Maluliyet – Maluliyet Oranının Tespiti
T.C.
YARGITAY
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/516
Karar No: 2019/4194
Tarihi: 11.06.2019
— Maluliyet
— Maluliyet Oranının Tespiti
ÖZET:
01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa’nın 25. maddesinde, 4.maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60’ını kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalının malul sayılacağı, ancak sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce çalışma gücünün % 60’ını kaybettiği önceden veya sonradan tespit edilen sigortalının bu hastalık veya özrü sebebiyle malullük aylığından yararlanamayacağı bildirilmiştir.
Yapılacak iş, davacının % 60 maluliyet oranı üzerinden 03/08/2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği’ne göre malul olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulundan rapor almak, bu raporun Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulunun 23.12.2016 tarihli raporuyla aynı doğrultuda olması halinde bu raporlara göre karar vermek, ancak söz konusu raporlar arasında çelişki bulunması halinde ise çelişkinin giderilmesi amacıyla Adli Tıp Kurumu Adli Tıp İkinci Üst Kurulundan rapor almak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
A) Davacı İstemi :
Davacı vekili, müvekkili davacının 5510 sayılı Kanunun 25. maddesinde aranan 1800 gün prim ödeme gün sayısı ve 10 yıllık sigortalılık süresine haiz olduğundan 4/a ve 4/b sigortalılık statüleri kapsamında kuruma müracaat ederek ilgili sağlık kuruluşuna sevkinin yapıldığını ve Bölge Sağlık Kurulunca maluliyet talebinin değerlendirilerek maluliyet oranı iş gücü kaybı oranının %60’ın altında kaldığından talebinin reddedildiğini, karara itiraz ederek Yüksek Sağlık Kurulunca durumun değerlendirilmesini talep ettiklerini, ancak Yüksek Sağlık Kurulunca da malul olmadığına karar verilerek taleplerinin reddedildiğini, Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde müvekkili davacının maluliyet oranının tespiti ile malullük aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
B) Davalı Cevabı :
Davalı vekili, müvekkili kurumca davacının maluliyet talepleri yönünde gerekli işlemlerin yapılarak çalışma gücünün %60’ını kaybetmediğinden taleplerinin reddedildiğini, bu bağlamda kurumca yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C) İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
Mahkemece ”…Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya münderacatına göre; taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının çalışma gücünün %60’ını kaybedip kaybetmediği ve davacıya malullük aylığı bağlanıp bağlanamayacağı hususlarına ilişkin olup, davacının 04/06/2015 tarihinde kuruma müracaat ederek maluliyet talebinde bulunduğu, kurumca Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevkinin yapıldığı ve 03/07/2015 tarih 7003 sayılı rapora istinaden Bölge Sağlık Kurulu tarafından red kararı verildiği, daha sonra davacının 16/08/2016 tarihinde tekrar müracaat ederek Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesine sevkinin yapıldığı ve 19/10/2016 tarih 630 sayılı raporun Bölge Sağlık Kurulunca incelenerek çalışma gücünün en az %60’ını kaybetmediğine karar verildiği, sigortalının 21/11/2016 tarihinde Bölge Sağlık Kurulu kararına itiraz etiği ve Yüksek Sağlık Kurulunca davacının mevcut hastalık ve arızlarına göre Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde çalışma gücünün en az %60’ını kaybetmediğinden malul sayılamayacağı yönünde karar verildiği, mahkememizce Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan aldırılan rapor içeriğine göre davacının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde beden çalışma gücünün en az %60’ını kaybetmediği ve malul sayılamayacağı yönünde rapor tanzim edildiği, 5510 sayılı yasanın 25. maddesinde “Sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60’ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az % 60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı, malûl sayılır.” hükmünün yer aldığı, bu bağlamda gerek SGK Yüksek Sağlık Kurulu raporu, gerekse Adli Tıp Kurumu raporunda davacının çalışma gücünün en az %60’ını kaybetmediği yönünde rapor tanzim edilmiş olması karşısında davacı hakkında kurumca yapılan işlemlerde usul ve yasaya aykırı bir husus olmadığı ve malul sayılamayacağı sonuç ve kanaatine varılmış ve davanın reddine …. ” karar verilmiştir.
D) İstinaf Başvurusu :
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili, müvekkilinin mahkemece Konya EAH’ne sevk edildiğini, yazılan müzekkerede rahatsızlığı ve diğer sağlık şikayetleri ile birlikte son sağlık durumu hakkında muayene ve tetkiklerin yapılmasını ayrıca kardiyoloji birimine sevki sağlayarak tetkik ve muayenesi ile yeniden rapor düzenlenmesi istenildiğini, hastanece muayene edilmeksizin önceki raporlar değerlendirilerek rapor düzenlendiğini, Adli Tıp kurumunca da bu raporlara göre karar verildiğini ileri sürmüş, müvekkilinin muayenesi yapıldıktan sonra rapor düzenlenmesi gerektiğinden mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
E) Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde ” …Dava maluliyet aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Malullük aylığı bağlanma koşulları, 5510 sayılı Kanun 25 ilâ 27. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu hükümler uyarınca öncelikle, Kurum sağlık kurulları tarafından ve itiraz halinde Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulu tarafından, sigortalıya ait tıbbî belgelerin ve sağlık raporlarının incelenerek, çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60 oranında kaybedildiğinin ve bu maluliyetin başlangıç tarihinin tespit edilmesi gereklidir. Keza, bu maluliyetin sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladıktan sonra ortaya çıkması da şarttır. İkinci olarak, sigortalının en az 10 yıldan beri sigortalı bulunması ile toplam 1800 gün prim bildirimi yapılmış olması, şayet, başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede maluliyet varsa sigortalılık süresi aranmaksızın, yine, 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması gereklidir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 58’inci ve 95’inci maddesinde malûl sayılmayı gerektirecek hastalık veya arızanın bulunup bulunmadığının tespitinde izlenecek yol açıklanmıştır. Buna göre kurum sağlık tesislerince düzenlenen raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulundan rapor alınmalı, söz konusu kurul raporlarının Kurumu bağlayacağı, ancak, diğer ilgilileri bağlamayacağı dikkate alınarak, itiraz halinde, Adli Tıp Kurumundan alınacak rapora göre karar verilmeli; Yüksek Sağlık Kurulu Raporu ile Adli Tıp Kurumu raporu arasında çelişki bulunması halinde ise, Adli Tıp Genel Kurulundan alınacak raporla, bu çelişki giderilip, varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Somut olayda, sigortalının %60 oranında malul kalmadığı gerekçesiyle maluliyet aylığı talebinin reddedildiği, itiraz üzerine Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun 23.12.2016 tarih ve 2016/12365 sayılı raporu ile aynı şekilde maliyet oranının %60 ın altında kaldığının bildirildiği, mahkemece, davacının Konya EAH’de efor ve eko testinin yaptırıldığı, kardiyoloji uzmanı F. Zeynep Arıbaş tarafından bizzat muayene edilerek orta derecede iskemik kalp yetmezliği tanısıyla rapor verildiği, tüm tedavi evraklarını inceleyen Adli Tıp 3. İhtisas Kurulunun 10.11.2017 tarihli raporu ile aynı görüşün benimsenmesi karşısında mahkemenin maddi vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine… ” karar verilmiştir.
F)Temyiz :
Davacı vekili, Adli Tıp Raporu usul ve yasalara aykırı şekilde düzenlenmiş olup, müvekkilinin mahkemece Konya EAH’ne sevk edildiğini, yazılan müzekkerede rahatsızlığı ve diğer sağlık şikayetleri ile birlikte son sağlık durumu hakkında muayene ve tetkiklerin yapılmasını ayrıca kardiyoloji birimine sevki sağlayarak tetkik ve muayenesi ile yeniden rapor düzenlenmesi istenildiğini, hastanece muayene edilmeksizin önceki raporlar değerlendirilerek rapor düzenlendiğini, Adli Tıp kurumunca da bu raporlara göre karar verildiğini ileri sürmüş, müvekkilinin muayenesi yapıldıktan sonra rapor düzenlenmesi gerektiğinden kararın bozulmasını istemiştir.
G) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :
Dava, davacının maluliyet oranının tespiti ile malullük aylığı bağlanmasına karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; Konya Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 29.07.2015 tarih,20154200908 kurul karar sayılı kararında; adı geçenin çalışma gücünün en az %60’ını kaybetmediğine, bölge sağlık kurulu 19.10.2016-630 çalışma gücünün en az %60’ını kaybetmediği, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu 23.12.2016 tarih,97/16655 karar sayılı kararında; Maluliyet tespit işlemleri yönetmeliği çerçevesinde kişinin en az %60’ını kaybetmediğine, Adli Tıp Kurumu 3. Adli tıp ihtisas kurulu 10.11.2017 tarih 24242 karar sayılı raporunda, Mevcut belgelere göre; Abdullah oğlu, 15.07.1952 doğumlu …’ın 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde beden çalışma gücünün en az %60 (yüzdealtmış)’ını kaybetmemiş olduğu, malul sayılamayacağına karar verildiği anlaşılmaktadır.
01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa’nın 25. maddesinde, 4.maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az % 60’ını kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalının malul sayılacağı, ancak sigortalı olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce çalışma gücünün % 60’ını kaybettiği önceden veya sonradan tespit edilen sigortalının bu hastalık veya özrü sebebiyle malullük aylığından yararlanamayacağı bildirilmiştir.
Bu yönüyle davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Yasa’nın 95. maddesidir. Anılan maddeye göre, “Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin verilmesine ilişkin raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usul ve esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri belirlemeye, usulüne uygun olmayan sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade edecek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye Kurum yetkilidir. Usulüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, vazife malullük derecesini, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usulüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Sağlık Bakanlığı ile Kurumun birlikte çıkaracağı yönetmelikle düzenlenir.” Bu yasal düzenleme gereğince düzenlenen Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği‘nin 55. maddesine göre sigortalının malullük durumunun Kurumca yetkilendirilen Sağlık sunucularının sağlık kurulunca usulüne uygun düzenlenecek raporların Kurum Sağlık Kurulunca incelenmesi sonucu Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde belirlenen usul ve esaslara göre tespit edileceği, anılan yönetmeliğin 5. maddesinde sigortalı ve hak sahiplerinin çalışma gücü oranlarının a) Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastaneleri, b) Devlet Üniversitesi, c) Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı asker hastaneleri, ç) sigortalıların ikamet ettikleri illerde (a), (b), (c) bentlerinde belirtilen hastanelerin bulunmaması durumunda Sağlık Bakanlığı tam teşekküllü hastanelerin yetkili olduğu, bildirilmiş, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 56. maddesinde ise Kurum Sağlık Kurulunca verilen karara karşı yapılan itirazların Yüksek Sağlık Kurulunca inceleneceği bildirilmiştir.
Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu giderek Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.
Somut olayda, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu’ nca 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre değerlendirme yapılmış olup, 03.08.2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği (mülga) kapsamında bir belirleme yapılmadığından raporun eksik olarak düzenlendiği ve bu eksikliğin giderilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş, davacının % 60 maluliyet oranı üzerinden 03/08/2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği’ne göre malul olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulundan rapor almak, bu raporun Sosyal Sigortalar Yüksek Sağlık Kurulunun 23.12.2016 tarihli raporuyla aynı doğrultuda olması halinde bu raporlara göre karar vermek, ancak söz konusu raporlar arasında çelişki bulunması halinde ise çelişkinin giderilmesi amacıyla Adli Tıp Kurumu Adli Tıp İkinci Üst Kurulundan rapor almak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
O halde, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı kaldırılmasına ve ilk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
G) SONUÇ:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 11/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.