NACE Kodu Ya da Faaliyet Kodu Kaosu
Mustafa Bahadır ALTAŞ
Yeminli Mali Müşavir
[email protected]
Yazar Hakkında
Bilindiği üzere, 24 Mart 2020 tarihli ve 31078 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 518 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile ülkemizi de etkisi altına alan COVID-19 (Korona virüs) salgını ile ilgili Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamış olduğu “Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi”nin uygulanması kapsamında alınan tedbirlerden doğrudan etkilenen ve bu tebliğle belirlenen mükelleflerin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mücbir sebep hükümlerinden faydalandırılması hakkında düzenleme yapılmıştır.
07 Nisan 2020 tarihinde yayınlanan 2020/3 sıra nolu Maliye Uygulama İç Genelgesinde 518 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin 3 üncü maddesinde belirlenen mükelleflerin kapsamı faaliyet kodu ile ilgili düzenleme yapılmıştır.
Bu düzenlemede; “Ana faaliyet kodu Mükellefin ana faaliyet alanlarının tespit edilmesinde Tebliğin yayımı tarihi itibarıyla vergi dairesi kayıtlarındaki ana faaliyet kodu dikkate alınır. Ana faaliyet kodundan kasıt, mükelleflerin sicil kayıtlarında ilk sırada yer alan altı haneli NACE meslek kodudur.” Şeklinde açıklanmıştır
Uygulama İç Genelgesinde; mükellefin vergi dairesi kayıtlarındaki ana faaliyet kodu itibarıyla belirlenen sektörler arasında bulunmamasına rağmen fiilen iştigal konusuna giren sektörlerden birisinin, tebliğle belirlenen sektörlerin birinde olduğunun mükellef tarafından ispat ve tevsik edilmesi halinde, mükellefin mücbir sebep kapsamında olup olmadığının tespitinde ana faaliyet kodu yerine fiilen iştigal edilen ana faaliyet alanı dikkate alınacağı ve sicil kayıtlarındaki ana faaliyet kodu yeni duruma göre düzeltileceğine yer verilmiştir.
Yapılan düzenleme bu durumda bulunan mükelleflerin hak kaybına uğramaması açısından olumlu bir düzenlemedir. Bu konuda en önemli sorun ise bu kapsamdaki başvuruların nasıl sonuçlandırılacağı ile ilgilidir. Çünkü mükellefler tarafından yapılacak ana faaliyet kodu değişikliği ekinde sunulan bilgi ve belgelerin sonucunda mükellefin ana faaliyet kodunun değiştirilmesi işlemleri, bu bölümde yer alan komisyonun olumlu mütalaası ve vergi dairesi başkanının veya görevlendireceği grup müdürünün onayıyla gerçekleştirilmesi sürecidir.
Uygulama iç genelgesinde yer aldığı şekliyle;
- “Mükellefin fiilen iştigal ettiği ana faaliyet alanına ve dolayısıyla olması gereken ana faaliyet koduna ilişkin çalışmalarını başvurudan itibaren 15 gün içerisinde sonuçlandırır.
- Mükellefin sunduğu rapor ve diğer belgeler dışında ihtiyaç duyduğu ilave bilgi ve belgeleri mükelleften ister.
- Değerlendirme mütalaasını içeren yazıyı vergi dairesi başkanının veya vergi dairesi başkanı tarafından görevlendirilen grup müdürünün onayına sunulur.
- Mükellef başvurusunun uygun görülmemesi halinde bu durumu içeren vergi dairesi başkanı veya görevlendirilen grup müdürü imzalı yazıyı mükellefe tebliğ eder ve bu durumu mükellefin bağlı olduğu vergi dairesine de ayrıca bildirilir.
- Onay işleminden sonra, alınan karar bir üst yazı ekinde ilgili vergi dairesine gönderilir. Faaliyet kodunun değiştirilmesine karar verilen mükelleflerin sicil kayıtlarındaki ana faaliyet kodu yeni duruma göre düzeltildikten sonra anılan mükelleflerin mücbir sebep kapsamına alınabilmesi için sistemde tanımlanan ekranlara bilgi girişi yapılır.”
Denilmektedir.
Yukarıda yer alan uygulama iç genelgesine göre bugün için başvuruda bulunan bir mükellefin işleminin en geç on beş gün içinde sonuçlanması ilgili birim müdürünün onayı mükellefe tebliği sürecini dikkate aldığımızda en erken yirmi günlük bir sürede bu işlemim mükellef adına sonuçlanacağı Mart 2020 KDV ve Muhtasar beyanname ve Aylık Hizmet Prim bildirgelerinin verilme yasal süresinin geçtiği bir tarih olacağıdır. Bu uygulamanın daha seri bir şekilde sonuçlanması için mükellefin beyanı esas alınarak işlem yapılması bazı işlemlerin sonraya bırakılması önerimizdir.
Faaliyet kodunun belirlenmesinde 2019 yılın esas alınacağı özellikle de son dört dönem geçici vergi beyannamesinin dikkate alınacağı belirtilmektedir. 2020 yılında iştigal konusu değişikliğinde bulunan veya 2020 yılında yeni faaliyet geçen firmalar için bu ölçütün ne kadar sağlıklı olacağını bilmek mümkün değildir.
Hatırlanacağı üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ultra vires ilkesini kaldırdı. Ultra vires ilkesi kalktığı için, artık şirketlerin hak ehliyetlerinin sınırını işletme konusu çizmemektedir. Bu şartlar altında yapılacak değerlendirme belirli bir sürede olsa piyasada bir daralmaya neden olacaktır.
518 sıra no.lu tebliğle yapılan düzenleme mükelleflerin 2020 yılı faaliyetlerine yönelik beyanname ve bildirimler için getirilen bir kolaylık olup doğrudan geçmiş faaliyetleri ile ilişkilendirmek ne kadar sağlıklı olur ya da amacına uygun bir sonuç oluşturur mu?
İnşaat işlerinin yıllara sâri olarak vergilendirildiği bir vergi sisteminde inşaat sektörü belirlenen sektörler içinde yer alırken mücbir sebep kapsamına alınan belirlenen sektörlerde özellikle Türkiye’nin ihracatına ve tarıma bağlı sanayisine katkı sunan; Malatya’nın Kayısısı, Rize’nin Çayı, Ordu’nun Fındığı, Aydın’ın İnciri, Zeytini İzmir’in Üzümü gibi ürünlerin işletilip değerlendirildiği firmaların bu kapsamda bulunmaması,
Ayrıca eğitime ara verildiği bir dönemde özel eğitim kurumlarının, teknolojik dönüşüme bağlı olarak dijital işlemlerin ve yazılımların en çok ihtiyaç duyulduğu bu dönemde bu konuda faaliyette bulunan işletmelerin de bulunmaması ve bunun gibi daha çok çeşitlendirebileceğimiz sektörlerin mücbir sebep kapsamında bulunmamasını mükelleflere nasıl izah edebiliriz. Bu uygulama düzeltilmez ise durağanlık yaşayan piyasaları olumsuz etkileyecektir. Sonuçta mücbir sebep kapsamı içerisinde yer almayan sektörler de, mücbir sebep kapsamına alınan mükelleflerle ticaret yapmaktadırlar. Bu sebeple tüm mükelleflerin de en kısa sürede kapsam içerisinde yer almasının doğru olacağı kanaatindeyim.
Örneğin; yazılım sektörünün mücbir sebep kapsamına alınmaması bir kaç ay sonra kalifiye personelin açıkta kalmasına sebebiyet verecek ve kalifiye personel işsizliğini ortaya çıkaracaktır.
518 sıra no.lu tebliğde sektörel ayrımcılığın yanı sıra gelir ve kurumlar vergisi ayrımının da olması aynı faaliyet kodunda yer alan bir gelir vergisi mükellefi yararlanırken kurumlar vergisi mükellefinin yararlanmaması haksız rekabeti teşvik edecektir.
Ekonomide yaşanan sıkıntıları dışa kapatarak değil dışa açarak aşabiliriz. Böyle dönemlerde güven kaybı yaratılmamalı toplumsal mutabakat ve paylaşma ile dayanışma içinde olmamız gerekir. Belirli kesimlerin devlet güvencesi altına alınırken belirli kesimlerin dışlanması ekonomiye zarar verir. Uygulamaya konulması düşünülen ekonomik tedbirlerin mülkiyet ve tasarruf hukuku korunarak, yasaklama veya kısıtlama ile değil şeffaflık içinde üretim gücüne zarar vermeden yapılmalıdır.
Elli beş milyon vatandaşımızın doğrudan devlet desteğine muhtaç olduğu bu dönem alacaklıların borçlu tarafa yardımcı olacağı dönemdir. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan “Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi”nin kapsamında açıklanan Beyanname verme süreleri ertelenen bu beyannameler üzerinden hesaplanan vergilerin ötelendiği sektörlerin yeniden belirlenmesi önem arz etmektedir.