Bağış ve Yardım
Rıdvan KILINÇKAYA
Vergi Müfettişi
ridvankilinckaya@hotmail.com
ÖZET
İnsan olarak genel amacımızı düşündüğümüzde ilk olarak yaşamımızı idame ettirmek için uğraştığımızı söyleyebiliriz. Yaşamanın beraberinde getirdiği ihtiyaçlar herkes için gerekirken doğal afetler, savaşlar ve bilinçli tüketim noksanlığından kaynaklanan eşitsizliklerin artmakta olduğunu görmekteyiz. Özellikle fizyolojik ihtiyaçlar için birçok ulusal ve uluslararası kuruluş bu eşitsizlikle mücadele etmeye çalışmaktadır. Bu kuruluşların amacına uygun olarak faaliyet gösterdikleri takdirde gündemde takip ettiğimiz olumsuz gidişatın etkilerini azaltmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Yardım kuruluşlarının faaliyetlerinin denetlenmesi koşulu ile teşvik edilmesi, amacı dışında ve kontrolsüz idare edildikleri durumlarda ise faaliyetlerinin durdurulması gerektiğini düşünmekteyiz. Çalışmamız bu çerçevede açıklayıcı olacağı varsayımı ile günümüzde sıkça duyduğumuz deprem, sel, hastalık vb. afet durumlarında daha da belirgin hale gelen konulara ışık tutmasını temenni ediyoruz.
Anahtar Kelimeler: Bağış Ve Yardım, Beyannameden İndirim, Doğal Afet
1-KAVRAM
Bağış kavramı kullanım alanı ve amacına göre farklılıklar taşımaktadır. Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde bağış kavramı; bağışlanan şey, yardım, hibe, teberru olarak tanımlanmaktadır (www.tdk.gov.tr, 14.03.2018). Borçlar hukukuna göre ise bağışlama; ölüme bağlı olmayan, sağlar arasında gerçekleştirilen bir sözleşme türü olup Borçlar Kanunu’nun 234 ila 247. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yardım ise; başka birinin iyiliği için kullanılan güç ya da imkân olarak tanımlanmaktadır(www.tdk.gov.tr, 14.03.2018). Vergi Hukuku açısından bağışın bir tanımı yapılmasa da vergi mevzuatında bağış ve yardımlar geniş bir bulmuştur. Çalışmamızda aynı anlamda kullanıldığını kabul ettiğimiz bağış ve yardım terimleri, vergi hukuku bakımından yarattığı sonuçlar itibariyle de değişik değildir. Bu nedenle bu terimlerden her ikisini kullanmak yerine birini telaffuz etmekle yetineceğiz.
Daha geniş bir perspektifte tanımlayacak olursak bağış(bağış ve yardımlar); kamu yararı için yapılan gönüllü katılımlar, eylemler, bireysel olarak yapılan parasal bağışlar, malzemeler ya da zamanını veya uzmanlığını yapılacak hizmetlerde harcama veya kullanma olarak tanımlanabilir.
Vergi Hukuku açısından bağış ve yardım, nakden veya aynen olabilir. Bağış ve yardımın nakden yapılmaması durumunda bağışlanan veya yardımın konusunu oluşturan mal veya hakkın maliyet bedeli veya kayıtlı değeri, bu değer mevcut değilse 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre takdir komisyonlarınca tespit edilecek değer esas alınacak ve bağışı yapan ve kabul eden tarafından kayıtlara alınacaktır.
Matrahtan indirilen bağış ve yardımların kanunlarla belirlenmiş özellikleri vardır. Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere, Bakanlar Kurulu’nca vergi muafiyeti tanınan vakıflara, kamu menfaatine yararlı sayılan dernekler, bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunan kurum ve kuruluşlara yapılmalı, makbuz karşılığı olmalıdır. Karşılıksız yapılması gerekmektedir.
Asıl olarak kanunda öngörülen miktara kadar yapılacak bağışlar vergiye tabi gelirden indirilmekte, bunun üstünde kalan kısım ise vergilendirilmiş gelirden ödenmektedir (Yüce, 2015, s.384-385).
2- BAĞIŞ VE YARDIMIN VERGİ HUKUKUNA GÖRE TAŞIMASI GEREKEN ÖZELLİKLERİ
Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri, ödenecek vergilerinin hesaplandığı matrahlarından indirim olarak göstermek istedikleri bağışları, aşağıda özet olarak saydığımız şartları taşıması halinde mevzuata uygun olarak kayıtlarına alabileceklerdir.
2.1. Kanunda Gösterilen Kurum ve Kuruluşlara Yapılması
2.2. Bağış ve Yardımların Belirli Sınırları Aşmaması
2.3.Beyannamede Ayrıca Gösterilmiş Olması
2.4. Mal veya Hizmetin Bedelsiz Olması
2.5. İlgili Dönem Kazancından İndirilmesi
2.6. Şahsi Bir Tasarruf Olması
2.7. Makbuz Karşılığı Olması
3- BAĞIŞLARIN SINIFLANDIRILMASI
Kim açısından değerlendirildiğine göre değişkenlik göstermekle beraber konumuz açısından aşağıdaki gibi 3 başlık altında kısıtlı olarak sınıflandırma yapacağız.
3.1. Nakdi Bağış ve Yardımlar
Devlet Muhasebe Standartları Kurulu’nun Devlet Muhasebe Standardı 2 (DMS 2), Nakit Akış Tablolarına İlişkin Kurul Kararı’nın 2. maddesinde nakdi değerin; para olabileceği gibi anında para karşılığı olan likid varlıklar ve konvertibl para birimlerine kolayca dönüştürülebilen, kısa vadeli yüksek derecede likit varlıklar olabileceği belirtilmiştir.
Nakdi bağışta, kabul eden kişi ve ya tarafından düzenlenen bağış makbuzundaki parasal tutar esas alınır. Yapıldığında gider hesaplarına alınan fakat kanunen kabul edilmeyen gider olarak tekrar kazanca eklenen nakdi bağış tutarı kurum kazancının bulunması durumunda tekrar ve matrah üzerinden indirim yoluyla giderleştirilir. Nitekim İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 08.12.2016 tarih 62030549-125[10-2016/445]-241387 sayılı özelgede bağış kabul eden kurum banka hesaplarına intikal etmesi ve dekontla işlem yapılarak gider hesaplarına alınması da mümkün olacağı belirtilmiştir. Bu özelge nakdi bağışların resmiyet kazanmasının şartını ortaya koymuştur.
3.2. Ayni Bağış ve Yardımlar
Ayni demek, kısaca mal ile ödeme yapmaktır. Kelimenin Türk Dil Kurumu Sözlüğünde karşılığı bulunamamaktadır. Her ayni işlem Vergi Hukuku bakımından bir sonuç doğurmamaktadır. Ayni kavramının çalışmamız bakımından ölçülebilen ve değer tespiti yapılabilen bir anlam içermesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
Gelir İdaresi Başkanlığı Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen 15.11.2018 tarih ve 64597866-120[40]-E.24205 sayılı özelgede; ayni bağışların konusunu oluşturan emtia ve ya hak; sırasıyla maliyet bedeli, kayıtlı değeri ve bu değerler mevcut değilse VUK’na göre kurulan takdir komisyonlarınca belirlenen değeri esas alınarak muhasebe kayıtlarına alınacağı belirtilmiştir.
Konu ile ilgili olarak 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “Bağış ve yardımın belgelendirilmesi” başlıklı “10.3.2.2.4.” no.lu bölümünde açılamalar yapılmıştır. Buna göre; “Ayni bağış ve yardımın, işletmenin aktifinden veya stokundan çekilerek bağışlanmış olması durumunda, mükelleflerin işletmeden çekip bağışladıkları değerler için fatura düzenlemesi; düzenlenen faturanın arka yüzüne faturada belirtilen değerlerin ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından bağış veya yardım olarak alındığına ilişkin şerh konularak yetkili kimseler tarafından imzalanmış olması yeterlidir’’ denmektedir.
Ayni değer olarak bağışlanacak emtianın, dışarıdan alınarak kamu kurum ve kuruluşuna bağışlanması durumunda ise bu kurum ve kuruluş tarafından teslim alınacak değerler için teslime ilişkin bir belge düzenlenmiş olması yeterli olup, düzenlenen belgede bağışlanan kıymetin değerinin, cinsinin ve miktarının tereddüde mahal bırakmayacak şekilde belirtilmesi gerekir. Ayrıca, bağışlanan değerlere ilişkin olarak düzenlenmiş olan faturaların arka yüzünde yukarıda belirtilen açıklamalar dâhilinde ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının yetkililerinin imzası bulunacaktır (Çetin, 2015, s.147).
3.3. Şartlı ve Şartsız Bağışlar
Borçlar Kanunu 291. Maddesinde ‘’bağışlayan, bağışlama sözleşmesine yüklemeler koyabilir denmektedir. Buna göre bağışlayan, bağışlanana bazı edimlerde bulunmak ve ya bulunmamak şartı ile kazandırıcı işlemde bulunabilir. Bağış gerçekleşmesine rağmen, bağışı kabul eden kendisine yüklenen edimi yerine getirmezse ifa davası ile edimin yerine getirilmesi istenebilir. Ombudsmanlık kurumuna yapılan bir şikayette; ‘’ … amacıyla … üniversitesine yapılan bağışın, idarenin yüklendiği şartı yerine getirmemesi nedeniyle bağışa konu malın iadesi ve ya bedelinin ödenmesi talep edilmiştir. Bağışlayan hibe dilekçesinde açıkça hibenin amacını belirtmiştir. Üniversite yönetimi yükümünü yerine getirmediği için Borçlar Kanunu 297. Maddesinde belirtilen şartlı bağışın iadesi koşulu oluştuğundan Kamu Denetçiliği Kurumu; idarenin bağışa konu malların bedelini ve ya kendisini iade etmesi gerektiği yönünde öneride bulunmuştur.’’ (2014.3001 nolu şikayete istinaden 11.12.2014 tarihinde T.C Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından verilen tavsiye kararı)
Şartlı ve şartsız bağışlarla ilgili İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 14.11.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01- KVK 10-2000 sayılı özelgesinde bir mağazanın önünde yapılan yol çalışmasının mağazanın menfaatlerine uygun olarak yapılması karşılığında belediyeye yapılan şartlı bağışın tamamının beyan edilen kurum kazancın %5’ini geçmemek kaydıyla indirim konusu yapılmasına izin verilmiştir. Bu özelgeden de anlaşılacağı üzere bağışların karşılıksız olma özelliği sadece özellik ismi olarak kullanılmış ve tamamen şartlı bağış gibi gösterilerek uygulamada olmasını gereken özelliklerini kaybetmiştir.
4-VERGİ MÜKELLEFLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRME
Beyan esasına dayalı olan vergi sistemimizde, kişi ve kuruluşlarca bağış ve yardımların yapılmasını kolaylaştıran en önemli neden, gerçekleştirilen bağış ve yardımın belirli koşullarda gelir ve kurumlar vergisi matrahlarından düşürebilmesidir.
Vergi hukukunda genel şartları taşısa bile yapılan bağışlar kadar matrah indirimi ve daha az vergi ödenmesi yapılan bağışın karşılığında bir avantajın olduğu yani tamamen karşılıksız olmadığı tarafımızca kuşkusuz görülmektedir. Oysaki Vergi Hukukunda olması gerektiğini düşündüğümüz bağışlama, temlik borcu doğuran ve ivazsız, yani tek tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir (Aral, 2000, s.193).
Mükelleflerin kanunların izin verdiği kurum ve kuruluşlara şartları sağlayarak yaptığı bağışlar kabul edilir ve matrahlarından indirebilirler). Bu manada sponsorlukta ticaret ve reklam amacı ağır basarken, bağışta toplumsal sosyal fayda artışı sağlanmak istenmektedir.
İktisadi olarak gelişmiş gerçek ve tüzel kişiler sempati kazanmak, reklam anlamında değerlendirilebilecek pozitif dışsallık yaratmak ve bunları yaparken vergisel avantajlarından da yararlanmak amacıyla bağış ve yardımlarda bulunabilir.
5-HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI AÇISINDAN DEĞERLENDİRME
Bağışı kabul eden kurumun hiçbir işine yaramayacak olan, sadece yapan açısından elden çıkarırken aynı zamanda vergi avantajı sağlayacak olan bağışların tespit edilmesi durumunda geçersiz sayılması gerekmektedir (Vardar Hamamcıoğlu, 2014, s.49).
Yapılan bağışların sosyal faydası net olarak anlaşılamıyorsa; aşındırdığı vergi gelirleri ile faydayı karşılaştırmak gerekmektedir. Politikalar ile kanun düzenlemelerini bu analize göre yönlendirmenin faydalı olacağını ve optimal bağış, sosyal fayda, vergi kaybı dengesinin bu şekilde bulunması gerektiğini söyleyebiliriz. Eğer uğranılan bu vergi kaybı ileride ekonomiye daha iyi bir döngü sağlayacak ise uzun vadede bir kayıptan da söz edilemez. Bağışların amacına ulaşıp ulaşmadığı konusu, sosyal faydası toplumdaki herkes tarafından tartışmalı bir mevzu olarak görülürken, hazinenin vergi kanunlarındaki indirim hakkından dolayı uğradığı kayıp tartışmasızdır.
Ülkemizde, yukarıda anlattığımız riskleri taşıdığının anlaşılması nedeniyle kapatılan bir çok dernek ve vakıf vardır. Yıllarca bu derneklere bağış ve yardımlar yapan, bu dernekleri ayakta tutan ve dolayısıyla vergi matrahlarını bu vesile ile aşındırarak hazineyi zarara uğratan birçok yardımseverin, aslında bilerek ya da bilmeden amacı dışında hareket ettiği, bu bağış ve yardımları toplayan dernek ve vâkıfların kapatılması ile tüm otoritelerce ispatlanmıştır.
Hazine aleyhine vergi kaybına yol açan bazı bağışlar hazineye gelir kaydedilerek kazanca dönüşmüştür. 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun[1] 66. maddesinin ikinci fıkrasında, “Yukarıdaki fıkranın dışında kalan gerçek ve tüzel kişilerin her birinin bir siyasi partiye aynı yıl içerisinde iki milyar liradan fazla kıymette ayni ve nakdi bağışta bulunması yasaktır.”; ek 6. maddesinde “Bu Kanunun 66 ve 70 inci maddelerinde yer alan parasal değerler her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, o yıl için Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca tespit ve ilan olunan yeniden değerleme oranında artırılır”; 76. maddesinin birinci fıkrasında ise “Bu Kanunun bağışlarla ilgili hükümlerine aykırı olarak bağış kabul ettiği Anayasa mahkemesince tespit edilen siyasi partilerin, 66. maddenin birinci ve üçüncü fıkralarına aykırı şekilde elde ettikleri gelirlerin tamamının Hazineye irad kaydedilmesine, taşınmaz malların Hazine adına tapuya tesciline; aynı maddenin ikinci fıkrasında belirtilen miktarlardan fazla gelirlerle taşınmaz malların bu fıkrada belirtilen miktarı geçen kısmının karşılığının Hazineye irat kaydedilmesine karar verilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır (Anayasa Mahkemesi Kararı, T. 10.2.2016, E.2014/51). Bu gibi düzenlemeler artırılarak amaç dışı kullanılan bağışlar ile başka gayelerle gereksiz yere fazladan yapıldığı tespit edilebilen bağışlar ile ilgili hazine tedbirlerinin artırılması sağlanmalıdır.
2018 yılında Yüksek Seçim Kurulu tarafından yayımlanan; 201 nolu Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde Cumhurbaşkanı Adaylarına Yapılacak Bağış Ve Yardımlar İle Adayların Mal Bildirimine İlişkin Usul Ve Esasları Gösterir Genelge’de[2] konumuz hakkında bazı özellikli durumlara açıklık getirilmiştir. Genelgede Bu genelgenin üçüncü maddesinde; sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gerçek kişilerden bağış kabul edebileceği, yabancı devletlerden, uluslararası bir kuruluştan, tüzel kişilerden ve Türk uyruğunda olmayan kişilerden bağış ve yardım alamayacakları ve adayların sadece nakdi yardım alabileceği, ayni yardım kabul edemeyeceği belirtilmektedir. Bu yardımların toplandığı hesap Yüksek Seçim Kuruluna bildirilir ve bu paralar sadece seçim kampanyası için kullanılır.
2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu’nun[3] 4. Maddesinde belirtildiği üzere kimse yardımda bulunmaya zorlanamaz. Yardım isteğe bağlı olarak yapılır. Bağış ve yardımlar genel ve özel bazı amaçlarla yapılır.
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu bu konuyla ilgili maddesinde bazı sınırları ve şartları aşağıda yer aldığı gibi belirtmiştir.
“Madde 40. Herhangi bir gerçek veya tüzel kişi tarafından, kamu hizmetinin karşılığı olarak veya kamu hizmetleriyle ilişkilendirilerek bağış veya yardım toplanamaz, benzeri adlar altında tahsilat yapılamaz.”
6-TÜRKİYE’DE VE BAZI DÜNYA ÜLKELERİNDE BAĞIŞ KONUSUNA BAKIŞ
Daha önce insanların bağışlarla ilgili tercihleri ve düşünceleri hakkında yapılan belli çalışmalar üzerine inşa edilen yeni bir araştırmanın sonuç bölümünde; önceki bulguların doğrulandığı söylenmektedir. Ayrıca kuzey Amerika ve Birleşik krallıklar tarafından üstlenilen çalışmalardan bazı farklı bulgular da açıklanmıştır. Örneğin Avusturya’da gelir düzeyi bağışçıların yapacakları seçimde sanatı ve eğitimi seçmeleri ile ilgili değildir. Çünkü ülkeler arasında politika farklılıkları vardır. Eğitim için finansman farklılıkları vardır. Ayrıca Yapılan çalışmada belirli sınırlamalar vardır. Yardımda bulunanların kendi isteği üzerine yapılan yardımların vergi üzerindeki etkileri hesaba katılmamıştır. Önceki araştırmalardan bilindiği üzere vergi kesintilerinin, fiyat ve gelir üzerindeki etkileri nedeniyle yapılan katkı düzeyi üzerinde etkileri mevcuttur (Peloza and Steel, 2005, Aktaran: Seaman & Young, 2018, s.386). Vergi teşvikinin Avusturya’da kullanıma sunulduğu 2009 yılından itibaren ve 2010 yılında yapılan bağışlarla ilgili veriler dikkate alındığında bağışçıların kararlarını bu yasayı dikkate alarak vermediği söylenebilir.
Gelirle bağışçıların sanat ve eğitime katkıda bulunma kararı arasında bir bağlantı yoktur. Bu durum hipotezimizi desteklememektedir ve literatürde de bunun karşıtı durumlar söz konusudur. Hipotezimizin temeli yüksek eğitim, sanat ve kültür fonlamasının eski dönemlerden beri özel bağışlara dayandığı Anglosakson ülkelerinde yapılan araştırmaları temel alan literatüre dayanmaktadır. Ancak Avusturya’da durum bundan oldukça farklıdır. Yüksek eğitim neredeyse ücretsiz verilmekte ve vergi gelirleriyle finanse edilmektedir. Kültür ve sanat kuruluşları da büyük ölçekte kamu kaynaklarıyla finanse edilmektedir. Örneğin Avusturya’da kültür ve eğitimde kamunun payı sırasıyla %33 ve %73 iken ABD’de bu oranlar %7 ve %20 şeklindedir (Salamon & Sokolowski, 2000, s.3).
Kendisi de hâlâ yardım almakta olan Türkiye, uluslararası insani yardım bağışında bulunan ülkeler listesinde ABD, Avrupa Birliği ve İngiltere’nin ardından dördüncü sıraya yerleşmiştir. Türkiye 2012’de insani yardım bütçesini neredeyse ikiye katlayarak Gayri Safi Milli Hasıla’sının %0,13’üne denk düşen 1 milyar dolarlık insani yardımda bulunmuştur (www.bbc.com.tr, Erişim Tarihi:08.11.2017).
BAĞIŞLARIN KATMA DEĞER VERGİSİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRMESİ
Katma Değer Vergisi Kanununda “bağış ve yardım” başlığı altına bir düzenleme yoktur. KDVK’nun 17/2-b hükmünde “…özel okullarca bedelsiz verilen eğitim, öğretim hizmetlerinde ilgili dönemdeki kapasitelerinin % 10’unu, 24/3/1950 tarihli ve 5661 sayılı Yüksek Öğrenim Öğrenci Yurtları ve Aşevleri Hakkındaki Kanuna[4] Ek Kanun ile 30/4/1992 tarihli ve 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun hükümlerine göre kurulan öğrenci yurtları tarafından bedelsiz verilen yurt hizmetlerinde ilgili dönemdeki kapasitelerinin % 10’unu, üniversite ve yüksekokullarda ise % 50’sini geçmemek üzere verilen bedelsiz eğitim ve öğretim hizmetleri, kanunların gösterdiği gerek üzerine bedelsiz olarak yapılan mal teslimi ve hizmet ifaları, birinci fıkrada sayılan kurum ve kuruluşlara bedelsiz olarak yapılan her türlü mal teslimi ve hizmet ifaları ile fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin teslimi…” denilmektedir. Bu durumda KDV hesaplanmayacaktır. Yüklenilen KDV var ise kurumlar vergisine tabi olan mükellef gider olarak yazabilecek, gelir vergisi mükellefleri ise matrahlarından indirebilecektir.
SONUÇ
Bağışların sosyal ve toplumsal; maddi ve manevi birçok sonucu vardır. Vergisel bir değerlendirme yapmaya çalışırken ağırlıklı olarak hazineye etkilerinin yorumlanabilmesi için açıklamalar yapmaya çalıştık.
Sosyal ve toplumsal faydası tartışmasız olan bağışlar teşvik edilmeli, kamu idaresinin yetişemediği hizmetler bu yolla sübvanse edilmelidir. Deprem, sel, salgın hastalık vb. durumlarda bağışların önemi ve teşvikinin sağlanması öne çıkarken; vergi kaçırma, elde kalan stokları eritme, karşılığında daha büyük menfaat elde etme vb. olumsuz tespitlerin varlığı durumlarında bağış kanalıyla vergi kaybına yol açılmasına engel olunmalıdır.
Amacını aşan ve tartışmalı hale gelen, buna rağmen güncel vergi kanunlarına göre halen indirimine izin verilen bağışlar için kısıtlama önlemleri ve tedbirler alınmalıdır. Bir amaç için bağış toplanıyorsa, fizibilite, yapılacak hizmet için gerekli maliyet hesaplaması, bağış toplanması öngörülen süre gibi ön özellikler saptanması ve bu çerçevede kontrolün sağlanması gerektiğini düşünmekteyiz. Çünkü bağışa giden her Türk Lirası vergi gelirlerini azaltacağı için, yapılması düşünülen hizmetin alternatif maliyeti hazineyi yakından ilgilendirmektedir.
Vergi kanunları ve vergi beyannameleri üzerinden indirim konusunda güncelleme yapılırken oto kontrol sistemi kurularak beyanname üzerinden yapılabilecek indirim miktarı otomatik hesaplanmalıdır. Bazı bağışların indirimi kazanç üzerinden yüzde beş ile sınırlı olmasına karşın bu oranın kontrolü halen manuel yapılmaktadır. Çoğu büyük bağışların hesapları, firmalara, şahıslara, bağışı kabul edenlere kazandırdıkları ve hazineye kaybettirdikleri kontrol edilmeden tarihe karışmıştır. Amacına ulaşması bakımından bağışların kanunlara uygun halde yapılıp yapılmadığının kontrolü sağlanmak zorundadır.
KAYNAKÇA
– Arpacı, Ö. (2016). Belediyelere Gıda Bankacılığı Kapsamında Yapılan Bağış ve Yardımların KDV ve Gider Boyutu. Yaklaşım Dergisi, Sayı:286.
– Başak, L. (2004). 5072 Sayılı Kanun Uyarınca Dernek Ve Vakıfların Bağış Ve Yardım Toplama Esasları Ve Dernek Ve Vakıflarda Kurumlar Vergisi Mükellefiyeti.Vergi Sorunları Haziran 2004, Sayı: 189
– Ebdon ve Landow,2012:58 , Aktaran: Yakar,2019, s.751
– Feldstein, M. & Taylor A. (1976). The income tax and charitable contributions. Econometrica, Sayı:44, 1201-1222. https://www.jstor.org/stable/1914255?seq=1#page_scan_tab_contents. Erişim Tarihi:14.09.2018.
– Gelir İdaresi Başkanlığı. Vergi Muafiyeti Tanınan Vakıfların Listesi. https://www.gib.gov.tr/yardim-ve-kaynaklar/yararli-bilgiler/vergi-muafiyeti-taninan-vakiflarin-listesi. Erişim Tarihi:08.05.2019.
– Hamamcıoğlu, Gülşah V. Medeni Hukukta Tasarruf İşlemi Kavramı, 2014, S.49)
– İktisadi Terimler Çalışma Grubu, (2011). İktisat Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu
– Kamu Denetçiliği Kurumu, 2014 Yılı Kararları. https://www.ombudsman.gov.tr/2014-yili-kararlari/index.html. Erişim Tarihi:15.05.2019.
– Kantarcı, H. B. (2004). Gelir Ve Kurumlar Vergisi Açısından Bağış Ve Yardımların Vergiden İndirilmesi Üzerine Bir Değerlendirme. Atatürk Üniversitesi İİBF Dergisi, Sayı 3-4, 135-142. http://e-dergi.atauni.edu.tr/atauniiibd/article/view/1025003553/1025003382. Erişim Tarihi:09.11.2018.
– Lebib Yalkın Dergileri, (2019). Vergi Türü Kodları, (http://lebibyalkin.com.tr/mevzuat/onemli-bilgiler/bagli/vergi-is-hukuku-ve-sigorta-bilgileri_dgr_dgr-005_/vergi-turu-kodlari.html. Erişim Tarihi: 27.06.2019.
– Roodman, D. & Standley, S. (2006). Tax Policies To Promote Private Charitable Giving İn DAC Countries. Center For Global Developmant, Sayı:82, 1-41. http://citeseerx.ist.psu.edu/viewdoc/download?doi=10.1.1.615.230&rep=rep1&type=pdf. Erişim Tarihi 27.09.2018.
– Salamon, L.M. & Sokolowski, S.W. (2000). Social Origins of Civil Society: An Overview. The Johns Hopkins University Center for Civil Society Studies, USA. http://ccss.jhu.edu/wp-content/uploads/downloads/2011/09/CNP_WP38_2000.pdf. Erişim Tarihi: 15.09.2018.
– Şeker, S. (1993). Bedelsiz Teslim Ve Hizmet (Bağışlama) İşlemlerinde KDV Uygulaması, Yaklaşım Dergisi, Sayı:7, 47-48.
– Türkiye Büyük Millet Meclisi, Esas Komisyon Raporları (Sırasayısı) Sorgu Formu, https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem26/yil01/ss486.pdf, Erişim Tarihi:17.07.2018.
– Yakar, S. (2018) , Bankacılar Dergisi, Sayı 107, 2018
– Gelir İdaresi Başkanlığı, 04.05.1999 tarihli B.07.0.GEL.0.42/4213-1382/17360 sayılı özelge. https://www.gib.gov.tr/node/94282. Erişim Tarihi: 12.10.2018.
– Gelir İdaresi Başkanlığı, 17/11/2011 tarihli B.07.1.GİB.4.31.15.01-KVK-5-03-63 sayılı özelge. https://www.gib.gov.tr/node/100684/pdf. Erişim Tarihi: 14.05.2018.
– Gelir İdaresi Başkanlığı, 21.06.2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.35.16.01- 176300-611 sayılı özelge. https://www.gib.gov.tr/search/node/type%3An_ozelge%20B.07.1.G%C4%B0B.4.35.16.01-%20OR%20176300-611. Erişim Tarihi:01.07.2018.
DİP NOTLAR
[1] 24.04.1983 tarih ve 18027 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[2] 30.04.2018 tarih ve 30407 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[3] 25.06.1983 tarih ve 18088 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[4] 01.04.1950 tarih ve 7472 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.