Yeni Vergi Kanun Teklifi ve Bazı Öneriler
Talha APAK
Yeminli Mali Müşavir
Alomaliye.com Yayın Kurulu Başkanı
[email protected]
Uzun zamandır beklenen ve vergi reformu olarak duyurulan kanun teklifi nihayet TBMM’ye sunuldu. Kanun teklifi, önemli avantajlar ve düzenlemelere yer vermekle birlikte, uzun yıllardır çözüm bekleyen bazı temel sorunlara yönelik düzenlemelerle ilgili bazı eksikler söz konusu.
VERGİ reformu olarak adlandırılan ve uzun zamandır beklenen “Vergi Usul Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” teklifi, nihayet 1 Ekim 2021 tarihinde TBMM’ye sunulmasının ardından, plan bütçe komisyonunda kabul edilerek, genel kurulda görüşülmeye başlandı. Yürütme ve yürürlük maddeleri dahil toplam 64 maddeden oluşan Kanun Teklifi ile yapılması öngörülen düzenlemelerde öne çıkan bazı önemli hususların özeti bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır.
KANUN TEKLİFİNDE YER ALAN BAZI AVANTAJLAR
1) Geçici vergi dönemi sayısı üçe indiriliyor: Üçer aylık arayla yılda dört defa beyan edilen geçici verginin dördüncü döneminin beyanı ve ödemesi de kalkmış oluyor. Buna bağlı olarak, yıllık Gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerinin verilme süreleri birer ay öne çekiliyor. Gelir vergisi beyannameleri mart ayı yerine şubat ayının ilk 25 gününde ve kurumlar vergisi beyannameleri de nisan ayı yerine mart ayının ilk 25 gününde verilecek. Söz konusu değişiklik, 2022 yılı vergilendirme dönemine ilişkin verilecek beyannameler ve sonrası için geçerli olup, 2021 yılında verilecek beyannameler açısından bir değişiklik söz konusu olmayacaktır.
2) Enflasyon düzeltmesi koşullarının oluşmadığı dönemlerde Yeniden Değerleme imkanı getiriliyor: VUK’un mükerrer 298’inci maddesi başlığının “Enflasyon düzeltmesi, yeniden değerleme oranı ve yeniden değerleme” şeklinde değiştirilmesi ve maddeye tekrardan, yeniden değerleme uygulamasını getiren bir fıkra eklenmesi öngörülmektedir. Buna göre, tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri (enflasyon düzeltmesi yapanlar ile kayıtlarını Türk para birimi dışında başka bir para birimiyle tutmalarına izin verilenler hariç) enflasyon düzeltmesi yapma şartlarının gerçekleşmediği hesap dönemlerinin sonu itibarıyla, bilançolarına dâhil bulunan amortismana tabi iktisadi kıymetlerini (bu niteliklerini korudukları müddetçe sat-kirala-geri al işlemine veya kira sertifikası ihracına konu edilenler hariç) ve bunlar üzerinden ayrılmış olup bilançolarının pasifinde gösterilen amortismanları bazı şartlar doğrultusunda yeniden değerleyebileceklerdir. Değerleme farkları bilançonun pasifinde bir fon hesabında tutulacak olup, sermayeye ilave dışında işletmeden çekilemeyecek.
3) Nakdi sermaye artırımı uygulamasında yurt dışından gelen sermayeye daha fazla indirim imkanı getiriliyor: Kurumlar Vergisi Kanununa göre, sermaye şirketlerinin ilgili hesap dönemi içinde, ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan “Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı” dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın yüzde 50’sinin kurum kazancından indirilebileceği hüküm altına alınmıştır. Yeni Kanun Teklifine göre, söz konusu yüzde 50 oranının yurt dışından gelen sermaye payları için yüzde 75 olarak uygulanması yönünde düzenleme yapılmaktadır.
4) Varlık yönetim şirketlerine uygulanan bazı istisnalar sürekli hale getiriliyor: Varlık yönetim şirketlerine kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince damga vergisi, harç ve KKDF istisnası uygulanmaktaydı. Yapılması öngörülen değişiklikle, varlık yönetim şirketlerine kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince uygulanan damga vergisi, harç ve KKDF istisnası sürekli hale getirilmekte, söz konusu şirketlere tanınan banka ve sigorta muameleleri vergisine ilişkin istisna kaldırılmaktadır.
5) Basit usule tabi olanların ticari kazançları gelir vergisinden istisna tutuluyor: Kanun Teklifiyle, basit usulde vergilendirilen mükelleflerin ticari kazançları, gelir vergisinden istisna edilmektedir. İstisna kapsamındaki bu kazançlar için yıllık beyanname verilmeyecek ve diğer gelirler dolayısıyla beyanname verilmesi halinde de bu kazançlar beyannameye dâhil edilmeyecektir.
6) Şüpheli alacak uygulamasında dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük olan alacaklara ilişkin azami bir tutar belirleniyor: Kanun Teklifiyle, dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük olan alacaklara ilişkin 3.000 TL’lik bir azami tutar belirlenerek bu konudaki belirsizlik giderilmektedir. Diğer taraftan şüpheli alacak hükümlerinin işletme hesabı esasında defter tutan mükellefler açısından da uygulanabilmesine imkân tanınmaktadır.
7) Yenileme fonu ayrıldığı durumlarda fon hesabındaki 3 yıllık bekleme süresinin başlangıcı netleşiyor: Bu uygulama çerçevesinde, söz konusu 3 yıllık sürenin, satışın yapıldığı yıldan mı yoksa satışın yapıldığı tarihi takip eden yıldan itibaren mi başladığı tereddüt edilen ve tartışılan bir konuydu. Kanun Teklifiyle, 3 yıllık sürenin, satışın yapıldığı tarihi takip eden yıldan itibaren başlayacağı yönünde düzenleme yapılmaktadır. Buna göre, satılan iktisadi kıymetlerin yenilenmesi veya benzer mahiyetteki bir iktisadi kıymetin iktisabı gerçekleşmezse, geçici hesapta tutulan kâr, satışın yapıldığı yılı takip eden 3 üncü takvim yılının kar ve zarar hesabına eklenecektir.
8) Elektronik ortamda vergi dairesi kuruluyor: Kanun Teklifiyle, fiziki ortamdan bağımsız olarak elektronik ortamda vergi dairesinin kurulması, vergi dairelerinin diğer vergi dairelerinin şubesi olarak belirlenmesi suretiyle mükelleflere hızlı ve etkin hizmet verilebilmesinin sağlanması, vergi dairesince yapılan işlemlerin elektronik ortamda kurulan vergi daireleri tarafından da yerine getirilmesini temin edecek düzenlemeler yapma konusunda Hazine ve Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir.
9) Sosyal medyadan elde edilen kazançların belirli bir tutarına kadar istisna getiriliyor: Sosyal medyada sosyal içerik üreticilerinin elde ettikleri kazançların tamamı gelir vergisi kanununun ticari kazançlara ilişkin hükümleri çerçevesinde vergiye tabi tutuluyordu. Kanun Teklifiyle, sosyal medya üzerinden paylaşım yapan sosyal içerik üreticilerinin elde ettikleri kazançlar ile mobil cihazlarda uygulama geliştirenlerin bu uygulamalardan elde ettikleri kazançları GVK’nin 103’üncü maddede yazılı tarifenin dördüncü gelir diliminde yer alan tutarı (2021 yılı için 650.000 TL) aşmamak kaydıyla istisna kapsamına alınıyor. Bu istisnadan faydalanılabilmesi için Türkiye’de kurulu bankalarda bir hesap açılması ve bu faaliyetlere ilişkin tüm hasılatın münhasıran bu hesap aracılığıyla tahsil edilmesi şarttır. Bankalar, bu kapsamda açılan hesaplara aktarılan hasılat tutarı üzerinden, aktarım tarihi itibarıyla yüzde 15 oranında gelir vergisi tevkifatı yapmak ile yükümlü olacaklardır.
10) Cumhurbaşkanına tütün mamulleri ile araçlarda ÖTV oranını 3 katına kadar artırma yetkisi veriliyor: Kanunun Teklifiyle, ÖTV Kanununda yapılması öngörülen değişikle, Cumhurbaşkanına, tütün mamulleri ile araçlarda uygulanan ÖTV oranını 3 katına kadar artırma yetkisi verilmektedir.
11) Tarımsal destekleme ödemelerinde kazanç istisnası getiriliyor: Gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçilerin vergilendirme usulü tevkifat yoluyla vergilendirme olduğu için, bu ödemeler de ödemenin niteliğine göre farklı oranlarda tevkifat yoluyla vergilendiriliyordu. Kanun Teklifiyle, kamu kurum ve kuruluşları tarafından çiftçilere yapılan destek ödemeleri gelir vergisinden istisna edilmekte ve bu ödemelerden herhangi bir vergi kesintisi yapılmaması sağlanmaktadır.
12) Gider pusulasının düzenlenme zorunluluğunun bulunduğu durumlara açıklık getiriliyor: Kanun Teklifiyle, gider pusulasının düzenlenme zorunluluğunun bulunduğu durumlara açıklık getirilmekte ve belgenin düzenlenme süresinin de 7 gün olduğu açık bir şekilde ifade edilmektedir. Ayrıca, maddede öngörülen hallerde banka, ödeme kuruluşu ve PTT tarafından düzenlenen belgeler (dekont, alındı vb.) ile bu Kanun uygulamasında belge düzenleme yükümlülüğü bulunmayan kamu kurum ve kuruluşlarının tabi oldukları diğer ilgili mevzuat dahilinde düzenledikleri belgeler gider pusulası yerine kabul edilmekte ve bu hallerde mükellefler tarafından ayrıca gider pusulası düzenlenmemesi sağlanmaktadır.
ÇÖZÜM BEKLEYEN TEMEL SORUNLAR VE BAZI ÖNERİLER
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız bazı önemli ve de olumlu düzenlemelerin haricinde vergi mükelleflerin uzun yıllardır düzelmesini beklediği vergisel bazı temel sorunların ilgili kanun teklifinde yer almadığının beklentisi ise devam ediyor. Çözüm bekleyen bazı sorunlar ve öneriler ise şöyle sıralanabilir.
Gelir vergisi ile kurumlar vergisi arasında gelir vergisi mükelleflerini aleyhine uygulanan farklı vergi oranı. Bilindiği gibi kurumlar vergisinde sabit olarak uygulanan yüzde 25 (2022 de yüzde 23, 2023 te yüzde 20) vergi oranına karşılık, gelir vergisinde gelir dilimlerine göre yüzde 15 ilâ yüzde 40 oranında vergi alınmakta. Örneğin; yıllık geliri 1 milyon lira olan bir gelir vergisi mükellefi yüzde 40 oranında vergi öderken, aynı durumdaki bir kurumlar vergisi mükellefi yüzde 25 oranında vergi ödüyor. Bu duruma verilecek en çarpıcı bir başka örnek ise, bir kurumda çalışan biri yılın ikinci yarısından ücretinden dolayı tabi olacağı gelir vergisi oranı neredeyse çalıştığı kurumun ödeyeceği kurumlar vergisi oranını geçebilmektedir. Daha da ötesi, ücretlilerden asgari ücret kısmı için vergi alınmaması, aşan kısmına vergi alınması beklentisi yıllardır tartışılmaktadır. Bu da mümkün değilse, ücretliler için ayrı bir vergisi dilimi ve oranı belirlenmeli.
KDV Kanunu ve uygulamasının artık güncellenmesi ve genel oranın yüzde 15’e çekilerek, indirimli oran uygulamasının azaltılması gerekiyor. Yıllardır kangren haline gelen, işletmelerin finansal yapısını bozan “Devreden KDV” sorununa artık bir çözüm bulunmalıdır. Özellikle stoklu çalışan işletmelerde yıllarca önemli tutarda devir KDV (maliyeden alacak) söz konusudur. Devreden KDV içerisinde “İadesi Gereken KDV” varsa bu kısım bir şekliyle usulünde mükellefe iade edilebiliyor. Ancak, bunun dışında kalan devir KDV’ler ise, mükellefin alacağı olarak veya mükellefin sırtında kalan bir yük olarak devam etmektedir.
Tüm vergi kanunları sadeleştirilmeli, harcama üzerinden vergiye ağırlık verileceğine gelir üzerinden alınan vergilere ağırlık verilmeli. Harcama vergileri azaltılarak farkın gelir üzerinden alınması sağlanmalıdır. Birçok indirim, istisna ve muafiyetin güncellenerek, indirim, istisna ve muafiyetlerin günün koşullarına göre daraltılması gerekiyor.
Sonuç olarak; Önemli gördüğümüz kanun teklifi TBMM de görülürken, teklifte yer almayan temel sorunların da dikkatte alınması beklentiler arasında. Ayrıca teklifte yer alan, çok önemli ve gerekli görülen “yeniden değerleme” imkanının kalıcı ve vergisiz olması yerinde olacaktır. Son on yıl içerisinde neredeyse üç yılda bir “vergi affı” veya “vergi barışı” adı altında yapılan düzenlemelere son verilmeli. Bu ve benzeri uygulamaların vergilemede adaleti olumsuz etkilediği için, bu adaletsizlikleri giderecek politikalar geliştirilerek hayata geçirilmelidir. Bunun yanı sıra, vergilemede mali güç yaklaşımı dikkate alınarak, vergisini düzenli ödeyen ve ödevlerini eksiksiz yerine getiren iyi niyetli/dürüst (uyumlu) mükellefleri koruyucu veya ödüllendirici bazı düzenlemelere yer verilmeli.
İktibas: paradergi