Anayasa Mahkemesinin 2018/6161 Başvuru Numaralı Kararı
Kullanılan Telefon Hattı ile İlgili Bilgilerin Verilmesi Talebinin Reddedilmesi
20 Aralık 2022 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 32049
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ÜMİT EYÜPOĞLU BAŞVURUSU
Başvuru Numarası: 2018/6161
Karar Tarihi: 28/6/2022
ÖZET:
Kullanılan Telefon Hattı ile İlgili Bilgilerin Verilmesi Talebinin Reddedilmesi Nedeniyle Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edilmesi
Anayasa Mahkemesin İkinci Bölümü 28/6/2022 tarihinde, Ümit Eyüpoğlu (B. No: 2018/6161) başvurusunda Anayasa’nın 20. maddesinde yer alan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Olaylar
Başvurucu, kullandığı telefon hattına ait 2014-2015 yıllarının internet verilerini, log kayıtlarını, telefonunun IMEI bilgilerini, Hot Spot (açık Wi-Fi noktası) kullandığı tarih bilgisini müşterisi olduğu iletişim şirketinden istemiş; ayrıca cep telefonu üzerinden internet kullandığında başka abonelerle ortak aldığı IP numaralarının, bu ortak kullanımlardaki diğer abonelere ait telefon numaralarının, başvurucunun telefon numarasına aynı, ortak, tek IP numaraları aldıkları tarihlerdeki log kayıtlarına ilişkin veri bilgisinin kendisi ile paylaşılması talebinde bulunmuştur. İletişim şirketi, başvurucunun söz konusu taleplerini bu bilgilerin beş yıl boyunca kayıtlarında saklandığından, ancak mahkeme isterse bu bilgileri/verileri paylaşacaklarından bahisle reddetmiştir. Bunun üzerine başvurucu, tüketici mahkemesinde dava açmış; mahkeme yapılan inceleme sonucunda davanın reddine karar vermiştir. Başvurucunun istinaf başvurusu da bölge idare mahkemesince esastan reddedilmiştir.
İddialar
Başvurucu, kullandığı telefon hattı ile ilgili bilgilerin verilmesine yönelik talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunması isteme hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı çerçevesinde devlete yüklenen pozitif yükümlülükler, bu hakkın kapsamında kişilere tanınmış olan güvencelerden etkili bir şekilde yararlanılmayı temin etmek için devlete mevzuat oluşturma ve özellikle de güvencelere aykırılıkları yaptırıma bağlama yükümlülüğü vermektedir. Ayrıca Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinin “Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.” şeklindeki hükmü uyarınca mevzuat oluşturma yükümlülüğü gereklerinin çerçevesi kanunla belirlenmelidir.
Bu çerçevede Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına ilişkin güvenceler ile 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve hukuk sistemimizde mevcut olan düzenlemelerin başvuruya konu uyuşmazlıkta uygulanması yönünde bir engel olmadığı gözetildiğinde yasal altyapı oluşturmak bağlamında pozitif yükümlülüklerin yerine getirildiği söylenebilir. Ancak bir hukuk yolunun teorik olarak mevcut olması pozitif yükümlülüklerin yerine getirildiğini ifade edebilmek bakımından yeterli olmayıp ayrıca bu yolun etkili bir biçimde işletilmesi de gerekir.
Somut olayda mahkemelerin çok dar bir yorumla söz konusu talepleri bir hak ya da hukuki ilişkiden ziyade maddi verilere ilişkin bulduğu ve tüketici mahkemesi nezdinde güncel bir yararın bulunmadığından menfaat şartı yokluğu nedeniyle davanın esasına girmeyerek reddettiği görülmüştür. Bu yorumun başvurucunun kişisel verilerine erişimini engellediği açıktır. Nitekim başvurucu bu verilere erişme yönündeki talebi reddedildiği için bu davayı açmıştır. Kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme ve bu verilere erişme hakkı Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında açıkça öngörülmüş olan güvencelerdir. Kişisel verilerin şeffaflığı ilkesi de bu güvencelerin sağlanmasını gerektirmektedir.
Bireysel başvuru bağlamında ikincillik ilkesinin bir gereği olarak hâkimin önündeki uyuşmazlıkları Anayasa’da yer alan temel hak ve hürriyetlere yönelik güvenceleri öncelikle dikkate alarak çözüme kavuşturması gerekir. Zira Anayasa’nın 11. maddesine göre Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Anayasa’nın 138. maddesi de hâkimlerin Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vereceklerini düzenlemiştir. Dolayısıyla hâkimin uyuşmazlığa uygulayacağı kanun hükümlerini ve diğer ikincil düzenlemeleri Anayasa’da yer alan ilke ve güvenceler ışığında yorumlaması gerekir.
Yapılan yargılama neticesinde davanın esasının incelenmediği somut başvuruda ise başvurucunun kişisel verilerine erişmesini Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının gerekliliklerine uygun olarak sınırlayan veya engelleyen herhangi bir sebep gösterilmediği gibi böyle bir müdahaleyi haklı kılabilecek ilgili ve yeterli bir gerekçe de ortaya konulmamıştır. Nitekim mahkemelerce gerek kişisel verilerin korunmasına ilişkin kanun hükümleri gerekse de davalı şirketin bu verilere erişim sağlaması yönünden ilgili mevzuat çerçevesinde ne gibi yükümlülükleri olduğu yargılama sürecinde tartışılmamış, bu hususlar açıklığa kavuşturulmamıştır.
Sonuç olarak mevcut başvuruda başvurucunun bu anayasal güvencelerden yararlanabilmesini sağlayabilecek nitelikteki açtığı davanın esasının incelenmemesi teorik olarak mevcut olan bir hukuk yolunun işlevsiz kalmasına yol açmıştır. Diğer bir deyişle bu hâliyle teorik düzeyde etkili görülebilecek bir dava yolu mahkemelerin söz konusu yorumu sebebiyle somut olayda başarı şansı sunma kapasitesini yitirmiştir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının edildiğine karar vermiştir.
Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir. (T.C. Anayasa Mahkemesi)
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Kenan YAŞAR |
Raportör |
: |
Berrak YILMAZ |
Başvurucu |
: |
Ümit EYÜPOĞLU |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucunun kullandığı telefon hattı ile ilgili bilgilerin verilmesine yönelik talebinin reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/2/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
4 .Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu; müşterisi olduğu A. İletişim Hizmetleri A.Ş.den (Şirket) kullandığı telefon hattına ait 2014-2015 yıllarının internet verilerini, log kayıtlarını, telefonunun IMEI bilgilerini, Hot Spot (açık Wi-Fi noktası) kullandığı tarih bilgisini istemiştir. Başvurucu ayrıca cep telefonu üzerinden internet kullandığında başka abonelerle ortak aldığı IP numaralarının bu ortak kullanımlardaki diğer abonelere ait telefonların kendisinin telefon numarasıyla aynı, tek IP numarası aldığı tarihlerdeki log kayıtlarına ilişkin veri bilgisinin kendisi ile paylaşılması talebinde bulunmuştur.
7. Başvurucu Şirket Müşteri Hizmetlerinden aranarak bu bilgilerin beş yıl boyunca kayıtlarında saklandığı için ancak mahkeme isterse bu bilgileri/verileri paylaşacaklarından bahisle söz konusu taleplerinin reddedildiğini belirtmiş; İstanbul Anadolu 1. Tüketici Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; istediği bilgilerin özel hayatıyla ilgili olduğunu, kendisiyle paylaşılması gerektiğini, söz konusu işlem nedeniyle mağdur edildiğini belirterek anılan bilgilerin kendisine verilmesi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
8. Davaya cevap dilekçesinde; başvurucunun çağrı detaylarını Şirketten çeşitli yollardan talep edebileceği ve talep tarihinden en fazla iki yıl öncesine kadar olan görüşme detaylarını öğrenebileceği belirtilmiştir. Ayrıca başvurucu aboneye gönderilen çağrı detaylarının görüştüğü numara, tarih, saat, süre ve her kullanımı için tabi olduğu ücret bilgilerini içerdiği, başvurucunun talep ettiği diğer bilgilerin kişisel verilerin korunması ve tüketici mevzuatı çerçevesinde abone ile paylaşılması yükümlülüğünün bulunmadığı, başvurucu tarafından tespit edilebilecek kendi kullanımına ilişkin bilgilerin paylaşılmamasının herhangi bir hak ihlaline sebep olmadığı ifade edilmiştir.
9. Cevap dilekçesinde ayrıca 28/10/2017 tarihli ve 30224 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Elektronik Haberleşme Sektörüne İlişkin Tüketici Hakları Yönetmeliği’nin (Yönetmelik) “Tüketici hakları” kenar başlıklı 5. maddesinin (e) bendi gereği abonelerin ayrıntılı fatura talep edebilme hakkı bulunduğu, fatura detaylarında kullanım miktarı, aranan numara, süre ve ücret detaylarının yer aldığı belirtilmiştir. Bu kapsamda olmayan bilgilerin verilmesini zorunlu kılan bir düzenlemenin mevzuatta bulunmadığı, Şirket nezdinde talep edilen bilgilerden sadece IMEI numarasına ulaşılabildiği fakat başvurucunun hangi IP numarasını kullandığı, hangi web sitelerine giriş yaptığı ve Wi-Fi bağlantı detaylarının tespit edilemediği ifade edilmiştir. Diğer taraftan dilekçede; Şirketin işlemediği/kayıtlarında tutmadığı verilere ilişkin bilgi verme imkânı/zorunluluğu olmadığı, abonelik sözleşmesi ile mevzuatta böyle bir yükümlülüğün öngörülmediği ve cihaz IMEI bilgisinin başvurucunun da cihaz üzerinden sorgulayarak tespit edebileceği vurgulanmıştır.
10. Mahkeme 18/4/2017 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun özellikle 2014 yılı Ağustos ve Eylül ayları içinde üzerine kayıtlı telefon numarasına ait ortak IP bilgisi olup olmadığı ve Hot Spot işlemi yapılıp yapılmadığı, ortak IP verilmiş ise ilgili telefon numaralarının tespiti talebiyle dava açtığı belirtilmiştir. Kararda ayrıca davada tespiti talep edilen hususların bir hak ya da hukuki ilişkiden ziyade maddi verilere ilişkin olduğu vurgulanmıştır. Anılan verilerin 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının konusunu oluşturmadığı, dolayısıyla menfaatin varlığının ispatlanamadığı, zarar meydana gelmemesi nedeniyle de manevi tazminat koşullarının oluşmadığı ifade edilmiştir.
11. Başvurucu karara karşı yaptığı istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 10/11/2017 tarihinde başvurucunun istinaf talebini esastan reddetmiştir. Kararda başvurucunun istediği bilgilerin mevzuat uyarınca paylaşmakla yükümlü olunan asgari bilgilerin dışında kaldığı belirtilmiştir. Söz konusu bilgilerin 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun‘un 8. maddesinde yazılı suçların faillerine ulaşmak için hâkim kararı ile adli mercilere verilebileceği vurgulanmıştır. Diğer taraftan kararda başvurucunun tüketici mahkemesi nezdinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğunu iddia ve ispat edememesi nedeniyle başvurucunun talebinin 6100 sayılı Kanun‘un 106. maddesinde düzenlenen tespit davası şartlarını taşımadığı, başvurucunun talebinin bir hukuki ilişkinin varlığının tespitine değil maddi verilere ilişkin olduğu, bu hususun anılan Kanun’un 400. maddesi kapsamında delil tespiti talebi şeklinde ileri sürülebileceği belirtilmiştir. Ayrıca kararda dava dilekçesinde ileri sürülen iddia ve sebeplerin 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu‘nda manevi tazminat için öngörülen kişilik haklarına ihlal şartını karşılamadığı değerlendirmesine yer verilmiştir.
12. Nihai karar 20/1/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
Tamamı İçin Tıklayınız – (WORD)