Bir Kısım Oda Aidatları Hatalı mı Hesaplanıyor
Mehmet TAN
Yeminli Mali Müşavir
[email protected]
Son zamanlarda karşılığı direkt hissedilemeyen tüm harcamalar işletmelerin canını daha fazla sıkmaktadır. Bunlardan biri olarak düşünülen 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 25. Maddesinde munzam aidatların nasıl hesaplanacağına ilişkin yasal düzenleme aşağıdaki gibidir.
“Munzam aidat ve navlun hasılatından alınacak pay
MADDE 25. – Odalarca her yıl için; gerçek kişi tacir ve sanayicilerin gelir vergisine ilişkin beyannamelerinde gösterilen ticarî kazanç toplamı; tüzel kişi tacir ve sanayicilerin ise ödeyecekleri kurumlar vergisine ilişkin beyannamelerinde gösterilen ticarî bilanço kârı üzerinden binde beş oranında munzam aidat tahsil olunur.
Birden fazla odaya kayıtlı bulunanların munzam aidatı, üye tarafından ilgili odalara eşit olarak paylaştırılmak suretiyle yatırılır.
Zarar eden üyeler, o yıl için munzam aidat ödemezler.
Çalışma alanları içinde birden fazla şubesi bulunan üyelerin munzam aidatı, bütün şubelerden elde ettikleri gelir veya kurumlar vergisine matrah teşkil eden ticarî kazanç veya ticarî bilanço kârı üzerinden hesaplanır.
…”
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın üst üste zarar eden ve cari yılda kâr eden, ancak mahsup sonrası henüz sermaye kaybını giderememiş şirketimize verdiği, 23.07.2013 tarih ve 5873 sayılı görüş yazısında, geçmiş dönem zararının düşülmeden munzam aidat hesabına müsaade etmesi de, aidatın hesaplama biçimini adalet ve yasallık yönünden tartışılması gereğini izah etmektedir. Öyle ki, vergi hesabında bile geçmiş dönem zararları mahsup edilmekte, vatandaşlık görevi ifası sermayenin vergilendirilmesi şeklinde yapılmamaktadır.
Odaların ve Borsaların üyeleri kayıt/giriş, yıllık aidat, munzam aidat v.s. adlarla ödemeler yapmaktadır. Bu rakamlar işletmeler için ikinci bir vergi benzeri ödeme niteliği kazanmaktadır. Ancak, makalemize esas teşkil edecek şirket tiplerinde, şirketin geçmiş dönem zararları mevcut iken, cari dönemde kar oluştu diye geçmiş dönem zararını dikkate almadan binde beş hesabı ile munzam aidat alınmaktadır. Bu durum, konulan sermaye üzerinden aidat alınması şeklinde sonuç doğurmakta olup, munzam aidatın ne alınış amacına, ne de yasanın lafzı ve konuluş amacına uygun olmadığını düşünmekteyiz.
Bize göre, yukarıda verilen yasa metninde de yorumlanabileceği üzere, ödeyecekleri kurumlar vergisine ilişkin beyannamelerinde gösterilen ticarî bilanço kârı üzerinden” ifadesi ile kurumlar vergi ödemesi çıkan beyanname oluşursa, munzam aidat hesaplanacağı yorumunun, bizi daha sonucu makul yorumlara taşıyacağını düşünmekteyiz. Devamlı kar edip, sadece cari yılda zarar edenler, cari yıl için munzam aidat ödemeyecek, ancak tersi durumda devamlı zararlı olup, sadece cari yılda kar edenler ise zararı mahsup etmeden munzam aidat ödemek zorunda kalacaktır.
Ödeyecekleri Kurumlar Vergisine ilişkin beyannamelerinde ifadesi yerine direkt Kurumlar Vergisi Beyannamelerinde gösterilen ticari bilanço kârı ifadesi kullanılabilirdi. Dolayısıyla, bu ifade ile zarar mahsubuna imkân tanındığı şeklinde yorum daha adil bir sonuca gidecektir.
Bunun dışında, Vergi Denetim Kurulu mensuplarının yaptığı incelemeler sonucu bulunan ticari kar farklarının kendiliğinden uzlaşma, yargı v.s. yollarla kesinleşmesi halinde, fark munzam aidat hesabı yapılmamaktadır. Ya da, tam aksi fazla hesaplanan ticari kârın düzeltilmesi sonucu munzam aidat iadesi gündeme gelmemektedir.
Bir kısmına başlık olarak değindiğimiz; Odaların ve Borsaların üyelerini ilgilendiren, çözümü gereken parasal sıkıntılar bulunmaktadır.