
– Depo, tesis, taşıt, makine, teçhizat, demirbaş vb. varlığı,
– Emtia mevcudu,
– Çalışan sayısı,
gibi mükellefin hakikatte faaliyette bulunduğunu veya bulunmadığını ispatlamaya matuf hususlar tespit edilir ve düzenlenen tutanakta bunlara yer verilir…”
denilmektedir. Peki burada şu hususa dikkat çekmek istiyorum. Yoklamada yer verilmesi emredilen “…Üretim ve/veya ticaret/faaliyet kapasitesi,..” hükmü. Burada yoklama memuru acaba bir yoklama ile kapasiteyi nasıl tespit ederek tutanağa işlemektedir. Bence bu kapasite meselesi kesinlikle ayrıca ele alınmalı ya da mükellefin kendisini izah etmesi yine 520 sıra numaralı tebliğde bahsedilen komisyona davet edilmelidir. Bu yoklama sonucunda vergi dairesindeki komisyon raporu hazırlanırken mükelleflerin haberi bile olmamaktadır. Bu kapasite tespitini kimin yaptığı da çok az bilinen bir konu olduğunu düşünmekteyim.
SONUÇ:
Esasında mantık ve amaç aynı. Ancak yöntem farklı. 16 yılda gelinen tek nokta göstermektedir ki kimine göre katı kimine göre gerekli olarak re’sen mükellefiyetin terk ettirilip fatura düzenlenmesinin önüne bir idari işlemle geçmek olmuştur. 16 yılda tek farklı nokta bu gibi görülmektedir. 520 sıra numaralı tebliğ uygulamalarında da mükellefin kendini anlatması ve izah etmesinin önüne geçilmemelidir.
Bu makalenin tüm hakları www.alomaliye.com’a aittir. İktibas belirtilmeden ve linkimiz verilmeden (kaynak belirtilmeden) tamamı ya da bir kısmı herhangi bir ortamda (yazılı-görsel-işitsel-sanal-bulut-eğitim vb. ortamlar) kullanılamaz. Aksi kullanımlarda gerekli yasal işlemler yapılır.