Aralık 2021 Ayında Türkiye Ekonomisi
Birol GÜVEN
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
[email protected]
Yazar Hakkında
Uzun süredir cari açık, bütçe açığı ve para politikalarında alınan kararlarla yürüyen Türkiye Ekonomisi, 2020-2021 yıllarında bir yol ayrımına girmiş görünüyor. Dünya ekonomilerinde pandemi sürecinde meydana gelen üretim/tüketim tutarsızlığı büyüme rakamlarını anormal derecede oynak (standart sapması yüksek) olduğunu gösteriyor. Büyüme rakamlarının aşırı derecede oynak yani standart sapmasının yüksek olması piyasayı olumsuz etkilemektedir.
İki ülke düşünün ikisinin de büyüme oranını yıllık ortalama %4 kabul edelim. Birinci ülkenin büyüme oranları %3,5 ilâ %4,5 arasında gidip gelsin ortalama 4 civarında olsun. İkinci ülke ise büyüme oranları %1 ile %9 arasında gidip gelsin. Her iki ülke de genel ortalamada aynı olsun. Tabi ki standart sapmasının yüksek olduğu ikinci ülke yatırımcı açısından cazip ülke değildir. Birinci ülkenin büyüme oranları daha iyi ve umut vericidir. Yatırımcı sakin ve büyüme oranları iyi olan ülkeleri seçer. Bu yıl %9 büyüme varsa gelecek yılda sapmanın çok oynak olmaması lazım.
Öteden beri akademik çevrelerde okutulan büyüme maddeleri var. Keynesyen, Harrod Domar, Klasik Model, Sosyalist Model vb.
Artık büyüme modeli yerine daha çok proje bazlı yapılacak işler var. Neyi planlıyorsunuz ve ne yapıyorsunuz? Daha reelde işler ön plana çıkıyor.
Şehirleşme, çevre, tarım politikaları, eğitim, üretim, istihdam yaratan işler baz alınarak büyüme sağlanıyor.
Bu büyüme işini basite indirgersek;
1-İnsanın ve işgücünün kalitesini yükseltmek gerekiyor.
İnsan hayatının başlangıcından ekonomiye katkı yapacağı sürece kadar eğitim mutlak yükseltilmesi gereken gerçektir. Üniversiteler de dahil olmak üzere ara eleman eğitimine önem vermekten geçiyor.
2-Yatırım ortamını geliştirmek.
Hukuk, insan hakları, demokrasi, liyakat ve fırsat eşitliği olmalıdır.
Halen dünyada bunların olmadığı ülkelerde (Çin vs.) büyüme oranı oldukça yüksek. Demek ki bunlar da tek başına yeterli olmuyor. Herkesin önceden Japonya ve Almanya rüyası ve sevdası vardı. Bu şimdilerde bu sevda Çin ve Güney Kore mucizesine dönmüş durumda.
Son 20 yıla bakacak olursak yüksek faiz-düşük kurla büyümeyi sağlanmıştır. Dışarıdan gelen sıcak para ve devlet projeleri büyümeyi yukarıya iten en büyük etkenlerdi.
2020-2021’lerden itibaren düşük faiz-yüksek kur modeline geçince ekonomik göstergeler olağanüstü şekilde reaksiyon göstermektedir.
Eskisi gibi ülkeye sıcak para girişi olmuyor. TL’den kaçış başlıyor, üretim-tüketim dengesi bozulmuş durumda. Israrla düşük faiz-yüksek kurdan inadımız pahalıya mal olacak gibi görünüyor. Yüksek kurun özellikle ithalata dayalı hammaddenin üretimde oluşturacağı fiyat baskısı ve enflasyona etkisi önümüzdeki dönemlerde ortaya çıkacaktır. Açıkçası enflasyonda 40’lı- 50’li haneleri görmek kaçınılmazdır.
3- Doğru insanlarla çalışmak ve piyasaya güven vermek.
Ekonomi idaresinde çok sık insan değiştirmek sisteme zarar vermektedir. İdareye gelen insanlarda ehliyet/liyakat varsa her şey daha kolay düzelir.
Yazımızın başından beri savunduğumuz şeyler birbirinin tamamlayıcısı olan şeylerdir.
Toplumun tüm kesimleri bir yerde her şey durulsun deyip işine gücüne bakmak istiyor. Her gün piyasalara ve döviz paritesine kilitlenmek moralleri bozuyor. Bir tercihin doğru olup olmadığını test etmek için piyasalardaki reaksiyonu görmek yeterlidir.
Son söz, bir şeyleri öğrenmek için büyük bedel ödemeye gerek yok. Ortak akılla yaklaşmak yeter. Aralık 2021’in görüntüsü ve resmi budur.