Vergi İcra Hukukunda İhtiyati Haciz Uygulaması
Muharrem ÖZDEMİR
Yeminli Mali Müşavir
[email protected]
1.Genel Olarak İhtiyati Haciz
İhtiyati haciz, ileride tahakkuk edecek olan tahakkuk etmiş henüz vadesi geçmemiş bulunan ya da vadesi geçtiği halde ödeme emri tebliğ edilmemiş olan amme alacağının tahsil güvenliğini sağlamak üzere yapılan haciz olarak tanımlanmaktadır.
Diğer bir tanıma göre ihtiyati haciz, “kamu alacağının ödenmesini ya da tahsilini güvence altına almak için yasada öngörülen sebeplere dayanarak, kamu borçlusunun bazı mal, alacak ve haklarına önceden idari bir kararla el konulmasıdır.[1]
Teminat müessesesi, netice itibariyle amme borçlusunun kendi iradesiyle teminat göstermesine dayanır. İhtiyati hacizde ise amme borçlusunun iradesine bakılmaksızın idare tarafından işlemin haciz varakasına bağlanması esastır. Bu yönüyle ihtiyati haciz “cebri teminat” olarak da ifade edilebilir.
Bu nedenledir ki ihtiyati haciz işlemlerinin esası, gelecekte kesin olarak tahakkuk edecek veya tahakkuk etmiş ancak ödeme süresi gelmemiş tüm amme alacaklarının tahsil güvenliğinin sağlanması amacına dayanır. İhtiyati haczin amacı bu noktada, amme alacağını teminat altına almak olup, tahsil dairelerince mükellefin menkul ve gayrimenkul malları ile diğer hak ve alacaklarının kaçırılmasına engel olunmasıdır.
2.İhtiyati Haciz Nedenleri
Amme alacaklarının takip ve tahsil usul ve esaslarını düzenleyen Amme Alacaklarının Tahsil Usulü hakkında Kanununun 13 uncu maddesinde (7) bent halinde sayılan hallerden herhangi birinin mevcudiyeti halinde hiçbir duraksamaya mukayyet olmaksızın mahalli en büyük memurunun kararıyla “İhtiyati Haciz” tatbik uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu nedenle aşağıdaki hallerden herhangi birinin mevcudiyeti takdirinde başkaca bir işleme gerek kalmaksızın ihtiyati haciz işleminin tesis edilmesi aksi durum amme alacağının tehlikeye girmesine sebep olacaktır.
2.1. Teminat İstenmesi Mucip haller
A.A.T.U.H.K’nun 9’uncu madde gereğince teminat istenmesini mucip haller mevcut ise bu durum tek başına ihtiyati haczin tatbik edilmesini zorunlu kılmaktadır. Bunlar;
a) 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller,
b) 359 uncu maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanması,
c) Türkiye’de ikametgâhı bulunmayan amme borçlusunun durumu, amme alacağının tahsilinin tehlikede olduğunu gösteriyorsa,
2.2. Borçlunun belli ikametgâhı yoksa
4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda yerleşim yeri eski tabirle ikametgâh 19 uncu maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre; Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim yeri olamaz. Bu kural ticarî ve sınaî kuruluşlar hakkında uygulanmaz. Bir yerleşim yerinin değiştirilmesi yenisinin edinilmesine bağlıdır. Önceki yerleşim yeri belli olmayan veya yabancı ülkedeki yerleşim yerini bıraktığı hâlde Türkiye’de henüz bir yerleşim yeri edinmemiş olan kimsenin hâlen oturduğu yer, yerleşim yeri sayılır.
Görüldüğü gibi yerleşim yerinin belirlenmesinde iki temel unsur bulunmaktadır. Birinci unsur; oturulan yer unsurudur. Yani yerleşim yerini belirmede öncelikle bir yerde oturmak gerekmektedir. Kişinin kendi evinde ya da kirada oturması önem taşımaz. Oturulan yerin kanıtlanması konusunda genellikle bir sorun bulunmayabilir. Mahalle muhtarları tarafından düzenlenen “ikametgah senetleri de” ancak, Medeni Kanunda yer yer gösterilen “oturma yerinin” kanıtı olabilir.
İkinci unsur ise; o yerde yani oturulan yerde sürekli kalma niyetinin bulunmasıdır. Kişinin oturduğu yerde sürekli kalma niyeti; davranışları, olayların akışı ve diğer bazı belirtilerin birlikte değerlendirmesi belirlenebilir. Bir yerde belirli bir süredir oturuyor olmak, bu süre neye ulaşırsa ulaşsın, o yerin yerleşim yeri olduğunu kabul etmek için yeterli olamaz. Oturmanın yanında, sürekli kalma amacının da bulunması ve bunun kanıtlanması gerekir. Bir yerin yerleşim yeri olduğunu ileri süren kimse bunu her türlü delille kanıtlayabilir.
Türk vergisi sistemi vergilendirmede adres sistemini önemsemekte, Vergi Usul Kanunu’nun mükellefin ödevleri başlıklı bölümünde işe başlama, adres ve iş değişikliği ve işletmede değişiklik halinde bildirim ödevi yüklemiştir. Çünkü vergilendirme de muhatap önem arz etmektedir. Borçlunun sık sık adres değiştirmesi tebligatların geri gelmesi vergilendirmeyi aksatan bir işlem olduğundan amme idaresi açısından olumsuz bir karine olarak kabul edilir. Katma Değer Vergisi uygulamalarında 84 No’lu KDV Genel tebliği düzenlemeleri ışığında yapılan yoklamalarda bilinen adreslerinde bulunmayan ve yeni adresleri tespit edilemeyen mükellefler kod 5/3 alınmakta iade ve mahsup işlemlerinde olumsuz tespit olarak değerlendirilmektedir.
2.3. Borçlu kaçmışsa veya kaçması, mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimallerinin Bulunması
6183 Sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin 3 numaralı bendine göre, Borçlu kaçmışsa veya kaçması, mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimalleri varsa ihtiyati haciz sebebidir.
6183 sayılı Kanunun 3 numaralı bendi uyarınca ihtiyati haciz kararı ancak, borçlu kaçmışsa veya kaçması, malları kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimallerinin bulunması halinde mümkün olup, bu hallerin varlığı ise, hukuk devletinin ve buna bağlı olarak hukuki güvenlik ilkesinin gereği olarak somut biçimde ortaya konulması gerektiğinden, bu durumlardan herhangi birinin varlığı hususunda somut hiçbir belirleme yapılmadan tesis edilen ihtiyati haciz kararında hukuka uygunluk değildir.[2]
İhtimal kelime anlamıyla olabilirliktir. Bir olayın olabilme şansı varsa ihtimalin varlığını kabul zorunludur. Kaldı ki borçlunun ihtiyati haciz sırasında kaçmaya, mallarını kaçırmaya hileli yollara başvurmaya teşebbüs edici hareketlere başvurmamış olması ilerde bu yollara başvurmayacağı anlamına gelmez. Borçlunun yabancı uyruklu olması, kendisine ya da aile bireylerine pasaport alma girişiminde bulunması, ikametgâh değiştirmesi mallarını satması düşük bedelle satması ve hibe yoluyla tasfiyeye yönelik davranışlar içine girmesi gibi durumlar, borçlunun kaçmış veya kaçması mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimallerinin varlığına birer kanıt oluşturmaktadır.[3]
Amme borçlusunun amme idaresi ile olan münasebetleri dolayısıyla çağrılan davetlere icap etmemesi, ödeme kabiliyetine rağmen ödemelerde sorun oluşmuşsa tüm bunlar yanında mallarını da kaçırmaya tevessül etmek suretiyle de amme alacağını zor duruma sokmuşsa ihtiyati haciz için geçerli sebep oluşmuş demektir. Amme borçlusunun bu kanunun 110 uncu maddesindeki girişimleri bu kapsamda ele alınması gerekir. Buna göre aşağıdaki durumların varlığında ihtiyati haciz uygulanması gerekir.
- Amme alacağının tahsili için hakkında takip muamelelerine başlanan borçlu kısmen veya tamamen tahsile engel olmak veya tahsili zorlaştırmak maksadıyla mallarından bir kısmını veya tamamını,
- Mülkünden çıkararak, telef ederek yahut değerden düşürerek gerçek surette,
- Gizleyerek, kaçırarak muvazaa yolu ile başkasının uhdesine geçirerek veya aslı olmayan borçlar ikrar ederek, yahut alındılar vererek gerçeğe aykırı surette, varlığını yok eder veya azaltır ve geri kalan mallar borcu karşılamamasına sebebiyet verilmesi
2.4. Teminat gösterme ile ilgili hükümlere uyulmaması
6183 Sayılı A.A.T.U.H.K’nun 8 inci maddesine göre “Hilafına bir hüküm bulunmadıkça bu kanunda yazılı müddetlerin hesaplanmasında ve tebliğlerin yapılmasında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur” demektedir. Bu hükme göre bu kanunun 9.maddesinde teminat göstermeye gerektiren durumların varlığında teminat göstermesi istenilir. İstenilecek teminatın verilmesinde 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 14 üncü maddesindeki süreler geçerli olacaktır. Vergi muamelelerinde süreler vergi kanunları ile belli edilir. Kanunda açıkça yazılı olmayan hallerde 15 günden aşağı olmamak şartıyla bu süreyi, tebliği yapacak olan idare belirler ve ilgiliye tebliğ eder.
Verilen bu süre içerisinde teminat göstermeyen veyahut şahsi kefalet teklifi veya gösterdiği kefil kabul edilmemişse ihtiyati haciz talep edilir. 10’uncu maddeye göre teminat sağlayamayanlar muteber bir şahsı müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu gösterebilir. Şahsi kefalet tespit edilecek şartlara uygun olarak noterden tasdikli mukavele ile tesis olunur. Şahsi kefaleti ve gösterilen şahsı kabul edip etmemekte alacaklı tahsil dairesi muhtardır. Amme alacağını ödeyen kefile buna dair bir belge verilir.
Bu durumda, vergi incelemesi tamamlanıp, tarhiyat yapıldıktan sonra 6183 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin 1 nci fıkrası uyarınca teminat istenmesi ve verilen süre beklenmeden teminat gösterilmemesi nedeniyle ihtiyati haciz uygulanması mümkün olmadığından, dava konusu işlemde ve bu işleme karşı açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.[4]
2.5. Mal bildiriminde bulunmamış veya noksan bildirimde bulunması
6183 Sayılı Kanunun 59 uncu maddesine göre, mal bildirimi, borçlunun gerek kendisinde, gerekse üçüncü şahıslar elinde bulunan mal, alacak ve haklarından borcuna yetecek miktarın, nev’ini, mahiyetini, vasfını, değerini ve her türlü gelirlerini veya haczi kabil mal veya geliri bulunmadığını ve yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarını ve buna nazaran borcunu ne suretle ödeyebileceğini yazı ile veya sözle tahsil dairesine bildirmesidir.
Madde metninden de anlaşıldığı üzere, içeriği itibariyle yasaya uygun bir bildirimden söz edilebilmesi için borçlunun bu beyanında[5];
a) Çeşit, mahiyet ve vasıflarını da göstermek suretiyle borcuna yetecek miktardaki mal, alacak ve haklarını,
b) Her türlü kazanç ve gelirlerini,
c) Yaşayış tarzına göre geçim kaynaklarını,
d) Borcunu ne surette ödeyebileceğini, bildirmiş olması gerekir.
Bunun yanında aynı Kanunun 111 inci maddesi de gerçeğe aykırı bildirimde bulunanların, yaşayış tarzları mal bildirimine uymayanlar hakkında hapis cezası öngörülmektedir. Buna göre, Gerçeğe aykırı bildirimde bulunma, borçlunun “başkasına ait mal, alacak ve hakları kendisine aitmiş gibi göstermesi” veya “kendisine ait mal, alacak ve hakları” gizlemesidir.
Mal bildirimi, cebren takip ve tahsil hükümlerini düzenleyen ikinci kısımda düzenlenen bir konu ve ödeme emrinin tebliğinden sonra bildirilmesi gereken bir beyandır. 6183 Sayılı Kanunun 13/5 bendinde düzenlenen mal bildirimi düzenlemesi ise amme alacaklarının korunma yöntemleri ile ilgili olup birbirinden bağımsızdır.
Bu anlamda 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 337 inci maddesine göre, müddeti içinde beyanda bulunmak üzere mazereti olmaksızın icra dairesine gelmeyen veya yazılı beyanda bulunmayan borçlular, alacaklının şikâyeti üzerine, icra mahkemesi tarafından on günden bir aya kadar hafif hapis cezasıyla cezalandırılırlar” hükmü yer almaktadır.
Özel hukuka göre (İİK), mal bildirimine çağrılan borçlu mal beyanına uymamışsa bu durum aynı zamanda ihtiyati haciz sebebi olarak kabul edilmelidir. Çünkü özel hukuk alanında yaşanan bu olumsuzluk amme idaresi için bir karine teşkil eder. İhtiyati haciz bir koruma yöntemi ve tedbir amaçlı yapıldığı göz önüne alındığında özel kanunlara göre mal bildiriminde bulunmayan ve bundan beri kalan borçlunun bu durumu amme idaresi için geçerli olduğundan ihtiyati haciz konulması için yeterlidir.
Bunun yanında ödeme emri tebliğ edildikten sonraki aşamalarda mal bildirimi kurallarına uymamak fiili ise ihtiyati haczin konusu dışında kesin haciz hükümlerini ilgilendiren bir husus olduğu bilinmelidir.
2.6. Para cezasını gerektiren fiil dolayısıyla kamu davası açılması
6183 Sayılı Kanunun 13 maddesinin 6 numaralı bendine göre, hüküm sadır olmuş bulunsun bulunmasın para cezasını müstelzim fiil dolayısıyla amme davası açılması ihtiyati haciz sebebi olarak sayılmıştır. Bu anlamda, idari ve/veya adli para cezası nedeniyle hüküm verilsin veya verilmesin bu nedenlerle kamu davasının açılmış olması ihtiyati haciz tatbiki için yeterlidir.
Gerek 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu gereğince verilen para cezaları dolayısıyla kamu davası açılması ve gerekse Türk Ceza Kanununa göre adli para cezası gerektiren konularda kamu davası açılması gerektiren durumlar bu anlamda değerlendirilir.
Örneğin, 1918 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa muhalefet sebebiyle haklarında kamu davası açılması ve davanın devam ediyor olması halinde 6183 sayılı Yasanın 13 üncü maddesi 6 numaralı bendine göre, “hüküm sadır olmuş bulunsun bulunmasın para cezasının müstelzim fiil dolayısıyla kamu davası açıldığı anlamına geldiğinden ihtiyati haciz konulması gerekir.[6]
2.7. İptal davası açılmasını gerektiren durumların varlığı
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda kamu alacaklarının güvence altına alınması amacıyla bazı güvenlik önlemleri kabul edilmiş, ihtiyati haciz ve kamu borçlusunun yaptığı bazı tasarrufların hükümsüz sayılması bu önlemler arasında yer almıştır.[7]
6183 sayılı Kanun’un ihtiyati haciz nedenlerini gösteren 13 üncü maddesinin 7 nci bendinde, iptali istenen muamele ve tasarrufun konusunu oluşturan mallar, bu mallar elden çıkarılmışsa elden çıkaranın diğer malları hakkında uygulanmak üzere aynı kanunun 27, 29 ve 30 uncu maddelerinin uygulanmasını gerektiren hallerin varlığı, ihtiyati haciz nedeni kabul edilmiştir.
Öte yandan, 6183 sayılı Kanun`un 27, 28, 29 ve 30 uncu maddelerinde, kamu borçlusunun kamu alacağının tahsiline engel olmak için yaptığı bazı işlemlerin hükümsüz sayılması düzenlenmiş, 30 uncu maddede; borçlunun malı bulunmadığı veya borca yetmediği takdirde, kamu alacağının bir kısmının veya tamamının tahsiline imkan bırakmamak maksadıyla borçlu tarafından yapılan bir taraflı muamelelerle borçlunun maksadını bilen veya bilmesi lazım gelen kimselerle yapılan bütün muamelelerin tarihleri ne olursa olsun hükümsüz sayılması kabul edilmiştir.
Kanunun 24 üncü maddesinde ise bu tür tasarrufların iptali için genel mahkemelerde dava açılması öngörülmüştür. Bu davanın amacı, borçlunun mal kaçırmak maksadıyla yapmış olduğu hukuki işlemleri davacı kamu alacaklısı açısından hükümsüz sayarak, borçlunun iptali istenen işlemler aracılığıyla mal varlığından çıkarmış olduğu mallar üzerinden, cebren takip yoluyla, kamu alacağının tahsiline olanak sağlamaktır.
Bu hüküm aynı zamanda Kanunun 24 ve müteakip maddelerinde düzenlenen iptal davalarına ilişkin hükümler çerçevesinde iptal davası açılması halinde iptale konu malların elden çıkarılmasını önlemek amacıyla düzenlenmiş olup, bu bent uyarınca tatbik edilen ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir niteliği taşımaktadır.
İptal davası açılabilmesi için gerekli koşulların varlığı halinde durumun alacaklı amme idarelerinin dava açmaya yetkili birimlerine bildirilmesi ve davanın açılması halinde söz konusu bent hükmüne göre ihtiyati haciz kararı alınması mümkündür. İhtiyati haciz kararı üzerine, iptal davasına konu mal üzerine ihtiyati haciz tatbik edilecek, söz konusu mal elden çıkarılmış ise elden çıkaranın diğer malları üzerine ihtiyati haciz uygulanacaktır.
Bunun yanı sıra, iptal davasına konu malların iptal davasına taraf olmayan kişilerin mülkiyetine geçmesini önlemek amacıyla açılacak davalarda, ayrıca 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun[8] 101 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir talebinde de bulunulması gerekmektedir.
3.İhtiyati Hacze Yetkili Mercii
6183 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde; 7 bent halinde gösterilen hallerden herhangi birinin mevcudiyeti halinde, hiç bir müddetle mukayyet olmaksızın alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun kararıyla borçlunun mallarına ihtiyati haciz tatbik edileceği düzenlenmiştir.
6183 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine istinaden alınacak ihtiyati haciz kararlarının haciz varakalarına dayanması gerekmekte olup, ihtiyati haciz kararı verme yetkisi alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memuruna aittir.
5345 sayılı Gelir İdaresi Teşkilat Kanununun 33 üncü maddesinde, Diğer mevzuatta Gelirler Genel Müdürüne yapılmış atıflar Gelir İdaresi Başkanına, Başkanlığın görev alanına giren konularda mülki idare amirlerine, mahallin en büyük memuruna, ilin en büyük mal memuruna, defterdara ve defterdarlığa yapılmış atıflar ilgisine göre vergi dairesi başkanı ve başkanlığına, vergi dairesi başkanlığı bulunmayan yerlerde vergi dairesi müdürü veya müdürlüğüne yapılmış sayılır.
Vergi Dairesi Başkanlıklarının Kuruluş ve Görev Yönetmeliğinin[9] 33 üncü maddesinde de Mülki idare amirlerine, mahallin en büyük memuruna, ilin en büyük mal memuruna, defterdara ve defterdarlığa yapılmış atıflar ilgisine göre vergi dairesi başkanı ve başkanlığına yapılmış sayıldığı ifade edilmiştir. Bu düzenlemeler bağlamında mahalli en büyük memuru tabirinden anlaşılması gereken İllerde Vali, İlçelerde Kaymakam değil Vergi Dairesi Başkanıdır[10]. Bunun yanında Vergi Dairesi Başkanlığının kurulmadığı illerde ise 5345 Sayılı Kanunu’nun 33 üncü maddesindeki atıf nedeniyle vergi dairesi başkanlığı bulunmayan yerlerde vergi dairesi müdürü ihtiyati hacze yetkilidir.[11]
Oysa Vergi Dairesi Başkanlığı kurulmayan yerlerde mahalli en büyük mal memuru Defterdar, mahalli en büyük memur ise Validir. Kanımca bu kanun düzenlemesi yapılırken gözden kaçan bir büyük ayrıntıdır. Çünkü 6183 Sayılı Kanunun 17 inci maddesinde ihtiyati tahakkuk vergi dairesi müdürünün yazılı talebi üzerine Defterdar tarafından yapılırken ekonomik ve ticari hayati etkileyen ve ihtiyati tahakkuk işleminden daha önemli etkileri olan ihtiyati haciz işleminin 5345 Sayılı kanun ile Vergi Dairesi Müdürüne verilmiş olması kanımca eksik bir düzenleme olmuştur. Bununla beraber belirtmek isterim ki, Vergi Dairesi Başkanlığı kurulmayan yerlerde ihtiyati haciz uygulaması önceden olduğu gibi devam etmekte olup Vali tek yetkilidir.
Görüşümüze paralel olarak, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı İhtiyati Haciz Uygulama Rehberinde de, Vergi Dairesi Başkanlığı kurulmayan illerde, 5345 sayılı kanundan önceki şekliyle, ihtiyati haciz kararı Vali tarafından, ihtiyati tahakkuk kararı ise Defterdar tarafından onaylanır denilmektedir.[12]
Bunun yanında Genel bütçeye dahil gelirlerde ihtiyati haciz yetkisi Vergi Dairesi Başkanına ait iken alacaklı amme idaresinin il özel idaresi olması halinde, ihtiyati hacze karar verme yetkisi valiye; belediye olması halinde ise belediye başkanına aittir. İhtiyati haczin tatbikinde tek yetkili olan Vergi Dairesi Başkanı olup bu yetkisini Grup Müdürü ve/veya Müdüre devredemez.
4.İhtiyati Hacizde Uygulama Süresi
6183 sayılı Kanunun 13 üncü maddesine göre ihtiyati haciz, aynı maddede hükme bağlanan hallerden herhangi birinin mevcudiyeti takdirinde hiçbir süreyle mukayyet olmaksızın derhal tatbik edilmesi istenilmiştir. Bu nedenledir ki ihtiyati hacizlerde belli bir süre olmayıp şartların varlığından hemen uygulanması sağlanmalıdır.
Tahsilat Genel Tebliğinde de, 6183 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin (1) numaralı bendi gereğince uygulanacak ihtiyati hacizlerde, borçlu tarafından teminat gösterilinceye kadar beklenilmesi zorunlu olmayıp, gerek teminat olarak verilecek değerlerin haczedilebilmesini sağlamak gerekse teminat istenmesine ilişkin yapılacak tebligatlarda geçecek sürede amme alacağının güvence altına alınmasını temin etmek üzere, ihtiyati hacze ilişkin işlemlere derhal başlanılması gerektiği ifade edilmiştir.
İhtiyati haciz hiç bir süreye bağlı olunmaksızın borçlunun menkul ve gayrimenkul malları ile alacak ve haklarına derhal uygulanacak olmakla birlikte, bazı hallerde borçlunun bu varlıklarının tespiti zaman almakta ve bu süre zarfında da amme borçluları mallarını kaçırabilmektedir.
İhtiyati hacizde mal varlığı araştırmaları ile bu şekilde zaman kaybına meydan verilmemesi bakımından, mükelleflerin hesap ve işlemleri üzerinde inceleme yapan vergi incelemesine yetkililerce, mükellefler hakkında 6183 sayılı Kanunun 9 ve 13 üncü maddeleri gereğince işlem yapılması gerektiğine kanaat getirilmesi halinde, yapılacak ilk hesaplara göre belirlenecek tutarın yanı sıra inceleme sırasında tespit olunan mükellefe ait mal, alacak ve hakların da vergi dairesine bildirilmesi gerekmektedir.[13]
Örneğin, Vergi Dairesi Müdürlüğü mükellefin hesapları üzerinde gerçekleştirmiş olduğu inceleme de, beyan ve bildirimleri ile defterleri arasında uyumsuzluk tespit etmiştir. Bu tespitin vergi ziyaına sebebiyet verdiğinin anlaşılması üzerine A.A.T.U.H.K’nun 13/1 bendine göre ihtiyati haciz sebepleri oluşmuş demektir. Vergi Dairesi Müdürünün yazılı talebi üzerine mahalli en büyük memurun (Vergi Dairesi Başkanı) onayı ile aynı gün ihtiyati haciz tatbik edilmesi gerekir.
5.İhtiyati Haciz Kararına İtiraz
6183 Sayılı Kanunun 15 inci maddesine göre haklarında ihtiyati haciz tatbik olunanlar haczin tatbiki, gıyapta yapılan hacizlerde haczin tebliği tarihinden itibaren 7 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde ihtiyati haciz sebebine itiraz edebilirler.
Vergi davalarında ihtilafların görüm ve çözümünde uygulanacak hükümleri düzenleyen ve 213 sayılı Kanunda yer alan hükümler de 2577 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılması nedeniyle, ihtiyati hacze karşı dava açılması halinde, bu davaların görüm ve çözüm usulleri 2577 sayılı Kanunda yapılan düzenlemelere tabi kılınmıştır.
Buna göre, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun[14] 15 inci maddesinde; İdare ve vergi mahkemelerinin görev alanına giren ve kanunlarla çeşitli kurul ve komisyonlara verilmiş bulunan görev ve yetkiler, bu mahkemelerin göreve başladığı tarihte sona erdiği ve Vergi İtiraz Komisyonlarının ve Vergiler Temyiz Komisyonunun kuruluşuna ilişkin hükümler yürürlükten kaldırılmıştır.
Bu nedenle anılan kanun hükmü gereğince Vergi İtiraz Komisyonları kaldırıldığından ihtiyati haciz işlemlerine karşı dava açma yeri Vergi Mahkemeleri olarak anlaşılmalıdır.
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun[15] 7 inci maddesine göre; Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış (60) ve vergi mahkemelerinde otuz (30) gündür.
Bu nedenledir ki İhtiyati hacze ilişkin 6183 Sayılı Kanun’un 15 inci maddesinde özel dava açma süresi öngörüldüğü için Vergi Mahkemesinde dava açma süresi 7 gündür.[16]
İtirazın şekli ve incelenmesi hususunda Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur. Bu ihtilaflar itiraz komisyonlarınca diğer işlere takdimen incelenir ve karara bağlanır. İtiraz komisyonlarının (Vergi Mahkemesi) bu konuda verecekleri kararlar kesindir.[17]
Vergi Mahkemesinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararlar İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46 ıncı maddesi gereğince kesin olmayıp Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararları, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştay’da temyiz edilebilir. Özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, Danıştay dava daireleri ile idare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarına karşı tebliğ tarihini izleyen otuz gün (30) içinde Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabilir.
2577 sayılı Kanunda ilk derece mahkemesi olarak vergi mahkemelerinin vermiş olduğu nihai kararlara karşı itiraz yoluyla Bölge İdare Mahkemelerine veya temyiz yoluyla Danıştay’a başvurulabilmesi nedeniyle, vergi mahkemelerinin vermiş olduğu nihai kararlar kesin olmayıp bu kararlara karşı temyiz veya itiraz yoluna gidilmesi mümkündür.
İhtiyati haciz işlemlerinde itiraz sadece sebebine karşı yapılabilecektir. Vergi muamelelerindeki hataların giderilmesini amaçlayan düzeltme yolu başvurusu bu kapsamda değerlendirilemez.[18]
6.İhtiyati Haczin Kaldırılması
Borçlu, 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin 5 inci bendinde yazılı haczedilmiş menkul mallar hariç olmak üzere, mezkur maddeye göre teminat gösterdiği takdirde ihtiyati haciz, haczi koyan merci tarafından kaldırılır.
İhtiyati hacze karşı dava açılmadığı halde, bu haczin dayanağı olan tarhiyata karşı dava açılması durumunda ve ilk derece mahkemesince tarhiyatın kısmen veya tamamen terkinine yönelik kararlar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, bu tarhiyata dayalı ihtiyati haczin kaldırılması gerekmektedir. Gerek tarhiyata gerekse bu tarhiyattan kaynaklı olan ihtiyati hacze karşı dava açıldığı hallerde ise, yargı organlarınca tarhiyatın terkinine karar verilmesi şartıyla ihtiyati hacze ilişkin davanın sonucu beklenilmeksizin ihtiyati haczin kaldırılması gerekmektedir.
Bunun yanında 6183 sayılı Kanunun 37 ve takip eden maddeleri gereğince ihtiyati hacze konu amme borcunun ödenmesi, ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmesi ve yargı mercilerince ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili karar verilmesi hallerinde de ihtiyati haczin, haczi koyan merci tarafından kaldırılması gerekecektir.
İhtiyati haciz işlemi devam ederken Ulusal yayın kuruluşu firmanın teminat olarak televizyon lisans ve yayın haklarını teminat göstermeleri 6183 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinde 5 inci maddesindeki menkul mallar olarak hariç tutulduğundan ihtiyacı haczin kaldırılması mümkün değildir.[19]
7.İhtiyati Haciz Kararlarında Uygulama Esasları
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27/4 fıkrasına göre, Vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklar ından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur.
Mükelleflerin vergi tarhiyatına karşı ilk derece mahkeme olan Vergi Mahkemesi nezdinde dava açmaları halinde yürütmenin durdurma kararı talep etmelerine ve yönde karar almalarına gerek olmaksızın tahsil işlemi durmakta ve mahkemenin vereceği karara göre işlem tesis edilmektedir.
Ancak bu genel kural, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28 inci Maddesinin birinci fıkrasında Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, Haciz veya İhtiyati Haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir” hükmü ile genel kurala istisna uygulama getirilmişti.
Örneğin, Mükellef ihtiyati haciz kararına karşı Vergi Mahkemesinde dava açması halinde tarhiyat işlemlerinde olduğu gibi tahsilât durmayacak malları üzerinde tedbiren haciz uygulanmaya devam edecektir. Vergi Mahkemesinin mükellef lehine verdiği ihtiyati haczin kaldırılması yönündeki kararına rağmen bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir istisna hüküm nedeniyle yine tahsilât durmamakta ta ki Danıştay’ın vereceği nihai karar beklenirdi. Bu uzun süreç amme borçlusu için meşakkatli ve telafisi güç veya imkânsız zararların doğmasına sebebiyet vermekte olduğu görülmektedir.
İşte bu noktada Anayasa Mahkemesi Başkanlığı[20] 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.” hükmü iptal edilmiştir.
Kararında, kişilerin, devlete güven duymaları, maddî ve manevî varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir. Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği, kişilerin, hukuk düzeninin koruması altındaki haklarını elde etmeleri için gereken her türlü önlemin alınmasını zorunlu kılar. Ayrıca, Devletin, yargı denetimini yaygınlaştırarak adaletin gerçekleştirilmesini sağlaması hukuk devleti ilkesine yer veren Anayasa’nın 5. maddesinin de bir gereğidir.
Anayasa’nın 125 inci maddesinin beşinci fıkrasında ise idari işlemin uygulanmasıyla telafisi güç veya imkânsız zararların doğacağı durumlarda, mahkemelere yürütmenin durdurulması kararı verme yetkisi tanınarak kişilere hak arama özgürlüklerini daha etkili biçimde kullanabilme olanağı sağlanmıştır. Bu nedenle, haciz ve ihtiyati hacze ilişkin idari işlemlerin yürütmesinin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının derhal uygulama zorunluluğunun ortadan kaldırılması, kişilerin telafisi imkânsız veya zor zararlarla karşılaşmalarına yol açacak niteliktedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin, (1) numaralı fıkrasının “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.” biçimindeki son cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna karar vermiştir.
Bu nedenle ihtiyati haciz, haciz ve ödeme emri gibi tahsilâta müteallik konularda Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçmeyecektir.
Ancak belirtmek gerekir ki ilk derece mahkeme olan vergi mahkemesinde tahsilât işlemlerine (ihtiyati haciz, ödeme emri ve kati haciz) karşı dava açılması tarhiyat işlemlerinde olduğu gibi kendiliğinden yürütme durmayacak İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27 inci maddesine göre ayrıca yürütme durdurma kararı alınması gerekecektir.
Örnek, Vergi Müfettişi tarafından düzenlenen ve ihbarname ile tarh edilen kurumlar vergisine karşı mükellef tarafından ilk derece vergi mahkemesinde dava açılmıştır. Tarh edilen vergiler dolayısıyla ihtiyati haciz kararı bulunmaktadır.
Vergi mahkemesi, ihtiyati haciz şartlarının oluşmadığından bahisle ihtiyati haczin kaldırılmasını yönündeki karar üzerine mali idare, Danıştay nezdinde nihai kesinleşmesini beklemeksizin işlem tesis edecek ve ihtiyati haciz uygulamasını kaldıracaktır.
8.İhtiyati Haciz ile Kesin Haciz Arasındaki Farklar
İhtiyati haciz ile kesin haciz, her iki işleme ilişkin usul aynı olmasına rağmen mahiyetleri ve amaçları itibariyle birbirinden farklıdırlar.[21]
İhtiyati haciz, gelecekte kesin olarak tahakkuk edecek veya tahakkuk etmiş ancak ödeme süresi gelmemiş tüm amme alacaklarını ödenmesinin garanti edilmesine ilişkin olarak düzenlenen bir müessesedir. İhtiyati haciz işlemlerinin esası, gelecekte kesin olarak tahakkuk edecek veya tahakkuk etmiş ancak ödeme süresi gelmemiş tüm amme alacaklarının tahsil güvenliğinin sağlanması amacına dayanır.
Kesin haciz ise doğrudan amme borçlusunun mal varlığının haczedilmesi ve satılması suretiyle amme alacağının tahsilinin sağlanması mahiyetini taşır. Kesin hacizde ise tahakkuk etmiş ve ödeme süresi geçmiş olan amme alacakları için geçerli olan bir cebri tahsil yoludur. Bununla beraber ihtiyati haciz, her ne kadar gelecekte kesin olarak tahakkuk edecek veya tahakkuk etmiş ancak ödeme süresi gelmemiş amme alacakları için geçerli ise de bu tür amme alacakları için belirlenmiş olan ödeme sürelerinde borcun ödenmemesi durumunda amme borçlusu hakkında kesin hacze dönüşür.
KARŞILAŞTIRMALI TABLO[22]
Kesin Haciz |
İhtiyati Haciz |
Tahakkuk etmiş ödeme süresi geçmiş amme alacaklarında geçerlidir |
Tahakkuk etmiş henüz vadesi geçmemiş amme alacaklarında geçerlidir. |
Ödeme emri çıkartılmış olması gerekir. |
Ödeme emri tebliğ edilmeyen alacaklarda uygulanır. |
Haczedilen mallar paraya çevrilir |
Haczedilen mallar paraya çevrilemez |
Tahakkuk etmiş alacaklar olması gerekir |
İleride tahakkuk edecek alacaklar için uygulanabilir. |
Süre belli edilmediğinden dava açma 30 gündür |
Dava açma süresi 7 gündür |
Kesin Hacze yetkili makam Vergi dairesi başkanı ve tevkil edeceği memur |
İhtiyati hacze yetkili makam Vergi dairesi Başkanı |
Kesin Hacze ilişkin yetki devredilebilir. |
İhtiyati hacze ilişkin yetki devredilemez. |
Vergi Mahkemesine dava açılması tahsilât işlemini durdurmaz. |
Vergi Mahkemesine dava açılması tahsilât işlemini durdurmaz. |
İhtiyati haczin kaldırılmasında kararın nihai kesinleşmesi beklenmez |
İhtiyati haczin kaldırılmasında kararın nihai kesinleşmesi beklenmez |
Hususi kanunlarına göre tahakkuk eden tutar için kesin haciz tatbik edilir. |
İhtiyati tahakkuk üzerine ihtiyati haciz tatbik edilir. |
9.İhtiyati haciz ile ilgili örnek olaylar
Örnek: Takdir komisyonu sahte fatura düzenleme fiili nedeniyle vergi ziyaı cezası kesilmesi için takdir komisyonu kararını Vergi Dairesi Müdürlüğüne göndermiştir. Ceza, takdir komisyonu kararı ile birlikte Vergi/Ceza ihbarnamesi borçluya tebliğ edilmiştir. Borçlu ihbarnamenin kendisine tebliğinden itibaren 30 gün içinden vergi mahkemesine dava konusu yapmıştır.
İdari Yargılama Usulü Hakkında Kanunun 27/4 maddesine göre, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durduracağından tarh edilen vergi tahakkuk etmemiştir.
Amme idaresi 6183 Sayılı Kanunun 13 maddesinin 1 numaralı bendine göre vergi ziyaı cezası kesilmesi gerektiren haller mevcut olduğu için bu aşamada ihtiyati haciz tatbik edebilecektir. Ancak tahakkuk işlemi gerçekleşmediği için ilk hesaplara göre tespit edilecek matrahlar üzerine ihtiyati tahakkuk işlemi yapılacak ve ihtiyati tahakkuka derhal ihtiyati haciz uygulanacaktır.
Örnek: Mükellef 2014/Temmuz dönemine ait KDV beyanını kanuni süresi içerisinde Vergi Dairesi Müdürlüğüne vermiş ve 10.000 TL KDV tahakkuk ettirilmiştir.
Mükellef tahakkuk eden Katma Değer Vergisini kanuni süresinde ödememiştir. Yapılan araştırmalarda borçlunun belli ikametgâhının olmadığı tespit edilmiştir. İhtiyati haciz, tahakkuk etmiş henüz vadesi geçmemiş bulunan ya da geçtiği halde ödeme emri tebliğ edilmemiş olan amme alacağının tahsil güvenliğini sağlamak amacıyla yapılan hacze denir” denilmektedir.
Buna göre, tahakkuk etmiş ve ancak ödeme emri tebliğ edilmeyen bu alacak için ihtiyati haciz işlemi uygulanacaktır. Ortada tahakkuk eden 10.000 TL’lik KDV olduğu için ihtiyati tahakkuka gerek olmaksızın bu tutar kadar ihtiyati haciz tatbik edilecektir.
Örnek: Vergi Müfettişi 30.07.2014 tarihinde mükellefin 2014 yılı kurumlar vergisi beyannamesi ve Ba- Bs bildirimleri üzerinde vergi inceleme yapmaktadır. Yapılan incelemede Bs formunda bildirilen 5.000 TL’lik kazancını beyanlarına yansıtmadığı görülmüştür.
Sözü edilen beyan ve bildirimler, 2014 kurumlar vergisi matrahının doğru ve kesin tespitine imkan vermeyecek derecede karışık, usulsüz ve ihticaca salih olmadığını göstermektedir. Ancak 2014 yılı kurumlar vergisi beyannamesinin 2015/Nisan döneminde verileceği düşünüldüğünde ileride tahakkuk edecek bir vergi karşımıza çıkmaktadır.
Bu nedenle ihtiyati haciz ileride tahakkuk edecek alacaklar için de uygulandığı düşünüldüğünde 2015 yılını beklemeden tespitin yapıldığı 30.07.2014 tarihinde beyan dışı bırakıldığı anlaşılan 5.000 TL’lik kazanç dolayısıyla vergi ziyaı cezası kesilmesi gerekeceğinden derhal ihtiyati tahakkuk işlemi yapılacak ve bu tutar kadar da ihtiyati haciz işlemi yapılacaktır. Bunun yanında 2014 kurumlar vergisi verilme tarihi olan 25.04.2015 tarihi geldiğinde ihtiyati tahakkuk düzeltilecektir.
Örnek: Vergi Müfettişi 2013 yılı defter ve belgeler üzerinde yapılan incelemeler sonucunda sahte fatura kullanıldığı tespit edilmiştir. Vergi İnceleme Raporu düzenlenerek vergi dairesi müdürlüğüne gönderilmiştir. Vergi İnceleme Raporuna istinaden düzenlenen ihbarnamede 20.000 TL’lik vergi ve ceza mükellefe tebliğ edilmiş dava açma hakkı kullanılmadığı için vergi 30.08.2014 tarihinde tahakkuk etmiştir.
Tahakkuk tarihinde itibaren 1 aylık ödeme vadesi geçmeden mükellefin üzerine kayıtlı gayrimenkulu ivazsız bir şekilde 25.09.2014 tarihinde arkadaşının üzerine geçirdiği anlaşılmıştır. Mükellefe 03.11.2014 tarihinde ödeme emri tebliğ edilmiştir.
İhtiyati haciz, tahakkuk etmiş ancak ödeme vadesi geçmemiş alacaklar içinde geçerli olduğundan aynı kanunun 13/7 inci maddesine göre ihtiyati haciz şartları oluşmuştur. İvazsız intikalin gerçekleştiği 25.09.2014 tarihinden ödeme emrinin tebliğ edildiği 03.11.2014 tarihleri arasında ihtiyati haciz tatbik edilecektir. Ancak ödeme emrinin tebliği ile beraber ihtiyati haciz kesin hacze dönüştürülecektir.
10.İhtiyati Haczin Sonuçları
İhtiyati haczin amacı, teminat işlemleri gibi tahakkuk edecek veya tahakkuk etmiş ancak ödeme süresi gelmemiş amme alacaklarını güvence altına almaktır. Bu yönüyle ihtiyati haczin en önemli sonucu amme alacağının gelecekte tahsilinin sağlanmasıdır.
Kesin hacizde olduğu gibi ihtiyati haciz de menkul ve gayrimenkul mallarla hakların haciz varakasına bağlanmasına dayanır. Amme alacağının zamanında ödenmemesi durumunda 6183 sayılı Kanunun 74 ve takip eden maddelerine göre ihtiyati haciz kapsamındaki mal veya haklar paraya çevrilerek alacak tahsil edilir.
Hakkında ihtiyati haciz işlemleri uygulanan amme borçlusu, alacaklı amme idaresinin muvafakatini almaksızın hacizli mallarda tasarrufta bulunamaz. Haczedilmiş olan mal üzerinde üçüncü şahsın zilyetlik hükümlerine istinaden hüsnüniyetle elde ettiği haklar saklıdır.
6183 sayılı Kanun hükümlerine göre, ihtiyati veya kat’i haczin borçlunun her türlü mal, hak ve alacaklarına tatbik edilmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, borçlu olan bir şahsın bankalarda bir alacak ve hakkı bulunmamasına rağmen ileride borçlu adına doğacak alacaklar için bankalara haciz veya ihtiyati haciz bildirisi tebliğ edilmesi, haczin “borçlunun mal varlığını hedef tutması” esasına aykırı düşecektir.
Amme alacağından borçlu olan bir şahsın, bankalarda alacak ve hakkının bulunmamasına rağmen ileride tahakkuk edecek alacağından istifade etmek üzere geleceğe yönelik olarak bankalara haciz veya ihtiyati haciz tebliği, muhtemel bir alacak niteliğinde dahi tanımlanamayacak bir durum oluşturması ve bankanın bu hacizleri sürekli izlemesi veya banka tarafından yapılan tüm işlemlerde bir süreye de bağlı kalınmaksızın borçlu adına mal, hak ve alacak doğup doğmadığının takip edilmesi, doğması halinde haciz veya ihtiyati haciz uygulanmasını gerektirir ki bankalara böyle bir külfet yüklemeye imkân bulunmamaktadır.
Bu nedenle, bankalara yapılacak haciz ve ihtiyati haciz tebliğlerinin sadece tebliğ tarihi itibarıyla amme borçlularının mevcut olan varlıklarını konu alması ve bu kişilerin ileride doğabilecek alacakları için haciz ve ihtiyati haciz tebliğinde bulunulmaması icap etmektedir.
Bankacılık sisteminde, POS cihazı kullanan müşteri ile banka arasında yapılan sözleşmelere dayanan bankalar nezdindeki hesaplar banka ile müşterisi arasında devamlılık arz etmektedir. Dolayısıyla bu hesaplar her zaman için banka nezdinde alacak doğmasına (muhtemel alacak) müsait hesaplar olarak değerlendirildiğinden bu hesaplara ileriye matuf olmak üzere haciz konulması mümkün bulunmaktadır.
İhtiyati haciz kat’i hacze dönüştürülmediği sürece, ihtiyaten haczedilen malların satılarak paraya çevrilmesi mümkün bulunmamaktadır. Ancak, ihtiyaten haczedilen malların bozulması, çürümesi gibi nedenlerle korunmasının mümkün olmadığı veya beklediği zaman önemli bir değer düşüklüğüne uğrayacağının anlaşılması hallerinde, bu mallar derhal paraya çevrilerek, elde edilen tutarlar teminat olarak muhafaza edilecektir.
İhtiyaten haczolunan mallar istenildiği zaman para veya ayın olarak verilmek ve bu hususu temin için malların kıymetleri depo edilmek yahut tahsil dairesinin bulunduğu mahalde ikametgah sahibi bir şahıs müteselsil kefil gösterilmek şartıyla borçluya ve mal üçüncü şahıs yedinde haczolunmuşsa bir taahhüt senedi alınarak kendisine bırakılabilir. (A.A.T.U.H.K Md.14)
Bu bilgiler ışığında ihtiyati haciz uygulamalarından doğan sonuçlar ana başlıklar halinde aşağıdaki gibi özetlenebilir.
- İhtiyati haciz uygulaması amme alacağını asli koruma yöntemlerindendir,
- İhtiyati haciz sonucu haczedilen menkul ve gayrimenkul mallar üzerinde amme idaresinin tasarruf yetkisi bulunmamaktadır,
- İhtiyati haciz uygulaması ödeme emrinin tebliği ile beraber hükümsüz hale gelir ve kati haciz uygulaması başlatılır,
- İhtiyati haciz mutlak suretle haciz varakasına dayanılarak yapılması gerekir,
- İhtiyati haciz kat’i hacze dönüştürülmediği sürece, ihtiyaten haczedilen malların satılarak paraya çevrilmesi mümkün değildir,
- İhtiyaten haczedilen mallar hacizli mallar deposuna götürülmeksizin müteselsil kefil gösterilmek şartıyla borçluya bırakılabilir,
- Menkul mallar hariç olmak şartıyla teminat gösterilmesi halinde ihtiyati haciz koyan merci tarafından kaldırılır,
- Şahsın bankalarda bir alacak ve hakkı bulunmamasına rağmen ileride borçlu adına doğacak alacaklar için bankalara haciz veya ihtiyati haciz bildirisi tebliğ edilmesi mümkün değildir,
- İlk derece vergi mahkemesinin ihtiyati haczi kaldırmaya dönük kararına istinaden nihai kesinleşme kararı beklenmeksizin işlem tesis edilir ve ihtiyati haciz kaldırılır,
- Yargı organlarınca tarhiyatın terkinine karar verilmesi ve terkin kararının kesinleşmesi şartıyla ihtiyati hacze ilişkin davanın sonucu beklenilmeksizin ihtiyati haczin kaldırılması gerekir,
- İhtiyati haciz ile ilgili davalarda vergi mahkemesinin kararları kesin olmayıp her zaman itiraz ve temyiz yolu açıktır,
- İhtiyati haciz işlemine karşı vergi mahkemesinde dava açılması tarhiyatta olduğu gibi tahsilâtı durdurmaz. İhtiyati haciz devam eder.
[1] Doç. Dr Recai DÖNMEZ, Yeminli Mali Müşavirlere Mesleki Sorumlulukları Çerçevesinde İhtiyati Haciz Uygulanması Sorunu, http://mail.anadolu.edu.tr/~rdonmez/haciz.htm
[2] İzmir 2. Vergi Mahkemesinin 26.05.2011 tarih ve Esas No:2011/34 Karar No:2011/1044
[3] Danıştay 7. Dairesinin 27.01.1986 tarih ve Esas No:1884/1530, Karar No:1984/00246
[4] Danıştay 4.Dairesinin 25.01.2011 tarih ve Esas No:2008/9413, Karar No:2011/342 sayılı Kararı
[5] Yargıtay Ceza genel Kurulu’nun 26.05.2009 tarih ve Esas No:2009/16-15, Karar No:2009/138
[6] Danıştay 10. Dairesinin 26.11.1990 tarih ve Esas No:1988/928, Karar No: 1990/2779
[7] Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulunun 24.09.1993 tarih ve Esas No:1993/104, Karar No:1993/88
[8] 01.07.1927 tarihli ve 622 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
[9] 07.09.2005 tarih ve 25929 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[10] ÖZDEMİR Muharrem. İhtiyati Haciz Müessesesi. https://alomaliye.com/2007/muharrem_ozdemir_ihtiyati_haciz.htm
[11] Danıştay 9. Dairesi Esas No:2007/4659, Karar No:2009/321
[12] www.ivdb.gov.tr
[13] Seri A: No:1 Tahsilât Genel Tebliği
[14] 20.01.1982 tarih ve 17580 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[15] 20.01.1982 tarih ve 17580 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
[16] ÖZDEMİR Muharrem. ESGİN Betül Semra. Vergi Yargısında Dava Açma Süreleri. http://www.bilgilidenetim.com/
[17] 6183 Sayılı Kanun 1954 yılında yürürlüğe girdiğinden hüküm ilga olmuş olup 2576 Sayılı Kanuna göre ilk derece mahkemelerinin kararları kesin olmayıp itiraz ve temyiz edilebilir.
[18] Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun Esas No:2007/547, Karar No:2008/715 Sayılı Kararı
[19] İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı 15.02.2008 tarih ve 3382 sayılı özelgesi
[20] 10.07.2013 tarih ve Esas Sayısı: 2012/107 ve Karar Sayısı : 2013/90 Kararı
[21] ÖZDEMİR Muharrem. GÜZEL Ahmet. Amme Alacaklarının Tahsil Usul ve Esasları. Nobel yayınevi. 2007
[22] ÖZDEMİR Muharrem. İhtiyati Haciz Müessesesi. www.alomaliye.com