Vergi Dairelerince Düzeltilmesi İstenen BA Bildirimleri
Mustafa Bahadır ALTAŞYeminli Mali Müşavir
mba444@mynet.com
Giriş:
2005 yılında Gelir İdaresi Başkanlığı’nın kurulmasından sonra kayıt dışı ekonomi ile daha etkin bir şekilde mücadele etmek için verilerin toplanması ve analizine yönelik birtakım uygulamalar geliştirilmiştir. Bunlardan biriside mükelleflerin mal ve hizmet alım satımları ile Katma Değer Vergisi beyanlarının otokontrolüne imkân tanıyacak Ba-Bs bildirim formları ile KDV beyannamelerinin çapraz kontrole tabi tutulmasıdır.
Bu şekilde yapılacak çapraz kontrollerde özellikle kayıt dışı bırakılan ve kayıtlara alınmayan alış ve satışlar ile sahte belge düzenleyen ve kullananların tespiti amaçlanmıştır. Uygulamanın başladığı günden bugüne kadar da Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından kayıt dışı ekonomiyi önlemede, amacına yönelik birçok verinin topladığı bilinmektedir.
Bugünlerde vergi daireleri tarafından özellikle 2012 ve 2013 yıllarına ilişkin yapılan çapraz kontrollerde Ba-Bs bildirim formlarında farklılık bulunan mükelleflerden konuya ilişkin izah ve düzeltme istenmektedir. Daire tarafından istenen izahatın yetersiz kabul edilmesi üzerine yapılacak düzeltme işlemleri için VUK ‘un 355.maddesi kapsamında ceza ile karşılaşmamak için izlenmesi gereken yol haritası ve öneriler bu yazının konusunu oluşturmaktadır.
Yasal Düzenleme;
Maliye Bakanlığı, 213 sayılı VUK’un 148, 149 ve Mükerrer 257 nci maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak, ilk defa 1 Nisan 1997 tarih ve 22951 sayılı Resmi Gazete yayınlanan 256 sıra nolu VUK tebliğ ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin yapmış oldukları “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formunu” (Form B) vermesi zorunluluğu getirmişti.
Bu konuda daha sonra yayınlanan, 350 Sıra No.lu VUK Genel Tebliğiyle, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirmeleri yükümlülüğü getirilmiş, 362 ve 381 Sıra Nolu Tebliğlerle de bu yükümlülüğe ilişkin yeni düzenlemeler yapılmıştır.
06 Şubat 2008 tarihinde yayınlanan 381 sıra nolu VUK’ un Genel tebliği ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflere, 2008 yılı ve müteakip yıllarda düzenleyecekleri Ba ve Bs bildirim formlarını aylık dönemler halinde vermeleri zorunluluğu, yine 04 Şubat 2010 tarihinde yayınlanan 396 sıra nolu VUK tebliğine göre; Mükelleflerin bir kişi veya kurumdan bir ay içinde 5.000 TL (KDV hariç) üzerindeki mal ve/veya hizmet alış (Ba) ve satışlarını (Bs) gösteren formlarını aylık dönemler halinde düzenleyerek, takip eden ayın birinci gününden itibaren son günü akşamına kadar bildirmekle yükümlülük getirilmişti.
Bildirimlerin süresinde veya tam olarak verilmemesi
Bildirim formlarını ilgili tebliğlerde belirlenen süreler içinde vermeyen, eksik veya yanıltıcı bildirimde bulunan mükellefler hakkında 213 sayılı VUK’un mükerrer 355 inci maddesi hükmü uyarınca cezai işlem uygulanacaktır. Söz konusu cezai işlemin uygulanmasında, Ba ve Bs bildirim formları tek bir form olarak değerlendirilecek ve tek özel usulsüzlük cezası kesilecektir.
Düzeltme İşlemleri
Mükellefler, elektronik ortamda verdikleri bildirim formlarını onayladıktan veya kâğıt ortamında bildirimde bulunduktan sonra, verdikleri bildirim formunda hata yaptıklarını belirlemeleri halinde düzeltme yapabilirler. Ancak, düzeltme bildirimi süresinden sonra verilmiş ise, 213 sayılı VUK’un mükerrer 355 inci maddesi hükmü uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilecektir.
Ceza uygulaması
VUK mükerrer 355 c) Bilgi vermekten çekinenler ile 256, 257 ve mükerrer 257 nci madde hükmüne uymayanlar için
(4369 sayılı Kanunun 13 üncü maddesiyle değişen madde) Bu Kanunun 86, 148, 149, 150, 256 ve 257 nci maddelerinde yer alan zorunluluklar ile mükerrer 257 nci madde uyarınca getirilen zorunluluklara uymayan (Kamu idare ve müesseselerinde bilgi verme görevini yerine getirmeyen yöneticiler dahil);
1.Ocak. 2013’den itibaren (422 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile)
- Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında 1.200 TL,
- İkinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit edilenler hakkında 600 TL.
- Yukarıdaki bentlerde yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında 300 TL,
Özel usulsüzlük cezası kesilir.
Bu hükmün uygulanması için, bilgi ve ibraz ödevinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılacak tebliğlerde bilginin verilmesi için tayin olunan sürede cevap verilmemesi , eksik veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya defter ve belge ibrazı için tayin olunan süre ile defter ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi durumunda haklarında Kanunun ceza hükümlerinin uygulanması cihetine gidileceğinin ilgililere yazılı olarak bildirilmesi şarttır. (5904 sayılı Kanunun 22 nci maddesiyle eklenen fıkra. Yürürlük; 01.08.2009) Ancak , bu ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığnca yapılan düzenleyici idari işlemlerle duyurulması halinde, ilgililere ayrıca yazılı olarak bildirilme şartı aranmaz.
……..(5904 sayılı Kanunun 22 inci maddesiyle eklenen fıkra. Yürürlük; 01.08.2009) Elektronik ortamda verilme zorunluluğu getirilen bildirim veya formlara ilişkin olarak süresinden sonra düzeltme amacıyla verilen bildirim ve formların, belirlenen sürelerin sonundan itibaren 10 gün içinde verilmesi halinde özel usulsüzlük cezası kesilmez, takip eden 15 gün içinde verilmesi halinde ise kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezası (6009 sayılı Kanunun 12 inci maddesiyle değişen ibare Yürürlük; 01.08.2010) 1/5 oranında uygulanır. (Elektronik ortamda form verme mecburiyetine uymayanlara özel usulsüzlük cezası kesilmesi halinde, 352 nci maddenin birinci derece usulsüzlüklerle ilgili (1) numaralı bendi ile ikinci derece usulsüzlüklerle ilgili (7) numaralı bendi uyarınca ayrıca ceza kesilmez.)
Açıklama ve Öneriler;
Gelir idaresi tarafından Ba ve Bs bildirim formları sistemde mükelleflerin vergi numarası veya TC kimlik numarası üzerinden çapraz kontrolü yapılmakta ve farklılık tespit edilen mükellefler ile ilgili olarak mükelleflerin kayıtlı bulundukları vergi dairelerine bildirilerek mükelleflerden izahat ve düzeltme istenmektedir.
Bilindiği üzere Ba ve Bs bildirim formlarında, mükellefin adı soyadı ve unvanı, ülkesi, TCK no veya vergi numarası, belge âdeti, belge tutarı (KDV hariç) bilgiler yer almakta ve bu konuda bilgi talep edilmekte olup işlemler VUK 396 tebliğinde Bildirimlerin Doldurulmasında Uyulacak Esaslar başlığı altında açıklanmıştır.
İzahat ve Düzeltilmesi istenilen konu başlıkları özetle şöyledir.
Birleşme ve Nev’i değişiklikleri
- Şirket birleşmelerinde münfesih olan şirket,
- Nevi değişikliklerinde nevi değişikli olan şirket,
Her iki durumda da vergi dairesi kayıtlarında bu mükellefler terk olarak yer aldığından bu mükellefler ile ilgili bildirimlerin;
- Şirket birleşmesinde birleşilen şirket,
- Nevi değişikliğinde ise yeni şirket adına verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda bulunan ancak yeni şirket adına verilmesi gerektiği halde sehven eski şirket adına verilen Ba, Bs bildirimleri için
- Vergi dairelerine gerekli izahatların yapılması (Bildirime konu fatura üzerinde yer alan bilgilerden yararlanılabilinir.)
- İzahatın yeterli bulunmaması halinde kesilecek ceza için yargıya gidilmesi öneririz.
Bu konudaki uygulamanın yer aldığı VUK 396 tebliğin aşağıda yer alan ilgili bölümlerinde;
“Kollektif şirketler ve bilânço esasına göre defter tutan adi ortaklıkların Ba-Bs bildirim formları ortaklık veya şirket adına bunların vergi kimlik numaraları kullanılarak verilecektir. Ortaklık veya şirket adına verilmesi gereken bildirimlerin ortaklardan herhangi birinin vergi kimlik numarası kullanılarak verilmesi halinde bildirim formları hiç verilmemiş kabul edilecektir.”
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre birleşme, devir ve tam bölünme durumlarında, işlemin gerçekleştiği döneme ilişkin bildirimleri bunlar adına; birleşilen, devir alan veya münfesih kurumun varlıklarını devralan kurumlardan müteselsil sorumluluk kapsamında herhangi biri veya 3568 sayılı Kanununa istinaden yetki almış meslek mensupları tarafından verilmesi şeklinde bir düzenleme yer almaktadır.
Yayınlanan uygulama tebliğlerinde her konuya açıkca yer verilmiş olmasına rağmen nev’i değişikliğinde bulunan şirketlerden yapılacak alımlar ilişkin bildirimlerin yok sayılacağı konusunda her hangi bir açıklama veya açık bir hüküm bulunmamaktadır.
2012/1 seri nolu VUK uygulama iç genelgesi 4.Paragrafında “ Mezkür formlar ile gönderilen bilgilerde yer alan bazı eksik veya hataların , bu formlarla alınan bilgilere göre yürütülen analizleri olumsuz etkilemediği dikkate alındığında, tebliğlerde ifade edilen eksik veya yanıltıcı bildirim kapsamında değerlendirilmemesi ve bunlardan dolayı mükellefler adına cezai işlem uygulanmaması gerekmektedir.” Denilmektedir buna göre birleşme ve nevi değişikliğinden kaynaklanan işlemlerim yapılacak izahat sonrasında cezai işleme tabi tutulmadan işlemden kaldırılması gerekmektedir.
Terk etmiş Mükellefler
Mal ve hizmet alımları nedeni ile yapılan Ba formu bildirimleri içinde terk etmiş mükelleflerin bulunması halinde;
- Bu alımlara ilişkin varsa ödeme makbuzları sevk irsaliye, kargo nakliye ve teslim fişi vb. evraklar ile gerekli izahatların yapılması.
- Yasal dayanağı bulunan izah nedenlerinin kabul edilmemesi halinde ise yargıya gidilmesi,
İç genelge ile yapılan terkler
VUK’un 160.maddesine 5228 sayılı Kanun’un 6.maddesiyle eklenen fıkralarla 31.07.2004 tarihinden itibaren gayri faal duruma düşmüş mükelleflerin mükellefiyet kayıtlarının terkin edilmesi yetkisi ilgili vergi dairelerine verilerek 21.12.2004 tarih ve 2004/13 Seri No’lu Uygulama İç Genelgesi ile de uygulamaya yön verilmiştir.
…
“Bu madde kapsamında mükellefiyet kayıtları terkin edilenlerin kimlik bilgileri ile bunların bastırmış veya tasdik ettirmiş oldukları belgeler ve kullanmış oldukları ödeme kaydedici cihazlara ilişkin bilgiler Maliye Bakanlığınca belirlenecek araçlarla duyurulur.”
İdare tarafından mükellefiyet kayıtlarının terkini suretiyle kayıtları silinen mükelleflerin ellerinde bulunan belgelerin kullanılmasından, diğer mükelleflerin mağduriyetinin önlenmesinden ve bu belgelerin kullanılması sonucu oluşacak olumsuzluklardan bu belgeleri alan mükellefler kadar en az idarenin de sorumlu olduğu kanaatindeyiz..
Çünkü vatandaşların devletin/idarenin vergilendirme konularında yaptığı müdahaleleri önceden bilme ve durumlarını buna göre ayarlaması “hukuki güvenlik ilkesi”gereğidir.
Ayrıca VUK süre başlıklı 168 maddesinde “Şirketlerin işe başlama bildirimleri dışında yapılacak bildirimler ile işi bırakma ve değişiklik bildirimleri , bildirilecek olayın vukuu tarihinden itibaren bir ay içerisinde mükellef tarafından vergi dairesine yapılır.” hükmü gereğince 1 aylık süre içinde geriye yönelik olarak yapılan terklerden 3.şahısların mağduriyetinin önlenmesi de idarenin görevi olmalıdır.
Bakanlığın bugüne kadar bu konularda herhangi bir duyurusu bulunmadığından buna ilişkin bir yaptırım uygulaması yasal olmadığı kanaatindeyiz.
Vergi İnceleme raporuna istinaden Re’sen terk mükellefler
VUK’nun “İşi Bırakmanın Bildirilmesi” başlıklı 160.maddesinde;”… 153. maddede yazılı mükelleflerden işi bırakanlar keyfiyeti vergi dairesine bildirmeye mecburdurlar. İşi bırakma bildiriminde bulunmayan bir mükellefin işi bıraktığının tespit edilmesi veya yapılan araştırma ve yoklamalar sonucunda bilinen adreslerinde bulunamaması veya başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilememesi veya başkaca bir ticari, zirai ve mesleki faaliyeti olmadığı halde münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiğinin vergi incelemesine yetkili olanlarca düzenlenen rapor ile tespit edilmesi ve mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediğinin raporda belirtilmesi halinde, mükellef (matrahlı veya matrahsız beyanname verenler dâhil ) işi bırakmış addolunur ve mükellefiyet kaydı vergi dairesince terkin edilir.
Bu durumda bulunan mükelleflerin mükellefiyet kayıtları vergi inceleme raporunda “mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediğinin belirtilmiş olması şartı” ile raporda belirtilen tarih itibariyle terkin işlemi yapılmaktadır.
Mükellefiyet Kaydının Terkin Edileceği Tarihin Belirlenmesi Mükellefiyet kayıtları terkin edilecek mükelleflerden, “İşini terk ettiği tarih devlet veya devlet güvencesinde tutulan kayıt ve siciller ile veya diğer kanaat getirici vesikalarla tevsik edilebilenlerin kayıtları bu olayın meydana geldiği tarihten itibaren,”
Yeni TTK ‘ya göre bu durumda bulunan şirketler için terk
6102 sayılı Kanun geçici 7.maddesinde yapılan düzenlemeye göre “ Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır.”
Yukarıda VUK ve TTK’ya göre yer aldığı şekli ile işi ve mükellefiyeti terk her iki kanun hükümlerinin birlikte gerçekleşmesi halinde yasalar karşısında hüküm ifade edeceği açıktır.
Bu nedenle mal ve hizmet alımları nedeni ile yapılan Ba bildirimleri içinde vergi İnceleme raporuna istinaden ve geçmişe yönelik re’sen terk ettirilen mükellefler için bizce düzeltme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
Şöyle ki :
Bu durumda bulunan mükelleflerin mükellefiyet kayıtları vergi inceleme raporunda “mükellefiyet kaydının devamına gerek görülmediğinin belirtilmiş olması şartı” ile raporda belirtilen tarih itibariyle terkin işlemi yapılmaktadır.
Ancak; sermaye şirketlerinin vergi dairelerince re’sen terk edilmesi hukuki açıdan bu şirketin sona ermesi anlamına gelmemektedir. Çünkü şirketlerin ticaret sicilinden kaydının silinmesi ile sona ermesi hüküm ifade etmektedir.
Vergi daireleri tarafından mükellefiyeti terk ettirilen şirketlerin Ticaret Sicil Memurluklarınca terk işlemi tescil ve ilan edilmediği için Ticaret ve Sanayi Odası üyelikleri ile kayıtları devam etmektedir. Bu nedenle Ticaret Kanun’un da öngörülen işlemler yerine getirilmeden bir (şirketin) tüzel kişiliğinin re’sen terk yolu ile sona erdirilmesi hukuken mümkün değildir
Vergi inceleme raporu ile yapılacak re’sen terkin işlemlerinin sonucunun Türk Ticaret Kanunu ile uyum sağlanarak aynı hükümleri ifade etmesi gerekmektedir. Bu durumda farklı kurumların idari işlemlerinin genel hukuk kuralları içinde yasal mevzuata uygun olarak ele alınması ve bunun doğuracağı sonuçlar dikkate alınarak yaptırım uygulanması gerekir
Ayrıca mükellef olma hakkı, vergi ödeme hakkı veya görevi bir anayasal hak ve görevdir. Anayasal bir hakkın vergi inceleme raporu ile geri alınmasını ve mükellefiyetin sonlandırılmasın da sonuçlanmış bir yargı kararı olmadan hukuken yeterli bir delil olmadığı kanaatindeyiz. Bu mükellefler için kesilecek cezalar için yargıya gidilmesinde yarar vardır.
Vergi dairesi tarafından düzeltilmesi ve izahı istenilen konuların yazılı olarak talep edilmesi gerekmektedir.
Şöyle ki; Yukarıda ceza işlemleri konuluda başlıkta yer aldığı şekli ile VUK.355 göre; “Bu hükmün uygulanması için, bilgi ve ibraz ödevinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılacak tebliğlerde bilginin verilmesi için tayin olunan sürede cevap verilmemesi, eksik veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya defter ve belge ibrazı için tayin olunan süre ile defter ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi durumunda haklarında Kanunun ceza hükümlerinin uygulanması cihetine gidileceğinin ilgililere yazılı olarak bildirilmesi şarttır.”
Ancak, bu ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığınca yapılan düzenleyici idari işlemlerle duyurulması halinde, ilgililere ayrıca yazılı olarak bildirilme şartı aranmaz. (5904 sayılı Kanunun 22 inci maddesiyle eklenen fıkra. Yürürlük; 01.08.2009)
5904 Sayılı Kanun’la eklenen ve 01.08.2009 tarihinden itibaren geçerli olan bu düzenleme kapsamında gelir idaresi başkanlığı tarafından 396 sıra nolu VUK tebliği dışında bir düzenleme yapılmadığı gibi bu konuda yapılmış her hangi bir duyuruda bulunmamaktadır. (2012/1 VUK iç genelgesi idari içerikli dâhili bir işlemdir.)
Bu konuda yaşanan sorunlar üzerine gelir idaresi başkanlığı tarafından ilk defa geçtiğimiz ağustos ayı içinde e-beyanname portalı üzerinde Ba-Ba bildirimleri için kontrol sistemi konulmuş olup bu konuda aşağıdaki açıklama e-beyanname portalında duyuru olarak yapılmıştır.
BA-BS BİLDİRİM FORMLARI İÇİN ÖNEMLİ DUYURU
Bilânço esasına göre defter tutan mükelleflerden alınan Ba-Bs bildirim formları için 01.09.2013 tarihi itibariyle e-beyanname sistemine kontrol modülü eklenerek program değişikliği yapılmıştır.
Bildirim formlarında mal veya hizmet alış/satışı yapılan mükelleflere ait vergi kimlik/T.C. Kimlik numaralarının hatalı yazılması ve Ba bildirim formlarında geçmiş dönemlerde terk etmiş (faaliyeti sona ermiş) mükelleflerden alım yapıldığının bildirilmesi durumlarında, bildirimler mükelleflerce onaylanmadan önce kendilerine uyarı mesajı verilecektir.
Bu nedenle, bildirimlerin mükellefler tarafından gönderilmesi esnasında, kendilerine gelen uyarı mesajlarını dikkatli bir şekilde kontrol etmeleri, mesajlardaki uyarılar doğrultusunda bildirimlerini tekrar düzenleyerek, onaylamak suretiyle göndermeleri gerekmektedir.
Uyarı mesajlarına rağmen bildirimlerinde hatalı vergi kimlik/T.C. Kimlik numarası bulunan ve/veya geçmiş dönemlerde terk etmiş mükelleflerden alım yaptığını bildiren mükellefler, haklarında işlem yapılmak üzere bağlı bulundukları vergi dairelerine sevk edileceklerdir.
(https://ebeyanname.gib.gov.tr/index.html)
Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinde ifade edilen vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin gerçek mahiyetinin esas olduğu ilkesine dayanmaktadır.
2012/1 seri nolu VUK Uygulama iç genelgesi son paragrafında “Diğer taraftan form Ba-Bs karşılaştırma ekranlarında alıcı ve satıcı mükelleflerin bildirimlerinde farklılık olduğunun anlaşılması halinde doğrudan mükellefler adına ceza kesilmesi yoluna gidilmemesi farklılığın hangi mükellefin yaptığı hatadan kaynaklandığının ortaya çıkartılması bakımından mükellefler nezdinde gerekli araştırmaların yapılması ve neticede cezanın eksik veya yanıltıcı bildirimde bulunduğu tespit edilen mükellef adına kesilmesi gerekmektedir.” denilmektedir.
Bu açıklama gereğince bu konuda bir karşılaştırma yapılmadan tek taraflı olarak her hangi bir kasıt olmaksızın bildirim yükümlüğünü yerine getirmek üzere bildirimde bulunan mükellefe uygulanacak cezai işlem yanlıştır.
Bu noktadan hareketle vergi daireleri tarafından 2012 ve 2013 cari döneminde yasal süresi içinde verilen Ba ve Bs bildirim formlarının eksik ve hatalı bilgi içerdiği gerekçesi ile başlatmış olduğu izah isteme ve düzeltme talebinin 01.09.2013 tarihinden sonra verilen bildirimler için istemesinde yasaya uygunluk vardır. Bu tarihten önce yasal süresinde verilen Ba bildirim formlarında yer alan ve yukarıda açıklanan konudaki birleşme ve nev’i değişiklikleri, terk etmiş mükellefler ve vergi İnceleme raporuna istinaden re’sen terk mükelleflerden yapılmış olunan alımlar için şirketlerin yapmış oldukları izahatların dikkate alarak düzetme talebi olmaksızın sonuçlandırması gerektiği kanaatindeyiz. Aksi takdirde bu şirketlerden VUK.355 madde de yer alan gerekli bilgilendirme ve düzeltmenin yapılması için idarenin bu durumu “yazılı olarak bildirilmesi şarttır”hükmünün yerine getirilmesi gerekir. Yazılı bir talep gelmeden sözlü istemle yapılacak düzeltmeler hukukine yargı yolunu kapatmaktadır.
Sonuç;
Ba/Bs bildirimlerinin ilk uygulamaya başladığı günden bugüne kadar bu bildirimlerin için Vergi Usul Kanunu’ nun Mük. 355. Maddesi yerine 352 maddesi uyarınca ikinci derece özel Usulsüzlük cezası kesilmesi düzeltme işlemlerine ise hiç bir cezanın kesilmemesi gerektiğini her platformda tartışma konusu olmuş başta TÜRMOB olmak üzere illerde SMMMO tarafından dile getirilmiştir.
Bugün yaşanan bu sorun karşısında mükelleflerin telafisi mümkün olmayan cezalar ile karşı karşıya geleceği ve meslek mensupları ile gereksiz sorun yaşayacağı kaçınılmazdır.
Bu nedenle gelir idaresi tarafından kayıt dışı ekonomi ile mücadelede ile verilerin toplanması ve analizine yönelik bu bildirimler için hukuk dışı olan bu ceza uygulamasını yeniden düzenlemesi de büyük fayda bulunmaktadır.