Gider Pusulası SMİYB Konut Teslimi
Emrah AYGÜL
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
emrah.aygul@erisymm.com
Şirketiniz gerçek usulde vergi mükellefi olmayan bir kişiden taşıt ya da gayrimenkul aldı. Bu durumda Gelir İdaresi Başkanlığı tapu senedi ya da noter sözleşmesi ile yetinmeyip, bir de işlem için gider pusulası düzenlemenizi istiyor. Düzenlemezseniz alım bedelinin %10’u kadar özel usulsüzlük cezasına muhatap kalabilirsiniz. Ayrıca kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde arsa sahibinin gerçek usulde mükellefiyetini gerektirmeyecek şekilde, arızi bir faaliyet olarak arsasını müteahhide tesliminde, arsa sahibinin mükellef olmamasından dolayı müteahhit tarafından arsa sahibi adına teslim edilen dairelerin emsal bedeli üzerinden gider pusulası düzenlenmesi de istenmektedir. Bu gider pusulalarında vergi tevkifatı ve KDV söz konusu değildir.
Kişisel eşya kapsamında olmakla birlikte altın ve mücevher niteliği taşımayan menkul ve gayrimenkullerin gerçek kişilerden satın alınmasında gider pusulası düzenlenmesi gerektiği yönündeki görüşlere katılmıyoruz. Ancak muhatap kalınabilecek cezanın ciddiliği sebebiyle, herhangi bir ek yük getirmeyen gider pusulasının düzenlenmesini önemle tavsiye ediyoruz.
2- Mal veya Hizmet Satın Aldığınız Şirket Hakkında Sahte veya Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Düzenlediğine Dair Vergi Tekniği Raporu Var ve Yalnızca Bu Rapora Dayanılarak Hakkınızda Cezalı Tarhiyat Yapıldı ve Vergi Tekniği Raporu Size Tebliğ Edilmedi! O Zaman Danıştay’ın Bilmeniz Gereken Bir Kararı Var!
Mal ve hizmet aldığınız bir işletmenin düzenlediği faturaların sahteliği konusunda bir vergi tekniği raporu var ve bu rapora istinaden hakkınızda vergi incelemesi başladı. Vergi incelemesi neticelendi, sadece vergi tekniği raporu gerekçe gösterilerek şirketinize KDV, vergi ziyaı cezası ve özel usulsüzlük cezası tarh edildi. Ama vergi tekniği raporu size tebliğ edilmedi ve içeriğini de tam olarak bilmiyorsunuz. Bu durumda haklarınız neler?
Danıştay’ın yeni sayılacak, 2016 tarihli verilmiş bir kararında (Danıştay 7. Dairesinin 25.05.2016 Tarihli Karar, E:2016/2220) “İhbarname ile birlikte dayanağı olarak gösterilen vergi inceleme raporu tebliğ edilmesine karşın, tarh nedenini, matrahın bulunuş yöntemini ve tarhiyatın dayanağına ilişkin bilgi ve belgelerin gösterildiği vergi tekniği raporunun tebliğ edilmemesinin yapılan tarhiyatı sakatlayacak, tesis edilen işlemleri hükümsüz kılacak nitelikte esasa etkili şekil hatası olduğu gerekçesiyle verilen mahkeme kararının hukuka uygun olduğu” belirlenmiştir.
3- Yurtiçi Mal ve Hizmet Alımlarınızda Fatura Tarihinden Ödeme Tarihine Kadar Olan Sürede Meydana Gelen Kur Farkı Zararınızın İçerisinde KDV de Olduğundan Kur Farkı Faturası İle KDV’yi indirim Konusu Yapabilirsiniz!
Döviz kurlarının hızlı arttığı dönemlerde, dövize endeksli ya da dövizli vadeli alım yapan işletmeler, faturadaki TL karşılığın (yurtiçi satışlarda bedel dövizli dahi olsa, TL karşılığı faturada gösterilmek zorundadır) çok üstünde, vade tarihinde TL ya da TL karşılığı ödeme yapmaktadırlar. Maliye Bakanlığı öteden beri, ister dövize endeksli olsun, isterse dövizli (KDV’ye tabi) alımlara ilişkin oluşan kur farklarının içerisinde KDV olduğu, bu farklar için fatura düzenlenmesi gerektiği görüşündedir. Ancak bu konuda aksi yargı kararları olduğu gibi aksi görüşler de bulunmaktadır.
5510 Sayılı Kanun Kapsamında Güncel Sosyal Güvenlik Uygulamaları Eğitimi
Örneğin fatura tarihi ile ödeme tarihi arasında 200.000 TL satıcı lehine kur farkı artışı olsun. Satıcı bu kur farkı için fatura düzenler ise düzenleyeceği 200.000 TL tutarındaki KDV dahil faturada, KDV oranı %18 olduğu varsayımıyla, 30.508,47 TL KDV gösterecektir. Alıcı da bu KDV’yi indirim konusu yapabilecektir. Kur farkı geliri oluşan satıcı tarafından fatura düzenlememesi halinde bu KDV’nin indirilemeyeceği açıktır.
4- Mal ya da Hizmet Aldınız Ancak Satıcı Faturayı Yasal Süresinde Düzenlemedi – Öyleyse KDV İndirimi Hakkınızı Kaybetmemek İçin Okuyunuz!
15.02.2017 Tarih ve 29980 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan KDV Uygulama Genel Tebliği (Seri No:11) ile KDV uygulamasına yönelik kimi düzenlemeler getirildi. Buna göre KDV’ye tabi işlemi yapan satıcı tarafından zamanında düzenlenmeyip, alıcı tarafından en geç fatura düzenleme süresinin son gününü takip eden vergilendirme dönemi içinde noterden ihtarname gönderilmesi üzerine satıcı tarafından düzenlenen faturada gösterilen KDV, alıcı tarafından faturanın düzenlendiği takvim yılı içinde kanuni defterlere kaydedilmek şartıyla indirim konusu yapılabilir.
5- İnşaat İşinizin Bir Kısmını Taşerona Veriyorsanız KDV Tevkifatında Dikkat!
Uygulamada inşaat işlerinde KDV tevkifatı yapılırken KDV Uygulama Tebliğinde belirtilen “Tebliğin (I/C-2.1.3.1/b) ayırımında sayılanlara karşı ifa edilen yapım işleri ile bu işlerle birlikte ifa edilen mühendislik-mimarlık ve etüt-proje hizmetlerinde, alıcılar tarafından (2/10) oranında KDV tevkifatı uygulanır.” açıklamasının, yani sadece Tebliğin yapım işlerine ilişkin kısmi tevkifat düzenlemelerinin dikkate alındığı, bunun sonucu olarak da yapılan iş belirlenmiş alıcılara[1] yönelik değilse tevkifat yapılmadığı görülmektedir.
İnşaat işlerinin önemli bölümü emek yoğun iştir. Bu işler alt taşeronlara yaptırılabilmektedir. Yapılan iş, işi verenin kontrolünde yapıldığı için de personel hizmeti teminine yönelik KDV tevkifatı gündeme gelmektedir.
Bir özelgede (İVDB, 09.01.2014 tarih ve 39044742-130-42 sayılı özelge) bu durum aşağıdaki gibi ifade edilmiştir.
“… inşaatına devam ettiğiniz yapıda alt taşeron olarak çalıştırdığınız firmalardan alınan (çivi, bağ teli, kalıp malzemeleri ve bu gibi yardımcı malzemeler taşeronlara ait olmak üzere) kısmi malzemeli hizmet alımında, söz konusu hizmetin Şirketinizin sevk, idare ve kontrolü altında yapılmaksızın ifa edilmesi mümkün bulunmadığından verilen hizmetin işgücü temin hizmeti kapsamında değerlendirilerek düzenlenecek faturalarda 9/10 oranında katma değer vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.
Ancak, bu hizmetle ilgili işçi ücretlerine isabet eden bedelin; sözleşme, ücret bordrosu, muhasebe kayıtları, sigorta prim bildirgeleri vb. belge, kayıt ve beyanlardan tespit edilerek toplam hizmet bedelinden ayrıştırılabilmesi ve faturada da ayrıca gösterilmesi kaydıyla, yalnızca işçiliğe ilişkin olarak ödenen bedele isabet eden KDV tutarı üzerinden tevkifat yapılacak, kullanılan malzeme bedellerine isabet eden tutara ait KDV üzerinden ise tevkifat yapılması söz konusu olmayacaktır.”
6- Yurt Dışında Menkul Kıymeti Olan Gerçek Kişiler Bu Fırsatı Kaçırmasın!
Türkiye’de mukim gerçek kişilerin yurt dışında sahip oldukları menkul kıymetleri elden çıkartırken vergiye esas kazanç şu şekilde belirlenmektedir.
– Satıştan elde edilen dövizin satış tarihindeki kur ile TL tutarı bulunur.
– Alışta ödenen dövizin alış tarihindeki kur ile TL tutarı bulunur. Bu TL tutar, menkul kıymetin elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere ÜFE endeksindeki artış oranında artırılır. Bu endekslemenin yapılabilmesi için söz konusu artış oranının %10 veya üzerinde gerçekleşmesi gerekmektedir.
– Satışın TL karşılığı ve endekslenmiş TL alış tutarı arasındaki fark vergi matrahı olarak dikkate alınır.
Döviz kurunun çok hızlı arttığı dönemde vergiye esas kazancın bu şekilde hesaplanması, döviz bazında maliyetine satış hatta zararına satış durumunda dahi yüksek vergi matrahı oluşmasına sebep olabilmektedir.
Varlık Barışı düzenlemeleri kapsamında bildirilen yurt dışındaki menkul kıymetler için bildirim tarihinde alış bedellerinin revizyonuna imkân tanındığı görülmektedir.
Bilindiği üzere 6736 sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca, yurt dışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını, anılan maddedeki hükümler çerçevesinde 30.06.2017 tarihine kadar Türkiye’ye getiren gerçek ve tüzel kişiler söz konusu varlıkları serbestçe tasarruf edebileceklerdir.
Düzenlemeye göre yurt dışında bulunan menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları, Türkiye’ye getirildiği veya bildirildiği tarih itibarıyla, aşağıdaki değerleme ölçütleri ile değerlenecektir.
Menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarından;
– Hisse senedi gibi pay senetleri, varsa borsa rayiciyle, borsa rayici yoksa rayiç bedeliyle, bu bedel tespit edilemiyorsa alış bedeliyle, alış bedeli de belli değilse itibari (nominal) değeriyle.
– Tahvil, bono, eurobond gibi borçlanma araçları, varsa borsa rayiciyle, borsa rayici yoksa rayiç bedeliyle, bu bedel tespit edilemiyorsa alış bedeliyle, alış bedeli de belli değilse itibari (nominal) değeriyle.
– Yatırım fonu katılma belgeleri, ilgili piyasasında belirlenmiş kapanış fiyatıyla.
– Vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri gibi türev araçlar, varsa borsa rayiciyle, borsa rayici yoksa rayiç bedeliyle, bu bedel tespit edilemiyorsa alış bedeliyle, alış bedeli de belli değilse itibari (nominal) değeriyle.
Rayiç bedel, söz konusu varlıkların sahiplerince Türkiye’ye getirildiği veya bildirildiği tarih itibarıyla belirlenen alım-satım bedeli olup bu bedelin gerçek durumu yansıtması gerekmektedir.
Düzenlemeye göre menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının banka veya aracı kurumlara, kendileri veya yetkilendirdiği kişilerce bildirilmesi, söz konusu kıymetlerin Türkiye’ye getirildiğinin kabulü için yeterli olacaktır. Bu şekilde bildirimde bulunma seçeneğini tercih edenler bakımından söz konusu varlıkların daha sonra hesaben veya fiziken Türkiye’ye getirilmesi ihtiyaridir.
Gerçek ve tüzel kişiler, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının banka veya aracı kurumlara bildirilmesinde, yurt dışındaki ilgili kurum veya kuruluştan alınacak tevsik edici belgeleri kullanabilecektir. Bu kapsamda, bildirilen varlığa ilişkin olarak yurt dışındaki ilgili kurum veya kuruluştan alınan ve Tebliğ eki Form’a eklenen dekont, ekstre, makbuz gibi belgeler ilgili kuruluşlar açısından yeterli kabul edilecektir. 6736 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin uygulanması bakımından, banka ve aracı kurumların kendilerine ibraz edilen söz konusu belgelerin teyitlerini almak gibi bir yükümlülüğü de bulunmamakta olup, söz konusu belgelerin, varlığın bulunduğu ülkedeki Türk elçilik ve konsoloslukları, bunların bulunmaması halinde mahallinde Türk menfaatlerini koruyan ülkenin aynı mahiyetteki temsilcileri tarafından onaylanmış olması şart değildir.
Yurt dışından getirilen söz konusu varlıklar nedeniyle, hiçbir şekilde geçmişe dönük bir vergi incelemesi yapılmayacağı gibi başka suretlerle de hiçbir vergi türü yönünden tarhiyat yapılmayacaktır. Bu kapsamda, Türkiye’ye getirilen varlık sebebiyle geçmişte elde edilmiş olabilecek kazanç ve iratlar ile söz konusu varlıkların iktisabında kullanılan kaynaklar nedeniyle geçmişe dönük bir vergi incelemesi ve tarhiyatı yapılmayacağı gibi bu kişilerden Türkiye’ye getirilen varlıklara ilişkin hiçbir şekilde bilgi talebinde de bulunulamayacaktır. Ayrıca, yurt dışından getirilen söz konusu varlıklar nedeniyle hiçbir şekilde diğer mevzuat kapsamında da herhangi bir araştırma, inceleme, soruşturma veya kovuşturma söz konusu olmayacaktır. Örneğin, yurt dışından getirilen varlıklar nedeniyle kişi hakkında gümrük mevzuatı, kambiyo mevzuatı veya sermaye piyasası mevzuatı kapsamında herhangi bir araştırma, inceleme, soruşturma veya kovuşturma söz konusu olmayacaktır.
Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının Türkiye’ye getirilmesinde veya menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının banka ya da aracı kurumlara bildirilmesinde, 4 seri no.lu Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin 6736 Sayılı Kanun Genel Tebliğinin ekinde yer alan ve ıslak imzalı olarak hazırlanacak “Form” kullanılacaktır.
7- İnşaatçıların Okumasında Fayda Var! Konut Tesliminden Önce Fatura Düzenlenmiş Ancak Teslime Kadar Olan Sürede KDV Oranı Düşürülmüş İse Faturadaki Fazla KDV Ne Olacak?
Konut satışlarının teşvik amacıyla zaman zaman kimi özendirici düzenlemeler yürürlüğe girmektedir. En son 03.02.2017 Tarih ve 29968 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2017/9759 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile konutlara yönelik KDV oranlarına ilişkin kimi düzenlemeler yapılmıştır. Peki konut tesliminden önce fatura düzenlendi sonrasında ise KDV oranı düşürüldü, uygulama nasıl olacak?
15.02.2017 Tarih ve 29980 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan KDV Uygulama Genel Tebliğinde (Seri No:11) bu sorunun cevabı aşağıdaki gibi açıklanmıştır.
Konut tesliminden önce fatura düzenlenmesi halinde, faturada gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi anında vergiyi doğuran olay meydana geleceğinden bu faturada gösterilen KDV’nin beyan edilip ödenmesi gerekmektedir. Konutun fiilen teslim edildiği tarih ile faturanın düzenlendiği tarihte konuta ilişkin geçerli olan KDV oranlarının farklı olması durumunda, faturanın düzenlendiği tarihte geçerli olan KDV oranı esas alınacaktır. Dolayısıyla faturanın düzenlendiği tarihte geçerli olan oran esas alınarak hesaplanan KDV’de, konutun fiilen teslim edildiği tarihte geçerli olan KDV oranına göre herhangi bir düzeltme yapılmayacaktır.
8- Teşvik Belgeniz mi Var? Bu Düzenlemeleri Gözden Kaçırmayın!
– Diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlara indirimli gelir veya kurumlar vergisi uygulanabilmesi: Yatırım Teşvik Kararnamesinde 5.10.2016 tarihinde yapılan değişiklikle vergi indirimi özendirmesi bulunan tüm yatırımlarda hesaplanacak yatırıma katkı tutarına mahsuben, gerçekleştirilen yatırım harcaması tutarını aşmamak ve toplam yatırıma katkı tutarının yüzde seksenini geçmemek üzere yatırım döneminde yatırımcının diğer faaliyetlerinden elde edilen kazançlarına indirimli gelir veya kurumlar vergisi uygulanabilecektir.
– Yatırıma katkı tutarında endeksleme: Teşvik belgesi kapsamındaki toplam yatırıma katkı tutarının yatırımın tamamlandığı hesap döneminin sonuna kadar yararlanılamayan kısmı (yatırımın tamamlandığı hesap döneminin sonuna kadar gerek diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlara ve gerekse yatırımın tamamen veya kısmen işletilmesinden elde edilen kazançlara indirimli kurumlar vergisi uygulanması suretiyle yararlanılan kısmından sonra kalan yatırıma katkı tutarı), yatırımın tamamlandığı hesap dönemini izleyen yıllarda Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre bu yıllar için belirlenen yeniden değerleme oranında artırılarak dikkate alınacaktır.
– Yazılım ve gayri maddi hak satış ve kiralamaları katma değer vergisinden istisna tutuldu: KDV Kanununun 13/d bendinde yapılan değişiklikle yatırım teşvik belgesi kapsamında yapılan yazılım ve gayri maddi hak satış ve kiralamaları katma değer vergisinden istisna tutulmuştur.
– İnşaat harcamalarına ilişkin KDV iadesi: KDV Kanununa eklenen geçici 37. madde ile imalat sanayiine yönelik yatırım teşvik belgesi kapsamında;
a) Asgari 50 milyon Türk lirası tutarında sabit yatırım öngörülen yatırımlara ilişkin inşaat işleri nedeniyle 2017 yılında yüklenilen ve 2017 yılının altı aylık dönemleri itibarıyla indirim yoluyla telafi edilemeyen katma değer vergisi altı aylık dönemleri izleyen bir yıl içerisinde,
b) 50 milyon Türk lirası tutarına kadar sabit yatırım öngörülen yatırımlara ilişkin inşaat işleri nedeniyle 2017 yılında yüklenilen ve 2017 yılı sonuna kadar indirim yoluyla telafi edilemeyen katma değer vergisi izleyen yıl içerisinde, talep edilmesi halinde belge sahibi mükellefe iade olunacaktır.
– 2017’de yatırımlar daha avantajlı olabilir: Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen Geçici 9. madde ile aynı Kanunun 32/A maddesine göre 2017 takvim yılında gerçekleştirilecek imalat sanayiine yönelik yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırım harcamaları için, uygulanabilecek yatırıma katkı oranları, vergi indirimi oranları ve yatırım dönemine ilişkin yatırıma katkı payı kısıtına ilişkin oranın Bakanlar kurulunca daha yüksek uygulanabilmesine yönelik düzenleme yapılmıştır.
9- Dava Sonucuna Göre İşe Başlatılan Personele Geçmiş Dönemler İçin Yapılan Ücret Ödemelerinde Asgari Geçim İndirimi Uygulanacak mı?
İşçiniz, açmış olduğu işe iade davasını kazandı. Bu durumda kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödemeniz gerekecek. Peki bu ücretleri hesap ederken asgari geçim indirimi ne olacak?
Bu sorunun cevabını Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı 30.11.2016 Tarih ve 38418978-120[32-16/4]-405297 sayılı özelgesinde aşağıdaki gibi açıklamıştır.
“…anılan personelin “Aile Durumu Bildirimi”ni Kurumunuza zamanında vermiş olması halinde mahkeme kararına istinaden geçmiş döneme ilişkin ödenen ücretin tahakkuk ve ödemesi hangi dönemde yapılmış ise yapılan ödemenin o dönemin ücreti kabul edilerek ödemenin yapıldığı aya ait asgari geçim indiriminin de sadece o dönemdeki tahakkuk eden vergiden mahsup edilerek uygulanması, geçmiş dönemler için asgari geçim indirimi uygulanmaması gerekmektedir.”
10- İşçiye 1 yılda 270 Saatten Fazla Mesai Yaptırırsanız İşçi Kıdem Tazminatını Alarak Ayrılma Hakkına Sahip Olur
“İş Kanununa İlişkin Fazla Çalışma ve Fazla Sürelerle Çalışma Yönetmeliği” uyarınca fazla çalışma süresinin toplamı bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamaz. Bu süre sınırı, işyerlerine veya yürütülen işlere değil, işçilerin şahıslarına ilişkindir. Fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma sürelerinin hesabında yarım saatten az olan süreler yarım saat, yarım saati aşan süreler ise bir saat sayılır.
Basına yansıyan bir olayda Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin, ücreti verilmiş olsa bile 270 saatten fazla yapılan çalışma halinde iş sözleşmesini tek taraflı sonlandıran işçiye, kıdem tazminatının ödeneceğine hükmettiği görülmektedir.
Konya’da bir fabrikada makine bakım ustası olarak çalışan işçi, ücreti ödenmesine rağmen fazla çalıştırıldığı gerekçesiyle iş sözleşmesini tek taraflı feshetti. İşverenin kıdem tazminatını ödememesi üzerine bu kişi, avukatı aracılığıyla mahkemeye başvurdu. Konya 1. İş Mahkemesi kararında, iş yerinden gelen bordrolarda fazla çalışma yapıldığının anlaşıldığını belirtti. Fazla çalışmaların ücretinin ödendiği için işçinin bu durumdan kaçınamayacağı ifade edilen kararda, fazla çalışmaya karşı çıkmayan davacının yazılı muvafakatı olmadığı gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshinin haklı nedene dayanmadığı bildirildi. Mahkeme, iş akdini haksız feshettiği gerekçesiyle davacının kıdem tazminatı hakkı kazanamayacağına hükmetti. Bunun üzerine avukat, kararın bozulması için dosyayı temyize götürdü. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.
Yargıtay, bozma kararını şu şekilde açıkladı: “Davacının, iş sözleşmesini haklı nedenle kendisinin feshettiğini ileri sürerek kıdem tazminatıyla yıllık izin alacağının tahsilini istiyor. Davalı, davacının iş sözleşmesini haksız ve sebepsiz olarak feshettiğini savunuyor. Yasada fazla çalışma süresinin yılda 270 saatten fazla olamayacağı, İş Kanunu’na ilişkin fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma yaptırmak için işçinin yazılı onayının gerektiği, bu onayın her yıl başında işçilerden yazılı olarak alınması gerektiği bildirilmiştir. Somut olayda davacının her yıl için fazla çalışma yapmaya muvafakat ettiğine ilişkin verdiği bir belge bulunmamaktadır. Davacının fazla çalışmaya kaldığı ve ücretini de aldığı gerekçesiyle kıdem tazminatı talebinin reddi hatalıdır.” Yerel mahkeme de Yargıtay’ın bu kararına uydu.
[1] Belirlenmiş alıcılar (KDV mükellefi olsun olmasın):
– 5018 sayılı Kanuna ekli cetvellerde yer alan idare, kurum ve kuruluşlar, il özel idareleri ve bunların teşkil ettikleri birlikler, belediyelerin teşkil ettikleri birlikler ile köylere hizmet götürme birlikleri,
– Yukarıda sayılanlar dışındaki, kanunla kurulan kamu kurum ve kuruluşları,
– Döner sermayeli kuruluşlar,
– Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,
– Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz emekli ve yardım sandıkları,
– Bankalar,
– (Ek:RG-15/2/2017-29980) Büyükşehir belediyelerinin su ve kanalizasyon idareleri,
– Kamu iktisadi teşebbüsleri (Kamu İktisadi Kuruluşları, İktisadi Devlet Teşekkülleri),
– Özelleştirme kapsamındaki kuruluşlar,
– Organize sanayi bölgeleri ile menkul kıymetler, vadeli işlemler borsaları dahil bütün borsalar,
– Yarıdan fazla hissesi doğrudan yukarıda sayılan idare, kurum ve kuruluşlara ait olan (tek başına ya da birlikte) kurum, kuruluş ve işletmeler,
– Payları Borsa İstanbul (BİST) A.Ş.nde işlem gören şirketler,
– Kalkınma ve yatırım ajansları.