Cihangir ÖZKÖK
Yeminli Mali Müşavir
cihangirozkok@hotmail.com
Daha sonraları ise göktaşı gelirlerinin peşine maliye ekiplerinin düştüğü ve Sarıçiçek köyünde yaptıkları incelemede göktaşının vergiye tabi tutulacağını duyurdukları basında yer almış, bunun üzerine köylüler, “Göktaşının doğal bir zenginlik olmadığını, yerin altından çıkarmadıklarını, uzaydan geldiğini, vergiye tabi tutulmaması gerektiğini düşünüyoruz” şeklinde açıklamalarda bulunmuşlardır.
Buldukları göktaşı parçalarını satan kişilerin elde ettikleri gelir üzerinden vergi tartışmalarının başlaması üzerine Maliye Bakanı Şimşek de “Bingöl’lü vatandaşlarımızın, kendi topraklarından topladığı göktaşını satmaları ticari organizasyon olarak değerlendirilmezken, ticari amaçla başka illerden gelerek bu işi yapanlar vergiye tabi olacak” şeklinde açıklamada bulunarak Maliye’nin bu konudaki yaklaşımını ortaya koymuştur.
Yazımızın konusu sadece göktaşlarının satışının vergilemesini değerlendirmek değil, aynı zamanda herhangi bir bedel ödenmeksizin ve satıcısı olmadığından alıma da dayanmayan, örneğin yolda bulunan yüksek miktarda para, altın v.b. değerlerin elden çıkarılmasının vergisel boyutunun ortaya konulmasıdır.
Konu hakkındaki görüşlerimiz ise aşağıdaki gibidir:
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununa göre gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tabidir. Gelire giren kazanç ve iratlar ise şunlardır:
1- Ticari kazançlar,
2- Zirai kazançlar,
3- Ücretler,
4- Serbest meslek kazançları,
5- Gayrimenkul sermaye iratları,
6- Menkul sermaye iratları,
7- Diğer kazanç ve iratlar.
Bir gerçek kişinin elde etmiş olduğu gelirin vergilendirilebilmesi için gelirin, yukarıda sayılan yedi gelir unsurundan birisine mutlaka dahil olması gerekir. Yedi gelir unsuruna dahil olmayan herhangi bir kazanç veya iradın gelir vergisine tabi tutulması imkansızdır.
Öncelikle, gerçek kişilerce uzaydan düşen göktaşının toplanarak satılması yoluyla elde edilen gelirin, yukarıda sayılan yedi gelir unsurundan herhangi birine dahil olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Diğer gelir unsurlarını bir tarafa bırakırsak, birinci gelir unsuru olan ticari kazançlar ile yedinci gelir unsuru olan diğer kazanç ve iratların böylesi bir geliri içine alıp almadığını tartışabiliriz.
GVK’nın 37.maddesinde belirtildiği üzere, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar ticari kazançtır. Kanun maddesinde ayrıca ticari kazanç sayılan haller tadadi olarak tek tek sayılmıştır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu`nun 3. maddesinde de “ticari işler” başlığı altında; “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” hükmü yer almaktadır,
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın “Ticari Kazancın Gerçek Usulde Vergilendirilmesi Rehberi” adıyla yayımlanan çalışmasında bir faaliyetin ticari faaliyet olarak değerlendirilebilmesi için taşıması gereken bazı özellikler şu şekilde sıralanmıştır:
1- Emek-Sermaye Özelliği; yapılan bir faaliyetin ticari faaliyet olarak değerlendirilmesi için öncelikle söz konusu faaliyetin ifasının sermaye ve emeğe dayanıyor olması gerekmektedir. (her ikisinin de bulunması gerekmektedir)
2–Devamlılık Özelliği; yapılan faaliyetin ticari faaliyet olarak kabul edilebilmesi için faaliyetin devamlı olması gerekmektedir. Ayrıca, Maliye Bakanlığı, bir takvim yılı içerisinde birden fazla tekrarlanan veya birden fazla takvim yılında tekrarlanan işlemlerde de devamlılık olduğunu varsaymaktadır.
3–Organizasyon Özelliği; gerçek kişiler tarafından yürütülen faaliyetler sonucu elde edilen gelirlerin ticari kazanç olarak değerlendirilmesi için söz konusu gelir getirici faaliyetlerin bir organizasyon dahilinde yapılmış olması gerekmektedir.( İşyeri açma, işçi çalıştırılması, ticaret siciline kaydolunması v.b.)
4-Hacim Özelliği; bir müessesenin, ticari ve sınai bir müessese şekil ve mahiyetinde olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Bunun için de; gelir getirici faaliyetin devamı için işyerinin, deposunun ve hizmet yerinin olması, söz konusu faaliyetin ticaret ünvanı altında yapılması, ticari yardımcılardan yararlanılması, ticari amaçlı haberleşmenin kullanılması, reklam yapılması, tabela asılması gibi ölçütler göz önüne alınır.
5-Gelir ve Kazanç Elde Etme Özelliği; yapılan faaliyetin ticari faaliyet olarak kabul edilebilmesi için organizasyonu kuran kişi veya kişilerin bir gelir ve kazanç elde etme kasıt ve niyetiyle hareket ediyor olması gerekmektedir.
Dünyaya düşerek toplanan göktaşının satılıp gelir elde edilmesi, ticari faaliyetin taşıması gereken yukarıda sayılan özelliklerden hemen hemen hiç birisine girmemektedir. Her şeyden önce, yapılan bu faaliyet, sermaye gerektirmemektedir. Sadece emeğe dayanmaktadır. Devamlılık özelliği de bulunmamaktadır. (Bir defadan fazla yapılıyor olması bir faaliyetin tek başına devamlı olduğunu göstermez) Herhangi bir organizasyon ve ticari veya sınai bir müessese hacmi de söz konusu değildir. Bu faaliyette sadece gelir elde eden kişi açısından gelir ve kazanç elde etme gayesinin bulunduğu söylenebilir ki bu durum da tek başına elde edilen faaliyetin ticari faaliyet olarak kabulü için yeterli bir sebep değildir.
Ticari faaliyet şartlarını sağlamayan bu gelirin “ticari kazanç” olarak vergilendirilmesi imkanı bulunmamaktadır. Ticari faaliyet kapsamına girmeyen bu gelirin yedinci gelir unsuru olan diğer kazanç ve iratlara dahil edilip edilemeyeceğinin belirlenmesi gerekir.
Diğer kazanç ve iratlar GVK’nın 80.maddesinde düzenlenmiştir. Değer artışı kazançları ve arızi kazançlar olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. GVK’nın mükerrer 80. maddesinde yazılı değer artışı kazançları da konumuz dışındadır. Zira, elde edilen gelir, maddede yazılı değer artışı kazançlarından herhangi birisine girmemektedir.
GVK’nın 82.maddesinde yazılı arızi kazançlar da diğer kazanç ve irat niteliğindedir ve vergiye tabi arızi kazançlar maddede tek tek sayılmıştır. İlgili maddenin 1.fıkrasının 1.bendinde arızi olarak ticari muamelelerin icrasından veya bu nitelikteki muamelelere tavassuttan elde edilen kazançların arızi kazanç olduğu hüküm altına alınmıştır.
Arızi ticari muamelenin neyi ifade ettiği, ne Türk Ticaret Kanununda ne de Gelir Vergisi Kanununda belirtilmiş değildir. Genel olarak, tacirler tarafından yapılabilecek nitelikteki muameleler, devamlılık kasıt ve niyeti ile yapıldığında ticari faaliyet, aksi halde arızi ticari muamele olarak kabul edilir. İlgilinin kasıt ve niyetine bağlı subjektif nitelikteki bir ölçünün objektif belirtisi ise, ticari organizasyonun mevcudiyetidir. Ticari muamelenin ticari bir organizasyon içinde yapılması halinde devamlılık kasıt ve niyetinin bulunduğu, dolayısıyla ticari faaliyet olarak kabul göreceği, aksi halde ise, yani ticari bir organizasyon olmaksızın, arızi olarak yapılan ticari muamelelerin GVK’nın 82.maddesinin 1.fıkrasının 1.bendinde tanımlanan; “Arızi olarak ticari muamelelerin icrasından veya bu nitelikteki muamelelere tavassuttan elde edilen kazançlar”a kaynak oluşturan bir faaliyet olarak kabul edileceği söylenebilir.
Dünyaya düşen göktaşının satışından elde edilen gelirin, potansiyel olarak içinde ticareti barındıran GVK’da tanımlanan 1.gelir unsuru olan “Ticari Kazançlar” ile 7.gelir unsuru olan “Diğer Kazanç ve İratlar” grubuna dahil GVK’nın 82.maddesinin 1.fıkrasının 1.bendinde tanımlanan “Arızi olarak ticari muamelelerin icrasından veya bu nitelikteki muamelelere tavassuttan elde edilen kazançlar” dan birisine dahil olabileceği düşünülebilir. Yukarıda iki gelir unsuru için de gerekli açıklamalar yapılmıştır. Asıl cevaplanması gereken soru ise elde edilen bu gelirin devamlı veya arızi olarak yapılan bir ticareti faaliyete dayanıp dayanmadığıdır.
Ticaretin veya ticari faaliyetin Vergi Kanunları ve Türk Ticaret Kanunu başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarında herhangi bir tanımı bulunmamaktadır. Ancak genel kabul görmüş uygulama ve kıstaslara göre karar verebiliriz. Ticarete kısaca kazanç amacıyla yürütülen alım satım etkinliği denilebilir. Ticaretin varlığı, hem alım hem de satımın olmasını gerektirdiği gibi aynı zamanda hem alım hem satımda alıcı ve satıcının da mevcudiyetini gerektirir. Bedel ödenmeden sahip olunan bir mal veya değer için, sahip olma sürecinin, bir alıma dayanmadığı kuşkusuzdur. Üstelik satıcısı da yoktur. Böylesi bir durumda ise, yani alıma dayanmayan ve satıcı da olmayan bir faaliyetin, ne devamlı ne de arızi olarak yürütülen bir ticari faaliyet olduğu ileri sürülemez.
Sonuç olarak; dünyaya düşen göktaşlarının köylüler tarafından satılması sonucu elde edilen gelir, Gelir Vergisinin konusuna girmemektedir. Elde edilen gelirin yüksek olması sonucu değiştirmemektedir. Zira, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre kanunsuz vergi alınamayacağı ilkesi gereğince kanunlarda bahsi geçmeyen bir konudan vergi istenmesi veya alınması da söz konusu olamaz. Aynı durum, herhangi bir alım işlemine dayanmaksızın ve bedel ödenmeksizin sahip olunan değerlerin satışından elde edilen gelirler için de söz konusudur. Yolda para bulunması veya altın, tarihi eser gibi değerli eşyaların bulunarak yüksek bedelle satılması da aynı kategoride mütalaa edilebilir. Bu durumlarda da Gelir Vergisi Kanunu’nda tanımlanan yedi gelir unsurundan herhangi birisine dahil olabilecek bir gelir bulunmayacağından, vergilenecek bir gelir de söz konusu olmayacaktır.
Ancak; düşen göktaşlarını köylülerden bedel karşılığı satın alarak, yurt içi veya yurt dışı müşterilerine satan kişilerin elde ettikleri gelirin ticari faaliyet kapsamında elde edilen ticari kazanç olduğu konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu faaliyeti, yani köylülerden göktaşı satın alıp başkalarına satma işini ticari organizasyonlarına bağlı olarak devamlı yapan kişilerin gelirleri ticari kazanç olarak gerçek usulde gelir vergisine tabi olurken (herhangi bir istisnası bulunmamaktadır.); bir organizasyon olmaksızın sadece bir kez yapanların ise bu faaliyetten elde ettikleri gelirlerin 2015 yılı için geçerli istisna haddi olan 23.000-TL’yi geçmesi halinde GVK’nın “Diğer kazanç ve iratlar” gelir unsuru içerisinde yer alan “Arızi olarak ticari muamelelerin icrasından veya bu nitelikteki muamelelere tavassuttan elde edilen kazançlar” olarak Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesi ile beyan edilmesi ve 2015 yılı için geçerli olan 23.000-TL istisnanın düşülmesinden sonra kalan gelire isabet eden Gelir Vergisinin ödenmesi gerekmektedir. 2015 yılı için toplamda 23.000-TL’nin altında kalan bu tür gelirler için ise, istisna haddi içinde kalacağından beyanname verilmeyecektir