Türkiye’de Akademik Girişimcilik
Dr.Mehmet CANSIZ
e-kitap
Bilgi toplumuna dönüşüm sürecinde, girişimci üniversitelerin bir gereği olarak ortaya çıkan akademik girişimcilik (AG); üniversitedeki araştırma sonuçlarının topluma, ekonomiye ve sanayiye kazandırılmasında önemli bir paya sahiptir.
Dünyada AG’lere ilişkin çok sayıda bilimsel çalışma yapılmış olmasına rağmen Türkiye’de AG’lerle ilgili kapsamlı ve yeterli sayıda bilimsel çalışma bulunmamaktadır. Hâlbuki “Türkiye’de akademik girişimciliğe ilişkin süreç nasıl işlemektedir? Bu konuda sistematik bir yaklaşım ve etkili bir model var mıdır? Kamu, üniversite ve girişimcilik (sanayi) alanları bu süreçte nasıl konumlanmaktadırlar? Bu konumlanma, akademik girişimcilik sürecini nasıl etkilemektedirler? Akademisyenler hangi neden ve amaçlarla akademik girişimci olmaktadırlar? Girişimcilik sürecinde akademisyenlerin yaklaşım ve davranışları nasıl değişmektedir? AG’lerin başarı düzeyleri nedir? Başarı ve başarı- sızlıkta önemli olan faktörler nelerdir? AG’lerin diğer teknolojik girişimcilerden başarı ve girişimcilik yaklaşımı açısından farklılıkları nelerdir? AG’lerin daha başarılı olmaları için neler yapılmalıdır? Tüm bunlar nasıl daha iyi anlaşılır ve açıklanır?” gibi bu alandaki birçok sorunun bilimsel olarak yanıtlanması akademik girişimciliği geliştirmek için önemli avantajlar sağlayacaktır.
Son yıllarda önemi artan akademik girişimciliğin, Türkiye’de gelişebilmesinin bu alanda yapılacak bilimsel çalışmalara da bağlı olduğu düşüncesi bu çalışmanın temel motivasyonunu oluşturmuş ve çalışmada; bilgi toplumuna geçiş sürecinde akademik girişimcilik kavramı Türkiye bağlamında analiz edilmiştir.
Akademik girişimcilik, bilgi toplumuna dönüşüm sürecinde gelişmiştir. Bilgi toplumu olgusu, 1970’li yıllardaki yenilikçilik ve girişimcilik kültüründen önemli ölçüde etkilenmiş olup söz konusu kavram 1990’larda ABD’de bilgi teknolojisi, finans ve biyo-teknolojinin gelişmeye başladığı dönemde teknolojik, ekonomik, kültürel ve kurumsal etkenlerin bileşkesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Üniversitede ve araştırma merkezlerinde akademisyen ve mühendislerin teknoloji geliştirmek üzere biraraya gelerek besledikleri bu olgu, ekonomik teşviklerle desteklenmiş, savunma ağırlıklı devlet fonları ve araştırmalar için yapılan yoğun yatırımlar, sanayinin yüksek teknolojili üretim kapasitesini artırmıştır. Kültürel olarak ise girişimcilik, bireycilik, esneklik, çeşitlilik ve zenginlik bu yapının oluşmasına katkı sağlarken kurumsal bakımdan küresel sistemlere elverişli yasal altyapı bilgi toplumuna dönüşümü sağlayan temel faktörler olarak görülmektedir (Castells, 2005, s. 185-186).
Bilgi toplumuna ilişkin geliştirilen kuramların bazı ortak tespitleri bulunmaktadır. Hizmet sektörünün gelişimi, bilgiye dayalı ekonomik yapının ağırlığının artması, üretim yöntemlerindeki değişim, yüksek teknolojili sanayiye doğru değişim, üniversite sanayi ilişkilerinde yeni bir aşamaya gelinmiş olması, girişimci üniversiteler ve akademisyenler gibi hususlar ortak konular arasında yer almaktadır. Bu yaklaşımların önemli ortak noktalarından birisi de, üniversite ve akademisyenlerin bilgi toplumunun işleyişinde ve yönetiminde önemli rol almalarıdır. Bilgi toplumunun gelişimi ile üniversitelerde hızlı bir değişim yaşanmış, üniversiteler ve akademisyenler girişimciliğe yönelmiş ve girişimci üniversite kavramı ortaya çıkmıştır.
Genel olarak girişimci üniversite; üretilen bilgi ve yenilikleri, ekonomiye ve topluma kazandıran, özel kesim için yenilik kayna- ğı olan, yeni fikirlerin geliştirilmesini sağlayan, mezunları girişimci olabilen ve bunları gerçekleştirecek etkin bir yönetim ve altyapı- ya sahip, toplum ihtiyaçlarına duyarlı üniversitelere denmektedir. Bilgi toplumu süreciyle birlikte başta ABD olmak üzere dünyadaki üniversiteler, girişimci üniversiteye doğru evrilmektedirler. Üniversitelerdeki bu değişim akademik girişimciliğin gelişiminde kilit bir role sahiptir.
Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişle üniversitelerden beklentiler hem artmış hem de farklılaşmıştır. Bu süreçte kalkınmaya doğrudan katkı sağlamayı benimseyen girişimci üniversitelere doğru bir dönüşüm yaşanmıştır (Arap, 2010). ABD’de MIT, Stanford ve Harvard gibi üniversiteler bu konuda öncülük etmişlerdir. Üniversiteler, girişimci üniversitelere dönüşürken klasik yapıları da değişime uğramıştır. Girişimci üniversitelerin fonksiyonlarını yerine getirmek amacıyla üniversite bünyesinde araştırma merkezi, teknopark, teknoloji transfer ofisi (TTO) ve kuluçka merkezi gibi yeni birimler oluşturulmuştur. Bu yapıların temel amacı üniversitede üretilen bilginin sanayiye ve topluma transferini kolaylaştırmak, girişimcilik ve akademik girişimciliği geliştirmektir.
Üniversitelerin kurumsal yapısındaki değişim, akademisyenlerden beklentileri değiştirmiştir. Üniversitede geliştirilen teknoloji, yenilik ve icatların ticarileştirilmesine yönelik yapılan ve girişimcilik faaliyetleri olarak adlandırılan çalışmaların önemi artmıştır. Bu yüzden özellikle temel bilim ve uygulamalı alanlardaki, fen bilimleri ve mühendislik bölümlerindeki akademisyenler üzerindeki baskılar artmakta, girişimci üniversitelerin bir fonksiyonu olarak girişimci akademisyenler ön plana çıkmaktadırlar.
Çok geniş anlamda AG, bilgi transferi faaliyetlerini yapan akademisyenleri ifade etmektedir. Bunlar üniversite dışına eğitim ve danışmanlık vermek, araştırma projeleri yapmak, patent geliştirmek, lisanslama faaliyetlerinde bulunmak ve filiz işletme/şirket (spin-off) kurmak gibi geniş bir yelpazeye yayılan çalışmaları içermektedir.
Dünyanın gelişmiş bölgelerinde benzer şekilde görülen üniversite ve akademisyenlerin rollerindeki değişim, ülkemizde de 1990’lı yıllarda baş- lamış ve özellikle 2000’li yılların başından itibaren yoğunlaşmış ve üzerinde daha fazla tartışılır olmuştur. Özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi sanayi ve yükseköğretim kapasitelerinin güçlü olduğu yerlerde bu değişim daha fazla görülmektedir. Bu süreçte üniversitelerin girişimci üniversitelere dönüşümü önemli bir rol oynamaktadır. Üniversitelerin dönüşümünün önemli bir parçasını akademik girişimciliğin geliştirilmesi ve yönetilmesi oluşturmaktadır. 1990’lı yılların sonunda KOSGEB (TEKMER) faaliyetleri ve 2001 yılından itibaren Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nin kurulması akademik girişimciliğin gelişimini hızlandırmıştır. 2015 yılına gelindiğindebu bölgelerdeki işletmelerin yaklaşık yüzde 20’sinin1 akademisyenlerce kurulan şirketlerden oluştuğu görülmektedir.
Araştırmada AG’lerin girişimcilik süreçleri Bourdieu’nün eylem kuramı çerçevesinde analiz edilmiştir. Bourdieu’nün eylem kuramının aktör ve yapıyı dikkate alan sistematik bir yaklaşımı mümkün kılması nedeniyle, akademik girişimcilik sürecini anlama ve açıklamada son derece işlevsel olduğu düşünülmektedir. Çalışmada akademik girişimcilerin sahip oldukları habitus (yatkınlık ve eğilimler) ve sermayeler ile içinde mücadele ettikleri (kamu, üniversite ve girişimcilik) alanların (ekosistem), girişimcilik başarısına etkileri irdelenecektir.
Bu çerçevede; birinci ve ikinci bölümde araştırmanın konusu, amacı, önemi, soruları ve hipotezleri ile kuramsal çerçevesi anlatılmıştır. Üçüncü bölümde Türkiye’nin akademik girişimcilik konusundaki mevcut durumu, bilgi toplumu süreci ve girişimci üniversite bağlamında ele alınmıştır. Tarihsel süreçte üniversite ve girişimcilik konusundaki geliş- meler tartışılmıştır. Çalışmanın dördüncü ve beşinci bölümlerinde araş- tırma kapsamında yapılan nitel ve nicel saha çalışmalarının bulguları tartışılmıştır. Sonuçta ise kuramsal çerçeve, litaratür çalışması, mülakatlar ve anketlerin bulguları topluca değerlendirilmiş ve politika önerileri bulunmaktadır.
Tamamı İçin Tıklayınız