T.C
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2022/4670
Karar No. 2022/6422
Tarihi: 17.01.2018
» Kıdem Süresi
» Aynı İşverenin İşyerinde Aralıklı Geçen Hizmetlerin Kıdem Tazminatında Birleştirilmesinin Koşulları
» Tasfiye Edilen Dönemlerin Kıdem Sürelerinin Birleştirilemeyeceği
» İş Sözleşmesi Sona Ermeden Kıdem Tazminatı Adı Altında Yapılan Ödemelerin Avans Niteliğinde Olduğu
» Avans Niteliğinde Yapılan Kıdem Tazminatı Ödemelerinin Yasal Faizi İle Toplam Çalışma Süresine Göre Hesaplanan Kıdem Tazminatından Mahsubunun Gerektiği
ÖZET: Mülga 1475 sayılı Kanun’un 14 üncü maddesinin ikinci fıkrası, işçinin aynı işverene bağlı olarak bir ya da değişik işyerlerinde çalıştığı sürelerin kıdem hesabı yönünden birleştirileceğini hükme bağlamıştır. O hâlde kıdem tazminatına hak kazanmaya dair bir yıllık sürenin hesabında, işçinin daha önceki fasılalı çalışmaları dikkate alınır.
Bununla birlikte, her bir fesih şeklinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde gerçekleşmesi, hizmet birleştirmesi için şarttır. İşçinin önceki çalışmaları sebebiyle kıdem tazminatı ödenmişse, aynı dönem için iki defa kıdem tazminatı ödenemeyeceğinden, tasfiye edilen dönemin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması mümkün olmaz. Yine, istifa etmek suretiyle işyerinden ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanmayacağından, istifa yoluyla sona eren önceki dönem çalışmaları kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmaz.
Ancak aynı işverene ait bir ya da değişik işyerlerinde çalışılan süre için kıdem tazminatı ödenmemişse, bu süre aynı işverende geçen sonraki hizmet süresine eklenerek son ücret üzerinden kıdem tazminatı hesaplanmalıdır.
İşçinin iş sözleşmesi feshedilmediği hâlde çeşitli sebeplerle kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemeler avans niteliğinde sayılmalıdır. İşçinin iş sözleşmesinin feshinde kıdem tazminatına hak kazanılması durumunda, işyeri ya da işyerlerinde geçen tüm hizmet sürelerine göre kıdem tazminatı hesaplanmalı, daha önce avans olarak ödenen miktar kanuni faiziyle birlikte mahsup edilmelidir.
DAVA: Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre davacının kabul edilen ve temyize konu toplam alacak miktarının Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla davalı vekilinin temyiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 24.05.2022 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davacı vekili Avukat İsmail Güney geldi. Davalı adına gelen olmadı.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 2007 yılının 5. ve 6. ayında çalışmaya başlayıp ara verilen bir yıl hariç 11.06.2014 tarihine kadar davalıya ait işyerine inşaat ustası olarak günlük 95,00 TL ücret ile 08.00 – 17.00/18.00 saatleri arasında resmî ve dinî bayramlar da dahil olmak üzere çalıştığını, iş sözleşmesini emeklilik gününün dolması, fazla çalışma ve genel tatil ücretlerinin ödenmemesi, Sosyal Güvenlik Kurumu primlerinin gerçek ücret üzerinden yatırılmaması sebebiyle haklı nedenle feshettiğini, davacıya yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, son üç ay götürü usulde çalışmasına rağmen 12.000,00 TL civarında alacağının ödenmediğini belirterek kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ve genel tatil ücreti ile götürü usulde çalışma karşılığı alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının davalı Şirkette 11.09.2007 tarihinde yardımcı eleman olarak işe başladığını ve hiçbir zaman ustabaşı konumunda çalışmadığını, başka bir firmada iş bulduğu gerekçesiyle 08.10.2009 tarihinde işten ayrıldığını, bir yıl sonra 06.10.2010 tarihinde tekrar işe alındığını ve 11.06.2014 tarihine kadar çalıştığını, iş sözleşmesini hiçbir haklı gerekçe sunmaksızın kendi isteğiyle sona erdirdiğini, davalı Şirketin şantiye çalışanlarına hiçbir şekilde götürü iş vermediğini, davalı Şirkette çalışma saatlerinin haftanın beş günü 09.00-18.00 saatleri arasında olduğunu, şantiyede hafta tatili ve genel tatillerde çalışma yapılmadığını, davacıya ilk dönem çalışması için 1.143,00 TL, ikinci dönem çalışması için ise 3.983,00 TL kıdem tazminatı ödemesi yapıldığını, ayrıca dört yıllık izin ücretinin tamamının banka hesabına 27.06.2014 tarihinde yatırıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile
“…
Tüm bu delillerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda davacının sgk kaydına göre 11/09/2007- 08/10/2009 ve 06/10/2010- 11/06/2014 tarihleri arasında toplam 3 yıl 8 ay 5 gün seri ile davalı işverenlikte inşaat ustası sıfatıyla çalıştığı, aylık ücretinin emsal ücret araştırmasına göre net 2.850,00 TL olduğu, yol ve yemek ücretinden yararlandığı, buna göre giydirilmiş brüt ücretinin 4.392,33 TL olduğu, davacının iş sözleşmesini emeklilik gününün dolması, fazla mesai ücretinin ödenmemesi, sigortasının gerçek ücret üzerinden gösterilmemesi gibi sebepler ile haklı olarak feshettiğinden kıdem tazminatına hak kazanacağı, 63 gün yıllık izin hakkının bulunduğu, daha önce 1.344,67 TL sinin ödendiği, geriye 4.640,33 TL kaldığı, ancak davacının bu talebini ıslah etmediği, davacı işçinin haftada 3 saat fazla mesai yaptığını tanık beyanları ile ispatladığı, genel tatil günlerinde çalıştığını ispatlayamadığını, davacı işçinin ilk dönem çalışmasının zaman aşımına uğradığı, ikinci dönem çalışmasından doğan fazla mesai ücretinin 9.373,55 TL olduğu, davacının talebinin 5.000,00 TL olduğu, davacının son 3 ay içinde götürü usulde çalıştığını ispatlayamadığını, dolayısıyla böyle bir alacağının bulunmadığı, davalı işverenliğin ise bu fazla çalışma ücretlerini ödediğini, davacı işçinin imzasını taşıyan belge veya banka kayıtları ile ispatlayamadığı, 3. hesap bilirkişisinin raporunun ayrı ayrı kalemler halinde düzenlendiğinden hükme esas alınabilecek nitelikte olduğu anlaşılmakla bu fazla mesaiücretlerinden davacı işçinin zorunlu mazeretleri nedeniyle çalışamadığı sürelere ilişkin olarak %30 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hizmet süresinin eksik hesaplandığını, Mahkemece davacının hizmet süresine ilişkin gerekçeli kararda yapılan değerlendirme ile hükme esas alınan bilirkişi raporu arasında çelişki olduğunu, 11.09.2007- 08.10.2009 ve 06.10.2010- 11.06.2014 tarihleri arasında davacının toplam hizmet süresinin 5 yıl 9 ay 2 gün olduğunu, davacının birinci dönem çalışmasının tasfiye edilmediğini, hükme esas raporda tasfiye edilmiş kabul edilerek hüküm kurulduğunu, götürü usulde çalışmadan kaynaklanan alacak taleplerinin hesaplanmamasının hukuka aykırı olduğunu, duvar hak edişi işinden toplam 13.458,67 TL alacaklarının olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozularak kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı tarafından fazla çalışma açıklamasıyla davacıya ödenen ve imzası ikrar edilmiş ödeme makbuzlarındaki bedellerin fazla çalışma ücreti hesabından mahsup edilmeksizin hazırlanan rapora göre hüküm kurulduğunu, davacının ücretine itiraz ettiklerini, davacının ustalık belgesi olmayan vasıfsız eleman olduğunu, davacının ücretinin çalıştığı yıllar için hep 95,00 TL olarak iddia edildiğini, bunun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, ücrete itiraz ettiklerini, kıdem tazminatı faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu, Mahkemece davanın reddedilen tutarı üzerinden nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken hükmedilmemesinin hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozularak kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile
“…
Yargılamada ileri sürülen iddia ve cevaplar, toplanan deliller, SGK ve işverenlik kayıtları, hükme esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde; İlk Derece Mahkemesi kararının Dairemizce de benimsenmiş maddi deliller ve hukuksal gerekçelere dayandığı anlaşılmakla hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile incelenen İlk Derece Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacı ve davalı tarafın tüm istinaf sebepleri yerinde bulunmayarak istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” gerekçesiyle davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürdükleri istinaf sebepleri ile ayrıca Mahkemece kabul edilen miktara göre davalı tarafın temyiz talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, yapılmayan ödemelerin mahsup edildiğini belirterek kararı temyiz etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının ilk dönem çalışmasının tasfiye edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
1475 sayılı mülga İş Kanunu’nun (1475 sayılı Kanun) 14 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Mülga 1475 sayılı Kanun’un 14 üncü maddesinin ikinci fıkrası, işçinin aynı işverene bağlı olarak bir ya da değişik işyerlerinde çalıştığı sürelerin kıdem hesabı yönünden birleştirileceğini hükme bağlamıştır. O hâlde kıdem tazminatına hak kazanmaya dair bir yıllık sürenin hesabında, işçinin daha önceki fasılalı çalışmaları dikkate alınır.
3. Bununla birlikte, her bir fesih şeklinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde gerçekleşmesi, hizmet birleştirmesi için şarttır. İşçinin önceki çalışmaları sebebiyle kıdem tazminatı ödenmişse, aynı dönem için iki defa kıdem tazminatı ödenemeyeceğinden, tasfiye edilen dönemin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması mümkün olmaz. Yine, istifa etmek suretiyle işyerinden ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanmayacağından, istifa yoluyla sona eren önceki dönem çalışmaları kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmaz.
4. Ancak aynı işverene ait bir ya da değişik işyerlerinde çalışılan süre için kıdem tazminatı ödenmemişse, bu süre aynı işverende geçen sonraki hizmet süresine eklenerek son ücret üzerinden kıdem tazminatı hesaplanmalıdır.
5. İşçinin iş sözleşmesi feshedilmediği hâlde çeşitli sebeplerle kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemeler avans niteliğinde sayılmalıdır. İşçinin iş sözleşmesinin feshinde kıdem tazminatına hak kazanılması durumunda, işyeri ya da işyerlerinde geçen tüm hizmet sürelerine göre kıdem tazminatı hesaplanmalı, daha önce avans olarak ödenen miktar kanuni faiziyle birlikte mahsup edilmelidir.
6. Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince davacının 11.09.2007-08.10.2009 tarihleri arasında çalışmasının kıdem ve ihbar tazminatı ödenerek tasfiye edildiği kabul edilmiş ve davacının 06.10.2010-11.06.2014 tarihleri arasındaki davalı işverendeki çalışma süresi dikkate alınarak kıdem tazminatı hüküm altına alınmıştır.
7. Dosya kapsamında bulunan 08.10.2009 tarihli kıdem ve ihbar tazminatı bordrosunda davacının ücretinin brüt 593,00 TL olarak kabul edildiği ve bu ücret tutarına göre hesaplanan kıdem ve ihbar tazminatının ödendiği anlaşılmaktadır. Öncelikle belirtilen dönemde asgari ücret tutarının brüt 693,00 TL’dir. Ayrıca İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda davacının son dönem gerçek ücretinin net 2.850,00 TL olduğu kabul edilmiştir. Buna göre davacının 11.09.2007-08.10.2009 dönemi için hesaplanan kıdem ve ihbar tazminatı tutarlarının eksik olduğu ve hak kazanılan alacakların tam olarak ödenmediği anlaşılmaktadır. Bu hâlde davacının 11.09.2007-08.10.2009 ve 06.10.2010-11.06.2014 tarihleri arasındaki tüm hizmet süresine göre son ücret üzerinden kıdem tazminatının hesaplanması ve ödenen kıdem tazminatı tutarlarının mahsup edilmesi gerekli iken yazılı gerekçe ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
A. Davalı Temyizi Yönünden
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinin miktardan REDDİNE,
B. Davacı Temyizi Yönünden
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Davacı yararına takdir edilen 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine, Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.