Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Mali Kanunlara Göre Yapılacak Tebligatlarda Hem Zarfa Hem De Mazrufa Bakılmalıdır – Muharrem ÖZDEMİR, YMM

Tebligatlarda Hem Zarfa Hem De Mazrufa Bakılmalıdır

Muharrem ÖZDEMİR
E. Defterdar
Yeminli Mali Müşavir
m.ozdemir@vdd.com.tr
Yazar Hakkında

I. GİRİŞ:

1959 tarih ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun[1] 51 inci maddesine göre, mali tebliğler, kendi kanunlarında sarahat bulunmayan hallerde, bu kanunun umumi hükümlerine tevfikan yapılır hükmü bulunmaktadır.

Hukukumuzda tebligat işlemleri genel olarak 7201 sayılı Tebligat Kanunu’na göre yapılması esas iken, 6183 sayılı kanunun 8 inci maddesinin 213 Sayılı Vergi Usul Kanununa atıfta bulunması ve tebligat hükümlerinde de özel kanun olması nedeniyle öncelikli olarak Vergi Usul Kanununda yer alan tebliğe ilişkin hükümleri öncelikli olarak esas alınacaktır.

6183 Sayılı Kanunun 8’inci maddesinde, Tebliğler ve Müddetlerin Hesaplanması başlığı ile “Hilafına bir hüküm bulunmadıkça bu kanunda yazılı müddetlerin hesaplanmasında ve tebliğlerin yapılmasında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur” denilmektedir.

Hükümlerinin mahiyeti itibariyle herkese veya her olaya uygulanması mümkün olan kanunlara genel kanun, bununla birlikte belli kişilere veya belli olaylara uygulanan kanunlara ise özel kanun denilmektedir. Haciz, takip ve tahsil işlemlerinde İcra İflas Kanunu genel kanun, 6183 sayılı kanun ise özel kanun olarak anlaşılmalıdır. Bu nedenle iki kanun arasındaki uygulamadaki farklılık ve çatışmada, 6183 sayılı kanun özel kanun olduğu için amme alacaklarının tatbikinde 6183 sayılı Kanun önceliklidir.

Osmanlı mecellesi ve Türk hukuk doktrininde usulün esasa mukaddim olduğu kabul edilen bir gerçektir. Bu yüzdendir ki, usul ve erkâna uyulmadan zafere ve sonuca varılamaz varılsa dahi vasıl olunan zaferi manasız ve ehemmiyetsiz kılar. Usul esastan, üslup mesajdan önce gelir derler üstatlar. Bu nedenle beşeri ilişkilerde üslup ne kadar mühim ise hukuki eylemlerde de usul bir o kadar önemlidir.[2]

Buna göre, 213 Sayılı Vergi Usul Kanununa göre tarh edilen bir vergi muhatabına uygun araç ve yöntemlerle usule uyulmadan yapılacak tebliğin varlığında verginin kesinleşmesinden söz edilemeyeceğinden vergi tahakkuk etmeyecektir.

Vergilendirmede tebligata ilişkin temel yöntemler ve usuller, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun ‘Beşinci Kısmında’ Tebliğler başlığı altında düzenlenmiştir. Tarh edilen bir verginin tahakkuk ettirilmesinden önceki aşamayı ifade eden tebliğ, Vergi Usul Kanununun 21 inci maddesinde düzenlenmiş olup, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlarca mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesidir. Diğer bir ifade ile tebliğ, hukuki bir işlemden ilgili kimsenin haberdar olmasını sağlamak için, yetkili makamın kanuni şekilde yazı veya ilan ile yapacağı belgelendirme işlemidir. Tebligat ise, haberin kişiye bildirilmesidir.

Tebligata ilişkin olarak genel düzenlemeler, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile belirlenmiş olup, vergilendirme ile temel hak ve özgürlükler arasındaki yakın ilgi dolayısıyla, vergilendirmeyle ilgili tebligat hükümleri 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 93’üncü ve müteakip maddelerinde özel olarak düzenlendiği için, tarh edilen verginin tebliğine ilişkin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümleri esas alınacaktır.

II. TEBLİĞ YAPILACAK KİMSELER

Bilindiği üzere, 213 sayılı Kanun’da farklı tebliğ usulleri düzenlenmiştir. Kanun’un 93 üncü maddesine göre tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazılar adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmühaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ise ilan yolu ile tebliğ edilir.

Genel kural bu olmakla birlikte tebliğ, ilgilinin kabul etmesi şartıyla vergi dairesinde veya komisyonda yapılabileceği gibi Kanun’un 107’nci maddesi uyarınca memur vasıtasıyla da yaptırılabilir. Kanun’un 107/A maddesinde ise 93 üncü maddede sayılan usullere bağlı kalınmaksızın elektronik ortamda tebliğ yapılabileceği düzenlenmiştir.

213 sayılı V.U.K.’un “tebliğ yapılacak kimseler” başlıklı 94. maddesinde; “Tebliğ mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılır. Tüzelkişilere yapılacak tebliğ, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılır. Tüzelkişilerin müteaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılması kâfidir.

Tebliğ, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgâh adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müstahdemlerinden birine yapılır. (Muhatap yerine bu şekilde kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir.)” denilerek vergilendirmede tebliğ yapılacak kimseler belirtilmiştir.

II.1. Gerçek kişilere yapılacak tebligat

II.1.1. MERNİS adresi esas alınmalıdır

7061 sayılı Kanun’la öncelikle 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’na göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, 213 sayılı Kanun’un 101. maddesinde sayılan bilinen adreslerden biri olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, 213 sayılı Kanun’un 102. maddesinde yapılan değişiklikle, mükelleflerin diğer bilinen adresleri olan işyeri adreslerinde bulunamaması hâlinde tebligatın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine yapılacağı düzenlenmiştir. Böylece 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nda yer alan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine tebliğ usulü, 213 sayılı Kanun’da 7061 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin ardından vergi usul hukukumuzda da uygulama alanı bulmuştur.

Adres kayıt sistemi, 5490 sayılı Kanun ve bu Kanun uyarınca çıkarılan Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliği’ne göre oluşturulan, Türk vatandaşları ve Türkiye’de yaşayan yerleşik yabancıların yerleşim yeri ve diğer adres bilgilerinin elektronik ortamda merkezî bir yapı içinde güncel olarak tutulmasını ve adres konusundaki dağınıklığa son verilmesini amaçlayan bir uygulamadır.

Adres kayıt sisteminde kişinin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ile eşleştirilen tek bir yerleşim yeri adresi mevcuttur. Yerleşim yeri ve diğer adreslerin tutulmasında kişilerin yazılı beyanı esas alınır. Bildirim nüfus müdürlüklerine, kurumlara ve dış temsilciliklere şahsen yapılır. Kişiler tarafından yapılan bildirimler aksi sabit oluncaya kadar geçerli kabul edilir. Ayrıca adrese ilişkin değişikliklerin adres beyanı ile yükümlü kişiler ve kurumlar tarafından yirmi iş günü içinde nüfus müdürlüklerine veya Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğüne bildirilmesi gerekmektedir. Adres bildirimlerinin süresi içinde yapılmaması hâlinde idari para cezasının uygulanması öngörülmüştür[3].

Buna göre bilinen yerleşim yeri adresi olarak sadece 5490 sayılı Kanuna göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi kabul edildiğinden, mükellef tarafından vergi idaresine yerleşim yeri adresi bildirimi yapılmayacak, şayet yapılmış ise bu bildirimde yer alan adres yerleşim yeri adresine yapılacak tebligatlarda dikkate alınmayacaktır.

213 sayılı Kanunun 157’nci değiştirilmiş olup, 101 inci maddede yazılı bilinen iş yeri adreslerini değiştiren mükellefler, yeni adreslerini vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. Buna göre, mükelleflerin yerleşim yeri adresi değişikliklerini vergi dairesine bildirme zorunluluğu kaldırılmış olmakla birlikte, işyeri adreslerini değiştiren mükelleflerin yeni işyeri adreslerini vergi dairesine bildirme mecburiyeti devam etmektedir.

II.1.1.2 Aynı konutta oturan kişilere yapılan tebligat

Gerçek kişilerin mükellef olması halinde, tebliğ mükellefin kendisine, kanuni temsilcisine, vekiline veya aile fertleri veyahut personeline yapılır. Bazı hallerde de tebliğin vasıtalı olarak yapılması öngörülmüştür.

Gerçek kişilerin mükellefiyeti ile ilgili tebliğler, esas itibariyle mükellefin şahsına yapılır ve genel kural budur. Mükellefin aile fertlerine veya iş yerinde personeline tebliğ yapılması, ancak şahsına tebliğin yapılamaması halinde söz konusu olur. İkametgâhta bulunanlara tebliğde, bunların aile ferdi olması, mükellefle birlikte oturması şartı aranılıp aranılmayacağına dair Vergi Usul Kanununda düzenleme bulunmamaktadır.

Tebligat Kanununun 10. maddesi uyarınca tebligat muhatabın bilinen en son adresinde bizzat kendisine yapılır. Tebligat Kanunun 16. ve Tüzüğün 22. maddesi gereğince kendisine tebligat yapılacak kişi ev adresinde bulunmaz ise tebliğ evrakı aile fertlerinden veya hizmetçi veya uşak gibi evinde çalışanlardan birine yapılır. Ancak muhatap yerine tebliğ yapılacak bu kişilerin mutlaka muhatapla birlikte oturmaları şarttır.

7201 Sayılı Tebligat Kanununun 16’ncı maddesiyle Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 25 inci maddesine göre; “kendisine tebligat yapılacak şahıs, adresinde bulunmazsa tebliğ, aynı konutta oturan kimselere veya hizmetçilerden birine yapılır.” 4829 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle Tebligat Kanunu`nun 16 ncı maddesinde yer alan “birlikte oturan ailesi efradı” ibaresi “aynı konutta oturan kişiler” şeklinde değiştirildiğinden, muhatap adına kendilerine tebligat yapılacak aynı konutta oturan kişiler, aile fertleri, yakın ve uzak akrabalar veya hizmetçilerden biri olabileceği gibi bu kimseler dışında kalan ancak muhatapla birlikte oturan diğer kimseler de olabileceklerdir. Muhatapla birlikte oturma şartının gerçekleşmiş sayılabilmesi için muhatapla aynı çatı altında oturmak yetmeyip, aynı daireyi paylaşmış olmak gerekir.[4]

II.1.3. Görünüşüne nazaran 18 yaşından aşağı olmaması veya bariz bir şekilde ehliyetsiz olmaması

Vergi Usul Kanununun 94 üncü maddesiyle mükellefin ikametgâh adresinde bulunanlardan veya iş yerinde memur ve müstahdemlerinden birisine tebliğ yapılabileceği kabul edilmiştir. Ancak bunun için, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran 18 yaşından aşağı olmaması veya bariz bir şekilde ehliyetsiz olmaması gerekmektedir.

2365 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen 3. fıkrasında da tebliğin kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgâh adresinde bulunanlardan veya işyerlerindeki memur ya da müstahdemlerden birine yapılacağı (muhatap yerine bu şekilde tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir.) hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanun maddesinin yazılış biçiminde parantez içindeki hükümde yer alan 18 yaşın kesin bir sınır olarak alınmadığı sadece muhatap yerine kendisine tebligat yapılacak kimsenin görünüm itibariyle 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz şekilde ehliyetsiz bulunmaması koşullarının arandığı anlaşılmaktadır.

Bu bilgiler ışığında, tebligat yapılacak kimsenin fiziki görünüş itibariyle 18 yaşında olduğu kanısına varılmış olması yeterli olup, Vergi Usul Kanunu tebliğ memuruna muhatap yerine tebliğ yapılacak kimsenin 18 yaşında olduğu kanısına varıldıktan sonra kimliğini sorarak yaşını araştırma zorunluluğu getirilmemiştir.[5]

Ancak, Tebligat Kanununun 22. maddesine göre muhatap yerine kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran on sekiz yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması lazımdır. Ödeme emirlerine ilişkin tebligatı alan kişinin tebligat evrakında görünüş itibariyle on sekiz yaşından aşağı olmadığı kaydının yazılmadığından tebligat geçersiz sayılmıştır.[6]

II.1.4. Mükellefin imza edecek kadar yazı bilmemesi veya imza edemeyecek durumda olması

7201 sayılı Tebligat Kanununun 24. maddesinin birinci fıkrasında, Kendisine tebliğ yapılacak kişinin imza edecek kadar yazı bilmemesi veya imza edemeyecek durumda bulunması halinde, komşularından bir kişi huzurunda sol elinin başparmağı bastırılmak suretiyle tebliğ yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

7201 sayılı Tebligat Kanununun 24. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrasında ise, sol elinin başparmağı bulunmayan kişiye tebligatın nasıl yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre, sol elinin başparmağı bulunmayan kimsenin, aynı elinin diğer bir parmağı ve sol eli yoksa sağ elinin başparmağı ve bu da mevcut değilse diğer parmaklarından biri bastırılır. Kişinin her iki eli de yoksa tebliğ evrakı kendisine verilmesi gerekmektedir.

Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in[7] 37 nci maddesinde de, kendisine tebliğ yapılacak kişi, imza atacak kadar yazı bilmez veya diğer sebeplerle imza atamayacak durumda bulunursa okuryazar komşulardan bir kimse, okuryazar bir komşu bulunmaz veya bulunan komşu imzadan kaçınırsa tebliğ memurunun daveti üzerine gelecek olan o mahalle veya köyün muhtar veya ihtiyar heyeti ya da meclisi üyelerinden birisi yahut bir kolluk görevlisi huzurunda aşağıdaki hükümlere göre tebligatın yapılması gerekir:

Aynı çatı altında oturan annesine başparmağı bastırılarak tebliğ edildi şeklinde şerh düşülmesine karşın komşularından bir kişi huzurunda tebliğ yapıldığına ilişkin tebliğ evrakında bir bilgi yer almadığı gibi mahalle muhtarı veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri ya da bir zabıta memuru huzurunda da tebliğin yapılmadığı anlaşıldığından, tebliğ 7201 sayılı Tebligat Kanununun 24 üncü maddesinde belirtilen usule aykırıdır.[8]

II.1.5. Kısıtlı ve hükümlülere yapılan tebligat

II.1.5.1.  Küçüklerde kanuni temsilci

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun (TCK) 6/1-c maddesi uyarınca 18 yaşını doldurmamış kişi ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun (ÇKK) 3/1-a maddesi uyarınca daha erken yaşta ergin olsa bile, 18 yaşını doldurmamış kişi çocuktur tanımlamasına yer verilmiştir.

Türk Ceza Kanunun 31 inci maddesinde; fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.

Bunun yanında Medeni Kanunun 11 inci maddesinde, Erginlik on sekiz yaşın doldurulmasıyla başlar, 13 üncü maddesine göre de yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, Medeni Kanun hükümlerine göre ayırt etme gücüne sahiptir.

Aynı kanunun 16’ncı maddesine göre de, ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur. Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler.

Medeni Kanunun 335 ve müteakip maddelerinde velayet müessesesi düzenlenmiş olup, ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velâyeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velâyet ana ve babadan alınamaz. Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir. Velâyet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.

Vesayet, velâyet altında bulunmayan küçüklerin ve istisnaî olarak, velâyet altına alınmamış bazı erginlerin korunması amacıyla kabul edilen hukuki statüdür. Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukukî işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür.

Vesayet makamı, bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vasi olarak atar. Gereken durumlarda, bu görevi birlikte veya vesayet makamı tarafından belirlenen yetkileri uyarınca ayrı ayrı yerine getirmek üzere birden çok vasi atanabilir. Medeni Kanunun 404 üncü maddesine göre velâyet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır.

Yukarıda yapılan açıklamalara göre küçüklerin yasal temsilcisi velayet altında olunması halinde veli, vesayet altında olunması halinde ise vasi olacaktır. Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller 6183 Sayılı Kanunun mükerrer 35 inci madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.

II.1.5.2. Kısıtlılarda kanuni temsilci

Türk Medeni Kanununun 14 üncü maddesine göre kısıtlıların fiil ehliyetleri esas itibariyle bulunmamaktadır. Ancak bunlar ayırt etme gücüne sahip olsalar dahi kendi yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler.

Medeni Kanunun 405 ve devamı maddelerinde kısıtlama hükümlerine yer verilmiştir. Buna göre, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır. Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.

Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır. (Madde 406)

Bilindiği üzere; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinde, “Tüzelkişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir” hükmü bulunmaktadır.

Diğer taraftan; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 363 üncü maddesinde “Sulh mahkemesi vesayet işlerini görmeye ehil olan bir reşidi, vasi tayin eder, 397 nci maddesinde “Vasi vesayeti altındaki kimsenin mallarını müdebbir bir müdür gibi idare eder.” denilmektedir.

Aynı Kanunun, “Özgürlüğü Bağlayıcı Ceza” başlıklı 407’inci maddesinde “Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanır. Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür.” hükmü yer almaktadır.

Bu bilgiler ışığında kısıtlılık nedeniyle kendisine vasi olarak atanan kişi Vergi Usul Kanunu’nun 10 ve 6183 Sayılı Kanunun mükerrer 35 inci madde hükmüne göre kanuni temsilci sayılacak ve amme borçlusu olarak muhatap kabul edilecektir.

II.1.5.3. Kısıtlı ve hükümlülere yapılan tebligat

213 sayılı Vergi Usul Kanununun kanuni temsilcilerin ödevi başlıklı 10. maddesinde de anlaşıldığı gibi küçük ve kısıtlılar mükellef olduklarında bunlara düşen görevler kanuni temsilcileri tarafından yerine getirilir. Küçük ve kısıtlılar temyiz kudretine haiz olmadığından, kendilerine yapılan tebliğ hukuken değer ifade etmez. Bu nedenle, bunlarla ilgili tebliğ, veli, vasi veya kayyım durumundaki kanuni temsilcilerine yapılır.

Vergi Usul Kanununun 95 inci maddesinde “mükellef yerine geçen veli, vasi veya kayyım gibi vergi sorumlusu birden fazla olursa, tebliğ bunlardan yalnız birine yapılabilir. Şayet tebliğin mevzuu olan işe ayrı bir vasi veya kayyım bakmakta ise, tebliğ bunlara yapılır.” denilmektedir.

7201 sayılı Tebligat Kanununun 19 uncu maddesinde “Mevkuf ve mahkûmlara ait tebliğlerin yapılmasını, bunların bulunduğu müessese müdür veya memuru temin eder.” hükmüne yer verilmiştir.

“Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükmünün 28 inci maddesinde de; Mevkuf ve mahkûmlara ait tebliğlerin yapılmasını, bunların bulunduğu müessese müdürü, müdür yoksa orayı idare eden memurun temin edeceği, bir sene veya daha ziyade hürriyeti bağlayıcı ceza ile mahkûm olanlara ait tebligatın 18 inci madde mucibince yapılacağı, mahkûma tebligat yapılamazsa, tebliğ mazbatasına, müdür veya memur tarafından sebebi gösterilmek suretiyle şerh verileceği, yine Tüzüğün aynı maddesine göre, tebligatın kanuni mümessili bulunanların mümessillerine yapılacağı, kanuni mümessili olmayıp da bulunması gerekenlere usulü dairesinde kanuni mümessil tayini cihetine gidileceği, kanunlarına göre, kanuni mümessili bulunanların bizzat kendilerine tebligat yapılması icap ederse, mümessile tebligat yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 407 inci maddesinde, “Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanır. Cezayı yerine getirmekle görevli makam, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atamak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiştir.

Vergi Dairesi Müdürlüğünce yapılan yoklama neticesinde, kişinin Ceza ve Tutukevinde olduğu ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununda, bilinen adresini değiştiren muhataba nasıl tebligat yapılacağı hususunda açıklık olmadığı hususları dikkate alındığında, Vergi Usul Kanununda açıklık olmayan bu durumda, tebligatın Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılması gerekmektedir.

Buna göre, mahkemeye harç borcuna ilişkin tebliğ işleminin, kişinin mahkemece bir yıldan daha az süreli hürriyeti bağlayıcı ceza ile mahkûm edilmiş olması halinde cezaevi yönetimi tarafından doğrudan kendisine, bir yıl veya daha uzun süreli hürriyeti bağlayıcı ceza ile mahkûm edilmiş olması halinde ise, 4721 sayılı Kanununun 407’nci maddesi uyarınca usulüne uygun olarak atanan vasisine yapılması gerekmekte olup, tebligatın gerçekleşmemesi halinde ise, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 103’üncü maddesi uyarınca ilan yolu ile tebligat yapılması gerekmektedir.[9]

Tebligatların cezaevindeki kişiye yapılması halinde hükümlü olup olmadığının araştırılması, hükümlü ise kendisine atanan vasiye tebligat yapılması gerektiğinden, gerekli araştırma yapılıp, adı geçen hükümlü ise vasisine usulüne uygun tebligat yapılması gerekmektedir.[10]

II.1.2. Tüzel kişilere yapılacak tebligat

2017 tarih ve 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 101, 102, 103 ve 157’nci maddelerinde düzenlemelere gidilmiştir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 101 inci maddesi değiştirilmiştir.

“Bu Kanuna göre bilinen adresler şunlardır:

a) Mükellef tarafından işe başlamada veya adres değişikliğinde bildirilen işyeri adresleri,

b) Yoklama fişinde veya ilgilinin imzası bulunmak şartıyla yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen işyeri adresleri,

c) 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi.

Birinci fıkranın (1) ve (2) numaralı bentlerinde yazılı bilinen adreslerden tarih itibarıyla tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı dikkate alınır ve tebliğ öncelikle bu adreste yapılır.

İşyeri adresinde tebliğ yapılacak olanların bu adresinde bulunamaması, işin bırakılması veya işin bırakılmış addolunması hallerinde tebliğ, gerçek kişilerde kendisinin, tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılır.

İşyeri adresi olmayanlara tebliğ, doğrudan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılır.”[11]

Mükellefin bilinen birden çok işyeri adresi varsa maddede yazılı bilinen işyeri adreslerinden tarih itibarıyla tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı dikkate alınacak ve tebliğ öncelikle bu adreste yapılacaktır. Bu anlamda tebliğ evrakını gönderecek idare öncelikle kayıtlarını tetkik ederek maddede belirtildiği şekilde kayıtlarına intikal etmiş işyeri adresi olup olmadığını kontrol edecek, bu kapsamda bir işyeri adresi bulunması durumunda tebligat bu işyeri adresinde yapılacaktır.

İşyeri adresinde tebliğ yapılacak olanların;

a) Geçici veya daimi ayrılma gibi nedenlerle bu adresinde bulunamaması,

b) 213 sayılı Kanunun 160’ıncı maddesinin birinci fıkrası ve ilgili mevzuatı kapsamında işini bırakması veya

c) 213 sayılı Kanunun 160’ıncı maddesinin ikinci fıkrası ve ilgili mevzuatı kapsamında işini bırakmış addolunması hallerinde

tebliğ, gerçek kişilerde kendisinin, tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılacaktır. Bilinen işyeri adresi olmayanlara tebliğ ise doğrudan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılacaktır.

III. TEBLİĞ EVRAKININ TESLİMİ

7061 Sayılı Kanunla yapılan bir diğer düzenleme 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 102 inci maddesi ile ilgilidir. Tebliğ olunacak evrakı içeren zarf posta idaresince muhatabına verilir ve bu durum muhatap ile posta memuru tarafından tebliğ alındısına tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunur. Muhatap imza edecek kadar yazı bilmez veya herhangi bir sebeple imza edemeyecek durumda bulunursa sol elinin başparmağı bastırılmak suretiyle tebliğ edilir.

III.1. Kapıya pusula yapıştırma

III.1.1. Muhatabın tebellüğden imtina etmesi

III.1.1.1. Şahsın kendisinin evrakı tebellüğden imtina etmesi

7061 Sayılı kanunla 102 nci madde de yapılan en önemli değişiklilerden biri de muhatap tebellüğden imtina ederse ne şekilde işlem yapılacağına dair düzenlemedir.

Mülga düzenleme göre, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 102 nci maddesinde, muhatap tebellüğden imtina ederse tebliğ edilecek evrakın önüne bırakılmak suretiyle tebliğ edileceği ve bunun komşulardan bir kişi veya muhtar veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri veyahut bir zabıta memuru huzurunda icra ve keyfiyetin taahhüt ilmühaberine yazılarak tarih ve imza vaz’edilmek ve hazır bulunanlara da imzalatılmak suretiyle tesbit edilmek suretiyle yapılmaktaydı.

Yeni düzenlemeye göre, muhatap tebellüğden imtina ederse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren bir PUSULA kapıya yapıştırılır. Posta memuru, durumu tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza ederek, tebliğ olunacak evrakı tebliği yaptıran idareye teslim eder. Bu durumda tebliğ, pusulanın kapıya yapıştırıldığı tarihte yapılmış sayılır.

III.1.1.2. Şahsın kendisinin dışında birinin evrakı tebellüğden imtina etmesi

Tebellüğden imtina; muhatabın işyeri veya yerleşim yeri adresinde bulunmasına ve tebliğe çıkan memuru kapıyı açmasına rağmen gönderilen tebliğ evrakını almak istememesi durumunu ifade eder.

Bu nedenle tebliğ evrakının adına düzenlendiği mükellef dışındaki kişilerin (eşi, kardeşi, çocuğu ve kayınvalidesi vs.) tebliğ evrakını almak istememesi durumunda tebellüğden imtina hükümlerinin uygulanmaması, bunun yerine muhatabın adres kayıt sisteminde yer alan yerleşim yeri adresinde İKİNCİ DEFA da olmak üzere tebliğ cihetine gidilmesi, ancak bunun da mümkün olmaması halinde KAPIYA YAPIŞTIRMA yöntemine başvurulması gerekmektedir.

Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 17.02.2020 tarihli Kararında[12], tebligat yapılacak olan adreste mükellefin bulunmaması halinde adreste bulunan kişilerden mükellefin adreste bulunmama sebebinin sorularak araştırılması, mükellefin başka bir yere gittiğinin beyan edilmesi halinde, tebliğ edilemeyen evrak, çıkaran mercie iade olunması gerekirken, mükellefin adreste bulunmama sebebi araştırılmadan, istek yazısının, annesine verilmek suretiyle yapılan tebliğ işlemi usulsüz olduğundan, sanığın beraatı yerine mahkûmiyetine hükmolunmasına karar verilmesini bozmuştur.

III.1.1.3. Muhatabın adresinde bulunamaması hali

Vergi Usul Kanununun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde sayılan işyeri adreslerine tebliğe çıkılan hallerde, tebliğ yapılacak olanların bu adreste bulunamaması durumunda (Bulunamama durumu o adresten geçici ayrılmaları da kapsar.) durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Bu durumda bu Kanunun 101 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre işlem yapılır.

Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde sayılan adrese tebliğe çıkılan hallerde, tebliğ yapılacak kişinin adresinde bulunamaması durumunda (Bulunamama durumu o adresten geçici ayrılmaları da kapsar.) durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir.

Bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğ çıkarılır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeplerle tebliğ edilemezse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren bir PUSULA KAPIYA YAPIŞTIRILIR. Bu durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı, gönderildiği idareye iade edilir. Tebliğ evrakının pusulanın yapıştırıldığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde muhatabı tarafından alınması hâlinde alındığı günde, bu süre içerisinde alınmaması hâlinde ise 15. günde tebliğ yapılmış sayılır.

Görüleceği üzere, adres kayıt sisteminde yer alan yerleşim yeri adresine İLK defa tebliğe çıkılan hallerde, geçici ayrılmalar da dâhil olmak üzere tebliğ yapılacak olanların bu adreste bulunamaması halinde kapıya pusula yapıştırılmaz. Bulunamama durumu tebliğe çıkan memur tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek tebliğ evrakı derhal gönderen vergi dairesine iade edilir.

Tebliğ evrakını gönderen vergi dairesi kendisine iade edilen tebliğ evrakını MÜNASİP bir süre sonra yeniden tebliğe çıkarmadan önce mükellefin adres kayıt sisteminde yer alan yerleşim yeri adresini kontrol eder, adresin aynı olması durumunda mevcut tebliğ evrakının, farklı olması durumunda yeni düzenlenecek tebliğ evrakının üzerine İKİNCİ DEFA TEBLİĞ kaşesi vurmak suretiyle yerleşim yeri adresinde ikinci defa tebliğ çıkartılır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeplerle tebliğ edilemezse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren bir pusula kapıya yapıştırılır.

Tebliğ evrakının pusulanın yapıştırıldığı tarihten itibaren on beş gün içerisinde muhatabı tarafından alınması hâlinde alındığı günde, bu süre içerisinde alınmaması hâlinde ise on beşinci günde tebliğ yapılmış sayılır.

III.2. Tebligata müteallik diğer hususlar

III.2.1. Tebliğin ilanla yapılması

213 sayılı Kanunun 103 üncü maddesi değiştirilmiş olup aşağıda yazılı hallerde tebliğ ilan yoluyla yapılır:

1. Muhatabın bu Kanunun 101 inci maddesi kapsamında bilinen adresi yoksa

2. Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde sayılan bilinen adreste tebliğ yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı bir adresi bulunmazsa,

3. Yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkân bulunmazsa,

4. Başkaca nedenlerden dolayı tebliğ yapılmasına imkân bulunmazsa.”

213 sayılı Kanunun 103 üncü maddesi ile yapılan değişiklikle, bilinen işyeri adresinde tebliğ yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı bir yerleşim yeri adresi olmaması durumu ilanen tebliğ yapılacak haller arasına eklenmiştir.

Buna göre muhatap tarafından işe başlamada veya adres değişikliğinde bildirilen, yoklama fişinde veya ilgilinin imzası bulunmak şartıyla yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen işyeri adreslerinde tebliğ yapılamaması hâlinde, tebliğ evrakını gönderecek idare tarafından yapılan araştırma sonucunda muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı bir yerleşim yeri adresi bulunmazsa tebliğ ilan yoluyla yapılır.

Öte yandan muhatabın 213 sayılı Kanunun 101 inci maddesi kapsamında bilinen adresinin olmaması, yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkân bulunmaması ve başkaca nedenlerden dolayı tebliğ yapılmasına imkân bulunmaması durumlarında da tebliğin ilan yoluyla yapılmasına devam olunacaktır.

III.2.2. Yabancı memlekette bulunanlara tebliğ

213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 97 nci maddesi yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ usullerini düzenlemiştir. Yabancı memlekette bulunanlara tebliğ o memleketin yetkili makamı vasıtasıyla yapılır. Bunun için anlaşma varsa veya o memleketin kanunları müsait ise o yerdeki Türk siyasi memuru veya konsolosu tebliğin yapılmasını yetkili makamdan ister.

Kendisine tebliğ yapılacak kişi Türk vatandaşı ise tebliğ Türk siyasi memuru veya konsolosu vasıtasıyla de yapılabilir. Yabancı memleketlerde bulunan kimselere tebliğ olunacak evrak, tebligatı çıkaran merciin bağlı bulunduğu Bakanlık vasıtasıyla Dışişleri Bakanlığına, oradan da Türkiye elçilik veya konsolosluğuna gönderilir. Yabancı memlekette resmi görevle bulunan Türk memurlarına tebliğ Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla yapılır.

III.2.2.1. Tebliğ evrakının düzenlenmesi

Yabancı ülkelerde bulunanlara tebliğ olunacak evrak, tebligatı çıkaran merciin bağlı bulunduğu bakanlık aracılığıyla Dışişleri Bakanlığına, oradan da o yerdeki Türkiye Büyükelçiliğine veya başkonsolosluğuna gönderilir. Dışişleri Bakanlığının aracılığına gerek görülmeyen hallerde, tebligat evrakı bakanlıklarca doğrudan o yerdeki Türkiye Büyükelçiliğine veya başkonsolosluğuna gönderilebilir.

Yabancı ülkelere gönderilecek tebliğ evrakı, anlaşma hükümleri ve mütekabiliyet esaslarına göre düzenlenir. Yabancı ülkelere gönderilecek tebliğ evrakında; muhatabın adı ve soyadı, tam adresi ve uyruğu gösterilir. Bu bilgiler yazı makinesi ile yazılır.

III.2.2.2. Yabancı ülkelerde Türk vatandaşına yapılacak tebligat

Yabancı ülkede kendisine tebligat yapılacak kişi, Türk vatandaşı olduğu takdirde tebligat, o yerdeki Türkiye siyasi memuru veya konsolosu vasıtasıyla da yapılabilir. Bu halde tebligatı Türkiye siyasi memuru veya konsolosu ya da bunların görevlendirecekleri bir memur yapar.

Tebliğin konusu ile hangi merci tarafından çıkarıldığı bilgilerinin yer aldığı ve otuz gün içinde başvurulmadığı takdirde tebliğin yapılmış sayılacağı ihtarını içeren bildirim, muhataba o ülkenin mevzuatının izin verdiği yöntemle gönderilir.

Bildirimin o ülkenin mevzuatına göre muhataba tebliğ edildiği belgelendirildiğinde, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğuna başvurulmadığı takdirde tebligat otuzuncu günün bitiminde yapılmış sayılır. Muhatap Türkiye Büyükelçiliği veya Konsolosluğuna başvurduğu takdirde tebliğ evrakını almaktan kaçınırsa, bu hususta düzenlenecek tutanak tarihinde tebliğ yapılmış sayılır. Evrak bekletilmeksizin merciine iade edilir.

III.2.2.3. Yabancı ülkelerden gelen evrakın tebliği

Yerleşim yeri Türkiye’de bulunan yerli veya yabancı şahıslara tebliğ edilmek üzere yabancı bir ülkenin elçiliğinden veya havzasında bulunduğu valilik kanalıyla konsolosluğundan Dışişleri Bakanlığına tevdi olunan evrak, Dışişleri Bakanlığı tarafından anlaşma hükümleri ve mütekabiliyet esaslarına uygun görüldüğü takdirde, tebliğ mazbatası, zarf içinde tebligatın mahiyetine göre ilgili bakanlığa gönderilir. İlgili bakanlık tebligatı, muhatabın bulunduğu yerdeki yetkili merci vasıtasıyla yaptırır.

III.2.2.4. Türkiye’de yabancılara tebligat

Türkiye’de kendisine tebligat yapılamayacak olan bir yabancıya tebligat çıkarılması durumunda muhatap, tebliğ memuruna kendisine tebligat yapılamayacağını beyan eder veya tebliğ memuru bu hususu bizzat öğrenirse keyfiyet tebliğ mazbatasına şerh edilerek evrak iade olunur.

Muhatap, tebliğ yapılabilecek kişilerden olmasına rağmen, muhatabın adresi, “ülke dışı” muamelesi gören bir yer ise ve tebliğ memuru tebligatı yapamazsa birinci fıkra gereğince işlem yapılır. Türkiye’de kendilerine tebligat yapılamayacak olan elçi, elçilik kâtibi gibi kişiler Dışişleri Bakanlığı tarafından belirlenir.

III.2.2.5. Yabancı ülkelerde Türk askerî şahıslarına tebligat

Yabancı memlekette bulunan askeri şahıslara yapılacak tebliğ, bağlı bulundukları kara, deniz, hava kuvvetleri komutanlıklarıyla Jandarma Genel Komutanlığı vasıtasıyla yapılır. Bu komutanlıklar tebliğ evrakını, tebligat yapılacak şahsın bulunduğu yabancı ülkedeki birlik veya kurum komutan veya amirine gönderirler. Tebligatı, kıta komutanı, kurum amiri gibi en yakın üst yapar. Kıta veya bir kurum yoksa tebligat en yakın amiri tarafından yapılır.

IV. ELEKTRONİK ORTAMDA YAPILAN TEBLİGAT

213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 107/A maddesi ile elektronik ortamda yapılacak tebligatın alt yapısı hazır hale getirilmiş olup e-tebligat uygulamasına da 1 Nisan 2016 tarihinde başlanmıştır. Vergi Usul Kanunu hükümleri kapsamında tebliğ yapılacak kimselere, 93’üncü maddede sayılan usullerle bağlı kalınmaksızın, tebliğe elverişli elektronik bir adres vasıtasıyla elektronik ortamda tebliğ yapılabilir. Elektronik ortamda tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, elektronik ortamda yapılacak tebliğle ilgili her türlü teknik altyapıyı kurmaya veya kurulmuş olanları kullanmaya, tebliğe elverişli elektronik adres kullanma zorunluluğu getirmeye ve kendisine elektronik ortamda tebliğ yapılacakları ve elektronik tebliğe ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkili kılınmıştır.

Konu hakkında Bakanlık, Tebliğ düzenlemeleri ile uygulamaya işlerlik kazandırmış olup 456 Sıra No.lu Vergi Usul Genel Tebliği [13]ile elektronik tebligatta izlenecek usul ve esaslar, 511 Sıra No.lu Vergi Usul Genel Tebliği ile[14] de, e-tebligat düzenlemesinde revize edici hükümlere yer verilerek aksayan yönler giderilmeye çalışılmıştır.

Vergi Denetim Kurulu Başkanlığına bağlı Vergi Müfettişleri de 01.01.2020 tarihinden itibaren elektronik tebligat sistemini kullanmaya başlamış olup, tebliği gereken evrakı bu sistem ile muhatabına gönderilmeye başlamıştır.

IV.1. Elektronik tebligat yapılacak kişiler

Kanunun 107/A maddesine istinaden, elektronik ortamda yapılacak tebliğle ilgili teknik altyapı kurulmuş ve tebliğe elverişli elektronik tebligat adresi, Başkanlık tarafından internet vergi dairesi bünyesinde oluşturulmuştur.

Kanun hükümlerine göre tebliği gereken elektronik imzalı evrak, elektronik tebligat sistemi kullanılmak suretiyle muhatabın elektronik tebligat adresine tebliğ edilebilecektir. Bu Tebliğ ile tebliğe elverişli elektronik adres kullanma zorunluluğu getirilen ve kendisine elektronik ortamda tebliğ yapılabilecek olanlar aşağıda belirtilmiştir.

a) Kurumlar vergisi mükellefleri

b) Ticari, zirai ve mesleki kazanç yönünden gelir vergisi mükellefiyeti bulunanlar (Kazançları basit usulde tespit edilenlerle gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler hariç)

c) İsteğe bağlı olarak kendilerine elektronik tebligat yapılmasını talep edenler

IV.2. Kurumlar vergisi mükelleflerin bildirim yükümlülüğü

Elektronik tebligat sistemini kullanmak zorunda olan kurumlar vergisi mükelleflerinin, E-Tebligat başvurusunu; “Elektronik Tebligat Talep Bildirimi (Şirketler ve Diğer Tüzel Kişiler İçin)” ile kurumlar vergisi yönünden bağlı bulundukları vergi dairesine kanuni temsilcileri veya elektronik tebligat sistemi ile ilgili işlemleri yapmaya yönelik özel yetki içeren noterde verilmiş vekâletnameyle yetkili kılınan kişiler aracılığıyla yapmaları gerekmektedir.

Mükellefiyet tesis ettiren kurumlar vergisi mükellefleri işe başlama tarihini takip eden 15 gün içerisinde Elektronik Tebligat Talep Bildiriminde bulunmak zorundadır. Yapılan başvurunun değerlendirilmesi sonucu, gerekli şartları taşıyan mükelleflere internet vergi dairesi kullanıcı kodu, parola ve şifresi verilecektir. Böylece bu mükellefler elektronik tebligat adresi edinmiş olacaklardır.[15]

IV.3. Elektronik tebligatın gönderilmesi ve muhatabına iletilmesi

213 sayılı Kanun hükümlerine göre tebliği gereken evrak, elektronik imza ile imzalanacak ve vergi dairesi adına Başkanlık tarafından tebliğ yapılacak muhatabın elektronik tebligat adresine iletilecektir. Elektronik tebligat sistemine internet vergi dairesi üzerinden erişilecektir. İnternet vergi dairesi kullanıcı kodu, parola ve şifresine sahip olan gerçek ve tüzel kişiler şifreleriyle elektronik tebligat adreslerine ulaşacaklardır. İnternet vergi dairesi kullanıcı kodu, parola ve şifresi olmayan gerçek kişiler ise sisteme her girişte yapılan kimlik doğrulaması ile elektronik tebligat adreslerine erişeceklerdir.

Kanunun 107/A maddesi gereğince, elektronik imzalı tebliğ evrakı, muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda tebliğ edilmiş sayılacaktır.

Olay kayıtları, İşlem zaman bilgisi eklenerek, erişilebilir şekilde arşivlerde otuz yıl süreyle saklanacaktır. Hesaba erişim bilgilerinin iletimi ile sisteme erişimin güvenli bir şekilde yapılması için gerekli tedbirler Başkanlık tarafından alınacak olup talep halinde elektronik tebligata ilişkin delil kayıtları ilgilisine veya yetkili mercilere sunulacaktır.

IV.4. E-Tebligat almaktan imtina edenlerin durumu

Kanun hükümlerine göre tebliği gereken evrak muhataplara elektronik tebligat sistemi ile tebliğ edilebileceği gibi Kanunda yer verilen diğer tebligat hükümlerine göre de tebliğ edilebilir. Elektronik tebligat sistemine dâhil olması zorunlu olanlardan bu Tebliğ ile getirilen yükümlülüklere uymayanlar için Kanunun 148, 149 ve mükerrer 257’nci maddeleri uyarınca, Kanunun Mükerrer 355 inci maddesindeki cezai müeyyide uygulanır. 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 107/A maddesi uyarınca elektronik tebligat tabi hükümlere uymayan hakkında 2021 yılında aşağıdaki tutarlarda ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI kesilecektir.

a) Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında 1500 TL,

b) İkinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit edilenler hakkında 760 TL,

c) Yukarıdaki bentlerde yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında 390 TL

Ceza uygulaması sonrasında re’sen oluşturulan internet vergi dairesi kullanıcı kodu, parola ve şifresi gerçek kişilerde mükellefe, tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde doğrudan kanuni temsilcisine tebliğ edilir ve elektronik tebligat adreslerine tebligat gönderimine başlanılır.

Kaynakça:

– Yadigâr ŞENÖZ. SMMM. https://www.alomaliye.com/2020/10/13/tebligatta-kapiya-yapistirma-donemi/

– 7201 Sayılı Tebligat Kanunu

– 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu

– Örnek Yargı Kararları

Dip Notlar:

[1] 19.02.29159 tarih ve 10139 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

[2] Yadigar ŞENÖZ. SMMM. Bilim Hukuk Uzmanı. https://www.alomaliye.com/2020/10/13/tebligatta-kapiya-yapistirma-donemi/

[3] Anayasa Mahkemesi Başkanlığının 25.12.2019 tarih ve Esas No: 2019/106 sayılı kararı, 14.02.2020 tarih ve 31039 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanıştır.

[4] T.C Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 30.06.2020 tarih ve Esas No: 2019/3083, Karar No: 2020/3000

[5] Danıştay 11. Dairesinin 08.03.2000 tarih ve Esas No: 1998/4479, Karar No: 2000/933

[6] T.C Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 30.06.2020 tarih ve Esas No: 2019/3083, Karar No: 2020/3000

[7] 25.01.2012 tarih ve 28184 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

[8] Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.03.2012 tarih ve Esas No: 2011/13-385, Karar No: 2012/83

[9] https://www.alomaliye.com/2009/11/18/vergilendirmede-teblig-usulleri/

[10] Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin Esas No:2015/19017, Karar No: 2015/25466.

[11] 485 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunun Genel Tebliği 17 Aralık 2017 tarih ve 30273 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

[12] 2017/10531 E. , 2020/1403 K.

[13] 27.08.2015 tarih ve 29458 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

[14] 19.10.2019 tarih ve 30923 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

[15] Muharrem ÖZDEMİR. YMM. https://www.alomaliye.com/2020/12/01/koronavirus-e-tebligat/

Exit mobile version