Enflasyon Nedir ve Nasıl Mücadele Edilir?
Deniz ÇEVİK
Gelir Uzman Yardımcısı
[email protected]
Yazar Hakkında
Giriş
Günümüz ekonomilerinde makro düzeyde yaşanan pek çok istikrarsızlık vardır. Makro iktisat politikaların istikrarı hedeflediği beş temel durum vardır.
Bunlar:
- Tam İstihdam
- Fiyat İstikrarı
- İstikrarlı Ekonomik Büyüme
- Gelir Dağımında Adalet
- Ödemeler Dengesidir.
Politika yöneticileri ekonomik istikrarın sağlanması ve refah düzeyinin artması için en temelde maliye ve para politikaları ile ekonomilere müdahale ederek yukarıda bahsettiğimiz makro hedefleri gerçekleştirmeye çalışırlar. Örneğin politika belirleyicileri istikrarlı ekonomik büyüme sağlayabilmek için genişletici politikalar uygulayarak hedefi gerçekleştirirken öte yandan büyüme sonrası yeni iş alanları ortaya çıkaracaktır. Böylelikle tam istihdam hedefi de sağlanmış olacaktır. Fakat bu iki hedef arasında doğrusal bir ilişki olsa da makro hedefler bir birleriyle bazı durumlarda çatışabilmektedir.
Örneğin fiyat istikrarı ve ekonomik büyüme arasında çatışma vardır. Ekonomik büyüme için belli bir oranda (%2-3) enflasyon teşvik edici olabilir. Ya da belirli bir refah düzeyine ulaşmak için yapılacak tüketimler ile ekonomik kalkınma arasında çatışma mevcuttur. Bireylerin tüketimi artırması tasarrufların düşmesine ve sermaye birikiminin azalmasına yol açacaktır. Sermayenin azalması ise ekonomik büyüme ve kalkınmayı olumsuz etkileyecektir.
Görüldüğü üzere ekonomilerde yukarıda bahsettiğimiz temel hedeflerin aynı anda sağlanması çoğu kez mümkün değildir. Bu noktada politika belirleyicileri bazı hedefleri ön plana çıkarmakta ve bunlara yoğunlaşmaktadır. Bugün dünya üzerinde liberal politikaların çoğunlukla uygulandığı ekonomilerde gelir dağılımı adaleti ve tam istihdam hedefleri diğer makro hedeflerin arkasından gelmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkeler ekonomik kalkınma, büyüme, dış açık ve fiyat istikrarı gibi makro hedeflere yoğunlaşmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ise 2008 krizi sonrası tekrardan kriz öncesi büyüme ve enflasyon rakamlarına dönme çabalarının olduğunu söyleyebiliriz.
Makro ekonomik olarak pek çok hedef veya istikrarsızlık olmasının yanı sıra yazımızda “Fiyat İstikrarı” amacına yoğunlaşıp özellikle enflasyonun ne olduğunu ve nasıl mücadele edileceği konusunu detaylı göreceğiz.
Fiyat İstikrarı Nedir?
Fiyat istikrarı bir ekonomide enflasyon veya deflasyonun görülmediği durum olarak tanımlanabilir.
Deflasyon bir ekonomide fiyatlar genel düzeyinin sürekli düşüşünü ifade etmektedir. Deflasyonun yaşandığı ekonomilerde paranın reel değeri ve satın alma gücü artmaktadır. Mal ve hizmetlere yapılan harcamalar azalmaktadır. Deflasyonist dönemlerde bireyler daha az parayla daha fazla mal ve hizmet alırlar ve ellerindeki parayı tasarruf ederler. Bundan dolayı harcama açığı ortaya çıkmaktadır. Öte yandan mal ve fiyatların sürekli düşmesi üreticilerin belli bir noktadan sonra üretimi bırakmalarına ve ekonominin durgunlaşmasına yol açacaktır. Deflasyon, tüketiciyi tüketimden, üreticiyi üretimden uzaklaştırdığından enflasyona göre daha büyük bir istikrarsızlık kaynağıdır. Deflasyonla mücadelede büyük çoğunlukla genişletici para ve maliye politikaları uygulanmaktadır. 2008 krizi sonra durgunluk yaşayan pek çok gelişmiş ekonomi özellikle genişletici para politikaları ile istikrarsızlığı ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Bugün hala Japonya gibi gelişmiş bir ekonomi deflasyonla mücadele halindedir.
Enflasyon Nedir?
Enflasyon bir ekonomide fiyatlar genel seviyesindeki sürekli artışlar olarak ifade edilmektedir. Fakat fiyatlarda bir kere ortaya çıkacak artışlar enflasyon değildir. Eğer bir mal veya hizmetin fiyatı yıldan yıla artış gösteriyorsa orada enflasyon vardır. Enflasyon, malların ve hizmetlerin zamanla yükselen fiyatıdır. Bir ekonomide benzin deposunu doldurmak, bir kilo süt almak veya ilaç almak için bir önceki döneme göre daha fazla harcama yapmanız anlamına gelir. Enflasyonist bir ortamda aşağıdaki olumsuzluklar yaşanacaktır:
– Paranın Satın Alma Gücü Düşer: Satın alma gücü, paranın bir anda satın alabileceği gerçek veya somut mal ve hizmet miktarıdır. Enflasyon yükseldiğinde, paranın alım gücünde bir düşüş meydana gelecektir. Yüksek enflasyon altında tüketiciler herhangi bir mal için daha fazla harcama yapmak zorunda kalacak ve satın alma güçleri düşecektir. Örneğin 2016 yılında fiyatlar genel düzeyinde %10’luk artış yaşandığını kabul edersek bir yıl önce (2015) yılında 100 TL ye aldığınız bir ürün 2016 yılında enflasyonla birlikte malın katma değerinde herhangi bir artış olmadan 110 TL’ye almak zorunda kalınacaktır. Bireyin reel gelirinde bir artış olmadığı halde satın alma gücünde ciddi bir kayıp olacaktır. Enflasyonla birlikte paranın reel değeri düşmekte ve tüketim için yapılan harcamalar artmaktadır.
– Kaynak Tahsisinde Etkinsizlik: Enflasyonun yaratacağı kaynak tahsisindeki etkinsizlik ekonomideki kaynakların doğru alanlara kanalize olmasını ortadan kaldırmasıdır. Enflasyonla birlikte fiyat mekanizması bozulmaya başlayacaktır ve bireyler rasyonel karar almaktan uzaklaşacaktır. Ekonomik büyümenin en önemli kaynaklarından olan tasarruflar ve yatırımlar enflasyonla birlikte düşmeye başlayacaktır. Bireyler tasarruflarının enflasyonist dönemde eriyeceğini bildikleri için tasarrufları tüketime dönüştürmeye başlayacaktır ya da farklı varlık alımlarına yönelecektir (döviz vb.). Tasarrufların azalması yatırım için gerekli olan sermaye birikiminin erimesine ve büyüme için önemli olan yatırımların azalmasına yol açacaktır. Enflasyonist dönemde nominal faizler yükselme eğilimine girecektir. Nominal faizlerin yükselmesi borçlanma maliyetini arttıracaktır. Eğer enflasyonla sıkı bir mücadele gerçekleştirilmezse reel faizler düşme eğilimi gösterecektir. Faizlerde başlayan dalgalanmalar yatırım kararlarının daha spekülatif amaçlı yapılmasına neden olacaktır.
Enflasyonist dönemlerde elde para tutmanın maliyeti artacağından bireyler ellerindeki paraları ya hemen harcarlar ya da gayri menkul yatırımlarına yönlendirirler. Ekonomide kaynak tahsisi bozulur. Bunlar dışında bireyler beklenen enflasyonun Ayakkabı Eskitme* maliyeti ve Menü-Katalog* maliyetleri ile karşı karşıya kalırlar.
Enflasyonun birde beklenmeyen maliyetleri vardır. Alacaklılardan borçlulara servet transferi gerçekleşir. Enflasyonist dönemlerde bir yıl vadeli verilen bir borcun geri dönüşü aynı reel fiyatı olmayacağından servet transferi gerçekleşecektir. Öte yandan beklenmeyen enflasyon devletin reel gelirinin azalmasına yol açacaktır (Tanzi-Oliviera Etkisi*). Ücretlilerden firma sahiplerine doğru gerçekleşen kaynak aktarımı gene beklenmeyen enflasyonun maliyetidir.
Görüldüğü üzere enflasyonun yarattığı pek çok istikrarsızlık mevcuttur. Enflasyonun yüksek seyir ettiği ekonomilere karşı bir güven eksikliği vardır. Çünkü enflasyon ile birlikte rasyonel karar alabilmek zorlaşmaktadır. Hem tüketicilerin hem de üreticilerin güvenin sarsılması istenen durum değildir. Enflasyon toplumun geneline yayılarak Hoşnutsuzluk Endeksinin* yükselmesine yol açacaktır.
Enflasyon Nasıl Ortaya Çıkar?
Ekonomistler ve akademisyenler tarafından evrensel olarak kabul edilen enflasyon nedeni için tek bir teori yoktur, ancak sıkça kullanılan birkaç hipotez vardır.
√ Talep Enflasyonu:
Toplam talebin toplam arzdan büyük olması durumunda ortaya çıkan enflasyondur. Talep enflasyonu tüketicilerin bir mala karşı o malın arzından daha fazla talep etmeleri sonucu ortaya çıkar. Bunun dışında kamu harcamalarında artış, özel tüketim harcamalarındaki artış, özel yatırım harcamalarındaki artış ya da ihracattaki artıştan dolayıda ortaya çıkabilir. Genel anlamda yaşanan enflasyon talep enflasyonudur. Bu enflasyon çok az malı takip eden çok fazla para olarak tanımlanabilir. Başka bir deyişle, talep arz’dan daha hızlı bir şekilde artarsa fiyatlar artacaktır. Bu genellikle hızla büyüyen ekonomilerde görülür. Bu teori genellikle Keynesyen ekonomi okulu tarafından desteklenir.
√ Maliyet Enflasyonu:
Üretimde kullanılan iş-gücü ve ham-maddelerin (girdilerin) fiyatlarındaki artıştır. Şirketlerin üretim maliyetleri arttığında ortaya çıkar. Bu olduğunda, kâr marjlarını korumak için fiyatlarını artırmaları gerekir. Bu enflasyon ücretlerdeki artıştan, kredi faizlerindeki artıştan ve vergilerdeki artışlardan kaynaklanabilir.
√ Parasal Enflasyon:
Parasal enflasyon ekonomide aşırı para arzı nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Parasal enflasyonun ortaya çıkması için para arzının para talebinden yüksek olması gerekir. Herhangi bir şeyin çok fazla arzı varsa, o şeyin fiyatı düşer. Eğer bu para ise ve çok fazla para arzı onun değerini düşürecektir. Bu durumda yine bir malın satın alınması için daha fazla harcama yapılacaktır. Bu teori çoğu kez “Monetarist” ekonomi okulu tarafından desteklenir. Monetarist iktisadın öncüllerinden olan Milton Friedman enflasyon nedenini şöyle açıklamıştır: “Enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur.”
Enflasyon teorileri başlıca bunlar da olsa bunların dışında nedenine göre:
- Fiyat (Sentetik, Spontane) Enflasyonu
- İthal Edilen Enflasyon
- Yapısal Enflasyon
- Varlık Enflasyonu
Şeklinde enflasyon türleri de mevcuttur.
Nasıl Mücadele Edilir (Anti-Enflasyonist Politikalar)?
Enflasyonu önlemeye yönelik politikalar uygulanmadan önce enflasyon boşluğu ölçülmelidir. Bunun yapılmaması durumunda uygulanacak anti-enflasyonist politikalar ekonominin deflasyona süreklenmesine sebep olabilir.
Makro ekonomik açıdan yaşanan istikrarsızlıklara iktisat politikası araçlarıyla müdahale edilmektedir. Bu politikaları üç başlık altında toplayabiliriz:
- Maliye Politikası
- Para Politikası
- Ücret ve Gelirler Politikası’dır.
Enflasyonla Mücadelede Maliye Politikası:
Enflasyon dönemlerde toplam talep toplam arzdan fazladır. Dolayısı ile enflasyonu ortadan kaldırmak için arz talep dengesinin sağlanması gerekmektedir. Denge iki şekilde sağlanabilir ya arzı artırılmalı ya da talep düşürülmelidir. Enflasyonla mücadelede kısa dönemde talep düşürücü uzun dönemde arz artırıcı politikalar uygulanmalıdır. Çünkü arz esnekliği uzun dönemde daha yüksektir. Kısa ve uzun dönemde amaç arz talep dengesini sağlamaktır.
Enflasyonla mücadele kısa dönemde talep kısıcı yani daraltıcı maliye politikaları uygulanmalıdır. Maliye politikası araçları temelde:
- Bütçe Uygulamaları
- Vergi Politikaları
- Kamu Harcamaları (Yatırım ve Cari Harcamalar)
- Borçlanma Politikaları şeklinde sayılabilir.
Enflasyonla mücadelede etkin şekilde daraltıcı politikalar uygulanmalıdır. Fakat bu hükümetler tarafından çoğu zaman bir risk olarak algılanır. Politik kaygı taşıyan yöneticiler enflasyonla mücadele isteksiz kalabilmektedirler. Daraltıcı maliye politikası uygulamaları öncelikle kamu harcamalarının kısılmasıyla gerçekleştirilir. Hükümetin cari harcamaları kısması kısa vade de çok daha fazla olumsuzluk yaratacağından talep kısıcı olarak yatırım harcamalarını düşürmelidir. Enflasyonist dönemde uygulanacak bir diğer daraltıcı politika ise vergilerin artırılmasıdır. Vergi oranlarında yapılacak bir artış bireylerin taleplerinin düşürülmesi yönünde önemlidir. Arttırılabilecek vergiler ise dolaylı (KDV, ÖTV vb.) ya da dolaysız (Gelir, Servet vb.) vergiler olabilir. Özellikle artan oranlı vergi tarifesine sahip olan gelir vergisi, otomatik şekilde talebin düşmesine yol açar.
Enflasyonist dönemde borçlanma şekli ise iç borçlanma şeklinde olmalıdır. Hükümet iç piyasadaki fazla likiditeyi borç senetleriyle emerek enflasyonla mücadeleye katkı sağlayabilir. Enflasyonist dönemde iç borçlanmaya gidilmelidir. Enflasyon dönemlerinde vergileri artırmak ve kamu harcamalarını kısmak bütçenin fazla vermesine ve talebin azalmasına yol açar.
Enflasyonla Mücadelede Para Politikası:
Geleneksel yaklaşıma göre enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur. Bundan kaynaklı fiyat istikrarının sağlanması noktasında para politikası son derece önemlidir. Bilindiği üzere tüm dünyada para politikasına yön verme görevini Merkez Bankaları yürütmektedir. Merkez Bankalarının ekonomik büyüme, yüksek istihdam, ödemeler dengesi gibi pek çok amacı olsa da belkide en önemli amacı fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Merkez Bankalarının enflasyonla mücadelede izleyeceği politika sıkı para politikasıdır.
Merkez Bankasının enflasyonla mücadelede başarılı olması için pek çok politika aracı olsa da en önemli politika aracı kısa vadeli faizlerdir. Merkez Bankaları faizler dışında açık piyasa işlemleri, reeskont oranları, zorunlu karşılıklar ve döviz kontrolleri gibi para politikası araçları ile piyasadaki para arzını kontrol ederek mücadele etmektedir. Türkiye Cumhuriyet MB bu bahsettiğimiz politikalar dışında enflasyon hedeflemesi rejimi ile enflasyon beklentileri yönetmektedir. MB enflasyonun yüksek seyrettiği dönemlerde faizleri yükselterek kredi taleplerini düşürmekte ve piyasada para arzını azaltmaktadır. Bu şekilde enflasyonda bir düşüş söz konusu olmaktadır.
Para politikası uygulamalarının enflasyonla mücadelede başarılı olabilmesi için öncelikle bazı şartlar vardır. Merkez Bankalarının enflasyonla mücadelede başarılı olması sadece sıkı para politikası ile mümkün olmamaktadır. Fiyat istikrarında öncelikle etkili politika yürütülebilmesi için Merkez Bankasının bağımsız olması gerekmektedir. Merkez bankalarının fiyat istikrarını temel amaç olarak hedeflemesi ve bunu açık ve net olarak tanımlaması, politika hedeflerinin kamuoyuna açıklaması, hesap verebilir olması, araç bağımsızlığına sahip olması, bütçe açığı ve kamu borç yönetiminden sorumlu olmaması çağdaş bir merkez bankasının gereklerindendir.
Öte yandan enflasyonla etkin bir mücadele yürütülebilmesi için maliye para politikalarının uyumlu olması gerekmektedir. Sıkı para politikasının yürütüldüğü bir ekonomide bütçenin açık vermesi, kamu harcamalarının artılması veya yüksek miktarda borçlanmaya gidilmesi para politikasının başarısız olmasına yol açacaktır. Kamu harcamaları istikrar politikasının kabul edilebilir seviyeyi aşması halinde maliye politikası ile ihtilaf meydana gelir, Bütçe açıklarının sermaye piyasasında finanse edilmesi özel yatırımları olumsuz etkiler (crowding out). Vergilerin arttırılması da büyümeyi engelleyici ve fiyatları arttırıcı etki eder. Merkez Bankası’nın devleti doğrudan finanse etmesi ve dolaylı olarak piyasada devlet tahvillerini satın alması durumunda para arzının artmasına ve enflasyonist etkiler ortaya çıkmasına yol açar.
Sonuç
Günümüz ekonomilerinin pek çok önemli problemi olsa da mutlaka çözülmesi gereken meselesi Fiyat İstikrarının sağlanmasıdır. Enflasyon veya deflasyonun yaratacağı olumsuzluklar, düşük büyümeden işsizliğe gelir dağılımı adaletsizliğinden dış açığa kadar pek çok sorun yaratmaktadır. Enflasyonun bu kadar fazla sorun yaratmasına rağmen pek çok ülke enflasyonla mücadelede etkili olamamaktadır. Burada yaşanan sorunların başında ülkede uygulanan politikaların etkin yürütülememesidir. Örneğin siyasi iktidar çoğu zaman daraltıcı maliye politikası yürütmeye yanaşmamaktadır. Özellikle seçim dönemlerinde artan kamu harcamaları enflasyonla mücadelede istenen bir durum değildir. Hükümetlerin enflasyonla mücadelede sıkı para politikasını uygulamalarını desteklememesi de dönem dönem yaşanmaktadır. Örneğin uygulanacak yüksek faizler ekonomik büyüme ile ters düşeceğinden bazen tepki alabilmektedir. Unutulmamalıdır ki enflasyonla mücadele öncelikle güçlü bir irade gerekmektedir.
Dip Notlar:
— Ayakkabı Eskitme Maliyet: Enflasyonist dönemlerde elde para tutmanın maliyeti yüksek olacaktır. Bundan dolayı bireyler paralarını bankalarda tutmaktadır. Bu durum ise insanların daha fazla bankaya gidip gelmelerine ve ayakkabılarının eskimesine yol açmaktadır.
— Menü-Katalog Maliyet: Enflasyonist dönemlerde firmalar fiyatları sürekli değiştirmek zorunda kalmaktadırlar. Fiyatlardaki bu oynaklık menülerin sürekli yenilenmesine ve menü-katalog maliyetlerinin ortaya çıkmasına yol açmaktadır.
— Tanzi-Oliviera Etkisi: Verginin doğması ile tahsil edilmesi arasındaki süre uzadıkça, verginin daha geç ödeyen bireylerin reel vergi yüklerinde bir azalış devletin ise reel vergi gelirinde bir azalış yaşanmaktadır. Özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde kurumlar vergisi gibi vergilerde bu sorun yaşanmaktadır. Çözüm ise geçici vergi uygulamalarıdır.
— Hoşnutsuzluk Endeksi: Bir ekonomide enflasyon oranı ile işsizlik oranın toplamı hoşnutsuzluk endeksini verir.
Kaynakça:
- investopedia.com
- thebalance.com
- mahfiegilmez.com