Rüknettin Kumkale
YMM
DENETİM GERÇEKTEN GEREKLİ Mİ?
Yazımızın başlığını okuyanların,“bu da soru mu?” dediklerini duyuyorum.
Kanunlarımızda denetim ile ilgili bir çok madde var ve denetim ile ilgili bütün işlerin ve işlemlerin nasıl yürütüleceğine dair kurallar belirtilmiş. Bütün Bakanlıkların ve bağlı kuruluşların denetim ile ilgili birimleri var.
Ticari kuruluşların kurulması ve işletilmesi sürecinde devletin birçok kurumu tarafından denetim işlevi devam ediyor. Ayrıca bu kuruluşlar, genel müdüründen başlayarak bütün yetkili kişileri, işlerin iyi yürütülmesi açısından devamlı denetleniyorlar.
Maliye açısından, denetim elemanları kendilerine verilen görevler ile ilgili olarak devamlı çalışıyorlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin denetleme görevi var. Sayıştay TBMM adına denetleme görevini yerine getiriyor. Bu kadar çok kural ve denetimler ile ilgili mevzuatlara rağmen ülkemizde kazalara ve kuralsızlıklara çok sık rastlıyoruz.
Soma’daki, Ermenek’teki ve irili ufaklı birçok ocakta oluşan maden kazaları, kaçak olarak çalıştırılan maden ocakları, sık sık görülen asansör, vinç kazaları, 25 kişilik midibüse 46 kişinin bindirilmesi gibi her gün yaşadığımız birçok kuralsızlık.
Kuralsız yaşamak sanki kültürümüz haline geldi. Hepimize normal geliyor. Ve bu durum karşısında hepimiz bir ağızdan “denetim yetersiz” ifadelerini kullanıyoruz.
– Bütün alanlarda belirtilmiş kurallar ve bunlara uyulmaması halinde verilecek cezalar belli iken bu olumsuzluklar neden yaşanıyor?
– Mevcut kurallara uyabilmemiz için muhakkak denetim mi gerekli?
Birkaç sene önce gazetelerde bir fotoğraf gözüme ilişmişti. Yanardağı patlamasından kaçan binlerce kişi otomobillerine binmişler şehirden uzaklaşıyorlar. Otoyolda binlerce otomobil birikmiş. Ancak yolun sağındaki emniyet şeridi boş. Fotoğrafın altında da “İşte medeniyet” yazısı. Bu binlerce otomobil sürücüsü kendi denetimlerini kendileri yaparak emniyet şeridini işgal etmiyorlar. Bunun açıklaması şu: İnsanın içinde kendi öz denetimi olmalı.
Evet, işte toplum düzenini sağlayabilmemiz için olması gereken, her bireyin içinde kendi öz denetiminin olması. Yani bir eylem yaparken kendi kendimize öz eleştiri yapmalıyız.
Kuralsızlık ve denetimden kaçma yollarını bulma üzerine düşüncelerimizi yoğunlaştırıyoruz. Ancak, denetim yetersiz, nasıl olsa farkına varılmaz düşünceleri ile kuralsız bir ortamda yaşayamayız.
Bizce kültür; “insanların ne kadar çok diplomaya ve idari unvana sahip olurlarsa olsunlar, kökenlerinden getirdikleri, içinde bulundukları toplumun özelliklerini taşıyan ve onların servetleri, diplomaları ve unvanlarından bağımsız olan davranışlarıdır.”
Milyarlarca lira dökerek yatırım yapılan, bir maden ocağına iki – üç tane yaşam odası koymayan patronun davranışında yatan bu kültürdür. Televizyonlar maden şirketlerinde bulunan işçilerin soyunma odalarını gösteriyor. İptidai şartlarla donatılmış, yeni teknolojilerin uğramadığı, insanların birçok ihtiyacını daha iyi şartlarla görebilmeleri için gerekli girişimlerin yapılmadığı yerler.
Bütün toplum olarak kendi kendimizi denetlemeliyiz. Ve konulan kurallara uyma yolunda kendi kendimizle öz eleştiri yapmalıyız.
İstiap haddinden fazla kişiyi taşıtına alan şoför, bu kaidesizliğinin bedelini kendi canı ile ödedi. Ve hiç hakkı yok iken hem kendi ailesine hem de birçok aileye yıllarca sürecek acı da bıraktı.
Toplumumuzda “bana bir şey olmaz” zihniyeti, “İş bilenin kılıç kuşananın” düşüncesi çok yaygın. Birde üstüne kurallara uyanlarla alay ederiz.
Sonuç olarak, denetim insanın içinde olmalıdır. Kuralsızlık kültürümüzden uzaklaşmalıyız. Korkarım, böyle bir toplum ile giderek yeni nesillere de bu kurallara uymama kültürümüzü miras bırakacağız.
Yazımızın başlığına cevap verelim: Denetimi kendi düşünce platformunda yapan, bütün davranışlarında öz eleştiri bulunan insanların oluşturduğu toplumlarda denetim gerekli değildir.