FED Faiz Artırımı
Deniz ÇEVİK
Gelir Uzman Yrd.
denzcvk@gmail.com
Dünyada faiz oranlarının belirleme ve sermaye akımlarını kontrol etme noktasında çok önemli Merkez Bankaları bulunmaktadır. Merkez Bankaları içinde şüphesiz en önemlisi FED yani Amerika Merkez Bankasıdır. FED ‘in faiz artırımı ile ilgili alacağı bir karar tüm dünyada küresel bir etki yaratarak sermaye akımlarının yön değiştirmesini neden olmaktadır. Tabi FED’in alacağı bu karar çeşitli kanallar aracılığıyla piyasaların ve ekonomilerin durumlarında ciddi değişiklikler yaratmaktadır. Özellikle bizim gibi kırılgan ekonomi grubunda yer alan ekonomiler bundan çok daha fazla etkilenmekte ve istikrarsızlıklar yaşamaktadırlar.
FED’in alacağı bir faiz kararının (artış ya da azalış) bu kadar önemli olması ABD ekonomisinin global ekonomi içindeki büyüklüğü, dünyadaki en güçlü rezerv para olan $ (dolar) basma tekelini elinde bulundurması, ABD Hükümetinin uluslararası ilişkilerdeki ağırlığı ve daha sayabileceğimiz pek çok neden FED’in dünyadaki en önemli MB olmasını sağlamakta.
Peki FED faiz artırma kararını neye göre almaktadır. FED 2008 krizinden bu yana genişletici politikalar izleyerek piyasaya yüksek miktarda dolar verdi ve likiditeyi bollaştırdı bunun yanında düşük faiz politikası izleyerek sıfır hatta negatif faizle diğer ticari bankaların FED ‘den düşük faizle kredi almasını istedi. FED bu şekilde piyasaları canlandırarak işsizlik oranını kriz öncesi dönemdeki orana çekmeyi ve enflasyonu ise tekrardan %2-3 bandına düşürmeyi hedefledi.
FED ‘in izlediği bu politikaları 2015 yılına kadar sürdürdü. 2015 yılına geldiğiniz ABD de tarım dışı işsizlik oranı FED’in 2008 krizinden sonra hedeflediği amaçlar doğrultusunda gerçekleşti. İstihdamdaki artışla birlikte FED uzun süre sonra faiz artırma kararı aldı, faizleri 0.50 baz puan artırdı. Küresel krizden sonra FED’in faizleri ilk kez artırması ve ekonomiye ilişkin olumlu beklentileri gelecekte FED’in faizleri artıracağı anlamına gelmektedir.
Geçtiğimiz cuma günü (02/06/2017) ABD ekonomisine ilişkin tarım dışı istihdam rakamları açıklandı bir önceki Nisan ayında veriler şöyleydi, toplam istihdam artışı 211 bin gerçekleşirken işsizlik oranı %4.4 gerilemişti. Dün açıklanan Mayıs ayı verilerine ise beklenenin altında gerçekleşti. Tarım dışı istihdam verisi beklentisi 182 bin yönündeyken gerçekleşen 138 bin oldu ve işsizlik %4.4’ten %4.3’e geriledi. Nisan ayı verisi ise 174 bin ol olarak revize edildi. Bu rakamların piyasada ilk etkileri verinin beklentinin altında kalmasından dolayı, $/TL kurunun 3,5140’a kadar gerileyerek 2017’nin en düşük seviyesini görmesi oldu.
Peki bu rakamlar ne anlama gelmekte? ABD Mayıs 2007’den beri işsizlik oranın ilk kez %4.5 altına düştü ve nisan ayı için istihdam rakamı 190 bin beklenirken gerçekleşen oldukça yüksek gerçekleşti. Dün açıklanan rakamlar ise beklentinin altında kalsa da işsizlik rakamındaki düşüş ve FED bunu olumlu karşılaması FED’in faiz artırımı beklentisinin sürdürmesine neden olmaktadır.
FED faiz artırma kararı alırken baz aldığı temel değişken tarım dışı işsizlik rakamlarıdır.
Yeni rakamlara bakıldığında ve ekonominin gidişatı bize FED’in haziran ayında 0.25 bazlık artışa gideceği sinyalini vermekte. Otoriteler 2017 yılı için FED’in üç kez faiz artıracağını öngörmektedir. Bunun yanında Trump’ın seçilmesi ve genişletici maliye politikası izleyeceği sinyalleri vermesi enflasyonun yükselmesine yol açacaktır. Bu durumda FED’in faizleri artırıp artırmayacağını önümüzdeki dönemde göreceğiz.
Şuan için FED’in yakın zamanda faizleri artıracağını beklediğimize göre faizlerdeki bu artış ne anlama gelmektedir? Durumun özü şudur; FED dünyada ki doları ülkesine çağırmaktadır. Dolar dünyadaki en güçlü rezerv paradır ve hemen hemen dış ticaretin tamamı dolar üzerinden gerçekleşmektedir. Yani ülkeler dış açıklarını dolarla kapatmaktadır. Örneğin bir ekonomi dolar bulamaz ise dış açık artar ve kriz kapıdadır.
FED faizleri artırarak tahvil piyasasındaki faizler artırmaktadır bu durumda sermaye akımlarının ABD’ye yönelerek ABD tahvil satın almakta nispeten geldiği yere göre ABD’de daha az riskle faiz geliri elde etmektedir. ABD tahvilinin veriminin artması ve güvenli yatırım aracı olması dünyada gezen parayı kendi ekonomisine gelmesine neden olmaktadır. Fakat dünyadaki tüm paranın gitmesi mümkün değildir diğer ekonomilerde faiz artırarak biraz maliyet karşılığında sermayeyi ülkelerinde tutmaları mümkündür.
Peki bizim gibi kırılgan ülkelerde de durum böyle mi? Özellikle Türkiye’de de sermaye çıkışı pek çok olumsuzluğa yol açmaktadır. Çünkü sermaye çıkışı döviz kurunun yükselmesine, ithalatın daha pahalı hale gelmesine, dış açığın artmasına, enflasyon ve faizlerin yükselmesine kadar pek çok istikrarsızlık yaratmaktadır. Bizim Merkez Bankamız sermaye çıkışını engellemek için bahsettiğimiz gibi faizleri artırarak sermaye çıkışını engelleyebilir fakat yatırımcı faiz dışında risk ve beklentileri de dikkate alarak karar vermektedir. Bunun yanında faizlerdeki artış ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemektedir. Şuan için ekonomimizde faizleri artırmamıza rağmen döviz sıkıntısı yaşanmaktadır. Bunun temel nedenleri, Türk lirasının değerindeki aşırı oynaklık ve çevresel siyasi faktörlerden dolayı artan riskler etkili olmaktadır. Bunun dışında pek çok nedende sayabiliriz.
Kırılgan ekonomiler arasında 2016 yılından itibaren en fazla negatif ayrışan paranın Türk lirasının olması ve toparlanmanın bir türlü gerçekleşmemesi ekonomimiz açısından olumsuz gelişmedir. Üstüne birde düşük büyüme, yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik eklenince ekonomiye ilişkin iyimser bir tablo çıkmamakta.
Sonuç olarak bizim gibi gelişen ekonomiler faizleri artırıp-artırmama tartışmasına son verip ana sorunlarımızı dikkate alıp, temel sorunların reformlarla ortadan kaldırmalıyız.