Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelgeleri Kapsamında Gündeme Özel Bazı Vergi Uygulamaları (I) – Ali ÇAKMAKÇI, YMM

Ali ÇAKMAKCI

Özelgeler Kapsamında Vergi Uygulamaları (I)

Ali ÇAKMAKCI
Yeminli Mali Müşavir, Bağımsız Denetçi
E.Hesap Uzmanı, Managing Partner
taxauditingymm@gmail.com

Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelgeleri Kapsamında Gündeme Özel Bazı Vergi Uygulamaları (II) İçin Tıklayınız

*.*

I-Özelgelerin Hukuki Niteliği:

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413 üncü maddesinde, mükelleflerin Gelir İdaresi Başkanlığından veya Gelir İdaresi Başkanlığının bu hususta yetkili kıldığı makamlardan vergi durumları ve vergi uygulanması bakımından müphem ve tereddüt duydukları hususlar hakkında izahat isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır.

Bu kapsamda 16/01/2010 tarihinde uygulamaya konulan özelge sistemi ile; mükellefe kısa zamanda doğru ve net cevap verilmesi, muhatabın teke indirilmesi, başvuruların ve cevapların bir standarda kavuşturulması, mükellefin uyum maliyetinin azaltılması, bürokrasi ve kırtasiyeciliği azaltarak kaynakların verimli kullanılması ile internetten özelgelerin yayınlanması suretiyle şeffaflık sağlanmaktadır.

Mükelleflerin özelge talepleri için Gelir İdaresi Başkanlığı merkezine doğrudan başvurma imkanı bulunmamakta olup, özelge taleplerinin özelge talep formu ile Vergi Dairesi Başkanlıkları ile Vergi Dairesi Başkanlığı bulunmayan illerde Defterdarlıklara yapılması esastır. Ayrıca, yeni kurulan İnteraktif Vergi Dairesi kanalıyla da başvurular yapılabilmektedir.

Özelgeler, temel olarak vergi uygulayıcıları için vergi hukukunun yorumlanmasında ve değerlendirilmesinde objektif yorumlar getirmeyi bir nebze engellese, bize göre tartışma kültürüne ve mesleğin gelişimine biraz zarar verse de, kamuoyunda ve mükellefler nezdinde uygulama kolaylığı sağlaması, tartışmalı ve özel hususların anlaşılması, farkındalık yaratması gibi pek çok kolaylığı da beraberinde getirmektedir.

Aşağıdaki çalışmada İdarenin yakın dönemlerde vermiş olduğu ve önemli gördüğümüz bazı özelge bazındaki görüşlerine çeşitli vergi kanunları açısından yer verilecektir. Ama, bundan önce kısaca özelgenin nasıl ve kimler tarafından alınabileceğinin özetine yer verilerek mükelleflere açıklamalarda bulunulacaktır.

400 sıra nolu VUK Genel Tebliğine göre mükellefler ve vergi sorumluları, Vergi Usul Kanununun 413 üncü maddesinin 6009 sayılı Kanunla değişmeden önceki hükmüne istinaden, vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında Maliye Bakanlığı veya yetkili kıldığı makamlardan yazı ile izahat isteyebilmekte, yetkili makamlar da bu talepleri özelge tayin etmek suretiyle cevaplandırmaktaydı. Bu hususa ilişkin esasların bir kısmı 188 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirlenmişti.

395 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu (VUK) Genel Tebliği ile mükellef ve vergi sorumlularının izahat talebinde bulunmaları üzerine idarenin vereceği yazılı cevaplara (özelgelere) ilişkin müracaatın nereye yapılacağı, yetkili makamın neresi olduğu, özelge talebinin hangi konuları kapsadığı gibi hususlara açıklık getirilmiş ve 188 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin özelgeye ilişkin kısımları yürürlükten kaldırılmıştır.

6009 sayılı Kanunla, Vergi Usul Kanununun 413 üncü maddesi değiştirilmiş ve maddenin son fıkrasında, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle belirleneceği hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme istinaden Maliye Bakanlığınca çıkarılan “Mükelleflerin İzahat Taleplerinin Cevaplandırılmasına Dair Yönetmelik” 28/8/2010 tarih ve 27686 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Buna göre, 413 üncü maddede yer alan mükelleflerin izahat taleplerine dair hükümlerin uygulanması, anılan Yönetmelik hükümlerine göre yapılmaktadır.

İlgili Yönetmeliğe göre özelge: mükelleflerin ve vergi sorumlularının vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından, kendilerince açık olmayan ve tereddüt ettikleri konular hakkında yazılı olarak açıklama talebinde bulunmaları üzerine yetkili makamlarca kendilerine verilen yazılı görüşü ifade etmektedir.

i.Özelge Talebinin Kapsamı

Özelge, mükelleflerin ve vergi sorumlularının vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkındaki izahat taleplerine ilişkin olarak verilir.

Mükelleflerin aşağıdaki başvuruları özelge kapsamında değerlendirilmez:

a) Başkalarının vergi durumları hakkında bilgi ve izahat talepleri.

b) Yargıya intikâl etmiş olaylara ilişkin izahat talepleri.

c) Hakkında vergi incelemesi yapılmakta olan mükelleflerce veya vergi sorumlularınca incelemeye konu olan işlemlerle ilgili izahat talepleri.

ç) Somut bir olaya dayanmayan, teorik hususlara ilişkin bilgi ve izahat talepleri.

d) Mücbir sebep hâli ilanı, vergi borçlarının terkini, belge düzenine ilişkin yetkilerin kullanılması gibi kanunlarla uygulamanın tespitine dair Maliye Bakanlığına yetki verilen konulara ilişkin talepler.

e) Mükelleflerin ve vergi sorumlularının vergi uygulamaları ile ilgili işlemlerinin gerçekleşmesinden sonra yaptıkları başvuruları ile Kanunun 122 nci maddesine göre vergi hataları ile ilgili yapılan düzeltme talepleri ve 124 üncü maddesine göre Maliye Bakanlığınca incelenecek olan şikâyet yoluyla müracaatlar.

f) Sözlü veya yazılı olarak veya internet aracılığıyla, 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanun ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu uyarınca yapılan talepler.

ii.Özelge Talep Edebilecekler

Özelge talepleri, mükellefler ile vergi sorumluları, bunların mirasçıları, yetki belgesine sahip kanuni temsilcileri veya vekillerince yapılır.

Odalar ve birlikler gibi mesleki kuruluşlar, kendi mükellefiyetleri ile ilgili olanlar hariç olmak üzere, üyelerine ilan etmek amacıyla özelge talebinde bulunamazlar. Ancak, bu kuruluşlar Başkanlıktan, vergilendirme ile ilgili konularda özelge niteliğinde olmayan görüş talep edebilirler.

iii) Özelge Talep Edilecek Merci

Özelge, mükelleflerin gelir veya kurumlar vergisi bakımından sürekli mükellefiyetlerinin bulunduğu vergi dairesi başkanlıkları ile vergi dairesi başkanlığı bulunmayan illerde defterdarlıklardan talep edilir.

Diğer mükellef veya vergi sorumluları özelge talepleri için, ikametgâh veya kanuni merkezlerinin bulunduğu vergi dairesi başkanlıkları ile vergi dairesi başkanlığı bulunmayan illerde defterdarlıklara; ikametgâhı veya kanuni merkezi bulunmayanlar ise Ankara, İstanbul ve İzmir Vergi Dairesi başkanlıklarından herhangi birine başvurur.

Özelge talepleri, Başkanlığın internet sitesinde bir örneği yer alan Özelge Talep Formu kullanılmak suretiyle yapılır. Söz konusu form kullanılmaksızın yapılacak özelge talepleri kabul edilmez.

II-Son Dönemlerdeki Önemli Özelgeler:

1-İştirak Hissesi Kısmi Bölünme İşleminde Ortakların Pay Dağılımı[1]:

Dilekçeniz ve eklerinin incelenmesinden, iki tam yıldan uzun bir süre şirketiniz aktifinde yer alan iştirak hisselerinin başka bir şirkete kısmi bölünme yoluyla devredileceği ve bütün ortaklara hisseleri oranında pay verilmeden, belirlenecek kıstaslara göre şirketlerin hisselerinin dağıtılacağı ve yeniden yapılandırılacağı anlaşılmaktadır.

Kurumlar Vergisi Kanununun 19 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde yer alan kısmi bölünme işleminin amacının; dilekçenizde açıklandığı şekilde yapılacak işlem sonucunda, şirketlerin belirli kıstaslara göre hisselerinin paylaştırılması ve ortaklık yapısının değiştirilmesi olmadığı açıktır.

Bu açıklamalar çerçevesinde, şirketiniz aktifinde iki tam yıldan uzun süre bulunan iştirak hisselerinin başka bir şirkete devredilmesi sonucu elde edilen hisse senetlerinin, ortakların şirketinizdeki sermaye payları dikkate alınmaksızın belirli kıstaslara göre ortakların sadece bir kısmına verilmesi ve bir kısım ortakların şirketiniz ortaklığından ayrılması suretiyle gerçekleştirilecek işlemin kısmi bölünme olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Kurulacak yeni şirketin hisselerinden ortaklarınıza şirketinizdeki hisseleri oranında pay verilmesi durumunda ise yapılacak işlemin kısmi bölünme hükümlerine uygun olacağı tabiidir.”

2-%5 Vergi İndirimi[2]

Bu hüküm ve açıklamalara göre, bağlı olduğunuz Vergi Dairesi Müdürlüğünün 2013 yılı indirimli orana tabi KDV iadesi tutarlarını fazla ve yersiz olarak iade aldığınız yönündeki tespiti üzerine, anılan Müdürlük tarafından şirketiniz adına yapılan tarhiyatların, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 121 inci maddesinde belirtilen indirimin hesaplanacağı beyannamenin ait olduğu yıl ile bu yıldan önceki son iki yıl (2015-2016-2017) içerisinde (10.05.2017 tarihinde) yapılmış olması ve kesinleşmiş yargı kararlarıyla veya Vergi Usul Kanununun uzlaşma ya da düzeltme hükümlerine göre tamamen ortadan kaldırılmayıp, uzlaşmaya gidilmek suretiyle ödenmiş olması nedeniyle, anılan Kanun maddesinde belirtilen % 5 kurumlar vergisi indiriminden yararlanmanız mümkün bulunmamaktadır.”

3-HGS Giderlerinin KDV-KVK Açısından Durumu[3]:

“…Bu kapsamda, mükellefler tarafından yapılan HGS ödemelerinde Bankalar tarafından düzenlenen dekontların tevsik edici belge olarak kullanılması Bakanlığımızca kabul edilmektedir.

…Ancak, müşterilerinizin araçlarına ait olan ve şirketinizce ödenen HGS bedellerinin müşterilerinize yansıtılması amacıyla şirketinizce düzenlenen faturada yer alan tutarı kazancınızın tespitinde gelir olarak dikkate almanız durumunda, müşterilerinize yansıtılan söz konusu tutarların kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınabilmesi mümkündür.

Buna göre;

-Müşterilerinizin araçlarına ait HGS bedellerinin müşterilerinize yansıtılması amacıyla düzenlenen faturalarda köprü geçiş hizmetleri dikkate alınarak (yap-işlet-devret yöntemi ile işletilen köprüler ve denizaltı karayolu tünelleri için %8, diğerleri için %18) KDV hesaplanması gerekmektedir.

-Yansıtılan tutarlar dışında bir bedel tahsil edilmesi halinde ise söz konusu bedel üzerinden genel oranda (%18) KDV hesaplanacaktır.

-Müşterilerinizin araçlarına ait HGS bedellerinin müşterilerinize yansıtılması amacıyla sunduğunuz hizmet karşılığı ödenen HGS bedellerine ilişkin KDV tutarının indirim konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.”

4- Şube ve İdari Bina Olarak Faaliyette Kullanılan Taşınmazların Kısmi Bölünmeye Konu Edilip Edilemeyeceği[4]

“Kısmi bölünme müessesesinin temel amacı, şirketlerin yeniden yapılanma yoluyla verimlilik ve kârlılıklarını artırmalarına imkân sağlamak olup, bir üretim veya hizmet işletmesinin parça parça elden çıkarılması sonucunu doğuracak şekilde yapılan devirlerin kısmi bölünme kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalara göre, Bankanızın şube ve idari bina olarak bankacılık faaliyetlerinde kullandığı taşınmazların bir kısmının veya tamamının bankacılık faaliyetinizden ayrı olarak başka bir tam mükellef sermaye şirketine ayni sermaye olarak konulmasının Kurumlar Vergisi Kanununun 19 uncu maddesi hükümleri kapsamında kısmi bölünme olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.”

5-İndirimli Kurumlar Vergisinde YSİO İşleri Diğer Faaliyet Sayılabilir Mi?[5]

İlgide kayıtlı özelge talep formunda, yıllara sari inşaat işleriyle iştigal eden şirketinizin sahibi olduğu … tarihli ve … sayılı yatırım teşvik belgesi kapsamında bir yurt inşa etmekte olduğu belirtilerek yıllara sari inşaat işlerinden elde etmiş olduğunuz kazançların, indirimli kurumlar vergisi uygulamasında yatırım döneminde diğer faaliyetlerden elde edilen kazanç olarak indirimli kurumlar vergisine konu edilip edilemeyeceği hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.

Yukarıda yer alan hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, söz konusu yıllara sari inşaat ve onarma işinizin, 2012/3305 sayılı BKK kapsamında aldığınız … tarihli ve … sayılı yatırım teşvik belgesine konu komple yeni yatırımınızın yatırım döneminde tamamlanması ve diğer şartların da sağlanması kaydıyla, bu yıllara sari inşaat ve onarma işinden elde edilen kazancın ilgili dönemde anılan yatırım teşvik belgesi kapsamında “diğer faaliyetlerden elde edilen kazanç” olarak değerlendirilerek indirimli kurumlar vergisi tabi tutulması mümkün bulunmaktadır.”

6-Hidroelektrik Kaynak Katkı Payı Ödemesinin Hangi Dönemde Gider Yazılacağı Hususu[6]:

“ …Konuya ilişkin olarak yayımlanan “Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetinde Bulunmak Üzere Su Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik“in ekinde yer alan “Hidroelektrik Enerji Üretim Tesisinin Su Kullanım Hakkı ve İşletme Esaslarına İlişkin Tip Anlaşma”nın 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında da; “Aynı kaynak için DSİ’ye birden fazla başvuru yapılmış olması halinde, fizibilitesi kabul edilebilir bulunan şirketler arasında yapılan toplantı sonucu belirlenen şirket tarafından DSİ’ye ödenmesi taahhüt edilen Hidroelektrik Kaynak Katkı Payı tutarı aşağıdaki ilgili fıkralarda belirtilen esaslara göre güncelleştirilerek EPDK’ca verilen lisans süresince, üretim yılını takip eden Ocak ayı sonuna kadar şirket tarafından DSİ’ye ödenir. DSİ tarafından hesap edilen ve Ocak ayı içerisinde DSİ internet sitesinde ilan edilen tutarın zamanında ödenmemesi halinde genel hükümlere göre tahsil edilecektir.” hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, her ne kadar yıl içerisinde üretilen elektrik enerjisinin kilovatsaati şirketiniz tarafından hesaplanabiliyor ise de, ürettiğiniz bu enerjiden yola çıkılmak suretiyle DSİ tarafından yıllık olarak hesaplanan su kullanım bedeli, tarafınıza bildirildiği tarihte mahiyet ve tutar itibarıyla kesinleştiğinden, bu tarihin içinde bulunduğu hesap dönemi itibarıyla kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.”

7-Sermaye Azaltımında Vergilendirme Durumu[7]

“…

Sermaye azaltımının ortaklar tarafından nakden veya aynen yapılan ödemelerden kaynaklanması halinde, ortakların esas olarak işletmeye koydukları sermayeyi Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde geri almış olmaları nedeniyle mükellefiyet statüsüne bakılmaksızın vergilendirme işlemi yapılmayacaktır. Yapılacak olan sermaye azaltımında da öncelikle daha önce sermayeye eklenmiş olan enflasyon düzeltme farklarının ve geçmiş yıl kârlarının işletmeden çekildiğinin kabulü gerekmekte olup azaltılan sermaye tutarı, enflasyon düzeltmesi olumlu farkları ve geçmiş yıl kârları toplam tutarından fazla ise fazlalığın şirket ortakları tarafından nakit olarak konulan sermayeden kaynaklandığı kabul edilecektir.

Buna göre, Sermaye Piyasası Mevzuatı uyarınca şirket paylarının halka arz edilebilmesi ve kayıtlı sermaye sistemine geçilmesi amacıyla SPK’ya yaptığınız başvuru neticesinde, cari dönem bitmeden geçmiş yıl kârlarının sermayeye ilave edilmesine SPK tarafından itiraz edilmesi nedeniyle sermaye artırımı işleminin mevzuata uygun hale getirilmesi için gerçekleştirilen eş zamanlı sermaye azaltımı ve artırımı işleminin, yasal zorunluluktan kaynaklanması halinde, bu şekilde gerçekleşen sermaye azaltımı işlemi, işletmeden çekiş olarak değerlendirilmeyecek ve vergilendirmeye tabi tutulmayacaktır.”

8-Kısmi Bölünmede Sermaye Azaltımı-Kar Dağıtımı[8]:

Buna göre;

– Kısmi bölünme sonucu şirketlerin faaliyetine devam etmesi esas olup, üretim ve hizmet işletmeleri ile fiziki veya teknik bütünlük arz eden ve bu işletmelerden ayrılması mümkün olmayan taşınmazların işletmeden ayrı olarak kısmi bölünmeye konu edilmesi mümkün olmadığından mevcut üretim faaliyetlerinizi yürüttüğünüz fabrika binasının üretim işletmesinden ayrı olarak kısmi bölünmeye konu edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle, fabrika binasının üretim işletmesinden ayrı olarak mevcut veya yeni kurulacak bir sermaye şirketine sermaye olarak konulmasından kaynaklanan kazanç hesaplanacak ve şirketinizin kurum kazancına dahil edilerek kurumlar vergisine tabi tutulacaktır.

– Ancak, 2 adet ofisin, herhangi bir şekilde şirketiniz bünyesinde üretim ve hizmet işletmeleri ile fiziki veya teknik bakımdan bir bütünlük arz etmemeleri veya şirketinize ait tek üretim işletmesi halinde olmamaları kaydıyla, hizmet işletmesi niteliğini haiz olmaksızın devri suretiyle kısmi bölünmeye konu edilmesi mümkündür.

– Kısmi bölünme sonucunda kurulacak şirketin hisselerinin ortaklarınıza verilmesi ve Şirketinizin ödenmiş sermayesinin yeterli düzeyde olmaması nedeniyle sermaye azaltımına gidilmeyip dağıtılmamış geçmiş yıl karlarının azaltılması durumunda bu işlem kar dağıtımı olarak değerlendirilecek ve bu şekilde gerçekleştirilen bölünme işlemi ise kısmi bölünme olarak değerlendirilmeyecek olup bu işlem dolayısıyla Şirketiniz bünyesinde doğan kazanç hesaplanarak kurumlar vergisine tabi tutulacaktır. Buna göre, kurulacak şirketin hisselerinin ortaklarınıza verilmesi halinde, aktifinize kayıtlı taşınmazların devri nedeniyle hesaplanarak kurumlar vergisine tabi tutulan kazanç ile azaltılan geçmiş yıl karları üzerinden ortakların hukuki statüsüne göre kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması gerektiği tabiidir.

– Bununla birlikte, sermaye azaltımının Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamında istisna edilen kazançtan (beş yıllık süre içinde) karşılanması halinde, istisna kazanç işletmeden çekilmiş sayılacağından, istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılarak Vergi Usul Kanunu uyarınca vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ile birlikte şirketinizden tahsil edilecek ve kar dağıtımı hükümleri çerçevesinde ortakların statüsüne göre vergi kesintisi yapılacaktır.”

9-Vade Farkının Örtülü Sermaye Karşısındaki Durumu[9]

“…şirketinizin banka hesaplarında yeterli miktarda (borç tutarından daha yüksek tutarda) nakdinin bulunduğu, söz konusu tutarların her hangi bir harcamaya konu edilmediği ve vadeli/vadesiz banka hesaplarınızda tutulduğu, ödenmeyen borç tutarlarının fiili olarak işletme ve yatırım harcamalarında kullanılmadığı ve banka hesaplarında tutulduğu, şirketinizin banka hesaplarında herhangi bir harcamaya konu edilmeyen yeterli miktarda nakdinin bulunmasına rağmen şirketiniz tarafından ilişkili kişiden gerçekleştirilen alımlara ilişkin olan ve normal ödeme vadeleri geçen borç tutarlarının (ve bunlara ilişkin hesaplanan vade farkı ve kur farkı tutarlarının) örtülü sermaye uygulaması kapsamında dikkate alınıp alınmayacağı konusunda tereddüt hasıl olduğu belirtilerek konu hakkında Başkanlığımız görüşünün bildirilmesi istenilmiştir.

Piyasa koşulları ve ticari teamüllere göre yapılan vadeli mal ve hizmet alımları ile ilgili olarak ortaya çıkan borçlanmalarda, vade farkı tutarları ayrıca hesaplanmış olsa da bu borç tutarları örtülü sermayenin varlığının tespitinde dikkate alınmayacaktır. Söz konusu süreleri aşan vadeli alımlar nedeniyle ortaya çıkan borçlar örtülü sermayenin varlığının tespitinde dikkate alınacak; bu şekilde hesaplanan örtülü sermaye tutarına isabet eden vade farkları tespit edilerek örtülü sermaye üzerinden ödenen faiz olarak kabul edilecektir.” açıklamaları yer almıştır.

Bu itibarla, şirketiniz tarafından ilişkili kişiden yapıldığı belirtilen mal ve hizmet alımlarına ilişkin olan ve normal ödeme vadeleri geçen borç tutarlarının (ve bunlara ilişkin hesaplanan vade farkı ve kur farkı tutarlarının) örtülü sermayenin varlığının tespitinde dikkate alınması ve bu şekilde hesaplanan örtülü sermaye tutarına isabet eden vade farklarının tespit edilerek örtülü sermaye üzerinden ödenen faiz olarak kabul edilmesi gerekmektedir.”

10-Yıllara Sari İnşaat İşlerinde Hakediş Kesintisi-Kur Farkı-Faiz Vb Gelirler[10]

“…Buna göre, tevkifatın hakediş bedellerinin nakden veya hesaben ödendiği tarih itibariyle yapılması gerekmekte olup; hakediş ödemelerinin döviz cinsinden yapılması halinde şirketinize ödenecek hakediş bedelleri üzerinden Kurumlar Vergisi Kanununun 15 inci maddesine göre yapılacak tevkifatın matrahı, ödemenin yapıldığı tarihteki döviz alış kuru dikkate alınarak hesaplanan TL karşılığı tutar olacaktır.

Diğer taraftan, döviz üzerinden düzenlenen hakedişlerde, hakedişin onay tarihi veya fatura tarihi ile ödeme tarihi arasında kur artışından kaynaklanan fazla ödemeler yıllara sari inşaat işi ile ilgili olduğundan, istihkak tutarına dahil edilmesi ve bu kur farkları üzerinden de tevkifat yapılması gerekmektedir.

Ayrıca, yıllara sari inşaat işi dolayısıyla döviz cinsinden alınan avansların ve bedeli döviz ile belirlenen hizmetleri tedarik eden firmaların cari hesaplarının geçici vergi dönemi itibariyle değerlemesi sonucu oluşan kur farklarında herhangi bir ödeme söz konusu olmadığından tevkifat yapılmaması gerekmektedir. Ancak avans tarihi ile hakediş ödemesi için faturanın düzenlendiği tarih arasında oluşan kur farklarından tevkifat yapılması gerekmektedir.

Ancak, hesaben ödeme gerçekleştikten sonra döviz kurunun düşmesi halinde hesaben ödeme tarihindeki kur esas alınarak hesaplanan tevkifat tutarı; işin bittiği dönem için verilen kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edileceğinden, söz konusu tevkifat tutarının düzeltilmesi veya iadesi söz konusu olmamaktadır.

Şirketinizin taahhüt ettiği yıllara sari inşaat işi nedeniyle elde ettiği hakedişlerin bankalarda değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkan kur farkları, faiz ve repo gelirlerinin, yıllara sari inşaat işi ile ilişkilendirilmemesi gerekmekte olup bu gelirlerin tahakkuk ettiği ilgili dönemler itibarıyla kurum kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.

Öte yandan, yıllara sirayet eden inşaat işleri ile birebir bağlantısı olmayan hesapların değerlemesinden oluşan olumsuz kur farklarının dağıtıma konu edilebilecek müşterek genel gider kapsamında bulunması durumunda, yıllara sirayet eden inşaat işine düşen paya ilişkin bu kur farklarının inşaat işinin maliyetine ekleneceği tabiidir.

Ayrıca, yıllara sari inşaat işiyle doğrudan ilgisi olmayan hesapların değerlemesinin Vergi Usul Kanununun değerlemeye ilişkin hükümleri çerçevesinde yapılması gerekmektedir.”

11-Nakit Sermaye Faiz İndirimi[11]:

İlgide kayıtlı özelge talep formunda konut ve iş yeri yapıp sattığınız, inşaat taahhüt işleri ile iştigal ettiğiniz, geliştirilen inşaat projesinin yapımı için arsa satın aldığınız, arsanın finansmanında kredi kullandığınız daha sonraki dönemde şirketinizde nakdi sermaye artışı yaptığınızı belirterek, Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi kapsamında nakdi sermaye artışında faiz indiriminden yararlanıp yararlanamayacağınız hususunda bilgi talep edildiği anlaşılmış olup konu hakkındaki Başkanlığımız görüşü aşağıda açıklanmıştır.

Sermaye artırımında bulunduktan sonra arsa alınması ve arsa bedelinin artırılan sermaye kullanılarak ödenmesi ile sermaye artırımından önce kredi kullanılarak alınan arsaya ilişkin kredi borçlarının arttırılan sermaye tutarı ile karşılanması, nakdi sermaye artırımında indirim uygulamasındaki arsa ve arazi yatırımlarına ilişkin sınırlama açısından farklılık arz etmemektedir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, gerçekleştirdiğiniz nakdi sermaye artırımı dolayısıyla Kurumlar Vergisi Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendi hükümleri ve 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde yer alan açıklamalar dikkate alınmak suretiyle indirim uygulamasından faydalanmanız mümkündür. Öte yandan, şirketiniz tarafından geliştirilen inşaat projeleri için banka kredisi kullanılarak arsa satın alınmasından daha sonraki bir tarihte nakdi sermaye artırımında bulunulması halinde nakden artırılan sermayenin bu kredinin kapatılmasında kullanılan kısmına tekabül eden tutarla sınırlı olmak üzere anılan Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinin uygulanmasında indirim oranının %0 olarak uygulanması gerekmektedir.

12-Adi Ortaklıkta Hisse Devri ve Hisse Tasfiyesi Zararları[12]:

“…Borçlar Kanunu kapsamında düzenlenen adi ortaklıkların tüzel kişiliği bulunmayıp, adi ortaklığın mal varlığı üzerinde ortakların elbirliği mülkiyeti bulunmaktadır.

Sona eren adi ortaklıkların vergisel mükellefiyet açısından yapmaları gereken ise işin sona ermesi sonucunda tespiti yapılan ve paraya çevrilen mal varlığından borçları ile ortakların avansları ve masraflarının ödenmesi, malların üçüncü kişilere satılması veya emsal bedelleri üzerinden ortaklara fatura edilmesi, alacakların tahsil edilmesi veya tahsil edilemezse bu alacakların payları oranında ortaklara devredilmesi, sermaye paylarının iadesinin yapılarak son aşamada tasfiye kar veya zararının ortaklara paylaştırılması işlemleridir.

Bu hüküm ve açıklamalar çerçevesinde, adi ortaklıktaki diğer ortaktan 117.332.250,00.- TL bedelle iktisap ettiğiniz yeni %15 ortaklık payının, maliyet bedeli ile adi ortaklık payınızı takip ettiğiniz hesaba alınması ve dönem sonlarında maliyet bedeli ile değerlenmesi gerekmektedir. Söz konusu ortaklığın sona erdirilmesi esnasında ise yukarıda belirtildiği şekilde işlemlerin yapılması ve sermaye payınızın da açıklandığı şekilde tasfiye edilmesi gerekmektedir.

Anılan Kanunun 638-642 nci madde hükümleri kapsamında iştirak halinde mülkiyet esasına göre faaliyet sürdüren adi ortaklıklar elde ettikleri gelirin vergilendirilmesi açısından bağımsız bir ünite olarak kabul edilmemiştir. Ticari faaliyette bulunan adi ortaklıklarda her bir ortağın payına düşen kazanç ayrı ayrı ticari kazanç sayılmıştır. Ortaklar kendi paylarına düşen karlarını ticari kazanç olarak münferiden beyan etmek zorundadırlar. Ancak adi ortaklık KDV yönünden vergi mükellefi gelir stopaj yönünden ise vergi sorumlusu olarak kabul edilmiştir.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, arsa sahipleri ile yapılan hasılat paylaşımı sözleşmesi kapsamında konut rezidans ticari alan inşaatı yapılarak hasılatın ortaklar arasında paylaştırması amacıyla kurulan adi ortaklığın ortaklarından … A.Ş.’ye ait adi ortaklık hissesinin yarısının şirketinizce satın alınması işlemi, adi ortaklık hisseleri iştirak hissesi kapsamında olduğundan, iştirak hissesi alımı olarak değerlendirilecektir. Bu alımla adi ortaklıktaki hisse oranı artan şirketinizin adi ortaklık kazancından alacağı pay da artan hisseniz oranında artacaktır.

Öte yandan, adi ortaklıktan elde edeceğiniz kazancın dönemsellik ilkesi gereğince elde edildiği dönem kurum kazancınıza dahil edilerek beyan edilmesi gerekmekte olup, … A.Ş.’nin adi ortaklıktaki hissesinin bir kısmını şirketinize satışı nedeniyle beyan etmesi gereken kazanç anılan şirketin kazancı olduğundan söz konusu hisselerin satın alınması dolayısıyla ödemiş olduğunuz tutarın tarafınızca verilecek beyannamede mahsup edilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, adi ortaklığın sona ermesi sonucu değerini kaybeden iştirak hissesi tutarının kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir.

13- Kaza Neticesinde Açılan Dava Sonuçlanmadan Kazazede İle Anlaşılarak Ödenen Tazminat Tutarının Gider Olarak Dikkate Alınıp Alınmayacağı[13]:

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinin (3) numaralı bendinde, işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların safi ticari kazancın tespitinde gider olarak yazılabileceği hükme bağlanmıştır.

Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin (g) bendinde ise, sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar ve tazminat giderlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınamayacağı hükmü yer almaktadır.

Ödenen tazminatların gider yazılabilmesi için; işle ilgili olması, sözleşmeye, ilama veya kanun emrine istinaden ödenmesi ve söz konusu zararın teşebbüs sahibinin kusurundan doğmamış olması gerekmektedir. Mukavelename, ilam veya kanun emri olmaksızın ödenen tazminatların gider yazılması mümkün değildir.

Yukarıdaki hüküm ve açıklamalara göre, kazazede tarafından Şirket aleyhine açılmış olan davanın sonuçlanmasından önce kazazede ve Şirket arasında imzalanan protokol neticesinde kazazedeye ödediğiniz 210.000-TL tazminat tutarının kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmamakta olup sigorta şirketince Şirketinize ödeneceği taahhüt edilen 85.000-TL’lik tutarın ise kurum kazancınıza dahil edilmesi gerekmektedir.”

14-Kat Karşılığı İnşaat İşi Kazancı-Maliyeti[14]:

…pafta, … ada, … parselde kayıtlı 13 bağımsız bölümün inşası için taşınmazın malikleri ile yüklenici olan şirketiniz arasında düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden yapılacak temlik işlemi ile inşa edilecek gayrimenkullerden tarafınıza 3 bağımsız bölüm ile daire maliklerince toplam 600.000,00 TL ödeme yapılacağı belirtilerek şirketinize verilecek 3 bağımsız bölüme ilaveten nakden ödenecek 600.000,00 TL’nin gelir kaydedilerek inşaat maliyetinden düşürülüp düşürülmeyeceği hususunda Başkanlığımızdan görüş talep edilmiştir.

Başkalarının arsasına kat karşılığı yapılan inşaatlarda toplam maliyet, arsa maliyeti ile inşaat maliyetinin toplanması suretiyle hesaplanmakta olup, her bir kat, dükkan veya dairenin maliyeti ise, her kat, daire veya dükkana belirli ölçü ve esaslara göre binanın tüm maliyetinden pay verilmek suretiyle tespit edilmektedir.

Toplam inşaat maliyeti, inşaatı yapanlar tarafından arsa sahibine verilen dairelerin inşası için yapılan harcamalar ile kendilerine ait daireler için yapılan harcamalardan oluşmakta, inşaatın toplam maliyetinin arsa sahibine verilen dairelere isabet eden kısmı ile arsa sahibine yapılan nakit ödemelerin toplamı ise toplam arsa maliyetini (müteahhidin kendisine ait dairelerin arsa maliyeti) vermektedir.

Arsa üzerinde müteahhidin payının bulunması durumunda toplam arsa maliyeti ise müteahhidin hissesine düşen arsa payının maliyeti ile arsa payı karşılığı arsa sahibine verilen dairelere isabet eden inşaat maliyeti ve arsa sahibine yapılan nakit ödemelerden oluşmaktadır.

Bu hüküm ve açıklamalara göre, kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden yüklenici şirket olarak daire maliklerince tarafınıza ödenecek olan toplam 600.000,00 TL’nin elde edildiği döneme ait kurum kazancınıza dahil edilmesi gerektiği tabii olup söz konusu tutarın inşaatın maliyetiyle ilişkilendirilmek suretiyle dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.”

15-Ortaktan Alınan Borçların Değerlendirilmesi[15]:

Buna göre,

– Şirketiniz tarafından ortağınızdan alınmış borçların örtülü sermaye olarak değerlendirilmesi halinde bu borçlarla ilgili olarak örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderlerin, Kurumlar Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre gider olarak yazılması mümkün bulunmamakla birlikte, örtülü sermaye kabul edilen borçlanmalarda oluşacak kur farkı gelirlerinin de söz konusu borcun örtülü sermaye olarak kabul edilmesinin bir sonucu olarak, vergiye tabi kurum kazancının tespitinde gelir olarak dikkate alınması söz konusu olmayacaktır.

– Şirketinize kullandırılan borçların örtülü sermaye olarak değerlendirilmesi durumunda örtülü sermaye üzerinden kur farkı hariç, faiz ve benzeri ödemeler veya hesaplanan tutarlar, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının uygulanmasında, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kar payı olarak değerlendirilecektir.

– Şirketinizin gerçek kişi ortağından borçlandığı paralarla ilgili olarak herhangi bir faiz ödemesi durumunda, gerçek kişi ortağa ödenecek faiz bedelinin emsallere uygun olması gerekmektedir. Emsallere uygun faiz bedelinin tespitinde Kanunun 13 üncü madde hükmü ve 1 seri numaralı Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğinde açıklanan yöntemlerden işlemin mahiyetine en uygun olanının kullanılacağı tabiidir.

Öte yandan, şirketinizin nakit ihtiyacı olmadığı halde gerçek kişi ortağınızdan alınan paralara ilişkin ortaya çıkan kur farklarının, ticari kazancınızın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgisi olmadığından, kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir.

[1] Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı, 11.05.2018/50426076-125[19-2018/20-338]-E.40419

[2] İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı, 10.05.2018/ 84098128-125[32-2018/4]-E.204105

[3] Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı, 24.04.2018/ 64597866-125.08-9661

[4]  Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı, 11.04.2018/ 64597866-125[19]-8802

[5] Erzurum Vergi Dairesi Başkanlığı, 04.04.2018/ 30094508-125[2018/1.2]-E.8068

[6] Adana Vergi Dairesi Başkanlığı, 02.04.2018/ 19341373-125[ÖZELGE-2018/1]-E.53937

[7]  İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 16.03.2018/ 62030549-120[94-2015/203]-268414

[8]  İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 16.03.2018/ 62030549-125[19-2015/298]-268217

[9] Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı, 08.03.2018/38418978-125[12-16/1]-102776

[10] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 15.02.2018/ 62030549-120[42-2014/228]-158888

[11]  İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 30.01.2018/ 62030549-125[10-2016/486]-98638

[12]  İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 29.01.2018/ 62030549-125[6-2015/193]-93761

[13]  İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 62030549-125[6-2016/28]-93754,

[14]  İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı, 26.01.2018/ 62030549-125[6-2015/296]-92920

[15] Gaziantep Vergi Dairesi Başkanlığı, 16700543-125[17-515-80]-57752,

Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelgeleri Kapsamında Gündeme Özel Bazı Vergi Uygulamaları (II) İçin Tıklayınız

Exit mobile version