Hilmi TAKAZ
Yeminli Mali Müşavir
[email protected]
Kuşkusuz yapılabilir. Asıl soru şudur: Sayıları altı yüz binden (1) fazla olan büyük, küçük, faal, gayri faal Anonim ve Limited Şirketlerin tamamı 2013 yılından başlanarak Yeni Türk Ticaret Kanunun (2) öngördüğü şekilde denetlenebilir mi ya da bunların denetlenmeleri hakikaten gerekir mi?
Yeni TTK, denetimin yanında, denetçinin yetkilendirilmesini, denetim standartlarının hazırlanmasını ve denetçinin gözetimini (denetimini) de hüküm altına almıştır. Bu yetkilerin kullanımı ise 660 sayılı KHK ile “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kuruluna” (Kurul) verilmiştir (3). Kurul, Sekizinci Avrupa Birliği Direktiflerine aykırı düşmeyecek bir şekilde denetçileri yetkilendirecek, denetimlerini (gözetimini) yapacak ve Yeni TTK’nın emrettiği gibi “Uluslararası Denetim Standartları (UDS)” ile uyumlu Denetim Standartlarını oluşturacaktır. Bu sonuncusu en kolayıdır: Çünkü “Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu (IFAC)” bünyesinde kurulu “Uluslararası Güvence ve Denetim Standartları Kurulu (IAASB)” tarafından yayımlanan UDS’lerin (4) tercümesi yeterlidir. Zaten bunu daha önce SPK (5) ve TURMOB (6) yapmıştır, güncellenecektir. Bir de buna yine IAASB’nin küçük ve orta boy işletmelerle, bunlar dışındakiler için hazırladığı UDS kullanım rehberlerinin tercümesi eklenecektir (7,8).
Yeni TTK uyarınca, 2013 yılından itibaren denetçi/denetim kuruluşu; UDS’lere uygun olarak yapacağı denetim sonucunda; denetlenen şirketin veya topluluğun finansal tablolarının, muhasebe politikalarının özetinin ve finansal tablo açıklamalarının, “Türkiye Muhasebe Standartlarına” uygun olarak hazırlanıp hazırlanmadığı, doğru olup olmadığı, mal varlığı ile finansal duruma ve karlılığa ilişkin resmin gerçeğe uygunluğu ve finansal tabloların bunu dürüst bir şekilde yansıtıp yansıtmadığı, hakkında görüş bildirecektir.
Yeni TTK’da öngörülmemesine karşın, denetlenecek şirket sayısını bir an için yüz binle sınırlasak, bir denetçinin yılda en iyimser tahminle UDS’lere uygun olarak on şirketi denetleyebileceğinin kabulü ile asgari on bin denetçiye ihtiyaç var demektir. Aslına bakarsanız UDS’ler –Yeni TTK’nın aksine- denetçinin tek kişi olmasını kabul etmez, denetimi ekip işi olarak görür, ihtiyatı elden bırakmaz, bir ekibin iki veya daha fazla kişiden oluşması ve her ihtimale karşı yedeklerinin ve ayrıca ekip dışında kalite kontrolden sorumlu bir kişinin bulunmasını ister. Bu hesap, denetçi ihtiyacının sanılandan çok daha fazla olduğunu gösterir.
Sekizinci direktife göre, denetçi olabilmek için kural olarak eğitim, sınav ve deneyim şarttır. Üstüne üstlük Yeni TTK, denetimi, ancak 3568 Sayılı Yasada sayılan meslek mensuplarının (SMMM, YMM) yapabileceğini söyler. Denetim Standartları, lisans eğitimi üzerine tecrübeyle bina edilen “mesleki yargıyı” temel alır. Sınav konusu ise çok tartışmalıdır: Bugün itibariyle SPK tarafından kimi sınavla, kimi deneyime istinaden sınavsız olarak sertifikalandırılmış kişiler (bir kısmı aynı zamanda meslek mensubudur) vardır. Bunların tekrar sınava girip girmeyecekleri belli değildir. Yukarıda bahsedilen direktifte, “mesleki deneyime” sahip kişilere, sınav muafiyeti tanınmaktadır. Böyle bir muafiyetin denetimde deneyimli meslek mensuplarına tanınıp tanınmayacağına, kıstasın ne olacağına “Kurul” karar verecektir.
Kısaca, denetçi adaylarını zorlu günler beklemektedir. Bir taraftan denetim standartlarına teorik düzeyde hakim olacaklar, pratiklerini geliştirecekler, diğer taraftan da son derece bulanık bir yapıya sahip, “Türkiye Muhasebe Standartlarını” öğreneceklerdir. TÜRMOB, meslek mensuplarına UDS eğitimi vermeye geç de olsa teorik düzeyde başlamıştır. Zaman gereklidir, pratik olmadıkça, usta-çırak ilişkisi kurulmadıkça, yapılacak denetimin UDS’ye uygun olduğunu söylemek zor olacaktır. Öte yandan muhasebe standartlarının eğitimi ve uygulaması, en az denetim eğitim ve uygulaması kadar -haydi iddia edelim- hatta çok daha zahmetli ve çetin olduğunun altı çizilmelidir.
Ne ki, binlerce meslek mensubu 2013 yılında bunlarla karşı karşıya kalacak, yetersiz kaynaklarla muhasebe yapacak, şirketleri denetleyecektir. Denetim deyip geçmemek lazım. Yeni TTK, denetçiyi duyulmadık bir şekilde yetkilendirmiştir. Şartlı rapor yazsa dahi Genel Kurul toplanacak önlem alacaktır. Dahası, “Olumsuz Görüş” veya “Görüş Vermekten Kaçınma” hallerinde yönetim kurulu derhal istifa edecektir. Bugün, halka açık şirketlerde bile böyle bir uygulama yoktur. Başka bir ülkede de olduğunu zannetmiyorum.
Buna karşılık denetçiler, kusurlu hareket ettikleri takdirde, hem şirkete hem de pay sahipleri ile şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarar dolayısıyla sorumlu olacaktır. Mesela, önemli bir yanlışlığı ortaya çıkaramadığından eksik ya da fazla kar dağıtımına sebep olan bir denetçi, denetlediği şirket ortakları tarafından doğrudan takip edilebilecektir.
Yeni TTK’da, yetki ve sorumluluğa koşut olarak, denetimin gözetimi de (denetçinin denetimi) düzenlenmiştir.
Bu yetkiye sahip Kamu Gözetim Kurulu, denetçiyi, standartlara uygun çalışıp çalışmadığı, yönünden denetleyecektir. Ama nasıl? 10-15 bin denetçi, nasıl ve hangi kadroyla denetlenecektir? Yeni TTK’da bahsedildiği şekilde internet yoluyla denetim hayalidir. Bu kadar çok denetçinin tüm çalışmalarını (çalışma kâğıtlarını) internet yoluyla olsa bile denetlemek imkânsıza yakındır.
İmdi şunu söylemenin tam zamanıdır: Dünyanın hiç bir yerinde böyle bir denetim (UDS’lere uygun) bu kadar geniş yelpazede zorunlu değildir. Oluru da yoktur. Banka ve sair finansal kurumlar, sigorta şirketleri, fonlar ve benzerleri ile halka açık şirketler, haydi gerçekten büyük çok uluslu şirketler dışındakileri böylesine kapsamlı denetime tabi tutmak, anlamlı değildir. Tabii ki bugünkü denetimsiz durumun devamı arzu edilmemeli ve fakat uygulanabilir bir çıkış yolu bulunmalıdır.
Hal böyleyken, nihayet akıl galebe çalmış, 6300 sayılı yasa ile 660 Sayılı KHK’de değişiklik yapılarak, denetimde UDS’lerden farklı düzenlemeler yapmaya yukarıda bahsi geçen Kurul yetkili kılınmıştır (9). Artık Kuruldan, en azından, küçük ve orta boy işletmelerin denetimi için, işaret edilen zorlukları aşacak çözüm beklenmektedir.
Yeni TTK’da yapılması planlanan değişiklikler sırasında da A.Ş. ve LTd.Şti.’lerin kolayca şahıs firmasına dönüşümünün önü açılmalıdır. Belki de, tek kişilik ve hatta sermayesinin büyük bir oranı (örneğin %90’ından fazlası) bir kişiye ait olan şirketlere hiç değilse belli bir süre de olsa denetim muafiyeti tanınması en doğru olacaktır.
(1) Kurumlar Vergisi Faal Mükellef Sayıları, http://www.gib.gov.tr/fileadmin/user_upload/VI/20122.htm
2) 6102 Sayılı Yeni Ticaret Kanunu, 14.02.2011 ve 27846 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
(3) 02.11.2011 Tarih ve 28103 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
(4) http://www.ifac.org/auditing-assurance/clarity-center/clarified-standards
(5) SPK 10/22 Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Standartları Hakkında Tebliğ, 12.06.2006 tarih ve 26196 (mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
(6) Uluslararası Denetim ve Güvence Standartları, Türkiye Denetim Standartları Kurulu, Türmob Yayınları-339, 2008
(7) Handbook Of Internatıonal Qualıty Control, Audıtıng, Revıew, Other Assurance, And Related Servıces Pronouncements 2010 Edıtıon,
http://www.ifac.org/sites/default/files/publications/files/2010-handbook-of-internatio-1.pdf
(8) Guide to Using International Standards on Auditing in the Audits of Small- and Medium-Sized Entities, Third Edition, “http://www.ifac.org/publications-resources/guide-using-international-standards-auditing-audits-small-and-medium-sized-11”(9) 10.05.2012 Tarih ve 28288 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.