Vergide İzaha Davet
Mahmut Bülent YILDIRIM
Yeminli Mali Müşavir
[email protected]
I-GİRİŞ
Vergisel kavramlara 6728 sayılı kanunla İzaha Davet adıyla bir yenisi daha eklenmiştir. [1] Söz konusu düzenleme, 6728 Sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile getirilmiş bir kavram olup 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu[2] nun 370. Maddesiyle yürürlüğe girmiştir. Böylelikle belli şartlar dahilinde, mükelleflerin incelemeye sevk edilmesine gerek kalmadan, vergisel durumlarını izah etmelerine olanak sağlayan bir düzenleme olarak “İzaha Davet“ uygulaması yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Aslında zaman zaman vergi daireleri tarafından mükelleflere bilgi isteme kapsamında durumlarını izah etme olanağı sağlanmakla birlikte, sınırlı konularda uygulama alanı olması ve kanun maddesiyle düzenlemeye ihtiyaç duyulması nedeniyle böyle bir maddeye gereksinim duyulmuştur.
II-DÜZENLEMENİN ESASLARI
Öncelikle belirtmek gerekir ki düzenlemenin uygulaması henüz başlamış değildir. Çünkü uygulamaya geçilebilmesi için tebliğ düzenlemesine ihtiyaç vardır. Ancak Mali İdare tarafından henüz Tebliğ Taslağı yayımlanmış olup bu taslak ve kanun maddesi hükmü çerçevesinde konu ele alınacaktır.
İzaha davet uygulaması esas itibariyle pişmanlık uygulamasına benzemekle birlikte, pişmanlıkta mükellefin durumunu kendiliğinden vergi dairesine bildirmesi ve 15 gün içinde de pişmanlık zammıyla birlikte tahakkuk eden vergiyi ödemesi durumunda vergi ziyaı cezası kesilmesini engelleyen bir düzenlemedir. İzaha davet uygulamasında da 15 gün içerisinde vergi ve izahat zammının ödenmesi esas olmakla birlikte burada vergi ziyaı % 20 kesilmekte ve kesilen ceza için mükelleflerin tarhiyat sonrası uzlaşma hakları bulunmaktadır. İki uygulama arasındaki asıl önemli fark ise pişmanlıkta mükellefin durumunu kendiliğinden haber vermesi diğerinde ise mali idarenin yapmış olduğu tespitlerden yola çıkılarak mükellefin beyanda bulunmasıdır.
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 370. Maddesi izaha davet başlığını taşımakta olup, madde hükmü; “Vergi incelemesine başlanılmadan veya takdir komisyonuna sevk edilmeden önce verginin ziyaa uğradığına delalet eden emareler bulunduğuna dair yetkili merciler tarafından yapılmış ön tespitler hakkında tespit tarihine kadar ihbarda bulunulmamış olması kaydıyla mükellefler izaha davet edilebilir.” Şeklinde düzenlenmiştir. Yine maddeye göre, izaha davet yazısı tebliğ edilen mükellefler 371. Maddede düzenlenmiş olan pişmanlık uygulamasından yararlanamayacaklardır.
Özetle, verginin ziyaa uğramış olabileceğine yönelik bir ön tespit bulunması durumunda, mükelleflerin izaha davet edilebilmesi ve vergiyi ziyaa uğrattığını kabul edip madde kapsamında beyanname vererek tahakkuk eden vergiler ile “izahat zammını” süresinde ödeyen mükelleflere, vergi ziyaı cezasının %20 oranında kesilmesi öngörülmektedir.
-Maddede geçen bir kavram olarak ön tespit; vergi kanunlarının verdiği yetki kapsamında vergi incelemesi yapmaya ve/veya mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzel kişilerden bilgi toplamaya yetkili kılınanlar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak elde edilen bilgi, bulgu veya verilerin İzah Değerlendirme Komisyonuna intikal ettirilmesi neticesinde, Komisyon tarafından verginin ziyaa uğramış olabileceği ve mükellefin izaha davet edilebileceği yönünde yapılan tespittir.
Mükellef hakkında ön tespit yapabilmek için izah konusu olayla sınırlı olmak kaydıyla, mükellef hakkında herhangi bir vergi incelemesine başlanılmamış olması, mükellefin takdir komisyonuna sevk edilmemiş olmasını ifade eder.
II.1-İzaha Davet Uygulanmayan Haller
Yapılmış olan tespitlerin 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 359. Maddesinde yer alan fiillerle verginin ziyaa uğratılmış olduğu yönünde olması durumunda izaha davet hükümleri uygulanmaz. Ancak sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanma fiili dolayısıyla belli şartlar dahilinde mükellefler izaha davet edilebilir. Bu şartlar da kullanılan sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge tutarının her bir belge bazında KDV hariç tutarının 50.000-TL yi geçmemesi ve mükellefin ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının %5’ini aşmaması kaydıyla mükellefler izaha davet edilir.
II.2-İzaha Davet Konuları
Kanun maddesi düzenlemesinde izaha davet ile ilgili uygulama esaslarını belirleme yetkisi Maliye Bakanlığına verilmiştir. Bakanlık ta bu yetki dahilinde tebliğ taslağında izaha davet konularını belirlemiştir. Buna göre;
– Tapu Daireleri ve Bankalardan Gelen Veriler; Bankalardan elde edilen bilgiler doğrultusunda, kullanılan konut kredisi tutarları ile tapu dairelerinden elde edilen satış bedellerinin karşılaştırılması sonucunda, satış bedelinin düşük beyan edilmiş olabileceğine dair haklarında ön tespit bulunan mükellefler izaha davet edilir.
– Form Ba Form Bs Karşılaştırılması; Bu formların bildirimi sırasında yapılan hatalar nedeniyle çıkan uyuşmazlıklarda mükellefler izaha davet edilerek konu incelemeye sevk edilmeden çözülmüş olacaktır.
– Yapılan Risk Analizleri Sonucunda İzaha Davet Edilmesi; Vergi Denetim Kurulu bünyesinde yapılmakta olan risk analizleri neticesinde zarar mahsupları ya da ortaklardan alacaklar hesabı ile ilgili olarak mükellefler izaha davet edilebilecektir.
Bu noktada, izaha davet uygulamasının en problem yaratabilecek bölümünün burası olabileceğine dikkat çekmek isterim. Çünkü, tebliğ taslağındaki ifade “Kanunun 370 inci maddesinde yapılan düzenleme ile vergiye gönüllü uyumun artırılması amacıyla “İzaha Davet” müessesesi ihdas edilmiştir.” Şeklindedir. Oysa bu düzenlemeden beklenen amaç mükelleflerin incelemeye sevk edilmeden önce durumlarını izah etmeleri ve hem zamandan hem de bürokratik işlemlerden tasarruf etmek olmalıdır. Dolayısıyla eğer bu düzenlemenin amacı vergiye gönüllü uyumun artırılması ise risk analizleri kapsamında düşük karlılıkla çalışan firmalar, zarar beyan eden firmalar, KDV ödemesi çıkmayan firmalar gibi firmalar izaha davet edilerek matrahlarını belli seviyelere çekmeye zorlanabilir aksi halde incelemeye sevk edilebilecekleri ikilemi ile karşı karşıya gelebilirler diye düşünmekteyim.
– SMİYB Kullanılması; sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanma fiilinin işlenmiş olabileceğine dair yapılan ön tespitlerde, kullanılan sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge tutarının; her bir belge itibarıyla 50 bin Türk lirasını geçmemesi ve mükellefin ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının %5’ini aşmaması kaydıyla mükellefler izaha davet edilir. Bu iki şarttan birinin sağlanamaması durumunda mükellefler izaha davet edilmezler. Bu mükellefler ya kendiliğinden normal düzeltme beyannamesi verecekler ya da vergi incelemesine sevk edilerek inceleme sonucuna göre işlem yapılacaktır.
Mükellefler hakkında birbirinden farklı yıllara ilişkin sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanılmış olabileceğine dair bulguların mevcut olması durumunda, söz konusu 50.000 TL’lik sınırın ve %5’lik oranın aşılmamış olması şartları her bir yıl itibarıyla ayrı ayrı değerlendirme yapılacaktır. Herhangi bir yıla ilişkin bu şartlardan birinin sağlanmamış olması, diğer yıllarda bu şartlardan her ikisini de sağlayan mükelleflerin bu şartların sağlandığı yıla ilişkin izaha davet edilmesine engel teşkil etmeyecektir.
Bir diğer husus ta, mükelleflerin izaha davet edilip edilmeyeceğinin belirlenmesinde sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı olarak kullanılmış olabilecek belgeler, firma bazında ayrı ayrı değerlendirilecektir.
Örneğin (D) A.Ş. hakkında (Düzenleyici) düzenlenen vergi tekniği raporunda, (E) Ltd. Şti.’nin (Kullanıcı) vergiler hariç 60.000 TL tutarında 1 adet sahte faturayı kullanmış olabileceğine dair bulgu mevcuttur. Öte yandan, (F) A.Ş. hakkındaki (Düzenleyici) bir başka vergi tekniği raporunda ise (E) Ltd. Şti.(Kullanıcı) hakkında vergiler hariç 40.000 TL tutarında 1 adet sahte faturayı kullanmış olabileceğine dair başka bir bulgu yer almaktadır. Mükellefin D A.Ş. den alınan faturayla ilgili olarak anılan maddeden yararlanması mümkün bulunmamakla birlikte, ilgili yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının %5’ini aşmaması şartıyla Haziran ayında düzenlenen raporda belirtilen faturayla ilgili olarak anılan maddeden yararlanması mümkündür.
II.3-İzah Değerlendirme Komisyonları
Kendisine vergi inceleme elemanlarından ya da bilgi toplama konusunda yetkilendirilen birimlerden gelen veriler doğrultusunda verginin ziyaa uğratıldığı yönünde ön tespit yapan, mükellefleri izaha davet eden ve izahat sonuçlarını değerlendiren bir komisyondur.
Komisyonların Gelir İdaresi Başkanlığı bünyesinde Vergi Dairesi Başkanlıklarında veya Defterdarlıklarda, Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı bünyesinde ise Grup Başkanlıklarında kurulması öngörülmüştür.
Vergi Dairesi Başkanlıklarında oluşturulacak komisyon, Vergi Dairesi Başkanı veya Grup Müdürünün başkanlığında, vergi dairesi müdürlerinden, Defterdarlıklarda oluşturulacak komisyon, Defterdar veya Defterdar Yardımcısının başkanlığında, gelir müdürü ile vergi dairesi müdüründen olmak üzere toplam üç kişiden oluşur.
Vergi Denetim Kurulu Başkanlığında ve Başkanlıkça uygun görülen Grup Başkanlıklarında oluşturulacak İzah Değerlendirme Komisyonu, Başkanlık tarafından belirlenecek üç Vergi Müfettişinden oluşur.
İzah Değerlendirme Komisyonları;
– Kendisine intikal ettirilen bilgi, bulgu veya verilerden hareketle verginin ziyaa uğramış olabileceğine ilişkin ön tespiti yaptığına dair karar alır.
– Haklarında ön tespit yapılanlara hitaben yazılan izaha davet yazısını tebliğ edilmek üzere gönderir.
– İzaha davet yazısını tebellüğ edenler tarafından yetkili komisyona yapılacak yazılı izahatları değerlendirip sonuçlandırır.
İzahatın Yeterli Bulunması
Haklarında yapılan ön tespite ilişkin vergi ziyaına neden olunmadığı yönünde mükellefçe yazılı izahatta bulunulması üzerine, mükellefin izahatının komisyonca yeterli bulunması ve beyanname verilmesini gerektirir bir durumun olmadığının değerlendirilmesi durumunda, mükellef hakkında söz konusu tespitle ilgili olarak vergi incelemesine ve takdir komisyonuna sevk işlemi yapılmaz.
İzahatın Yeterli Bulunmaması
Mükellefçe yapılan izahatın komisyonca yeterli bulunmaması ve beyanname verilmesini gerektiren bir durumun bulunduğunun değerlendirilmesi halinde bu durum mükellefe bildirilir. Bu bildirim üzerine, yazılı izahat tarihinden itibaren 15 günlük süre içinde mükellefçe; hiç verilmemiş olan vergi beyannamelerinin verilmesi, eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının tamamlanması veya düzeltilmesi, ödeme süresi geçmiş bulunan vergilerin, ödemenin geciktiği her ay ve kesri için, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde belirtilen nispette uygulanacak gecikme zammı oranında bir zamla ödenmesi şartlarıyla vergi ziyaı cezası, ziyaa uğratılan vergi üzerinden % 20 oranında kesilir. Ayrıca cezaya ilişkin ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde tarhiyat sonrası uzlaşma hakkının olduğu da gözden kaçmamalıdır.
Burada iki hususu belirtmek isterim, birincisi mükellefin izaha neden olan beyannameleri verme ve ödeme için süresinin yazılı izah tarihinden başlaması ve 15 gün olarak belirlenmesi yeterli bir süre değildir. Çünkü bu süreye izah değerlendirme komisyonun yazılı izahatı değerlendirmesi ve neticelendirmesi de dahildir. Dolayısıyla 15 günlük beyanname ve ödeme süresinin komisyonun değerlendirmesini tamamlayıp sonuçlandırdığı tarihten başlamasının daha uygun olacağını düşünmekteyim.
Bir diğeri ise izahat çağrısına uymayan mükellefin incelemeye tabi tutulmasının da sonuçlarını değerlendirmek üzerindedir. Mükellefin vergi ziyaına neden olduğu ve izahat vermediği bir durumda incelemeye tabi tutulması durumunda; öncelikle ziyaa uğrattığı vergi aslı istenecek, (normal şartlar altında) ve ziyaa uğrattığı vergi üzerinden tek kat vergi ziyaı kesilecektir. Ancak bu mükellefin tarhiyat öncesi uzlaşma hakkı olduğu ve de uzlaşmada çok iyi indirimler yapıldığı (örneğin vergi aslından indirim, cezada % 90-95 indirim gibi) durumda belki de incelemeye gitmek daha avantajlı hala gelebilir. Dolayısıyla her durumda izahat yapmak belki de avantajlı olmayabilir. Ancak incelemenin uzun zaman alması bu zamanın karşılığının gecikme faizi olarak hesaplanması gibi hususları da kıyaslama yaparken göz önüne almak lazımdır.
III-SONUÇ
6728 Sayılı kanunla vergisel hayata girmiş olan izaha davet uygulaması henüz tebliği yayımlanmamış olduğundan uygulamaya geçilememiştir. Uygulamaya geçince mükelleflerin daha hızlı bir şekilde durumlarını anlatma ve sonuç almalarına yol açacağı aşikardır. Böylelikle her konunun vergi incelemesine sevk edilmesinin önü alınarak incelemelerde yoğunluklar yaşanması da engellenmiş olacaktır. Netice itibariyle uygulamayla birlikte gereksiz vergi incelemeleri ve takdir işlemlerini azaltması nedeniyle hem mükellefler hem de mali idarenin zaman kayıplarını önlemesi açısından olumlu bir düzenlemedir.
Ancak kanun düzenlemesinin amacı tebliğ taslağında yazıldığı gibi vergiye gönüllü uyumun artırılmasına katkı sağlamak olmamalı, çünkü bu amaçla uygulamaya başlanırsa mali idare tarafından düşük karlılıkla çalışan firmalar ya da zarar beyan eden firmalar seçilerek bu mükelleflerin beyanlarını artırması yönünde baskı oluşturulabilir.
Kaynaklar:
– 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu
– 6728 Sayılı Kanun
– VUK Tebliğ Taslağı (Sıra No:…)
– www.gib.gov.tr
– www.resmigazete.gov.tr
[1] 09.08.2016 tarih ve 29796 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[2] 10.01.1961 gün ve 10703 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.