İlan Yoluyla Tebligat
İlhan YILMAZ
Konya Vergi Dairesi Başkanlığı
Meram Vergi Dairesi Müdürlüğü
Müdür Yardımcısı
[email protected]
Atıf GÖKSU
Konya Vergi Dairesi Başkanlığı
Meram Vergi Dairesi Müdürlüğü
Müdür Yardımcısı
I-GİRİŞ
Tebliğ, vergilendirmeyi ilgilendiren ve hüküm ifade eden hususların yetkili makamlar tarafından mükellefe veya ceza sorumlusuna yazı ile bildirilmesidir. Tahakkuk fişinden gayri, vergilendirme ile ilgili olup, hüküm ifade eden bilumum vesikalar ve yazılar (örneğin: vergi ceza ihbarnameleri, takdir komisyon kararları, ödeme emirleri ve benzeri hüküm ifade eden her türlü evrak) adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta vasıtasıyla ilmühaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edilir. Şu kadar ki, ilgilinin kabul etmesi şartıyla, tebliğin daire veya komisyonda yapılması da caizdir. Tebliğ mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılabilir.
Yukarıda değinilen Kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere vergilendirmeyi ilgilendiren hususların yetkililerine bilinen adreslerinde tebliğ edilmiş olması asıl olandır. Ancak aynı hükmün devamında belirtildiği gibi mükelleflerin bilinen adreslerinde tebliğ yapılamaması halinde ilanen tebliğ yoluna gidilmektedir.
Yılın sonuna yaklaşılırken vergi dairelerinde bu zamana kadar bilinen adreslerinde tebliğ yapılamayan mükelleflere ilanen tebligat ile ilgili yasal süreleri de göz önünde bulundurmak suretiyle zamanaşımını kesmek için ilanen tebliğ listeleri üzerine hummalı bir çalışma yapılmaktadır. Makalemizde taraflarına önemli hukuki sonuçlar doğuran ilanen tebligat ile ilgili bilinmesi ve/veya dikkat edilmesi gereken süreçlere değinilecektir.
II-KAPSAM
Vergi Usul Kanununda (1) tebliğ esasları; vergi hukukunun özellikleri göz önünde tutulmak suretiyle umumi hükümlerden farklı olarak düzenlenmiştir. İstisnai durumlar dışında, vergilendirme ile ilgili tebliğlerin bu esaslara göre yapılması gerekir. Dolayısıyla vergilendirme ile ilgili tebliğ işlemleri, Vergi Usul Kanunu’nun 93 ila 109 uncu maddelerinde düzenlenen usul ve esaslara uygun olarak yapılmazsa tebliğ geçersiz sayılır.
Tebliğde asıl olan bilinen adreslerinde tebliğ yapılacak kimselere yapılmasıdır. Vergi Usul Kanunu’nun 94’üncü maddesine “Tebliğ Yapılacak Kimseler” ile aynı Kanunun 101’inci maddesinde de tadadı olarak “Bilinen Adresler” sayılmıştır. Buna göre;
“Tebliğ Yapılacak Kimseler”
Tebliğ mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılır.
Tüzelkişilere yapılacak tebliğ, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılır. Tüzelkişilerin müteaddit müdür veya temsilcisi varsa tebliğin bunlardan birine yapılması yeterlidir.
Tebliğ, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müstahdemlerinden birine yapılır. (Muhatap yerine bu şekilde kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görünüşüne nazaran 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerekir).
Yukarıda belirttiğimiz kimselere tebliğ işlemi yapılırken bazı özellik arz eden durumlar ile karşılaşılmaktadır. Konunun daha anlaşılır olması bakımından aşağıdaki ayrıntılara değinmek yararlı olacaktır.
Gerçek Kişilere Tebliğ:
a-) Mükellefin Şahsına Tebliğ;
Gerçek kişilerin mükellefiyeti ile ilgili tebliğler, esas itibarıyla mükellefin şahsına yapılması genel kuraldır. Ancak gerçek kişilerin mükellef olması durumunda tebliğ, şahsına tebliğ yapılamaması halinde kanuni temsilcisine, umumi vekiline veya aile fertleri veyahut personeline de yapılabilir.
b-) Kanuni Temsilcilere Tebliğ;
Gerçek kişilerin mükellefiyetinde kanuni temsilcilere tebliğ iki durumda mümkün olabilir. Bu durumlar küçük ve kısıtlıların mükellef olması ile mükellefin Türkiye dışında bulunmasıdır. Vergi Usul Kanununa göre vergi mükellefi olmak için kanuni ehliyet şartı aranmamaktadır. Küçüklerin veya kısıtlıların vergi mükellefi olması durumunda bunlara düşen görevler kanuni temsilcileri olan veli, vasi veya kayyım tarafından yerine getirilir. Bu durumda yapılacak tebliğler mükellefin kendisine değil veli, vasi veya kayyıma yapılmalıdır. Ancak tebliğin konusu işe ayrı bir vasi veya kayyım bakmakta ise tebliğ bu kişilere yapılmalıdır. Burada dikkat edilmeksizin tebliğin küçük veya kısıtlının kendisine yapılması durumunda yapılan tebliğ hukuken hüküm ifade etmeyecektir. Bir diğer hususta mükellefin Türkiye dışında bulunması halidir. Bu halde tebliğ Türkiye’deki daimi temsilcisine yapılmasını gerektirmektedir.
c-) Umumi Vekile Tebliğ;
Mükellef tarafından noterden vekaletname ile kendisini temsil etme yetkisi verilen şahsa mükellefin umumi vekili olarak tebliğ yapılabilir. Yalnız bu durumda vekaletnamede vergi ile ilgili tebliğ almaya yetkili olduğuna dair açık hüküm bulunması hususuna dikkat edilmesi gerekmektedir.
d-) İkametgâh veya İşyerinde Bulunanlara Tebliğ;
Mükellefin işyeri adresinde bulunamaması halinde ikametgahında bulunanlara tebliği yapılabilir. İkametgahında tebliğ yapılan kimsenin mükellef ile kan veya sıhri bağı olması şartı aranmadığı gibi o adreste oturma zorunluluğu da bulunmamaktadır. İşyerinde bulunan personele tebliğ yapılırken kişinin o işyerinde çalıştığının belgelendirilmesine varsa sosyal güvenlik numarasının tebliğ alındısına yazılmasına dikkat edilmelidir. Ayrıca bu bende uygun yapılacak tebliğlerde, tebliğ yapılacak kişinin görünüm itibariyle 18 yaşından küçük olmaması ve bariz bir şekilde ehliyetsiz bulunmaması da gerekir. Burada üzerinde durulması gereken bir husus olarak ikametgah ve işyerinde tebliğ yapılması gereken kişi ya da yetkilinin bulunması halinde bizzat kendisine yapılması gerektiğidir. Bu kişiler varken ikametgâh ya da işyerinde bulunanlara tebliğ yapılması yoluna gidilmemelidir.
Mirasçılara Yapılacak Tebliğ;
Vergi Usul Kanunu’na göre mirasçılar ölenin vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumludurlar. Bu nedenle mirası kabul eden mirasçılara, tebliğ miras hisseleri nispetinde ayrı ayrı yapılması gerekmektedir. Eğer ki vergi borcunun tamamı için mirasçılardan sadece biri için tebligat yapılmış ise bu tebliğ sadece kendi hissesine düşen nispetteki kısmı için geçerli sayılacaktır. Ayrıca mirasın reddini bekleme süresi içinde mirasçılara tebliğ yapılabilirken, miras reddedildiğinde yapılan tebligat geçerli olmayacaktır.
Tüzel Kişilere Yapılacak Tebliğ;
Tüzel kişilere yapılacak tebliğ bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine yapılır. Eğer Başkan, müdür veya kanuni temsilciler birden fazla ise tebligatın bunlardan birine yapılması yeterlidir. İşyerinde bu kimselerin olmaması halinde işyerindeki personele de tebliğ yapılabilir. Ancak tebliğ yapılan kişinin o işyerinde çalıştığının belgelendirilmesine veya varsa sosyal güvenlik numarasının tebliğ alındısına yazılmasına dikkat edilmelidir. Diğer taraftan mükellefin işyerinde bulunan herhangi bir kişiye tebliğ yapılmaz. Aksi halde ödevlinin itirazı veya dava konusu yapması durumunda tebliğ geçersiz sayılacaktır.
Tüzel kişilerin tasfiye edilmesi veya iflası halinde tebliğ tasfiye memurlarına veya iflas masasına yapılır. Dar mükellefiyeti tabi tüzel kişilerle ilgili işlemler, bunların Türkiye’deki daimi temsilcilerine, daimi temsilcileri yoksa kendilerine kazanç ve iradı sağlayanlara tebliğ edilir.
Tüzel kişilerin temsilcilerinin kimler olduğu kanunlardaki sözleşmelerde açıkça belirtilmiştir. Buna göre Tüzel kişiliği temsile yetkili kişiler
Ticaret şirketlerin ana sözleşmelerine göre, Kooperatiflerde kooperatifler yasasına göre,
Derneklerde ise dernekler yasasına göre, Vakıflarda ise vakıf senedine göre tespit edilir.
Adi Ortaklıkta Tebliğ;
Adi ortaklıkların tüzel kişiliği olmadığı gibi vergi kanunları açısından da vergileme veyahut tarhiyatın muhatabı olarak kabul edilmemişlerdir. Ortaklar, ortaklıktan sağladıkları kazançları şahsi gelir unsuru olarak beyan etmektedirler. Bu beyanları ile ilgili her türlü tebliğin muhatabı da ayrı ayrı ortakların kendileridir. Ancak gelir stopaj ve KDV bakımından yapılacak tarhiyatlarda muhatap ortaklık olacaktır. Yani ortaklık adına tahakkuk eden KDV, Gelir Stopaj gibi vergilere ait tebliğler ortaklardan herhangi birisine yapılabilir.
Yukarıda belirttiğimiz üzere Vergi Usul Kanunu’nun 101’inci maddesinde tadadı olarak “Bilinen Adresler” sayılmıştır. Buna göre;
“Bilinen adresler”
1. Mükellef tarafından işe başlamada bildirilen adresler;
2. Adres değişikliğinde bildirilen adresler;
3. İşi bırakmada bildirilen adresler;
4. Vergi beyannamelerinde bildirilen adresler;
5. Yoklama fişinde tespit edilen adresler;
6. Vergi mahkemesinde dava açma dilekçelerinde ve cevaplarında gösterilen adresler;
7. Yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen adresler (İlgilinin tutanakta imzası bulunmak şartiyle);
8. Bina ve arazi vergilerinde komisyonlarca tahrir varakalarında tespit edilen adresler.
Mektupların gönderilmesinde bu adreslerden tarih itibariyle tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı nazara alınır.
Vergi Usul Kanunu’nun 103’üncü maddesinde ise “Tebliğin İlanla Yapılacağı Haller” düzenlenmiştir. Buna göre;
Muhatabın adresi hiç bilinmezse;
Muhatabın bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilmiş olan mektup geri gelirse;
Başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa;
Yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa;
İlan yoluyla tebliğ yapılır.
İlanen tebliğ esas itibarıyla adresi bilinmeyenlere yapılacak tebliğ usulüdür. Bu nedenle yukarıda belirttiğimiz bilinen adreslere tebliğ yolları tüketilmeden ilanen tebligat yoluna gidilemez. Örneğin bir mükellefin hem iş ve hem de ikametgah adresi varsa ikisinde de tebliğin aranması gerekmektedir. Eğer bu adreslerden bir tanesine tebligata gidilmemiş ise kesinlikle ilanen tebliğ yapılamaz.
Ancak Zaman zaman vergi dairelerinde mükellefin bilinen adresi olduğu halde yeterli özen gösterilmeden ilanen tebliğ yapılması nedeniyle yargı yoluna taşınmış ve kaybedilmiş birçok yargı kararı bulunmaktadır. Dolayısıyla tebliğ işlemlerinde Vergi Usul Kanunu’nda belirlenmiş usul ve esaslara uymak büyük önem arzetmektedir. Bir mükellefe ait tebligat normal yollardan yapılamaması ve diğer ilanen tebliğ şartları oluşması hallerinde bu mükelleflerin tebliğleri ilan yoluyla yapılmak durumundadır. İlanen tebliğ yapılırken de belli bir şekle uyulması gerekmektedir. Bu doğrultuda Vergi Usul Kanunu’nun 104’üncü maddesinde ilanen tebliğin şekli düzenlenmiştir. Buna göre;
“İlanın Şekli”
İlan aşağıdaki şekilde yapılır:
1. İlan yazısı tebliğ yapan vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahalline asılır ve (3) numaralı bende göre ilana çıkarılır. Tebliğin konusu, her biri için ayrı ayrı olmak üzere, 411 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği (2) ile 1.1.2012’den itibaren 1.700, -TL az vergi veya vergi cezasına taalluk ettiği takdirde ayrıca (3) numaralı bende göre ilan yapılmaz ve ilan yazısının askıya çıkarıldığı tarihi izleyen 15’inci gün ilan tarihi olarak kabul edilir.
2. İlan yazısının bir sureti mükellefin bilinen son adresinin bağlı olduğu muhtarlığa gönderilir.
3. İlan ile yapılan tebliğin konusu 411 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2012’den itibaren 1.700, -TL – 170.000, -TL arasındaki vergi veya vergi cezasına taalluk ettiği takdirde ilan, ilgili vergi dairesinin bulunduğu yerin belediye sınırları içinde çıkan bir veya daha fazla gazetede yayımlanır. Tutarın 411 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2012’den itibaren 170.000, -TL ve aşması halinde aşması halinde ilan, Türkiye genelinde yayın yapan günlük gazetelerden birinde ayrıca yapılır.
Tebliğ olunacak evrakın örnekleri yabancı memlekette bulunan mükellefin bilinen adresine ayrıca posta ile gönderilir.
İlanda Bulunması Gereken Ortak Esaslar
Burada dikkat edilmesi gereken ilanın şeklinin belirlenmesinde vergi aslı ve ceza tutarlarının toplamı değil, sadece vergi aslı tutarı esas alınmaktadır. Yani vergi aslı tutarı anılan Kanunda belirtilen haddi geçerse haddi geçen miktar esas alınmak suretiyle hem vergi aslı hem de buna bağlı ceza aynı şekilde ilan edilir. Vergi aslına bağlı olmayan cezaların ilanen tebliğinde ise ceza tutarına göre ilanın şekli belirlenir.
İlanda asıl olan, ilanın vergi dairesinin ilan koymaya mahsus yerinde ilan edilmesi olduğundan, ilan yazısı her halükarda tebliğ yapan vergi dairesinin ilan koymaya mahsus mahalline asılacak ve bir örneği de muhatabın bilinen son adresinin bağlı bulunduğu muhtarlığa gönderilecektir. İlanın asılması keyfiyeti ve tarihi tutanakla tespit edilecektir. İlan yazısının vergi dairesinin ilan koymaya mahsus yerine asılmasını izleyen 15’inci gün, ilan tarihi olarak kabul edilecektir. Bu tarihten itibaren bir ay içinde mükellefin ilgili vergi dairesine müracaat etmemesi veya adresini bildirmemesi halinde, bu bir aylık sürenin sonunda tebliğ yapılmış olacaktır.
Örneğin; Abdurrahman ……………. adında bir mükellefin Ocak/2007 dönemine ait KDV beyannamesinde tahakkuk eden 10.000 TL vergi için düzenlenen ödeme emri vergi dairesince anılan mükellefin bilinen adreslerinde usulüne uygun yapılan tebliğ çalışma ve araştırmalara rağmen tebliğ yapılamaması nedeniyle 1 Kasım 2012 tarihinde vergi dairesinin ilan tahtasına asılmış olsun. Bu ödeme emri 16 Kasım 2012 tarihinde ilan edilmiş olacaktır. Mükellefin kendi veya vekili bu tarihten itibaren bir ay içerisinde müracaatta bulunmaz ise 16 Aralık 2012 tarihinde tebliğ yapılmış kabul edilecektir.
İlan yazısının aşağıdaki bilgileri içermesi gerekmektedir.
1-Mükellefin adı-soyadı veya unvanı, vergi kimlik numarası ile adresi,
2-Tebliğin ilgili bulunduğu vergi veya cezanın dönemi, nevi ve miktarı,
3-Mükellefin ilan tarihinden başlayarak bir ay içinde vergi dairesine bizzat veya bilvekale müracaat etmesi veyahut taahhütlü mektup veya telgrafla açık adresini bildirmesi halinde, kendisine süre ile kayıtlı resmi tebliğ yapılacağı, aksi takdirde ilan tarihinden itibaren bir ayın sonunda tebliğin yapılmış sayılacağı hususu.
Birden fazla mükellefe ait ilanla ilgili bilgilere, aynı ilan yazısında yer verilebileceğinden, ilan yazısı alfabetik sıralama yapılmak suretiyle hazırlanacak ve yazının her sayfasına müteselsil sıra numarası verilecektir.
İlan yazısının her sayfası; vergi dairesi başkanlıklarında vergi dairesi başkanı veya yetki vermesi halinde vergi müdürü veyahut ilgili müdür yardımcısı, başkanlık şeklinde örgütlenmeyen bağımsız vergi dairelerinde vergi dairesi müdürü veya yetki vereceği ilgili müdür yardımcısı, bağlı vergi dairelerinde malmüdürü veya yetki vermesi halinde gelir servisi şefi tarafından imzalanarak mühürlenecektir.
III-SONUÇ
Tebliğ işleminin hukuki sonuç doğurabilmesi için mükelleflere bilinen adreslerinde Kanunda öngörülen usullere uygun biçimde yapılması gereklidir. Ancak bu her zaman mümkün olamamaktadır. Bu nedenle normal olarak adresi bilinmeyen veya usulüne uygun araştırmalara rağmen bilinen adreslerine tebliğ yapılamayan mükellefler için ilanen tebliğ yoluna gidilmektedir. Bu ilan yolu esasında zor, maliyetli ve zaman kaybettirici bir yoldur. Hazineye en kısa sürede en az maliyetle intikal etmesi gereken verginin intikali bu nedenle yıllara tekabül edebilmektedir. Aynı zamanda mükelleflerin normal tebliğ usullerinde kullanabileceği bazı yasal haklarını bu tebliğden haberi olmayacağı için kısıtladığı gibi idare açısından da gereksiz birçok iş ve kırtasiye ile emek kaybı gibi olumsuz yansımaları olmaktadır.
Oysaki günümüzde iletişim ve iletişim kanalları çok çeşitlidir. Bunların başında da elektronik ortam gelmektedir. Bu konuda gerek yeni Ticaret Kanununda yer alan hükümlerin gerekse Vergi Usul Kanununa eklenen elektronik ortamda tebliğ uygulamasının alt yapısının ivedilikle oluşturulması halinde hali hazırda yaşanan olumsuzlukların önüne geçilebilecektir.
KAYNAKLAR:
1. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve Genel Tebliğleri
2. Oluş Yayıncılık Vergi Usul Kanunu Yorum ve Açıklamaları
Dipnotlar:
[1] 10/01/1961 tarih ve 10703 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
[2] 28/02/2005 tarih ve 25741 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.