Hakim Şirket Hakimiyet Sözleşmesi ve Bağlılık
Rüknettin KUMKALE
Yeminli Mali Müşavir
[email protected]
1.HAKİM ŞİRKET
1.2. Hakim Şirket Nedir ?
Hakim şirket müessesesi, Yeni 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Hâkim ve bağlı Şirket başlıklı 195. Maddesi ve sonraki hükümleri ile getirilmiştir.
Kanunun gerekçesinde şirketler topluluğunun belirtildiği 195 ilâ 209 maddelerle ilgili açıklamasında;
Sermaye şirketlerinin, özellikle anonim şirketler hukukunun, uzun yıllardan beri ekonomik yaşam gerçeğine yabancı bir hukukî varsayımda ısrar ettiklerini. bu varsayımın veya başka bir deyişle temel hipotezin yanlışlığının gün geçtikçe daha da belirgin hâle geldiğini, bu hipotezin, bir şirketler topluluğu içinde yer alsa, bağlı şirket konumunda bulunsa bile bir şirketin, dolayısıyla bir sermaye şirketinin bağımsız olduğudur.
Bir şirket başka bir şirketin hakimiyeti altında bulunsa, onun belirlediği politikalar kendi menfaatine uymasa bile uygulamak zorunda kalsa, hakim şirketin talimatlarını aynen yerine getirmeye fiilen zorunlu olsa, bu talimatların yerine getirilmesinin kendisine kayıp verse bile bu bağlı şirketin bağımsız olduğu hususudur. Bağlı şirketin serbest iradesini kullanır demenin gerçeği görmezlikten gelmek olduğudur.
Gerekçede bu varsayımın gerçeğe gözün kapatılması, yöneticilere, azlığa ve küçük pay sahiplerine haksızlıklar yapılması anlamına geldiği belirtilmektedir.
Ayrıca, Kanunların, şirketler topluluğu olgusunu dikkate almadan, yönetim kurulu üyelerinin özen borcunu istisnasız düzenlemiş olduğundan, hakim şirketin talimatlarına uyan yöneticilerin sorumlu sayıldığını, hatta, yargının onları tazminata mahkûm ettiğinden söz edilmiştir.
Şirketler topluluğunun tepesindeki işletme (TTK. Md. 195/6 : Şirketler topluluğuna ilişkin hükümlerin uygulanmasında “yönetim kurulu” terimi limited şirketlerde müdürleri, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ile şahıs şirketlerinde yöneticileri, diğer tüzel kişilerde yönetim organını ve gerçek kişilerde gerçek kişinin kendisini ifade eder.) konumuna ve yetkilerine göre, tek elden yönetim için gerekli politikaları oluşturup bunu en alttaki şirketlere kadar uygulatabiliyorsa, hakimiyet ve tek elden yönetim var demektir. Buna aykırı olarak, tek elden yönetimin bulunmaması sebebiyle, her işletme kendi politikalarını uyguluyor, kendi seçtikleri yoldan gidiyorsa hakimiyet ve dolayısıyla topluluk yok demektir.
T.T.K. Md: 195’in birinci fıkrasından “kontrol” sistemi temel alınmıştır,
Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise bir karine kabul etmiştir. (TTK.Md. 195/2 Birinci fıkrada öngörülen hâller dışında, bir ticaret şirketinin başka bir ticaret şirketinin paylarının çoğunluğuna veya onu yönetebilecek kararları alabilecek miktarda paylarına sahip bulunması, birinci şirketin hâkimiyetinin varlığına karinedir.) Karineye dayanılması halinde karşı taraf bunun aksini ispat etmek zorundadır.
Kanunda, şirketler topluluğu düzeni, sermaye şirketleri üzerine kurmuş, ancak 195 inci maddenin altıncı fıkrasında sisteme işlerlik kazandıran geniş bir istisnaya yer vermiştir.
Bu uyarınca, şirketler topluluğunun tepesinde, sermaye şirketi olmayan bir şirket, işletme veya gerçek bir kişi de bulunabilir. Bu halde de 195 ilâ 209 uncu (bu madde dahil) madde hükümleri uygulanır. Gerekçeye göre, Ülkemizde en çok rastlanılan aktörlerinin sermaye şirketleri olduğu düşünülerek, kollektif ve komandit şirketlerin toplulukta nadiren yer aldıkları, tek kişi ticarî işletmelerin ise hemen hemen hiçbir toplulukta bulunmadığı gerçeği de göz önünde bulundurulmuştur.
Şirketler topluluğu Ticaret Sicili Yönetmeliğinin Şirketler topluluğu ve hâkimiyet başlıklı 105. Maddesinde açıklanmaktadır.
Buna göre; Kanunun 195 inci maddesinin dördüncü fıkrası anlamında, bir şirketler topluluğu, bir ticaret şirketi ile buna doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan en az iki ticaret şirketinden meydana gelir. Ticaret şirketi olmayan bir teşebbüse, doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan ticaret şirketleri sayısının ikiyi aştığı durumlarda da Kanunun 195 inci maddesinin beşinci fıkrası anlamında şirketler topluluğu meydana gelir ve teşebbüs topluluğun hâkimi olur. Hâkim şirket ana şirket, bağlı şirketler ise yavru şirket konumundadır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 195. Maddesinde şu hükümler bulunmaktadır.
“MADDE 195-
(1) a) Bir ticaret şirketi, diğer bir ticaret şirketinin, doğrudan veya dolaylı olarak;
- Oy haklarının çoğunluğuna sahipse veya
- Şirket sözleşmesi uyarınca, yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda üyenin seçimini sağlayabilmek hakkını haizse veya
- Kendi oy hakları yanında, bir sözleşmeye dayanarak, tek başına veya diğer pay sahipleri ya da ortaklarla birlikte, oy haklarının çoğunluğunu oluşturuyorsa,
b) Bir ticaret şirketi, diğer bir ticaret şirketini, bir sözleşme gereğince veya başka bir yolla hâkimiyeti altında tutabiliyorsa,
birinci şirket hâkim, diğeri bağlı şirkettir. Bu şirketlerden en az birinin merkezi Türkiye’de ise, bu Kanundaki şirketler topluluğuna ilişkin hükümler uygulanır.
(2) Birinci fıkrada öngörülen hâller dışında, bir ticaret şirketinin başka bir ticaret şirketinin paylarının çoğunluğuna veya onu yönetebilecek kararları alabilecek miktarda paylarına sahip bulunması, birinci şirketin hâkimiyetinin varlığına karinedir.
(3) Bir hâkim şirketin, bir veya birkaç bağlı şirket aracılığıyla bir diğer şirkete hâkim olması, dolaylı hâkimiyettir.
(4) Hâkim şirkete doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunan şirketler, onunla birlikte şirketler topluluğunu oluşturur.
Hâkim şirketler ana, bağlı şirketler yavru şirket konumundadır.”
ŞİRKETLER TOPLULUĞU |
HAKİM ŞİRKET |
1. DOĞRUDAN HAKİM OLUNAN ŞİRKETLER |
Oy haklarının çoğunluğuna sahip şirket/şirketler |
Şirket sözleşmesi uyarınca, yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda üyenin seçimini sağlayabilmek hakkına sahip olduğu şirket/şirketler |
Kendi oy hakları yanında,
bir sözleşmeye dayanarak, tek başına veya diğer
pay sahipleri ya da
ortaklarla birlikte, oy haklarının çoğunluğunu oluşturuyorsa
şirket/şirketler |
Paylarının
çoğunluğuna
veya onu
yönetebilecek
kararları
alabilecek
miktarda
paylarına
sahip bulunduğu
şirket/şirketler |
Md: 195/1 – a/1 |
Md: 195/1 – a/2 |
Md: 195/1 – a/3 |
Md: 195/2 |
2. DOLAYLI OLARAK HAKİM OLUNULAN ŞİRKETLER |
Bir veya birkaç bağlı şirket aracılığıyla bir diğer şirkete hâkim olunması.
Md: 195/1 – a/2 |
1.2. Hakimiyet Müessesesinde Pay ve Oranların Hesaplanması
Türk Ticaret Kanunu’nun Pay ve oy oranlarının hesaplanması başlıklı 196. Maddesi hakimiyetin var olup olmadığının saptanmasında pay ve oy miktarlarının hesaplanmasının yöntemini ve yorumunu belirleyen emredici nitelikte hükümler ihtiva etmektedir.
Bu madde ile getirilen hükümler, Hakim ve Bağlı Şirket başlıklı 195. Maddesinin uygulanmasına yönelik olup kilit role sahip bulunmaktadır. Maddenin Birinci fıkrası pay, ikinci fıkrası oy oranlarının hesabına ilişkindir.
Türk Ticaret Kanunu’nun Pay ve oy oranlarının hesaplanması başlıklı 196. Maddesi şu şekildedir.
“MADDE 196-
(1) Bir ticaret şirketinin bir sermaye şirketindeki iştirakinin yüzdesi, o sermaye şirketindeki payının veya payların itibarî değerleri toplamının, iştirak olunan şirketin sermayesine oranlanmasıyla bulunur. Sermaye şirketinin hem kendi hem de onun hesabına alınmış olup da üçüncü kişilerin elindeki kendi payları, hesaplamada o şirketin esas veya çıkarılmış sermayesinden düşülür.
(2) Bir ticaret şirketinin bir sermaye şirketindeki oy hakkının yüzdesi, ticaret şirketinin o sermaye şirketinde sahip bulunduğu paylardan doğan kullanılabilen oy haklarının toplamının, sermaye şirketindeki kullanılabilir tüm oy haklarının toplamına oranlanmasıyla bulunur. Hesaplamada, sermaye şirketinin hem kendi hem de onun hesabına alınmış olup da
üçüncü kişilerin elindeki paylarından doğan oy hakları düşülür.
(3) Bir ticaret şirketinin bir sermaye şirketinde sahip olduğu paylar hesaplanırken ona bağlı şirketlerin sahip oldukları veya onun hesabına alınmış olup üçüncü kişilerin elindeki paylar da hesaba katılır.”
1.3. Hakimiyet Müessesesinde Şirketlerin Karşılıklı İştiraki
Türk Ticaret Kanunu’nun Karşılıklı İştirak başlıklı 197. Maddesi Şirketler Topluluğu içindeki şirketlerin karşılıklı olarak birbirleri ile olan iştiraklerine açıklık getirmektedir. Maddenin gerekçesine göre, sermayenin sulandırılması, bilançonun gerçekliğinin tereddüt yaratması gibi sorunları çözmeyi amaçlamaktadır. Maddenin gerekçesinde sermayenin sulandırılması ifadesi “ köpük sermaye” olarak açıklanmaktadır. Madde ile karşılıklı katılım geçersiz sayılmamakla beraber, karşılıklı katılmanın hakimiyet ve çoğu kez karşılıklı hakimiyet ilişkisini kurarak, bu durumdaki şirketlerin hakim ve bağlı şirketin yüküm ve sorumluluklarına tâbi olacağı hükme bağlamakta ve sınırlamaları da beraberinde getirmektedir.
Sınırlamalardan biri hakların donması başlıklı 201 inci maddede (MADDE 201- (1) Bir sermaye şirketinin paylarını iktisap edip karşılıklı iştirak konumuna bilerek giren diğer bir sermaye şirketi, iştirak konusu olan paylardan doğan toplam oylarıyla diğer pay sahipliği haklarının sadece dörtte birini kullanabilir; bedelsiz payları edinme hakkı hariç, diğer tüm pay sahipliği hakları donar. Söz konusu paylar toplantı ve karar nisabının hesaplanmasında dikkate alınmaz. 389 ile 612 nci madde hükümleri saklıdır.
(2) Birinci fıkrada öngörülen sınırlama, bağlı şirketin hâkim şirketin paylarını iktisap etmesi veya her iki şirketin birbirlerine hâkim olması hâlinde uygulanmaz.) İfadeleri ile yer almaktadır.
1.4. Hakların Donması
Kanunun şirketler topluluğu hükümlerinin bulunduğu 195 ilâ 209 maddelerinin gerekçelerinin birçoğunda Alm. POK’sından esinlendiği belirtilmektedir. Hakların donması ile ilgili 201 madde de Alm. POK‟nın 328. paragrafından kısmen esinlenilmiş olmakla beraber ondan tamamıyla farklı özgün bir madde olduğu ifade edilmektedir. Türk Ticaret Kanunundaki hükümlerde kullanılabilecek oyların saptanmasında yavru şirketin oyları esas alınmış, yoksa ana şirketin toplam oylarına göre oy hakkı sınırlandırılmak yoluna gidilmemiştir. İkinci fıkra sınırlamanın kalktığı bir istisnai duruma yer vermiştir.
Maddenin gerekçesine göre;
Hakların donması başlıklı 201. Maddenin Birinci fıkrasına göre, bağlı şirketin hakim şirketin paylarını iktisap etmesi halinde, bu payların verdiği oyların tamamının her zaman kullanılamayacağı hükme bağlamaktadır. Anılan fıkra uyarınca, bağlı şirket hâkim şirketin ne kadar payına sahip olursa olsun en çok kendisinin sahip olduğu payların yüzde yirmibeşinin verdiği oyları kullanabilir. Mesela, yavru şirket ana şirketin sermayesinin yüzde kırkına sahipse, yüzde kırkın yüzde yirmibeşi olan yüzde on yavru şirketin kullanabileceği oyun sınırını gösterir. Geri kalan yüzde otuz donacaktır. Mesela, ana şirkette imtiyazlılar da dahil olmak üzere ikibin pay varsa, buna karşılık yavru şirketin ana şirketin sermayesine iştiraki yüzde kırk olup, bu dörtyüz oy yapıyorsa yavru şirket dörtyüz oyun tümünü kullanabilir. Çünkü ana şirketin toplam oylarının dörtte biri yani sınır beşyüz oydur. Oysa aynı örnekte Tasarıya göre yavru şirket sadece yüz oy kullanabilir. Birinci fıkradaki kural ana şirketin paylarının veya oylarının çoğunluğuna sahip olmadığı halde topluluğu yöneten azınlıktaki pay sahiplerinin haksız bir olanaktan yararlanmasına engel olmak için öngörülmüştür. Kural topluluk hukukunda, kanun koyucuların hemen hemen daima yer verdikleri bir ilkeye dayanmakta ve nesnel adalet anlayışından kaynaklanmaktadır.
Kural sadece oy hakları için değil, payın verdiği diğer haklar için de geçerlidir. Çünkü, yukarıda işaret edilen nesnel adalet anlayışı, ana şirketin ve topluluğun karşılıklı iştiraklerle bir azınlığın menfaatine kullanılmasına engeldir. Ancak yavru ortaklığın iştirakinin ekonomik değerine zarar vermemek için rüçhan hakkı ile bedelsiz payları iktisap hakları istisna edilmelidir. Hüküm uyarınca kullanılmayan haklar kaybolmaz, donar ve bu payların devri ile yeni devralan donmuş hakları kullanma olanağına sahip bulunur. Kullanılmayan kısım toplantı ve karar nisaplarında hesaba katılmaz.
Bir ana şirketin birden çok yavru şirketi ile karşılıklı iştirakleri varsa her şirket açısından sınırlamalar ayrı olarak doğar. Tasarı ana şirketin birden çok yavru şirketle bu tür bir ilişki içinde bulunmasını, azınlıkta kalan pay sahipleri açısından olumsuz bir durum olarak değerlendirmekte ve yaygınlık kazanmasında hukuk politikası açısından sakınca görmektedir.
İkinci fıkra uyarınca karşılıklı iştirak, iştirak eden şirketlerin her ikisi üzerinde de hakimiyet sağlıyorsa sınırlama ortadan kalkar. Çünkü karşılıklı iştirakin her iki şirkete de hakimiyet sağlaması halinde Tasarının 197 nci maddesi uyarınca her ikisi de bağlı her ikisi de hâkim şirket sayılır ve bu konumda bulunmanın sonuçlarına katlanır. Tasarı bu olumsuz konumu daha da ağırlaştırmak istememiştir.
Türk Ticaret Kanunu’nun Hakların Donması başlıklı 201. Maddesi aşağıya alınmıştır.
” VII – Hakların donması
MADDE 201– (1) Bir sermaye şirketinin paylarını iktisap edip karşılıklı iştirak konumuna bilerek giren diğer bir sermaye şirketi, iştirak konusu olan paylardan doğan toplam oylarıyla diğer pay sahipliği haklarının sadece dörtte birini kullanabilir; bedelsiz payları edinme hakkı hariç, diğer tüm pay sahipliği hakları donar. Söz konusu paylar toplantı ve karar nisabının hesaplanmasında dikkate alınmaz. 389 ile 612 nci madde hükümleri saklıdır.
(2) Birinci fıkrada öngörülen sınırlama, bağlı şirketin hâkim şirketin paylarını iktisap etmesi veya her iki şirketin birbirlerine hâkim olması hâlinde uygulanmaz.”
1.5. Sorumluluk
1.5.1. Sorumluluğun Hukuka Aykırı Kullanılması
Hakimiyet, hakim şirkete bu gücü bağlı şirketlere karşı hukuka aykırı olarak kullanması hakkını vermemektedir. Maddenin gerekçesine göre, hakimiyetin hukuka aykırı kullanılmasının belirlenmesi ve hükümlerinin gösterilmesi Türk hukukunda yenidir. Düzenleme Türk sorumluluk hukukuna yeni ufuk ve boyut kazandırmakta, hukuka bağlılığı vurgulamaktadır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 202. Maddesinin gerekçesine göre sınırlı sayı olmadan iki kategori hakimiyet uygulaması öngörmüştür:
– Bağlı şirkete yaptırılan bazı hukukî işlemler (kâr, borç, alacak devri gibi) ve maddî fiiller (tesisi yenilememe, kapatma, üretimi kısıtlama gibi)
-Bağlı şirkete aldırılan birleşme, bölünme, tür değiştirme, menkul değer ihracı gibi önemli kararlar.
202 maddenin birinci cümlesi olan Hâkim şirket, hâkimiyetini bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanamaz. Cümlesinde kullanılan “kayıp” kelimesi borçlar hukuku anlamında “zarar”dan farklı ve onu da kapsayacak genişliktedir. Kayıp, bir malvarlığı eksilmesi veya malvarlığının artmasının önlenmesi şeklinde ortaya çıkabileceği gibi, iş, fon ve personel devrinde olduğu üzere şansın veya bir işi başarı ile yapabilme olanağının yitirilmesi tarzında da görülebilir.
Birinci fıkrada, bağlı şirketi kayba uğratabilecek bazı işlem ve önlemler gruplar halinde ve sınırlı sayı olmadan sayılmıştır. Birinci grupta bağlı şirketin bir işinin, bazı varlıklarının veya fonlarının, personelinin başka bir topluluk şirketine aktarılması, alacak temliki veya borç devri gibi işlemlerin yapılması söz konusudur. Örnek olarak gösterilen işlemlerin yapılmasıyla sonucun doğmuş olması şart değildir. İşlemin kayba sebebiyet verebileceğinin ikna edici bulgular ve çıkarımlarla anlaşılması yeterlidir. Meselâ, bir ihaleye girmemek veya ihale şartlarından bazılarını gerçekleştirebilecekken bundan bilinçli olarak kaçınmak “iş”in devridir. İhale konusunun, amaçlanan işletme tarafından kazınılmamış olması önemli değildir. Önemli olan, kaybın şartlarının bağlı şirket tarafından hazırlanmasıdır. Somut olayın özelliklerine göre, “kâr aktarılması”nın aynı zamanda “kâr nakli” olarak da anlaşılması, amaca uygun yorum gereğidir. İkinci grup bağlı şirketin, hakim şirketin hakimiyeti kullanması sonucu, kendisine kayıp verecek tarzda aynî ve şahsî yükler üstlenmesidir. Diğer bir grup kayıp hali ise, hakim şirketin makro planlarına ve politikalarına bağlı şirketin feda edilmesi gibi uygulamalardır.
202.Maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesi olan Özellikle bağlı şirketi, iş, varlık, fon, personel, alacak ve borç devri gibi hukuki işlemler yapmaya; kârını azaltmaya ya da aktarmaya; malvarlığını ayni veya kişisel nitelikte haklarla sınırlandırmaya; kefalet, garanti ve aval vermek gibi sorumluluklar yüklenmeye; ödemelerde bulunmaya; haklı bir sebep olmaksızın tesislerini yenilememek, yatırımlarını kısıtlamak, durdurmak gibi verimliliğini ya da faaliyetini olumsuz etkileyen kararlar veya önlemler almaya yahut gelişmesini sağlayacak önlemleri almaktan kaçınmaya yöneltemez; meğerki, kayıp, o faaliyet yılı içinde fiilen denkleştirilsin veya kaybın nasıl ve ne zaman denkleştirileceği belirtilmek suretiyle en geç o faaliyet yılı sonuna kadar, bağlı şirkete denk değerde bir istem hakkı tanınsın. Hükmündeki “yöneltemez” ibaresi maddenin gerekçesine göre bilinçle seçilmiştir. Çünkü birinci fıkrada öngörülen işlem ve olguların tasarlanması, planlanması veya gerçekleştirilebilmesi için hakim şirket, yönetim kurulu kararlarının alınmasında oy gücü ile etkili olabileceği gibi, çeşitli baskı uygulamalarına girişebilir. Bu sebeple “yöneltemez” ibaresi, bütün bu pratikleri kapsamaktadır.
Bunun yanında birinci fıkranın yukarıya alınan ikinci cümlesinde, hakim şirketin veya ortakların makro politikalarının uygulanabilmesine de olanak sağlayan, esnek bir kurala yer vermiştir. O da, bağlı şirkete verilen kaybın o hesap yılında fiilen denkleştirilmesi veya denkleştirmenin nasıl ve ne zaman yapılacağı konusunda şirkete bir talep hakkı tanınmasıdır. Denkleştirme bağlı şirkete yarar ve bir avantaj tanınması gibi kaybın giderilmesini sağlayacak bir karşılığa ilişkin olabilir. Mesela verilen garanti veya kefaletin, karşı garanti ve kefalet ya da avalle güvence altına alınması, herhangi bir lisans ve marka kullanma hakkı tanınması, herhangi bir ücret talep edilmeden araştırma ve geliştirme hizmeti verilmesi, know-how verilmesi, personele staj ve eğitim imkânları sağlanması, pazarlama ağından yararlandırılması, denk değerde bir taşınmazın devri, bağlı şirketin kayba uğramasının karşılığında yararlandırılmış olan diğer bir bağlı şirketin sermaye artırımında rüçhan hakkı tanınması, şartlı sermaye artırımında kayba uğrayan şirketin hak sahibi kılınması gibi. Denkleştirme, kayba sebebiyet verilen hesap yılı içinde fiilen gerçekleştirilebileceği gibi, o hesap yılı içinde şirkete denkleştirmenin nasıl ve ne zaman yapılacağı konusunda bir talep hakkı kazandırılması da mümkündür. Talep hakkının kullanılmasının, beklenen faydayı sağlamayacak şekilde uzun bir süreye yayılmaması ve kayba uğrayan bağlı şirketin yenilik doğurucu haklarla talebin konusuna kavuşmasının mekanizmalarının da öngörülmesi tercih edilmelidir.
Maddenin gerekçesine göre,
“Kaynak kanun öğretisinde, talep hakkının bir sözleşme ile tanınması görüşü hakimdir. Sözleşmenin denkleştirme için güvence olacağı şüphesizdir. Sözleşmenin taraflarını hakim şirket ile bağlı şirket oluşturur. Ancak, sözleşmenin yerine hakim şirketin bir taahhüdü de amaca hizmet edebilir. Alman öğretisi tarihi sebeplerle taahhüdü şüphe ile karşılamaktadır. Tarihi sebep ise Alman düzenlemesinin ilk şeklinde sözleşmenin metinde yer almış olmasıdır.” İfadeleri bulunmaktadır. Ancak kanunun 202/1 fıkrasında sözünü ettiğimiz hükümler içinde bulunan “istem hakkının” nasıl kullanılacağı ile ilgili bir açıklama bulunmamaktadır. Zaman içinde oluşan uygulamaların bu konuya açıklık getireceği şüphesizdir. Ancak gene de gerekçedeki “Sözleşmenin denkleştirme için güvence olacağı şüphesizdir. Sözleşmenin taraflarını hakim şirket ile bağlı şirket oluşturur. Ancak, sözleşmenin yerine hakim şirketin bir taahhüdü de amaca hizmet edebilir.” İfadeleri ışığında hareket edilebilir.
202/1-b ve devamı bentlerinde denkleştirmenin yapılmaması halinde söz konusu olabilecek dava hakları ve şartları hüküm altına alınmıştır. Bu anlamda, Davanın konusunu denkleştirmenin faaliyet yılı içinde fiilen yapılmaması veya faaliyet yılı sonuna kadar, bağlı şirkete denk değerde bir istem hakkı tanınmaması sebebiyle uğranılan zarara bağlı tazminat oluşturmaktadır. Ancak burada dikkat çekici nokta, dava açma hakkının, şirkete tanınmamış olmasına karşın, pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının (Md:202/1-d) dava açma hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde bu husus “hukukî gerçekçilik” olarak belirtilmekte ve “şirketin bu davayı hakim şirkete karşı açıp samimiyetle izleyebileceği konusunda şüpheye düşülmüştür. Kökleşmiş uygulama da bu şüpheyi destekler niteliktedir. Ayrıca bağlı şirket yönetim kurulunu, hâkim şirket ve yönetim kurulu ile karşı karşıya getirmenin doğru bir hukuk politikası olmadığı inancı ağırlık kazanmıştır.” Açıklaması yapılmıştır.
Davanın şartlarına ise TTK 202/1’de yer verilmiştir. Buna göre; hâkim şirketin hâkimiyetini hukuka aykırı olarak kullanması, bunun bağlı şirkette bir kayba yol açması, kaybın hiç ya da gereği gibi denkleştirilmemiş olması, bu sebeple bir zararın oluşması, yapılan iş veya işlemin 369. maddede belirtilen özen testinden geçememesi ve zarar ile hukuka aykırılık arasında bir nedensellik bağının bulunması gerekmektedir.
Kanunun 202/2 fıkrasında, hakimiyetin kullanılmasının yol açabileceği sakıncalara karşı bir diğer çözümü getirmektedir. Hakimiyetin kullanılması sebebiyle bağlı şirkette yapılan bazı işlemlere muhalif olan pay sahipleri, muhalif oldukları işlemin doğurduğu zararların giderilmesini isteyebilecekleri gibi, kendi paylarının şirket tarafından satın alınmasını da dava edebileceklerdir. Talep ve davanın şartı, karşı çıkılan işlemin bağlı şirket yönünden açıkça anlaşılabilir bir haklı sebebin bulunmamasıdır.
202/5 maddede, bağlı şirketin yöneticilerinin, 202. Madde hükümleri dolayısıyla pay sahiplerine ve alacaklılara karşı doğabilecek sorumluluklarının tüm hukuki sonuçlarının, bir sözleşme ile üstlenmesini hâkim teşebbüsten isteyebileceği hükmüne yer verilmiştir.
Uygulamada, bağlı şirket yönetim kurulu üyeleri, kendilerinin sorumluluğunu gerektirebileceğini düşündükleri için yapmaktan çekinecekleri bazı tasarrufları, yukarıdan gelen talimat nedeniyle yapmak zorunda kalabilmektedirler. Böyle bir durumda kalan yönetim kurulu üyesi, kanundan doğan sorumluluğunu bertaraf edemez. Bu nedenle, yönetim kurulu üyesi, kendisine düşebilecek sorumluluğun hakim şirket tarafından karşılanması için hakim şirketle sözleşme yapmalıdır.
Türk Ticaret Kanunu’nun Sorumluluk başlığı altındaki “Hakimiyetin Hukuka Aykırı Kullanılması” başlıklı 202. Maddesi aşağıya alınmıştır.
” 1. Hâkimiyetin hukuka aykırı kullanılması
MADDE 202– (1) a) Hâkim şirket, hâkimiyetini bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanamaz. Özellikle bağlı şirketi, iş, varlık, fon, personel, alacak ve borç devri gibi hukuki işlemler yapmaya; kârını azaltmaya ya da aktarmaya; malvarlığını ayni veya kişisel nitelikte haklarla sınırlandırmaya; kefalet, garanti ve aval vermek gibi sorumluluklar yüklenmeye; ödemelerde bulunmaya; haklı bir sebep olmaksızın tesislerini yenilememek, yatırımlarını kısıtlamak, durdurmak gibi verimliliğini ya da faaliyetini olumsuz etkileyen kararlar veya önlemler almaya yahut gelişmesini sağlayacak önlemleri almaktan kaçınmaya yöneltemez; meğerki, kayıp, o faaliyet yılı içinde fiilen denkleştirilsin veya kaybın nasıl ve ne zaman denkleştirileceği belirtilmek suretiyle en geç o faaliyet yılı sonuna kadar, bağlı şirkete denk değerde bir istem hakkı tanınsın.
b) Denkleştirme, faaliyet yılı içinde fiilen yerine getirilmez veya süresi içinde denk bir istem hakkı tanınmazsa, bağlı şirketin her pay sahibi, hâkim şirketten ve onun, kayba sebep olan, yönetim kurulu üyelerinden, şirketin zararını tazmin etmelerini isteyebilir. Hâkim istem üzerine veya resen somut olayda hakkaniyete uygun düşecekse, tazminat yerine bu
maddenin ikinci fıkrası hükümlerine göre, davacı pay sahiplerinin paylarının hâkim şirket tarafından satın alınmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir başka bir çözüme karar verebilir.
c) Alacaklılar da, (b) bendi uyarınca, şirket iflas etmemiş olsa bile, şirketin zararının şirkete ödenmesini isteyebilirler.
d) Kayba sebebiyet veren işlemin, aynı veya benzer koşullar altında, şirket menfaatlerini dürüstlük kuralına uygun olarak gözeten ve tedbirli bir yöneticinin özeniyle hareket eden, bağımsız bir şirketin yönetim kurulu üyeleri tarafından da yapılabileceği veya yapılmasından kaçınılabileceğinin ispatı hâlinde tazminata hükmedilemez.
e) Pay sahiplerinin ve alacaklıların açacağı davaya, kıyas yoluyla 553, 555 ilâ 557, 560 ve 561 inci maddeler uygulanır. Hâkim teşebbüsün merkezinin yurt dışında bulunması hâlinde tazminat davası bağlı şirketin merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde açılır.
(2) Hâkimiyetin uygulanması ile gerçekleştirilen ve bağlı şirket bakımından açıkça anlaşılabilir haklı bir sebebi bulunmayan, birleşme, bölünme, tür değiştirme, fesih, menkul kıymet çıkarılması ve önemli esas sözleşme değişikliği gibi işlemlerde, genel kurul kararına red oyu verip tutanağa geçirten veya yönetim kurulunun bu ve benzeri konulardaki kararlarına yazılı olarak itiraz eden pay sahipleri; hâkim teşebbüsten, zararlarının tazminini veya paylarının varsa en az borsa değeriyle, böyle bir değer bulunmuyorsa veya borsa değeri hakkaniyete uygun düşmüyorsa, gerçek değerle veya genel kabul gören bir yönteme göre belirlenecek bir değerle satın alınmasını mahkemeden isteyebilirler. Değer belirlenirken mahkeme kararına en yakın tarihteki veriler esas alınır. Tazminat veya payların satın alınmasını istem davası, genel kurul kararının verildiği veya yönetim kurulu kararının ilan edildiği tarihten başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.
(3) İkinci fıkrada öngörülen dava açılınca, davacıların muhtemel zararlarını veya payların satın alma değerini karşılayan tutardaki paranın teminat olarak, mahkemece belirlenecek bir bankaya mahkeme adına yatırılmasına karar verilir.
Teminat yatırılmadığı sürece genel kurul veya yönetim kurulu kararına ilişkin hiçbir işlem yapılamaz. Bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarında öngörülen davaların kötüniyetle açılması hâlinde davalı, uğradığı zararın müteselsilen tazmin edilmesini ve mahkemeye teminat yatırılmasını davacılardan isteyebilir.
(4) Birleşme, bölünme ve tür değiştirmede, pay sahiplerine ve ortaklara tanınmış bulunan diğer haklar saklıdır.
(5) Bağlı şirketin yöneticileri, bu madde hükümleri dolayısıyla pay sahiplerine ve alacaklılara karşı doğabilecek sorumluluklarının tüm hukuki sonuçlarının, bir sözleşme ile üstlenmesini hâkim teşebbüsten isteyebilir.”
1.5.2.Tam Hakimiyet Hâlinde Sorumluluk
Bir şirket doğrudan veya dolaylı bir şekilde bir diğer şirketin paylarına ve oy haklarının yüzde yüzüne sahipse bağlı şirketin yönetim kurulu “tam bağlı” bir yönetim kuruludur. Tam bağlı yönetim kurulu, hâkim şirketin veya şirketler topluluğunun politikalarına ve talimatlarına uymak zorunda bulunan, aksi halde işini yitirecek olan üyelerden oluşan bir kuruldur. Her gelen üye, aynı konumda olur. Bu konumdaki yönetim kurullarının şirketlerinin menfaatlerini hakim şirketin menfaatine üstün tutmaları gerektiğini kabul etmek ve aksi halde yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gitmek, gerçeğe gözleri kapayan, aldatıcı ve yanıltıcı bir varsayımdır. Böyle bir yönetim kurulu yönünden uygun olan çözüm, hâkim şirketin talimatlarını yerine getirmek zorunda bulunduklarını, bundan dolayı şirketlerine ve pay sahiplerine karşı sorumsuz olduklarını kabul etmek, ancak şirket alacaklılarına dava hakkı tanımak, hâkim şirketi verdiği talimatlardan doğacak kayıplardan sorumlu tutmak düşüncesine dayanarak bulunabilir. Hükmün uygulanabilmesinin ikinci şartı, talimatın toplulukça belirlenmiş somut politikaların gereği olmasıdır. Tam Hakimiyet halinde “Talimat” başlıklı 203. Maddedeki “Bir ticaret şirketi bir sermaye şirketinin paylarının ve oy haklarının doğrudan veya dolaylı olarak yüzde yüzüne sahipse, hâkim şirketin yönetim kurulu, topluluğun belirlenmiş ve somut politikalarının gereği olmak şartıyla, kaybına sebep verebilecek sonuçlar doğurabilecek nitelik taşısalar bile, bağlı şirketin yönlendirilmesine ve yönetimine ilişkin talimat verebilir. Bağlı şirketin organları talimata uymak zorundadır.” İfadeleri ile bağlı şirketin organlarının hâkim şirketin talimatlarına uyma zorunluluğu getirmektedir. Ancak 204. Madde ile getirilen istisna hükmüne göre hâkim şirket tarafından bağlı şirketin ödeme gücünü açıkça aşan, varlığını tehlikeye düşürebilecek olan veya önemli varlıklarını kaybetmesine yol açabilecek nitelik taşıyan talimat verilemeyecektir.
Bağlı şirketin yönetim kurulu üyeleri, yöneticileri ve sorumlu tutulabilecek ilgililer yukarıda belirtilen 203 ve 204 maddelerde belirtilen talimatlara uymalarından dolayı şirkete ve pay sahiplerine karşı sorumlu tutulamayacaklardır. (TTK Md: 205)
Hâkim şirket ve yöneticilerinin, 203 üncü madde çerçevesinde verdikleri talimatlar dolayısıyla bağlı şirkette oluşan kayıp, o hesap yılı içinde, denkleştirilmediği veya zamanı ve şekli de belirtilerek şirkete denk bir istem hakkı tanınmadığı takdirde, zarara uğrayan alacaklıların hâkim şirkete ve onun kayıptan sorumlu yönetim kurulu üyelerine karşı tazminat davası açabilme hakkı bulunmaktadır. Bu durumda, davalıların 202 nci maddenin birinci fıkrasının (d) bendindeki “Kayba sebebiyet veren işlemin, aynı veya benzer koşullar altında, şirket menfaatlerini dürüstlük kuralına uygun olarak gözeten ve tedbirli bir yöneticinin özeniyle hareket eden, bağımsız bir şirketin yönetim kurulu üyeleri tarafından da yapılabileceği veya yapılmasından kaçınılabileceğinin ispatı hâlinde tazminata hükmedilemez.” Hükmüne dayanmaları olanağı bulunmaktadır.
Davalıların, krediden ve benzeri sebeplerden kaynaklanan alacaklarda, davacının, denkleştirmenin yapılmadığını veya istem hakkının tanınmadığını bilerek söz konusu alacağı doğuran ilişkiye girdiğini veya işin niteliği gereği bu durumu bilmesi gerektiğini ispatlayarak sorumluluktan kurtulabilirler. (TTK Md: 206/2)
- HAKİMİYET SÖZLEŞMESİ
Hâkimiyet sözleşmesi, aralarında doğrudan veya dolaylı iştirak ilişkisi bulunmayan, bulunsa bile bu ilişkiden bağımsız ve soyutlanmış bir şekilde taraflardan birinin, sermaye şirketi olan diğerinin yönetim organına hiçbir şarta bağlı olmadan talimat verme yetkisini içeren sözleşmedir. (Ticaret Sicil Yönetmeliği Md. 106/1)
Türk Ticaret Kanunu’nun Bildirim, Tescil ve İlân Yükümlülükleri başlıklı 198. Maddesi ile hakimiyet sözleşmesi ve bu sözleşmenin tescil ve ilân zorunluluğu getirmektedir. Bunun yanı sıra hakimiyet sözleşmesinde belirtilen hususlarda değişiklik olması durumunda bu değişikliklerinde tescil ve ilânı gerekmektedir.
Buna göre,
Hakimiyet sözleşmesinin yazılı olarak yapılması gerekmektedir.
Ayrıca, Teşebbüsün ve sermaye şirketinin yönetim kurulu üyeleriyle yöneticileri de, kendilerinin, eşlerinin, velayetleri altındaki çocuklarının ve bunların, sermayelerinin en az yüzde yirmisine sahip bulundukları ticaret şirketlerinin o sermaye şirketindeki payları ile ilgili olarak bildirimde bulunmak zorundadırlar Bu bildirimlerinde yazılı olarak yapılması ve ticaret sicilinde tescil ve ilân edilmesi gerekmektedir. Hakimiyet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için bu sözleşmenin ticaret siciline tescil ve ilanı şarttır. Sözleşmenin geçersizliği, bu Kanun ile diğer kanunlardaki şirketler topluluğuna dair yükümlülüklere ve sorumluluklara ilişkin hükümlerinin uygulanmasına engel olmaz.
Bunun yanında Ticaret Sicili Yönetmeliğinin 106/2 maddesine göre; Hâkimiyet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için bağlı şirketin genel kurulunca onaylanması ve sicile tescil ettirilmesi şarttır.
Diğer önemli bir nokta ise, gerekli bildirim (TTK Md: 198/1) ile tescil ve ilan yükümlülüğü yerine getirilmediği sürece, ilgili paylara ait oy hakkı dâhil, diğer hakların donacağı hususudur. (Bkz: Md 201/1) Bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesine dair diğer hukuki sonuçlara ilişkin hükümler saklıdır.
Diğer bir anlatımla Bildirmemenin sonucu, oy hakkının kullanılmamasıdır. Aksi halde, kullanılan oy geçersiz olur. Kararın geçerliliğini sürdürüp sürdürmeyeceği geçersiz oyların karar nisabını etkileyip etkilememesine bağlıdır.
Türk Ticaret Kanunu’nun Bildirim, Tescil ve İlân Yükümlülükleri başlıklı 198. Maddesi aşağıya çıkartılmıştır.
“MADDE 198– (1) Bir teşebbüs, bir sermaye şirketinin sermayesinin, doğrudan veya dolaylı olarak, yüzde beşini, onunu, yirmisini, yirmibeşini, otuzüçünü, ellisini, altmışyedisini veya yüzde yüzünü temsil eden miktarda paylarına sahip olduğu veya payları bu yüzdelerin altına düştüğü takdirde; teşebbüs, durumu söz konusu işlemlerin tamamlanmasını izleyen on gün içinde, sermaye şirketine ve bu Kanun ile diğer kanunlarda gösterilen yetkili makamlara bildirir. Payların yukarıda belirtilen oranlarda kazanılması veya elden çıkarılması, yıllık faaliyet ve denetleme raporlarında ayrı bir başlık altında açıklanır ve sermaye şirketinin internet sitesinde ilan edilir.
Payların yüzdelerinin hesaplanmasında 196 ncı madde uygulanır. Teşebbüsün ve sermaye şirketinin yönetim kurulu üyeleriyle yöneticileri de, kendilerinin, eşlerinin, velayetleri altındaki çocuklarının ve bunların, sermayelerinin en az yüzde yirmisine sahip bulundukları ticaret şirketlerinin o sermaye şirketindeki payları ile ilgili olarak bildirimde bulunurlar.
Bildirimler yazılı şekilde yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan olunur.
(2) Birinci fıkrada öngörülen bildirim ile tescil ve ilan yükümlülüğü yerine getirilmediği sürece, ilgili paylara ait oy hakkı dâhil, diğer haklar donar. Bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesine dair diğer hukuki sonuçlara ilişkin hükümler saklıdır.
(3) Hâkimiyet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için bu sözleşmenin ticaret siciline tescil ve ilanı şarttır. Sözleşmenin geçersizliği, bu Kanun ile diğer kanunlardaki şirketler topluluğuna dair yükümlülüklere ve sorumluluklara ilişkin hükümlerinin uygulanmasına engel olmaz.”
- BAĞLILIK RAPORU
Türk Ticaret Kanunu’nun Bağlı ve hâkim şirketlerin raporları başlıklı 199 maddesinin 1. Fıkrasına göre, bağlı şirketin yönetim kurulu her yıl faaliyet yılının ilk üç ayı içinde şirketin hâkim ve bağlı şirketlerle ilişkileri hakkında “bağlılık raporu” diye adlandırılan bir rapor hazırlar. Bu rapor bağlı şirketlerin kendi aralarındaki ve hakim şirketle aralarındaki ilişkileri ve bu ilişkilerin kayıp/yarar olarak sonuçlarını açıklar.
Raporda, şirketin geçmiş faaliyet yılında hâkim şirketle, hâkim şirkete bağlı bir şirketle, hâkim şirketin yönlendirmesiyle onun ya da ona bağlı bir şirketin yararına yaptığı tüm hukuki işlemlerin ve geçmiş faaliyet yılında hâkim şirketin ya da ona bağlı bir şirketin yararına alınan veya alınmasından kaçınılan tüm diğer önlemlerin açıklaması yapılır. Hukuki işlemlerde edimler ve karşı edimler, önlemlerde, önlemin sebebi ve şirket yönünden yarar ve zararları belirtilir. Zarar denkleştirilmişse, bunun faaliyet yılı içinde fiilen nasıl gerçekleştiği veya şirketin sağladığı hangi menfaatlere ilişkin olarak bir istem hakkı tanındığı ayrıca bildirilir.
Maddenin üçüncü fıkrasında, Yönetim kurulunun hazırladığı raporun sonuç kısmı, yıllık rapora alınarak olağan genel kurula sunulan, böylece pay sahiplerinin aydınlatılmasında önemli rolü olan kısımdır. Burada yönetim kurulu, faaliyet yılında gerçekleştirdiği tüm hukuki işlemleri ve alınan veya alınmayan tedbirleri değerlendirerek, bunların şirkete sağladığı fayda ve kayıpları ortaya koyacaktır. Yönetim kurulu, değerlendirmesini, söz konusu işlemlerin veya tedbirlerin gerçekleştirilmesinin söz konusu olduğu sırada kendisi tarafından bilinen hal ve şartlar ışığında yapacaktır. Yönetim kurulunun sorumluluğu açısından kurulca “bilinmesi gereken” bazı hal ve şartların da dikkate alınıp alınmayacağı, öğreti ve içtihat faaliyeti gerektirir. Her halükarda yönetim kurulu, ilgili her hukuki işlem için karşı edimin uygunluğunu değerlendirecek, uygun bir karşı edim alınmamışsa bundan doğan kaybın nasıl denkleştirildiğini açıklayacaktır. Alınan veya alınmasından kaçınılan tedbirler için de fayda/zarar analizi yapılır. O faaliyet yılında birinci fıkraya göre açıklanması gereken bir hukuki işlem veya tedbir bulunmuyorsa, bu da rapora yazılır.
Maddenin Dördüncü fıkrası ile, hakim şirketin yönetim kurulu üyelerinin, bağlı şirketler hakkında bazı ilişkileri sorgulama ve bilgi alma hakkı düzenlemektedir. Rapor “özenli, gerçeği aynen ve dürüstçe yansıtan hesap verme ilkeleri”ne göre düzenlenmelidir. Raporun niteliğine (kalitesine) ilişkin bu ölçü emredicidir. Maddenin gerekçesine göre, “Hesap verme” ibaresi hükme bilinçli konulmuştur. Amaç, sadece aydınlatma, üyelerin fikirleri olsun diye bilgi verme değil; denetlemeye olanak sağlayacak rakamların, olguların ve sonuçların açıklanmasıdır. Hükmün öngörülme amacı hakim şirketin yönetim kurulu üyelerine, konsolide bir finansal ve malvarlıksal resim vererek onlara denetim ve gözetim yapma, gereğinde önlem alma, fikir edinme olanağını sağlamaktır. Bilgi alma hakkı bağlı şirketlerin birbirleriyle, paysahipleri ve bunların yakınlarıyla ilişkilerini de kapsadığından, hüküm şeffaflığa da yardımcı olur. Şirketin bu raporu kendi bilgi ve olanaklarıyla hazırlaması hem güçtür; hem de böyle bir rapor amaca tam olarak hizmet edemez. Bu sebeple madde bağlı şirketlerin de gerekli bilgi ve belgeleri vermelerini açıkça ve emredici nitelikte öngörmüştür. Bağlı şirket yoruma yer bırakmayacak açıklıkta haklı bir sebebin bulunması halinde bilgi ve belge vermeyi reddedebilir. İstenen bilginin hükmün amacı dışında, meselâ bir haberde, davada, diğer bir raporda, bir kitapta kullanılacak olması, rakibe, potansiyel rakibe veya yabancılara verilme tehlikesi taşıması, bu hüküm anlamında haklı sebeptir. Bilginin ayrıca amaca uygun kullanılması, yukarıda sayılan durumlardaki haklılığı ortadan kaldırmaz. Bu anlam özellikle son cümleden anlaşılır.
28.08.2012 tarih ve 28395 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari İçeriğinin Belirlenmesi Hakkında Yönetmelik” in “Şirket faaliyetleri ve faaliyetlere ilişkin önemli gelişmeler” başlıklı 11. Maddesinin (ı) ve (i) fıkralarında bağlı şirketlerin yıllık raporlarında söz etmeleri gereken bilgiler hakkında açıklamalar bulunmaktadır.
Buna göre;
– Şirketler topluluğuna bağlı bir şirketse; hâkim şirketle, hâkim şirkete bağlı bir şirketle, hâkim şirketin yönlendirmesiyle onun ya da ona bağlı bir şirketin yararına yaptığı hukuki işlemler ve geçmiş faaliyet yılında hâkim şirketin ya da ona bağlı bir şirketin yararına alınan veya alınmasından kaçınılan tüm diğer önlemler,
– Şirketler topluluğuna bağlı bir şirketse; yukarıdaki bentte bahsedilen hukuki işlemin yapıldığı veya önlemin alındığı veyahut alınmasından kaçınıldığı anda kendilerince bilinen hal ve şartlara göre, her bir hukuki işlemde uygun bir karşı edim sağlanıp sağlanmadığı ve alınan veya alınmasından kaçınılan önlemin şirketi zarara uğratıp uğratmadığı, şirket zarara uğramışsa bunun denkleştirilip denkleştirilmediği.
Raporda belirtilmelidir.
Yukarıda belirtilen mevzuatlar çerçevesinde bağlılık raporunda belirtilmesi ve açıklanması gereken hususlar şunlardır. (KPMG İş ve Yönetim Danışmanlığı A.Ş., 13.03.2013 Yeni Türk ticaret Kanunu Uyarınca bağlılık raporu Slayt sunumu)
A) Bağlılık Raporunda Belirtilmesi Gereken İlişkiler:
1.Bağlı şirket ile hakim şirket arasındaki tüm hukuki işlemler ve alınan/kaçınılan tüm önlemler
2.Bağlı şirket ile hakim şirkete bağlı diğer şirketler arasındaki tüm hukuki işlemler ve alınan/kaçınılan tüm önlemler
3.Bağlı şirketin hakim şirketin yönlendirmesiyle hakim şirket yararına alınan/kaçınılan tüm önlemler
4.Bağlı şirketin hakim şirketin yönlendirmesiyle hakim şirkete bağlı diğer şirketler yararına alınan/kaçınılan tüm önlemler
B) Bağlılık Raporunda Açıklanması Gereken Hususlar:
1.Tüm hukuki işlemlerde; edimler ve karşı edimler belirtilmelidir
2.Hakim şirkete bağlı diğer şirketler yararına alınan önlemlerde; önlemin sebebi ve şirket yönünden yarar ve zararları belirtilmelidir
3.Hakim şirkete bağlı diğer şirketler yararına alınmasından kaçınılan önlemlerde; önlemin açıklaması ve şirket yönünden yarar ve zararları belirtilmelidir
4.Eğer zarar denkleştirilmişse (karşılanmışsa) bunun faaliyet yılında nasıl gerçekleştiği veya nasıl bir istem hakkı tanındığı ayrıca belirtilmelidir.
HAKİM ŞİRKET BAĞLI ORTAKLIK RAPORU
HAKİM ŞİRKET BİLGİLERİ |
|
Hesap dönemi |
|
Hakim Şirket adı |
|
Adresi |
|
Ticaret sicil no |
|
Yönetim kurulu başkanı /Müdür |
|
Yönetim /ortaklar kurulu üyeleri |
|
Yönetim /ortaklar kurulu üyeleri |
|
Yönetim /ortaklar kurulu üyeleri |
|
Yöneticilere sağlanan menfaatler toplamı |
|
1-Bağlı Şirket bilgileri |
|
Hesap dönemi |
|
Hakim şirket adı |
|
Adresi |
|
Ticaret sicil no |
|
Yönetim kurulu başkanı /Müdür |
|
Yönetim /ortaklar kurulu üyeleri |
|
Yönetim /ortaklar kurulu üyeleri |
|
Yönetim /ortaklar kurulu üyeleri |
|
Yöneticilere sağlanan menfaatler toplamı |
|
Hakim şirketin bağlı ortaklık üzerinde imtiyazları |
|
Hakimiyet türü |
Tam Hakimiyet Birlikte hakimiyet Diğer |
Pay yüzdesi |
%5 %10 %20 %25 %33 %50 %67 %100 |
Yıl içi hisse değişiklikleri |
|
Yıl içi hisse değişikliklerin ilgili sermaye şirketine ve yetkili makamlara bildirip bildirilmediği |
|
Bu işlemlerinin şirketin faaliyet, denetim raporu ve internet sitesinde açıklanıp açıklanmadığı |
|
ORTAKLIK İLİŞKİLERİ / |
|
Satış ilişkileri |
|
Bağlı ortaklık hakim şirkete satışları |
|
Hakim şirkete bağlı diğer şirkete satışları |
|
Hakim şirketin yönlendirmesiyle onun yada ona bağlı bir şirketin yararına yaptığı satışlar |
|
Alım ilişkileri |
|
Hakim şirketten alışlar |
|
Hakim şirkete bağlı diğer şirketlerden alışlar |
|
Hakim şirketin yönlendirmesi ile onun yada ona bağlı bir şirketin yararına yapılan alımlar |
|
Borç verme ve kefalet ilişkileri |
|
Hakim şirket |
|
Hakim şirkete bağlı diğer şirketler ilişkileri |
|
Hakim şirketin yönlendirmesiyle onun yada ona bağlı bir şirketin yararına ilişkiler |
|
Borç alma ve kefalet ilişkileri |
|
Hakim şirkete alınan |
|
Hakim şirkete bağlı diğer şirketler ilişkileri |
|
Hakim şirketin yönlendirmesiyle onun yada ona bağlı bir şirketin yararına ilişkiler |
|
Hukuki ilişkiler |
|
Hakim şirketle ilişkiler |
|
Hakim şirkete bağlı diğer şirketler ilişkileri |
|
Hakim şirketin yönlendirmesiyle onun yada ona bağlı bir şirketin yararına ilişkiler |
|
Kaçınılan hukuki işlem ve önlemler |
|
Hakim şirketle |
|
Hakim şirkete bağlı diğer şirketler ilişkileri |
|
Hakim şirketin yönlendirmesiyle onun yada ona bağlı bir şirketin yararına ilişkiler |
|
Kaçınılan hukuki işlem ve önlemlerin sebepleri |
|
Hakim şirketle |
|
Hakim şirkete bağlı diğer şirketler ilişkileri |
|
Hakim şirketin yönlendirmesiyle onun yada ona bağlı bir şirketin yararına ilişkiler |
|
Hukuki işlemlerde edimler ve karşı edimler |
|
Hakim şirketle |
|
Hakim şirkete bağlı diğer şirketler ilişkileri |
|
Hakim şirketin yönlendirmesiyle onun yada ona bağlı bir şirketin yararına ilişkiler |
|
Kaçınılan hukuki işlemlerin şirket yönünden yarar ve zararları |
|
Hakim şirketle |
|
Hakim şirkete bağlı diğer şirketler ilişkileri |
|
Hakim şirketin yönlendirmesiyle onun yada ona bağlı bir şirketin yararına ilişkiler |
|
Zarar denkleştirmesi |
|
Faaliyet yılı içinde fiilen zarar denkleştirmelerinin tarih ve rakamlarla açıklanması |
|
Şirketin sağladığı hangi menfaatlere ilişkin olarak bir istem hakkı tanınmasının açıklanması |
|
Konsolide tablolara ait işlem açıklamaları |
|
Topluluğun iç denetim ve risk yönetim sistemlerine ait açıklamalar |
|
Bu raporun doğru ve dürüst hesap verme ilkelerine uygunluğunu taahhüt ederiz.
Yönetim Kurulu Başkanı Yönetim Kurulu Üyesi Yönetim Kurulu Üyesi
- CEZALAR
4.1. TTK 562. Maddesi
Türk Ticaret Kanunu’nun Suçlar ve cezalar başlıklı 562. Maddesinin 26.06.2012 tarih ve 6335 sayılı kanunun 30. Maddesi ile yapılan değişiklik ile getirilen 3. Bende göre, 199 uncu maddenin birinci (Bağlı şirketin yönetim kurulu, faaliyet yılının ilk üç ayı içinde, şirketin hâkim ve bağlı şirketlerle ilişkileri hakkında bir rapor düzenler. Raporda, şirketin geçmiş faaliyet yılında hâkim şirketle, hâkim şirkete bağlı bir şirketle, hâkim şirketin yönlendirmesiyle onun ya da ona bağlı bir şirketin yararına yaptığı tüm hukuki işlemlerin ve geçmiş faaliyet yılında hâkim şirketin ya da ona bağlı bir şirketin yararına alınan veya alınmasından kaçınılan tüm diğer önlemlerin açıklaması yapılır. Hukuki işlemlerde edimler ve karşı edimler, önlemlerde, önlemin sebebi ve şirket yönünden yarar ve zararları belirtilir. Zarar denkleştirilmişse, bunun faaliyet yılı içinde fiilen nasıl gerçekleştiği veya şirketin sağladığı hangi menfaatlere ilişkin olarak bir istem hakkı tanındığı ayrıca bildirilir.)
ve
dördüncü (Hâkim şirketin her yönetim kurulu üyesi, yönetim kurulu başkanından; bağlı şirketlerin finansal ve malvarlığıyla ilgili durumları ile üç aylık hesap sonuçları, hâkim şirketin bağlı şirketlerle, bağlı şirketlerin birbirleriyle, hâkim ve bağlı şirketlerin pay sahipleri ve bunların yakınlarıyla ilişkileri; yaptıkları işlemler ve bunların sonuç ve etkileri hakkında, özenli, gerçeği aynen ve dürüstçe yansıtan hesap verme ilkelerine göre düzenlenmiş bir rapor hazırlattırıp yönetim kuruluna sunmasını ve bunun sonuç kısmının yıllık rapor ile denetleme raporuna eklenmesini isteyebilir. Bağlı şirketler, red için yoruma yer bırakmayacak açıklıkta bir haklı sebebin varlığını ispat edemedikleri takdirde, bu raporun hazırlanması için gerekli olan bilgi ve belgeleri hâkim şirketin bu işle görevlendirilen uzmanlarına vermekle yükümlüdürler. İstemde bulunan yönetim kurulu üyesi, bunu bir üçüncü kişinin yararlanması amacıyla yapmışsa bunun sonuçlarından sorumlu olur.)
fıkralarına aykırı hareket edenler ikiyüz günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılır.
Rapor, doğru ve dürüst hesap verme ilkelerine uygun olmalıdır. (TTK Md: 199/2)
Yönetim kurulu raporun sonunda şirketin, hukuki işlemin yapıldığı veya önlemin alındığı veya alınmasından kaçınıldığı anda kendilerince bilinen hâl ve şartlara göre, her bir hukuki işlemde uygun bir karşı edim sağlanıp sağlanmadığını ve alınan veya alınmasından kaçınılan önlemin şirketi zarara uğratıp uğratmadığını açıklar. Şirket zarara uğramışsa, yönetim kurulu ayrıca zararın denkleştirilip denkleştirilmediğini de belirtir. Bu açıklama sadece yıllık faaliyet raporunda yer alır.
4.2. Adli Para Cezası
Türk Ticaret Kanunu’nun Suçlar ve cezalar başlıklı 562. Maddesinin 26.06.2012 tarih ve 6335 sayılı Kanunun 30. Maddesi ile değiştirilen 3. Bende göre, Türk Ticaret Kanunu’nun 199. Maddesinin fıkralarına aykırı hareket edenler ikiyüz günden az olmamak üzere adlî para cezasıyla cezalandırılacaktır.
Burada ifade edilen “Adlî Para Cezası” ifadesine açıklık getirmek gerekmektedir.
Türk Ceza Kanunu’nun Adlî para cezası başlıklı 52. Maddesinde konu ile ilgili hükümler bulunmaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nun Adlî para cezası başlıklı 52. Maddesi aşağıya çıkartılmıştır.
“Adlî para cezası
Madde 52- (1) Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.
(2) En az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adlî para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak takdir edilir.
(3) Kararda, adlî para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilir.
(4) Hakim, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir.”
Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere hakim tarafından (200 gün takdir edilmesi durumunda) takdir edilecek adlî para cezası en az (200 gün x 20,00 TL) 4.000,00 TL, en çok (200 gün x 100,00 TL) 20.000,00 TL olabilecektir. Hakimin 200 günden fazla gün takdir edebileceği gözden ırak tutulmamalıdır.