Emekliye Promosyon Konusunu 1 Ay Kadar Konuşmayalım
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “Promosyon konusunda isterseniz 1 ay kadar konuşmayalım. Bizim bu rakamlarla emeklimizin beklentisine cevap verebilmemiz mümkün değil. O nedenle Sayın Başbakanımız ve özellikle kamu bankalarının yöneticileriyle birlikte bir çalışmayı yapıp, Sayın Başbakanımızın bir takdirine, müdahalesine ihtiyacımız var. Onu başarabildiğimizde kısmen de olsa, emeklimizin promosyon beklentisine kısmi bir cevap verme imkanımız olacak.” dedi.
Müezzinoğlu, Memur-Sen ve SESRIC organizasyonuyla düzenlenen “İslam Dünyasında Sendikacılık Sempozyumu”ndaki konuşmasında, İslam dünyasında sendikacılık başlığını anlamak için önce İslam’ın çalışmaya ve çalışana verdiği önemi hatırlatmak gerektiğine işaret ederek, “Bir işi bitirince, diğerine başla” ve “Rızkınızı kazanmak için yeryüzüne dağılın” ayetleriyle Kur’an-ı Kerim’in çalışmaya verdiği önemin açık bir şekilde ortaya konulduğunu belirtti.
Kur’an-ı Kerim’in, çalışan ve üreten bir insan modeli çizdiğini, tembelliğe ve verimsizliğe karşı uyardığını ve bundan kaçınmak gerektiği yönünde rehberlik ettiğini aktaran Müezzinoğlu, şöyle devam etti:
“Peygamber Efendimizin, ‘İki günü birbirine eşit olan ziyandadır’ sözü de bu noktada bizlere ışık tutmaktadır. Bu manada gerçek Müslüman çalışan, üreten ve helal kazancı ile ilerleyendir. ‘Alın teri kurumadan, çalışanın ücretinin ödenmesi’ düsturu üzerine kurulan bir çalışma hayatı, Hazreti Peygamberimizin ‘İslam’dan sonra da olsa yine katılırdım’ dediği bir hak arama ve koruma cemiyeti olan Hılful Fidul’un erdemli hareketleri, çalışanın haklarını teminat altına alan ilk ve çok kıymetli örneklerdir. Çağımız Müslümanlarına yapılan eleştiriler ise tembellik, miskinlik ve geri kalmışlık üzerinedir. Bu eleştirilere katılmamakla birlikte maalesef eleştiriye muhatap olan bizlerin de İslam’ı ve Kur’an-ı doğru anlayamadığımız endişesini taşımaktan kendimi alamıyorum.”
Müezzinoğlu, İslam medeniyetinin sendikal hayata ve modern endüstriyel ilişkilere çok uzak olduğu kanısının global dünyada yaygın bir düşünce olduğunu, ayrıca İslami değerlere sahip toplumlar için sendikaların bir tabu olduğu, İslami etik ve düşünce açısından uyum içinde olmadığı algısının bilinçli olarak yayılmaya çalışıldığını belirterek, “Özellikle meşru sınırlar içinde çalışmayı ibadet sayan bir dine yönelik yapılan bu operasyonel çalışmanın amacı ayrıca tartışılmalı ve değerlendirilmelidir. Ancak bizlerin, bizlere emredildiği yolda olup olmadığımız hususu da tartışmamız gereken başka bir başlıktır.” diye konuştu.
Sendikaların öncülleri sayılabilecek loncaların, Ahilik Teşkilatının ilk kez hicri 3. yüzyılda İslam toplumlarında kurulduğunu hatırlatan Müezzinoğlu, bu birliklerin zanaatı kontrol ettiğini, uygulama kurallarını koyduğunu, usta, kalfa ve çırağı temsil ettiğini, haklarını belirlediğini ve koruduğunu anlattı.
Müezzinoğlu, sendikacılığın ilk izleri olan söz konusu örgütlenmelerle kısıtlı kalmayan ve sonlanmayan çok geniş bir çalışan hakkının, İslam tarafından tanımlandığını ve uygulandığını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İlk örnekleri bizde olan bir alanda bugün hakimiyet ise başkalarındadır. Bu alanda söze başlayan İslam medeniyeti iken, bugün söz sahibi maalesef farklıdır. Ayrıca diğer bir pencereden baktığımızda ise biz tek kelimeyle sendikaların amaçlarını belirginleştirmek istesek, bu kelime ‘adalet’ olacaktır. Tüm dünya sendikaların varlık sebebinin işçilerin çalışma koşullarını iyileştirmek, istismar edilmelerini önlemek ve iyi bir hayat yaşamalarını sağlamak olduğunda hemfikirdir. Sendikaların en önemli amacı adalet ise bu, İslam’ın da en önemli amacıdır. Çünkü her alanda adaleti tesis etmeyi ve ihtiyaç sahibini gözetmeyi şiar edinen dinimiz, sadece ibadet ve duadan ibaret olmayıp, ekonomik ve sosyal hayatı şekillendiren kendi sosyal, ekonomik ve politik kural ve ilkelerine sahiptir.
Dinimiz, bireycilikten çok bir araya gelmeyi teşvik etmesiyle hakları için bir araya gelmeye yani örgütlenme özgürlüğüne, bireyin meşru haklarını inkar edene ya da kötü muamele de bulunana ya da kendi haklarını savunurken haksızlığa maruz kalanlara bu haksızlığa karşı çıkmayı emretmesiyle grev yapılması, özgür iradesiyle iki tarafın yaptığı her türlü meşru anlaşmayı uygun görmesiyle toplu görüşme ve sözleşme gibi sendikaların kullandığı temel mekanizmaları uygun bulmakta ve kapsamaktadır. Bu yönüyle sendikalar, adaletle hakkını arayanının ve ihtiyaç sahibinin yanında durarak aslında yüce dinimizin gelenek ve amaçlarına da hizmet etmektedirler. Bu sebeple sendikacılık alanında ilk ve en güzel örnekleri tarihe kazıyan bir medeniyetin, toplumlara yol gösterici olduğu hususlarda amansızca eleştirilmesi ne vicdana ne de amaca uygun düşmektedir.”
– “Temellerini attığımız sistemin dümenine geçme vakti gelmiştir”
Müezzinoğlu, her alanda olduğu gibi sendikacılık alanının da bugün bazı güçler tarafından lobi faaliyetlerinin merkezi haline getirildiğini, amacın “üzüm yemek değil bağcıyı dövmek” olduğunu belirterek, sempozyumda, “sendikacılığın lobi faaliyeti olarak değil, kul hakkının ve adaletin gözetilmesi olduğu”nun vurgulanması gerektiğine dikkati çekti.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı MehmetMüezzinoğlu, sadece çalışma hayatında bir zayıflık ve hak gasbı değil, hayatın tüm evrelerinde dünyanın bir çok yerinde ve özellikle Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda özellikle de Müslümanların mağdur edildiğini ifade ederek, “Tam bu noktada sivil toplumun önemi ve geleceği inşadaki rolü de akıllara getirilmeli, birlikten güç doğar anlayışı ile hareket edilmelidir. Bugün İslam dünyası olarak bizlerin de en çok ihtiyaç duyduğu husus budur. Temellerini attığımız sistemin dümenine geçme vakti gelmiştir. Söz kalabalık olmaktan çıkarılmalı, manasına kavuşturulmalıdır. Türkiye olarak biz bugün bu noktada üzerimize düşeni yapma gayreti içerisindeyiz.” dedi.
Sivil toplum konusunda hükümetin özel bir hassasiyeti bulunduğuna işaret eden Müezzinoğlu, kamu görevlileri sendikacılığına yönelik istatistiklere bakıldığında 2016 itibarıyla 11 hizmet kolunda kurulu 170 sendika ve 10 konfederasyonda 1 milyon 756 bin 934 sendika üyesi kamu görevlisi bulunduğunu ve sendikalaşma oranının yüzde 71,64 düzeyinde olduğunu aktardı.
Müezzinoğlu, AK Parti iktidarlarının sivil toplumu ilk andan itibaren desteklediğini ifade ederek, şu bilgileri paylaştı:
“Demokratik yönetimin yerleşmesi, sivil toplum alanının genişletilmesi ve örgütlenme özgürlüğünün güçlendirilmesi amacıyla 2004’te yeni Dernekler Kanunu’nu yürürlüğe koyduk. Dernek kurma hakkına getirilen kısıtlamaları kaldırdık. Kamu görevlileri ve öğrencilerin dernek üyesi olabilmelerinin önündeki engelleri kaldırdık. 2012’de, işçi ve işveren arasındaki ilişkileri yeni bir bakış açısıyla ele alan yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nu çıkardık. Sivil toplumun güçlendirilmesi yolunda önemli bir adım olarak yeni Vakıflar Kanunu’nu çıkardık. AK Parti öncesi 5 milyon olan sivil toplum kuruluşları üye sayısı, AK Parti döneminde yüzde 100’lük artışla 10 milyonu aştı. İslam dünyasının bir parçası olarak biz sivil toplumu destekliyor ve bu yönde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”
– Emeklilere banka promosyonu
Toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Müezzinoğlu, emeklilere aylıkları karşılığında banka promosyonu verilmesine ilişkin dün yaptığı konuşma hatırlatılarak sorulan bir soru üzerine, şöyle konuştu:
“Promosyon konusunda isterseniz 1 ay kadar konuşmayalım. Bizim bu rakamlarla emeklimizin beklentisine cevap verebilmemiz mümkün değil. O nedenle Sayın Başbakanımız ve özellikle kamu bankalarının yöneticileriyle birlikte bir çalışmayı yapıp, Sayın Başbakanımızın bir takdirine, müdahalesine ihtiyacımız var. Onu başarabildiğimizde kısmen de olsa, emeklimizin promosyon beklentisine kısmi bir cevap verme imkanımız olacak. Ama şu anda emeklilerimiz için bankalardaki dünkü söylediğim, yılda 24 günlük kalan paranın karşılığında bir hakedişse, bu emeklimizi tatmin edecek bir rakam değil. Dolayısıyla bu rakamla emeklimizin karşısına çıkmak istemiyoruz. Çalışmalara devam ediyoruz. 1 ay süresince bu konuda konuşmayacağım.”