29 Mayıs 2012 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 28307
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2010/80
Karar Sayısı : 2011/178
Karar Günü : 29.12.2011
İPTAL DAVASINI AÇAN : Anamuhalefet (Cumhuriyet Halk) Partisi TBMM Grubu adına Grup Başkanvekilleri M. Akif HAMZAÇEBİ ve Muharrem İNCE
DAVANIN KONUSU : 11.6.2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda Ve Yem Kanunu’nun;
1) 13. maddesinin (1) numaralı fıkrasının, “Ancak, Bakanlıkça izin verilmiş süs kuşları ile akvaryum ve egzotik süs hayvanlarını satan iş yerlerinde, veteriner biyolojik ürünler dışındaki sadece bu hayvanlara mahsus olan veteriner tıbbî ürünler satılabilir” şeklindeki ikinci cümlesinin,
2) 22. maddesinin (7) numaralı fıkrasının, “Bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına göre, Ek-1’de Bakanlıkça değişiklik yapılabilir” şeklindeki ikinci cümlesinin,
3) 35. maddesinin (1) numaralı fıkrasının,
4) 46. maddesinin (3) numaralı fıkrasıyla değiştirilen, 9.3.1954 günlü, 6343 sayılı Veteriner Hekimliği Mesleğinin İcrasına, Türk Veteriner Hekimleri Birliği İle Odalarının Teşekkül Tarzına Ve Göreceği İşlere Dair Kanun’un 27. maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinin,
Anayasa’nın 2., 5., 7., 56., 73. ve 135. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ
“II. GEREKÇE
1) 11.06.2010 Tarihli ve 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunun 13 üncü Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci Tümcesinin Anayasaya Aykırılığı
Veteriner tıbbî ürünlerinin toptan ve perakende satışı ve tanıtımının düzenlendiği 13 üncü maddenin (1) numaralı fıkrasın birinci tümcesinde, veteriner biyolojik ürünler dışındaki veteriner tıbbî ürünlerinin toptan satışının, ecza depoları veya veteriner ecza depoları kanalıyla, perakende satışlarının ise eczaneler, veteriner muayenehane, klinik, poliklinik ve hayvan hastaneleri kanalıyla yapılacağı belirtilmiştir.
Ancak, fıkranın ikinci tümcesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca izin verilmiş süs kuşları ile akvaryum ve egzotik süs hayvanlarını satan işyerleri için istisna getirilmiş, bu işyerlerinde, veteriner biyolojik ürünler dışındaki sadece bu hayvanlara mahsus olan veteriner tıbbî ürünlerin de satılabileceği hüküm altına alınmıştır.
“Veteriner tıbbî ürünler”, 5996 sayılı Yasanın 3 üncü maddesinin 78 inci sırasında, “hayvana uygulanmak ya da hayvan için kullanılmak amacıyla tüm üretim aşamalarından geçerek kullanıma hazır hale getirilmiş etkin madde ihtiva eden ürünleri ve veteriner biyolojik ürünleri” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Bunların, etkin madde ihtiva eden yapıları, insanlara ve doğru kullanılmadığı takdirde hayvanlara zararı göz önünde bulundurularak, toptan satışının, ecza depoları veya veteriner ecza depoları kanalıyla, perakende satışlarının ise eczaneler, veteriner muayenehane, klinik, poliklinik ve hayvan hastaneleri kanalıyla yapılması insan ve hayvanın sağlığı ve maddi yaşamı için önemlidir.
Anayasanın 5 inci maddesinde, “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır”;“Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56 ncımaddesinde de, “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir…” denilmiştir.
“Anayasanın 5 inci maddesiyle kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlama ve insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama ödevi Devlete verilirken, 56 ncı maddesiyle de herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilerek, bu hakkı korumanın yine devletin ve vatandaşların ödevi olduğu vurgulanmaktadır.
Anayasanın 5 inci ve 56 ncı maddeleri ile Devlete verilen görevlerin yerine getirilmesi, belli bir plan ve program çerçevesinde gözetim ve denetim ile gerçekleşebilir. Anayasada yer alan “sağlıklı ve dengeli çevre” kavramına, hava, su ve toprak kirlenmesinin önlendiği bir çevre kadar, veteriner hizmetleri, bitki, gıda ve yem güvenilirliğinin de gireceği kuşkusuzdur. Yasa koyucunun, devlete ait ödevleri yerine getirirken, çıkardığı yasalarla gerekli önlemleri alması zorunludur. Hayvan ve insan sağlığı gibi, maddi ve manevi yaşamın vazgeçilmez konularının idarenin düzenlemesi ve takdirine bırakılması beklenemeyeceği gibi, yasa koyucunun bu alanda güvenliği zedeleyecek düzenlemeler yapması da kabul edilemez.
Süs kuşları ile akvaryum ve egzotik süs hayvanlarını satan işyerleri, bu tür tıbbî ürünlerin satışı ve kullanım yöntemlerinin önerilmesi için uygun eğitim, öğretim ve nitelikte kişiler tarafından işletilmediği gibi, uygun saklama ve satış ortamına da sahip değildir. Bu tür, uygun koşulları taşımayan satışlar, halk, insan ve hayvan sağlığı yönünden ciddi sakıncalar oluşturmaktadır.
Kuralın, can ve mal güvenliğini sağlamak, dolayısıyla kamu düzenini ve yararını korumak amacıyla getirildiği de söylenemez.
Açıklanan nedenlerle, 11.06.2010 Tarihli ve 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunun 13 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci tümcesi Anayasanın 5 inci ve 56 ncı maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.
2) 11.06.2010 Tarihli ve 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunun 22 nci Maddesinin (7) Numaralı Fıkrasının İkinci Tümcesinin Anayasaya Aykırılığı
22 nci maddede, sorumluluklar sıralanmış, (7) numaralı fıkrada, Yasanın Ek-1’inde belirlenen gıda ve yem işletmelerinin, işin nevine göre, konu ile ilgili lisans eğitimi almış en az bir personel çalıştırmak zorunda oldukları belirtilmiştir. Böylece, hangi gıda ve yem işletmelerinin, konu ile ilgili lisans eğitimi almış en az bir personel çalıştırmak zorunda oldukları Yasada tek tek sayılarak, bu konudaki sorumluluk yasal güvence altına alınmıştır. Ancak (7) numaralı fıkranın ikinci tümcesinde, Ek-1 sayılı çizelgede bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına göre, Bakanlıkça değişiklik yapılabileceği belirtilmiştir. Bakanlık, bu değişiklikleri çıkarılacak bir tebliğ ile ilan edecektir.
Bakanlığa yetki veren yasal düzenleme herhangi bir yasal çerçeve ve ölçüt içermemektedir. “bilimsel gelişmeler” ve “günü koşulları” bütünüyle soyut ve belirsiz kavramlardır.
Anayasanın 7 nci maddesinde yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği; 8 inci maddesinde ise yürütme yetki ve görevinin Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve yasalara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği öngörülmüştür. Buna göre, Anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasada öngörülen ayrık durumlar dışında, yasalarla düzenlenmemiş bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma ve yasayla konulan kuralları değiştirme yetkisi verilemez. Yasal düzenlemeler ancak yasa koyucu tarafından konulabilir, kaldırılabilir ya da değiştirilebilir.
Anayasanın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”dir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey, yasadan, belirli bir kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir. Ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Yasa kuralı, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmelidir. “Öngörülebilirlik şartı” olarak nitelendirilen bu ilkeye göre yasanın uygulanmasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi bireyleri keyfi ve öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla yazılmalıdır. Belirlilik, kişilerin hukuk güvenliğini korumakla birlikte idarede istikrarı da sağlar. (AYMK., 17.04.2008 günlü, E.2005/5, K.2008/93).
Kuralda, yasa ile getirilen gıda ve yem işletmelerinin değiştirilmesi konusunda, yasa ile esasları belirlenmeden, çerçevesi çizilmeden, soyut ve belirsiz kavramlara dayanarak, Bakanlığa çok geniş yetkiler verilmektedir. Yasa’da açıkça düzenleme yoluna gidilmeden, gıda ve yem işletmeleri ile bunların çalıştıracağı personelin, “bilimsel gelişmeler ve günün koşulları” gibi soyut gerekçelere dayanılarak değiştirilmesi yetkisinin idareye verilmesi, yasama yetkisinin devri niteliğini taşımaktadır. İdareye bırakılan takdir alanı geniş, sınırsız ve ölçüsüzdür.
Açıklanan nedenlerle, 11.06.2010 Tarihli ve 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunun 22 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının ikinci tümcesi Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.
3) 11.06.2010 Tarihli ve 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunun 35 inci Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının Anayasaya Aykırılığı
Fıkrada, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 5996 sayılı Yasa kapsamında yürütülen faaliyetler ve yapılan resmî kontrollerin karşılığı olarak ücret alabileceği, hangi faaliyetlerden ve resmî kontrollerden ne miktarda ücret alınacağının her yıl Aralık ayında Bakanlıkça belirleneceği öngörülmüştür.
Yasa koyucu, hem hangi faaliyet ve resmi kontrollerden ücret alınacağı, hem de ne miktarda ücret alınacağı konusunu tamamıyla Bakanlığa bırakmıştır.
Anayasanın 73 üncü maddesinde, herkesin, kamu giderlerini karşılamak üzere, vergi ödemekle yükümlü olduğu; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin yasayla konulacağı belirtilmiştir.
Verginin, kamu giderlerini karşılamak üzere alınması ve herkesin bu nedenle vergi ödemekle yükümlü olası, temel anayasal ilkelerden biridir. “Vatandaş vazifelerinin en önemlilerinden biri” olarak tanımlanan vergi yükümünün amacı, kamu hizmetlerinin karşılığı olarak kamu giderlerine kaynak oluşturmaktır. Kamu giderleri, kamu hizmetlerinin gerektirdiği giderlerdir. (GEREK Şahnaz, AYDIN Ali Rıza, Anayasa Yargısı ve Vergi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 2. Baskı, Ankara, 2010, s.42 vd.)
5996 sayılı Yasa kapsamındaki faaliyetler ve resmi kontroller, Anayasanın Devlete yüklediği görevler arasında olup, kamu hizmeti, bu hizmet karşılığında yapılacak harcamalar da kamu gideridir. Bu kamu hizmetinin gerektirdiği giderlerin, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlerle karşılanması zorunludur. Bu durumda, söz konusu giderleri karşılamak amacıyla kişilerden alınan paranın da vergi ya da vergi benzeri yükümlülük olması gerekir. Bu hizmetlerin, kişilerden alınan ücretle değil Devletin genel gelirleriyle karşılanması gerekir.
Kuralda, “ücret alabilir” sözcükleri kullanılmak suretiyle, zorunluluk getirilmemekle birlikte, Yasa kapsamında yürütülen faaliyetler ve resmi kontrollerin hangilerinden ücret alınacağı ve ne miktarda ücret alınacağı Bakanlığa bırakılmıştır. Kural, düzenleniş şekliyle, Yasa kapsamındaki tüm faaliyetlerin ve resmi kontrollerin karşılığında ücret alınmasına kadar geniş bir yetkiyi Bakanlığa bırakmıştır ki bu durumda da, alınacak ücretler, kamu giderlerinin karşılanması için zorunlu hale gelecek ve kamu gücüne dayanılarak alınan vergi benzeri mali yükümlülük niteliğine dönüşecektir.
Kuralın düzenleniş şekli ve Bakanlığa verilen yetki, 5996 sayılı Yasa kapsamındaki kamu hizmetlerini ve kamu gideri niteliğindeki harcamalarla, bunlardan Devlet gelirleriyle karşılanmayacak ve belirli hizmetler karşılığında ücret alınacakları ayırmamakta, bu konudaki tüm yetkiyi Bakanlığa bırakmaktadır. Bu yönüyle, Anayasanın 73 üncü maddesindeki, kamu giderlerinin vergi gelirleriyle karşılanması ilkesi ihlal edildiği gibi, asıl olarak verginin yasallığı ilkesi de ihlal edilmiştir.
Anayasa koyucunun, her çeşit mali yükümlerin yasayla konulması, değiştirilmesi ve kaldırılmasını buyururken, keyfi, takdiri ve sınırsız ölçülere dayalı uygulamaları önleyecek ilkelerin yasada yer alması amacını güttüğünde kuşku yoktur (age. s.147) Yasa koyucunun, yalnızca konusunu belli ederek bir mali yükümün ilgililere yükletilmesine izin vermesi, bunun yasayla konulmuş sayılması ve Anayasaya uygunluğunun kabulü için yeterli olmayacağı halde, 5996 sayılı Yasa kapsamındaki tüm faaliyet ve resmi kontrolleri kapsama alan bir yetki devrinin Anayasaya uygunluğunun kabulü mümkün değildir. Kural, aynı zamanda belirsizlik de içermekte, sadece yetki vermekle yetinmekte, kişilerin hukuk güvenliğini ihlal etmektedir.
Açıklanan nedenlerle 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunun 35 inci maddesinin (1) numaralı fıkrası Anayasanın 2 nci ve 73 üncü maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir.
4) 11.06.2010 Tarihli ve 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunun 46 ncıMaddesinin (3) Numaralı Fıkrası ile Değiştirilen, 6343 Sayılı Kanunun 27 nci Maddesinin Birinci Fıkrasının (7) Numaralı Bendinin Anayasaya Aykırılığı
5996 sayılı Yasanın 46 ncımaddesinin (3) numaralı fıkrası ile 6343 sayılı Veteriner Hekimliği Mesleğinin İcrasına, Türk Veteriner Hekimleri Birliği ile Odalarının Teşekkül Tarzına ve Göreceği İşlere Dair Kanunun 27 nci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendi değiştirilmiştir. Değişik (7) numaralı bende göre, Birliğin Büyük Kongresinin oluşumu için;
a) Oda başkanları tabii delege,
b) İlgili odalardan, üye sayısı (150)’ye kadar olanlardan (4) delege,
c) Üye sayısı (151 – 300) arasında olanlardan (5) delege,
d) Üye sayısı (301 – 600) arasında olanlardan (6) delege,
e) Üye sayısı (601 – 1000) arasında olanlardan (8) delege,
f) Ayrıca (1000)’den fazla üyesi olan odalardan (8) delegeye ek olarak her (500) üye için (1) delege,
g) Aynı sayıda yedek seçmek, Umumi Heyetin görevleri arasında sayılmıştır.
(7) numaralı fıkra değiştirilmeden önce, 2993 sayılı Yasa ile değişik şekline göre “Büyük Kongreye iştirak etmek üzere, elliye kadar üyesi olan odalardan iki, yüze kadar üyesi olan odalardan dört ve yüzden fazla üyesi olan odalardan da altı temsilci seçmek” şeklindeyken, Anayasa Mahkemesinin 25.06.2009 günlü, E.2006/143, K.2009/98 sayılı kararıyla iptal edilmiş, ayrıca yeni düzenleme yapılması amacıyla 1 yıl süre verilmiştir. Karar 07.10.2009 günlü Resmi Gazetede yayımlanmış, bir yıllık süre dolmadan, 5996 sayılı Yasayla yeni düzenleme yapılmıştır.
Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararında;
“İtiraz konusu kural uyarınca, Türk Veteriner Hekimleri Birliği Kongresine katılmak üzere, elliye kadar üyesi olan Veteriner Hekimleri Odaları iki, yüze kadar üyesi olan odalar dört ve yüzden fazla üyesi olan odalar ise altı temsilci seçmektedirler. Böylece çok sayıda veteriner hekimin kayıtlı olduğu Veteriner Odaları, Büyük Kongre’de üye sayılarına göre değil, maktu bir sayı ile temsil edilmiş olmaktadırlar.
Anayasanın 135 inci maddesinde, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve üst kuruluşlarının belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleri oldukları belirtilmiştir.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, yasayla düzenlenen mesleklerin verdikleri kamu hizmetinde belli bir düzeyi korumak ve mesleğe mensup olanların ortak çıkarlarını kollamak ve aralarındaki dayanışmayı güçlendirmek için kurulurlar. Bu tür mesleki kuruluşların çok partili demokratik düzen içerisinde giderek etkili bir baskı grubu haline gelmeleri ve bu şekilde örgütlenen gruplar arasındaki dayanışmanın toplum çıkarları aleyhine gelişmesi tehlikesi, bunların kamu hukuku kural ve usulleriyle düzenlenmesini zorunlu kılmış ve sosyal bir olgu olarak öteden beri varlıklarını koruyabilmiş olan bu kuruluşları anayasal bir kurum haline dönüştürmüştür.
Anayasanın sözü edilen kuruluşları düzenleyen 135 inci maddesi konuya bazı noktalarda açıklık ve daha yoğun denetim sisteminin ölçütlerini getirmiştir. Meslek kuruluşlarının amaçları belirlenmiş, etkinlik alanları sınırlanmış, bunların birer kamu tüzelkişisi olduğu açıklığa kavuşturulmuş, organlarının seçimi yargı gözetimine tabi kılınmış, amaç dışı faaliyet göstermeleri yasaklanmış, devletin bu kuruluşlar üzerindeki idari ve mali denetim hakkı açıkça belirlenmiştir.
Yukarıda anılan Anayasa kuralı kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının “… kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunla gösterilen usullere göre yargı denetimi altında, gizli oyla seçilen …” tüzelkişiler olduğunu öngörmekte ve bunların kuruluşunda organlarının seçimle işbaşına gelme usulünü benimsemektedir. Herhangi bir kuruluşun oluşmasında demokrasinin temel kuralı olan seçime yer verilmişse, bu kuruluşun yönetim ve işleyişinin de demokratik kurallara aykırı olamayacağının kabulü gerekir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasakoyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve Anayasanın bulunduğu bilincinde olan devlettir. Adaletli bir hukuk düzeninin kurulabilmesi, diğer seçimler yanında kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin seçimlerinde de seçime katılacakların adil bir biçimde temsil edilmesine bağlıdır. Adil temsilin sağlanmadığı bir seçimin demokratik olmasından ve hukuk devleti ilkesine uygunluğundan söz edilemez.
Demokrasinin olmazsa olmaz kuralı seçimdir. Demokratik seçimin en önemli niteliği ise adil bir temsil ilkesine dayalı serbest, eşit ve genel-oy esasını içermesidir. İtiraz konusu kural ile sayısı kaç olursa olsun yüzden fazla üyesi olan veteriner odalarının Büyük Kongre’ ye katılmasının altı temsilciyle sınırlandırılması ve böylece Türk Veteriner Hekimleri Birliğinin en önemli organının oluşumunda adil temsilin önlenmesi, Veteriner Hekim Odalarının iç işleyişinde demokrasiye aykırı düşen bir düzenlemedir.
Bu nedenle itiraz konusu kural Anayasanın 2 nci ve 135 inci maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.”
denilmiştir. Kararda, demokratik seçim ilkeleri, odaların üye sayılarına göre temsil edilmemesi, sayısı kaç olursa olsun yüzden fazla üyesi olan odaların altı temsilciyle sınırlanması üzerinde durulmuş ve adil biçimde temsilin önlenmesi Anayasaya aykırı bulunmuştur.
5996 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikte, oda başkanları doğal delege kabul edilmekle birlikte, üye sayısı 150’ye kadar olanlardan (4) üye öngörülmüştür. Ancak, 150’den fazla üye sayısı olan odalarda, üye sayısı arttıkça adil temsil ilkesi bozulmaktadır. Şöyle ki, 150 üyeye (4) delege verilirken;
a) Üye sayısı (151 – 300) arasında olanlardan (5) delege, denilerek, artan 150 üye için (1) delege eklenmiştir.
b) Üye sayısı (301 – 600) arasında olanlardan (6) delege, denilerek, bu kez artan 300 üye için (1) delege eklenmiştir.
c) Üye sayısı (601 – 1000) arasında olanlardan (8) delege, denilerek, bu kez de artan 400 üye için (2) delege eklenmiştir.
d) Ayrıca (1000)’den fazla üyesi olan odalardan (8) delegeye ek olarak her (500) üye için (1) delege, denilerek, artan her 500 üye için (1)’er delege eklenmiştir.
Görüldüğü gibi, üye sayılarına göre adil biçimde temsil yine getirilmemiştir. 150 üye (4) delege ile temsil edilirken, artan 300 üye bir delegeyle temsil edilmektedir. Adil temsil ilkesi üye sayısı arttıkça değişmekte ve bozulmaktadır. 600 üyeden sonraki artışta, bu kez artan 400 üye iki delege ile temsil edilmektedir. Diğer bir anlatımla, üye sayısı 150 olan odalar (4) delege ile temsil edilirken, üye sayısı 1000 olan odalarda, artan 850 üye için (4) delege öngörülmüştür. 150 üyeli odada bir delegenin temsil oranı 37,5 iken, 1000 üyeli odada bu oran 12,5’e düşmektedir. 1000’den fazla üyesi olan odalarda ise her 500 üyeye (1) delege eklenerek adil temsil iyice bozulmaktadır. Üye sayısı 1000’dan fazla olan odalarda bir delegeye düşen üye sayısı ile küçük odalarda bir delegeye düşen üye sayısında yüzde 200’ü aşan farklılıklar oluşabilmektedir. Bir başka durum ise önceki düzenlemede 150 üyesi olan odalar (6) delege ile temsil edilirken, yeni düzenlemede bu sayı (4)’e düşürülmektedir.
5996 sayılı Yasayla yapılan değişiklik, Anayasa Mahkemesinin gerekçesini karşılamamış, üye sayısına göre temsili sağlayacak bir düzenleme yapılmamış, adil temsil ilkesine uyulmamıştır.
Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen E.2006/143 sayılı kararında belirtilen gerekçelerle ve açıklanan nedenlerle, 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunun 46 ncımaddesinin (3) numaralı fıkrasıyla değiştirilen, 6343 Sayılı Kanunun 27 nci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendi Anayasanın 2 nci ve 135 inci maddelerine aykırı olup iptali gerekmektedir.
III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
Hukuk devletine aykırı olan, temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve Anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin, uygulanması halinde, sonradan giderilmesi olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır.
Öte yandan, Anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması, hukuk devleti sayılmanın da gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde, özenle (ş.abacı) korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuşkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır.
Yukarıda Anayasaya aykırılı ileri sürülen hükümlerin uygulanması halinde, gıda ve yem güvenilirliği, halk sağlığı, bitki ve hayvan sağlığı konularında Bakanlığın keyfi uygulamaları ile karşılaşılacak, bu uygulamalar sonunda kişilerin hukuk güvenlikleri ve özellikle sağlıkları ihlal ve tehdit altında kalacaktır. Hangi kamu hizmetlerinin giderlerinin devlet gelirleriyle karşılanacağı, hangilerinden ücret alınacağı yetkisinin sadece Bakanlıkça kullanılmasıyla maddi kayıplar yaşanacaktır. Öte yandan, Veteriner Hekimleri odalarının seçimleri Anayasa aykırı olarak yapılmaya devam edecektir.
Anayasanın hükümlerine açıkça aykırılık taşıyan söz konusu düzenlemelerin uygulamaya geçmesi durumunda ise telafisi imkansız zararlar doğacaktır.
Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıştır.
SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 11.06.2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun;
1) 13 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının, “Ancak, Bakanlıkça izin verilmiş süs kuşları ile akvaryum ve egzotik süs hayvanlarını satan iş yerlerinde, veteriner biyolojik ürünler dışındaki sadece bu hayvanlara mahsus olan veteriner tıbbî ürünler satılabilir” şeklindeki ikinci tümcesinin, Anayasanın 5 inci ve 56 ncı maddelerine aykırı olduğundan,
2) 22 nci maddesinin (7) numaralı fıkrasının, “Bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına göre, Ek-1’de Bakanlıkça değişiklik yapılabilir” şeklindeki ikinci tümcesinin, Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine aykırı olduğundan,
3) 35 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının, Anayasanın 2 nci ve 73 üncü maddelerine aykırı olduğundan,
4) 46 ncı maddesinin (3) numaralı fıkrası ile değiştirilen, 6343 sayılı Kanunun 27 nci maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinin, Anayasanın 2 nci ve 135 inci maddelerine aykırı olduğundan,
iptallerine, Anayasaya açıkça aykırı olmaları ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz.”
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralları
1- 5996 sayılı Kanun’un iptali istenilen kuralın da yer aldığı 13. maddesi şöyledir:
“Veteriner tıbbî ürünlerinin toptan ve perakende satışı, tanıtımı
Madde 13- (1) Veteriner biyolojik ürünler dışındaki veteriner tıbbî ürünlerinin toptan satışı, ecza depoları veya veteriner ecza depoları kanalıyla, perakende satışları ise eczaneler, veteriner muayenehane, klinik, poliklinik ve hayvan hastaneleri kanalıyla yapılır. Ancak, Bakanlıkça izin verilmiş süs kuşları ile akvaryum ve egzotik süs hayvanlarını satan işyerlerinde, veteriner biyolojik ürünler dışındaki sadece bu hayvanlara mahsus olan veteriner tıbbî ürünler satılabilir. Veteriner biyolojik ürünlerin satışına ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.
(2) Veteriner tıbbî ürünlerini depolayanlar, toptan ve perakende ticaretini yapanlar, alış ve satış ile ilgili kayıtları tutmak, Bakanlığın belirlediği uygun şartlarda muhafaza etmek ve denetimlerde her türlü kolaylığı göstermek zorundadır.
(3) Psikotropik ve narkotik veteriner tıbbî ürünleri, bu Kanun hükümlerine ilave olarak uyuşturucularla ilgili özel kanunlara da tâbidir. Bu ürünler sadece klinisyen veteriner hekimlere, veteriner fakültelerinin ilgili birimlerine satılabilir, sadece veteriner hekimler tarafından uygulanır ve Bakanlığın izni olmadıkça devredilemez ve satılamaz. Bu ürünler için azaltılmış olsa dahi tanıtım numunesi hazırlanamaz.
(4) Veteriner sağlık ürünlerinin tanıtımına ilişkin düzenlemeler Bakanlıkça belirlenir. Ancak, psikotropik ve narkotik etkili veteriner tıbbî ürünlerinin kitlesel iletişim vasıtalarıyla hatırlatıcı ya da bilgilendirici tanıtımı yapılamaz.
(5) Veteriner sağlık ürünlerinin ambalajında satış fiyatının belirtilmesi zorunludur. Bakanlık, ülke ihtiyaçları, piyasa koşulları, kamu yararı ve hizmetin gereklerini dikkate alarak gerektiğinde satış fiyatlarını belirleyebilir.
(6) Bu maddenin uygulanması ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir.”
2- Kanun’un 22. maddesi şöyledir:
“Sorumluluklar
Madde 22- (1) Gıda, gıda ile temas eden madde ve malzeme ve yem ile ilgili faaliyet gösteren işletmeciler, kendi faaliyet alanının her aşamasında bu Kanunda belirtilen şartları sağlamak ve bunu doğrulamakla yükümlüdür.
(2) Gıda ve yem işletmecisi ürettiği, işlediği, ithal ettiği, satışını veya dağıtımını yaptığı bir ürününün, gıda ve yem güvenilirliği şartlarına uymadığını değerlendirmesi veya buna ilişkin makul gerekçelerinin olması durumunda, söz konusu ürünü kendi kontrolünden çıktığı aşamadan başlamak üzere, toplanması için gerekli işlemleri derhal başlatmak ve konu ile ilgili Bakanlığı bilgilendirmek zorundadır. Gıda ve yem işletmecisi, ürünün toplanması gerektiğinde, toplanma nedeni hakkında tüketiciyi veya kullanıcıyı doğru ve etkin olarak bilgilendirmek ve gerekli hâllerde, insan sağlığını korumaya yönelik alınacak tedbirlerin yeterli olmaması durumunda, tüketiciye veya kullanıcıya ürünün iadesi için çağrıda bulunmak zorundadır.
(3) Gıda ve yem işletmecisi, faaliyeti ile ilgili istenen kayıtları güncel tutmak, istendiğinde Bakanlığa sunmak zorundadır.
(4) Piyasaya arz edilecek gıda ve yemlerden onay alınması zorunlu olanlar Bakanlıkça belirlenir. Ürün sahibi, onay için Bakanlıkça talep edilen bilgi ve belgeleri sunmak zorundadır. Bu ürünlerin, onay alınmadan üretimi, ithalatı ve piyasaya arzı yasaktır.
(5) Bakanlık, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasını sağlamak için, gıda ve yem işletmecilerinin üretim, işleme ve dağıtımın tüm aşamalarında resmî kontrolleri yapar, gıda ve yem işletmeleri ile ilgili kayıtları tutar.
(6) Gıda ve yem işletmecisi, ürünle ilgili riskin önlenmesi, azaltılması veya ortadan kaldırılmasından sorumlu olup, bu gibi tedbirlerin alınmasında Bakanlıkla işbirliği yapar. İlgililer, Bakanlıkça alınan önlemlerin uygulanması sırasında hiçbir şekilde engelleme yapamaz.
(7) Ek-1’de belirlenen gıda ve yem işletmeleri, işin nevine göre, konu ile ilgili lisans eğitimi almış en az bir personel çalıştırmak zorundadır. Bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına göre, Ek-1’de Bakanlıkça değişiklik yapılabilir. Bu değişiklikler Bakanlıkça çıkarılacak bir tebliğ ile ilan edilir.
(8) Bu maddenin uygulanması ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir.”
3- Kanun’un 35. maddesi şöyledir:
(1) Bakanlık, bu Kanun kapsamında yürütülen faaliyetler ve yapılan resmî kontrollerin karşılığı olarak ücret alabilir. Hangi faaliyetlerden ve resmî kontrollerden ne miktarda ücret alınacağı her yıl Aralık ayında Bakanlıkça belirlenir.
(2) Bu Kanun kapsamında elde edilecek gelirlerden 21/12/1967 tarihli ve 969 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Merkez ve Taşra Kuruluşlarına Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanun ile ilgili olan faaliyet gelirleri, döner sermaye bütçelerine gelir olarak kaydedilir ve bu gelirler öncelikli olarak bu Kanun kapsamındaki faaliyetlerin yürütülmesinde kullanılır. Diğer gelirler genel bütçeye gelir kaydedilir.
(3) Salgın ve bulaşıcı hayvan hastalıkları ile zararlı organizmaların kontrolü veya eradikasyonu, ulusal veya bölgesel düzeyde uygulanacak mücadele projelerinin hazırlatılması ve uygulanması, mücadelesi, kontrolü, denetimi ve bu amaçlarla alet, malzeme, aşı, ilaç ve benzerlerinin alımı ile acil durumlardaki ihtiyaçlar için döner sermaye bütçelerinden gerekli harcamaları yaptırmaya veya bu amaçlarla bir işletmeden diğer işletmeye borç veya karşılıksız olmak üzere kaynak aktarmaya Tarım ve Köyişleri Bakanı yetkilidir.
(4) Bakanlık bütçesine, döner sermaye faaliyetleri dışında, bu Kanun kapsamındaki görevlerin yerine getirilmesi amacıyla gerekli ödenek konulur.
(5) Bu Kanun kapsamında Bakanlık tarafından gümrüklerde kontrolü zorunlu olan canlı hayvan ve ürünler ile yurt içi hayvan sevklerinde yapılan kontrollerin mesai saatleri dışında veya resmi tatillerde yapılması halinde, bu kontrolleri gerçekleştiren personele, ayda 6000 gösterge rakamını geçmemek üzere görev yaptıkları her gün için 400 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpılması sonucu bulunacak tutarı geçmemek üzere, döner sermaye bütçesinden fazla çalışma ücreti ödenir.
(6) Bu maddenin uygulanması ile ilgili usul ve esaslar Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir.”
4- Kanun’un (3) numaralı fıkrasıyla değiştirilen, 6343 sayılı Kanun’un iptali istenilen kuralın da yer aldığı 27. maddesi şöyledir:
“Madde 27 –Umumi heyetin vazifeleri aşağıda yazılı fıkralarda gösterilmiştir.
İdare heyeti ve murakabe kurulunun yıllık mesai raporlarını incelemek;
Bilançoyu tetkik ve müzakere eylemek;
Yeni yıl bütçe taslağını tetkik, müzakere, kabulü halinde tasdik etmek;
İdare heyeti tarafından sunulan teklif ve mevzuların müzakeresini yapmak;
Müddeti hitam bulan idare heyetinin ibrasına karar vermek;
Yeni idare heyeti seçimini yapmak;
Büyük Kongreye iştirak etmek üzere, oda başkanları tabii delege kabul edilerek ilgili oda azalarından; üye sayısı (150)’ye kadar olanlardan (4), üye sayısı (151 – 300) arasında olanlardan (5), üye sayısı (301 – 600) arasında olanlardan (6), üye sayısı (601 – 1000) arasında olanlardan (8), ayrıca (1000)’den fazla üyesi olan odalardan (8) delegeye ek olarak her (500) üye için (1) delege ve aynı sayıda yedek seçmek,
İki hesap murakıbı seçmek.
(Değişik bent: 03/04/1984- 2993/7 md.) Beş asıl ve iki yedek haysiyet divanı üyelerini seçmek.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa’nın 2., 5., 7., 56., 73. ve 135. maddelerine dayanılmıştır.
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca, Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ, Zehra Ayla PERKTAŞ ve Engin YILDIRIM’ın katılımlarıyla 22.9.2010 günü yapılan ilk inceleme toplantısında,
1- Dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine,
2- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, dava konusu Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A) 5996 Sayılı Kanun’un 13. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde; dava konusu kuralda, süs kuşları ile akvaryum ve egzotik süs hayvanlarını satan işyerlerinde, bu hayvanlara mahsus veteriner tıbbi ürünlerin satılabilmesine imkân tanındığı, ancak bu işyerlerinin söz konusu ürünleri uygun bir şekilde saklama koşullarına vebu ürünleri önerecek nitelikteki uzmanlara sahip olmaksızın anılan satışları yapmasının, insan ve çevre sağlığını tehdit edebileceği belirtilerek, kuralın Anayasa’nın 5. ve 56. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kural ile Bakanlıkça izin verilmiş süs kuşları ile akvaryum ve egzotik süs hayvanlarını satan işyerlerinde, veteriner biyolojik ürünler dışındaki sadece bu hayvanlara mahsus olan veteriner tıbbî ürünlerin satılabilmesine imkân tanınmıştır.
Anayasa’nın 5. maddesinde, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamanın Devletin amaç ve görevleri arasında bulunduğu, 56. maddesinde ise herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra, çevreyi geliştirmenin ve çevre sağlığını korumanın Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu hüküm altına alınmıştır.
5996 sayılı Yasa’nın 11. maddesi uyarınca, hayvan satacak işyerlerinin faaliyete başlamadan önce Bakanlıktan onay almaları zorunludur. Bu madde uyarınca, söz konusu işyerlerinin veteriner tıbbi ürünleri uygun koşullarda saklama ve satış ortamını sağlama koşullarını oluşturmamaları hâlinde bu yerlere Bakanlıkça onay verilmesi mümkün değildir. Bu sebeple kuralın izin verdiği süs hayvanlarına ilişkin veteriner tıbbi ürünlerinin satışının, insan ve çevre sağlığı açısından bir sakınca doğurduğu söylenemez.
Açıklanan nedenle kural, Anayasa’nın 5. ve 56. maddelerine aykırı değildir. İptal istemin reddi gerekir.
B) Kanun’un Maddesinin (7) Numaralı Fıkrasının İkinci Cümlesinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, hangi gıda ve yem işletmelerinin hangi formasyona sahip uzmanı çalıştırmak zorunda olduğunu bildiren 5996 sayılı Yasa’nın Ek-1 bölümünün kanunla düzenlendiği, dava konusu kuralın ise bir idari işlemle ve “bilimsel gelişmeler ve günün koşulları” gibi belirsiz kavramlara dayanılarak Bakanlığa Ek-1’de değişiklik yapma yetkisi verdiği, bu durumun Anayasa’nın 7. maddesinde belirtilen yasama yetkisinin devredilemeyeceği ve 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin belirlilik ilkesine aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmüştür.
Kanun’un 22. maddesinin (7) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde, Kanun’un Ek-1’inde gösterilen gıda ve yem işletmelerinin, işin nevine göre, konuyla ilgili lisans eğitimi almış en az bir personel çalıştırmak zorunda olduğu belirtilmiş, dava konusu kuralda ise bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına göre Ek-1’de Bakanlıkça değişiklik yapılabileceği düzenlenmiştir.
Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik ilkesi”dir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir.
Anayasa’nın 7. maddesinde ise “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, Anayasa’da yasa ile düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir.
Gelişen koşul ve durumlara göre sık sık değişik önlemler alma, bunları kaldırma ve süratli biçimde hareket etme zorunluluğunun bulunduğu alanlarda, yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra, uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakması, yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamayacağı gibi yürütme organının yasama organı tarafından çerçevesi çizilmiş alanda ve değişen koşullara uyum sağlayabilecek esnekliğe sahip kriterlere uygun olarak, genel nitelikte hukuksal tasarruflarda bulunması, hukuk devletinin belirlilik ilkesine de aykırı değildir.
Kanun’un 22. maddesinin (7) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde, Kanun’un Ek-1’inde gösterilen gıda ve yem işletmelerinin, işin nevine göre, konu ile ilgili lisans eğitimi almış en az bir personel çalıştırmak zorunda olduğu belirtilmek suretiyle, yasama organı tarafından konuya ilişkin genel kural saptanmış ve Kanun’un Ek-1 bölümünde bu zorunluluk altında bulunan gıda ve yem işletmelerinin hangileri olduğu belirlenmek suretiyle de sınırları belirlenmiş bir alan oluşturulmuştur. Bu şekilde konunun çerçevesi çizildikten sonra, dava konusu kuralla sadece hangi işletmelerin hangi uzmanı çalıştırması gerektiği yönündeki gelişen koşul ve durumlara göre sık sık değişiklik yapılması gereken teknik alanda, yürütmeye “bilimsel gelişmeler ve günün koşulları” kriterlerine dayalı olarak değişiklik yapma yetkisi verilmiştir.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. ve 7. maddelerine aykırı değildir. İptal istemin reddi gerekir.
Mehmet ERTEN, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN bu görüşe katılmamışlardır.
C) Kanun’un 35. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, dava konusu kuralda ücret olarak adlandırılan bedelin aslında vergi benzeri bir yükümlülük olduğu ve kuralla hangi faaliyet ve kontrollerden ne miktarda ücret alınacağının Bakanlığa bırakıldığı, bu durumun Anayasa’nın 73. maddesinde belirtilen verginin yasallığı ilkesine aykırı olduğu ayrıca düzenlemenin belirsizlik içermesi sebebiyle kişilerin hukuki güvenliğini de ihlal ettiği belirtilerek, kuralın Anayasa’nın 2. ve 73. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptal başvurusuna konu kuralın birinci cümlesinde, Bakanlığın, 5996 sayılı Kanun kapsamında yürütülen faaliyetler ve yapılan resmî kontrollerin karşılığı olarak ücret alabileceği, ikinci cümlesinde ise hangi faaliyetlerden ve resmî kontrollerden ne miktarda ücret alınacağının her yıl aralık ayında Bakanlıkça belirleneceği düzenlenmiştir.
Anayasa’nın 73. maddesinin üçüncü fıkrasında “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.” hükmüne yer verilmiştir. “Vergilerin yasallığı” ilkesi olarak da nitelendirilen bu kural gereği, kanun koyucunun yalnızca konusunu belli ederek bir vergi, resim, harç veya benzeri bir mali yükümlülük alınmasına izin vermesi bunun kanunla konulmuş sayılması için yeterli değildir. Getirilen malî yükümlülüğün miktar ve oranı ile yükümlüsünün de kanunda gösterilmesi zorunludur. Ancak dava konusu kuralda; verilen bir hizmetin karşılığı olmak üzere ücret alınması söz konusu olup alınan ücretin, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülük niteliği bulunmamaktadır.
Diğer taraftan Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik ilkesi”dir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gerekir. Ancak gelişen koşul ve durumlara göre sık sık değişik önlemler alma, bunları kaldırma ve süratli biçimde hareket etme zorunluluğunun bulunduğu alanlarda, yasama organının temel kuralları saptamasından sonra, çerçevesi çizilmiş ve değişen koşullar karşısında farklılık gösterebilecek ve bu sebeple dinamik bir mevzuatla yönetilmesi gereken alanda yürütme organının düzenleme yapması, hukuk devletinin belirlilik ilkesine aykırı değildir.
Yasa koyucu tarafından ücretin alınması hususunda genel kural ve ücretin alınacağı çerçeve belirlendikten sonra dava konusu kuralın ikinci cümlesiyle hangi hizmet türünden ne miktarda ücret alınacağı konusunda değişen koşullar karşısında farklılık gösterebilecek ve bu sebeple dinamik bir mevzuatla yönetilmesi gereken alanda yürütmeye düzenleme yapma izni verildiği görülmektedir. Yukarıda belirtilen kriterlerışığında bu düzenlemenin hukuk devletinin belirlilik ilkesiyle çelişir bir yönü bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. ve 73. maddelerine aykırı değildir. İptal istemin reddi gerekir.
Alparslan ALTAN, Mehmet ERTEN, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ve Zehra Ayla PERKTAŞ 35. maddenin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesi yönünden bu görüşe katılmamışlardır.
D) Kanun’un 46. Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasıyla Değiştirilen, 6343 Sayılı Kanun’un 27. Maddesinin Birinci Fıkrasının (7) Numaralı Bendinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, dava konusu kuralda, Türk Veteriner Hekimleri Birliği Büyük Kongresi’ne delege seçilirken, üye miktarına düşen delege sayısının üye sayısı arttıkça azalan bir oranla artması sebebiyle, adil temsil ilkesine aykırı davranıldığı belirtilerek, kuralın Anayasa’nın 2. ve 135. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Dava konusu kural ile Türk Veteriner Hekimleri Birliği Büyük Kongresi’ne katılmak üzere, oda başkanları tabii delege kabul edilerek ilgili oda üyelerinden; üye sayısı (150)’ye kadar olanlardan (4), üye sayısı (151 – 300) arasında olanlardan (5), üye sayısı (301 – 600) arasında olanlardan (6), üye sayısı (601 – 1000) arasında olanlardan (8), ayrıca (1000)’den fazla üyesi olan odalardan (8) delegeye ek olarak her (500) üye için (1) delege ve aynı sayıda yedek seçilmesi düzenlenmiştir.
Anayasa’nın 135. maddesinde, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve üst kuruluşlarının belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleri oldukları belirtilmiştir.
Yukarıda anılan Anayasa kuralı kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının “… kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunla gösterilen usullere göre yargı denetimi altında, gizli oyla seçilen …” tüzelkişiler olduğunu öngörmekte ve bunların kuruluşunda organlarının seçimle işbaşına gelme usulünü benimsemektedir. Herhangi bir kuruluşun oluşmasında demokrasinin temel kuralı olan seçime yer verilmişse, bu kuruluşun yönetim ve işleyişinin de demokratik kurallara aykırı olamayacağının kabulü gerekir.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Adaletli bir hukuk düzeninin kurulabilmesi, diğer seçimler yanında kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin seçimlerinde de seçime katılacakların adil bir biçimde temsil edilmesine bağlıdır. Adil temsilin sağlanmadığı bir seçimin demokratik olmasından ve hukuk devleti ilkesine uygunluğundan söz edilemez. Demokrasinin olmazsa olmaz kuralı seçimdir. Demokratik seçimin en önemli niteliği ise adil bir temsil ilkesine dayalı serbest, eşit ve genel oy esasını içermesidir.
Dava konusu kural ile delegelerin maktu bir sayıya göre belirlenmesini öngören sistemin terk edilerek, odaların üye sayısı artışına paralel olarak seçecekleri delege sayısının da dinamik şekilde artmasını sağlayan bir sistemin getirildiği görülmektedir. Bu durum daha çok üyeye sahip odaların büyük kongrede daha geniş bir katılımla temsil edilmesini sağlamaktadır. Ayrıca kural ile sayısı ne kadar az olursa olsun her odanın Büyük Kongre’ye en az dört temsilci gönderebilmesi ve üye miktarına düşen delege sayısının üye sayısı arttıkça azalan bir oranla artması esası benimsenmiştir. Bu husus çoğulcu bir demokrasi anlayışının tezahürü olup, bu durum üye sayısı fazla olan odaların tüm karar süreçlerinden diğer odaları dışlayıp her konuda tek başlarına karar verici pozisyonda olmalarını engellemekte ve karar verirken küçük üyeli odaların da görüşlerinin dikkate alınmasını sağlamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2. ve 135. maddelerine aykırı değildir. İptal istemin reddi gerekir.
V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
11.6.2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun:
1) 13. maddesinin (1) numaralı fıkrasının, “Ancak, Bakanlıkça izin verilmiş süs kuşları ile akvaryum ve egzotik süs hayvanlarını satan iş yerlerinde, veteriner biyolojik ürünler dışındaki sadece bu hayvanlara mahsus olan veteriner tıbbî ürünler satılabilir.” biçimindeki ikinci cümlesine,
2) 22. maddesinin (7) numaralı fıkrasının, “Bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına göre, Ek-1’de Bakanlıkça değişiklik yapılabilir.” biçimindeki ikinci cümlesine,
3) 35. maddesinin (1) numaralı fıkrasına,
4) 46. maddesinin (3) numaralı fıkrasıyla değiştirilen, 9.3.1954 günlü, 6343 sayılı Veteriner Hekimliği Mesleğinin İcrasına, Türk Veteriner Hekimleri Birliği İle Odalarının Teşekkül Tarzına Ve Göreceği İşlere Dair Kanun’un 27. maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendine,
yönelik iptal istemleri, 29.12.2011 günlü, E. 2010/80, K. 2011/178 sayılı kararla reddedildiğinden, bu fıkra, bent ve cümlelere ilişkin YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİNİN REDDİNE, 29.12.2011 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
VI- SONUÇ
11.6.2010 günlü, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun:
A- 13. maddesinin (1) numaralı fıkrasının “Ancak, Bakanlıkça izin verilmiş süs kuşları ile akvaryum ve egzotik süs hayvanlarını satan işyerlerinde, veteriner biyolojik ürünler dışındaki sadece bu hayvanlara mahsus olan veteriner tıbbî ürünler satılabilir.” biçimindeki ikinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
B- 22. maddesinin (7) numaralı fıkrasının “Bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına göre, Ek-1’de Bakanlıkça değişiklik yapılabilir.” biçimindeki ikinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Mehmet ERTEN, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Celal Mümtaz AKINCI ile Erdal TERCAN’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
C- 35. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
1- Birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2- İkinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Alparslan ALTAN, Mehmet ERTEN, Osman Alifeyyaz PAKSÜT ile Zehra Ayla PERKTAŞ’ınkarşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
D- 46. maddesinin (3) numaralı fıkrasıyla değiştirilen, 9.3.1954 günlü, 6343 sayılı Veteriner Hekimliği Mesleğinin İcrasına, Türk Veteriner Hekimleri Birliği İle Odalarının Teşekkül Tarzına Ve Göreceği İşlere Dair Kanun’un 27. maddesinin birinci fıkrasının (7) numaralı bendinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
29.12.2011 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ |
Başkanvekili
Serruh KALELİ |
Başkanvekili
Alparslan ALTAN |
Üye
Ahmet AKYALÇIN |
Üye
Mehmet ERTEN |
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR |
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT |
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ |
Üye
Recep KÖMÜRCÜ |
Üye
Burhan ÜSTÜN |
Üye
Engin YILDIRIM |
Üye
Nuri NECİPOĞLU |
Üye
Hicabi DURSUN |
Üye
Celal Mümtaz AKINCI |
Üye
Erdal TERCAN |
KARŞIOY GEREKÇESİ
11.6.2010 günlü, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun “Resmî kontrollerin, veteriner ve bitki sağlığı hizmetlerinin finansmanı ve harcamalar” başlıklı 35. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilk cümlesinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, bu Kanun kapsamında yürütülen faaliyetler ve yapılan resmî kontrollerin karşılığı olarak ücret alabileceği belirtilmiş, iptali istenilen ikinci cümlesinde ise “Hangi faaliyetlerden ve resmî kontrollerden ne miktarda ücret alınacağı her yıl Aralık ayında Bakanlıkça belirlenir” hükmüne yer verilmiştir.
Kuralda ücret alınması öngörülen “faaliyetler”den nelerin anlaşılması gerektiği konusu Kanun’un herhangi bir maddesinde açıkça düzenlenmemiştir. Ancak Kanunun gerekçesi, hükümleri ve özellikle Kanun’un kapsamını gösteren 2. maddesi dikkate alındığında bu faaliyetlerin gıda, gıda ile temas eden madde ve malzeme ile yemlerin üretim, işleme ve dağıtımının tüm aşamaları, bitki koruma ürünü ve veteriner tıbbî ürün kalıntıları ile diğer kalıntılar ve bulaşanların kontrolleri, salgın veya bulaşıcı hayvan hastalıkları, bitki ve bitkisel ürünlerdeki zararlı organizmalar ile mücadele, çiftlik ve deney hayvanları ile ev ve süs hayvanlarının refahı, zootekni (Hayvanların yetiştirilmesi, ıslahı, bakımı ve beslenmesi, üreme ve çoğalması ve belgelendirme ile ilgili uygulamalar.) konuları, veteriner sağlık ve bitki koruma ürünleri, veteriner ve bitki sağlığı hizmetleri, canlı hayvan ve ürünlerin ülkeye giriş ve çıkış işlemleri, bulaşıcı hayvan hastalıkları ve bitki hastalık ve zararlıları ile mücadele edilmesine ilişkin, Bakanlığın yürüttüğü tüm faaliyetler olduğu anlaşılmaktadır.
“Resmi kontroller” ise Kanun kapsamındaki faaliyetler ile bu alanda faaliyet gösteren işletmeler, kuruluşlar ve meslek mensupları ve Kanun kapsamına giren ürün ve canlı hayvanlarla ilgili ithalat ve ihracat aşamasındaki tüm süreçlerin, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından denetlenmesini ifade etmektedir.
İptali istenen kuralda geçen “ücret” kavramının niteliğinin saptanması için tespit edilmesi gereken husus “yasa kapsamındaki faaliyetler” ile “resmi denetimlerin” niteliğinin ne olduğudur. Kuralda geçen “bu kanun kapsamındaki faaliyetler” ve “resmi kontroller” kamu otoritesi dışındaki bir otoritenin yerine getirmesi mümkün olmayan, devletin tek otorite olarak yürüttüğü ve devletin devlet olması sebebiyle egemen gücüne dayalı olarak kamu yararını sağlamak üzere sağladığı kamu hizmetleridir. Nitekim madde gerekçesinde bu husus; “Halk sağlığının korunması, halka güvenilir gıdanın sunulması için gıda ve yemle ilgili resmî kontrollerin, bulaşıcı hayvan hastalıkları ve bitki hastalık ve zararlıları ile mücadelenin yapılması devletin asli görevlerindendir.” denilmek suretiyle vurgulanmıştır.
Kural kapsamında elde edilecek gelirin nereye harcanacağı hususu da 35. maddenin (2) numaralı fıkrasında düzenlenmiş olup, bu fıkrada ikili bir ayırıma gidilerek elde edilen gelirin, 21.12.1967 tarihli ve 969 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Merkez ve Taşra Kuruluşlarına Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanun ile ilgili olan faaliyet gelirlerinin, döner sermaye bütçelerine gelir olarak kaydedileceği ve bu gelirlerin öncelikli olarak 5996 sayılı Kanun kapsamındaki faaliyetlerin yürütülmesinde kullanılacağı belirtilmiş, faaliyet gelirleri dışında kalan diğer gelirlerin ise genel bütçeye gelir kaydedileceği hüküm altına alınmıştır.
Karşılığında ücret alınabileceği belirtilen hizmetin, sadece devlet tarafından üretilen bir kamu hizmeti olması, hizmet karşılığı alınan ücretin tarafların iradesi ile oluşan bir sözleşmeye değil kamu gücüne dayanması, ücretin gerektiğinde kamu gücü kullanılarak alınması ve miktarının kamu otoritesince belirlenmesi, nihayet hizmet karşılığı alınan ücretin kamu giderlerinde kullanılması birlikte gözetildiğinde, kuralda yer alan ücret-hizmet ilişkisinin, bir özel hukuk ilişkisi olmayıp, bir kamu hukuku ilişkisi olduğu konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Alınabileceği öngörülen ücretin açıklanan bu nitelikleri onun vergi, resim ve harç değil ancak, yine Anayasa’nın 73. maddesinde belirtilen benzeri bir mali yükümlülük olduğunu göstermektedir.
Anayasa’nın “Vergi ödevi” başlıklı 73. maddesinde “…Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır”hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülüklerin; miktar ve oranının, konusunun ve yükümlüsünün kanunla belirlenmesinde bir zorunluluk vardır. Kanun koyucunun herhangi bir şekilde vergi, harç, resim ve “benzeri yükümlülüklerin” konusunu, miktar ve oranını ve yükümlüsünü belirleme noktasında yürütmeyi yetkilendirmesi, açıkça yasama yetkisinin devri sonucunu doğuracaktır. Kanun koyucu 73. maddenin dördüncü fıkrasının verdiği izin doğrultusunda ancak vergi, resim harç ve benzeri mali yükümlülüklerden muaflık, istisnalar ve indirimleriyle, bu yükümlülüklerin oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisini, Bakanlar Kurulu’na verilebilir.
İptali istenilen kuralda ise, hangi faaliyetlerden ve resmî kontrollerden ne miktarda ücret alınacağının Bakanlıkça belirleneceği öngörülmektedir. Böylece düzenleme ile Anayasada öngörülen “verginin yasallığı” ilkesine aykırı olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na “benzeri mali yükümlülük” niteliğindeki yükümlülüğün, miktarını, oranını ve yükümlüsünü belirleme konusunda yetki verildiği görülmektedir.
Kuralla öngörülen yükümlülüğün miktarının, oranının ve yükümlüsünün belli olmaması ve her zaman değiştirilebilme olasılığının bulunması aynı zamanda kişilerin hukuki güvenliğini de tehdit edici niteliktedir.
Açıklanan gerekçeyle 35. maddenin (1) numaralı fıkrasının dava konusu ikinci cümlesi Anayasa’nın 2. ve 73. maddelerine aykırı olduğundan iptaline karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığı yönündeki çoğunluk kararına katılmadım.
Başkanvekili
Alparslan ALTAN
KARŞIOY GEREKÇESİ
Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun:
I- 22. maddesinin (7) numaralı fıkrasının iptali istenilen ikinci cümlesinde “Bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına göre, ek-1’de bakanlıkça değişiklik yapılabilir” denilmektedir.
Kanun’un 22. maddesinde, gıda ve yem ile ilgili faaliyet gösteren işletmelerin sorumlulukları düzenlenmiş, bu çerçevede Kanun’un EK 1’inde gösterilen gıda ve yem işletmelerinin, işin nevine göre, konu ile ilgili lisans eğitimi almış en az bir personel çalıştırmak zorunda oldukları da hüküm altına alınmıştır.
Konu ile ilgili lisans eğitimi almış en az bir personel çalıştırmak zorunda olan gıda ve yem işletmelerinin hangileri olduğunu belirten EK-1’in, kanun ile düzenlendiği ve düzenlenen bu listenin bir kanun hükmü olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Anayasa’nın 7. maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez” hükmüne yer verilmiştir.
İptal davasına konu olan kural, EK-1’de yer alan gıda ve yem işletmeleri ile ilgili listede, bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına göre, Bakanlıkça değişiklik yapılmasına izin vermektedir.
Kanun koyucu insan ve hayvan sağlığı bakımından olası risklerin üretim aşamasında engellenebilmesi ve üretim kayıplarının önlenmesi için konu ile ilgili lisans eğitimi almış en az bir personel çalıştırmak zorunluluğu getirmiş ve bu işletmelerin hangileri olduğu ve hangi işletmelerin hangi meslek mensubu uzmanları çalıştıracağı hususunu Kanun’un bir bölümü olarak EK-1.de düzenlemiş, ancak, EK 1.de değişiklik yapma yetkisini Bakanlığa terk ederek kanun hükmünün bir idari işlemle değiştirilmesine imkan, sağlayarak idari işleme kanun fonksiyonu ve gücü yüklemiştir.Başka bir ifadeyle idareye kanun yapma yetkisi tanımıştır.
Bu durum, yasama yetkisinin devredilemezliği ilkesine uygun düşmemektedir.
Açıklanan gerekçeyle dava konusu kural, Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır.
İptali gerekir.
II- 35. maddesinin (1)numaralı fıkrasının iptali istenilen ikinci cümlesinde “Hangi faaliyetlerden ve resmî kontrollerden ne miktarda ücret alınacağı her yıl Aralık ayında Bakanlıkça belirlenir” denilmektedir.
Kanun 35. maddesinin (1) numaralı fıkrasında bu Kanun kapsamında yürütülen faaliyetlerin ve yapılan resmi kontrollerin karşılığı olarak ücret alınabileceği hükme bağlanmıştır.
Karşılığında ücret alınabileceği belirtilen hizmetin, sadece devlet tarafından üretilen bir kamu hizmeti olması, hizmet karşılığı alınan ücretin tarafların iradesi ile oluşan bir sözleşmeye değil kamu gücüne dayanması, ücretin gerektiğinde kamu gücü kullanılarak alınması ve miktarının kamu otoritesince belirlenmesi, nihayet hizmet karşılığı alınan ücretin kamu giderlerinde kullanılması birlikte gözetildiğinde, kuralda yer alan ücret-hizmet ilişkisinin, bir özel hukuk ilişkisi olmayıp, bir kamu hukuku ilişkisi olduğunu duraksamasız ortaya koymaktadır. Alınabileceği öngörülen ücretin açıklanan bu nitelikleri onun vergi, resim ve harç değil ancak, yine Anayasa’nın 73. maddesinde belirtilen benzeri bir mali yükümlülük olduğunu göstermektedir.
Anayasa’nın “Vergi ödevi” başlıklı 73. maddesinde:
“…Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” hükmüne yer verilmiştir.
Kuralın iptal davasına konu edilen ikinci cümlesinde, hangi faaliyetlerden ve resmî kontrollerden ne miktarda ücret alınacağının Bakanlıkça belirleneceği öngörülmektedir. Kuralda yer alan ücretin Anayasa’nın 73. maddesinde belirtilen benzeri mali yükümlülük olduğu dikkate alındığında, ikinci cümlesi uyarınca hangi faaliyetlerden ve resmî kontrollerden ne miktarda ücret alınacağına ilişkin belirleme Bakanlıkça değil ancak, yasama organın çıkaracağı bir kanunla mümkün olabilecektir. Bakanlığa verilen düzenleme yetkisi kanunilik ilkesine uygun düşmeyeceği için, kural Anayasa’ya aykırıdır.
Açıklanan gerekçeyle 35. maddenin (1) fıkrasının dava konusu ikinci cümlesi, Anayasa’nın 73. maddesine aykırıdır.
İptali gerekir.
Üye
Mehmet ERTEN |
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ |
KARŞIOY YAZISI
5996 sayılı Kanun’un 22. maddesinin (7) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde, Yasa’ya Ek-1 olarak eklenen listede bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına göre Bakanlıkça değişiklik yapılabilmesi öngörülmüştür. Bahse konu liste yasa metnine dahil olup, ancak yasama organı tarafından değiştirilebilir. İdari bir işlemle yasada değişiklik yapılması mümkün değildir.
Yasa ile konunun çerçevesinin çizilerek uzmanlık ve idare tekniğine ait hususların İdareye bırakılması gereken durumlarda yasa esasen ayrıntılı ve sık değişikliklere konu olabilecek kurallara yer vermemelidir. Yasa kuralının idari işlemle değiştirilmesi Anayasa’nın yasakladığı ve hukuk devleti ile bağdaşmayan bir ilke meselesi olup, yapılacak değişikliğin önemsiz olması da bu durumu değiştirmez. Anayasa yargısına düşen bu konuda İdarenin rahat çalışması mülahazasına göre hüküm vermek değil Anayasal ilkeleri korumaktır. Kuralın, Anayasanın hukuk devletini düzenleyen 2. maddesine ve yasama yetkisinin devredilmezliğine ilişkin 7. maddesine aykırı olması nedeniyle iptali gerekir.
5996 sayılı Kanun’un 35. maddesinin (1) numaralı fıkrasının da Bakanlığa verdiği ücretlendirme ve bu ücretlerin miktarını belirleme yetkisinin belirsizlik taşıması ve yaptırılması Bakanlıkça zorunlu tutulabilecek kontrollerin ücretlerini belirlemede İdareye sınırsız bir takdir hakkı vermesi nedeniyle Anayasa’nın 2. ve 73. maddelerine aykırı olduğu düşüncesindeyim.
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
KARŞI OY GEREKÇESİ
5996 sayılı Veteriner Hizmetleri Birliği, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 22. maddesinin (7) numaralı fıkrasının iptali istenilen ikinci cümlesinde, “Bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına göre EK-1 de Bakanlıkça değişiklik yapılabilir.” denilmiştir. Kanun’a ekli diğer bir ifade ile Kanun’un eki bir listenin İdare tarafından değiştirilmesini kabul etmek idareye Kanun yapma yetkisi vermek gibidir. Bu hususun da Anayasa’ya aykırı olduğu açıktır.
“Bilimsel gelişmeler ve günün koşulları” gerekçesi ile Kanun’da, Bakanlığa listede değişiklik yapma yetkisi verilmiş ise de hiçbir gerekçe ile Bakanlığa Kanun değiştirme yetkisi verilemez.
Anayasa’nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ait olduğu, bu yetkinin devredilemeyeceği ifade olunduğuna göre bir kanun ekinin aynı nitelikteki bir hukuki düzenleme ile değiştirilmesi mümkündür. Değişikliğin Bakanlıkça çıkarılacak bir “tebliğ” ile yapılarak “ilan” edilmesini öngörmek izahına çalışılan nedenlerle Anayasa’ya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, iptali talep olunan kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığı yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
KARŞI OY GEREKÇESİ
Anamuhalefet Partisi (Cumhuriyet Halk Partisi) grup başkan vekilleri Akif Hamzaçebi ile Muharrem İnce tarafından 11.06.2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda Ve Yem Kanunu’nun 13. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi, 22. maddesinin 7. fıkrasının ikinci cümlesi, 35. maddesinin birinci fıkrası ile 46. maddesinin 3. fıkrası ile değiştirilen 6343 sayılı Kanun’un 27. maddesinin birinci fıkrasının yedinci bendinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istenmiştir.
Karşı görüşün konusunu oluşturan, iptali talep edilen hükmünde yer aldığı 22. maddenin 7. fıkrası şu şekildedir: “Ek-1’de belirlenen gıda ve yem işletmeleri, işin nevine göre, konu ile ilgili lisans eğitimi almış en az bir personel çalıştırmak zorundadır. Bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına göre, Ek-1’de Bakanlıkça değişiklik yapılabilir. Bu değişiklikler Bakanlıkça çıkarılacak bir tebliğ ile ilan edilir.”
Bu hükmün gerekçesi, “… insan ve hayvan sağlığı bakımından olası risklerin daha üretim aşamasında engellenebilmesi, üretim kayıplarının önlenebilmesi için bu işyerlerinde, üretimin nevine göre en az lisans düzeyinde gerekli eğitimi almış personel gözetiminde yapılmasını sağlamak amacıyla, Kanunun ekinde yer alan listede belirtilen işyerlerinde sözü edilen personelin istihdamının sağlanması amacıyla gerekli düzenleme yapılmaktadır”.şeklinde belirtilmiştir.
Mahkememiz çoğunluğu tarafından, ekli listede düzenlenen konuların uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususlar olduğu, o nedenle idareye bırakılabileceği gerekçesiyle kuralda Anayasa’ya herhangi bir aykırılık görülmemiştir.
“Gıda ve Yem İşletmelerinden Üretimin Nevine Göre Personel Çalıştırmak Zorunda Olan İşletmeler ve Bu İşletmelerde Çalışabilecek Meslek Mensupları” başlıklı ekli listede, hem işletmeler, hem de çalıştırmak zorunda oldukları meslek unvanları liste halinde belirtilmiştir.
Liste yakından incelendiğinde gerçekten, idare tekniğine ilişkin ayrıntı sayılabilecek hususların düzenlendiği görülmektedir. Ancak bu hususlar, idare tarafından, idari bir işlemle düzenlenmemiş, kanunun ekinde ayrı bir liste halinde düzenlenmiştir. O nedenle ekteki bu liste de, hiç şüphesiz kanuna dahildir, kanun niteliğindedir. İşte bu listenin, iptali istenen kuralla, bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına göre, Bakanlıkça değiştirilebilmesi ve bu değişikliklerin çıkarılacak bir tebliğ ile ilan edilmesi öngörülmüştür. Bakanlık, sözkonusu listede, herhangi bir sınırlama da yapılmadığından, gerek işletmeler, gerekse çalıştırmak zorunda oldukları meslek mensupları açısından değişiklik yapabilecektir.
Anayasa’nın 7. maddesi gereği, yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir, bu yetki devredilemez. Bu kural gereği, bir hukuki düzenleme, en az kendisiyle aynı nitelikteki yahut aynı güçteki diğer bir hukuki düzenleme ile kaldırılabilir veya değiştirilebilir. Burada ise, kanunla düzenlenen bir listenin, Bakanlığın idari bir işlemi olan “tebliğ” ile değiştirilebilmesi kabul edilmiştir. Buna göre, Bakanlığın çıkarmış olduğu tebliğe, kanun gücü ve kuvveti tanınmış olmaktadır veya kanun gücündeki bir düzenlemenin, daha aşağı seviyedeki bakanlığın düzenleyici işlemi olan “tebliğ” ile değiştirilmesi kabul edilmiş olmaktadır. Bu durum, Anayasa’nın 7. maddesine aykırılık teşkil etmektedir. “Bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına göre” söz konusu listede gerekli değişikliklerin yapılması hiç şüphesiz gerekli olabilir ve bu değişikliklerin çabuk yapılması gerekebilir; ancak bu durum, kanunla düzenlenen bir hususun, Bakanlığın düzenleyici işlemiyle değiştirilmesini haklı kılmamalıdır. Listenin, çerçevesi ve esaslı noktaları kanunla belirlenip, idare tekniğine ilişkin ayrıntılar, daha baştan idarenin düzenleyici işlemine bırakılabilirdi. Ancak iptali istenilen kuralda, bu şekilde davranılmayıp, idare tarafından düzenlenebilecek hususlar doğrudan kanun tarafından düzenlendiğinden, sonradan yapılacak değişikliklerin de yine kanun tarafından yapılması gereklidir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, 11.06.2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda Ve Yem Kanunu’nun 22. maddesinin 7 numaralı fıkrasının “…Bilimsel gelişmeler ve günün koşullarına göre, Ek-1’de Bakanlıkça değişiklik yapılabilir.” şeklindeki ikinci cümlesinin Anayasa’nın 7. maddesine aykırı olduğu ve iptali gerektiği kanaatinde olduğumdan, çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Üye
Erdal TERCAN