Değerli Konut Vergisi
Emrah AYGÜL
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
emrah.aygul@erisymm.com
Yazar Hakkında
7194 Sayılı Dijital Hizmet Vergisi İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 07.12.2019 tarih ve 30971 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış, Kanun ile yeni vergiler ihdas edilmiştir.
Emlak Vergisi Kanunu Sirküleri/3 – Değerli Konut Vergisi Beyannamesi Süre Uzatımı
Bu vergilerden biri de “Değerli Konut Vergisi”dir. Bu vergi, Türkiye sınırları içinde bulunan mesken nitelikli taşınmazlardan bina vergi değeri veya Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenen değeri 5.000.000 Türk lirası ve üzerinde olan değerli konutların binde 3 ila yüzde 1 oranında vergilendirilmesini kendine konu edinmiştir. Ancak vergiye ilişkin tartışmalar, verginin yasallaşma sürecinin en başından bugüne kadar devam etmektedir.
Değerli konut vergisi 147 bin 256 mülk sahibini etkilemektedir. Bunların 121 bin 42’si İstanbul’da bulunuyor. Beykoz’da 27 bin 847 adet, Beşiktaş’ta 19 bin 177 adet, Sarıyer’de 16 bin 992 adet, Üsküdar’da 8 bin 545 adet, Bakırköy’de 7 bin 105 adet, Kadıköy’de ise 5 bin 891 adet değerli gayrimenkul var. İstanbul’u 11 bin 38 konutla Muğla, 8 bin 118 konutla İzmir, 2 bin 15 konutla Antalya, bin 41 konutla da Ankara izliyor.[1]
Yasa teklifinin gerekçesine göre kamu harcamalarının, büyümenin ve kalkınmanın sürdürülebilir finansman kaynağının vergiler olduğu, tüm ülkeler tarafından dikkate alınan temel vergilendirme prensiplerinden birisinin de mali güce göre vergilendirme ilkesi olduğu, genel refah düzeyindeki vatandaşlar tarafından sahip olunması güç olan, yüksek değerli bir veya daha fazla mesken nitelikli taşınmaza sahip olunmasının, mali gücün yüksekliğinin ölçütü olarak dikkate alınabileceği açıklanarak, bu kapsamda, mali güce göre vergilendirme ilkesini esas alarak 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nda yapılan düzenleme ile “Değerli Konut Vergisi” alınması öngörülmüştür.
Ancak gerekçedeki “mali güce göre vergilendirme ilkesinin” yasa maddesi düzenlenirken esas alınıp alınmadığı hususu tartışma konularının ilki olmuştur. Şöyle ki, düzenlemeye göre her birinin değeri 5.000.000 TL’den düşük çok sayıda konutu ve bunlardan yüksek kira geliri olanlar verginin kapsamına girmezken değeri 5.000.000 Türk lirası ve üzerindeki bir konutu olan, bu konutta ikamet eden ve ücret geliri ya da emekli maaşından başka geliri olmayan bir kişi verginin kapsamına girecektir. Peki değerli konut yerine çok daha yüksek değerli işyeri olanların vergilendirilmemesi eşitlik mi?
Başka neler eleştirildi:
— Değerli konut vergisinin, 1942 yılında uygulanmaya başlayan ve kimileri tarafından bir utanç olarak nitelendirilen Varlık Vergisine benzetilmesi: Varlık Vergisi, Türkiye’de 11 Kasım 1942 tarih ve 4305 sayılı kanunla konulan olağanüstü servet vergisinin adıdır. Bu verginin gerekçesi ise şu şekilde idi: “Şu tasnif dâhilinde vergi, kazanç ve gelir sahiplerini ve daha ziyade iktisadi şartların darlığından doğan güçlükleri istismar ederek yüksek kazançlar elde ettikleri halde kazançları ile mütenasip derecede vergi vermeyenleri istihdaf etmekte ve içinde bulunduğumuz fevkalade vaziyetin icap ettirdiği fedakârlığa, bunları da kazanç ve kudretleriyle mütenasip bir derecede iştirak ettirmek maksadını gütmektedir.”
Varlık Vergisi Hakkında Daha Fazla Bilgi İçin Tıklayınız
Esasında varlık vergisi, o dönemde savaş koşulları altında servet sahiplerinden alınan ve örnekleri İngiltere, ABD, Almanya ve İsviçre gibi ülkelerde de görülen yaygın bir uygulamadır. Söz konusu ülkelerde de savaş giderlerinin önemli bir bölümü, bir defaya mahsus olmak üzere konulan bu tür vergilerle karşılanmıştır. Dolayısıyla Varlık Vergisi Kanunu, hukuki açılardan bir eleştiri konusu olmamıştır. Ancak aynı kanun, uygulama aşamasında ortaya çıkan Müslüman-gayrimüslim ayrımcılığı ve zorunlu çalışma kampları, sürgünler, sabit bir vergi oranının tespit edilmemesi gibi nedenler dolayısıyla yoğun eleştirilere maruz kalmıştır.[2] Dolayısıyla Varlık Vergisinin ağırlıklı olarak eleştirilen ve kimileri tarafından utanç olarak nitelendirilen yönü, değerli konut vergisi için geçerli görülmemektedir. Bu sebeple Varlık Vergisinden hareketle değerli konut vergisini eleştirmenin uygun olmayacağı görüşündeyiz. Ayrıca Varlık Vergisinin dönemin zor koşullarında Devlete gelir sağlamak için bütün vatandaşlara ayrımcılık yapmadan uygulandığını ifade eden kaynaklar da mevcuttur.
— Değerli konut vergisi niteliği itibariyle olağanüstü bir vergiye benzemektedir ve tek seferde alınması daha uygun olur: 2019 yılı bütçe gelişmelerinin olumlu olduğu söylenemez. Nitekim bütçe açığı yıllık bazda %70 oranında genişleyerek 123,7 milyar TL seviyesine ulaştı ve 2019 yılında, 20 yıl aradan sonra ilk defa bütçede faiz-dışı açık verildi. Belli ki bütçe disiplinini sağlamak için getirilen vergilerden biri de değerli konut vergisidir. Ancak zaten vergilendirilen konutlardan alınması öngörülen bu vergi, ekonomik zor koşullar gerekçe gösterilerek tek seferde istenebilir. Benzer tek seferlik varlık vergisi uygulamaları yukarıda da belirtildiği üzere savaş zamanlarında uygulanmıştır.
— Mükerrer vergilendirme: Bir konuttan hem emlak vergisi, hem de değerli konut vergisi alınması mükerrer vergilendirmeye yol açmaktadır. Nitekim emlak vergisinde hem oran hem de emlak vergisi değeri zaman içinde önemli ölçüde artmış, hatta 2017 yılında takdir edilen arsa birim m2 değerleri, değerlerdeki çok ciddi artışlar sebebiyle eleştiri konusu edilmişti.
— Vergi yükü, ödeme gücü olmayanları konutlarını satmaya zorlar: Oturduğu konutu verginin konusuna giren ancak değerli konut vergisini ödeyecek gücü olmayanların konutlarını satmaktan başka bir çözüm yolu gözükmemektedir.
Vergide eşitlik ilkesi, yükümlülerin vergi ödeme güçleri dikkate alınmak suretiyle vergilendirmenin yapılmasını; başka bir deyişle, kişilerin genel vergi yüküne kendi ödeme güçlerine göre katılmalarını öngörür. Bu durumda, Anayasada ifade edilen verginin “malî güce göre ödenmesi”, ilkesi, “herkesin vergi ödemesi” ilkesiyle birlikte, vergilendirmede adalet ve eşitlik ilkesine uygunluğu gerekli kılar ve sosyal devletin en etkin uygulama aracını oluşturur. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı bu ilkelere uyularak sağlanır. Vergide eşitlik ilkesi, malî gücü aynı olanların aynı, malî gücü farklı olanların ise ayrı oranda vergilendirilmesi ile gerçekleşebilir.[3]
— Konut değer tespitinin hızı ve belirsizlikleri: Yasal düzenleme uyarınca Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce ilgili mevzuat kapsamında yapılan veya yaptırılan değerleme sonucunda belirlenen ve değeri 5.000.000 TL tutarı aşan (bu tutar dâhil) mesken nitelikli taşınmazlar, ilgilileri tarafından ulaşılabilecek şekilde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün internet sitesinde ilan edilir ve ilgilisine ayrıca tebliğ edilir.
Yasa 07.12.2019 tarihinde yürürlüğe girmesine rağmen mükelleflere gönderilen yazılardan gördüğümüz kadarıyla değerlemelerin yapıldığı tarih 01.12.2019 tarihi olarak belirtilmiştir. Ve değerlemelere ilişkin tebligatlar ivedi olarak gerçekleştirilmiştir. Daha yasa çıkmadan yapıldığı anlaşılan değerlemelerin geçerliliği soru işaretidir. Nitekim yasal düzenleme dahi, yayımlandıktan sonra değeri yüksek meskenlerin değerini düşürmüştür.
Mükelleflere yapılan tebligatlarda değerlemenin nasıl yapıldığına, değerleme hesap ve yöntemlerine, dikkate alınan emsallere dair herhangi bir açıklama yer alamaması değer tespiti konusunda eleştirilen diğer bir husustur. Yasada da değerlemenin hangi hesap ve yöntemlerle yapılacağı belirtilmemiştir. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü değerleme hesap ve yöntemlerinde sınırsız bir yetkiye mi sahip?
Yine Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenen değerlerin gerçeğin oldukça üzerinde olduğu da sıklıkla ifade edilmektedir.
Diğer eleştirilen hususlar: Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün değerleme yetkisi, kadro ve kapasitesi, yalnızca belirli bölgelerde değerleme yapıldığı iddiası, vergi oranının gelir vergisindeki gibi dilim usulünde olmaması (örneğin yasaya göre 10.000.000 TL değer biçilen mesken 60.000 TL vergi ödeyecekken, 10.000.001 TL değer biçilen mesken 100.000 TL vergi ödeyecektir.)…
Yukarıdaki eleştirilen konulardan kaynaklı olarak, değeri 5.000.000 Türk lirası ve üzerinde konutu olduğu kendilerine tebliğ edilen kişiler aşağıdaki düzenlemeyi göre tebligatlara itiraz ettiler.
“Tebliğ tarihinden itibaren on beşinci günün sonuna kadar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne itiraz edilmeyen mesken nitelikli taşınmaz değeri kesinleşir. Süresinde yapılan itirazlar, on beş gün içinde değerlendirilerek sonuçlandırılır ve kesinleşen değer, aynı usulle ilan ve ilgilisine tebliğ edilir. Bu değer, değerli konut vergisi uygulamasında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenen değer olarak kabul edilir.”
İtiraz sürecinde Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değerli konut vergisinin gözden geçirilmesi talimatını verdiğini, 1 yıl ertelemenin söz konusu olduğunu açıkladı. Ancak bugüne kadar bu konuda somut adım atılmadı.
İtiraz süresi sona erdi ve itirazların üzerinden 15 gün geçti. Bu aşamada devam eden itiraz süreci ile ilgili farklı tartışmalar yaşanmaya başlandı.
— İtiraza cevap gelmediyse, itirazdan itibaren 15 gün mü geçince, yoksa 60 gün mü geçince itirazın ret olduğu varsayılacak? Diğer bir deyişle dava açma süresi başlangıcını belirleyen zımni ret süresi kaç gündür?
— 15 günü dikkate alıp dava açarsak ileride süresinden önce dava açtınız diyerek davamız ret olabilir mi?
— Dava hangi mahkemeye açılacak? Vergi mahkemesi mi, idare mahkemesi mi? Dava süresi kaç gündür? Dava nerede açılacak?
— Dava açınca Şubat ayında beyanname verilecek mi?[4] Verilirse ihtirazi kayıt konulup tekrar dava açılacak mı?
— Yasa koyucu, denildiği gibi sorunları çözecek mi?
Kısaca tüm bu karmaşa;
√ Eşitlik ve adaletten uzak bir vergiyi,
√ Anlaşılması güç mevzuat yapısını,
√ Bunun karşısında hakkını aramak isteyen vatandaşın, onlara yol göstermeye çalışan mali müşavir ve avukatların çaresizliğini,
Tüm bunların karşısında da sorunu teşhis ettiği halde çözmeyi bekleten yasa yapıcıları anlatıyor.
[1] https://www.sozcu.com.tr/2019/ekonomi/chp-degerli-konut-vergisini-yargiya-tasiyor-5523069/
[2] Ahmet Kızılkaya; Ekonomik ve Siyasal Boyutlarıyla Varlık Vergisi, HAK-İŞ Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi, Cilt: 5, Yıl: 5, Sayı: 12 (2016/2), Sayfa 91
[3] 2006/95 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararı -İptal ve Yürürlüğün Durdurulması İstemlerini İçeren Dava Dilekçesinin Gerekçe Bölümünden
[4] Mükellef tarafından, mesken nitelikli taşınmaza ilişkin bina vergi değeri ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce belirlenen değer, buna ait vesikalarla, mesken nitelikli taşınmazın bulunduğu yerdeki Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı yetkili vergi dairesine, mesken nitelikli taşınmazın değerinin 42 nci maddede belirtilen tutarı aştığı (bu tutar dâhil) yılı takip eden yılın şubat ayının 20 nci günü sonuna kadar beyanname ile beyan edilir ve vergi, yetkili vergi dairesince yıllık olarak tarh ve tahakkuk olunur. Müteakip yıllar için mükellef tarafından aynı şekilde yıllık olarak beyanname verilir ve vergi ilgili vergi dairesince tarh ve tahakkuk olunur.
Elbirliği mülkiyetinde mükellefler müşterek beyanname verebilecekleri gibi, münferiden de beyanname verebilirler. Paylı mülkiyet hâlinde ise beyanname münferiden verilir.
Vergi dairesi tarafından tarh ve tahakkuk ettirilen vergi, ilgili yılın şubat ve ağustos aylarının sonuna kadar iki eşit taksitte ödenir.