Vergi Hukukunda İhtimal
Muharrem ÖZDEMİR
Yeminli Mali Müşavir
[email protected]
1- İhtimal üzerine vergisel işlem tesis edilebilir mi?
6183 Sayılı Kanunun 13 üncü maddesi ihtiyati haciz müessesesini düzenlemiş olup, (7) bent halinde sayılan hususların varlığı halinde ihtiyati haczin tatbik edilmesi gerektiği açıklanmıştır. Buna göre, aynı maddenin 3 numaralı bendine göre, borçlu kaçmışsa veya kaçması, mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimalleri varsa ihtiyati haciz sebebidir.
İhtimal kelime anlamıyla olabilirliktir. Bir olayın olabilme şansı varsa ihtimalin varlığını kabul zorunludur. Kaldı ki borçlunun ihtiyati haciz sırasında kaçmaya, mallarını kaçırmaya hileli yollara başvurmaya teşebbüs edici hareketlere başvurmamış olması ilerde bu yollara başvurmayacağı anlamına gelmez. Borçlunun yabancı uyruklu olması, kendisine ya da aile bireylerine pasaport alma girişiminde bulunması, ikametgâh değiştirmesi mallarını satması düşük bedelle satması ve hibe yoluyla tasfiyeye yönelik davranışlar içine girmesi gibi durumlar, borçlunun kaçmış veya kaçması mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimallerinin varlığına birer kanıt oluşturmaktadır.[1]
Amme borçlusunun amme idaresi ile olan münasebetleri dolayısıyla çağrılan davetlere icap etmemesi, ödeme kabiliyetine rağmen ödemelerde sorun oluşmuşsa tüm bunlar yanında mallarını da kaçırmaya tevessül etmek suretiyle de amme alacağını zor duruma sokmuşsa bu ihtimal oluşmuş demektedir ki ihtiyati haciz tatbik edilebilir.
6183 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin (3) numaralı bendi uyarınca ihtiyati haciz kararı ancak, borçlu kaçmışsa veya kaçması, malları kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimallerinin bulunması halinde mümkün olup, bu hallerin varlığı ise, hukuk devletinin ve buna bağlı olarak hukuki güvenlik ilkesinin gereği olarak somut biçimde ortaya konulması gerektiğinden, bu durumlardan herhangi birinin varlığı hususunda somut hiçbir belirleme yapılmadan tesis edilen ihtiyati haciz kararı hukuka uygun değildir.[2]
Amme borçlusunun bu kanunun 110 uncu maddesindeki girişimleri bu kapsamda ele alınması gerekir. Buna göre aşağıdaki durumların varlığında ihtiyati haciz uygulanması gerekir.
√ Amme alacağının tahsili için hakkında takip muamelelerine başlanan borçlu kısmen veya tamamen tahsile engel olmak veya tahsili zorlaştırmak maksadıyla mallarından bir kısmını veya tamamını,
√ Mülkünden çıkararak, telef ederek yahut değerden düşürerek gerçek surette,
√ Gizleyerek, kaçırarak muvazaa yolu ile başkasının uhdesine geçirerek veya aslı olmayan borçlar ikrar ederek yahut alındılar vererek gerçeğe aykırı surette, varlığını yok eder veya azaltır ve geri kalan mallar borcu karşılamamasına sebebiyet verilmesi
2- İhtimal konusunda idarenin takdir yetkisi nedir?
6183 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi “ihtiyati haciz aşağıdaki hallerden herhangi birinin mevcudiyeti takdirinde hiçbir müddetle mukayyet olmaksızın alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurun kararıyla, haczin ne suretle yapılacağına dair olan hükümlere göre, derhal tatbik olunur” hükmünü amir olup, bu maddenin 3. fıkrası da “Borçlu kaçmışsa veya kaçması, mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimalleri varsa” hükmünü içermektedir.
İhtiyati haciz amme alacağının teminat altına alınması amacıyla getirilmiş bir tedbir olduğundan ve yukarıda anılan Kanunun 13/3. maddesinde yer alan, borçlunun malları kaçırması veya hileli yollara sapmasının ihtimal dâhilinde olması hali ihtiyati haciz uygulaması için yeterli sebeptir. Sözü edilen madde hükmünde hangi hallerde borçlunun kaçması, mallarım kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimallerinin varlığının kabul edileceği belirtilmediğinden ihtimallerin var olup olmadığının takdiri idareye bırakılmıştır.
İdarenin takdir yetkisi içinde kalan tasarruflarında belli sebepler göstererek işlem tesis ettiğinde, idari yargı organlarınca bu sebeplerin var olup olmadığı, var olması halinde, böyle bir işlem yapılmasına yeterli sayılıp sayılmayacağının araştırılması gerekir. İdarece ihtiyati haciz uygulanmasının nedeni, yükümlüden istenen kamu alacağının yüksek miktarda olmasından dolayı borçlunun kaçması mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimalinin varlığına, yükümlünün teminat göstermek koşulu ile bu haczin kaldırılmasını isteme hakkına sahip olduğu halde bu yola başvurmaması da iyi niyetli olmadığını göstermesine dayandırılmaktadır.
Gerçekten mal varlığı borcunu karşılamayan kişilerin kaçması mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimali artacağından bu tür kişilerden alacaklı olanların alacaklarını teminat altına alıcı işlemlere başvurması doğaldır. Somut belgelerle kanıtlama, meydana gelen olaylar için söz konusu olur. Oysa madde hükmünde kişilerin kaçması, mallarını kaçırması, hileli yollara sapmasından değil, ihtimalinden söz edilmiştir. İhtimal kelime anlamıyla olabilirliktir. Bir olayın olabilmesi şansı varsa ihtimalin varlığını kabul zorunludur. Kaldı ki borçlunun ihtiyati haciz sırasında kaçmaya, mallarını kaçırmaya, hileli yollara başvurmaya teşebbüs edici hareketlere başvurmamış olması, ilerde bu yollara başvurmayacağı anlamına gelmez.
[1] Danıştay 7. Dairesinin 27.01.1986 tarih ve Esas No:1884/1530, Karar No:1984/00246
[2] İzmir 2. Vergi Mahkemesinin 26.05.2011 tarih ve Esas No:2011/34 Karar No:2011/1044