Dr. Emrah AYGÜL
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
[email protected]
Finansman maliyetlerinin yükseldiği bugünlerde şirketlerin hisselerini halka arz etmeleri yolu ile kaynak yapılarında özkaynaklarını güçlendirmeleri, hem sürdürülebilirlik hem de rekabet açısından önemli avantajlar sağlayacaktır. Nitekim bu şirketler bu yolla özkaynak ve işletme sermayesini güçlendirmekte, planlanan yatırımlarını daha hızlı yapabilmekte, kredibilitelerini yükseltmekte ve borçlarını düşürebilmektedir.
Halka arz sürecinde şirketler; şirket yapısını halka arza uygun hale getirmek amacı ile çalışma gruplarının oluşturulması, aracı kuruluş seçilmesi, bağımsız denetim süreçlerinin başlatması ve esas sözleşme değişiklikleri gibi bir takım ön hazırlıklar yapmaktadır. Bununla birlikte halka arz başvurularında şirketlerin sağlaması gereken kimi şartlar da bulunmaktadır. Paylar ile pay benzeri menkul kıymetlerin Sermaye Piyasası Kanunu çerçevesinde ihracına ilişkin usul ve esasları Pay Tebliği (VII-128.1) ile belirlenmiştir. Pay Tebliği’nin (VII-128.1) 5. maddesinde halka açık olmayan ortaklıkların paylarının ilk halka arzı öncesi uyulacak ön şartlar belirtilmiştir. Bu şartlardan bir kısmı sermaye yapısına ilişkin olup, aşağıda belirtilmiştir.
“(1) Payları ilk defa halka arz edilecek ortaklıkların mevcut ödenmiş ya da çıkarılmış sermayelerinin tamamının ödenmiş olması zorunludur. Bu ortaklıkların ödenmiş ya da çıkarılmış sermayesinde başvuru tarihinden önceki iki yıl içinde, mevzuatın izin verdiği fonlar hariç olmak üzere, varlıkların gerçeğe uygun değere taşınması suretiyle oluşan değer artış fonları ve benzeri fonlar bulunamaz.
…
(4) Payları ilk defa halka arz edilecek ortaklıkların başvuru tarihinden önceki iki yıl içinde anonim ortaklığa dönüşmüş olması durumunda; dönüşüm öncesi bilançoda yer alan öz kaynak kalemlerinin, dönüşüm sonrası ortaklığın açılış bilançosunda sermaye hesabı altında bir toplulaştırma yapılmadan, bilançoda ayrı kalemler olarak dönüşüm öncesi şirketin devamı olacak şekilde gösterilmiş olması ve söz konusu hususun tespitine ilişkin mali müşavir raporunun düzenlenmesi zorunludur. Dönüşüm sonrasında, dönüşüm öncesindeki mevcut iç kaynakların sermayeye eklenebilmesi için, bunların sermayeye eklenmesinde ilgili mevzuat açısından herhangi bir sakınca bulunmaması gerekmekte olup, bu şekilde gerçekleştirilen sermaye artırımı bu fıkra hükmüne aykırılık teşkil etmez. Bu fıkra kapsamına giren sermaye artırımlarının değerlendirilmesinde bu Tebliğin 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükümleri kıyasen uygulanır.
(5) (Değişik:RG-27/2/2015-29280)Bu maddenin dördüncü fıkrasındaki hükme aykırılık durumunda, toplulaştırılarak tescil edilen sermayenin sicilden terkini veya eş zamanlı sermaye azaltımı ve artırımı ile bu maddenin dördüncü (2) fıkrası hükmüne uyum sağlanır. Eş zamanlı sermaye azaltımı ve artırımı ile sermaye toplulaştırma yapılan tutar kadar azaltılırken, sermaye artışı yetkili organ onayından geçmiş dönüşüm öncesindeki son yıllık hesap dönemine ait finansal tablolarda yer alan sermayeye eklenebilir iç kaynaklardan ve/veya nakit olarak karşılanır”
Yukarıda belirtilen Pay Tebliği’nin (VII-128.1) 5. maddesinin 1. fıkrası uyarınca payları ilk defa halka arz edilecek ortaklıkların ödenmiş ya da çıkarılmış sermayesinde başvuru tarihinden önceki iki yıl içinde, mevzuatın izin verdiği fonlar hariç olmak üzere, varlıkların gerçeğe uygun değere taşınması suretiyle oluşan değer artış fonları ve benzeri fonların bulunmaması gerekmektedir. Bu sebeple de halka arz başvurularında Pay Tebliğinin 5. maddesinin 1. fıkrası uyarınca Şirket yönetimlerinden beyan ve taahhüt alınmaktadır.
Türkiye’de şirketler enflasyon düzeltmesinin uygulanmadığı dönemlerde duran varlıklarını Vergi Usul Kanununun geçici 31, 32 ve mükerrer 298/ç maddesine göre değerlemiş, değerlemeden dolayı oluşan fonları kimi şirketler sermayesini güçlü göstermek ya da satılan kıymetlerle ilgili mükerrer 298/ç maddesi uyarınca oluşan fonları kara ilave etmemek için sermayeye ilave etmiştir. Sermaye artış işlemleri ise değerleme düzenlemeleri yeni olduğu için yakın tarihte gerçekleşmiştir.
Pay Tebliğinin 5. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu şekilde sermaye artışı yapanların halka arz başvurularının ancak iki yıl geçtikten sonra kabul edildiği bilinmektedir. Bu sürenin uzunluğu borçlanma maliyetlerindeki artış dikkate alındığında halka arz aşamasında olan şirketleri olumsuz etkilemektedir.
Pay Tebliği uyarınca iki yıllık süreden “mevzuatın izin verdiği” değer artış fonları hariç tutulmuştur. Sermaye artışı işlemlerinin Türk Ticaret Kanununa uygunluğu tartışılmazdır. Nitekim Türk Ticaret Kanununun 462. maddesinde “Esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrılmış ve belirli bir amaca özgülenmemiş yedek akçeler ile kanuni yedek akçelerin serbestçe kullanılabilen kısımları ve mevzuatın bilançoya konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği fonlar sermayeye dönüştürülerek sermaye iç kaynaklardan artırılabilir.” hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla yukarıda bahsedilen sermaye artışında kullanılan iç kaynakların Pay Tebliğinde belirtilen “mevzuatın izin verdiği fonlar” kapsamında dikkate alınması gerektiği düşünülmektedir. Yine sermayeye ilave edilen fonlar bu kapsamda kabul edilmiyorsa bu tutar kadar geçmiş yıllar karlarının olması halinde bekleme süresine gerek olmadığı kabul edilmelidir. Ayrıca 2023 yılı sonu itibariyle yapılacak enflasyon düzeltmesinin iki yıllık süreye etkisi ise merak edilen diğer konudur. Nitekim enflasyon düzeltmesinde öncelikle dönem başı itibariyle parasal olmayan aktif ve pasif kalemlerin düzeltme farkları ile özkaynak altındaki tüm fonlar, dağıtılmamış karlar, zararların toplam bakiyesi geçmiş yıllar karı/zararı olarak öz kaynak altında raporlanacaktır. Yine yeniden değerleme değer artış fonu gibi fonların sermayeye ilavesi nedeniyle oluşan sermaye artışları, artış olarak dikkate alınmayacak ve bunlar enflasyon düzeltmesine tabi tutulmayacaktır. Nihayetinde düzeltme ile birlikte sermaye içerisindeki yeniden değerleme değer artış fonları elimine edileceğinden ve bu gibi kıymetler geçmiş yıllar kar/zararı hesabında toplanacağından ve ayrıca düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıllar karları hesabı sermayeye ilave edilebileceğinden, enflasyon düzeltmesi sonrasında düzeltme öncesinde sermayeye ilave edilen değer artış fonu sebebiyle iki yıl beklenmesinin gerekmeyeceği düşünülmektedir. Tabi ki bu konularda esas olan Sermaye Piyasası Kurulunun yaklaşımıdır.
Yukarıdaki tartışmalı konular dikkate alınmaksızın bu kapsama giren şirketlerin halka arz başvurularını iki yıllık süreyi beklemeden yapabilmeleri için değer artış fonları ile oluşan sermaye artışı kadar sermaye azaltmaları, diğer bir deyişle fonları sermaye hesabından çıkartmaları, eş zamanlı olarak da bu tutar kadar geçmiş yıllar kârlarından ya da nakdi sermaye artışı yapmaları bir yol olarak karşımıza çıkmaktadır.[1]
Ancak bu yol, halka arz başvurusu için bir sorunu ortadan kaldırırken acaba vergisel bir soruna yol açar mı?
9.11.2022 Tarih ve 32008 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “7420 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile Kurumlar Vergisi Kanununa 32/A maddesinden sonra gelmek üzere eklenen ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren 32/B maddesi ile sermaye azaltımında vergilendirme konusuna açıklık getirilmiştir.
“Sermaye azaltımında vergileme
MADDE 32/B- (1) Kurumlar tarafından sermayeye eklenen öz sermaye kalemlerinin, sermayeye eklendiği tarihten itibaren beş tam yıl geçtikten sonra herhangi bir şekilde sermaye azaltımına konu edilmesi durumunda, nakdî veya ayni sermaye ile sermayeye eklenen diğer unsurların toplam sermayeye oranlanması suretiyle azaltıma konu edilen tutar içerisindeki sermaye unsurları tespit olunur. Söz konusu oranın tespitinde;
a) Sermayeye ilave dışında başka bir hesaba nakledilmesi, işletmeden çekilmesi veya sermaye hesabından başka hesaplara aktarımı kurumlar vergisine ve kâr dağıtımına veya ana merkeze aktarılan tutara bağlı vergi kesintisine tabi tutulacak öz sermaye kalemlerinin,
b) Sadece kâr dağıtımına veya ana merkeze aktarılan tutara bağlı vergi kesintisine tabi tutulacak öz sermaye kalemlerinin,
c) Başka bir hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi halinde vergilendirilmeyecek olan ayni ve nakdî sermayenin
toplam sermaye içindeki payları dikkate alınır.
(2) Kurumların öz sermaye kalemlerini sermayeye ekledikleri tarihten itibaren beş tam yıllık süre tamamlanmadan sermaye azaltımı yapmaları durumunda, azaltımın sırasıyla birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde yer alan sermaye unsurlarından yapıldığı kabul edilir.
(3) Sermaye azaltımında, öncelikli olarak sermayeye ilave edilen öz sermaye kalemlerinden, sermayeye eklenme tarihi beş tam yıllık süreyi geçmemiş olanların işletmeden çekildiği kabul edilir.
(4) Bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları kapsamında sermaye azaltımı suretiyle tespit olunan sermaye unsurlarından; birinci fıkranın (a) bendi kapsamında olanlar kurumlar vergisine ve vergi kesintisine, (b) bendi kapsamında olanlar sadece vergi kesintisine tabi tutulur. Kurumlar vergisine ve vergi kesintisine tabi sermaye unsurlarında, kesinti matrahı hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan tutar olup, bu tutar üzerinden Kanunun 15 inci ve 30 uncu maddeleri ile 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesi hükmü kapsamında kesinti yapılır.
(5) Geçmiş yıl zararlarının mahsubu suretiyle sermaye azaltılması durumunda, bu şekilde azaltıma konu edilen sermaye unsurları birinci, ikinci ve üçüncü fıkra hükümlerine göre tespit edilir ancak bu tutarlar üzerinden dördüncü fıkra kapsamında vergi kesintisi yapılmaz.
(6) Hazine ve Maliye Bakanlığı bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”
Madde hükmüne göre normal şartlarda yakın tarihte sermayeye eklenmiş bir değer artış fonu varken bu tutar kadar sermaye azaltılırsa, azaltılan tutar hem kurumlar vergisine hem de kar dağıtımı stopajına konu edilir. Ancak olayımızda bir yasal düzenlemenin gereği olarak, halka arz başvurusu kısa sürede yapılabilmesi için değer artış fonları sermayeye eklenmeden önceki hallerine geri dönüştürülmektedir. Değer artış fonlarının işletmeden çekişi, başka bir hesaba nakilleri söz konusu değildir. Esasen sermaye artış işleminin geri alınması işlemi yapılmaktadır. Dolayısıyla bu durumda Kurumlar Vergisi Kanununun 32/B maddesinin uygulanmaması gerektiği düşünülmektedir. Nitekim fonlar ilk hali ile bilançoda korunmaktadır. Ayrıca Kurumlar Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin devir ve bölünme işlemleri nedeniyle sermaye azaltılmasının vergilendirilmesine ilişkin açıklamaları da görüşümüzü desteklemektedir. Bilindiği üzere Tebliğ uyarınca kısmi bölünme kapsamında gerçekleşen devirler nedeniyle yapılan sermaye azaltımında, sermayeye eklenmiş olan unsurların devralan şirkete devredilmesi ve bu şirket nezdinde söz konusu unsurların takip edilmesi halinde, bölünen şirket nezdindeki sermaye azaltımı nedeniyle bu aşamada herhangi bir vergileme söz konusu olmayacaktır. Yani vergilendirmeme için esas olan azaltılan unsurların (değerleme fonlarının) takibi ve özkaynaklar altında muhafazasıdır.
Benzer bir olayda Gelir İdaresine “Sermaye Piyasası Mevzuatı uyarınca şirket paylarının halka arz edilebilmesi ve kayıtlı sermaye sistemine geçilmesi amacıyla Sermaye Piyasası Kuruluna (SPK) başvurulduğu, ancak yapılan başvuru neticesinde, iç kaynaklardan karşılanan geçmiş yıl kârlarının cari dönem bitmediğinden dolayı sermayeye ilave edilmesine SPK tarafından itiraz edildiği ve eş zamanlı sermaye azaltımı ve artırımı işleminin önerildiği belirtilerek; geçmiş yıl kârlarından sermayeye ilave edilen miktar kadar azaltıp tekrar eş zamanlı olarak artırılması işleminin vergilendirilmesi hususu”nun sorulması üzerine İdare tarafından şu görüş belirtilmiştir:[2] “Sermaye Piyasası Mevzuatı uyarınca şirket paylarının halka arz edilebilmesi ve kayıtlı sermaye sistemine geçilmesi amacıyla SPK’ya yaptığınız başvuru neticesinde, cari dönem bitmeden geçmiş yıl kârlarının sermayeye ilave edilmesine SPK tarafından itiraz edilmesi nedeniyle sermaye artırımı işleminin mevzuata uygun hale getirilmesi için gerçekleştirilen eş zamanlı sermaye azaltımı ve artırımı işleminin, yasal zorunluluktan kaynaklanması halinde, bu şekilde gerçekleşen sermaye azaltımı işlemi, işletmeden çekiş olarak değerlendirilmeyecek ve vergilendirmeye tabi tutulmayacaktır.”
Gelir İdaresinin görüşüne katılmakla beraber, özelge tarihinden sonra Kurumlar Vergisi Kanununda sermaye azaltımına bağlı vergilendirmenin 32/B maddesi ile düzenlendiği unutulmamalıdır. İdarenin yeni tarihli vereceği özelgelerde de görüşünün değişmeyeceği düşünülmektedir. Ancak uygulayıcıların bu konuda özelge istemesi, vergi riskinin yönetilmesi açısından önemlidir.
Dip Notlar:
[1] Nitekim Pay Tebliğinin 5. Maddesinin 5 fıkrası da kıyasen bu uygulamaya destek vermektedir. “(5) (Değişik:RG-27/2/2015-29280) Bu maddenin dördüncü fıkrasındaki hükme aykırılık durumunda, toplulaştırılarak tescil edilen sermayenin sicilden terkini veya eş zamanlı sermaye azaltımı ve artırımı ile bu maddenin dördüncü(2) fıkrası hükmüne uyum sağlanır. Eş zamanlı sermaye azaltımı ve artırımı ile sermaye toplulaştırma yapılan tutar kadar azaltılırken, sermaye artışı yetkili organ onayından geçmiş dönüşüm öncesindeki son yıllık hesap dönemine ait finansal tablolarda yer alan sermayeye eklenebilir iç kaynaklardan ve/veya nakit olarak karşılanır.”
[2] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü Sayı: 62030549-120[94-2015/203]-268414 Tarih: 16.03.2018
Bu makalenin tüm hakları www.alomaliye.com’a aittir. İktibas belirtilmeden ve linkimiz verilmeden (kaynak belirtilmeden) tamamı ya da bir kısmı herhangi bir ortamda (yazılı-görsel-işitsel-sanal-bulut-eğitim vb. ortamlar) kullanılamaz. Aksi kullanımlarda gerekli yasal işlemler yapılır.