Şirketlerin Hazırlaması Gereken Yıllık Faaliyet Raporu
Dr. Murat KOÇ
Yeminli Mali Müşavir
[email protected]
1-GİRİŞ
Ticari yaşam hızlı ve hareketli bir şekilde devam etmekte olup bu hızlı yaşama ayak uydurabilen işletmeler ayakta kalıp faaliyetlerini devam ettirirlerken bu değişime ayak uyduramayan işletmeler ticari yaşamdan çekilmektedirler.
İşletmelerin sektörlerindeki konumu ne olursa olsun mal ve hizmetlerin üretilmesi kadar, bunların hedeflenen müşteri kitlesine ulaştırılıp nakde çevrilmesi büyük önem taşımaktadır.
Bulunduğu sektörde güçlü ve rekabet gücü yüksek olan firmalar alacaklarının vadesinde, müşteri seçiminde, tahsilinde kendi kurallarını koyabilirlerken, rekabetin yoğun olduğu sektörlerde ise, işletmeler karşı tarafın kurallarına uymak durumunda kalmakta veya satışlarını uzun vadeli olarak yapabilmektedirler.
İşletmeler, iktisadi faaliyetlerinin devamlılığını sağlamak ve genişletmek, sektördeki benzer işletmelerle rekabet edebilmek, üretim veya satışını yaptıkları mallara olan talebi korumak ve arttırmak amacıyla kredili satış yöntemine başvurmaktadırlar.
Özellikle, ekonomilerin krize girdikleri ve daralma gösterdiği dönemlerde, işletmelerin satışlarının azalmasını engellemek veya satışlarını arttırmak için vadeli satış yöntemi kaçınılmaz olmaktadır. Vadeli satış yöntemi beraberinde alacakların tahsil riskini de doğurmakta, alacakların bir bölümü vadesinde tahsil edilemeyerek şüpheli alacak haline gelmektedirler.
Bu çalışmamızda vadesinde tahsil imkanı bulunmayan ve gelecekte de tahsili şüpheli olan alacaklara karşılık ayırma işleminin hangi dönemde gerçekleştirilebileceği vergi idaresi ve vergi yargısın görüşleri doğrultusunda ortaya konulmaya çalışılacaktır.
2- ALACAĞIN ŞÜPHELİ HALE GELMESİNİN KOŞULLARI
Bilindiği gibi Gelir Vergisi kanununda ticari ve zirai kazançların tespitinde tahakkuk esası kabul edilmiştir. Bu bağlamda, vadeli olarak yapılan satışlar, tahsilatı beklenmeden satış tarihinde gelir olarak dikkate alınmakta, gelir hesaplarına kaydedilmekte ve ilgili dönemin vergi matrahı hesaplanmasına dahil edilmektedir. Ancak ileri tarihte tahsilat gerçekleşmediği ya da şüpheli hale geldiğinde, mükelleflerin karşılık ayırmak suretiyle tahsil edemedikleri alacaklarını belirleyerek vergi matrahından indirilmesine yani bu alacaklara karşılık ayrılmasına izin verilmektedir.
Böylelikle vergide gerçek kazancın vergilendirilmesi ilkesine göre hareket edilmiş olunmakta ve gerçek gelir üzerinden hesaplama yapılması ve dolayısıyla da vergide adalet ilkesi sağlanmış olmaktadır.
Vadesinde tahsil edilemeyen ve ileride tahsil edilip edilemeyeceği kesin olarak belli olmayan senetli veya senetsiz alacaklar “şüpheli alacak” durumundadır. Senetli veya senetsiz alacakların şüpheli hale gelmeleri ve bu konu ile ilgili işlemler Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesi ile düzenlenmiştir.
Vergi Usul Kanunu’nun 323. Maddesinde;
- Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla,
- Dava veya icra safhasında bulunan bütün alacakların,
- Ve yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından
- ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;
şüpheli alacak sayılacağı açıklanmıştır.
Kanun hükmüne göre; şüpheli hale gelmiş alacaklar için değerleme gününün tasarruf değeri ile pasifte karşılık ayrılabilir ve ayrılan karşılığın hangi şüpheli alacaklarla ilgili olduğu da karşılık hesabında gösterilir.
3- ŞÜPHELİ ALACAK KARŞILIĞI AYIRMA KOŞULLARI
Vadesinde tahsil edilemeyen ve ileride tahsil edilip edilemeyeceği kesin olarak belli olmayan senetli veya senetsiz alacaklara karşılık ayrılabilmesi için belirli koşulların varlığı aranmaktadır.
Bu koşullar;
- Şüpheli alacak ticari ve zirai faaliyet kapsamında yapılan mal teslimi veya hizmet ifasından kaynaklanmalıdır,
- Karşılık ayrılacak alacağın ödeme vadesi geçmiş olmalıdır,
- Alacak, dava veya icra safhasında bulunmalı yada yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenmesine rağmen ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek küçük alacaklar olmalıdır,
- Alacak teminata bağlı olmamalıdır,
şeklinde olup, bu koşulların birlikte var olması halinde süresinde tahsil edilemeyerek şüpheli hale gelmiş alacağa karşılık ayrılabilecek olup bu koşulların mevcut olmaması halinde karşılık ayrılması mümkün bulunmamaktadır.
4- ALACAK HANGİ DÖNEMDE ŞÜPHELİ HALE GELMİŞ SAYILIR
Alacağın vadesi gelmiş ve vadesi gelmiş olmasına karşın henüz tahsil edilememiş ise bu alacak şüpheli hale gelmiş bulunmaktadır. Alacağın şüpheli hale gelmesi için senetli ve senetsiz olmasına gerek bulunmamakta olup belirlen vadenin geçmiş olması yeterli bir kriterdir. Buna göre vadesinde tahsil edilemeyen ve ileride tahsil edilip edilemeyeceği kesin olarak belli olmayan alacaklar normal tahsil süresinin sona erdiği dönemde artık şüpheli hale gelmiş bulunmaktadırlar.
Şüpheli hale gelen alacağa karşılık ayrılacak dönem ise dava ve icra aşamasına geçildiği dönemdir. Dava konusu edilen ihtilaflı ticari alacaklarla ilgili davalara sulh veya asliye ticaret mahkemeleri bakmaktadır. Söz konusu mahkemelerin süreci dava açılmasıyla başlamakta olup, Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’na göre; dava dava dilekçesinin mahkemenin esas veya muhabere defterine kaydedildiği tarihte açılmış sayılır.
Dolayısıyla bir alacak dava dilekçesinin mahkemenin esas veya muhabere defterine kaydedildiği gün dava safhasına girmiş sayılır.
5-ŞÜPHELİ HALE GELMİŞ ALACAK İÇİN HANGİ DÖNEMDE KARŞILIK AYRILACAKTIR
Peki şüpheli hale gelen alacak için hangi dönemde karşılık ayrılacaktır. Şüpheli hale gelen alacak için hangi dönemde karşılık ayrılacağı öteden beri tartışıla gelen bir husustur. Karşılığın ayrılacağı dönem hususunda mükellefler ile vergi idaresi farklı görüşlere sahip olabilmektedirler.
Tereddüt duyulan durumlarda mükellefler idarenin görüşü doğrultusunda hareket edebilmek amacıyla Gelir İdaresinin görüşlerine başvurulmakta ve Gelir İdaresi ’de verdiği özelgeler ile görüşlerini ortaya koymaktadır.
Şüpheli hale gelen alacak için hangi dönemde karşılık ayrılacağı konusunda talep edilen görüşe Sakarya Vergi Dairesi Başkanlığı’nın vermiş olduğu bir özelge şöyledir: “…Ayrıca, şüpheli alacak karşılığı ayırma işlemi seçimlik bir hak olup ancak alacağın şüpheli hale geldiği yıl için ayrılması gerekmektedir. Şirket olarak, … Mahkemesinde 6312/06 dava numarasında açtığınız davanın 2006 takvim yılında olması nedeniyle alacak bu tarihte şüpheli hale gelmiştir. Bu nedenle, yukarıda açıklandığı üzere söz konusu alacak için 2006 yılı için karşılık ayırma hakkınız bulunmaktadır. Bu tarihten sonra alacak ile ilgili daha sonradan yapılan işlemeleri esas alarak, şüpheli ticari alacak karşılığı ayırmanız da mümkün değildir…”(Sakarya Vergi Dairesi Başkanlığı’nın, B.07.1.GİB.4.54.15.01/VUK sayı ve “Şüpheli Alacak Karşılığı” konulu muktezası)
Bu özelgeden de anlaşılacağı üzere; Gelir İdaresinin görüşü, davanın açıldığı yılda karşılık ayrılması yönünde olup, davanın açıldığı yıldan sonraki bir yılda karşılık ayırmanın mümkün olamayacağı yönündedir.
Gelir İdaresinin bu görüşte olmasına karşın mükellefler farklı uygulamalar yapabilmektedirler. Gelir İdaresi de yaptığı incelemelerde aksi uygulamaları tespit ettiğinde cezalı tarhiyatlar yapmakta ve mükellefler tarafından bu tarhiyatlar yargıya intikal ettirilmektedir.
Böylesi bir tespit sonucu yargıya taşınan işleme ilişkin olarak Danıştay Dördüncü Dairesi’ninde dava görülmüştür. Dördüncü Dairenin vermiş olduğu karar “Alacağın şüpheli hale geldiği yılda karşılık ayrılmasının zorunlu olmadığı ve tahakkuk eden ancak yükümlü tarafından tahsil edilmeden vergi dairesine ödenen katma değer vergisinin şüpheli hale gelen alacaklar için karşılık ayırırken soyutlanamayacağı” (Danıştay 4. Dairesinin 27.02.2003 tarih ve E.2002/1668, K.2003/563 sayılı kararı) şeklinde olup, mahkeme karşılığın sonraki bir yılda ayrılabileceği yönünde karar vermiştir.
İlk derece mahkemeleri ve Danıştay tarafından verilen kararların birbirinden farklı olmaları sonucu bu konuda son sözü Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu söylemiştir.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 08.12.2006 tarih ve E.2006/291, K. 2006/334 sayılı kararı ile; dava ve icra safhasındaki bir alacağa sonraki yıllarda karşılık ayrılamayacağı yönünde karar vererek bu konudaki yerleşik içtihadı bozmuştur. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, vermiş olduğu Kararın gerekçesinde, “şüpheli alacak karşılığının, ancak alacağın şüpheli hale geldiği yılda ayrılabileceği, şüpheli alacak karşılığı ayırmanın yükümlülerin ihtiyarına bırakılmasının, onları en çok kar sağladıkları yılda şüpheli alacak karşılığı ayırma yoluna iteceği, bunun ise kanun koyucunun amacına aykırı düşeceği” yönünde değerlendirmelere yer vermiştir.
6-SONUÇ
Vadeli satışların yaygın olduğu ekonomimizde, alacakların tahsilinde sorunlarla karşılaşılması kaçınılmazdır. Tahsilde yaşanan sorunlar sonucu şüpheli hale gelen alacaklar bulunmakta ve alacağın muhatabı tarafından da bu alacağa ilişkin olarak karşılık ayrılması gündeme gelmektedir.
Şüpheli hale gelen alacağa hangi dönemde karşılık ayrılacağına ilişkin olarak;
- Gelir İdaresinin görüşü, karşılığın alacağın şüpheli hale geldiği dönemde ayrılması gereken yönündedir.
- Konu hakkında vergi yargısının da görüşü; Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu da almış olduğu karar ile; şüpheli hale geldiği yılda karşılık ayrılması, şüpheli hale geldiği yılda karşılık ayrılmayan alacak için izleyen yıllarda karşılık ayrılamayacağını yönündedir.
Gelir İdaresi’nin görüşü ve vergi yargısının son kararlarının birbirine paralel olmasından dolayı mükelleflerin ileride vergi ziyaı cezasıyla karşılaşmamak için bu hususa dikkat etmesinde fayda bulunmaktadır.
KAYNAKÇA
1- 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu
2- Sakarya Vergi Dairesi Başkanlığı’nın, B.07.1.GİB.4.54.15.01/VUK sayı ve “Şüpheli Alacak Karşılığı” konulu muktezası
3- Danıştay 4. Dairesinin 27.02.2003 tarih ve E.2002/1668, K.2003/563 sayılı kararı
4- Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 08.12.2006 tarih ve E.2006/291, K.2006/334 sayılı kararı