Maden Ruhsat Sahipleri ve Rödövansçı
Semih BİTİRMİŞ
Sosyal Güvenlik Denetmeni
semihbitirmis@gmail.com
I. GİRİŞ
Ülkemizde madenlerin aranması ve bu madenlerin işletilmesi, bunlardan yararlanılması ve bunlar üzerinde hak sahibi olunması gibi hususları düzenleyen 3213 sayılı Maden Kanunumuz; madenlerin aranması ve işletilmesini farklı ruhsatlara bağlamaktadır. Maden arama ruhsatı sahibi olanlar, zaman zaman bu madenlerin işletme haklarını aralarında yaptıkları sözleşmelerle başka firmalara devredebilmektedir. Rödövans/kiralama sözleşmeleri olarak anılan bu sözleşmeler en yalın tanımıyla maden ruhsat sahalarındaki işletme hakkının tamamının ya da belirli bir kısmının taraflarca belirlenen bir miktar karşılığında üçüncü kişilere bırakılmasıdır.
Uygulamada aynı maden sahasında iki farklı firmanın faaliyette bulunması çalışma mevzuatı açısından kimin işveren sayılacağı noktasında ihtilaflı bir alan yaratmaktadır. Bu durumda gerek çalışanların mali ve sosyal haklarından kimin sorumlu olacağı; gerekse de işveren sıfatından doğacak yükümlülükleri kimin yerine getireceği hususunun net bir şekilde belirlenmesi oluşabilecek aksamaları gidermede büyük rol oynamaktadır. Bu çalışmamızda söz konusu duruma ilişkin sınırları açıkça ortaya koymaya çalışacağız.
II. UYGULAMADA ORTAYA ÇIKAN DURUMLAR
Uygulamada ortaya çıkabilecek durumlara değinmeden önce rödövans sözleşmelerinin hukuki niteliği ve ilgili mevzuatın ruhsat sahiplerine getirdiği bazı yükümlülüklere değinmekte yarar vardır. 3213 sayılı Maden Kanununda rödövans sözleşmesine ilişkin açık bir tanım bulunmamaktadır. Rödövans sözleşmeleri hukuki dayanağını Maden Yönetmeliğinin ilgili maddesinde bulmaktadır. Buna göre rödövans sözleşmesi kavramı ilgili yönetmelikte aynen; “Ruhsat sahalarındaki madenlerin işletilerek değerlendirilmesi amacıyla üçüncü kişilere veya kuruluşlara tasarruf hakkı sağlamak üzere ruhsat sahasının tamamı ya da bir kısmı için ruhsat sahiplerinin, bu kişilerle yapmış oldukları sözleşmeler” şeklinde tanımlanmıştır.
Rödövansçı kavramı ise “Ruhsat sahalarındaki madenlerin üretilerek değerlendirilmesi amacıyla ruhsat sahiplerinin rödövans sözleşmesi imzaladığı gerçek ve tüzel kişiler, kamu kurum ve kuruluşları ile bunların iştiraklerini ifade eder” şeklinde mevzuatımızda hayat bulmaktadır.
Görüldüğü üzere rödövans sözleşmesi bir maden sahasının tamamının ya da bir kısmının işletme hakkının üçüncü bir kişiye devrini mümkün kılmaktadır. Bu noktada rödövans sözcüğünün kelime anlamı her ne kadar kiralama olsa da mevzuatımızdaki karşılığı niteliği itibariyle işletme hakkının devri olarak düzenlenmiştir. Bir işletmeyi kuruluşundan itibaren işletmek amacıyla devralan üçüncü kişi belirli sınırlamalar haricinde asli sorumluluğu da üstlenmektedir. Burada çalışma mevzuatı açısından devredenin sorumluluğuna belirli hallerde başvurulmaktadır. Ancak rödövans sözleşmeleriyle yapılan işletme hakkının devri sıradan bir devirden ziyade kendine özgü bazı durumları ihtiva etmektedir. Örneğin 3213 sayılı Maden Kanunun Ek-7 maddesinde; Ruhsat sahipleri ile üçüncü kişiler arasında yapılan rödövans sözleşmelerinin Bakanlığın iznine tabi olduğu; izin alınmaksızın yapılan sözleşmelerin geçerli olmadığı ve Kamu kurum ve kuruluşları ile iştirakleri hariç olmak üzere yer altı kömür işletmelerinde maden ruhsat sahiplerinin, ruhsat sahalarının bir kısmında veya tamamında üçüncü kişiler ile üretim faaliyetlerine yönelik rödövans sözleşmesi yapamayacağını; yine Maden ruhsat sahiplerinin, ruhsat sahalarının bir kısmında veya tamamında üçüncü kişilerle yapmış oldukları rödövans sözleşmelerinde, bu alanlarda yapılacak madencilik faaliyetlerinden doğacak İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili idari, mali ve hukuki sorumlulukların rödövansçıya ait olduğu; bu durumun ruhsat sahibinin Maden Kanunundan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmayacağı açıkça ortaya konulmuştur. Öncelikle kanun özel sektöre ait yer altı kömür işletmelerinde rödövans sözleşmelerinin yapılamayacağını belirtmektedir. Maden kanunundan doğan sorumluluklar saklı kalmak koşuluyla rödövansçının madencilik faaliyetlerinden doğacak İş Kanunu, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili idari, mali ve hukuki sorumluluklardan sorumlu olacağını belirtmektedir. Bu noktada Maden Kanunun ruhsat sahiplerine ne gibi yükümlülükler yüklediğine bakmak gerekmektedir. Öyle ki, ilgili kanunun 31. Maddesi maden sahalarında daimi nezaretçi ve teknik eleman çalıştırmayı zorunlu kılmaktadır. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen ruhsat sahipleri için de idari para cezası öngörmektedir. Yine aynı madde de daimi ve teknik nezaretçi çalıştırmaya ilişkin usul ve esasların ise yönetmelik ile belirleneceği öngörülmüştür. İşte tam da bu noktada çalışmamızın konusunu teşkil eden şu gibi durumlar ortaya çıkmaktadır:
- Maden ruhsatı sahibi herhangi bir rödövans/kiralama/devir sözleşmesi yapmaksızın maden sahasındaki işletme faaliyetini kendi istihdam ettiği işçiler ile yürütür.
- Üçüncü bir kişiyle rödövans sözleşmesi yapan maden ruhsatı sahibi; Maden kanununda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı daimi nezaretçi ve teknik eleman istihdam ederek, rödövansçının yürüttüğü faaliyetin ortak ekonomik çıkarlara uygun olup olmadığını denetler.
- Maden ruhsatı sahibi üçüncü kişi ile rödövans sözleşmesi yapar ve herhangi bir daimi nezaretçi ve teknik eleman istihdam etmez. Bu kişiler rödövansçı tarafından istihdam edilir.
III. KİM HANGİ DURUMDA İŞVEREN SAYILACAK?
Çalışma mevzuatımız açısından işveren kavramının neyi ifade ettiği bu noktada büyük önem arz etmektedir. Buna göre 4857 sayılı İş Kanununda işveren, işçi çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşları ifade ederken; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda işveren deyimi, sigortalıları çalıştıran gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar olarak tanımlanmıştır. Anlaşılacağı üzere bir yerde işveren kavramından bahsedilmek için orada personel/işçi/sigortalı istihdamının yani iş ilişkisinin olması temel dayanak noktadır. Bu ilişkinin yine mevzuatımızca belirlenen şekliyle hizmet akdine dayanması; kısaca işçi/sigortalı sayılan kişinin işveren ile arasında ücret, bağımlılık, süre gibi olguların bulunması gerekmektedir.
Uygulamalarda herhangi bir rödövans sözleşmesi olmaksızın maden ruhsatı sahibinin kendi işçileriyle faaliyetine devam etmesi durumunda işveren maden ruhsat sahibi olacaktır. Maden ruhsatı sahibi işletme faaliyetini rödövansçıya bırakır ve kendisi herhangi bir daimi nezaretçi ya da teknik eleman istihdam etmezse bu defa işveren rödövansçı olacaktır.
Literatürde tartışma konusu olan durum ise maden ruhsatı sahibi madenin işletme hakkını rödövansçıya devredip aynı zamanda kendi bünye ve uhdesinde daimi nezaretçi ya da teknik eleman istihdam etmesi durumunda işverenin kimin olacağı üzerinedir. Her ne kadar bu durumda 3213 sayılı Maden Kanunun Ek-7. Maddesine istinaden rödövans sözleşmelerinde iş kanunundan ya da iş sağlığı ve güvenliği açısından doğacak hukuki, mali ve idari sorumluluğun rödövansçıya ait olduğu belirtilse de sosyal güvenlik uygulamalarında ve çeşitli yargı kararlarında rödövansçının alt işveren; maden ruhsatı sahibinin de asıl işveren olması gerektiği genel kabul görmektedir. Ancak bu noktada maden ruhsatı sahibinin istihdam ettiği daimi nezaretçi ve teknik elemanın maden kanunun ruhsat sahiplerine yüklediği bir sorumluluk olduğu; bu durumun işletme faaliyeti içerisinde değerlendirilemeyeceği; buna istinaden de asli sorumluluğun kanun da belirtildiği şekilde rödövansçıya ait olarak ruhsat sahibinin işveren kabul edilemeyeceğini savunanlar da mevcuttur.
Her iki görüş de haklılık payı içerse de bu konu hakkında mevzuattaki asli düzenlemeler irdelenmelidir. Öyle ki, daimi nezaretçi ve teknik eleman istihdamına yönelik olarak temel düzenlemeler 3213 sayılı Maden Kanuna dayanılarak çıkarılan Maden Yönetmeliğinin ilgili maddelerinde şekil almıştır. Bahsi geçen yönetmeliğin Daimi Nezaretçi İstihdamı başlıklı 13. Maddesinin ikinci fıkrasında aynen “Ruhsat sahibi, hammadde üretim izin sahibi, rödövansçı veya faaliyeti gerçekleştiren tarafından daimi nezaretçinin atanması, Genel Müdürlük onayı ile tamamlanır. Ancak, bir ruhsat sahasında rödövans sözleşmesinin bilgi amaçlı maden siciline şerh edilmesi için yapılan başvuru ile birlikte, daimi nezaretçi atanma talebinin de ruhsat sahibi ve rödövansçı tarafından birlikte yapılması zorunludur. Ruhsat sahasında rödövansçı bulunması veya hammadde üretim izin sahasında faaliyeti gerçekleştiren bulunması halinde, atanması müştereken veya münferiden talep edilebilir, daimi nezaretçi atamasında anlaşmazlığın olması durumunda ise ilgili taraflardan birinin talebi üzerine daimi nezaretçi atanabilir. Ruhsat veya hammadde üretim izin sahasında birden fazla daimi nezaretçi atanabilir. Atanan daimi nezaretçi; ruhsat sahibi, hammadde üretim izin sahibi, rödövansçı veya faaliyeti gerçekleştiren tarafından istihdam edilebilir.” hükmü bulunmaktadır. Yine söz konusu yönetmeliğin Teknik Elaman İstihdam Edilmesi başlıklı 130. Maddesinin ilk fıkrasında “Teknik eleman, ruhsat sahibi veya hammadde üretim izin sahibi tarafından görevlendirilir. Ancak, ruhsat sahasında rödövansçı bulunması veya hammadde üretim izin sahasında faaliyeti gerçekleştiren bulunması halinde ise birlikte görevlendirilebilir.” hükmü yer almaktadır.
Görüldüğü üzere daimi nezaretçi istihdamında; ruhsat sahasında rödövansçının bulunması halinde, rödövansçının tek başına daimi nezaretçi istihdam etmesinde bir engel yoktur. Aynı şekilde teknik eleman istihdamında rödavansçı ve ruhsat sahibi birlikte görevlendirme yapabilmekteyse de bu durum teknik elemanının iş sözleşmesini doğrudan rödövansçı ile yapabilmesine engel değildir. Dolayısıyla 3213 sayılı Maden Kanunun 31. Maddesinin ortaya koyduğu yükümlülük maden sahalarındaki faaliyete yönelik olup, doğrudan maden ruhsatı sahibine getirilmiş bir yükümlülük değildir. Şayet rödövansçı bulunan sahalarda ruhsat sahipleri daimi nezaretçi ya da teknik eleman istihdamını kendileri gerçekleştirirse; bu durum yönetmeliğin belirlediği sınırlar içerisinde bir zorunluluktan çok seçimlik bir yetki şeklinde değerlendirilmelidir. Yine daimi nezaretçi ve teknik elemanın işinin özetle üretim sahasında yapılan madencilik faaliyetinin sözleşmede ve mevzuatta belirtilen kriterlere uygun olarak yapılıp yapılmadığının kontrolü olduğu göz önüne alınırsa; bu iş işletme/üretim faaliyetinden ayrı bir iş gibi düşünülemez.
IV. SONUÇ
Maden ruhsat sahipleri, maden işletmesini rödövansçıya devretmiş olmakla birlikte Maden Kanunun ilgili maddelerine istinaden madendeki üretim faaliyetinin tanzim ve kontrolünü kendi adına yürütmek üzere daimi nezaretçi veya teknik eleman istihdam etme yolunu seçmeleri halinde asıl işveren olarak kabul edilmeleri, rödövansçının da alt işveren olarak işlem görmesi yerinde bir uygulama olacaktır. Ancak ruhsat sahiplerinin bu işler için çalıştırmış oldukları kişiler, kendi nam ve hesabına çalışıyorlarsa (vergi mükellefi olup kendi bürosu olan maden mühendisi gibi) ve ruhsat sahibi ile aralarında hizmet alımı gibi bir ilişki varsa bu durumda ruhsat sahibinin işverenliğinden söz edemeyiz. Bu noktada işverenlik kavramı rödövansçıya ait olacaktır.
Rödövansçı bulunan maden sahalarında her ne kadar maden kanunun Ek-7. Maddesinde iş kanunundan ya da iş sağlığı ve güvenliği açısından doğacak hukuki, mali ve idari sorumluluğun rödövansçıya ait olduğu belirtilse de ruhsat sahibinin işveren, rödövansçının alt işveren kabul edildiği durumlarda iş ve sosyal güvenlik mevzuatı açısından SGK prim ödemeleri, işçi ücret alacakları, tazminatlar vs. gibi yönlerden hem ruhsat sahibinin hem de rödövansçının birlikte sorumlu oldukları sonucu ortaya çıkmaktadır.
KAYNAKLAR