İşyeri Devri ve Sonuçları
Semih BİTİRMİŞ
Sosyal Güvenlik Denetmeni
[email protected]
I.GİRİŞ
Çalışma hayatının genel işleyişi içerisinde işyeri devrine ilişkin eksik bilgilerden kaynaklı uygulamalar işverenleri sıklıkla idare ile karşı karşıya getirmekte; bu durum ihtilaflı bir alan yaratmaktadır. İşyerinin devri kavramının çalışma mevzuatı açısından ne ifade ettiğinin, uygulamada bu durumun ne gibi sonuçlar doğurduğunun bilinmesi, bu ihtilaflı alanın giderilmesinde önemli rol oynayacaktır. Bu sayede hem işçi hem de işveren nezdinde oluşabilecek hak kayıplarının önüne geçmek mümkündür. Buna istinaden bu çalışmamızda işyeri devri kavramının çalışma mevzuatı açısından uygulanma biçimini ve bu kavramın doğurduğu sonuçların neler olduğunu irdeleyeceğiz.
II.İŞLETME ve İŞYERİ KAVRAMLARI
İşyeri kavramı 5510 sayılı yasanın 11. Maddesinde “İşyeri, sigortalı sayılanların maddî olan ve olmayan unsurlar ile birlikte işlerini yaptıkları yerlerdir.” şeklinde tanımlanmış olup, benzer bir tanım da 4857 sayılı İş Kanunun 2. Maddesinde “İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddî olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir.” haliyle yapılmıştır. Çalışma hayatının amentüsü sayılacak nitelikte olan her iki kanun da işyerini tanımlarken merkeze işçi/sigortalı kavramlarını almaktadır. Dolayısıyla işyeri sahipleri veya işverenler işyerleri üzerinde herhangi bir tasarrufta bulunmak istemeleri halinde işçilerinin durumlarını da dikkate almak zorundadırlar. İlgili mevzuat hükümlerince de sınırları çizilen kurallara riayet etmekle yükümlüdürler. Tüm bunların yanında 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ise işyeri kavramından ziyade ticari işletmeyi esas alan bir anlayışa sahiptir. Öyle ki, ticari işletme esası işyeri kavramını da içine alabilecek nitelikte üst bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. İşletme daha çok ekonomik hedefleri dikkate alan ve bunun için ticari faaliyet yürüten organizasyon olarak tanımlanabilir ve bu hedeflerin gerçeklemesi için bünyesinde birden fazla işyerini barındırabilir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 11/3. Maddesinde bulunan“Ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün hâlinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir.” hüküm ile ticari işletmenin devrinin mümkün olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu noktada ticari işletmenin devrinin mümkün olduğu durumlarda işyeri devrinin de mümkün olacağı açıktır. Ancak uygulamada ticari işletme devri olmaksızın sosyal güvenlik mevzuatı açısından işyeri devri sayılabilecek durumların olduğu da gözden kaçırılmamalıdır.
III.ÇALIŞMA MEVZUATINA GÖRE İŞYERİ DEVRİ
Ticaret kanunumuzda işletme devrinin usulü ve geçerlilik şartları açıkça düzenlenmesine karşın çalışma mevzuatında işyeri devrinin usulüne ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Çalışma mevzuatı daha çok işyeri devrinin sonuçlarıyla ilgilenmiştir. Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 82. Maddesinde “Sigortalıların çalıştırıldığı işyeri devredilir veya intikal ederse, eski işverenin kuruma olan sigorta primi ile gecikme zammı ve faiz borçlarından aynı zamanda yeni işveren de müteselsilsen sorumludur. Bu hükme aykırı sözleşmeler muteber değildir.” Hükmü yer almakta olup; aynı hüküm 5510 sayılı kanunun 89. Maddesinde “Sigortalının çalıştırıldığı işyeri aktif veya pasifi ile birlikte devralınır veya intikal ederse ya da başka bir işyerine katılır veya birleşirse eski işverenin Kuruma olan prim ile gecikme cezası, gecikme zammı ve diğer ferilerinden oluşan borçlarından, aynı zamanda yeni işveren de müştereken ve müteselsilsen sorumludur. Bu hükme aykırı sözleşme hükümleri Kuruma karşı geçersizdir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Kurum yetkilidir.” şekliyle korunmuştur. 4857 sayılı kanunun 6. Maddesinde ise “İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür. Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır. Tüzel kişiliğin birleşme veya katılma ya da türünün değişmesiyle sona erme halinde birlikte sorumluluk hükümleri uygulanmaz. Devreden veya devralan işveren iş sözleşmesini sırf işyerinin veya işyerinin bir bölümünün devrinden dolayı feshedemez ve devir işçi yönünden fesih için haklı sebep oluşturmaz. Devreden veya devralan işverenin ekonomik ve teknolojik sebeplerin yahut iş organizasyonu değişikliğinin gerekli kıldığı fesih hakları veya işçi ve işverenlerin haklı sebeplerden derhal fesih hakları saklıdır. Yukarıdaki hükümler, iflas dolayısıyla malvarlığının tasfiyesi sonucu işyerinin veya bir bölümünün başkasına devri halinde uygulanmaz.” Denilmektedir. Görüldüğü üzere ticaret kanunumuz işletme devrinin ticaret siciline tescil edilmesini kanuni bir zorunluluk olarak sayarken çalışma mevzuatında hangi durumların devir sayılacağına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu konudaki belirsizlik Sosyal Güvenlik Kurumunun uygulamalarıyla giderilmektedir.
Öyle ki, çalışma mevzuatı açısından bir işyerinin devrinden söz edebilmek için öncelikle işyerinin faaliyetinin başkasına geçmesi, devir işleminin işyerinin tüm aktif ve pasifi ile birlikte aynı zamanda demirbaş, tesisat gibi işyerinde yürütülen faaliyetin devamını sağlayacak nitelikteki ekipmanların da yeni işverene geçmesi, işyerindeki faaliyet türünde köklü değişikliklerin olmaması ve işyerinde çalışan sigortalıların ara vermeden yeni işverenin faaliyetinde çalışmaya devam etmesi gerekir.
İşyerinde faaliyetin bulunmadığı, herhangi bir sigortalı çalışmayan bir işyerinin bina, makine ve tesisatının başka birine satılması ve bu satın alma işlemini yapan yeni işveren önceki işverenle aynı faaliyeti yürütse dahi bu durumda ortada herhangi bir sigortalı bulunmadığından söz konusu işlem çalışma mevzuatı açısından işyeri devri olarak nitelendirilemez.
İşyerinde birden fazla sigortalı bulunup, işyerini tüm demirbaşlarıyla birlikte devralan ve önceki işverenle aynı faaliyeti ara vermeden devam eden ancak önceki işyerinden sadece bir sigortalının hizmet akdini tanıyan diğer sigortalıların iş akitlerini fesheden işveren açısından yaptığı işlem işyeri devri kapsamındadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta işyerindeki tüm çalışanların işlerine devam etmesine gerek yoktur. Sadece bir sigortalının hizmet akdi tanınsa dahi işyerinde devirden söz edilebilir.
İşyerinde yürütülen faaliyete ek olarak başkaca bir faaliyetin yürütülmesi diğer şartların varlığı halinde işyeri devri sayılmaya engel değildir. Örneğin beyaz eşya satışı yapılan bir işyerini tüm çalışan ve ekipmanlarıyla devralan ve faaliyete ara vermeden devam eden yeni işveren aynı işyerinin bir bölümünde konfeksiyon işi yapmaya da başlasa önceki işyerinin esas faaliyetini sürdürdüğünden ortada işyeri devri olduğu açıktır.
İşyerinde yürütülen faaliyeti değiştirmeden işyerinin bütün ekipman ve çalışanlarıyla devralan işveren işyerinde faaliyete başlamadan önce üç gün faaliyete ara verdiğinde önceki işyeri çalışanlarının hizmet akitlerini tanıdığına dair açık kabulü bulunmadıkça işyeri devrinden söz edemeyiz.
İşyeri devri noktasında diğer şartları sağlayan ancak işyerinin tüm ekipmanlarını almayan işveren açısından devirden söz edebilmek için aldığı ekipmanların işyerinde ana faaliyetin devamını sağlayacak nitelikte olması gerekmektedir. Örneğin berber işyerinin devrinden söz edebilmek için faaliyetin devamına yönelik olarak müşteri koltukları, tıraş takımları, aynalar vs. gibi ana ekipmanların yeni işverene geçmesi gerekmekte, ana faaliyetle ilgisi olmayan keyfe keder ekipmanların (çaydanlık, radyo, tv vs. ) devri şart değildir.
Görüldüğü üzere çalışma mevzuatı açısından işyeri devrinden söz edebilmek için tüm şartların aynı anda gerçekleşmesi gerekmektedir. Yukarıda bahsettiğimiz hususların birinin eksik olması durumunda çalışma mevzuatı açısından işyeri devrinden bahsedemeyiz.
İşyeri devrinin gerçeklemesi için herhangi bir şekil şartı mevcut değildir. Örneğin bu devir işlemi mülkiyet değişikliğine yol açan satış sözleşmesi veya bağış yoluyla yapılabileceği gibi, zilyetliğin değişimi sayılan kira sözleşmesi yoluyla da yapılabilir. Hatta çoğu zaman işyeri devri için herhangi bir sözleşme bulunmadığı gibi söz konusu devir işlemi yapılan denetimler sonucu tespit edilmektedir.
IV.İŞYERİ DEVRİNİN SONUÇLARI VE İŞVEREN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
İşyeri devrinin en önemli sonucu işyerinde çalışmaya devam eden çalışanların önceki işveren yanında geçen hizmet sürelerinin tanınmasıdır. Bu şekilde hizmet süreleri tanınan işçilerin mali ve sosyal haklarının hesabında önceki işveren yanında geçen süreleri de dikkate alınmaktadır. Aynı zamanda devreden işveren bu hakların işçilere sağlanıp sağlanmadığı hususunda yeni işveren ile birlikte iki yıl birlikte sorumludur.
Bir diğer önemli hususu ise işyeri devri durumunda sosyal güvenlik kurumu nezdinde eski işverenin devir tarihi itibariyle doğan borçlarının yeni işverene geçmesi, ancak eski işverenin de bu borçlardan dolayı iki yıl sorumlu olması durumudur. İşyeri devrinde SGK’da işyerinin işlem gördüğü işyeri sicil numarası değişmemekte, işyerini devir alan işveren tarafından devrin gerçekleştiği tarihi takip eden on gün içinde devir bildirgesi verilmesi gerekmektedir. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen işverenler hakkında idari para cezası uygulanmaktadır.
İşyeri devrinin işverene yüklediği bir diğer yükümlülük de işyerine ait belgelerin saklanması zorunluluğudur. Bilindiği üzere 5510 sayılı yasaya göre işverenler ve işyeri sahipleri işyeri defter, kayıt ve belgelerini ilgili olduğu yılı takip eden yılbaşından başlamak üzere on yıl süreyle saklamak ve Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilen memurlarınca istenilmesi halinde on beş gün içinde ibraz etmek zorundadır. Burada önemli olan husus işyerine ait yasal defter ve kayıt ve belgeleri hangi işverenin saklayacağı yönündedir. Kanunun işverenlere yüklediği saklama zorunluluğu, işveren faaliyetine son verse de devam etmektedir. İşyerinin devri de bir faaliyete son verme hali olduğu için işyerine ait devirden önceki sürelere ait yasal kayıt defter ve belgeleri saklama yükümlülüğü devreden işverene aittir. Ancak devir alan işveren devir durumunda çalışmaya devam eden işçilerin iş akitlerini tanıdığı ve mali sorumluluk altına girdiği için devir tarihinden önce işçilere ait personel özlük dosyalarını bulundurmak ve istenildiğinde kurumlara ibraz etmek zorundadır.
V.SONUÇ
Çalışma mevzuatı açısından işyeri devri herhangi bir şekil şartına bağlı olmaksızın ortaya koyulan uygulamalarla şekil almaktadır. Bir işveren aşağıdaki tüm durumları aynı anda gerçekleştirdiği takdirde çalışma mevzuatı kapsamında işyerini devir almış sayılmaktadır.
- İşyerinin tüm aktif ve pasifi ve ekipman, demirbaş gibi unsurlarla devralınması
- İşyerinde yürütülen ana faaliyetin devamı
- İşyerinde çalışan en az bir sigortalının hizmet akdinin sona ermeden çalışmaya devam etmesi
- İşyerinde yürütülen faaliyete hiç ara verilmemesi
Bu kapsamda bir işyerini devir alan işveren işyerinde çalışmaya devam eden işçilerin mali ve sosyal haklarından ve işyerinin devirden önce SGK’da nezdinde doğmuş alacaklarından devreden işveren ile birlikte sorumludur. Ayrıca devir alan işverenin bildirge verme yükümlülüğü ve işyerine ait belgeleri saklama zorunluluğu üzerinde durulması gereken noktalardır.