Sema VADİ
Kırıkkale Defterdarlığı
Personel Müdürü
[email protected]
657 sayılı Yasa‘da; haklarında mahkemelerce cezai kovuşturma yapılan Devlet memurları hakkında yapılacak işlemlerle ilgili hükümler yer almasına rağmen mahkeme sonucu hüküm giyenlerin aylık ve özlük hakları konusunda bir hükme yer verilmemiştir.
Memuriyet öncesi veya memuriyette iken kesinleşmiş bir yargı kararı sonucunda kişinin mahkum olması durumunda mahkumiyetinin devlet memurluğuna alınmada bir engel oluşturup oluşturmadığı ya da memuriyet statüsünü kaybedip kaybetmediği konusundaki tereddütlerimiz; hukukun yazılı kaynakları, yargı kararları (İçtihat) ve/veya bilimsel görüşler (doktrin) çerçevesinde açıklanması, makalemizin içeriğini oluşturmaktadır.
Bilindiği üzere, memur olabilmek için 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda belirtilmiş olan genel ve özel şartları taşımak gerekmektedir. Devlet memurluğuna alınma şartlarını düzenleyen 657 sayılı Yasa’nın 48 inci maddesinin 5 inci bendi, “Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.” 23.1.2008 tarih ve 5728 sayılı Yasa ile değiştirilmiş olup, bu kapsamda memur olma koşulları sayılmış olmakla birlikte memurluğa engel olan suçlar yeniden belirlenmiştir.
Bu hükme göre, memuriyete alınmaya engel veya memuriyet statüsünün kaybedilmesine etki eden mahkumiyetler; kasten işlenen suçlardan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezası ya da affa uğramış olsalar bile anılan bentte tek tek sayılan suçlara ilişkin mahkumiyetler olup, bu bağlamda mahkum olanlar devlet memuru olamazlar, memur iseler söz konusu ceza mahkumiyetinin bir sonucu olarak memuriyet görevlerine son verilir.
Aynı zamanda bu madde hükmünden; söz konusu mahkumiyetler dışında yani kasten işlenen suçlardan dolayı 1 yılı geçmeyen, memuriyete engel suçlar arasında sayılmayan suçlardan ve /veya süresi ne olursa olsun taksirli suçtan dolayı hapis cezası ile mahkum olanların devlet memurluğuna alınma şartlarını taşıdığı veya memur iseler memuriyet görevlerine son verilmemesi gerektiği sonucuna varabilir miyiz?
Memuriyetleri sırasında memuriyete engel suçlar arasında sayılmayan suçlardan ya da kasten işlenen suçlardan dolayı 1 yılı geçmeyen ve /veya süresi ne olursa olsun taksirli suçtan dolayı hapis cezası ile hüküm giyerek ceza infaz kurumuna alınan memurların statüsü, aylık ve özlük hakları konusunda, 657 sayılı DMK’da bir hükme yer verilmemiştir. Dolayısıyla, hükmün infazı ve sonraki aşamalarında idarece tesis edilen işlemler yargıya taşınıldığından bu durum hem idarenin, hem de yargının iş yükünü artırarak emek ve zaman kaybına, ayrıca da kaynak israfına sebebiyet vermektedir.
Ayrıca, bu tür mahkumiyetlerin memurluk üzerindeki etkisi ile memuriyet öncesi olması durumunda memurluğa engel olup olmadığı hususların açıklığa kavuşturulması için 657 sayılı Yasa’nın 48/A maddesinin 5 inci bendinde atıf yapılarak bağlantılı bulunulan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53 üncü madde ve gerekçesinin de birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılması” başlığı altındaki 53 üncü madde:
1- Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tâbi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
b) Seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasî hakları kullanmaktan,
c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasî parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten, yoksun bırakılır.
2- Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.
3- Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir.
4- Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
5- Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet hâlinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar.
6- Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar.
hükmüne amirdir.
Kısaca, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53 üncü maddesi ve gerekçesinden;
- Birinci fıkrasından; kasten işlenen suçtan dolayı kişinin hangi hakları kullanmaktan yoksun bırakılacağı, bu hak yoksunluğunun süresiz olmadığı, sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesi; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten yoksun bırakılmak olduğu,
- İkinci fıkrasından; kişinin işlemiş olduğu suçun manevi unsurlarından (subjektif ) olan kasıtla mı ve/veya taksirle mi işlenip işlenilmediğine bakılmaksızın mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar 1/a, b, c, d ve e bendinde sayılan hakları kullanamayacağı yani hak yoksunluğunun cezanın infazı süresince devam etmesinin öngörüldüğü,
- Beşinci fıkrasından; kasıtlı suçlar dolayısıyla mahkûmiyet hâlinde, mahkûm olunan cezanın infazından sonra da etkili olmak üzere birinci fıkrada sayılan hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına ayrıca hükmedilmesi gerektiği ve mahkemenin belli bir hak ve yetkiyle ilgili olarak vereceği yasaklama kararının da bir güvenlik tedbiri niteliği taşıdığı,
- Altıncı fıkrasından; belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, yine güvenlik tedbiri olarak, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebileceği,
anlaşılmaktadır.
657 sayılı DMK’nun Memurluğun Sona Ermesi başlığı altında 98 /b fıkrası“ Devlet memurlarının memurluğa alınma şartlarından her hangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan her hangi birini kaybetmesi hallerinde memurluğu sona erer.” ile devlet memurluğuna alınacaklarda aranılacak genel şartlardan biri olan aynı Yasa’nın 48/A maddesinin 5 inci bendinden amaç, belli suç türlerini işlediği yargı kararı ile belirlenen görevlilerin, görevden çıkarılması veya bu suçlardan mahkum olanların göreve alınmaması olsa da kasten işlenen bir suçtan 1 yılı geçmeyen ya da memuriyete engel sayılan suç dışında kalan suçlardan ve /veya süresi ne olursa olsun taksirli suçlardan dolayı hapis cezası ile mahkumiyet halinde, söz konusu mahkumiyetin devlet memurluğuna engel oluşturmayacağı sonucuna da varılmaktadır.
Yine, yukarıda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre kasten işlenen suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak kişinin (a) bendinde sayılan haklardan yoksun bırakılması gerektiği, ikinci fıkrasına göre de kasten veya taksirle işlenilen bir suç dolayısıyla mahkûm olan kişinin, hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu haklarını kullanamayacağı açıklanmıştı. Ancak, söz konusu süreli olan hak yoksunluğunun, 657 sayılı DMK’nun 48/A maddesinin 4 üncü bendine” Kamu haklarından mahrum bulunmamak” göre memurluğa alınma şartlarından birini kaybettiği sonucuna varılarak, aynı Yasa’nın 98/b maddesi uyarınca memurun görevine son verilemez.
Nitekim, bu hususta Danıştay 12. Dairesi 11.10.1999 tarih ve E.1997/3319, K.1999/1785 sayılı Kararı’nda; taksirle ölüme ve yaralamaya sebebiyet” suçundan yargılanması sonucunda 1 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılan ve bu cezanın infazı için cezaevinde bulunan davacının, 657 sayılı Yasa’nın 48/A-4 maddesindeki “kamu haklarından mahrum bulunmamak” şartını kaybettiğinden bahisle, aynı Yasa’nın 98/b maddesi uyarınca görevine son verilemeyeceği, belirtilmiştir.
Memuriyete Engel Olmayan Mahkûmiyetler
1- Kasten İşlenen Bir Suçtan Bir Yılı Geçmeyen Hapis Cezasına Mahkûmiyet[1]
Türk Ceza Kanunu’na göre: Kasıt, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir (Md.21).
657 sayılı Yasa’nın değişik 48/A maddesinin 5 inci fıkrasının giriş cümlesinde: “…. kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına …. mahkûm olmamak.” kuralına yer verilerek, kasten işlenen bir suçtan dolayı mahkumiyetin, bir yıl veya daha fazla süreli olmasının memuriyete engel olacağı belirtilmiştir.
Bir yıldan az hapis cezaları “kısa süreli hapis “cezasıdır (Md.46)[2]. Kanunda sayılan suçlar dışında kısa süreli hapis cezası ile mahkûm olan ve hürriyeti bağlayıcı cezanın infazı nedeniyle cezaevinde bulunan veya infazdan sonra belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılan kimse, infaz ve ek yasaklılık süresince devlet memuru olamaz. Devlet memuru ise, memuriyet statüsü devam ettirilemez.
Ancak, memurluk görevine son verilmeyi gerektirmeyen hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahkûm olan memurun, cezanın infazı süresince ve ek yasaklılık süresince hizmetle ilişkisinin kesilmesi gerekir. Yani, bu süreçte hizmet ilişkisi askıya alınır, süreç sonunda memuriyete iade edilir. Danıştay’ın verdiği kararlar da uygulamanın bu yönde yapılmasını destekler mahiyettedir.
Danıştay; “Devlet memurlarının; hükümlü bulundukları devlet memurluğuna engel nitelik taşımayan hapis cezalarının infazı süresince, göreve devamsızlıkları nedeniyle memuriyetlerine son verilemeyeceği, bu kişilerin sözü edilen cezalarının infazı süresince hastalık ve yıllık izin kullanamayacakları ve bununla bağlantılı olarak maaş alamayacaklarına” karar vermiştir (Danıştay 1. D.13/01/2004 tarih ve E.2003/170, K.2004/3 s.K, http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp, ET:23/04/2010).
Danıştay bir başka kararında ise, “…hükmedilmiş cezanın infaz edilmesinden sonra, hükümlünün aynı göreve iade edilmesi gerektiğine” karar vermiştir (Danıştay 12.D. 11/10/1999 tarih ve E.1997/3319, K.1999/1785 sayılı kararı, http://www.danistay.gov.tr/kerisim/container.jsp, ET: 23/04/2010).
2- Tek Tek Sayılan Suçlar Dışında Mahkûmiyet[3]
Türk Ceza Kanunu’na göre; “Süreli hapis”, 1 aydan az ve 20 yıldan fazla olamayan cezadır (Md. 46).
Kanunda sayılan suçlar dışında süreli hapis cezası ile mahkûm olanlar, yani kasten işlenmeyen bir suçtan bir yılı geçen hapis cezasına mahkûm olunsa da memur olunabileceği gibi, memurların memuriyetlerine son verilmesini gerektirmemektedir.
5728 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik sonrası 48’inci maddenin A fıkrasının 5 numaralı bendinde “yüz kızartıcı, şeref ve haysiyet kırıcı suçlar” kavramı kullanılmadığından, kanunda tek tek sayılan suçlar dışında başka suç tipleri bu kapsama alınamayacaktır.
3- Taksirli Suçlardan Mahkûmiyet[4]
Yasa hükmünde yer almamakla birlikte, taksirli suçlardan mahkumiyet ise memurluğa engel değildir. Taksirin mahiyetine, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 22 nci maddesinde değinilmiştir. Söz konusu maddenin ikinci bendinde taksir; “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.” şeklinde açıklanmıştır.
Söz konusu Yasa’ya göre; taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır. Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir. Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.
5237 sayılı Yasa’nın 53 üncü maddesinin (6) ncı bendine göre; belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir.
Nitekim, bu husus 5237 sayılı Yasa’nın “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” 50 nci maddesinin 4 üncü bendinde; “Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz.” hükmüyle açıkça vurgulanmıştır. Bu durumda, uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.
Türk Ceza Yasası’nın 89, 162, 171 ve 180 inci maddelerindeki suçlar, taksirli suçlara örnek olarak gösterilebilir. Taksirli suçlardan verilecek mahkûmiyetin 1 yıldan fazla olması engel bir mahkûmiyetin kabulüne yetmez.
Örneğin; Bir memur, trafik kazası sonucu “bilinçli taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmak suçundan” 3 yıl 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmış ve TCK.53/1.maddesi uyarınca da sanığın; sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmiş ve … Mahkemesince verilen karar Yargıtay tarafından onaylanıp kesinleşmiştir.Ceza İnfaz Müddetnamesi; memura 19.03.2016 tarihinde tebliğ edilmiş ve aynı tarihte infaz başlamıştır.
Bilinçli taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmak suçundan 3 yıl 5 ay hapis cezası alan memur, memuriyetten çıkarılamayacağı gibi, bu suçtan mahkum edilmiş bulunan bir kimse de memuriyete alınabilecektir. Hürriyeti bağlayıcı bir cezanın infazı nedeniyle cezaevinde bulunan kişinin, infaz süresince kamu hizmetlerinden de yasaklı bulunduğu göz önüne alındığında bu durumdaki kişilerin infaz süresince Devlet memuru olmalarına veya Devlet memurluğu statülerini sürdürmelerine hukuken olanak bulunmamaktadır.
Memur hakkında, yargı organlarınca verilen söz konusu karar, Danıştay 12. Dairesi’nin 11.10.1999 tarih ve E.1997/3319, K.1999/1785 sayılı kararı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 22 nci ve 53 üncü maddesinin (2) nci bendi ile Maliye Bakanlığı’nca (Personel Genel Müdürlüğü) 01.01.1997 tarihinde yürürlüğe konulan Personel Müdürlüğü İşlem Yönergesinin “Yargılama Sonucu Kesinleşmiş Karara Göre Yapılacak İşlemler” başlıklı 203. maddesi “Devlet Memurluğu Görevine Geçici Olarak Son Verilmesini Gerektiren Mahkumiyet Kararları Üzerine Yapılacak İşlemler” başlıklı (c) maddesi; “Devlet memurluğu görevine son verilmesi sonucunu doğurmayan, ancak verilen hapis cezası tecil edilmeyen personel hakkında aldığı mahkumiyet süresince hizmet ilişkisini askıya alan, tüm özlük ve sosyal haklarını donduran ve mahkumiyetin sona erdiği tarihten geçerli olmak üzere hizmet ilişkisini yeniden başlatan bir onay hazırlanarak, … atamaya yetkili amirin onayına sunulur.” ile TC Anayasa’nın 138. maddesinde belirtilen “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” hükmüne göre idare, infazın başladığı 19.03.2016 tarihinden itibaren mahkumiyet süresince adı geçenin tüm özlük ve sosyal haklarının dondurulması ve mahkumiyetinin sona erdiği tarihte görevine başlatılmak üzere memuriyet görevinin askıya alınması işlemini tesis etmiştir.
Değerlendirme ve Sonuç
657 sayılı Kanunda, görevden uzaklaştırılan bir memurun mali hakları konusunda düzenlemeler yer almaktadır. Ancak, memuriyete engel olmayan bir suçtan dolayı hüküm giyenlerin aylık ve özlük hakları konusunda bir hükme yer verilmemiştir. Yasama organının boş bıraktığı bu konuda hukuki içtihatlar ile işlem tesis edilmektedir.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 53. madde hükmüne göre, işlediği suç dolayısıyla hapis cezasına mahkum olan ve infazı tamamlanana kadar kişinin sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden bu kapsamda kamu kurum ve kuruluşlarınca verilen atamaya tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten yoksun bırakılan Devlet memurların özlük, aylık ve sosyal hakları 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda açık bir hükümle belirtilmelidir.
Devlet Memuru iken memuriyete engel sayılan suçlar dışında kalan ve süresiz bir hak yoksunluğu sonucu doğurmayan suçlardan, kasıtla işlenen suçlardan dolayı 1 yılı geçmeyen ve /veya süresi ne olursa olsun taksirli suçlardan dolayı hapis cezasına mahkum olan memurlar hakkında, cezaevinde bulunduğu sürede görevine son verilmeyecek, ancak hapis cezasının sonucu olarak memurluk yapamayacağından, memurluğun askıya alınması işlemi tesis edilerek, infazın ve hak yoksunluğunun sona erdiği tarihten sonra memuriyete iadesi sağlanacaktır.
Ayrıca bu durumda olanların, cezanın infazı süresince belli hakları kullanmaktan yasaklanmaları nedeniyle memurluklarının askıya alınması işleminin tesis edilmesi ve infaz tamamlanınca da yoksun bırakılan haklarını yeniden kazanmaları nedeniyle, memuriyete iade edilmeleri gerektiğinden, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun “Aylıksız İzin” başlıklı 108. maddesinin (H) bendine ” Devlet Memuru iken memuriyete engel sayılan suçlar dışında kalan ve süresiz bir hak yoksunluğu sonucu doğurmayan suçlardan, kasıtla işlenen suçlardan dolayı 1 yılı geçmeyen ve /veya süresi ne olursa olsun taksirli suçtan dolayı hapis cezası ile hüküm giyerek mahkum olan memurların infaz süresince görev yeri saklı kalarak aylıksız izinli sayılırlar .” eklenmesi gereklidir.
[1] SÖKMEN Uğur, 2016, Personel Kanunu, Ankara,İlksan Matbaası, s.320
[2] 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
[3] SÖKMEN Uğur, 2016, Personel Kanunu, Ankara, İlksan Matbaası, s.321
[4] DÖNMEZ Mustafa,”Ceza Mahkumiyeti Sonunda Devlet Memurluğunun Sona Ermesi”