Şirketlerde Borca Batıklığın Analizi
Talha APAK
Yeminli Mali Müşavir
E. Öğretim Görevlisi
Alomaliye.com Yayın Kurulu Başkanı
[email protected]
Küreselleşen ekonomi son yıllarda ülkeleri ve şirketleri politik ve ekonomik dalgalanmalara karşı daha hassas bir duruma getirdi. Pandemiyle birlikte başlayan ekonomik dalgalanmadan işletmeler de fazlasıyla etkilendi. Özellikle son dönemde döviz kurlarında yaşanan dalgalanmalar sonucu, yabancı para cinsinden borçlanan şirketlerin kur farkı nedeniyle zarar etmelerine ve özkaynaklarını hızla kaybetmelerine neden oldu. Bunun sonucu olarak çoğu şirketler borca batık hale geldi.
Borca batıklık: şirketin aktiflerinin borçlarını karşılayamaması halidir. Yargıtay kararlarına göre “aktifin pasiften daha az olması” şeklinde tanımlandığı görülmektedir. Finansal analize göre ise; aktiflerin yabancı kaynaklar veya borçlardan ha az olması olarak tanımlanmaktadır.
Türk Ticaret Kanunu (TTK) na göre ise; sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının karşılıksız kalması, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması olarak tanımlanmaktadır.
İflas ve konkordato: İcra İflas Kanunu (İİK) na göre; Sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye halinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflasına karar verilir. Bu durumda, iflas öncesi konkordato talep edilebilir.
Taksiratlı iflas: TTK’ya göre; kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
Yönetim kurulu üyeleri borca batıklığı mahkemeye bildirmeyerek, tersine ortaklık faaliyetlerine devam ederek, ortaklığın bu durumundan haberi olmayan kimselerden önemli miktarda kredili mal satın alır veya ödünç para alırsa, ortaklığın sonradan iflas etmesi “taksiratlı iflas” sayılır. Bunun sonucu olarak, yönetim kurulu üyeleri Türk ceza Kanunu (TCK) uyarınca yargılanmaları ve cezalandırılmaları gerekir. Ancak, Ceza mahkemelerinin, iflas nedeniyle bir mağduriyetin oluşması halinde şirketin yöneticilerine ceza vermeden evvel bilirkişi aracılığıyla şirketin borca batık olduğunu tespit ettirmesi gerekir.
Borca batıklığın tespiti: Sadece davacının kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine özellikle bakılmalı. Bu noktada, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmalıdır. Dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir.
Açıklanan durum karşısında davacı şirketin mevcut kayıtları; mahkemece ulaşılabilecek tapu, trafik, sanayi ve ticaret odaları, ticaret sicil kayıtları gibi hakkında bilgi alınabilecek belgeler, varlık kalemlerinin rayiç değerlerine ilişkin uzman bilirkişi görüşleri ve somut olay bakımından özellik arz edebilecek diğer verilerin toplanmasından sonra, bilirkişi heyetinden alınacak teknik, detaylı ve denetime elverişli rapor sonucuna göre borca batıklığın ilgili kanunda belirtilen ilkeler çerçevesinde tespiti ile varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
Borca batıklığa karşı alınacak tedbirler: Sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kalması halinde, toplantıya çağrılan genel kurul sermayenin tamamlanmasına veya sermaye artırımına karar verebilir. TTK çerçevesinde sermaye kaybı yaşanması halinde, şirketin genel kurulu çözüm için sermayenin azaltılmasına karar verebilecekken borca batıklık halinde bu yol anlamsız olup ancak sermaye artırımına gidilmesi bir çözüm olabilecektir.
Öte yandan sermaye artışının mevcut ortaklar veya dışarıdan bulunacak ortaklar ile nakdi veya ayni olarak yapılması gerekmektedir. İç kaynaklardan yapılacak bir sermaye artırımı borca batıklık tutarını etkilemeyecektir.
Sonuç olarak; TTK ve İİK açısından borca batıklığın tespitinde, işletmelerin kayıtlı değer üzerinden hazırlanmış bilançoları değil rayiç değer esasına göre düzenlenmiş bilançoları dikkatte alınmalıdır. Süreklilik esasına göre düzenlenen bilançoların, yani kaydi bilançoların şirket yöneticilerini aldatmaması gerekir. Çünkü borca batıklığın tespitinde esas alınan bilanço rayiç değer bilançosu olmalıdır.
İktibas: Dünya Gazetesi