Feshin Yazılı Yapılmasının Geçerlilik Koşulu Olduğu. Yazılı Fesih Bildiriminin Bulunmaması Durumunda İşin Esasına Girilmeksizin Feshin Geçersizliğine Karar Verilmesinin Gerektiği
T.C
SAKARYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
Esas No: 2022/2323
Karar No: 2023/608
Tarihi: 03/05/2023
» Feshin Yazılı Yapılmasının Geçerlilik Koşulu Olduğu
» Yazılı Fesih Bildiriminin Bulunmaması Durumunda İşin Esasına Girilmeksizin Feshin Geçersizliğine Karar Verilmesinin Gerektiği
[vc_row][vc_column][vc_message message_box_color=”vista_blue”]
ÖZET: Somut olay incelendiğinde; davalı tarafından işletmesel karar alındığı ileri sürülerek davacının iş akdinin geçerli olarak sona erdirildiği iddia edilmiş ise de, İş Kanunu’nun 19.maddesi gereğince işveren tarafından feshin yazılı olarak yapılmadığı, geçerli fesih iddialarında yazılı fesih bildirimi yapılması hususunun geçerlilik koşulu olduğu, davalı tarafından yapılan feshin şeklen geçersiz olduğu anlaşılmakla, bu nedenle davalı vekilinin istinaf nedeni yerinde değildir.
Somut olayda; ilk derece mahkemesi tarafından davalı şirketin ekonomik tedbirlere başvurduğuna ilişkin bilgi ve belge ibraz etmediği, işletmesel kararın bulunmadığı, davacının görev yaptığı pozisyonun devam ettiği, fazla mesai uygulamasının davacının iş sözleşmesinin fesih öncesi ve sonrası dönemde devam ettiği, davacının istihdam fazlası olduğu ve feshin kaçınılmazlığı kanıtlamadığı, feshin son çare olma ilkesinin de gözetilmediği gerekçesiyle feshin geçerli olmadığına karar verilmiş ise de; dosya içerisinde yazılı fesih bildiriminin bulunmadığı, iş akdinin geçerli nedenle feshedildiği, yazılı feshin şekil şartı olduğu, bu nedenle işin esasına girilmeksizin feshin şeklen geçersiz olduğuna karar verilmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesinin gerekçesinin dosya kapsamına uygun olmadığı anlaşılmakla, kamu düzeni yönünden ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
[/vc_message][vc_column_text]
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı nezdinde 01/12/2017 tarihinden 31/12/2021 tarihleri arasında brüt 3.577,50.-TL ücretle çalıştığını, iş akdinin haksız feshedildiğini beyan ederek işe iadesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iş sözleşmesinin işletmesel karar nedeniyle feshedildiğini, maliyetlerin azaltılması açısından bu kararın alındığını, kriterlere uyularak iş akdinin feshedildiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece;
” Dava davacının iş sözleşmesinin geçerli nedenle fesih edilip edilmediği, işe iade koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkindir.
…
Dava dosyası incelendiğinde davalı vekili Ülke genelinde yaşanan yüksek enflasyon, ülke ekonomisinin kötü gitmesi, döviz kurlarındaki artış ve tutarsızlıklar, elektrik, doğal gaz, ofis ve hastane ile ilgili her türlü sarf malzemeleri fiyatındaki artış, makina ve teçhizatların bakım ve onarım giderlerinin yükselmesi, işçi maliyetlerinin artması ve buna mukabil hasta sayısının azalması gibi sebeplerle hastane maliyetlerinin azaltılması amacıyla işletmesel karar çerçevesinde iş akdinin sonlandırıldığı beyan edilmiş ise de dosyada makina ve teçhizatların bakım ve onarım giderlerinin yükselmesi, işçi maliyetlerinin artması ve buna mukabil hasta sayısının azalması gibi sebeplere yalnızca soyut olarak değinmiş, buna ilişkin dosya içerisine herhangi bir belge-evrak sunmamıştır. Yalnızca 28/07/2022 tarihli celsede süre verildikten sonra işyerinde fesihten önce ve sonrasına ilişkin organizasyonel şemaları sunmuştur.
Tüm bunların yanında davacının mesleki niteliklerine uygun bir başka pozisyonda ne sebeple değerlendirilmediğine ilişkin olarak hiçbir delil ibraz edilmediği gibi davacının iş sözleşmesinin feshinde hangi kriterlere göre seçim yapıldığı da açıklanmamıştır. davalı işveren tarafından ekonomik belirsizlikler nedeniyle işçi azaltılması yoluna gidilmesi nedeniyle davacının hangi kriterlere göre belirlendiği açıklanmadığı gibi davacının performans ve verimliliğine ilişkin bir değerlendirme formu sunulmadığı anlaşılmıştır.
Bununla birlikte davacının çalıştığı pozisyonda diğer personellerin de işten çıkarıldığını beyan etmiş ise de işten çıkarılan personellerin SGK işten çıkış bildirgeleri incelendiğinde 1 personelin askerlik diğer 2 personelin ise kadın işçinin evliliği sebepleri ile sona ermesi sebebiyle işten çıkarıldığı görülmüştür. İşverenin SGK’ya bildirmiş olduğu işten çıkış kodu ile bağlı olduğu dikkate alınarak bu personellerin işletmesel karar ile işten çıkarıldığı beyanına itibar edilmemiştir.
Feshin işletmesel sebeplerle yapıldığı görülmekle istinaf ve yargıtay ilamları doğrultusunda insan kaynakları uzmanı ve endüstri mühendisi bilirkişilerden rapor alınmış ve 19/09/2022 tarihli bilirkişi raporuna itibar edilmiştir.
Söz konusu bilirkişi raporunda da davalı işyerinin çalışma düzeni ve sektörü gereğince bölüm kapatma ve fazla mesai kısıtlaması yapamayacağı ancak personel seçim kriterinde somut ve net bir veriye rastlanılmadığı, iş akdinin feshinde objektif kriterlerin uygulandığına dair herhangi bir kanıt ortaya konulmadığı belirtilmiş feshin son çare olduğuna ilişkin çalışmaların yeterli olmadığına dair kanaat oluşmadığını beyan etmişlerdir.
Feshin mali sonuçlarına ilişkin 12/08/2022 tarihli hesap raporunda ise davacının dava tarihindeki ücreti hesaplanırken dava tarihindeki (04/02/22022) asgari ücretin 5.004,00 TL alınması gerekirken 6.471,00 TL aldığı görülmekle raporun bu kısmına itibar edilmemiş davacının ücreti 5.004,00 TL giydirilmiş ücreti 5.914,00 TL olarak kabul edilerek resen hesap yapılmıştır.
Davacının 4 yıllık kıdemi dikkate alınarak işe başlatmama tazminatı 5.004,00 * 4 = 20.016,00 TL
işe başlatmama tazminatı 5.914,00 TL * 4 = 23.656,00 TL olarak hesaplanmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleriyle karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF BAŞVURUSU:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
-Müvekkili davalının bir göz hastanesi olduğunu, mevzuat zorunluluğu bulunması nedeniyle bölüm kapatma ve fazla mesai yaptıramadığını, bilirkişi heyetinin ve mahkemece bu durumun kabul edildiğini, bu kabulün dışında mahkemece ve bilirkişi heyetince yapılan müvekkili aleyhine kabullerin hatalı değerlendirme taşıdığını,
-Mahkemenin, müvekkili davalının işletmesel karar olarak dayandığı Ülke genelinde yaşanan yüksek enflasyonun, ülke ekonomisinin kötü gitmesi, döviz kurlarındaki artış ve tutarsızlık, elektrik, doğalgaz, ofis ve hastane ile ilgili her türlü sarf malzemeleri fiyatlarındaki artış, makina ve teçhizatların bakım ve onarım giderlerinin yükselmesi, işçi maliyetlerinin artması ve buna mukabil hasta sayısının azalması gibi nedenlerle ilgili olarak somut belge-evrak sunamadığına ilişkin kabulünün yerinde olmadığını, Ülke ekonomisi ve yüksek enflasyonun bir Türkiye gerçeği olduğunu ve meşhur delil sayıldığını, bu konu ile ilgili cevap dilekçelerinde keşif ve bilirkişi deliline de dayanılmış olduğunu, bilirkişi heyetinin yerinde denetim yaparak şirket bilançolarına, alım vs gibi faturalara bakmasının da mümkün olduğunu, bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçeleri ekinde sundukları ve bilirkişinin ve mahkemenin karşılaştırma yapabilmesi açısından karşılaştırmalı olarak sundukları faturalarda bir çok malzemenin, sarf malzemelerinin 5 kat 6 kat zamlanmış olduğunun görüldüğünü, dolayısıyla mahkemenin işletmesel neden ile ilgili davalı tarafından somut belge-evrak sunulamadığına ilişkin kabulünün yerinde olmadığını,
-Mahkemenin davacının mesleki niteliklerine uygun bir başka pozisyonda ne sebeplerle değerlendirilmediğine ilişkin davalı tarafından delil ibraz edilmediğine ve feshin hangi kriterlere göre seçim yapılarak alındığının açıklanmadığına ilişkin kabulünün de yerinde olmadığını, mahkemeye verdikleri cevap dilekçesinde davacının paramedik olduğu ancak paramedik olarak işe alınmasına rağmen davacıya sonradan hemşirelik doktor yardımcılığı yaptırıldığını beyan ettiğini, hastanede davacı ile birlikte 2 paramedik daha olduğunu ve davacı ile birlikte bu sayının 3’e çıktığını, Hastanede 2 paramedik görevlinin yeterli ve zorunlu olması nedeniyle davacının zaten daha önce görevi dışında bir göreve hemşirelik (doktor yardımcılığı) görevine getirildiğini de cevap dilekçelerinde izah ettiklerini, hastanede davacı haricinde hemşire olarak çalışan 9 hemşire’nin 3’ünün işten çıkarıldığını davacı ile birlikte toplam 10 olan hemşire sayısının 6 ya düşürüldüğünü mahkemeye sundukları 31 Aralık 2021 öncesi ve sonrası organizasyon şemaları’nda gösterdiklerini,
-3 Paramedik içerisinden fiilen paramedik olarak çalışmayan hemşire (doktor yardımcılığı) görevinde çalışan davacının 10 hemşire arasında değerlendirilmesi sonucu asıl işi hemşirelik olan 3 hemşirenin yanında asıl işi hemşirelik olmayan davacının da çıkarılması ve hastanede 6 hemşire ile hizmet verilmeye devam edilmesinin cevap ve sair dilekçelerinde mahkemeye izah ettikleri bir husus olduğunu,
-Müvekkili davalı şirketin asıl işinin paramedik olan ve sadece bu işi yapmış olan 2 paramedik ve asıl işi hemşirelik olan ve sadece hemşirelik yapmış olan 6 personel ile çalışmaya devam etmesinin yerinde olduğunu, bu çalışanlardan işçi çıkarılma yoluna gidilecek olması halinde paramedik olan çalışanlar davacının paramedik olmasına rağmen fiilen paramedik olarak çalıştırılmadığı savunması ile kendilerinin yerine davacının işten çıkarılmasının uygun olacağını savunacağı gibi aynı şekilde asıl işi hemşirelik olan 9 çalışanda mesleği paramedik olan davacının önce çıkarılması gerektiğini savunacağını, dolayısıyla cevap ve organizasyon şemasında gösterdikleri üzere seçim kriterinin yerinde olduğunu,
-Mahkemenin davacının performans ve verimliğine ilişkin bir değerlendirme formu sunulmadığını,…… davacının iş sözleşmesinin feshi ile birlikte işten çıkarılan personellerin de olduğu iddia edilmesine rağmen çıkarılan personellerin askerlik ve evlilik nedenleri ile çıkarılması nedeniyle dikkate alınmadığına ilişkin kabulünün de yerinde olmadığını,
-Müvekkili davalının aldığı işletmesel karar gereği yapılacak işten çıkarmalarda öncelikle bölüm amirleri ile görüşmeler yapıldığını ve kişisel nedenlerle işten ayrılmak isteyenlerin varlığı bilgisi alınması nedeniyle öncelikle bu işçilerin iş sözleşmelerinin sonlandırıldığını cevap dilekçelerinde belirttiklerini,
-Müvekkilinin cevap dilekçelerinde de belirtikleri üzere O dönemde işten çıkarılacak olan 4 işçi belirlerken öncelikle zaten işten ayrılmayı düşünen Aslı ERKAL, Merve AKIN, Ahmet AYDIN gibi personeller ile görüştüğünü ve görüşmeler sonucu işçilerinde isteğine uygun olarak sözleşmelerinin sonlandırıldığını,
-Müvekkili şirketin zaten işten çıkmayı ve bununla ilgili müvekkili şirkete bir takvim (tarih sunan) işçilerin iş sözleşmelerini askerlik veya evlilik gibi nedenlerin dışında bir nedenle ihbar tazminatı ödeyerek fesih etmesinin akla ve mantığa uygun olmadığını, müvekkili şirketin zaten o dönemde 4 işçi çıkaracağını, 3 işçinin kendi isteği ve kişisel nedenle çıkmasının müvekkili şirketin tabiri caiz ise işine geldiğini, mahkemenin iş sözleşmesi son bulan ve son bulma nedeni askerlik ve evlilik olan personellerin SGK fesih nedenlerine göre müvekkili şirketin işletmesel kararı uygulamadığının kabulünün yerinde olmadığını,
-Bilirkişi raporunun da hüküm kurmaya elverişli olmadığını, raporda dosyada bulunmasına, mahkemece celp edilmesine ve taraflarınca sunulmasına rağmen SGK kayıtlarının (6’ar aylık) organizasyon şemaları olmadığı şeklinde mütalaada bulunulduğunu, dolayısıyla raporun eksik inceleme ile verildiğini ve bu rapora itirazlarının kabul edilmesi gerektiğini, mahkemece hukuka aykırı bir şekilde reddedildiğini,
-Mahkemenin kabullerinin yerinde olmadığını değerlendirmesinin hatalı olduğunu, raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını kararın ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf talebinde bulunmuştur.
GEREKÇE:
İşbu dava İşe İade istemine ilişkindir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucunda;
4857 Sayılı İş Kanunu‘nun 18. maddesi kapsamında davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanıp yararlanmayacağı hususunda yapılan değerlendirmede, hizmet süresinin 6 aydan fazla olduğu, davalı işyerinin 30’dan fazla işçi çalıştırdığı, taraflar arasındaki sözleşmenin belirsiz süreli olduğu, davacının işin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili yardımcısı ya da işyerinde işin bütününü sevk ve idare eden işçi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmadığı, iş akdinin fesih tarihinden itibaren 1 aylık hak düşürücü süre içerisinde arabulucuya müracaat edildiği ve arabuluculuk son tutanağının düzenlenmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde işbu davanın açıldığı, bu durum karşısında işe iade davasının ön koşulları yönünden bir eksikliğin bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.
İş Kanunu’nun 18. maddesine göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.
İş Kanunun 19. maddesinde ise, “İşveren fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır. Hakkındaki iddialara karşı savunmasını almadan bir işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi, o işçinin davranışı veya verimi ile ilgili nedenlerle feshedilemez.” denilmektedir.
Aynı yasanın 20. maddesinin ikinci fırkasına göre feshin geçerli nedene dayandığını ispat yükümlüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasının ispatla yükümlüdür.
Somut olay incelendiğinde; davalı tarafından işletmesel karar alındığı ileri sürülerek davacının iş akdinin geçerli olarak sona erdirildiği iddia edilmiş ise de, İş Kanun’un 19.maddesi gereğince işveren tarafından feshin yazılı olarak yapılmadığı, geçerli fesih iddialarında yazılı fesih bildirimi yapılması hususunun geçerlilik koşulu olduğu, davalı tarafından yapılan feshin şeklen geçersiz olduğu anlaşılmakla, bu nedenle davalı vekilinin istinaf nedeni yerinde değildir.
Somut olayda; ilk derece mahkemesi tarafından davalı şirketin ekonomik tedbirlere başvurduğuna ilişkin bilgi ve belge ibraz etmediği, işletmesel kararın bulunmadığı, davacının görev yaptığı pozisyonun devam ettiği, fazla mesai uygulamasının davacının iş sözleşmesinin fesih öncesi ve sonrası dönemde devam ettiği, davacının istihdam fazlası olduğu ve feshin kaçınılmazlığı kanıtlamadığı, feshin son çare olma ilkesinin de gözetilmediği gerekçesiyle feshin geçerli olmadığına karar verilmiş ise de; dosya içerisinde yazılı fesih bildiriminin bulunmadığı, iş akdinin geçerli nedenle feshedildiği, yazılı feshin şekil şartı olduğu, bu nedenle işin esasına girilmeksizin feshin şeklen geçersiz olduğuna karar verilmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesinin gerekçesinin dosya kapsamına uygun olmadığı anlaşılmakla, kamu düzeni yönünden ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin gerekçesinin doğru olmadığı anlaşılmakla, kamu düzeni yönünden 6100 Sayılı HMK‘nın 353/1-b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden davanın esası hakkında, davalı vekilinin tüm istinaf nedenlerine ilişkin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
I-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
1-Alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından davalı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
2-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
II-Kamu düzenine aykırılık nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince, İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ KALDIRILMASINA,
1-Davanın KABULÜ İle;
2-İşverence yapılan feshin GEÇERSİZLİĞİNE, davacının İŞE İADESİNE,
3-Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi ve fesih nedeni göz önüne alınarak 4 aylık ücreti tutarında brüt 20.016,00 TL olarak BELİRLENMESİNE,
4-Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içerisinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için en çok 4 aya kadar ücret ve diğer hakları olarak brüt 23.656,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesi gerektiğinin TESPİTİNE,
5-Davacının işe başlatılması halinde işveren tarafından ödenen kıdem ve ihbar tazminatı var ise yapılan ödemelerin ödenecek olan boşta geçen süre ücreti alacağından mahsubuna,
6-Alınması gereken 179,90 TL karar harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL karar ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafından ilk derece yargılamasında yatırılan 80,70 TL başvurma harcı ve 80,70 peşin harç olmak üzere toplam 161,40 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
8-Davacı tarafından ilk derece yargılamasında yapılan toplam 141,60 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
9-Davalı tarafından ilk derece yargılamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
10-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
11-7036 sayılı Yasa’nın 3. maddesi gereğince Arabuluculuk faaliyeti sırasında Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen zorunlu giderin davalı taraftan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, ilk derece mahkemesince bu konuda harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
12-Kullanılmayan gider avanslarının talep halinde ilgililere iadesine,
13-HMK’ nın 359. maddesinin 3. fıkrası gereğince kararın tebliği ile HMK’nın 302. maddesinin 5. fıkrası gereğince harç tahsil/ iade müzekkeresi yazılması işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
14-İstinaf aşaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 7036 sayılı Yasa‘nın 8/1-a maddesi ve 4857 sayılı Yasa’nın 20. maddesinin 3. fıkrası gereğince KESİN olmak üzere 03/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.