Talha APAK
Yeminli Mali Müşavir
E. Öğretim Görevlisi
Alomaliye.com Yayın Kurulu Başkanı
[email protected]
2021 yılında dolarizasyonu azaltmak ve kur ataklarını önlemek için başlatılan Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarından kademeli olarak vazgeçilmesine yönelik ilk adım geçen hafta Merkez Bankası tarafından atıldı. Merkez Bankası bir gün sonra politika faizini 750 baz puan artırıp yüzde 25’e çıkararak tüm ekonomistleri ve beklentileri ters köşe yaptı.
Toplam mevduatın yüzde 26’sına ulaşan, büyüklüğünün 3 trilyon 357 milyar TL (124,3 milyar dolar) olduğu bilinen KKM hesaplarından kademeli de olsa çıkmak biraz sancılı olacak.
Görüldüğü gibi, KKM hesaplarında büyük bir birikim var ve bu birikimin bir bölümünün bile dövize yönelmesi büyük bir risk oluşturabilir. Bu riski önlemek için faizlerin cazip hale getirilme politikası öne çıkmış oldu. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Türk lirası mevduatları artıracak KKM’yi azaltacak düzenleme kararını geçen hafta açıklamıştı.
Buna göre döviz mevduatına uygulanan zorunlu karşılık oranları artırılmıştı. Merkez Bankası, bankaların menkul kıymet tesisi uygulamasında da değişiklik yapmıştı. Değişikliğe göre, vadesi gelen kur korumalı mevduat hesaplarını standart TL mevduata dönüştürme hedefi getirilmişti. Bu konudaki kriterleri tutturamayan bankaların ise ek menkul kıymet tesisine mecbur olacağı bildirilmişti.
Merkez Bankası’nın yeni uygulama talimatı
Kur korumalı mevduatların toplam mevduat içerisindeki payını azaltma hedefini Resmi Gazete’de yayımlayan TCMB, bu enstrümanla ilgili olarak 28/08/2023 tarihinde bankalara gönderdiği uygulama talimatına göre; Bankalar için gerçek kişi dönüşüm hesaplarından vadeli TL’ye aylık dönüşüm hedefi yüzde 5’ten yüzde 10’a yükseltildi.
TL kur korumalı mevduatlar için en az yüzde 50 olarak belirlendi. KKM’den TL mevduata geçiş için TL mevduatın vadesi en az 32 gün olarak belirlendi. Katılım bankalarına TL mevduata geçiş hedefi için ise Nisan 2024’e kadar süre tanındı. TL payı hesaplamasında standart TL mevduatın toplam mevduat içindeki payına bakılacağı.
Faiz artışının olumlu/olumsuz sonuçları
Faiz, önemi ve sonuçları itibariyle politika faizi ve reel faiz olmak üzere iki türdür. Politika faizi; bir devlet otoritesi tarafından belirlenen ve ülkenin ekonomi politikasını etkileyen faiz oranı olup genellikle MB tarafından açıklanır. Reel faiz ise, nominal faiz oranından enflasyon oranının arındırılmasıyla bulunur.
Yani reel faiz gerçek faizdir. Örneğin; enflasyon oranı ile mevduat faizi oranı aynı ise, gerçek (reel) faiz sıfır demektir. Dolayısıyla, enflasyonu düşüremediğiniz sürece faizleri düşürmek doğru sonuçlar doğurmaz. Enflasyon ne kadar yüksekse özel sektör faizleri de o kadar yüksek olur. Mevduat faizlerinin artması tasarruf sahiplerini sevindirir. Kredi faizlerinin artması ise bankaları sevindirir.
Kur düşerse ithalatçı sevinir, kur yükselirse ihracatçı sevinir. Dikkat edilirse, kur ve faiz daha çok mali gücü olan büyük tasarruf sahiplerini ilgilendiriyor. Bu da Türkiye nüfusunun en iyimser tahminle yüzde 20’si demektir. Peki, geriye kalan yüzde 80’in ekonomik sorunları nasıl çözülecek? Sorusuna verilecek en doğru cevap ise, enflasyon düşürülür ve büyüme artırılırsa bütün toplum sevinir.
Bundan sonra ne olur
Genellikle vergi konularıyla alakalı mevzuat yazan bir vergi (yazarı) uzmanıyım. Bu günlerde KKM sistemine son verilmesine bağlı kur, faiz ve enflasyon üçgeni tekrar gündeme gelince iki haftadır konuyla alakalı yazı yazmaya çalışıyorum.
Aynı zamanda mesleğim gereği işletmelerin mali tabloları üzerinde yaptığım analizler ve verdiğim danışmanlık hizmetleri çerçevesinde, alınan son kararların piyasaya etkisi ve piyasanın beklentilerini de yakından takip ediyorum. Dolayısıyla, bu konularda yorum yapmak için ekonomist olmaya gerek yok. MB’sının KKM ile ilgili almış olduğu son kararlar doğrudur, geç bile kalınmış denilebilir. Aynı şekilde, faizlerin 750 baz puan artırılarak yüzde 25’e çıkarılması sürpriz olsa da doğru bir karar olmuştur.
Yeni kararlar sonrası, mevduat faizleri ve reel faizlerin kısa vadede enflasyona paralel yükseleceği beklenmektedir. Ancak, döviz kurlarını aşağıya çekmesi yerine yükselme hızını kesmeye yaracağı görülebilir. Alınan bu radikal kararların sonucu olarak, enflasyon bir süre daha yüksek seyredecek, reel piyasalarda yaşanacak finansal sorunlar daha fazla hissedilecek.
Bu durumun yatırımlar ve istihdam üzerinde bırakacağı olumsuzluklara çare olarak kamu bankaları aracılığıyla bir an önce KOBİ’lere KGF benzeri imkanlı kredi musluklarının açılması elzem olmuştur. Uygun olanı, faizin enflasyona paralel seyretmesi ve enflasyonun aşağı çekilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasıdır.
İktibas: Dünya Gazetesi