Emrah AYGÜL
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
[email protected]
15 Haziran 2020 Tarihli yazımızda e-İrsaliye uygulamasına Temmuz ayı başında zorunlu geçecek mükellefleri ve uygulama hakkında bilgiler vermiştik. Yine yazımızda e-irsaliye uygulamasına dâhil olan mükelleflerin, uygulamaya dâhil oldukları tarihin içinde bulunduğu ayın sonuna kadar, söz konusu belgeyi kâğıt ortamda da düzenleyebileceklerini açıklamıştık. Dolayısıyla Temmuz ayı başında e-irsaliye uygulaması kapsamına giren mükellefler, Temmuz ayı sonuna kadar kağıt irsaliye düzenleyebilmektedirler. Ancak kağıt irsaliye düzenlenebilecek sürenin neredeyse sonuna geldik. Aşağıda bu sürenin en az yıl sonuna kadar uzatılması gerektiğine ilişkin görüşümüzün sebepleri ile kimi önerilerimizi açıkladık.
Birçok işletme için 1 aylık geçiş süresi yetmedi!
e-İrsaliye, işletmenin mal akışına ilişkin olduğundan diğer elektronik belgelere nazaran daha işletmenin daha çok sayıda birimini ve çalışanını ilgilendirmektedir. Dolayısıyla işletmenin, çalışanlarının ve bilgi sisteminin bir bütün olarak uygulamaya hazır olması önem arz ediyor.
1 aylık sürede görebildiğimiz kadarıyla işletmeler bilgi sistemlerini, çalışma kurgularını ve çalışanlarını e-irsaliye uygulamasına uyarlamakta zorluk çekiyorlar. Tam bir karmaşa ortamı mevcut. Sürenin yeterli olmadığı çok açık.
Kaldı ki işletmelere destek sağlamaya çalışan özel entegratör ve bilişim şirketleri de iş yükünden dolayı ihtiyaçlara yeterince cevap verememektedir.
Pandemi döneminde kapsamlı elektronik dönüşüme ve karmaşık düzenlemelere gidilmemeli!
19.10.2019 tarih ve 30923 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 509 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile e-irsaliye geçişine ilişkin tarihler belirlendi. Bundan aylar sonra corona virüsü kaynaklı Covid-19 hastalığı, 11 Mart 2020 tarihi itibarıyla Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edildi.
Dünya’da şu ana kadar resmi rakamlara göre yaklaşık 16 milyon kişi enfekte oldu. Kaldı ki bu sayı resmi rakam. Resmi rakamların baskılandığı ve test yapılmayan enfekte olmuş kişiler dikkate alındığında, muhtemelen 100 milyon civarında vaka olduğu tahmin edilmektedir. Günlük vaka sayısı 300 bin kişiye yaklaşırken, seyahat yasaklarının kalkması pek de iyi bir sinyal vermiyor. Kısacası, aşı bulunup yaygınlaşana kadar insanlık rahat bir nefes alamayacak.
Böyle bir dönemde ülkemizde işletmeler ayakta kalma mücadelesi verirken, kadrosunu kısa çalışma ödeneği ya da nakit ücret desteği düzenlemeleri ile evine göndermişken, pandemi öncesi planlanan yükümlülük takvimlerinin sanki hiçbir şey yokmuş gibi devam ettirilmesi maalesef anlaşılır değildir.
Aslında belge düzeninde kağıttan elektronik ortama geçiş, hastalığın bulaşıcılığını azaltabilir. Ancak malın fiili sevki sırasında e-İrsaliyenin elektronik olarak görüntülenmesinin sağlanamaması durumunda araç içinde e-İrsaliyenin bir örnek kâğıt çıktısının bulundurulması zorunludur. Yine alıcının e-İrsaliye uygulamasına kayıtlı olmadığı ve bu alıcıların da e-İrsaliyenin kâğıt çıktısını talep ettiği durumda kâğıt çıktının, alıcıya verilmesi zorunludur. Ayrıca oluşabilecek ihtilafların önlenmesi amacı ile teslim edilen mallarla ilgili e-irsaliyenin kağıt çıktısının, malların teslim alındığına dair alıcıya (teslim alana) imzalatılması ve bu belgenin saklanması da tavsiye edilmektedir. Dolayısıyla pratikte e-irsaliye, kağıt dolaşımını önemli ölçüde azaltmamaktadır.
e-İrsaliye ile birlikte aynı dönemde karmaşık düzenlemelerin bir arada yürürlüğe konması işletmeleri zora sokuyor!
e-İrsaliyenin;
-GEKAP gibi karmaşanın nirvanasına ulaşmış ve gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olsun veya olmasın tüm satış noktaları ile piyasaya sürenler/ithalatçıları ilgilendiren bir düzenlemenin adaptasyonuna daha doğrusu anlaşılmaya çalışıldığı bir dönemde,
– Mücbir sebep dolayısıyla yükümlülükleri ertelenenlerin birikmiş yükümlülüklerini yerine getirmesi gereken bir dönemde,
– Muhtasar ve Prim Hizmet Beyannamesi uygulamasına tüm Türkiye’de başlanacağı bir dönemde,
ve burada saymadığımız iş yükünü artıran yeni bir çok (e-defter ve beratların saklanması, VERBİS gibi) yükümlülüğün yerine getirilmesi gereken dönemde, yürürlüğe konmak istenmesi işletmeleri zor durumda bırakmaktadır.
İşletmeleri ilgilendiren düzenlemelerde Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerin (SMMM) ve muhasebe departmanlarının iş yükü dikkate alınmalı!
Peş peşe gelen yasal düzenlemeleri isteyen bakanlık makamları muhtemelen:
“Bunu istesek ne güzel olur. Bir de şunu yaptıralım. Hele bir de şu olursa mükemmel olur.” diyorlar. Tabi ki Türkiye için doğru olanı yapmak istediklerinden eminiz.
Ancak şu sorunun sorulmadığını düşünüyoruz:
“Bunları kim yapacak? İşletmeleri külfet altına sokar mıyız? Acaba yetiştirebilirler mi?”.
Belki de şunu da diyorlar:
“Şuraya ceza hükmü koyarsak yetiştirirler”
İşletmeleri ilgilendiren yükümlülükleri birden fazla merci istediğinden, işletmelerin bu işleri ile ilgilenen SMMM’leri ve muhasebe departmanları bu işlerin altında ezilmektedir. Kısaca yükümlülükleri yerine getirecek olanlar da neticede insan olduğundan, kamunun tüm istekleri bir bütün olarak planlanmalı, iş yükü getirilirken başka taraftan iş yükü azaltılmalı, insaflı olunmalıdır.
Kimi işletmeler için e-İrsaliye yükümlülüğü başka yükümlülükleri de beraberinde getirmektedir!
e-Fatura uygulamasına zorunlu geçiş şartlarını sağlamasalar dahi kimi mükellefler zorunlu e-irsaliye uygulaması kapsamına girmiştir. Örneğin Maden Kanunu kapsamında maden ruhsat veya sertifikası alanlar. Bunlar için e-irsaliye ile birlikte zorunlu e-fatura yükümlülüğü ve buna bağlı e-arşiv ve e-defter yükümlülüğü doğmaktadır. Bu işletmeler için yükümlülüğün e-irsaliye ile sınırlı kalmaması durumu dikkate alınmalıdır.
Son olarak düzenlemelerin işletmelere olacak mali yükü hesaplanmalı, yükümlülükler ceza yerine teşviklerle özendirilmelidir!
e-İrsaliye uygulaması işletmelere donanım ve ek personel maliyeti oluşturabilmektedir. Bir işletmenin cirosunun çok olması çok kazandığı anlamına gelmemektedir. Düzenlemeler yapılırken düzenlemelerin maliyetini azaltıcı, düzenlemeleri teşvik edici bir vergi indirimi (Ar-Ge indirimi, yatırım indirimi benzeri) öngörülebilir.