Kemal Sadrettin ORGUN
Vergi Müfettişi
kemal.orgun@hotmail.com
26 Ocak 2023 tarih ve 32085 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Firmaların Yurtdışı Kaynaklı Dövizlerinin Türk Lirasına Dönüşümünün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ ile yabancılara yurt içinde sunulan hizmetler karşılığında kazanılan döviz tutarları da dahil olmak üzere firmaların yurt dışında yerleşiklerden elde ettikleri döviz gelirlerinden ve firmaların yurt dışında bulunan döviz cinsi varlıklarından yurda getirdikleri dövizin bu tebliğde belirlenen usul ve esaslar ile Türk lirasına çevrilmesi ile sağlanacak destek hüküm altına alınmıştır. Bu tebliğ hükümlerine göre; Yurda getirilen yurt dışı kaynaklı dövizin en az yüzde 40’ı Merkez Bankasına satıldıktan sonra getirilen dövizin kalan kısmının dönüşüm kuru üzerinden Türk lirası vadeli mevduat ve katılma hesaplarına dönüştürülmesi ve Merkez Bankasınca belirlenecek süre boyunca Merkez Bankasına satılan tutardan daha fazla döviz alımı yapmama taahhüdünde bulunulması şartıyla, taahhüt sahibi firmalara dönüşüm kuru üzerinden Türk lirasına çevrilen tutarın yüzde 2’si kadar döviz dönüşüm desteği sağlanacağı düzenlenmiştir.
Mevzu bahis destek marifetiyle devlet Türk lirasını daha güçlü kılmak gayesine yönelik firmaların milli para birimi ile tasarruf etmelerini teşvik edecek parasal araçlardan birini daha siteme dahil etmiş olmaktadır. Ancak bu destek unsura ilişkin dikkate alınması gereken önemli bir husus, sağlanan bu parasal teşvikin vergiden ari olmadığı gerçeğidir. Nitekim Firmaların Yurtdışı Kaynaklı Dövizlerinin Türk Lirasına Dönüşümünün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ ile sağlanan destek unsurunu ilgili tebliğ yoluyla vergiden istisna kılmak mümkün değildir. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 35. maddesine göre; diğer kanunlardaki muafiyet, istisna ve indirimlere ilişkin hükümler, kurumlar vergisi bakımından geçersiz olup, kurumlar vergisi ile ilgili muafiyet, istisna ve indirimlere ilişkin hükümler, ancak Kurumlar Vergisi Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Vergi Usul Kanununa hüküm eklenmek veya bu kanunlarda değişiklik yapılmak suretiyle düzenlenebilir. Dolayısıyla ilgili kanunlarda bu teşvike dair bir istisna düzenlenmesi mevcut olmadığından bu gelir unsuru firmaların yasal defterlerinde 1 sıra No’ lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğine göre “602 Diğer Gelirler” hesabına kaydı gereken ve beyannamede ticari karın içerinden yer alacak kalemlerden birini teşkil etmektedir.
Diğer yandan mezkûr tebliğin 6. maddesinde döviz alımı yapmama taahhüdünün yerine getirilmemesi halinde tatbik olunacak müeyyide ifade edilmiş olup şu şekildedir; “Bu Tebliğ kapsamında firmalarca verilen döviz alımı yapılmaması taahhüdünün yerine getirilmemesi halinde döviz dönüşümü desteği tutarları ilgili dönem boyunca oluşan pozitif kur farkı eklenerek ve döviz dönüşümü desteğinin ödenme tarihinden taahhüdün yerine getirilmediğinin tespiti tarihine kadar geçen süre için tespit tarihinde geçerli olan Merkez Bankasının ilan ettiği en yüksek gecelik borç verme faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte bankalarca tahsil edilerek Merkez Bankasına aktarılır. Taahhüdünü yerine getirmeyen firmaların Merkez Bankası kaynaklı kredi kullanım talepleri, taahhüdün yerine getirilmediğinin tespit edildiği tarihten itibaren bir yıl süreyle kabul edilmez.”
Bu defa firmaların mevzu bahis destek uygulaması şekil ve şartlarına riayet etmedikleri takdirde ödemekle yükümlü oldukları meblağların ilgili hesap dönemlerinde yasal defterlerinde gider kaydedip kaydedemeyeceği sorusu hasıl olmaktadır. 5520 sayılı KVK 6. maddesinde Kurumlar vergisinin mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safî kurum kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmış olup 193 sayılı GVK 40/ 3. maddesinde işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar indirilecek giderler arasında sayılmıştır. Buna karşın KVK’nın 11/d. maddesinde hesaplanan kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları, vergi cezaları, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ödenen gecikme faizlerinin 11/g. maddesinde sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddî ve manevî zarar tazminat giderlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak kabul edilmeyeceği düzenlenmiştir. Vergi mevzuatında yer alan düzenlemeler dikkate alındığında mezkur tebliğde öngörülen müeyyidenin para cezası şeklinde düzenlenmediği ve bir tazminat ödemesi olduğundan bahisle ilgili dönem kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği kanaati oluşmaktadır. Sonuç itibariyle devlet politikası olarak ortaya konan bu tip uygulamaların katılımcılarına sağlayacağı teşvik edici destek unsurlarının her türlü vergiden arındırılmış olarak sunulması ve uygulama şartlarının ihlali halinde tatbik olunacak cezai müeyyidelerin para cezası olarak düzenlenmesi bu uygulamaların daha etkin işlevsel olmasını sağlayacaktır.
[vc_row][vc_column][vc_message message_box_color=”juicy_pink”]
Bu makalenin tüm hakları www.alomaliye.com’a aittir. İktibas belirtilmeden ve linkimiz verilmeden (kaynak belirtilmeden) tamamı ya da bir kısmı herhangi bir ortamda (yazılı-görsel-işitsel-sanal-bulut-eğitim vb. ortamlar) kullanılamaz. Aksi kullanımlarda gerekli yasal işlemler yapılır.
[/vc_message][vc_column_text]