KDV Sistemi Değişiyor
Mustafa Bahadır ALTAŞ
Yeminli Mali Müşavir
mba444@mynet.com
Geçtiğimiz yıl, Maliye Bakanı Naci Ağbal tarafından gündeme getirilen ve kamuoyunda heyecan yaratan KDV reform ve İngiliz modeli tartışmaları üzerine Ağustos ayında kaleme aldığım “KDV Reformunda Fatura Kime Çıkacak?” başlıklı yazımda özellikle “İnşallah KDV reformu vatandaşa yansıyacak bir vergi artışına neden olmaz” dedikten sonra tutarı o gün için 140 milyarı aşan devreden KDV’nin iadesi sürecinde “Meslek mensupları daha etkin görev üstlenmeli” şeklinde bir öneride bulunmuştum.
27 Şubat 2018 tarihinde TBMM’ye sevk edilen ve plan bütçe komisyonunda kabul edilen Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun tasarısının maddelerinin incelenmesinde üzülerek belirtmek isterim ki fatura yine vatandaşa çıkacak gibi görünüyor. SMMM’lere KDV iade raporu düzenleme yetkisi verilmesi meslek adına olumlu bir düzenlemedir.
Yaklaşık 33 yıldır uygulanmakta olan KDV kanunu değişikliğinde bizce yapılan en önemli değişiklik verginin yasallık ilkesi göz ardı edilerek maliye bakanlığına KDV uygulamasında geniş yetkiler verilmesidir. Yapılan değişiklikler yasalaşmasıyla birlikte uygulama aşamasında çokça tartışılacaktır. Biz bu yazıda yapılacak olan kanun değişikliğinde bugüne kadar hiç uygulanmayan hasılat esaslı vergilendirme sistemini ele alacağız. Çünkü getirilecek olan hasılat esaslı vergilendirme sistemi KDV için yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır.
3065 sayılı Kanunun mülga 38 inci maddesi “Hasılat esaslı vergilendirme” başlığıyla 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren uygulanmak üzere yeniden düzenlenmektedir. Buna göre hasılat esaslı vergilendirme usulünde bakanlar kurulunca belirlenecek gelir vergisi mükelleflerin kazancının tespitinde, kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla alış vesikalarında gösterilen katma değer vergisi ile hasılat esaslı vergilendirme usulüne göre beyan ederek ödedikleri katma değer vergisini işlemin mahiyetine göre gider veya maliyet, yaptıkları teslim ve hizmetler dolayısıyla hesapladıkları katma değer vergisini gelir olarak dikkate alacaklar. Vergiye tabi işlemlerin karşılığını teşkil eden (katma değer vergisi dahil) bedel üzerinden KDV Kanunun 28. maddesi uyarınca belirlenen en yüksek oranı geçmemek üzere, Bakanlar Kurulunca ilgili sektör veya meslek grubu için belirlenen oran uygulanmak suretiyle hesapladıkları katma değer vergisini, indirilecek katma değer vergisi ile ilişkilendirmeksizin beyan ederek ödeyeceklerdir.
Avans | İcra | İzin | Rapor | Harcırah | Teşvikler | Puantaj | e-Bildirge | e-Beyan
KDV’de hasılat esaslı vergilendirme sistemine geçilmesiyle bu güne kadar hiç KDV ödemeyen 1 milyonun üzerindeki mükellefin bundan sonra KDV ödemeleri kaçınılmaz olacaktır.
Katma Değer Vergisi, üretilen mal veya hizmetin her aşamasında yaratılan değerin vergilendirildiği, özü itibariyle nihai tüketicinin katlanmak zorunda kaldığı bir tüketim vergisidir. Genel anlamda harcamaların vergilendirilmesi olarak kabul edilen bu sistemde alım-satıma konu edilen mal ve hizmetlerin el değiştirmesi anında vergilendirilmesini ön görmekte olup bu husus katma değer vergisinin vergi yükü açısından nötr olma özelliği ön planda tutmaktadır.
Hasılat esaslı vergilendirme sistemi çağdaş vergicilik dışında toptancı bir vergi anlayışından kaynaklanmaktadır. Düzenlemede yer alan indirilecek KDV’nin gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınması, hesaplanan verginin hasılat olarak kayıt edilmesi, 3065 sayılı kanunun kendi içinde çelişmesidir.
3065 sayılı kanunun 58. maddesinde yer alan Verginin Gider Kaydedilemeyeceği “Mükellefin vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan Katma Değer Vergisi ile mükellefçe indirilebilecek Katma Değer Vergisi, Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak kabul edilmez.”
ve
54. maddesinde yer alan “Kayıt Düzeni”nde belirtilen “Vergi konusu işlemlerin mahiyeti, vergisiz tutarları, hesaplanan vergi, indirilebilir vergi miktarları, yer alır” hükmü ile vergi tekniği ve muhasebe standartları açısından ‘Satış Hasılatı”nın hangi unsurları içerdiğini dikkate alarak, Tekdüzen Hesap Planı’nın açıklamasında “Brüt satışlara Katma Değer vergisi dahil edilemez“ ifadesinden hareketle Katma Değer Vergisinin işletmeler için bir hasılat olmadığı çok açıktır.
Eğer vergiyi hasılat olarak kabul edecek isek yasanın 9. maddesinde yer alan “Vergi Sorumlusu” ve KDV uygulama tebliğlerinde yer alan müteselsil sorumluluğu nasıl uygulayacağız.
Bu şartlar altında kim, verginin maliyet veya gider unsuru olarak dikkate alınmasının doğuracağı sonucu hangi akla ve mantığa, hangi ticari teamüllere ve vergi tekniğine göre izah edecektir. Vergi kanunlarını lafzı ve ruhu ile birlikte konuluş maksatları ve vergiyi doğuran olay ve olayın iktisadi ve ticari özelliğini, kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle olan bağlantısı göz önünde bulundurulmadan yasaya ilişkin farklı hüküm tesis etmek, ileride telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir.
KDV’nin en önemli özelliği indirim sisteminin olmasıdır. Alımında yüklenilen KDV’nin bu düzenleme kapsamında indirim konusu yapılmaması, hesaplanan KDV’nin hasılat olarak değerlendirilmesi, KDV’nin ruhuna ve tekniğine aykırı bir vergilendirmeye neden olacak aynı zamanda kayıt dışını artıracaktır. KDV uygulamasında vergiyi doğuran olayın, işlemin her aşamasında vergiye tabi tutulması ve bu işlemlerinde kendi sistematiği içinde yüklenilen verginin indirim konusu yapılarak beyan edilmesi modern ve çağdaş vergi sisteminin gereğidir. Bu nedenle vergi gelirlerini artırmak için dolaylı vergilerle vergide toptancı vergi anlayışı yerine vergiyi tabana yayarak vergide adaleti sağlamalıyız.