Site icon Alomaliye.com Güncel Mevzuat, Muhasebe, Ekonomi, Vergi, SGK Haberleri

Şirket Yöneticileri ve Muhasebecilerine Mevzuattan Kimi Notlar

Emrah AYGÜL
Yeminli Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
emrahaygul@yahoo.com

1. Şirketiniz 2016 Yılına Hazır mı?

Şirketiniz, yasal düzenlemeler uyarınca 2016 yılı başında kimi yükümlülüklerin muhatabı olabilecektir. Bu yazımızın ilk bölümünde 2016 yılı başından itibaren şirketlerin muhatap olabileceği yükümlülükleri ele aldık.

a.2016 Yılı Başından İtibaren Bağımsız Denetime Tabi Olabilirsiniz!

Türk Ticaret Kanunu uyarınca, limited ve anonim şirketler bağımsız denetime tabidir. Ancak denetime tabi olacak şirketler Bakanlar Kurulunca belirlenmektedir.

01.02.2015 Tarih ve 29254 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2014/7149 sayılı Karar uyarınca tek başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte aşağıdaki üç ölçütten en az ikisini sağlayan şirketler,  bağımsız denetime tabidir:

Aktif toplamı ellimilyon ve üstü Türk Lirası

Yıllık net satış hasılatı yüzmilyon ve üstü Türk Lirası

Çalışan sayısı ikiyüz ve üstü.

Karar 01.01.2015 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Şirketler, bu Kararda belirtilen üç ölçütten en az ikisinin sınırlarını art arda iki hesap döneminde aşmaları durumunda müteakip hesap döneminden itibaren bağımsız denetime tabi olur.

b. Vergi Dairelerinin Tebligatlarını 01.01.2016 Tarihinden İtibaren Elektronik Ortamda Almak Zorundasınız!

456 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tebliği gereken evraka ilişkin tebligatın elektronik ortamda yapılmasının sağlanması amacıyla düzenlemeler yapılmıştır.

Tebliği gereken elektronik imzalı evrak, elektronik tebligat sistemi kullanılmak suretiyle muhatabın elektronik tebligat adresine tebliğ edilebilecektir.

Tebliğ ile tebliğe elverişli elektronik adres kullanma zorunluluğu getirilen ve kendisine elektronik ortamda tebliğ yapılabilecek olanlar aşağıda belirtilmiştir.

a) Kurumlar vergisi mükellefleri

b) Ticari, zirai ve mesleki kazanç yönünden gelir vergisi mükellefiyeti bulunanlar (Kazançları basit usulde tespit edilenlerle gerçek usulde vergiye tabi olmayan çiftçiler hariç)

c) İsteğe bağlı olarak kendilerine elektronik tebligat yapılmasını talep edenler

Elektronik tebligat sistemini kullanmak zorunda olan kurumlar vergisi mükelleflerinin, 01.01.2016 tarihine kadar örneği Tebliğ ekinde yer alan “Elektronik Tebligat Talep Bildirimi (Şirketler ve Diğer Tüzel Kişiler İçin)”ni (EK:1) kurumlar vergisi yönünden bağlı bulundukları vergi dairesine vermeleri gerekmektedir. Bu mükellefler, söz konusu bildirimi kanuni temsilcileri veya elektronik tebligat sistemi ile ilgili işlemleri yapmaya yönelik özel yetki içeren noterde verilmiş vekâletnameyle yetkili kılınan kişiler aracılığıyla bizzat teslim edeceklerdir.

Vergi Usul Kanununun 107/A maddesi gereğince, elektronik imzalı tebliğ evrakı, muhatabın elektronik ortamdaki adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda tebliğ edilmiş sayılacaktır.

Elektronik tebligat sistemine internet vergi dairesi üzerinden erişilecektir. İnternet vergi dairesi kullanıcı kodu, parola ve şifresine sahip olan gerçek ve tüzel kişiler şifreleriyle elektronik tebligat adreslerine ulaşacaklardır.

c-01.01.2016 Tarihinden İtibaren e-Arşiv Yükümlüsü Olabilirsiniz!

433 Seri Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile yürürlüğe giren e-Arşiv Uygulaması, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenen standartlara uygun olarak faturanın elektronik ortamda oluşturulması, elektronik ortamda muhafazası, ibrazı ve raporlamasını kapsayan bir uygulamadır.

e-Arşiv Uygulamasından yararlanmak isteyen mükelleflerin, öncelikle e-fatura uygulamasına kayıtlı olmaları gerekmektedir.

İnternet üzerinden mal ve hizmet satışı yapan ve 2014 yılı gelir tablosu brüt satış hasılatı tutarı 5 milyon lira ve üzerinde olan mükellefler, en geç 01.01.2016 tarihine kadar e-Arşiv Uygulamasına geçmek zorundadır.

d-01.01.2016 Tarihinden İtibaren e-Defter ve E-Fatura Yükümlüsü Olabilirsiniz!

2014 yılı brüt satış hasılatı 10 milyon TL ve üzerinde olan mükellefler 1/1/2016 tarihinden itibaren, bu koşulu  2015 veya müteakip hesap dönemlerinde sağlayan mükellefler ise ilgili hesap dönemine ilişkin gelir/kurumlar vergisi beyannamesinin verileceği tarihi takip eden hesap döneminin başından itibaren elektronik fatura ve elektronik defter uygulamasına geçmek zorundadır.

2.Sözleşmeleri Düzenlerken Damga Vergilerini Önemseyiniz!

Damga vergisi, önceleri pek önemsenmeyen bir vergi görünümünde iken aşağıdaki sebeplerden dolayı bugün önemli bir vergi haline gelmiştir.

Son yıllarda şirket ciroları artarken, artan rekabet sebebiyle kârlılıklardaki düşüş göze çarpmaktadır. Bunun yanında belli iş kolları neredeyse tüm işlerini sözleşmeye bağlı olarak yapmak durumundadırlar.  Ayrıca işin gerekleri dışında, artan sözleşme kültürü de sözleşmesiz iş yapmayı günümüzde neredeyse imkânsız hale getirmiştir.  Yine damga vergisindeki artışlar da önemli düzeyde olmuştur. Örneğin sözleşmeler üzerinden alınan damga vergisi oranları son 3-4 yıl içinde binde 7,5 ‘den, önce yüzde 10’luk artış, ardından %15’lik artış ile bugün yaklaşık  yüzde 1’e (binde 9,48) ulaşmıştır. Günümüzde sözleşme ile iş yapmanın artması sebebiyle, kağıtlar üzerinden alınan ve önceleri önemsenmeyen damga vergisi kimi sektörlerde  kazanç üzerinden alınan vergiden önemli hale gelmiştir.

Unutulmamalıdır ki  ne kadar çok sözleşme nüshası düzenlenirse o kadar çok damga vergisi ödenir. İkinci “nüsha” yerine “suret” düzenleyerek vergi planlaması yapılması önemlidir.  Yine sözleşmelere konan cezai şart, teminat, sigorta tutarları ve kefaletler damga vergisi tutarını etkilemektedir.

3. “Satıp Geri Kiralama” (Sale and Leaseback) İşlemi İle Hem Finansman Temin Edebilirsiniz Hem de Defter Kayıtlarında Gayrimenkullerinizin Değerini Güncel Hale Getirebilirsiniz!

Birkaç yıl öncesine kadar finansal kiralama işlemi, edinilmesi düşünülen bir varlığın finansmanı amacıyla kullanılmakta idi. Ancak 6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu uyarınca finansal kiralama sözleşmesinin tanımı değişmiştir. 13.12.2012 Tarihinde yürürlüğe giren bu Kanunun 18. maddesi uyarınca finansal kiralama sözleşmesi; “kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka suretle temin ettiği veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakmasını öngören sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.

Bu tanımlamaya göre kiracı elindeki varlığı finansal kiralama şirketine satıp, tekrar finansal kiralama şirketinden aynı varlığı kiralayabilecektir. Bu durumda finansal kiralama şirketine satış yapan ve kiracı aynı işletme olacaktır. Böylece kiracı elindeki mevcut bir varlık ile finansman temin etmiş olacaktır. Dolayısıyla finansal kiralamanın amacı varlık için finansmanın ötesine geçerek, varlığı kullanarak finansmanı da içine almıştır.

Vergi yasalarında yapılan değişikliklerle yalnızca gayrimenkuller için “satıp geri kiralama” işlemi özendirilmiştir.

Uygulamayı örnekle şu şekilde özetleyebiliriz:

Söz konusu işlemlere uygulanan vergisel özendirmelerin yasal düzenlemeleri kısaca aşağıda belirtilmiştir.

Kurumlar Vergisi Kanunu madde 5/1-e: Gayrimenkullerin geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla, finansal kiralama şirketlerine satışı ve finansal kiralama şirketlerince taşınmazın devralındığı kuruma satışından doğan kazançlar için %100 oranında kurumlar vergisi istisnası öngörülmüştür. Taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır. Yine maddede istisna için kimi başka şartlar da öngörülmüştür.

KDV Kanunu madde 17/4-y : Finansal kiralama şirketlerince bizzat kiracıdan satın alınıp geriye kiralanan taşınmazlara uygulanmak üzere ve kiralamaya konu taşınmazın mülkiyetinin sözleşme süresi sonunda kiracıya devredilecek olması koşulu ile kiralanmaya konu taşınmazların kiralayana satılması, satan kişilere kiralanması ve devri vergiden istisnadır.

6361 Sayılı Kanunun 37/2. Maddesi: Satıp geri kiralama yöntemi ile yapılan kiralama sözleşmeleri kapsamında kiralanan taşınmazların sözleşme süresi sonunda kiracı adına tapuya tescili tapu harcından müstesnadır.

492 sayılı Harçlar Kanununun Tapu ve Kadastro işlemlerinden alınacak harçlar başlıklı (4) sayılı tarifesinin “I-Tapu işlemleri” bölümünün yirminci fıkrasının g bendi: Satıp geri kiralama yöntemi ile gerçekleştirilen kiralama sözleşmeleri kapsamında kiracı tarafından sözleşme süresi sonunda geri alınmak kaydıyla kiralanan taşınmazların kiralayana satışı sırasında devredenden binde 4,55 oranında harç alınır.

 4.Yatırımlarınız İçin Yatırım Teşvik Belgesi Almanız Halinde Yatırımınızın Bir Kısmını Kurumlar Vergisini Az Ödemek Suretiyle Devlet Karşılayabilir!

Yatırım teşvik belgesi, önemli özendirme araçları içerebilmektedir. Bunlar KDV istisnası, KDV iadesi, gümrük vergisi muafiyeti, ücretliler için ödenecek gelir vergisinde destek, SGK desteği, yatırım için alınan kredinin faizinde destek, yatırım yeri tahsisi ve nihayet konumuz olan indirimli kurumlar vergisidir.

Teşvik belgesine bağlanan yatırımlar; yatırım yeri,  tutarı, sektörü ve niteliğine göre desteklerin hepsi ya da bir kısmından faydalanırlar. İndirimli kurumlar vergisi desteğinden yararlanabilecek bir yatırım harcamasında teşvik belgesinde yatırıma katkı oranı yazılır. Örneğin bu oran %40 ise, Devlet size yatırımın %40’ı kadar katkı sağlayacaktır. Bu katkı ise kurumlar vergisini az ödeyerek gerçekleşmektedir. İndirimli kurumlar vergisi için ise yine teşvik belgesinde yazılı indirim oranı uygulanır.

Arazi-arsa, royalti, yedek parça ve amortismana tabi olmayan diğer harcamalar bu kapsamda desteklenmemektedir.

5.Vergi Müfettişlerinin İstekleri Karşısında Mükellef Haklarında Gelişmeler!

Vergi Usul Kanununun 148. maddesinde kamu idare ve müesseseleri, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzel kişilerin, Maliye Bakanlığı’nın veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri bilgileri vermek zorunda oldukları hükmü yer almaktadır.

Bilgi verme ödevinin yerine getirilmemesi, Vergi Usul Kanununun mükerrer 355. Maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezasını gerektirmektedir.

Son zamanlarda vergi incelemelerinde mükelleflerden tutmak, düzenlemek, muhafaza etmek zorunda olduğu defter ve belgeler dışında, aslında vergi müfettişlerinin defter ve belge üzerinden inceleme ile oluşturması gereken listeler, tablolar, hesaplamalar istenmektedir. Bu istekler muhasebe departmanlarında aşırı iş yükü oluşturmaktadır. Kimi zaman da mükellef bu belgelerle suçlu duruma düşmektedir. Bu istekler karşısında, mükellef haklarına ilişkin kimi hüküm ve gelişmelere aşağıda yer verilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38. maddesi uyarınca hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.

Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi susma ve kendini suçlayıcı beyanda bulunmama hakkını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddesinde  belirtilen “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.” ifadesi diğer bir deyişle masumiyet karinesi kapsamında değerlendirmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, J.B./İsviçre ve Chambaz/İsviçre kararlarında; vergi incelemesinde, bilgi isteme taleplerine cevap vermeyen mükellefe kesilen para cezaları, “hiç kimsenin kendisini suçlayan delil göstermeye zorlanamayacağı” ilkesinin ihlali olarak kabul edilmiştir. (Kocaer Şenol, Vergi Müfettişine Hangi Belge ve Bilgileri Verme(me)liyiz?, Vergi Dünyası Dergisi, Ağustos 2015, sayfa:47)

6.Vergi İncelemesine İlişkin Tutanağı İmzalarken Dikkat Edin!

Uygulamada vergi incelemesi esnasında düzenlenen ve inceleme elemanı tarafından kaleme alınan (sadece defter, kayıt ve belgelerdeki hususların yazılı olmadığı-incelemeye konu olayla ilgili mükellef beyanını da içeren) tutanakların mükellefler tarafından iyice okunmaksızın ve gerektiği hallerde dahi itiraz edilmeksizin imzalandığı görülmektedir.

Bugüne kadar verilmiş birçok yargı kararında, vergi inceleme tutanaklarındaki ifadelerin tarhiyat dayanağı (delil) olarak kabul edilebileceği açıkça ifade edilmiştir.

Tabi burada bir hususu da belirtmekte fayda var. Tutanaklarda yer alan ifadelerin aksi (hatalı, yanlış olduğu vb.) Vergi Usul Kanununa uygun delillerle ispat edilebilirse tutanaktaki ifadelerin bir hükmünün kalmayacağı açıktır.

Mükelleflerin zor duruma düşmemeleri için aşağıdaki hususlara dikkat etmeleri uygun olur.

-Tutanakların imzalanması için yapılan davete meslek mensubu (SMMM ya da YMM) ile birlikte gidilmesinde fayda vardır.

-Öncelikle tutanaklar mükellef tarafından iyice okunmalı, mükellefin kendi ifadesi olmayan ya da mükellefin beyanını farklı ifade eden cümlelerin tutanaktan çıkartılması istenmelidir. İfadelerin tam ve anlaşılabilir şekilde tutanakta yer alması sağlanmalıdır.

-Tutanaktaki hususlara itiraz var ise bu durumda itirazlar tutanağa geçirilmelidir. Ancak defter ve belgelerdeki bilgilerin aynen yazıldığı tutanaklara itirazın olamayacağı açıktır.

-Tutanak düzenlendikten sonra bir nüsha alınması da unutulmamalıdır.

7.Gizlenmiş Giderleriniz İçin Fon Oluşturun!

İşçiler çalışırken, aldıkları ücret dışında, çoğu zaman mali tablolara yansıtılmayan ve bu anlamda gizlenen kimi giderleri de biriktirmektedirler. Bu giderler işçinin sözleşmesi fesh olduğunda karşımıza çıkmaktadır. Bunların başlıcaları kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve kullanılmamış izin ücretleridir.

Tazminatlar işverenin kusuru sonucu ya da işçinin yasalarda gösterilen haklı gerekçeleri (evlilik, askerlik, emeklilik gibi) ile iş sözleşmesinin feshinde doğmaktadır. Ancak günümüzde kendi isteğiyle çıkan ve aslında hiçbir tazminata da hak kazanmayan işçilerin dahi sonradan tazminat için şikayet ve dava yoluna gittikleri görülmektedir.

Mal ve hizmet fiyatları belirlenirken bu yükümlülükler de göz önüne alınmalıdır. Yıllık karlardan da bu yükümlülükler için karşılık ayrılması önem arz etmektedir. Yine yıllık ücretli izinlerin, planlı bir şekilde kullandırılması, işçilerin izin haklarının biriktirilmemesi bu açıdan önem arz etmektedir.

8.Yurtdışındaki Ortağınızdan Borç Alırken Dikkat Edin!

Yurt dışı ortaktan borç alınıp, döviz banka hesabına geldiğinde;

-Gelen para banka tarafından bozdurularak TL kullandırılır. Şirketin parayı döviz olarak kullanımı gerekiyorsa tekrar döviz alınarak alım-satım farkı dolayısıyla işlem maliyetine katlanılır.

-Banka tarafından sözleşme istenir, ana para üzerinden binde 9,48 oranında damga vergisi ödenir.

-Ana para ve faiz üzerinden vadeye göre yüzde 3’e varan oranda banka tarafından KKDF kesilir.

Yine yukarıdaki yükümlülükler dışında;

-Eğer borç örtülü sermaye kapsamına giriyorsa, örtülü sermaye sayılan borca ilişkin borçlanma maliyetlerinin kurumlar vergisine esas kazancın tespitinde gider olarak kabul edilmemesi ve faiz ödemelerinin kar payı olarak değerlendirilerek %15 oranında (çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları tevkifatı etkileyebilmektedir) kar dağıtımı stopajı yapılması,

-Borcun örtülü sermaye kapsamına girmeyen kısmı ile ilgili olarak, faiz ödemelerinden %10 oranında (çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları tevkifatı etkiyebilmektedir) kurumlar vergisi tevkifatı yapılması,

-Brüt faiz ödemeleri üzerinden sorumlu sıfatı ile KDV hesaplanması gerekir.

(Bu konuda ayrıntılı bilgi için: https://alomaliye.com/2015/10/13/sirketiniz-yurt-disindaki-ortagindan-borc-mu-alacak-bir-daha-dusunun/)

9.Anonim Şirketler Hisse Senedinizi Bastırmayı İhmal Etmeyin!

– Gerçek kişilerce iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılmasından elde edilen kazançlar gelir vergisinden istisnadır.  Bu istisna için hisse senedinin basılı olması gerekir.

-Hisse senedi basılı değilse, hisse satışı sözleşme ile olabilmektedir. Bu durumda sözleşme için damga vergisi hesaplanmaktadır. Ancak basılı hisse senetlerinin devri nama yazılıda ciro, hamiline yazılıda teslim ile olduğundan damga vergisi doğmamaktadır.

10.Ödemesi Yapılmadığı Sürece Geçici ve Kurumlar Vergisi Matrahından Düşülemeyecek Giderler (KKEG)!

Kurumlar vergisine esas kazancın tespitinde giderlerin karşılığının ödenmesi esas değildir. Tahakkuk etmesi esastır. Ancak bunun istisnaları da bulunmaktadır. Bu istisnai durumlar aşağıda belirtilmiştir.

-İşçilerin sigorta primleri

-İşten çıkan işçinin kıdem tazminatı (kıdem tazminatı karşılıklarının ödenmediği için KKEG niteliğinde olduğu malumdur.)

 İşverenler tarafından ücretliler adına bireysel emeklilik sistemine ödenmesi taahhüt edildiği halde ödenmeyen katkı payları

-İşle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenmesi gerekirken ödenmeyen zarar, ziyan ve tazminatlar

İşverenlerce, Sendikalar Kanunu hükümlerine göre sendikalara ödenmesi gereken aidatlar

Bu tutarlar tahakkuk ettikleri dönemde, muhasebenin temel kavramlarından dönemsellik kavramı uyarınca gelir tablosuna gider olarak yansır ve geçici vergi ile kurumlar vergisi beyannamesinde ödenmediklerinden dolayı kanunen kabul edilmeyen gider olarak beyan edilir. Ödendiği dönemde ise, eğer tahakkuk ettiği hesap dönemi geçmediyse kanunen kabul edilmeyen giderlerden çıkarılır. Sonraki hesap döneminde ödendi ise, ödenen tutarlar geçici vergi ve kurumlar vergisi beyannamesine indirim olarak yansıtılır.

11.Çek Kanununa Göre Şirket Ortakları ve Yöneticilerinin Çek Hesapları Şirkete Ait Kabul Edilebilir  ve Bu Hesaplar Gelir İdaresi Başkanlığına Bildirilebilir!

Çek Kanununun 4/2. maddesi uyarınca tacir tüzel kişi veya onun faaliyetleri ile ilişkilendirilmek kaydıyla, tüzel kişinin gerçek kişi ortakları, ortakların ilgili bulunduğu veya tüzel kişinin veya ortaklarının etkisi altında bulundurduğu gerçek kişiler ile tüzel kişinin yönetim organında görev alan veya temsilcisi sıfatını taşıyan gerçek kişiler adına açılmış olan çek hesapları, tacir tüzel kişiye ait kabul edilir.

Düzenlemenin kayıtdışılıkla mücadele amacı taşıdığı anlaşılmaktadır. Nitekim yasal düzenleme uyarınca söz konusu ilişkinin varlığına yönelik emarelerin bulunması hâlinde, hesabın bulunduğu banka şubesi durumu Gelir İdaresi Başkanlığına bildirilecektir.

12. Nakit Sermaye Artıran Şirketler İçin Vergi İndirimi Avantajı Getirildi!

Bilindiği gibi şirketler, finansman ihtiyaçlarını özkaynak (sermaye, dağıtılmamış karlar vb.) ile karşılayabildikleri gibi yabancı kaynak (krediler, tedarikçilere borçlar vb.) ile de karşılayabilmektedirler. Yabancı kaynakla finansman halinde, borçlanma maliyetlerinin vergi matrahından düşülmesi yabancı kaynakla finansmana avantaj sağlamaktadır. Ülke ekonomileri açısından şirketlerin özkaynakla büyümeleri her zaman istenen bir durumdur. Şöyle ki kırılgan ekonomilerde finansman yapısı borç ağırlıklı olan işletmeler, kriz dönemlerinde krizin derinleşmesine sebebiyet vermektedirler. Bu sebeple nakit sermaye artışında da vergi matrahından düşülmek üzere indirim ihdas edilerek, yabancı kaynakla borçlanmanın avantajı kısmen giderilmeye çalışılmıştır.

07.04.2015 Tarih ve 29319 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6637 Sayılı Kanun ile Kurumlar Vergisi Kanununun 10. maddesinin birinci fıkrasına eklenen “ı” bendi uyarınca   nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan “Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı” dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın %50’si kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından indirilebilecektir.

Yasal düzenlemede Bakanlar Kurulu, “%50” oranını farklı uygulatmaya yetkili kılınmıştır.

30.06.2015 Tarih ve 29402 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2015/7910 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yukarıdaki %50’lik oran sermaye artırım amacına ve şirket yapılarına göre farklı şekillerde yeniden belirlenmiştir.

13. KDV İadesi İsterken Hesaplamada Dikkat Edilmesi Gereken Önemli Husus!

Öteden beri KDV iadesi taleplerinde iadesi istenen alımın KDV tutarı ile iade istendiği aydaki devreden KDV tutarı karşılaştırılmakta, iadeye konu alımın KDV tutarı devreden KDV tutarını geçmeyecek şekilde iade alınabilmekteydi.

Ancak KDV Genel Uygulama Tebliği ile bu uygulama değiştirilmiştir. Tebliğden sonra alımın KDV’si, alımın yapıldığı dönemden iadenin istenileceği döneme kadar devreden KDV ile karşılaştırmaktadır. Eğer bu süreçte KDV ödemesi çıktı ise iade istenemeyecektir. Ya da bu süreçte devreden KDV, iadesi istenen alımın KDV tutarının altına düştü ise en düşük devreden KDV tutarı iade istenecek KDV tutarı olarak dikkate alınacaktır.

 

[1] Bu çalışma Çekmeköy Sanayici ve İşadamları Derneği (ÇEKSİAD) için hazırlanan makalelerden derlenmiştir.

Exit mobile version