KOBİ’lerin Sermaye Tercihleri
Mahmut Bülent YILDIRIM
Yeminli Mali Müşavir
b.yildirim@vdd.com.trDoç. Dr. Selahattin KOÇ
Cumhuriyet Ün. İİBF İşletme Bölümü
Öğretim Üyesi
1.GİRİŞ
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin (KOBİ) Tanımı ve Niteliklerini Belirleyen Yönetmelik, revize edilerek 4 Kasım 2012 tarihli resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Daha sonra da bu yönetmelikte yapılan değişiklikle, maksimum 250 çalışanı olan, ve yıllık satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri 40 milyon TL’yi aşmayan işletmeler, orta büyüklükte işletme olarak adlandırılmaktadır. KOBİ’ler, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de ekonominin dinamik ve sürükleyici unsurlarından biri olup, ülkemizin sosyo ekonomik gelişmesi açısından çok büyük öneme sahiptirler.
Ekonomi Bakanlığı verilerine göre, ülkemizdeki işletmelerin yüzde 90’ından fazlasını oluşturan KOBİ’ler, toplam istihdamın yüzde 70’ini, toplam katma değerin yüzde 50’sini, toplam satışların yüzde 65’ini, toplam yatırımların yüzde 50’sini, toplam ihracatın yüzde 60,1’ini, toplam kredilerin yüzde 24’ünü gerçekleştirmektedir. Bu rakamlar, KOBİ’lerin Türkiye ekonomisindeki önemli rolünü açıkça göstermektedir.
KOBİ’ler, ekonomideki krizlerden büyük işletmelere göre daha fazla etkilenen, ekonomiyi birebir yaşayan, ancak herşeye rağmen yine de üreten, çabuk karar alabilen ve uygulayan dinamik yapılarıyla ekonomik gelişmelere çabuk ayak uyduran işletmelerdir.
KOBİ’ler, tüketici ihtiyaçlarındaki değişiklikleri kısa sürede algılayıp, bunlara anında cevap verebilmekte, teknolojik yeniliklere kolayca ayak uydurabilmektedirler. Bu işletmelerin yönetimleri, çalışanlarla ve üçüncü kişilerle yakın ilişki içinde bulunmalarından dolayı hem çalışanların performanslarını hem de tedarik ve satış halkasını olumlu etkileyebilmektedir.
Ayrıca KOBİ’ler, faaliyet gösterdikleri bölgede, bölgenin ihtiyacını da dikkate alarak zaman zaman ara teknolojileri kullanmaları, hem o bölgenin kalkınmasına hem de çevrenin korunmasına yardımcı olmaktadır.
KOBİ işletmelerinin dezavantajları ise, bazı sektörlerde uzman personel istihdam edilememekte, genelde işletme sahibinin bilgisi ve tecrübesi ön plana çıkmakta, bu da bilginin yerini, tecrübenin almasına neden olmakta, mali ve finansal açıdan büyük işletmelere göre daha zayıf kalabilmekte, büyük alımlar yapamamaları dolayısıyla, maliyetleri büyük işletmelere göre daha yüksek olmakta ve büyük işletmelerle rekabet etmekte zorlanmaktadırlar.
08.12.2016 tarihinde hükümet tarafından açıklanan Ekonomi Koordinasyon Kurulu kararları neticesinde KOBİ’ler için yeni teşvik ve olanaklar sağlanmıştır. Ülkemizde KOBİ’lerin verimliliklerinin arttırılması, büyümeleri ve yeni girişimlerle yeni işletmelerin faaliyete geçebilmesi için destek, hibe ve teşvik mekanizmaları vardır. Özellikle son dönemlerde Kredi Garanti Fonu (KGF) bir çok KOBİ işletmesine finansman olanakları bakımından bir rahatlama imkanı vermiştir.
Gelişmiş, gelişmekte ya da geri kalmış ülkelerde ekonomik yapının önemli mihenk taşını KOBİ’ler oluşturmaktadır. Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerdeki KOBİ’lerin sermaye tercihlerinin tespit edilmesi, oluşan finansal yapı fırsatlarından faydalanıp faydalanamadıkları önem arzetmektedir. KOBİ’lerle ilgili yapılan çalışmaların birçoğunda en büyük sıkıntılarının başında uygun koşullarda finansman sağlayamama ve buna bağlı olarak ta borca dayalı sermaye yapısı oluşturulması gelmektedir. Firmaların ağırlıklı olarak özkaynak ile finansman tercihini kullanmaları meydana gelebilecek olağanüstü durumlardan daha kolay kurtulmalarına imkan sağlayacaktır. Bu çalışmada KOBİ’lerin sermaye yapıları ele alınarak bunun işletmeler için avantaj ve dezavantajlarına değinilmektedir.
2. KOBİ’LERDE SERMAYE YAPISI
KOBİ’ler işletme faaliyetleri sırasında en çok finansman sorunlarıyla karşılaşmaktadırlar. Bu finansman sorunlarının temelinde KOBİ’lerin özkaynak yapıları yatmaktadır. Aynı zamanda finans kuruluşlarının KOBİ’lere yaklaşımı, genel piyasa şartları da(enflasyon, döviz, faiz v.b.) soruna etki yapmaktadır.
Küçük ve Orta ölçekli işletmelerimizin, bugün karşı karşıya kaldığı bir çok sorunun gerisinde sermaye faktörü yatmaktadır (Bulmuş ve diğ., 1990:4). Bu tespit bugün de aynı şekliyle devam etmektedir. Küçük sermayelerle başlanan girişimler sürekli büyüyen sorunlarla devam etmektedir.
KOBİ’lerin sorunlarını ele alırken ilk belirtilmesi gereken husus enflasyonun öz sermayeyi eritmesidir. Aşırı artan girdi fiyatlarının maliyetleri yükseltmesine karşın bunu fiyatlarına yansıtamayan KOBİ’lerin, zaten yetersiz olan özkaynakları zaman içinde erimektedir. KOBİ’lerin ortak özelliklerinden biri olan özkaynak yetersizliği özellikle konjönktürel dalgalanmanın olduğu dönemlerde kendini hissettirmektedir. KOBİ’lerin sermaye yapılarının zayıflığı ilk olarak işletmelerin kuruluşunda ortaya çıkmakta ve pek çok KOBİ için süreklilik kazandığından işletmenin daha sonraki faaliyetlerinin tümünü etkilemektedir. Yabancı kaynakların bulunmasında karşılaşılan güçlükler ile birleştiğinde yeni yatırımların yapılmasını, yüksek teknoloji sağlanmasını engellemektedir. (Tosyalı Sarıkaya 1995: 22)
Girişimciler küçük özkaynaklar ile işletmeler oluşturmakta, bu küçük özkaynakları da hem sabit sermaye yatırımın da hem de çalışma sermayesinde kullanmaya çalışmaktadırlar. Gerekli fizibilite yapmadan dolayısıyla ihtiyaç duyulan sermaye miktarını tespit etmeden işe başlamaktadırlar. Bunlara ilave olarak KOBİ’ler piyasa koşulları nedeni ile vadeli satışlarını da özkaynakları ile finanse etmek zorunda kalmaktadırlar. Daha kuruluş aşamasında başlayan bu özkaynak sorunu KOBİ’leri yaşamları boyunca olumsuz etkilemektedir. (Oktay ve Güney, 2002:4)
Özellikle konjönktürel dalgalanmaların olduğu dönemlerde KOBİ’lerin kaynakları son derece azalmaktadır. Tahsilatta karşılaşılan güçlükler sonucu nakit sıkıntısı çekilmekte, özkaynaklar erimekte ve pahalı banka kredilerine yönelinmektedir. Sonuçta, yüksek maliyetli banka fonu kullanmak zorunda kalan küçük sanayiciler mevcut yatırımlarındaki dönüş hızını ayarlayamadıklarından iflas etmektedirler. Bu durumda KOBİ’lerin çok sınırlı özkaynak sermayeye sahip olmaları birçok sorunu da beraberinde getirmektedir(Bulmuş, ve diğ. 1990:27). Yaşanan sermaye sorunlarıyla birlikte KOBİ’lerin yöneticilerinin finansman bilgileri yeterli olmaması ve bu konuda yetişmiş elemanlar istihdam etmemeleri de sorunu derinleştirmektedir.
KOBİ’lerin hemen hepsinde sahip/ yöneticiler teknik kökenli olduğundan, finansman ve muhasebe konusunda çok az bilgiye sahiptirler. Bu tür bilgileri, uzman kişilerden sağlama istek ve imkanları da sınırlıdır.(Özgen ve Doğan, 1997:36)
Büyük işletmelerle karşılaştırıldığında, ülkemizdeki küçük sanayi işletmelerin daha az sermayeli fakat emek yoğun ve küçüldükçe riski azalan yapıda oldukları da bilinen bir gerçektir. (Gökçesu, 1993:56) Buna rağmen özellikle finansman sorunlarını da en çok onlar yaşamaktadır. Çevre koşullarına daha çabuk ayak uyduran KOBİ’lerin daha çok finansman sıkıntısı yaşamaları çok ilginç ve araştırılması gereken bir konudur.
İşletmelerin yüz yüze oldukları en zorlu konulardan biri işe başlarken ve sektörde büyürken sermayenin edinilmesi ve bunun idare edilmesidir. MSMS firmaları için kaynakların sınırlı olması ve MSMS firmalarının sermaye piyasaları hakkındaki yetersiz bilgiye sahip olmaları sermayenin edinilmesi ve yönetimini önemli kılmaktadır. (Van Auken, 2001:240-258)’ın da vurguladığı gibi firmaların gerek duydukları fonları başarılı bir şeklide sağlayabilmeleri için mevcut sermaye tiplerini iyi bilmeleri gerekir. Uygun olmayan sermaye yapısının oluşturulması, finansal enstrüman karakteristiklerinin yanlış anlaşılması ya da spesifik sermaye kaynaklarının temini hakkındaki bilgi eksikliği optimumun altında firma performansına finansal sıkıntıya yol açabilir.
Başlangıç sermayeleri sınırlı ya da yetersiz olduğundan, kredi temininde yaşanan sorunlar ve kredi maliyetleri nedeniyle küçük işletmeler hem öz kaynak sorunu hem de yabancı kaynak sorunu ile karşı karşıya bulunmaktadırlar. Bu durum işletme faaliyetlerini olumsuz yönde etkilediği gibi yeni projeleri finanse etmekte güçlükler yaratmaktadır (Bulmuş, ve diğ., 1990:23). KOBİ’ler bundan dolayı büyüyememekte ya da çok yavaş büyümekte, faaliyetlerini genellikle bölgesel boyutta sürdürmektedirler.
Küçük ve orta ölçekli işletmelerde düzensiz stok politikası müşteri kaybına yol açmaktadır. Bu işletmelerin girişimcileri doğru stok denetimi yapmanın önemini algılayamadıkları için ya sermayelerini gereğinden çok stoğa bağlanmakta veya bozulma yoluyla stoklarda israfa neden olmaktadır. Bazen de pazar fırsatlarına göre yetersiz düzeyde stokla yetinme durumunda kalmaktadır (İzmir Ticaret Odası, 1993).
Türkiye’de Özkaynak kullanımı düşük, yabancı kaynak kullanımı yüksek olan işletmelerin, geçmiş dönemlerde yüksek faiz oranlarıyla borç yüklerini karşılaması oldukça zor olmuştur. Enflasyonun düşüşü ile birlikte inen faiz oranları ile biraz nefes alma imkanı bulan işyerleri, yeni bir parasal kriz ile birlikte yükselen kredi faiz oranları nedeniyle tekrar mali zorluklarla karşı karşıya kalmışlardır. Yavaşlayan enflasyon ortamında, yükselen kredi faiz oranları ile işletmelerin mali yapıları bozulurken, kârlılık oranlarının biraz daha küçüldüğü görülmektedir (İSO, 2001).
İşletmelerin bilançolarında yer alan ve sermaye hareketleri dolayısıyla ortaya çıkan ve işletmede bırakılan tutarların izlendiği hesap olan Sermaye Yedekleri aşağıdaki hesaplardan oluşmaktadır.
- Hisse Senedi İhraç Primleri
- Hisse Senedi İptal Kârları
- MDV Yeniden Değerleme Artışları
- İştirakler Yeniden Değerleme Artışları
- Diğer Sermaye Yedekleri
3. SERMAYE YAPISINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Uygulamada firmaların sermaye yapılarını etkileyen üç tane temel faktör vardır. Bunlar, borç finanslamasına ait vergi avantajları, firma riski ve piyasa aksaklıkları (piyasa bölünmüşlüğü, portföy çeşitlendirilmesiyle ilgili sorunlar, yatırımcılar ile firmanın yönetim kademesi arasındaki çıkar çatışmaları ve asimetrik bilgi) olarak sıralanabilir. Firmaların sermaye yapılarına etki eden başka faktörlerde bulunmaktadır. Tüm bu faktörleri aşağıdaki gibi başlıklandırmak ve açıklamak mümkündür.
3.1. Vergi Avantajları
Firmalar almış oldukları borçlara ait faizleri, vergi matrahından indirerek daha az vergi ödeme imkanına sahip olurlar. Bu durum literatürde vergi kalkanı olarak tanımlanmaktadır. Daha çok vergi ödemek zorunda olan firmalar vergi kalkanından faydalanmak için daha çok borçlanma yoluna gitmektedirler (Demirhan, 2007:156). Bu durum hissedarlar için işletme riskinin artması ile birlikte daha çok kar sağlamak anlamına geldiğinden firmaların hisselerini daha değerli hale getirir. Sonuçta, borçla finanslama, özkaynak ile finanslamaya göre daha avantajlı olduğu savunulmaktadır. Fama ve Franch (1998) yılında yapmış oldukları çalışmada borçlanmanın vergi tasarrufu oluşturmadığı sonucuna ulaşmışlardır.
Şirketlerin sermaye yapılarının güçlendirilmesinin teşvik amacıyla 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10’uncu maddesine (ı) bendi eklenmiştir. Söz konusu maddeye göre, nakit olarak artırılan sermayenin belirli bir tutarı Kurumlar Vergisi beyannamesinde indirim olarak dikkate alınabilecektir. Dolayısıyla firmaların, indirim oranını dikkate alarak hesapladıkları tutarları kurumlar vergisi beyannamelerinde ayrıca göstermek şartıyla kurum kazançlarından indirim konusu yapmaları sonucunda, vergisel bir avantaj sağlamaları mümkündür.
3.2. Firma Riski
Firmaların almış oldukları borçları ödeyememe olasılıkları var ise finansal kaldıraçtan daha az faydalanmak durumundadırlar. Firmaların gelirlerindeki oynaklığın fazla olması, finansal sıkıntıya düşme olasılıklarını da artırmaktadır.
Ayrıca yüksek oranlarda borçlanma, firmanın özkaynak riskini de artırır. Sonuçta, hissedarlar firmadan talep ettikleri getiri oranını, sadece faaliyet riskine değil, aynı zamanda finansal kaldıraç oranının yüksekliğinden kaynaklanan riskleri de göz önüne alarak belirlerler. Böylece, firmanın finansal kaldıraç oranı yükseldikçe, özkaynak maliyetlerini de yükseltmektedir.
3.3. Kârlılık
Kârlılık ile firmaların sermaye yapıları arasındaki ilişkiyi ölçmek amacı ile yapılan ampirik çalışmalarda tam olarak pozitif ya da negatif yönlü ilişki bulunamamıştır. Finans yazınında normal olarak kârlı firmaların gelirlerini kurumlar vergisinden koruyup karlılıklarını sürekli kılmak için borç kullanım oranlarını artırma eğiliminde oldukları düşünülmekle birlikte, ampirik çalışmaların çoğunda borçlanma düzeyi ile kârlılık arasında negatif ilişkilerin saptandığı görülmektedir. Yabancı çalışmaların bazılarında ise borçlanma düzeyi ile karlılık arasında pozitif ilişkiler tespit edilmiştir. (Demirhan, 2007:155)
3.4. Borçlanma Maliyetleri
Borçlanma maliyetlerinin yüksek olduğu ülkelerde ya da piyasalarda firmalar daha çok özkaynakla finanslama yolunu tercih ederlerken, borçlanmanın düşük olduğu durumlarda ağırlıklı olarak yabancı kaynakla finanslama yolunu tercih etmektedirler. Firmaların sermaye tercihlerini yalnızca firmanın özgün koşulları belirlememektedir. Makro ekonomik değişkenlerde firmaların sermaye yapılarına etki etmektedir.
3.5. Firmanın Likiditesi
Likiditesi yüksek olan firmalar varlıklarını daha kolay paraya çevirebildikleri için fona ihtiyaç duyduklarında dışarıdan borç alma yerine, varlıklarını paraya çevirerek sağlama yolunu tercih ederler. Varlıklarını paraya çevirmede sıkıntı çeken firmalar ihtiyaç duydukları fonları ya borç alarak sağlayacaklar ya da yeni ortak alarak sağlama yoluna gideceklerdir. Bundan yola çıkarak borçlanma ile firmaların likiditeleri arasında negatif yönlü ilişkinin olduğunu söylemek mümkündür.
3.6. Borç Dışı Vergi Kalkanı
Borç dışı vergi kalkanı, firmaların vergi avantajı yerine kullandıkları araçları ifade etmektedir. Firmalar daha az kurumlar vergisi ödemek için amortismanları, emeklilik fonlarını, yatırım kredilerini ve yatırım indirimlerini borç dışı vergi kalkanı olarak kullanmaktadırlar. Bu nedenle yüksek düzeyde borç dışı vergi kalkanına sahip işletmelerin daha düşük düzeyde borçlanmaya gidecekleri beklenilmektedir (Demirhan, 2007:156)
3.7. Firmanın Varlık Yapısı
Firmaların varlıklarını oluşturan kalemlerin rakamsal büyüklükleri borç kullanma oranını artırmakta ya da azaltmaktadır. Şöyle ki firmaların varlık yapıları içerisinde dönen varlık oranı yüksek ve buna karşılık duran varlık oranı düşük ise dış borç kullanma eğiliminin daha az olduğu belirtilmektedir. Yine dönen varlıklar içerisinde yer alan stoklar ve alacaklar oranının yüksek olması firmaların borç kullanma olasılığını artırdığı düşünülmekle birlikte bu görüşler ampirik çalışmalar ile henüz desteklenilmemiştir.
3.8. Firma Büyüklüğü
Dengeleme yaklaşımına göre büyük çaplı firmaların iflas etme olasılıklarının daha düşük olduklarından dolayı göreceli olarak daha düşük iflas maliyetine sahip olmalarından dolayı, firma büyüklüğü ile borçlanma düzeyleri arasında pozitif ilişki olduğu ileri sürülmektedir. Büyük firmalarla ilgili bilgilere daha kolay ulaşıldığından dolayı asimetrik bilgi sorunu azalmakta ve büyük firmaların iç borç bulma şansları artmaktadır. Teorik olarak firma büyüklüğü ile borçlanma düzeyleri arasında açık bir sonuca ulaşılamamakla birlikte, yapılan ampirik çalışmalarda farklı sonuçlara ulaşılmıştır (Demirhan, 2007:155). Türkiye’de yapılan bir çalışmada firma büyüklüğü ile sermaye yapısı arasında pozitif yönlü bir ilişki tespit edilmiştir (Korkmaz ve diğ., 2007:12).
3.9. Büyüme Olanakları
Büyüme olanaklarına sahip firmaların, sabit varlığı daha çok olan firmalar ile kıyaslandığında daha düşük borçlanma eğiliminde oldukları görülmektedir. Bunun nedeni büyüme olanaklarının teminat olarak gösterilememesidir (Chen, 2004:1347).
Borçlanma sonrası oluşan temsilcilik maliyetleri büyüme potansiyeline sahip firmalar için daha yüksektir. İleri sürülen yaklaşım, büyüme olanakları ile uzun vadeli borçlanma düzeyi arasındaki ilişkinin negatif olduğudur. Diğer taraftan firmaların uzun vadeli borç yerine kısa vadeli borç kullanılarak temsilcilik maliyetinin azaltılacağı; bundan dolayı firmaların kısa vadeli borcu tercih etmeleri, büyüme olanakları ile kısa vadeli borçlanma düzeyi arasında pozitif ilişkinin olacağı düşünülmektedir (Acaravcı, 2004:36)
4. SONUÇ
İşletmelerin sermaye yapıları, bilançonun pasifinde yer alan borç ile özkaynak arasındaki oransal dağılımı ifade eder. Finans literatüründe sermaye yapısı üzerine yapılmış kuramsal ve ampirik çalışmalar, sermaye yapısı ile firmaların sermaye maliyetleri, sermaye bütçesi kararları ve firma piyasa değeri arasında önemli bir ilişkinin varlığı vurgulanmıştır. Son yıllarda bu alanda yapılan çalışmalarda öne çıkan konuların başında sermaye yapısı ve karlılık ilişkisi, sermaye yapısı piyasa değeri arsındaki ilişkilerin geldiği görülmektedir. İşletmeler sermaye yapıları ile ilgili kararlar alırken maliyet, kârlılık, vergi avantajı, firma değeri gibi unsurları dikkate alarak karar vermelidirler.
Kaynakça
– ACARAVCI, S. K., (2004), “Gelişmekte Olan Ülkelerde Sermaye Yapısını Etkileyen Faktörler: Türkiye’de Bir Uygulama”, Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
– BULMUŞ, İ. ; OKTAY, E. ve TÖRÜNER, M., (1990), “Küçük Sanayi İşletmelerimizin Konumu Önemi ve AT’a Girerken Karşılaşılabilecek Sorunlar İle Çözüm Yolları” Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları, Ankara
– CHEN, J. j. (2004), “Determinant of Capital Structure of Chinese-listed Companies”, Journal of Businnes Research, Vol:57, pp.1341-1351
– DEMİRHAN, D., (2007), “Sermaye Yapısını Etkileyen Firmaya Özgü Faktörlerin Analizi: İMKB Hizmet Firmaları Üzerine Bir Uygulama”,11. Finans Eğitim Sempozyumu, Zonguldak, Ekim 2007
– FAMA, F.E ve FRENCH, K. (1998), “Taxes, Financing Decision and Firm Value”, Journal of Finance, Volume 53, pp.818-843
– GÖKÇESU, B. M. ,(1993),“ Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde Rekabet Gücü Açısından Verimli Çalışma” 93 Sanayi Kongresi Bildiriler Kitabı 1. Cilt TMMOB Tebliğ
– “İzmir’de KOBİ’ler Nerede? Sorunları Nasıl Çözülür?” İzmir Ticaret Odası İzmir-1993
– “İstanbul Sanayi Odası Dergisi” 2001 yılı dergisi
– KORKMAZ, T.; ALBAYRAK, A. S. ve KARATAŞ, A., (2007), “Hisse senetleri İMKB’de işlem gören KOBİ’lerin Sermaye Yapısının İncelenmesi: 1997–2004 dönemi”, İktisat İşletme ve Finans Dergisi, Cilt: 22, Sayı: 253
– OKTAY, E. ve GÜNEY, A., (2002), “ Türkiye’de KOBİ’lerin Finansman Sorunu Ve Çözüm Önerileri” “21.Yüzyılda Kobi’ler: Sorunlar, Fırsatlar Ve Çözüm Önerileri” Sempozyumu, 03-04 Ocak, Doğu Akdeniz Üniversitesi, K.K.T.C
– ÖZGEN, H. ve DOĞAN, S., (1997), “Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Uluslararası Pazarlara Açılmada Karşılaştıkları Yönetim Sorunları ve Çözüm Önerileri’” KOSGEB Yayınları Ankara
– TOSYALI SARIKAYA, B.,(1995), “ KOBİ’lerin Türkiye Ekonomisindeki Yeri” İzmir Ticaret Odası Yayın No:20, İzmir